Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Şehit Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi | Kaptan-ı Derya Sokullu Mehmet Paşa


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 18.04.2008 tarihinde Esesli tarafından, Camilerimiz | Åžehir Åžehir Cami ArÅŸivi bölümünde paylaşılmıştır ve 323 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Osmanlı Devleti’nin en ihtiÅŸamlı devirleri yaÅŸanıyordu. Ãœlkenin başında yabancıların MuhteÅŸem dedikleri Kanuni Sultan Süleyman, alimlerin başında deha bir zekaya sahip olan Ebu Suud Efendi, mimarların başında taşın dilinden anlayan Koca Sinan, Donanmanın başında Barbaros Hayrettin PaÅŸa vardı. Böyle bir kadro tarafından yönetilen devlet nasıl kudretli olmaz dı? Ãœlkede bulunan bütün insanlarda huzur ve mutluluk hakimdi. Çünkü bu ülkenin halklarının birbirleriyle kavgaları yoktu. Mal sevdası kalpleri bozmamış, herkes baÅŸka insanların iyiliÄŸini düşünür olmuÅŸtu. Fakirlere yardım etmek için insanlar adeta birbirleriyle yarışıyorlardı. Zenginler çevreye camiler, imaretler (yoksullara yemek dağıtan yerler), medreseler inÅŸa ettiriyor, başıboÅŸ hayvanlar bile unutulmayarak onlar için vakıflar kuruluyordu.


Osmanlı ülkesinde dil, din, millet ayırımı gözetmeksizin her ailenin çocuÄŸuna en iyi eÄŸitim verilmeye çalışılıyor, zeki olanlar liyakâtlarına göre ülkenin en yüksek okullarına, hatta Enderun’a bile girebiliyorlardı. Bu amaçla da ülkenin dört bir yanında sınavlar düzenleniyor, zeki gençler bir bir devÅŸirilerek ileride yönetim kademelerinde vazifeli, büyük devlet adamları olmaları için yetiÅŸtiriliyorlardı. Bu ülkede çalışan için yükselmenin ve bir yerlere gelmenin sınırı yoktu. Ä°ÅŸte bu nedenledir ki, yabancı devletlerin bünyelerindeki halklar bile Osmanlı topraklarında yaÅŸayan insanlara imreniyor, bu adalet ve huzuru onlarda arzuluyorlardı.

Yabancı uyruklu bir aile için, çocuklarının Osmanlı hükümetince devşirilerek okutulması kadar önemli bir şey yoktu. Çünkü böyle bir durumda çocuklarının geleceği garanti altına alınmış oluyor, o yükseldikce ailesi de itibar kazanıyordu.


Yavuz Sultan Selim’in saltanatının son yıllarında Balkanlar’dan devÅŸirilen bir gurup çocuk Edirne’ye getirildiler. Bunların arasında Bosna’nın Sokoloviç Kasabasından devÅŸirilen küçük bir çocuk da bulunmaktaydı. Zekası ile hemen dikkatleri çeken bu çocuk kısa sürede herkesin taktirini kazanmış ve kendisiyle özel olarak ilgilenilmeye baÅŸlanmıştı. Ä°lmi mevzularda eÄŸitilen bu genç bunun yanında askeri olarak ta yetiÅŸtirilmekteydi. Bir süre sonra kitabi eÄŸitimini tamamlamış ve uygulama olarak orduya verilmiÅŸti. Burada kısa zamanda kendisini gösteren gence her geçen ay farklı görevler veriliyordu. Bir süre sonra donanmaya alındı.

Devir Kanuni Sultan Süleyman devriydi. Osmanlı Devleti karalarda olduÄŸu kadar denizlerde de hakimiyetini sürdürüyordu. Barbaros Hayrettin PaÅŸa Preveze Deniz Zaferi ile Akdeniz’i bir Türk Gölü haline getirmiÅŸ, Kızıldeniz üzerinden çıkılan Hind Deniz Seferleri ile uzak doÄŸuya seferler düzenlenmeye baÅŸlanmıştı. Ä°ÅŸte bir süre sonra bu güçlü donanmanın başına bu yiÄŸit delikanlı getirilecekti. Ama o artık yeni devÅŸirilen acemi oÄŸlan deÄŸil, Kaptan-ı Derya Sokullu Mehmet PaÅŸa idi.

Burada da birçok baÅŸarıya imza atan Sokullu, yönetim kabiliyeti ve politik kiÅŸiliÄŸindeki baÅŸarısından dolayı Rumeli BeylerbeyiliÄŸi’ne getirildi. Artık PadiÅŸah ve Divan-ı Hümayundan sonra Anadolu Beylerbeyi ile birlikte ülkeyi yöneten iki kiÅŸiden biri haline gelmiÅŸti. Sık sık Budin Eyaletine gidiyor. Oradan Avrupa’daki hareketleri izliyordu. Zaman zaman da Ä°stanbul’a geliyor, padiÅŸah ve Divan-ı Hümayun’a geliÅŸmeleri bildiriyordu. Onun anlattıklarına göre kararlar alınıyor, ordunun sefer tarihleri ve sefere çıkılacak yerler belirleniyordu.

Çok vefakâr bir insandı Sokullu. EkmeÄŸini yediÄŸi yeri katiyyen unutmaz, kendisinin de oralara iyiliÄŸi dokunsun isterdi. Bu nedenledir ki, Ä°stanbul ile Edirne arasındaki yolculuklarında muhakkak uÄŸradığı ve konakladığı Lüleburgaz’a bir vefa borcu olarak bir külliye yaptırmayı arzulamış ve bu konuda Mimar Sinan’dan yardım istemiÅŸti. Koca Mimar, Sokullu Mehmet PaÅŸa’nın arzusu üzerine küçücük bir kasaba olan Lüleburgaz’a dev gibi bir hâyır kurumu inÅŸa etmiÅŸti. Sokullu Mehmet PaÅŸa’nın hâyır kurumları bununla sınırlı deÄŸildi. O’nun sadece Ä°stanbul’da iki tane camisi, birçok çarşısı ve aÅŸhanesi de vardı. Eline geçen para ile birilerine yardım etmek hem Sokullu’nun hemde o dönemin insanlarının kendilerine vazife kabul ettikleri bir davranışları idi.

Çevreye hâyır eserleri inÅŸa etmek konusunda hanımları da Osmanlı erkeklerinden geri kalmıyorlardı. Onlar da ellerindeki kendilerine ait mal varlıkları ile çevreye hanlar,hamamlar, çeÅŸme ve camiler inÅŸa ettiriyorlardı. Bunlardan biri de Sokullu’nun hanımı ve 2.Selim’in kızı olan Ä°smihan Sultan idi. Kanuni Sultan Süleyman Sokullu Mehmet PaÅŸa’yı o kadar çok seviyordu ki, torunu Ä°smihan Sultan ile kendisini evlendirmiÅŸ ve bu zeki devlet adamını kendisine akraba yapmıştı.

Bir süre sonra Kanuni Sultan Süleyman Sokullu Mehmet PaÅŸa’yı kudretli Osmanlı Devleti’nin ikinci adamı yapmaya karar verdi. Yani Sokullu bundan böyle Kanuni’nin sadrazamı olacaktı. Bu görev büyük ve gösteriÅŸli olması yanında sorumlulukları da en ağır meslek idi. Üç kıtaya yayılmış bu devletin topraklarındaki tüm insanların sorunları artık Sokullu Mehmet PaÅŸa’yı bekliyordu. Ama O, vazifesinin bilincinde bir kiÅŸi olarak uzun yıllar bu vazifeyi hakkıyla götürecek, ordunun başında sefere çıkmaktan, divanı yönetmeye, halka hitap etmekten, gemilerle denizlere açılmaya kadar görevi neyi gerektiriyorsa bundan kaçınmayacaktı.


Kanuni Sultan Süleyman gibi kendisini unuturcasına devletini düşünen bir büyük insan ile devamlı seferlere çıkan Sadrazam Sokullu Mehmet PaÅŸa, bu büyük padiÅŸahı 17.seferinde Zigatvar Kalesi’ni kuÅŸattıkları günlerde çadırda kaybedecek, ama onun ölümünü kalenin alınması ve ardından 2.Selim’in geliÅŸine kadar ordudan bile saklayacaktı. EÄŸer Kanuni öldüğü gibi bunu etrafa duyurmuÅŸ olsaydı ordu kuÅŸatmayı bırakacak ve buralara kadar boÅŸu boÅŸuna gelinmiÅŸ olacaktı.

Sokullu gibi güçlü bir idarecinin devletin başında olması, Kanuni Sultan Süleyman sonrasında padiÅŸah olan oÄŸlu 2.Selim’i de bir hayli rahatlatmıştı. 8 yıllık saltanatı boyunca o devlet iÅŸlerinden hep emin olmuÅŸtu. Çünkü Sokullu iÅŸ başındaydı.

2.Selim sonrasında tahta bu kez Koca Kanuni’nin büyük torunu 3.Murat geçecekti. Devletin başında yine dirayetli yönetimi ile yabancı devletleri dize getiren Sokullu Mehmet PaÅŸa vardı. O, büyük projelerin adamıydı. Zorluklar karşısında engel tanımıyor, düşmanları ile arasına daÄŸlar girse onları aÅŸmak için deniz gibi nehirleri birleÅŸtirmeye çalışıyordu.

Ama artık yaÅŸlanmıştı. Çevresindekilere gençliÄŸindeki kadar kolay söz dinletemez olmuÅŸtu. Halk onun büyüklüğünü kabul ediyor ve O devletimizin başındayken bizlere Evvelallah bir ÅŸey olmaz diyorlardı ama ülke kademesinde yükselmeye çalışan bazı ihtiraslı kiÅŸiler onun varlığını kendi yükseliÅŸleri adına bir engel gibi görmeye baÅŸlamışlardı. Dünyada her zaman iyi insanların yanında kötülerde olacaktı. Ve Sokullu Mehmet PaÅŸa’nın ömrü bunlarla mücadele etmekte geçmiÅŸti.

Sokullu Mehmet PaÅŸa uzun bir süredir At Meydanı’nın hemen yanındaki konağında oturmaktaydı. Burası hem Ä°stanbul’un atan kalbiydi hemde Topkapı Sarayı’na bir hayli yakındı. Hem burada yaÅŸayan bir kiÅŸinin en büyük mutluluklarından birisi okunan o muhteÅŸem ezanları dinledikten sonra Ayasofya’ya namaz kılmaya gitmek oluyordu. Sokullu’da bunu sık sık yapıyor, namazlarının büyük bir kısmını Ayasofya Cami’nde kılıyordu.

Sokullu dini bütün bir kiÅŸiydi. Namazlarını hiç aksatmadığı gibi bu beÅŸ vakit namazına nafile ibadetlerde katardı. Hemen her gece teheccüh (gece namazı) namazına kalkar, sonrasında da yatmayarak Kur’an-ı Kerim okurdu. Bunun hemen ardından da yardımcısı bir tarih kitabı okur, Sokullu’da sessizce onu dinlerdi. Çünkü kendisi tarih öğrenmeye büyük önem verirdi.

Böyle gecelerden birinde yine her zamanki gibi Sokullu Mehmet PaÅŸa gece namazına kalkmış ve sonrasında da Kuran-ı Kerim okumuÅŸlardı. Az sonra yardımcısı bir tarih kitabı aldı eline ve yavaÅŸca okumaya baÅŸladı. Okunan kıssa Osmanlı Devleti’nin 3.padiÅŸahı olan 1.Murat’ın hayatı idi. Sultan Murat, daha kuruluÅŸ aÅŸamasındaki Osmanlı Devleti’ni boÄŸmak isteyen düşmanlara karşı Kosava Savaşında büyük kahramanlıklar göstermiÅŸ ve sonrasında da savaÅŸ meydanını gezerken kendisinden su isteyen bir Sırp askeri tarafından hançerlenerek ÅŸehit edilmiÅŸti. Kıssa sona erdiÄŸinde odada bir süre sessizlik oldu. Çünkü Sokullu Mehmet PaÅŸa aÄŸlıyordu. Gözleri yaÅŸ içinde kalmış, 1.Murat’ın muhteÅŸem sonuna gıpta ile bakmıştı. Ä°ÅŸte bu gözü yaÅŸlı haliyle ellerini gökyüzüne kaldıran Sokullu Mehmet PaÅŸa, Allahu Teala’ya dua dua yalvarmaya baÅŸladı. O merhametlilerin en merhametlisinden bir dileÄŸi vardı. DileÄŸi 1.Murat gibi güzel bir ölüm ile ölmekti. Bu yaÅŸlı adam sonunun Sultan Murat Han gibi olmasını istiyordu. O da ÅŸehit olmak ve Allah’ın huzuruna sorgusuz sualsiz çıkmak istiyordu.

Az sonra Ä°stanbul’un dört bir yanından sabah ezanları okunmaya baÅŸladı. Sokullu Mehmet PaÅŸa uzun uzun ezanları dinledi. Sonrasında da yerinden doÄŸrularak yardımcısının yardımı ile abdestini tazeledi ve Ayasofya’ya gitmek için evinden dışarıya çıktı. Güne namaz ile baÅŸlamalıydı. Zira o gün çok iÅŸi olacak, Divan’ı toplayacak ve devletin dirlik ve düzeni için kararlar alacaktı.

Osmanlı yönetiminde Sadrazamlar Divan-ı Hümayun denilen en büyük yönetim birinin baÅŸkanlığını yaparlar ve haftanın belli günleri Divan üyelerini toplayarak devlet iÅŸlerini görüşürlerdi. Bu toplantılar Topkapı Sarayı’nın Kubbealtı denilen yerinde yapılabildiÄŸi gibi Sadrazam’ın arzusuna göre kendi konağında da yapılabiliyordu. Sokullu Mehmet PaÅŸa’da bazen Divan’ı kendi konağında toplardı. O gün de öyle yaptı. Ulaklarına emir vererek tüm Divan üyelerine, o günkü toplantının kendi konağında olduÄŸunu bildirmeleri için gönderdi. Öğle sonrasında yavaÅŸ yavaÅŸ Divan-ı Hümayun’un Kallavi kavuklu Kubbealtı vezirleri, Kaptan-ı Derya, Åžeyhülislam, Defterdar, NiÅŸancı vb. üyeleri Sokullu’nun konağında toplanmaya baÅŸladılar. Herkes tamam olduÄŸunda Sokullu söze baÅŸladı. Devlet dünyanın belki en güçlü devleti idi ama problem dünya üzerinden ne zaman eksik olmuÅŸtu ki. Yine bir sürü gaile vardı etraflarında ve bunları aÅŸmak için söze baÅŸladı. Birkaç saat geçmiÅŸti. Divan toplantısına bir mola vermek gerekiyordu. Zihinler biraz dinlenecek sonrasında da kalındığı yerden devam edilecekti.

Bu sıralarda At Meydanı üzerinden bir adam sallana sallana, Sokullu’nun Konağına doÄŸru yaklaÅŸmaktaydı. Yoldan geçen çocukların sataÅŸmadan edemediÄŸi bu kiÅŸi bir meczuptan baÅŸkası deÄŸildi. Osmanlılarda hemen her mahallenin bir delisi vardı. Halk böyle doÄŸuÅŸtan aklı kıt insanları hor görmez, onlara kendi içlerinde bakarlardı. Hatta, akılları olmadığı için günahsız olan bu insanların Ahiret’te sorgusuz sualsiz cennete gideceÄŸine inanılır ve bu delilere imrenilirdi. Bu günahsız delilerin dualarını almak için adeta birbirleriyle yarışan insanlar onlara yardım eder ve kendilerinden yardım isteklerini boÅŸ çevirmeyi büyük uÄŸursuzluk sayarlardı.

Çevresindekilere garip hareketler yaparak ilerleyen meczup Sokullu’nun konağına geldiÄŸinde içeriye girmek istedi. Kapıdaki nöbetciler onu durdurdular. Ama aralarından bir tanesi diÄŸerlerine müdahale ederek, Sokullu’nun kendilerine bu deli konusunda tenbihte bulunduÄŸunu, bu kiÅŸi ne zaman gelirse içeri girebileceÄŸini, Sokullu’nun ona yardım ettiÄŸini söyledi. Nöbetciler bu meczup kiÅŸiyi salıverdiler. O da sallanarak içeriye girdi. Yolu biliyordu. Hemen merdivenlerden baÅŸ odaya ilerledi. Konakta kendisini tanıyan uÅŸaklar da bir ÅŸey demediler. Çünkü Sadrazam’In hatırlı konuÄŸu olduÄŸunu biliyorlardı. Az sonra sadakasını alıp çıkacaktı. Sokullu ve Divan üyelerinin oturduÄŸu odanın kapısı yarı açıktı. İçeriye giren meczup kapının eÅŸiÄŸinde durdu. Sanki içeriye buyur edilmesini bekler gibi bir hali vardı. Sokullu Mehmet PaÅŸa meczubunu görünce gülümsedi.

– Gel bakalım koca deli dedi. Kaç gündür nerelerdeydin? Aç mısın açıktamısın ? Ne yer nerelerde yatarsın ?

Böyle diyen Sokullu elini kemerine attı ve meÅŸin bir kese çıkardı. Kese içinden birkaç gümüş akçe alıyordu ki, Sokullu’nun yanına yaklaÅŸan meczup beklenmedik bir ÅŸey yaparak belinden çektiÄŸi kısa saplı bir hançeri Sokullu Mehmet PaÅŸa’nın böğrüne sapladı. Odadaki herkes dona kalmıştı. Güvenlik görevlileri hemen meczuba müdahale ettiler ama iÅŸ iÅŸten geçmiÅŸti. Sokullu kan kaybediyordu. Ama o haliyle bile çevresindekilere sakin olmaları gerektiÄŸini öğütlüyor ve delinin bunu bilmeden yaptığını söylüyordu. Yanındakiler onun bu sakin tavırlarından bir ÅŸey anlayamadılar ama O, bu hadisenin dün gece yaptığı ihlaslı duanın bir neticesi olduÄŸunu anlamakta gecikmemiÅŸdi. Evet bu büyük insan, aynen yüzyıllarca önce Kosava Savaşında milletinin selameti adına hançerlenerek ÅŸehit edilen 1.Murat han gibi ÅŸehit oluyordu. Åžehit olurken ÅŸaşıyordu, bir gece önce yaptığı duasını Yüce Rabbi ne kadar da çabuk kabul etmiÅŸti. Gözlerini bu fani dünyaya kapattığında yüzünde öbür alemin güzelliklerini bizlere taşıyan bir tebessüm kalmıştı. Kimbilir belki bu son anında O’nu ötelere davet etmek için gelenlerin arasında 1.Murat Han’da bulunmaktaydı.

(Visited 14 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 18.04.2008 tarihinde Esesli tarafından, Camilerimiz | Åžehir Åžehir Cami ArÅŸivi bölümünde paylaşılmıştır ve 323 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Şehit Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi | Kaptan-ı Derya Sokullu Mehmet Paşa orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleBuhar Kazanı | İçinde Herhangi Bir Sıvı Kaynatılarak Buhar Elde Edilen Aygıtlar - Buhar Kazanı Kullanım Yerleri Sonraki MakaleAtatürk Gelecekte Yapacağı Devrimleri Çok Öncesinden SöylemiÅŸti | Atatürk’ün KurtuluÅŸ Savaşı Öncesi Kehanetleri

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz