Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Seda Ayaz | Erkek Rakı Ruhludur, Kadınsa Şarap, Sevgilisinin evine ilk gidişiydi genç kadının..


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 25.07.2008 tarihinde Sema tarafından, Deneme ve Düz Yazı Paylaşımları bölümünde paylaşılmıştır ve 328 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Erkek Rakı Ruhludur, Kadınsa Şarap


Sevgilisinin evine ilk gidişiydi genç kadının. Hafiye gibi dolanıyordu evde, sözümona çaktırmadan. Eskiler, “Aslan yattığı yerden belli olur…” derler ya; o da, uzaktan hiçte ‘ölü yatırım’a benzemeyen bu yeni ilişkisindeki genç adamın yaşadığı mekânda ipuçları arıyordu.

Aslında aradığı ipuçları genç adamın kişiliğine veya nasıl biri olduğuna dair değildi. Yani bir nitelik arayışı değildi bakınmasını fişekleyen sebep. Yeni sevgilinin nitelikleriyle çok da ilgilenmiyordu genç kadın. Bunlar; belli bir yaşa kadar üç aşağı-beş yukarı birbirlerine benzerlerdi, bal gibi biliyordu bunu. Sıkıntısı nicelikti; “nasıl” değil, “ne kadar” idi zihnindeki cümlelere soru anlamı katan kemirgen sözcük. Derdi, ne kadar yanıldığını, daha doğrusu ne kadar aldatıldığını anlamak; karşı tarafın kendisini, gerçekten kaç derece saparak tanıttığıydı. Çünkü otuz beşine kadar, erkeklerin tanıtım ve propaganda alanında sergiledikleri performans hiç de bir kıstas değildir.

İhtisasını bu farklılıklar üzerinde yapan genç kadının, işte burada durup düşünmesi gerekir. (Zaten yazarınız da, kadını bunun için çıkardı bu “inceleme-araştırma” gezisine. Bakalım hangi tahlillerde bulunacak hanım kızımız.)


Baktım kütüphaneye yöneliyor uyanık. Haklı elbet; dediği gibi Marguerite Duras hayranı mı bakalım beyefendi? Şimdi anlaşılır…

Aaa!… Vallahi, “Somut Yaşam” ikinci rafta gayet somut bir biçimde mevcudiyetini koruyor. İyi iyi, aferin! (Bu aferin kime; samimi portre çizen genç adama mı, aldanmamış akıllı hanım kızımıza mı?)

Ay! “Yazmak” da kurum kurum kuruluyor beşinci rafta. Peki ama, nereden anlayacağız o kitapların raflara ne zaman dizildiğini? Belki tez elden aldı hatunun düşkünlüğünü duyunca!? (Kusura bakmayın; yazar paranoyak olunca kahramanların da aklı başında olma ihtimalleri zayıflıyor satırbesatır… Ama Murathan Mungan demiyor muydu “paranoyak olmanız takip edilmediğiniz anlamına gelmez” diye. Bu bağlamda küçük bir deney yapmakta sakınca yok. Hadi kitabın yaşını tespit etsin zeka küpü hanım kızımız. Bunun için öyle kökünden kesip gövdesindeki halkaları saymaya gerek yok Allahtan. Şöyle bir karıştırmak, sayfaların dokularında minik adımlarla azıcık dans etmek yeterli.)

Basım tarihi, baskı sayısı vbg. ikna edici öğeler de dikkate alındıktan sonra Somut Yaşam´ın somutluğuna kanaat getirdik nihayet. Kitabın üzerindeki notlar, altı çizili cümleler filân da hesaba katılacak olursa genç adam yıldızlı bir “pekiyi”yi hak etti doğrusu bu etapta. Kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz.

Genç kadının yüzüne kendinden oldukça emin bir gülümseme yerleşti. Sevgililik ilişkisinin erkek tarafı şu anda mutfakta hummalı bir çalışma içerisinde. İçecek bir şeyler hazırlayacakmış, yanına da yiyecek hafif bir şeyler. Yok yok, iş var bu adamda; yalnız mülakata geçmeden önce mutfak aşamasından da geçer not alması gerekiyor bir zahmet.

İkisi de mutfakta artık. Küçük, şipşirin bir mutfak. Gerçi mutfakta kırmızı renk, Feng Shui´ye aykırı, ama dolaplar o kadar kullanışlı ve şık ki… Ergonomik mi nedir, bayağı ondan işte. Sayısız meyve ve peynir çeşidi var masanın üstünde. Birbirinden renkli tabaklara ustaca yerleştiriyor her birini genç adam. İlerleyen zaman zarfında “mutfak çömezi” ayaklarına falan yatamaz ona göre. Yemez hanım kızımız bu mahareti gördükten sonra; o kadar!…

“Kırmızı mı, beyaz mı?” diye soruyor adam. Ne içecekleri zaten belli yani. Bu, iyiye işaret. Oh oh, -yeminle- turnayı gözünden vurdu bizim kız! Allah ziyade etsin saadetini. Bir kere şarap seven adamdan zarar gelmez.


Neredeyse damat namzedi olacak kadar göze girecek bu genç adam. “Elimi sıcak sudan soğuk suya sokmaz bu benim.” diye geçiriyor içinden genç kadın. Hem… Hem ne dedi o öyle:
“Dilediğin gibi hareket et…”
“Canın nasıl isterse… Yabancım değilsin…”
der gibi…
“Benim senden gizlim-saklım yok… Özel alanımın kapılarını açıyorum sana…” gibi muhtelif anlamlara da gelmesi söz konusu.

Bu kadın milleti böyledir; bir şeyi istediğimiz gibi anlamayagörsün; o mevzu orada kapanmıştır, fazla söze gerek yoktur artık. Kale çoktaaan fetholunmuştur.

Bu özellik -ne yazık ki- menfi durumlar için de geçerlidir. Kadın kısmısı bir şeyi ters tarafından anladı mı; hiçbir ortopedist, hiçbir cerrah -her kim olursa olsun- o yamuğu düzeltmeye muktedir değildir!

Yalnız genç kadın öyle bir noktayı atladı ki…
Mutfağa döndüğünde burnuna gelen o koku… O uğursuz koku! Yine mi? Offf, anason kokusu! Tabii ya! şaşkınım benim! “Ben biraz buz çıkarayım” dediğini duymadın mı adamın az önce? Sağır mısın güzelim? Dinlemeyi öğrensen ya artık şu erkekleri!… (Kadınla erkek arasındaki en bariz farklardan biridir; kadın her şeyi dikkatle dinler gibi görünür, ama aklında cilt bakımı randevusu veya ayırttığı eteğin satılıp satılmadığı vardır. Sonuçta hiçbir şey anlamaz duyduklarından veya en iyi ihtimalle eksik anlar. Erkek, doksan dakika maç, bin yüz doksan dakika da maç kritiği dinler yüzünüze bakmadan, ama her bir şeyi hatırlar sonradan.)

Bir ilişkisinin daha hazin sona yaklaştığını anladı bizimki. Kekelemeye başladı: “Dışarda, ama dışarda yemeğe her çıktığımızda şarap içiyordun. Bana da şarapla gelmiştin!” diyebildi. (Şu kızın kulaklarının kızarmasına karşı benim yapabileceğim bir şey de yok ki… Yönetmen miyim ben; ne yapayım, mukayyet olsun kulağına-mulağına değil mi ama!)

Tam o esnada, koçum benim, konsantre Türk erkeğim öyle güzel bir cümle kurdu ki kısa ve öz: “Eh, başta olur o kadar romantiklik.”

Yok, bunu söylemeyecekti işte! Bu olmadı!… Marguerite Duras okuyan; mastırı, doktorası yerli yerindeki eğitim-öğretim harikası, bu karizmatik yaratık da hanım kızımızı kafesine tıkana kadar romantiklik olsun diye şarapsever görünmüş meğer. Eee; hayat böyle bir şey işte… Tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna şekerim…

Aşk hayatında üstün muvaffakiyetler temenni ederim. “Canın nasıl isterse…” öyle keyfini sür yaşamın!(He he he!)

Geçmiş şarap gibidir. Belleğin mahzeninde beklerken hiç farkında olmaksızın anlamlanır. Yaşandığı sırada acı veren; hiç geçmeye- cekmiş, eziyetmiş gibi duyumsanan olaylar zamanın mayasında tatlanır. Okul günleri belki de en basit örneğidir. Baş belası hocalar, insanın mengenede olduğu sanısına kapılmasına sebep olan sözümona “disiplin” kuralları, uykusuz geçen sınav öncesi geceleri… O günlerin bir an önce geçmesi için Telli Baba’lara gidilir, bulunan ilk dut ağacına çaputlar bağlanır, adaklar adanır ama on sene sonra pilav gününde etli pilava kaşık sallarken, “Aaah, ah”tır, “Onlar ne güzel günlerdi”dir…

Geçmiş güzeldir, çünkü geçmişe müdahale etme yetisine sahip değilizdir. Bilmem kaç sene önce iki ayağınızın da kırılmasına sebep olan kaza bugün o kadar da feci görünmez gözünüze, çünkü bir koşu geçmişe gidip o gün sağlam kalan kollarınızı da kırmanız gibi bir ihtimal söz konusu değildir. Oysa şimdi, şu sırada herhangi bir biçimde kafanızı kırmayacağınızın garantisi yoktur.

Geçmiş güvenlidir; olan olmuş, biten bitmiştir. Artık o olay için daha kötüsü olamaz.

Bugün öyle midir ya? Her an, her saniye, size, yakınlarınıza, malınıza- mülkünüze kötü bir şey olabilme ihtimali vardır.

Bugün tehlikelidir, dün garantili…

Geçmiş şarap gibidir, her geçen saat, gün, ay onu daha bir güzelleştirir. Onun içindir ki, kadın şarap sever. Kadınlar geçmişle bozmuştur çünkü ve güven, garanti, poliçe ne varsa hepsinden ister. O yüzden güçlü adamlar revaçtadır hep kadın listelerinde. Kız çocukları da babaya düşkündür zaten. Evin direğine, her zaman ayakta olana, güvenli olana… Babaya…

Rakı acayip bir içecektir. (Hayır, ben içemediğimden değil efendim.)

Şarap dediğini alır, bir kadeh doldurur, ağır ağır lıkırdatırsın; rakının ise neyle, nasıl içilmesi hususu erkekler kurulunda halen karara bağlanamamıştır: Ünlü gurmeler birbirlerine girerler. “Buz rakıyı adam mı eder, piç mi eder?” diye ortalıkta kan gövdeyi götürür. Sonra meze mi, yemek mi; kavun mu, peynir mi? Ciddi bir uzmanlık alanıdır, çünkü rakı bugün demektir. Rakı bekletildikçe güzelleşmez, dahası beklemeye gelmez; tıpkı yaşadığımız an gibi… Kimisi sek içer, kimisi yarıdan çoğuna su koyar -paşa rakısı mı diyorlar yoksa ona da? Buzsuz bir yudum almayan da vardır, buzu yakınına uğratmayan da… Rakı konusunda hemfikir olunamamıştır, çünkü “bugün” konusunda konuşulmaz.

Erkek rakı sever, kadın şarap…

Her erkeğin bir rakı içişi vardır, ama şarap içme konusunda böyle bir çeşitlilik yelpazesinin esamisi okunmaz.

Üzgünüm ama yazarınız erkek olmamasına rağmen gözlemlerine güveniyor. Kadın dünü yaşar, erkek anı… Kocasını kaybeden kadınları düşünün; karalar bağlayan…Ve de erkekler; cenaze dönüşü çocuklarına cicianne aradığı rivayet olunan… (Şu meşhur şapka düzeltme hadisesi)

Suçlamaya, eleştirmeye gerek yok: Erkek rakı ruhludur, o kadar… Kadınsa şarap…

Şerefe hanımlar!

(Visited 5 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 25.07.2008 tarihinde Sema tarafından, Deneme ve Düz Yazı Paylaşımları bölümünde paylaşılmıştır ve 328 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Seda Ayaz | Erkek Rakı Ruhludur, Kadınsa Şarap, Sevgilisinin evine ilk gidişiydi genç kadının.. orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki Makale[Biyoloji] Yaşlanma Nedir? | Kronolojik Yaşlanma - Yaşlanmanın Nedeni Nedir? Yaşlanma Hakkında Teoriler - Yaşam Süresini Uzatılabilir mi? Ya Sonraki MakaleJeoloji Mühendisi | Jeoloji Mühendisi -Tanımı - Görevleri - Çalışma Alanları Ve İş Bulma Olanakları - Meslek Eğitiminin Verildiği Yerler..

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz