Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Sapan | Kemalettin TuÄŸcu


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 26.05.2008 tarihinde Sema tarafından, Çocuk Edebiyatı | Çocuk Klasikleri bölümünde paylaşılmıştır ve 804 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Kemalettin TuÄŸcu | Sapan


Seher hanım, o mezar gibi ıslak ve karanlık odadan çıkarken yalnız kocasının ayakkabılarını almıştı. Adamcağız bu ayakkabıları ısmarlama yaptırmıştı. Ama bir iki defadan fazla giymek kısmet olmamıştı.

Seher hanım ikinci kocasından kalan bu ayakkabıları satmayı aklına bile getirmedi. Bir gazeteye sararak oğluna verdi:

-Bunları götür, dedi. Gördükçe içim sızlıyor. Hani seyyar bir ayakkabı tamircisi var ya, ona ver. Belki satar, belki birisine verir.


Semtin kundura tamircisi günde bir defa olsun o caddeden geçerdi. Marifetli bir adamdı. Terlik söküklerini, ufak tefek ayakkabı yamalarını yapar, aza, çoğa bakmazdı.

Mehmet Ali, onu köşe başında buldu. Üvey babasının ayakkabılarını açıp gösterdi. Remzi Usta:

-Bunlar yepyeni oğlum, dedi. Ben ne yapayım bunları.

-Al, senin olsun. Ne yaparsan yap.

-Anlamadım. Ne demek istiyorsun?

-Sana veriyorum, dedi Mehmet Ali. Para filan istemem.

-Ä°yi ama neden?


-Bunlar babamın ayakkabılarıydı, bir iki defa giydi. Kendisi öldü. Biz gördükçe üzülüyoruz.

Remzi usta ayakkabıları bir bir inceledi:

-Bunlar kırk iki numara,dedi.Benim ayağım ufaktır. Kırk numara ayakkabı giyerim. Ayağıma büyük gelmese giyerdim.

Bu sırada Mehmet Ali’nin caddede ilk defa gördüğü gençten bir adam geldi yanlarına. Ãœstü başı pek yoksul deÄŸildi. Yanağında bulunan bir yara izi dikkati çekiyordu. Kulağından çenesine doÄŸru bir bıçak yarası vardı. Remzi Usta’ya:

–Şöyle iki parmak eninde on santim kadar bir meÅŸin veya baÅŸka bir deri var mı? Dedi.

Remzi Efendi:

-Ne yapacaksın, dedi.

-Benim oğlan ok yapacağım diye tutturdu, dedi.

Remzi Efendi:

-O parçaların içine bak, dedi. İşine gelen var mı?

Adam bir ayakkabı dili buldu, onu aldı.

-Kaç para, dedi.

-Ben deri ticareti yapmıyorum, dedi. Remzi Efendi.İşine geldiyse al, git. Oğluna da söyle komşuların camlarını kırmasın.

-Olur, söylerim, dedi adam. Eyvallah.

Deri parçasını cebine koyan adam çarşı tarafına doğru gitti. Remzi Efendi sordu:

-Kimin nesi bu adam?

-Bilmem dedi Mehmet Ali, ilk defa gördüm.Yüzündeki yaraya dikkat ettin mi? Diş ameliyatı mı olmuş, yoksa bir kazaya mı uğramış.

Remzi Efendi, dikkat etmemişti. Ayakkabıları gazeteye sararak yanına koydu:

-İyi bir müşteri bulursak sana da para veririm, dedi.

-Ä°stemez, dedi. Mehmet Ali.

Oradan ayrıldı. Vasfiye Hanım’ın istediÄŸi üzümleri almak için çarşı boyuna gitti. Kadın boÄŸazına düşkündü. Ne yese pek beÄŸenmez ama bitirmeden de bırakmazdı.

Seher Hanım, ona yemek beğendirmekte pek sıkıntı çekmiyordu. Annesinin sağlığında çok çeşitli yemekleri öğrenmişti. Yaşlı kadına haber vermeden, aklına gelen nadide bir yemeği yapar, sofraya getirir, Vasfiye Hanım hem kendisine danışmadığı için surat eder, hem de yerdi.

Daha sonra bir gün söyleniyordu:

-Geçenlerde yaptığın o hamur işinden tekrar yap Seher.

Uzun bir süre yeteri kadar beslenemeyen ana oÄŸul, Vasfiye hanımın evinde kısa sürede kanlanmış, canlanmışlardı.Seher Hanım’ın bayağı yanakları allanmış ve vücudu forma girmiÅŸti. Mehmet Ali de kendisinde güç hissediyor ve ilerisi için ümitli bulunuyordu.

Okulların açılmasına pek az kalmıştı. Niran bir defa Mehmet Ali’yi okul müdürüne götürmüş, adamcağız bu temiz yüzlü çocuÄŸu denemiÅŸ ve Niran’a yapılması gereken iÅŸlemleri anlatmıştı.

Mehmet Ali, imtihana hazırlanıyordu. Bildiklerini tekrarlıyor ve bazen mırıl mırıl söyleniyor. Vasfiye hanım rahatsız olmasın diye salona çıkıyor. Çalışması bittikten sonra da orada karanlıkta oturuyor ve kimsesiz olan caddeyi seyrediyordu.

Mehmet Ali’de bir sokak sevgisi vardı. Bu boÅŸluk, bu kimsesizlik,bu gecelerin serinliÄŸi onu çekiyordu kendisine.

İşte böyle bir gece, el ayak çekilmiş,gece yarısını hayli geçmiş oldukları bir saatte, açık pencerenin önünde caddeyi seyrederken çat diye bir ses duydu. Sonra bir daha. Dikkat etti. Bir apartman kapısına çekilmiş olan birisi caddeyi aydınlatan elektrik lambasına zıpzıp kadar taşlar atıyordu. Lambanın dış fanusu parçalandı. Lamba salladı. Sonra bir iki defa çat diye sesler çıktı. Sonunda elektrik ampulü patladı ve caddenin o kısmı karanlıkta kaldı.

O caddeye böyle bir ziyan yapacak çocuk yoktu.Mehmet Ali’nin aklına yüzünde bıçak yarası olan adam geldi. O, sapan yapmak için meÅŸin parçası istemiÅŸti. Remzi ustadan. Sokak lambasını kırmak için mi bir sapan yapmıştı acaba!

Herhalde kötü niyetli, ziyankar bir kimse idi bu sapanla lambaları taşlayan. Bundan ne kazanacaktı ki? Küçük kanatları lambanın ışığında beyaz beyaz parlayan kelebekler birden kaybolmuşlardı.

Caddedeki evlerde hiçbir ışık yanmıyordu. Mehmet Ali o ziyankar kimseyi göremediğine üzülerek çekildi ve yattı.

Mehmet Ali, ilkokulu bitirme imtihanı telaşı arasında bu lamba kırma iÅŸini unuttu. KomÅŸuların pek yakıştıramamalarına karşın bu imtihan baÅŸarılı geçti.Mehmet Ali artık ilkokul diplomasına sahipti. Akranlarından bir yıl geri kalmıştı. Fakat o akÅŸam daireye gelen Niran, Seher Hanım’ı tebrik ederek:

-Seher teyze, dedi. Bu sene çocuğu orta okula yazdırmanız lazım. Ben derslerine yardım ederim. Masrafa babam da katılır.

Vasfiye hanım:

-Destur, dedi. Ben burada eşek başı mıyım kızım?

Niran:

-Teyzeciğim, dedi. Siz çocukları sevmezsiniz de.

Vasfiye Hanım:

-Ben uslu başlı çocukları severim, dedi. Seni sevmiyor muyum?

-Üstüne bereket teyzeciğim.

-Sen tasalanma. Yalnız okula yazılma işlerine katıl. Sen de sevaba girmiş olursun. Mehmet Ali, seni çok sever.

-Ben de onu severim teyzeciğim. Bilseniz bugün imtihanda başarılı olmasına ne kadar sevindim.

Onlar bu sevinç içinde bulunurlarken, çocukları okula gidecek olan bir apartmandaki yazlıkçılar gelir gelmez kıyametleri koparmışlardı.

Evlerinde ne kristal kaplar kalmış, ne televizyon, ne teyp. Hırsızla evin içini alt üst etmiş. Bayanın kürkünü bile götürmüşlerdi.

Kim yapardı bunu?

Hırsızlık masasından gelen memurlar, sokak lambasının kırılması ile bu hırsızlığın ilgili olduğunu gördüler. O semtte birkaç gün önce gene bir sokak lambası kırılmış, yine bir hırsızlık olmuş ve yazlığa gitmiş olan bir aileyi soymuşlardı.

Bunu herhalde dairelerde kimlerin oturduğunu bilenler yapıyor, önce lambayı kırarak caddeyi karartıyor, sonra hırsızlığı yapıyorlardı.

Kendilerinden şüphelenilen kapıcıların ve onlara gelen misafirlerin araştırılmasına başlandı. Okul açıldığı sırada aynı cadde üzerinde bulunan bir apartman kapıcısının dairesi aranırken orada lastikten yapılmış bir sapan bulundu.

Bu adamcağızın felçli bir oğlu vardı. Babası onu kucağına alarak güneşe çıkartır, birkaç saat sonra içeriye alırdı.

Kapıcı yeminler ediyordu. Böyle bir sapanı o, çocuğuna almamıştı ve zaten çocuk yerinden kalkıp da bununla oynayamazdı.

Peki ama bu sapanın onların dairesinde işi ne?

Onların kapıcı dairesi de yerin içine gömük gibi. Kalorifer dairesinin yanında. Dışarıya açılan penceresi yalnız geçenlerin ayaklarını görüyor. Ama bu pencere, içerinin rutubeti ve havasızlığı yüzünden daima aralık duruyor.

Kapıcı beş vakit namazında bir adamdı.Mahallede onu dürüstlüğü ile tanırlardı. Belki yirmi yıldır bu mahalledeydi.

Değerli eşyası çalınmış olan daire sahibi hırsızların muhakkak bulunmasını istiyordu. O herkesten şüphe ediyordu. Bu nedenle Kasım adındaki adam göz hapsi altında bulunuyordu.

Adamcağız bu suçun kahrı altında kaldığına mı yansın, yoksa bunca yıllık işini kaybedeceğine mi?

Hırsızlığı duyanlar yazlıktan birer birer geliyorlardı. Mehmet Ali de efendi efendi orta okula yazılmıştı.

Bir gün okulun jimnastik hanesinde yapılan gösterileri seyrederlerken, son sınıfa gelmiş olan Niran:

-Duydun mu, dedi. Kasım efendiyi hala bırakmamışlar. Bir haftadır adamın ailesi perişan

-Karısı bakıyormuş apartmana, dedi.

-Sana bir şey söyleyeyim mi abla, o böyle bir şey yapmaz.

Niran:

-Peki, dedi. O sapanın evinde ne işi var?

-Ablacığım, Kasım Efendi, böyle bir iş yapacak olsa o sapanı ortada bırakır mı?

-Bırakmaz ama neden bırakmış, yahut kim bırakmış.

-Sana bir şey söyleyeyim mi abla. Ben birisinden kuşkuluyum

-Kimden, dedi Niran.

-Yüzü yaralı adamdan.

-O da kim?

Niran, Mehmet Ali’yi dikkatle dinledi. Çocuk, babasının ayakkabılarını verdiÄŸi sırada eskici Remzi Efendi’den sapan için deri parçası isteyen adamı anlattı. Niran:

-Nasıl adamdı bu? Dedi.

-Yirmi beş yaşlarında kadar bir adam.Hani pek yoksul değildi. Sözde oğlu varmış da ona sapan yapacakmış.

-Görsen tanır mısın, dedi Niran.

-Tanımaz olur muyum abla,dedi Mehmet Ali, kulağından çenesine kadar kapanmamış bir yara izi vardı.

-Ne olmuş,yaralanmış mı?

-Ne bileyim, sormadık.

Niran bu, içi tez kız. Hiç rahat durur mu? Kalkar gider semtin polis komiserine. Efendim der, böyle böyle bir iş olmuş, belki işinize yarar diye rahatsız ettim.

Komiser kızı dinler ve:

-Yüzü yaralı adam mı? Der.

-Evet efendim.

-Kimin nesiymiÅŸ bu adam?

-Arkadaşım bizim mahallede ilk defa görmüş.

-Sen o arkadaşını getir bana kızım.

Seher Hanım, oÄŸlunun bu dikkatini duyunca meraklandı. Fakat bir olayın ortaya çıkmasında yardımcı olmak, hele Niran’la birlikte olursa Mehmet Ali’nin çok hoÅŸuna giderdi.

Okul dönüşü kalktı, komisere gitti. Komiser Mehmet Ali’yi yumuÅŸaklıkla karşıladı. Mehmet Ali bildiklerini anlattı.Komiser:

-Hangi yanağında yara izi vardı, dedi.

Mehmet Ali:

-Benim yanıma gelmişti, dedi. Benim sağ tarafımda durduğuna göre sol yanağında kapanmış bir yara izi vardı.

-Ne olmuÅŸ, dedi komiser.

-Ne bileyim, dedi Mehmet Ali, Remzi Efendi de görmüş. Ne o, bu adamı daha önce görmüştü ne de ben.

-Nasıl bir deri parçası istedi?

-Ben deriden anlamam. Bir eski potinin dilini verdi.

Remzi Efendi:

-Bu adamı görsen tanır mısın?

-Tanırım.

-Seninle müdüriyete kadar gidelim.

-Olur ama anneme haber vermem gerek. Kadıncağız merak eder.

-Bizim arabaya atlarız, önce size uğrarız, oldu mu?

-Siz bilirsiniz.

-Bu hırsızlığın ortaya çıkmasına neden olursan seni memnun ederim.

-Ben bir ÅŸey beklemiyorum komiserim.

(Visited 2 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 26.05.2008 tarihinde Sema tarafından, Çocuk Edebiyatı | Çocuk Klasikleri bölümünde paylaşılmıştır ve 804 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 1 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Sapan | Kemalettin Tuğcu orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleGemi Ä°nÅŸaatı ve Gemi Makineleri MühendisliÄŸi Nedir? | Tanımı - Görevleri - EÄŸitimin Süresi ve İçeriÄŸi - MesleÄŸin GerektirdiÄŸi Nitelikl.. Sonraki MakaleYoksuluyuz YaÅŸayışımızın | Prof. Dr. Ahmet Ä°nam - Hayatımızdaki Ä°nce Åžeylere Dâir

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz