Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Osmanlı BaÅŸkentleri | Bursa, Osmanlı’nın 1. BaÅŸkenti – Tarihçesi – Yapıları – Camiileri – Sivil Mimarisi – Okulları – Ä°pek BöcekçiliÄŸi -..


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 07.04.2008 tarihinde Hale tarafından, Büyük Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu bölümünde paylaşılmıştır ve 915 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Osmanlı Başkentleri

Bursa, Osmanlı’nın 1. BaÅŸkenti


Osmanlılar’ın Hüdavendigar Vilayeti

1071 yılından sonra Anadolu’yu fethetmeye baÅŸlayan Selçuklular; bölgeye Asya’dan getirdikleri Türk boylarını yerleÅŸtirme çabalarına girdiler. Selçuklu Ä°mparatorluÄŸu’nun zayıflayıp dağılmaya baÅŸlaması üzerine kurulan Anadolu beyliklerinden Osmanlı BeyliÄŸi, kısa zamanda geliÅŸip çevresindeki Tekfurlar’ın arazilerini de alarak güçlenip büyüdü.


Osmanlı BeyliÄŸi’nin kurucusu, 1258 yılında Söğüt kasabasında doÄŸan Osman Bey’di. 1299’da Bilecik, Yenikent, Ä°negöl ve Ä°znik de BeyliÄŸin topraklarına katıldı. Altıyüz yılı aÅŸkın hüküm sürecek olan Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun temelleri atılmıştı. Osman Gazi’nin baÅŸarılarıyla Osmanlı BeyliÄŸi’nin güçlenmesi karşısında kuÅŸkulanmaya baÅŸlayan Bursa tekfuru Atranos, Bizans’tan dilediÄŸi yardımlara, Kestel ve Kite tekfurlarının güçlerini katarak 1301’de Koyunhisar’da Osmanlı ordusu ile çarpışmaya baÅŸladı. Savaşın galibi Osman Bey’in orduları oldu.

Artık Türkler’in hazırlıkları yavaÅŸ yavaÅŸ baÅŸlamıştı. Tekfurlar’ın bu olaydan sonra da birlik halinde çalıştıklarını gören Osman Bey, 1317 yılında kenti kuÅŸatmaya doÄŸru ilk adımı attı. Öncelikle deniz iliÅŸkisinin kesilmesi gerektiÄŸinden, Kaplıca tarafında bir kale yaptırıp, kardeÅŸinin oÄŸlu Ak Timur’u kumandan tayin etti. Osmarı Bey’in kölesi Balabancık da daÄŸ tarafına yapılan kaleden sorumluydu. Bu bölgelerden halkın kente giriÅŸ ve çıkışları engellenmiÅŸti. Atranos Beyce kalesini yıkan Türkler, Pınarbaşı’na karargahlarını kurdular. Osman Gazi kuÅŸatma için gerekenleri yaptıktan sonra kumandayı, oÄŸlu Orhan Bey’e devrederek Yenikent’e döndü.

KuÅŸatma sekiz yıl sürdü. Hastalıklarla boÄŸuÅŸmaya baÅŸlayan Osman Gazi’nin sefere gidip savaÅŸacak dermanı kalmamıştı. OÄŸlu Orhan Gazi’ye kenti ele geçirme emrini verdi. Orhan Gazi önce Evrenos Kalesi’ni aldı. Kale tekfuru daÄŸlara kaçtı. Artık hedef Bursa’ydı. Orhan Gazi, Bursa tekfuruna Mihal Bey’i gönderip, teslim olmasını istedi. Tekfur, Orhan Gazi’den bağışlanmasını isteyerek, kıymetli elbiseleri ile kırk bin altın gönderdi. Orhan Gazi babasının onayını aldıktan sonra, Tekfur’un ailesinin ve adamlarının kaleden ayrılıp Gemlik sahiline ulaÅŸabilmeleri için gerekli izni verdi. Tekfur ve beraberindekiler buradan bir gemiyle Ä°stanbul’a doÄŸru yola çıktılar. 1326 yılında Bursa artık Türkler’indi.

Kentin alındığı haberi, hastalığı çok ÅŸiddetlenen Osman Gazi’ye ölüm yatağında ulaÅŸtırılabildi. Saltanatı Orhan Gazi’ye bırakan Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun ilk Sultanı yüzünde bir tebessümle yaÅŸama veda etti. Bursa’nın alınması Osmanlı BeyliÄŸi için bir dönüm noktası olmuÅŸtu. Dedesi ErtuÄŸrul Gazi’nin yaÅŸamını yitirdiÄŸi 1281 yılında doÄŸan Orhan bin Osman, artık Osmanlı sultanlarının ikincisiydi. Sultan’ın aÄŸabeyi birgün huzura çıkıp, saltanat için üç ÅŸey yapması gerektiÄŸini söyledi. Ä°lki, adına sikke bastırmaktı. Ä°kincisi diÄŸer insanlardan farklı kıyafetler giymek, üçüncüsü ise yaya askerine hazineden uIufe tayin etmekti. Önceleri sikke, Selçuklu sultanları adına bastırılırdı. 1328’de Orhan Gazi, adına sikke bastıran ilk Osmanlı Sultanı oldu. Kılık kıyafette de yenilikler yapıldı. Kırmızı ve siyah renklerde giysileri olan askerler, artık beyaz renkte üniformalar giymeye baÅŸladılar.

Bithynia, Roma ve Bizans’ı yaÅŸayan Bursa, 1335 yılında Osmanlı’ya ilk baÅŸkent oldu. Saltanatı yaklaşık 35 yıl süren Orhan Gazi, 1360 yılında yaÅŸama veda ederken, yerini oÄŸlu Murad’a bıraktı. 1326 yılında doÄŸan Sultan Murad han bin Orhan bin Osman Gazi, Osmanlı sultanlarının üçüncüsüydü. Hüdavendigar adıyla ünlenmiÅŸti.


1362’de Edirne kenti ele geçirildi. Murad-ı Hüdavendigar bir gece düşünde, ak sakallı, nur yüzlü bir kimseyle yarenlik ederken, o kiÅŸi ona Edirne’de bir saray yaptırmasını söylediÄŸinden, Edirne’de büyük bir saray inÅŸa ettirildi. Daha sonra baÅŸkentliÄŸi Edirne üstlendi. Sonraki yıllarda da Bursa önemini hiç yitirmedi.

1399’da Yıldırım Bayezid, su tedavisine çok önem verilen Bursa Darüşşifası’nı kurdu. 1402’de kente giren Timur orduları medrese, cami gibi binalara büyük zararlar verdiler ve kentte yangınlar çıkardılar. 1429’da veba salgını kenti kasıp kavurdu. 1482’de Cem Sultan Bursa’da 18 günlük sultanlığına baÅŸladığında kendi adına para da bastırmıştı. YetiÅŸen II. Bayezid ordularıyla çarpışmaya mecbur kalan Cem, kenti yenilmiÅŸ olarak terketti.

YAPILAR

Bursa üslubu

Osmanlı yapı sanatında, önce zaptedilen Bizans ülkelerinin mimarisine doÄŸru bir eÄŸilim gözlendi. Bu ülkeler, yeni sahiplerine aynı zamanda eski mimari tekniÄŸinde ustalaÅŸmış olan birçok duvarcı, oymacı ve zanaatçılar da vermiÅŸti. Bu yeni yapılar, Anadolu beyliklerinin anıtlarından farklıydılar. Ve Bursa üslubu böyle doÄŸdu. Bursa mimarisi Ä°stanbul’un fethinden sonra da yaÅŸadı. Edirne ve Ä°stanbul’daki ilk anıtların yapımında genellikle bu üslup kullanıldı. T biçimi plana uygun yapı tipi de 14. yy’da geliÅŸti ve Bursa’daki “selatin camileri”nin hemen tamamı bu plana uygun olarak inÅŸa edildi. Ãœst kısmından yüksek horizontal bir hatla baÄŸlanan “Bursa kemeri” ise, iki çeyrek daireden oluÅŸur, fazla bir taşıma gücüne sahip olmadığından daha çok dekoratif iÅŸlerde kullanılırdı.

Ulucami

Bursa Ulucami, ilk devir Ä°slam mimarisinin payeler ve sütunlar üzerine düz çatı ile örtülü avlulu camiler gurubuna girer. 1399’da Yıldırım Bayezid tarafından mimar Ali Neccar’a yaptırılan Ulucami, 20 kubbe, iki büyük minareden oluÅŸan beyaz renkli heybetli bir camidir. Her biri dört köşeli 12 ayak üstünde duran hemen hemen birbirine eÅŸit kubbelerinden ortadakinin üstü camlıdır. Cami’de ünlü hattatlar tarafından yazılmış yüzdoksaniki adet sabit veya levha olarak yazı vardır.

YeÅŸil Camii

Bursa üslubu, YeÅŸil Cami ile baÅŸlamaktadır. YeÅŸil Camisi, Çelebi Sultan Mehmed tarafından 1419’da mimar Vezir Hacı Ä°vaz PaÅŸa’ya yaptırıldı. Çini ustası Mecnun Mehmed’dir. Ön yüzü, pencereleri, kapısı, kitabeleri, kapı tavanı mermer işçiliÄŸinin en güzel örneklerindendir. Bursa ve Ä°znik’teki ilk camilerde, DoÄŸu sanatlarına özgü her türlü abartılı süslemelerden uzak, uyumlu ve sade bir tarz kullanıldı. Osmanlı süsleme sanatının düzenlemedeki güzelliÄŸi de giderek yeni ustalarını kazandırdı. Osmanlılar devrinde ilk nakkaÅŸ, 1423’de YeÅŸil Cami’nin bütün süslemelerini yaparak Ali Ä°bn Ä°lyas Ali adıyla tanındı.

Muradiye Camii

Ä°kinci Murad’ın 1426-1428 yılları arasında yaptırdığı Muradiye Camisi, ters T planı ve bütün özellikleri ile Bursa mimari üslubunu taşır. 1855 yılında Bursa’ya büyük zarar veren depremde, Muradiye Camisi’nin de kubbeleri ve iki minaresi yıkıldı. 1902 yılında yeniden yapılırken, mihrab ve minberde günün modasına uygun olarak rokoko süslemeler kullanıldı.

Emir Sultan Camii

Emir Sultan Camisi’nin avlu revaklarında görülen ahÅŸap kaÅŸ kemerler, Bursa kemerinin en güzel örneklerindendir. Ä°znik ve Bursa’da yapılan dört köşe pencerelerin etrafı çok defa mukarnaslarla iÅŸlenerek, üstüne Rumi motiflerle süslü alınlıklar yerleÅŸtirildi.

Sivil mimari

Orhan Bey’in Bursa’yı fethinden sonra geliÅŸen mimari tarzıyla yapılan deÄŸerli evlerde, süsleme hemen göze çarpardı. ÇoÄŸunun şömineleri vardı. Bu evlerin pencereleri yukarıda olup, alçı arasına renkli camlar yerleÅŸtirilir ve ahÅŸap bir çerçeve ile çevrilirlerdi. Bursa evlerinin belli baÅŸlı süslemesi, duvarlarda, tavanlarda ve dolap kapaklarında bulunurdu. Ondokuz ve yirminci yüzyılın ilk dönemlerinin ürünü sivil mimarlık örnekleri kentin çok zengin bir kültür mirasına sahip olmasını saÄŸladı.

YAÅžAMIN RENKLERÃŽ

Portreler Bursa göçleri en fazla yaÅŸayan kentlerden biri oldu. Nüfusunu tarihin geliÅŸimi içinde buraya göçen, farklı yerlerden gelen çeÅŸitli halklar ya da topluluklar renklendirdi. Orta Asya’dan Anadolu yarımadasına gelen Türkler de bir göç yoÄŸunluÄŸu yarattılar kentte. Göçler, 1530-1575 arasında kentin nüfusunu iki katına çıkardı.

OrtaçaÄŸ’dan kalma köylerde Rumlar yüzyıllardan beri yaÅŸamaktaydı. Mora’nın fethiyle Fatih döneminde de kente Rum göçmenler yerleÅŸtirildi.

Ä°lk kez Orhan Bey zamanında Kütahya’daki Ermeniler buraya geldi. Fatih Sultan Mehmed tarafından 1461’de Ä°stanbul’da kurulan Ermeni Patrikhanesi’ne Bursa Metropoliti Ovakim Patrik seçildi. Yahudi ve Rumlar’a tanınan yetkiler onlara da verildi. Süryani, HabeÅŸ ve Kıpti kiliseleri de bu PatrikliÄŸe baÄŸlandı. 19. yy. başından baÅŸlayarak DoÄŸu’da yaÅŸayan Ermeniler Bursa’ya yoÄŸun olarak göç ettiler. Bursa’daki Ermeniler’in çoÄŸunluÄŸu Setbaşı bölgesinde yaÅŸamaktaydı. Vali Hacı Ä°zzet PaÅŸa’nın çıkardığı, yarı resmi sayılacak Bursa’nın ilk gazetesi Hüdavendigar’ın 82. sayısından baÅŸlayarak bir bölümü Ermenice olarak yayımlanmaya baÅŸladı. Bursa’da M.Ö. 79 yılında Yahudiler’in bir kolonisi olduÄŸu söylenmekle birlikte,kentte asıl güçlerini, Sultan Orhan’ın, Bursa’yı baÅŸkent yaptıktan sonra verdiÄŸi bir mahalle ve sinagog inÅŸa etme izni ile birlikte kazandılar. Yahudiler’in büyük bir bölümü, ticaret, terzilik ve bankerlikle uÄŸraşırken, bir bölümü de kuyumculuk yapmaktaydılar. 1877-1878 yıllarında yaÅŸanan Osmanlı-Rus Savaşı’nda iÅŸgale uÄŸrayan Rumeli ve Kafkasya’daki Müslümanlar’ın büyük bir çoÄŸunluÄŸu da Bursa’ya göç ettiler. Yalnızca Rusçuk’tan otuz bin göçmen geldi. Bu göçmenlerin çoÄŸu Gürcüler ve Tatarlar’dı. Kafkasya’dan gelenler Yıldırım, Kazan’dan gelenler Mollaarap, Kırım’dan gelenler ise Alacahırka’ya yerleÅŸtirildiler. Bursa’da çok eski tarihlerden beri Kıptiler de yaÅŸamaktaydı. Hıdırellez günü, UludaÄŸ eteklerindeki Kireç Ocakları bölgesine çıkıp eÄŸlenceler düzenlerler ve baÅŸkanları Çeribaşı’nı seçerlerdi. Kanberler ve Demirkapı mahallelerinde yaÅŸarlardı.

Yirminci yüzyılın başında, Bursa’da; Almanya, Ä°ngiltere, Avusturya-Macaristan, Ä°spanya, Ä°talya, Fransa, Belçika, Yunanistan ve Ä°ran’ın konsoloslukları bulunmaktaydı. Yine aynı tarihlerde yapılan sayımda nüfusun % 9.84’ünü Rumlar, % 6.66’sını Ermeniler, %18’ini diÄŸerleri, geri kalan bölümünü Müslüman Türkler oluÅŸturmaktaydı.1903 yılında, Vilayet Genel Meclisi’nde, Müftü Ali Rıza Efendi ile birlikte, Rum Metropoliti, Ermeni BaÅŸpiskoposu Natalyan Efendi, Ermeni Katolik Murahhası ArÅŸoni Efendi, Piskopos Artin Efendi, Hahambaşı MoÅŸe Hayim Efendi de vardı. Bursa merkezde çalışan diplomalı hekimlerin 5’i Türk olup, toplam 19 kiÅŸiydiler. Toplamı 17 kiÅŸi olan eczacıların ise 4’ü Türk’tü.

Bursa’nın renklerinden biri de her yıl yapılan sümbül bayramı kutlamalarıydı. Kentin çevresini göz alabildiÄŸine saran sümbül bahçelerine halk hoşça bir zaman geçirmek için giderdi. Bu bahçeler, haftanın üç günü kadınlara, dört günü de erkeklere açık tutulurdu. Kentin bütününün sümbüle büründüğü 1869 yılının bir bahar günü, Bursalı kadınlar bahçelerden birinde ÅŸarkılar söyleyerek eÄŸlenirlerken, aralarına iki erkek girer. Konu Bursa Adliyesi’ne yansır. Sorguya çekilenler yabancı olduklarını, bu nedenle o gün çiçek bahçelerini gezmenin erkeklere yasak olduÄŸunu bilmediklerini söyleyerek kendilerini savunurlar. Gerekçeleri nedeniyle affedilirler ama olay Bursa Mahkeme-i Åžeriyesi’nin kayıtlarına geçer.

Bursa’nın çok eski yıllardan süzülüp gelen zengin yemek kültürünün içinde kuÅŸkusuz en ünlüsü kebaptır. 1836’da Bursa’yı gezmeye giden Helmut von Moltke, Türkiye Mektupları’nda kebabın lezzetinden ve ucuzluÄŸundan söz eder: “… Öğlen yemeÄŸimizi tam Türk tarzında, kebapçıda yedik; ellerimizi yıkadıktan sonra masa başına deÄŸil, masanın üzerine oturduk. Bu sırada bacaklarımı nereye koyacağımı bilemiyordum. Derken tahta bir tepsi üstünde kebap, yani ÅŸiÅŸte piÅŸirilmiÅŸ ve ekmek hamuruna sarılmış küçük koyun eti parçaları geldi. Çok lezzetli bir yemek bu. Bunun üstüne de bir tabak mükemmel tuzlu zeytin, bir helva, yani Türkler’in çok sevdiÄŸi tatlı ve bir çanak ÅŸerbet (içine bir parça buz atılmış, suda haÅŸlama üzüm). Ä°ÅŸtahı açık iki yiyici için topu topu 120 para yani 5 ÅŸilin tutarı bir yemek bu. ”

Sürgünler kenti

Ondokuzuncu yüzyıla gelindiğinde Bursa, eski başkentlik günlerini çok gerilerde bırakmış, güzel yapılarla oluşan sokak dokularının ve yeşilin her tonunun sahibi olan Bursa artık bir sürgünler kentine dönüşmüştü.

Mevlanazade Rıfat, uzun seneler yurt dışında yönetime karşı çalışmalarını sürdürdükten sonra, kaçarı olmadığını anlayarak, Ä°stanbul’a gelip, polis müdüriyetine teslim olmuÅŸtu. Sıkıyönetim mahkemesinin hakkında daha önceden vermiÅŸ olduÄŸu karar hükmü gereÄŸince Bursa’da oturmaya mahkum edildi. Bu sürgün cezası ancak, Sultan II. Abdülhamid’in 27 Nisan 1909’da tahttan indirilmesi ve yerine 35. Osmanlı Sultanı olarak V. Mehmed ReÅŸad’ın geçirilmesiyle sona erecekti. Yeni Sultanın tahta çıkmasından sonra, herkesle beraber Mevlanazade Rıfat da affa kavuÅŸarak Bursa’dan Ä°stanbul’a döndü.

1906-1909 yılları arasında Bursa’da valilik yapan Mehmet Tevfik Bey’in anılarında da baÅŸka sürgünlerin izlerine rastlamak mümkündür. Mehmet Tevfik Bey, Sultan Murad’ın kızlarından Fehime Sultan’la olan ahbaplıklarından söz ederken, dostluklarının önemli bir nedeni olarak, vaktiyle Bursa’ya sürülmüş olan ve Sultan’ın eski günlerinden tanıdığı üç kızkardeÅŸe yaptığı iyilikleri göstermektedir. Biri Sultan Abdülhamid’in, diÄŸeri ReÅŸad Efendi’nin saraylılarından olan, üçüncüsü ise bu iki kardeÅŸin ablaları olup, saray dışında yaÅŸayan üç kızkardeÅŸ kendilerine Bursa’da bir ev alınıncaya kadar vali Mehmet Tevfik Bey’in evinde ağırlanırlar.

Gazi Osman PaÅŸa’nın ikinci oÄŸlu Kemaleddin Bey’in sürgüne gönderilme hikayesi ise ibret vericidir. Kemaleddin Bey, Sultan II. Abdülhamid’in kızlarından Naime Sultan’la evlidir. Bir ara hastalanan Naime Sultan’a, eve gelen Dr. Hakkı Åžinasi PaÅŸa tedavi amacıyla “kakodilat” enjekte eder. Bu arada damat Kemaleddin Bey ile ilgili, karısı Sultanla birlikte oturdukları sarayın yanıbaşındaki diÄŸer sarayda yaÅŸayan Sultan Murad’ın en büyük kızı Hatice Sultanı sevmekte olduÄŸu ve onunla evlenebilmek için doktora talimat vererek hasta karısı Sultana zehir şırınga ettirdiÄŸine dair bir dedikodu yayılır ve hatta saraya jurnal verilir. Tıpta bunun bir ilaç olarak da kullanıldığı söylense bile Abdülhamid’i ikna etmek mümkün olmaz. Kemaleddin Bey karısından boÅŸatılarak Bursa’ya sürülür, Dr. Hakkı Åžinasi PaÅŸa da baÅŸka yerlere. Kemaleddin Bey, Bursa’da kendisi için kiralanmış bir evde yaÅŸamaya baÅŸlar, dışarı çıkması yasaktır. Hünkar yaverlerinden Mustafa PaÅŸa adında bir Mirlivanın denetimi altında PadiÅŸah tüfekçilerinden deÄŸiÅŸik rütbeli birkaç subay Kemaleddin Bey’in kontrol altında tutulması görevini üstlenirler. Hepsi birlikte aynı evde yaÅŸarlar. Bu ünlü mahpusla dışarıdan hiç kimse gidip görüşemez, irade olmadıkça vali bile gidip hatırını soramaz.

Yine Sultan Murad’ın vefatından sonra gözdelerinden biri ile sayıları bir hayli fazla olan kalfaları, kendilerine onar lira maaÅŸ baÄŸlanarak Bursa’da sürgüne gönderilmiÅŸler, her birine birer ev alınacağı söylenmiÅŸ, talib olanlarla evlendirilmeleri de irade edilmiÅŸti. Çok sayıdaki bu kadınların herbirine Bursa’da evler alınıp, teker teker yerleÅŸtirilmeleri zaman alacağından, geldiklerinde hepsinin bir arada oturmaları için iki konak tutulmuÅŸtu.

Vilayet mektupçusu ile Maarif Müdürü de Bursa’ya sürülmüş memurlardandı. Necmeddin Molla’nın aÄŸabeyi Ali Ata, bir gün BoÄŸaziçi vapurlarından birinde yolculuk ederken, yanında oturan tanımadığı adamın sigarasından kendi sigarasını yakmıştı. Kim olduÄŸunu bilmediÄŸi bu adamın veliahd ReÅŸad Efendi’nin adamlarından biri çıkması ve durumun jurnallenmesi ile o da Bursa’ya sürülenler kervanına katılmıştı.

Bütün bunlardan baÅŸka, o sıralarda Bursa’ya sürülmüş ünlü Fehim PaÅŸa ile birlikte merkezde ve çevrede daha baÅŸka sürgünler de vardı.

(Visited 1 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 07.04.2008 tarihinde Hale tarafından, Büyük Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu bölümünde paylaşılmıştır ve 915 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 3 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Osmanlı Başkentleri | Bursa, Osmanlı\'nın 1. Başkenti - Tarihçesi - Yapıları - Camiileri - Sivil Mimarisi - Okulları - İpek Böcekçiliği - Kaplıcaları orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleOsmanlı Ä°mparatorluÄŸu Döneminde Önemli KiÅŸiler - Kronolojik Sıralama Sonraki MakaleÅžiirin Temel Özellikleri | Modern Åžiir - Åžiir Ritimlidir - Åžiir Simgesel DeÄŸildir

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz