Yeni Türk Edebiyatı -II- Batı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı
Sema - 7 Aralık 2011 Türk Edebiyatı ve Edebi Kişilikler 0 0 Okunma : 2102
İçerik Hakkında Bilgi
- Bu içerik 24.06.2008 tarihinde Sema tarafından, Türk Edebiyatı ve Edebi KiÅŸilikler bölümünde paylaşılmıştır ve 4831 kez okunmuştur.
Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum
İçerik ve Kategori Araçları
- Kategoriye Abone Ol
- Makalenin Çıktısını Al
- Makaleye Yorum ekle
- Son Güncellenme Tarihi: 28 Ekim 2011, Cuma 12:14
BATI ETKÄ°SÄ°NDE GELÄ°ÅžEN TÃœRK EDEBÄ°YATI
TANZİMAT DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
Avrupa’da Rönesans’la her alanda baÅŸlayan geliÅŸmeler, edebiyatta da kendini göstermiÅŸ, 17,yüzyıldan sonra arka arkaya çıkan edebi akımlar, Batı edebiyatı ile birlikte bütün dünya edeÂbiyatlarını etkilemiÅŸtir,
Tanzimat’ın ilanıyla, aydınlarımız Avrupa kültürünü yakından tanımış ve 19.yüzyılın ikinÂci yarısından itibaren Batı edebiyatını örnek almışlardır.
Batı etkisiyle gelişen edebiyat dönemlerimizin ilki, Tanzimat edebiyatıdır.
1- Genel Özellikler
Osmanlı devleti XIX. yüzyılda içte ve dışta meydana gelen karışıklıklarla iyice zayıflamış, her alanda gelişen Avrupa devletlerinin karşısında güçsüz kalmıştır.
Bu durumda, Osmanlı devlet adamları gelişmelere ayak uydurabilmek için, Batı ülkelerinin bilim ve teknolojisinden yararlanmak istemişlerdir. 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı, bu amaçla hazırlanmıştır.
Tanzimat’ın ilanıyla Batı kültürünü ve sanatını yakından tanıyan aydınlar, düşüncelerini edebiyat aracılığıyla halka aktarmaya çalışmışlardır~ Böylece edebiyatımızda yeni bir dönem baÅŸlamıştır.
Batı etkisinde gelişen bu dönemlerin ilki, Tanzimat dönemi Türk edebiyatıdır.
2- Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı (1860–1876)
I.Dönem sanatçıları “toplum için sanat” görüşünü benimsemiÅŸ, bunun sonucunda halkın anlayabileceÄŸi bir dilin kullanılmasını savunarak, toplumsal konulan iÅŸlemiÅŸlerdir.
Vatan, millet, özgürlük, hak, uygarlık, adalet, eÅŸitlik gibi kavramlar edebiyatımıza TanziÂmat’la girmiÅŸ; ayrıca bu dönem sanatçıları, halkın eÄŸitim görevini de üstlenmiÅŸlerdir.
I.Dönem Tanzimat sanatçıları şiirin konusunu ve özünü değiştirdikleri halde, biçim olarak eski geleneğe (Divan edebiyatı) bağlı kalmışlardır.
Bu dönemde Batı edebiyatından ilk çeviriler yapılmış, bu çevirilerin sonucunda roman, hikâye, tiyatro, makale, eleştiri gibi türler edebiyatımıza girmiştir.
Gazetecilik, Tanzimat döneminde geliÅŸmiÅŸ, ilk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval, Åžinasi ve Agâh Efendi tarafından 1860’da çıkarılmıştır. Bu tarih (1860), Tanzimat edebiyatının da baÅŸlangıcı sayılmıştır.
Ziya Paşa, Namık Kemal ve Şinasi 1.Dönem Tanzimat edebiyatının en önemli temsilcileridir.
a) Manzum Eserler:
I.Dönem Tanzimat sanatçıları şiirin konusunu ve özünü tamamen değiştirmiş; şiire vatan, millet, özgürlük, insan sevgisi, eşitlik, adalet gibi toplumsal kavramları getirmişlerdir. Ancak şiirin biçimini tam olarak değiştirememişlerdir. Nazım birimi, olarak beciti aruz ölçüsünü, kaside, gazel, murabba gibi Divan edebiyatı nazım biçimlerini kullanmışlar; sadece kaside nazım biçimindeki klasik kaside bölümlerini kullanmamışlardır.
NAMIK KEMAL
“Vatan ÅŸairi” diye de anılan Namık Kemal’in, toplumsal konulan ve kavramları iÅŸlediÄŸi coÅŸkulu ÅŸiirleri; güçlü ve heyecanlı söyleyiÅŸi ile edebiyatımızda önemli bir yeri vardır.
Biz Onun vatan sevgisi, özgürlük gibi toplumsal kavramları iÅŸlediÄŸi Hürriyet Kaside’sinden aldığımız örnek beyitleri inceleyeceÄŸiz.
Hürriyet Kasidesi
1- Görüp ahkâm-ı asr-ı münharif sıdk u selametten
Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükümetten
2- Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez ianetten
3- Felek her türlü esbab-ı cefasın toplasın gelsin
Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten
4- Ne mümkün zulm ile bîdâd ile imhâ-yı hürriyet
Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten
5- Ne efsunkâr imişsin, ah ey didâr-ı hürriyet
Esir-i aşkın olduk, gerçi kurtulduk esaretten
Nâmık Kemâl
Beyitlerin Açıklaması:
1- Devrin hükümlerini doğruluktan sapmış görüp hükümetteki görevimizden değerimizi koruyarak ve şerefimizle çekildik.
2- Kendini insan bilenler halka hizmet etmekten usanmaz. İnsan sevgisiyle dolu olanlar zulüm görmüş, zavallı kimselere yardım etmekten çekinmezler.
3- Felek her türlü cefa (eziyet) sebeplerini toplayıp gelsin; (eğer) millet yolundaki kararlı gidişimden dönersem kahpeyim.
4- Zulüm ve zalimlik ile özgürlüğü yok etmek mümkün deÄŸildir. Gücün yeterse inÂsanlıktan düşünceyi kaldır.
5- Ey özgürlüğün güzel yüzü, sen ne büyüleyici imişsin
Esirlikten kurtulduk, ama bu kez de senin (özgürlüğün) esirin olduk.
Kelimeler:
âdemiyyet: İnsanlık
ahkâm: Hükümler
ahkâm-ı asr-ı münharif: Doğruluktan sapmış asrın hükümleri
azîmet: Yola çıkış, gidiş, kararlı gidiş
bab-ı hükümet: Hükümet kapısı
bîdad: Adaletsiz
didâr: Güzel yüz
efsunkâr: Büyüleyici
esbab-ı cefa: Cefa sebepleri
esâret: Esirlik, kölelik, tutsaklık
iânet: Yardım
idrâk: Düşünme yeteneği
imhâ-yı hürriyet: Hürriyeti yok etmek
muktedir olmak: Gücü yetmek
mürüvvet-mend: İnsaniyetli, insanı seven.
Açıklamalar:
Bu dörtlüklerde dürüstlük, onurlu olmak, insan sevgisi, adalet, vatan ve millet sevgisi ile özgülük gibi kavramlar işlenmiştir.
Åžiir, beyitlerle ve aruz ölçüsü ile yazılmıştır. Nazım biçimi “kaside”dir; ancak klasik kaÂsidelerdeki gibi bu beyitlerde övülen bir devlet büyüğü deÄŸil; vatan, millet, özgürlük gibi toplumsal kavramlardır.
Hürriyet Kaside’sinin tamamı 29 beyittir.
Namık Kemal (1840–1888)
Çocukluk ve ilk gençlik yıllarında Divan edebiyatı geleneği ile yetişen Namık Kemal, Şinasi ile tanıştıktan sonra Batı sanat ve kültürüne yönelmiş, halkı aydınlatmak ve eğitmek amacıyla toplumsal konuları işlemiştir.
Åžinasi ile Tasvir-i Efkâr gazetesini, daha sonra da Hürriyet ve Ä°bret gazetelerini çıkarmış, ÅŸiirler yazmış; roman, tiyatro, tarih ve eleÅŸtiri türlerinde eserler vermiÅŸtir. “Vatan-yahut-Si1istre” adlı piyesinin yankıları büyük olmuÅŸ; bunun üzerine Kıbrıs adasındaki Magosa kalesinde, 38 ay (1873) hapsedilmiÅŸtir.
Tanzimat döneminin en önemli düşünce ve sanat adamlarından olan Namık Kemal, edeÂbiyatı düşüncelerini halka yaymak için bir araç olarak kullanmıştır.
Namık Kemal’in “Ä°ntibâh” romanı, edebiyatımızda ilk edebî roman olma özelliÄŸini taşır.
Mensur Eserler
Tanzimat’ın 1. döneminde nazımda olduÄŸu gibi, nesir türlerinde de toplumsal konulara ağırlık verilmiÅŸ, Divan edebiyatının (Klasik: edebiyat) aksine nesir ön plana geçmiÅŸtir.
Gazeteciliğin gelişmesi ile gazeteye bağlı yazı türleri de ortaya çıkmış (makale, fıkra, eleştiri), Türk düşünce hayatı özel gazeteler aracılığıyla büyük aşamalar geçirmiştir.
Ä°lk tiyatro eseri, Åžinasi’nin bu dönemde yazılan “Åžair Evlenmesi'” adlı, bir perdelik koÂmedisidir. Tiyatro türüne Åžinasi’nin yanı sıra Namık Kemal dramlarıyla, Ahmet Vefik PaÅŸa ise MoÂliere’den çevirdiÄŸi ve adapte ettiÄŸi eserleri ile büyük katkıda bulunmuÅŸtur.
Ä°lk çeviriler yapılmış, bu çevirilerin sonucunda roman ve hikâye türleri geliÅŸmiÅŸtir. Ayrıca tarih, edebiyat tarihi ile ilgili ilk çalışmalar Tanzimat’la baÅŸlamıştır. Ahmet Mithat Efendi roman ve hikâyeleri ile bu türleri halka sevdirmeye çalışmıştır.
ŞİNASİ (1826–1871)
Şinasi Tanzimat dönemine sanatçı kişiliğinden çok, düşünceleri ile damgasını vurmuş bir edebiyatçımızdır.
Ä°lk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval’i Agâh Efendi ile çıkaran Åžinasi, ilk makaleyi de bu gazetede Mukaddime (önsöz) adıyla yayımlamıştır. 1860’da çıkardığı Tercüman-ı Ahval’den sonra, 1862’de Tasvir-i Efkâr gazetesini çıkarmıştır.
Ä°lk tiyatro eseri olan “Åžair Evlenmesi” Åžinasi tarafından yazılmış, bir perdelik- komedidir. Türk atasözlerini toplayan, La Fontaine’in fabl’larını Türkçeye çeviren, sözlük çalışması yapan Åžinasi’nin ÅŸiirleri de vardır. Mustafa ReÅŸit PaÅŸa’ya yazdığı “Kaside”si çok ünlüdür’.
3- Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı II (1876–1896)
Tanzimat’ın I.döneminde “toplum için sanat” görüşünü benimseyen sanatçılar, topluÂmu aydınlatmak için edebiyatı bir araç olarak görmüşler, halkı eÄŸitmek ve geliÅŸtirmek amacıyla eserler vermiÅŸlerdir.
1878’de Meclis-i Mebusan, Sultan II. Abdülhamit tarafından kapatılır ve MeÅŸrutiyete son verilir. Hemen ardından Tanzimat Fermanıyla toplumsal yaÅŸamda saÄŸlanan bazı özgürlükler kısıtlanır ve Osmanlı devleti 33 yıl süren bir baskı rejimi ile yönetilmeye baÅŸlanır.
a) Manzum Eserler:
Böyle bir ortamda toplumsal sorunları dile getiremeyen II. dönem Tanzimat sanatçıları biÂreysel konulara yönelmiÅŸ ve “sanat için sanat” anlayışını benimsemiÅŸlerdir.
Bu anlayışın sonucunda dilde sadeleÅŸme çabalan bırakılır ve dil ağırlaşır. Açık anlatım yerini, kapalı ve sanatlı bir anlatıma; toplumsal konular da bireysel konulara bırakır. Ancak bu dönem sanatçıları bazı tür ve biçimlerde önemli yenilikler yapmışlardır. Bazı nazım biçimleri bırakılarak Batı’dan alınan yeni nazım biçimleri kullanılmıştır.
Tanzimat’ın II. dönem ÅŸair ve yazarlarının baÅŸlıcaları Abdülhak Hâmid Tarhan, Recaizâde Mahmut Ekrem ve SamipaÅŸazâde Sezai’dir.
ABDÃœLHAK HAMÄ°D TARHAN
Tanzimat edebiyatının önemli sanatçılarından birisi olan Abdülhak Hâmid, özellikle edeÂbiyatımıza getirdiÄŸi yeni kavramlar ile ÅŸiirimizi biçimsel açıdan yenileÅŸtirmesiyle dikkati çeker.
Onun “Makber” adlı ÅŸiiri, sanatçının bu yönlerini tanıtması açısından önemlidir.
MAKBER
Eyvâh… ne yer, ne yâr kaldı,
Gönlüm dolu âh ü zâr kaldı.
Şimdi buradaydı, gitti elden
Gitti ebede, gelip ezelden.
Ben gittim, o hâksâr kaldı,
Bir gûşede târmar kaldı;
Bâkî o enîs-i dilden, eyvah!…
Beyrut’ta bir mezar kaldı.
A.Hâmid
Kelimeler:
bâkî: kalan, artık, bundan başka.
hâksâr: Toz toprak içinde,
ebed: Sonu olmayan gelecek.
enîs-İ dil: Gönül arkadaşı
ezel: Başlangıcı olmayan geçmiş zaman.
gûşe: Köşe
târmar: Dağınık:
Açıklamalar
Yukarıdaki bent Abdülhak Hâmid’in “Makber” adlı eserinden alınmıştır. Bu eser, ÅŸairin kansı Fatma Hanım’ın ölümü Ãœzerine yazdığı, karısının ölümünden duyduÄŸu acının yanı sıra ölüm, din, felsefe ile ilgili görüşlerini belirttiÄŸi manzum bir mersiyedir. Makber sekizer mısralık 295 bentten oluÅŸmuÅŸtur.
Örnek metinde şair, karısının ölümünden duyduğu üzüntüyü anlatmaktadır.
ABDÃœLHAK HAMÄ°D
Abdülhak Hâmid Tazimatın II. döneminin bütün özelliklerini eserlerine yansıtmış bir sanatçıdır. Kişiliğinin yanı sıra, toplumsal baskıların da etkisiyle aşk, doğa ve ölüm konulanına yönelmiştir.
Abdülhak Hâmid’in eserlerini tiyatro eserleri ve ÅŸiirleri olarak iki grupta toplayabiliriz.
Gerek tiyatro eserleri, gerek şiirlerinde Romantizm edebi akımının etkisi görülür.
Hâmid, eserlerinde ölüm, ruh, sonsuzluk gibi soyut kavramları, aşk ve doğayı işlemiş; tiyatro eserlerinin bir kısmında da tarihi konulan, yurtseverlik kavramını anlatmıştır. Eserlerinin dili ağır, anlaşılması zordur.
Mensur Eserler
Tanzimat’ın II. döneminde roman, hikâye, tiyatro, çeviri, anı ve eleÅŸtiri türlerinde eserler verilmiÅŸtir.
Bu dönemde özellikle roman türü geliÅŸmiÅŸ, Romantizm edebiyat akımından Realizm’e geçmiÅŸtir.
Namık Kemal’in Romantizmin etkisindeki “Ä°ntibah” ve “Cezmi” romanlarından sonra SamipaÅŸazâde Sezai’nin “SergüzeÅŸt” adlı romanı. Romantizm’den Realizme geçiÅŸin bir göstergesidir. Recaizâde M. Ekrem’in “Araba Sevdası” adlı romanı ise, edebiyatımızdaki ilk reaÂlist romandır.
RECAİZÂDE MAHMUT EKREM (1847–1914)
Recaizâde Ekrem, “sanat için sanat” ilkesini savunarak edebiyatımıza getirdiÄŸi yeniliklerle, Abdülhak Hâmid ile birlikte Edebiyat-ı Cedide (Servet-i Funûn) edebiyatının hazırlayıcıları arasında yer almıştır.
Åžiir, roman, hikâye, tiyatro, eleÅŸtiri, anı türlerinde verdiÄŸi eserleriyle Recaizâde Ekrem’in ‘edebiyatımızda önemli bir yeri vardır. Ekrem “Her güzel ÅŸey ÅŸiirdir.” ilkesiyle Türk ÅŸiirinin tema ve konusunu geniÅŸletmiÅŸtir.
Recaizâde Ekrem’in “Araba Sevdası” adlı romanının edebiyatımızda “Önemli bir yeri vardır. Yazar, bu romanında yanlış batılılaÅŸmayı iÅŸlemiÅŸtir. “Araba Sevdası” edebiyatımızda ilk realist (gerçekçi) roman örneÄŸidir.
SERVET-İ FÜNÛN (EDEBİYAT-I CEDİDE)
Tanzimat edebiyatı ile başlayan Batılılaşma, Edebiyat-ı Cedide döneminde tam olarak yerleşir.
Yeni edebiyat anlamına gelen bu topluluğa, Servet-i Fünûn dergisinde bir araya gelip bu dergide görüşlerini yazdıkları için Servet-i Fünûn edebiyatı da denmiştir.
1896–1901 yıllarında etkin olan bu topluluğun, kısa bir dönemi kapsamasına rağmen, edebiyatımıza katkıları büyük oldu. Edebiyat-ı Cedide döneminde Türk edebiyatı tamamıyla çağdaş bir nitelik kazandı.
1- Servet-i Fünûn (Edebiyat-ı Cedide)
a) Genel Özellikler:
Bir önceki ünitemizde, II. Abdülhamit’in 1878’de, Meclis-i Mebusan’ı (Osmanlı Millet Meclisi) kapatarak koyu bir baskı rejimini baÅŸlattığını ve bunun sonucunda edebiyatta toplumsal konulardan ve kavramlardan uzaklaşıldığını belil1miÅŸtik.
II. Dönem Tanzimat edebiyatı sanatçıları, bu baskılar sonucu “sanat için sanat” görüşünü benimsemiÅŸler, yeni bir edebiyat anlayışı geliÅŸtirerek Edebiyat-ı Cedide’nin hazırlayıcıları olmuÅŸlardır.
Böyle bir ortamda yetişen Edebiyat-ı cedideciler, 1896 yılında Servet-i Fünûn dergisinde bir topluluk oluştururlar. Derginin yönetimini ise Tevfik Fikret üstlenir.
Edebiyat-ı Cedide’nin baÅŸlıca sanatçıları ÅŸiir alanında: Tevfik Fikret, Cenap Åžahabettin, Süleyman Nazif, Celal Sahir.
Nesir, yani düz yazı alanında Halit Ziya UÅŸaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Hikmet MüftüoÄŸlu’dur.
b- Manzum Eserler
“Sanat için sanat” görüşünü benimseyen Edebiyat-ı Cedideciler bu nedenle toplumsal koÂnular yerine, kiÅŸisel konulan iÅŸlediler.
Edebiyat-ı Cedide ÅŸairleri, Divan edebiyatı biçimlerini bıraktılar. Fransız edebiyatından “Sone” ve “Terza-Rima” gibi nazım biçimlerini aldılar, Divan edebiyatının müstezat nazım biçimini “serbest müstezat” adı ile yeni bir biçime dönüştürdüler.
Anlamın beyitte toplanması yerine, anlamı tüm şiire yaydılar; bir başka deyişle parça güzelliği yerine bütün güzelliğini öne çıkardılar.
Ağır bir dille, sanatlı bir söyleyişle yazdılar; şiirde ahenge önem verdiler; ahengi arttırmak için sözcüklerin oluşturduğu ritimden yararlandılar, anız kalıplarını ustalıkla kullandılar.
Åžiirde Parnasizm ve Sembolizmden etkilendiler.
TEVFÄ°K FÄ°KRET
Edebiyat-ı cedide topluluÄŸu içinde adı ilk akla gelen, öncü ve önder olan sanatçı Tevfik Fikret’tir.
Servet-i Füsun’da yer aldığı sürece kiÅŸisel konulan iÅŸleyen Tevfik Fikret, Servet-i Fürundan ayrıldıktan sonra toplumsal konulara yönelmiÅŸtir.
Tevfik Fikret’in Parnasizm’in etkisiyle kiÅŸisel izlenimlerini anlattığı “YaÄŸmur” adlı ÅŸiiri ile insanlara yaÅŸama heyecanını duyurmak amacıyla yazdığı “Ä°zler” adlı ÅŸiiri nazım biçimi bakımından klasik nazım biçimlerinden farklı olduÄŸu görülür. Her iki ÅŸiir de kiÅŸisel konuları iÅŸlemektedir. Tevfik Fikret “Doksan beÅŸe DoÄŸru” ve “Millet Åžarkısı” gibi ÅŸiirlerinde ise toplumsal konulan iÅŸlemiÅŸtir.
Tevfik Fikret (1867–1915)
Edebiyatımızın en önemli ÅŸairlerinden biri olan Tevfik Fikret, Edebiyat-ı Cedide’nin öncülerindendir.
Tevfik Fikret hem içerik, hem biçim yönünden ÅŸiirde önemli yenilikler yapmış, Türk edeÂbiyatının çaÄŸdaÅŸlaÅŸmasında önemli bir katkı saÄŸlamıştır.
Tevfik Fikret Servet-i Fünûn dergisinde kiÅŸisel konuda ÅŸiirler yazmış; doÄŸanın kendi ruhunda bıraktığı izlenimleri, kiÅŸisel duygularını dile getirmiÅŸtir. Servet-i Fünûn topluluÄŸu dağıldıktan sonra ise sosyal konulara yönelmiÅŸ, toplumsal sorunları eleÅŸtirmiÅŸ, oÄŸlu HaIuk’un ÅŸahsında Türk çocuklarına ve Türk gençlerine öğütler vermiÅŸtir. EÄŸitimci yönüyle de edeÂbiyatımızda önem kazanan Fikret, çocuklar için, bu amaçla yazdığı ÅŸiirlerini “Åžermin” adlı kitabında toplamıştır.
c) Mensur Eserler
Edebiyat-ı cedide döneminde, Tanzimat ile baÅŸlayan yeni nesir giderek geliÅŸmiÅŸ, özellikÂle roman ve hikâye türlerinde çok güzel örnekler verilmiÅŸtir. Dönemin siyasi baskısı nedeniyle tiyatro türü pek geliÅŸmemiÅŸtir.
Bu dönemde, roman ve hikâye türleri gerek teknik gerek konuları ele alış, gerekse karakÂter yaratmadaki ustalıklar açısından gerçek baÅŸarıya ulaÅŸmıştır.
Edebiyat-ı Cedide yazarları gözleme çok önem verdiklerinden içinde yaÅŸadıkları hayatı anÂlatmakta çok baÅŸarılı olmuÅŸlar, Batı uygarlığından çok etkilendikleri için, gerçekleÅŸmesini istedikleri batılı hayatın bazı örneklerini de eserlerinde vermeye çalışmışlardır.
Roman ve hikâye türlerinde Realizm ve Natüralizmi benimsemişlerdir.
Mehmet Rauf’un “Eylül” adlı romanı, edebiyatımızda ilk psikolojik roman olma niteÂliÄŸini kazanmıştır.
Halit Ziya Uşaklıgil (1866–1945)
Halit Ziya, edebiyatımızda nesil’ türlerinin geliÅŸmesinde önemli katkısı olan sanatçılarımızdandır.
Fransız edebiyatından ÅŸiir, hikâye vb. türlerde birçok çeviriler yapan; roman, hikâye, anı türlerinde eserleri olan Halit Ziya’nın en baÅŸarılı yanı, Türk edebiyatına kazandırdığı hikâye ve romanlarıdır.
Halit Ziya’nın hikâye ve romanlarında teknik bakımdan tam bir kusursuzluk dikkati çeker.
Realist bir yöntemle, gözleme dayalı olarak yazdığı eserlerinde insan-çevre ilişkisi çok başarılıdır. Yazar, kişilerin iç dünyası ile yaşadıkları çevre arasında çok sıkı bir bağlantı kurar.
Bütün Edebiyat-ı Cedideciler gibi Halit Ziya’nın da dili ağır, anlatımı süslü ve sanatlıdır.
Halit Ziya’nın yabancı sözcüklerle dolu, uzun tamlamaların, sanatlı söyleÅŸilerin yer aldığı bir anlatımı vardır.
I.Dönemin Bağımsız İsimleri
Edebiyat-ı Cedide hareketinin ortaya çıktığı yıllarda yetişmiş, ancak bu topluluğun görüşlerine katılmamış bazı sanatçılar vardır. Bu sanatçılar bağımsız olarak kalmışlar, kendi1erine özgü bir anlayışla eserler vermişlerdir.
Hüseyin Rahmi Gürpınar ve Ahmet Rasim, Edebiyat-t Cedide döneminin dışında kalmış sanatçılardan en önemlileridir.
Hüseyin Rahmi Gürpınar (l864~1944)
ÇaÄŸdaÅŸları Edebiyat-ı Cedide sanatçıları gibi realist eserler yazan Hüseyin Rahmi; Ahmet Mithat Efendi’nin açtığı popüler, halka dönük roman anlayışını devam ettirdi. Konularını halkın her gün iç içe olduÄŸu, her tür olaydan aldı.
Hüseyin Rahmi, eserlerinde toplumun aksak, gülünç yönlerini yansıttı Bâtıl inançları, gelenekleri, görenekleri anlattı. Eserlerinde ince bir mizah dikkati çeker. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın çok okunmasının ve sevilmesinin nedeni halkı anlatan, onlara seslenen konularından; sade, açık, yalın, mizahı anlatımından kaynaklanır.
Verimli bir yazar olan Hüseyin Rahmi’nin, çok sayıdaki romanlarından bazıları ÅŸunlardır:
Gulyabani, Şık. Mürebbiye, Nimetşinas, Şıpsevdi, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç
FECR-Ä° ATÄ° TOPLULUÄžU
Servet-i Fünûn edebiyatının devamı niteliÄŸinde olan Fecr-i Ati topluluÄŸu, 1909 yılında orÂtaya çıktı. GeleceÄŸin güneÅŸi anlamına gelen Fecr-i Ati topluluÄŸu görüşlerini bir bildiri ile 24 Åžubat 1910’da edebiyat dünyasına duyurdu. Ancak bu topluluk, içinde bulundukları olumsuz koÅŸullar nedeniyle fazla bir varlık gösteremeden dağıldı.
Fecr-i Ati Topluluğu (1909–1912)
a) Genel Özellikler:
Edebiyat-ı Cedideciler gibi “Sanat için sanat” görüşünü benimseyen Fecr-i Ati topluluÄŸu, edebiyat ve sanatla ilgili görüşlerini ve düşüncelerini 24 Åžubat-1910’da Servet-i Fünûn dergisinde bir bildiri ile açıkladılar. Bu açıklama edebiyatımızdaki ilk bildiridir.
Sanat ve edebiyat sevgisiyle kurulan Fecr-i Ati topluluÄŸu, edebiyatı araç deÄŸil, amaç olaÂrak gördü, ÅŸiirde güzellik kavramını ön plana çıkardı, ağır bir dille, doÄŸal olmayan süslü bir anlatımla eserler verdi.
Edebiyatımıza yeni bir şeyler getiremeyen ve güçlü eserler veremeyen Fecr-i Ati topluluğu büyük bir varlık gösteremeden 1912 yılında dağıldı.
Fecr-i Ati topluluÄŸunun en güçlü ismi, edebiyatımızın önde gelen ÅŸairlerinden Ahmet HaÅŸim’dir.
Ahmet HaÅŸim
ÇeÅŸitli türlerde eser veren Ahmet HaÅŸim’in asıl sanatçı kiÅŸiliÄŸi ÅŸiirlerinde kendini gösterir. Ahmet HaÅŸim “Åžiir Hakkında Bazı Mülahazalar” adlı yazısında ÅŸiir ile ilgili görüşlerini anlatır. Bu yazıyı okuduktan sonra Onun ÅŸiirlerini anlamanız daha kolay olur.
AÅŸağıda örnek vereceÄŸimiz “Merdiven” ÅŸiiri, Ahmet HaÅŸim’in çok okunan ve sevilen ÅŸiirlerindendir.
MERDÄ°VEN
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya aÄŸlayarak…
Sular sarardı… Yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki akÅŸam olmakta…
Eğilmiş arza kanar, muttasıl kanar güller,
Durur alev gibi dallarda kanlı bü1büller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lîsân-ı hafîdir ki ruha dolmakta,
Kızıl havaları seyret ki akÅŸam olmakta…
Ahmet HaÅŸim
Kelimeler:
arz: Yeryüzü
lîsân-ı hafî: Gizli dil
muttasıl: Durmadan, devamlı
Açıklamalar:
“Merdiven” ÅŸiirinde Ahmet HaÅŸim, duygulanın çeÅŸitli sembollerle dile getirmiÅŸtir. Åžiirde yer alan” güneÅŸ renkli yapraklar”, “sararan sular”, “yüzün perde perde solması”, “kaÂnayan güller”, “kanlı bülbüller”, “yanan sular” birer semboldür.
Birinci bölümde, hayat merdivenlerini ağır ağır çıkan kişilerin geride bir yığın anı bıraktıklarını ve hayatın sonuna yaklaşmanın verdiği karamsarlıkla gökyüzüne umutsuzlukla baktıklarını anlatılmaktadır.
Daha sonraki bölümlerde ise hayatın akÅŸamını yaÅŸayan, yani ömürlerinin sonuna gelen inÂsanların karamsarlığı verilerek, tabiatın da onlarla derin bir hüzne büründüğü dile getirilmektedir.
Görüldüğü gibi ÅŸiirde “Sembolizm” de olduÄŸu gibi ince, derin duygular; belirsiz ve kapalı bir anlam, mecazlar ve yeni söyleyiÅŸ biçimleri dikkati çekmektedir. Ayrıca ahenk sözcüklerin ve cümlelerin söyleniÅŸleriyle yaratılmıştır. Anlatım liriktir.
Ahmet Haşim (1884–1933)
Edebiyatımızda daha çok şiirleri ile tanınan Ahmet Haşim; gezi, söyleşi, fıkra türlerinde de eserler vererek usta bir nesir yazarı olduğunu da kanıtlamıştır.
Ahmet HaÅŸim, Sembolist Fransız ÅŸairlerinin etkisinde kalarak duygusal, gizli, kapalı bir anlatımla ÅŸiirler yazmıştır. Åžiirlerinde düşünceden çok duyguya önem vermiÅŸ; güzelliliÄŸi anlamın açıklığında deÄŸil, kapalılığında aramıştır. Åžairin bir diÄŸer özelliÄŸi benzetmelerin, sembollerin ahenÂgine kapılarak kendine özgü bir dil yaratmasıdır.
MÄ°LLÄ° EDEBÄ°YAT AKIMI
XX. yüzyıl baÅŸlarında Osmanlı devletinin güçsüzleÅŸmesi, imparatorluk içindeki çeÅŸitli toplumların milliyetçi çabaları ve Balkan yenilgisi üzerine “Türkçülük” ülküsü önem kazandı. Toplumdaki bu geliÅŸmeler edebiyatı yakından etkiledi ve “Genç Kalemler” dergisi çevresinde toplanan Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem ve Ziya Gökalp “Milli Edebiyat Akımı”nı oluÅŸturdular.
1- Milli Edebiyat Akımı (1911–1918)
a) Genel Özellikleri
XX. yüzyılın baÅŸları, aydınlarımızın arayış içinde oldukları, çeÅŸitli ideolojilerin oluÅŸtuÄŸu bir dönemdir. Bir tarafta “Osmanlıcılık” ,“Ä°slamcılık” diÄŸer tarafta “Türkçülük” görüşleri oluÅŸur. 24 Temmuz 1908’de n. MeÅŸrutiyet’in ilanıyla özgürlükler yeniden elde edilir, böylece düşünce hayatımızda hızlı bir geliÅŸme baÅŸlar.
Bu arada Osmanlı-Rus Savaşı ile Balkan Savaşı yenilgileri “Milliyetçilik” düşüncesinin Türk aydınları arasında hızla yayılmasına neden olur. Yıkılmakta olan imparatorluÄŸu ayakta tutmak için “Türkçülük”
“Türk DerneÄŸi”, “Türk Yurdu”, “Türk Ocağı” dergileri, Türkçülük akımının kültür ve edebiyat alanındaki birer yayın organı olur.
Böyle bir ortamda oluÅŸan “Milli Edebiyat Akımı”nın asıl yayın organı ise 1911 ‘de SelaÂnik’te çıkarılan “Genç Kalemler” dergisi oldu. Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem ve Ziya Gökalp “Genç Kalemler” dergisinde yayımladıklaı1 makale ve manzumelerle Milli Edebiyatın ilkeÂleri ile ilgili görüşlerini açıkladılar. ülküsü önem kazanır. Ä°stanbul’da birbirini izleyen milliyetçi dernekler kurulur.
Milli Edebiyat Akımı’nın ilkeleri ÅŸunlardır:
1- Dil sade olmalıdır.
2- Milli kaynaklara yönelmeli, yurt sorunları dile getirilmelidir.
3- Şiirde yalnız hece ölçüsü kullanılmalıdır.
Milli Edebiyat Akımı’nın baÅŸlıca temsilcileri Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul ve Ali Canip Yöntemdir.
Manzum Eserler
Milli Edebiyat Akımının etkili olduÄŸu 1911–1918 yılları arasında, Edebiyat-ı Cedide ve onların devamı olan Fecr-i Âti topluluÄŸunun ÅŸairleri, “sanat için sanat” anlayışını devam ettirerek ağır bir dili ve sanatlı bir anlatımla aruz veznini kullanarak ÅŸiirler yazıyorlardı. Ayrıca Mehmet Âkif Ersoy ve Yahya Kemal Beyatlı kendilerine özgü bir edebiyat anlayışıyla dönemin etkili sanatçıları arasında yer alıyorlardı.
Ä°ÅŸte böyle bir oltamda Milli Edebiyatçılar sade bir dille ve hece vezni ile milliyetçili ÅŸiirler yazdılar. KonuÅŸma dilinin ÅŸiire yerleÅŸmesi gerekliliÄŸini vurguladılar. Bu sanatçılardan biri olan Mehmet Emin Yurdakul, yazdığı ÅŸiirlerle Milli Edebiyat Akımı’nın oluÅŸmasında öncülük yaptı.
Mehmet Emin Yurdakul (1869–1944)
Edebiyat-ı Cedide topluluğunun egemen olduğu yıllarda ilk şiirlerini yayımlayan Mehmet Emin Yurdakul, yeni Türk edebiyatında sade bir dille, hece ölçüsü ile yazan ilk şair olma özelliğini taşır.
“Bırak Beni Haykırayım” ÅŸiirinde yer alan:
“Bırak beni haykırayım, susarsam sen matem et;
Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet
Sevenleri toprak olmuÅŸ öksüz çocuk gibidir.”
dizelerinde dile getirdiÄŸi gibi Mehmet Emin Yurdakul, sanatı, sosyal sorunların çözümlenmesi için bir araç olarak görmüştür. Åžair, “Bırak Beni Haykırayım” ÅŸiirinde, Türk milletiÂnin içinde bulunduÄŸu zor duruma iÅŸaret ederek ÅŸairlerin (ve yazarların) milletlerin hayatında ne kadar önemli rolü olduÄŸunu belirtiyor.
Mehmet Emin Yurdakul, bu şiirinde olduğu gibi, bütün şiirlerinde sade dille, hece ölçüsüyle yazmış; milli duygulan ve sosyal konulan işlemiştir.
Mehmet Emin Yurdakul’un ilk ÅŸiirlerini topladığı “Türkçe Åžiirler” adlı kitabı, edeÂbiyatımızda büyük yankılar uyandırdı ve milliyetçi görüşlerin yoÄŸunlaÅŸmasını saÄŸladı.
Kendisinden sonra pek çok sanatçıya öncülük yapan Mehmet Emin Yurdakul’un ÅŸiirlerini topladığı kitaplardan bazıları Türk Sazı, Ey Türk Uyan, Ordunun Destanı’dır.
c) Mensur Eserler
Milli Edebiyat döneminde yazılan hikâye ve romanlarda da sosyal konular iÅŸlenmiÅŸ, konuÅŸma dili kullanılmış, anlatımda gereksiz süs ve sanattan uzaklaşılmıştır. Hikâye ve roman tekniÄŸinde hızlı bir yenileÅŸme baÅŸlamış, olayların geçtiÄŸi yerler Ä°stanbul’dan Anadolu’ya taÅŸmıştır.
Bu dönemde Türk mizahı en hareketli ve en geliÅŸmiÅŸ devrini yaÅŸamış, edebiyat ve eleÅŸtiri alanlarında önemli çalışmalar yapılmıştır. Özellikle Fuat Köprülü’nün yaptığı edebiyat tarihi çalışmaları edebiyatımız açısından çok önemlidir.
Ziya Gökalp (1875–1924)
1911’de “Genç Kalemler” de ilk ÅŸiirlerini ve yazılarını yayımlayan Ziya Gökalp, gerek ÅŸiirleri, gerek makale ve inceleme türlerinde yazdığı yazılarında, “Türkçülük” adını verdiÄŸi millî haÂreketin yayılıp geliÅŸmesine öncülük etti, Ayrıca Türk milliyetçiliÄŸinin programını belirleyerek, hem yaÅŸadığı dönemde, hem ölümünden sonra aydınlar ve sanatçılar arasında etkili oldu.
Åžiirden, bilimden, tarihten, destanlardan yararlanarak millî bilinci oluÅŸturmaya çalışan Ziya Gökalp, aynı zamanda ilk Türk sosyologu, önemli bir düşünürdür. Ziya Gökalp, düşünce alanındaki çalışmalarını “Türkçülüğün Esasları”, “TürkleÅŸmek, Ä°slamlaÅŸmak, MuasırlaÅŸmak” ve “Türk Medeniyeti Tarihi”
“Türkçülüğün Esasları” adlı kitaplarında toplamıştır.adlı eserinde “Türkçülük” ü, Türk milletini yükseltmek diye tanımlayan Ziya Gökalp, yine bu eserinde “Türkçülük” ün dilde, güzel sanatlarda, ahlakta, hukukÂta, dinde, ekonomide, siyasette, felsefede gerçekleÅŸtirilme yollarını göstermiÅŸtir.
Ziya Gökalp “Türkçülüğün Esasları” nda belirttiÄŸi gibi milleti ırk esasına göre deÄŸil, kültür esasına göre tanımlar.
Makale ve incelemelerinin yanı sıra ÅŸiirler de yazan Ziya Gökalp bütün eserlerinde vatan, millet, ahlak, din, dil, uygarlık konularını iÅŸlemiÅŸ; Millî Edebiyat’ın ilkelerine uygun sade, açık, yalın bir dille yazmıştır.
Ziya Gökalp, şiirlerini Kızıl Elma, Yeni Hayat ve Altın Işık adlı kitaplarda toplamıştır.
Ömer Seyfettin (1884–1920)
“Milli Edebiyatın oluÅŸmasının milli bir dille gerçekleÅŸeceÄŸi” düşüncesini savunarak, dil ve edebiyatta ulusal bilincin yerleÅŸmesini saÄŸlayan, bu yolda en çok katkısı olan edebiyatçımız Ömer Seyfettin’dir.
“Yeni Lisan” görüşünü ortaya atarak dil sorununa yönelen, Milli Edebiyatın sözcülüğünü bütün çabasıyla sürdüren Ömer Seyfettin, kısacık ömrüne Türk edebiyatını, Türk dilini geliÅŸtiren, yücelten nice çalışmayı sığdırmış, edebiyatımızı geniÅŸ halk kitlelerine ulaÅŸtırmıştır.
Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem ve Ziya Gökalp ile birlikte “Genç Kalemler” dergisinÂde Osmanlıcaya karşı Türkçeyi savunur, dilde sadeleÅŸmenin öncülüğünü yapar.
Edebiyata şiirle başlayan Ömer Seyfettin, Genç kalemler ve Yeni Mecmua gibi dergilerde çıkan makalelerinin yanı sıra, yine çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlanan hikâyeleriyle de haklı bir ün kazanmıştır. O, 20.yy. realist Türk hikâyeciliğinin en önde gelen isimlerindendir.
Hikâyelerinde destanlardan, halk hikâyelerinden, efsanelerden yararlanmış, Türk tarihinin olumlu kahramanlarının etkili hayatlarını iÅŸlemiÅŸtir. Ayrıca yanlış batılılaÅŸmayı, batıl inançları, bilÂgisizlikten kaynaklanan yanlış davranışları, pek çok hikâyesinde eleÅŸtirmiÅŸtir.
Falaka, KaÅŸağı, Diyet, Ä°lk Düşen Ak, Yüksek Ökçeler, Forsa, Pembe Ä°ncili Kaftan, Bomba, Beyaz Lale Ömer Seyfettin’in çok sevilen hikâyelerinden bazılarıdır.
2. Dönem Bağımsız İsimleri
Millî Edebiyat döneminde kendine özgü ÅŸiir anlayışlarıyla edebiyatımızda önemli bir yeri olan ve bu dönemin bağımsız isimleri arasında yer alan iki önemli sanatçımız Mehmet Âkif Ersoy ve Yahya Kemal Beyatlı’dır.
a) Mehmet Âkif Ersoy
Millî Edebiyat ve Millî Mücadele dönemlerinde yaÅŸadığı halde, bu edebiyat akımlarının içinde yer almayan, ancak Millî Mücadele’ye bazı ÅŸiirleriyle destek veren Mehmet Âkif Ersoy, dönemin bağımsız sanatçılarındandır.
Mehmet Âkif Ersoy “Ä°stiklâl Marşı” ÅŸiirinde “KurtuluÅŸ Savaşı’nın bütün Millette uyandırdığı coÅŸkuyu dile getirmiÅŸ, bu ÅŸiirini bütün ÅŸiirlerini aldığı “Sefahat” aldığı kitabına almayaÂrak, gerekçesini “Ä°stiklal Marşı benim deÄŸil, milletimindir diyerek açıklamıştır.
Mehmet Âkif Ersoy, millî konuları iÅŸleyen ÅŸiirlerinin yanı sıra; günlük olayları, sosyal koÂnuları anlattığı manzum hikâyeleri ile de tanınır. Åžair, manzum hikâyelerini realist, yani gerçekçi bir görüşle yazmış, gözlemlerinden yararlanarak çok baÅŸarılı tasvirler yapmıştır. Onun Küfe, Seyfi Baba gibi ÅŸiirleri, bu türün en güzel örneklerindendir.
Mehmet Âkif şiirlerinde Türkçeyi başarıyla kullanmış, özellikle manzum hikâyelerinde halk söyleyişlerine ve deyimlere bol bol yer vererek konuşma dilinin özelliklerini şiirimize yerleştirmiştir. Serbest müstezada hikâyeyi birleştirerek gerçekçi ve canlı bir anlatım kullanmıştır. Mehmet Âkif aruz veznini, Türkçeye en iyi uygulayan şairlerimizdendir.
Mehmet Âkif Ersoy’un en önemli eseri, yedi bölümden meydana gelen, bütün ÅŸiirlerini kapsayan “Safahat” adlı kitabıdır.Kitap ÅŸu bölümlerden oluÅŸur:
Safahat, Süleymaniye Kürsüsünde, Hakkın Sesleri, Fatih Kürsüsünde, Hatıralar, Asım, Gölgeler.
Mehmet Âkif’in en güzel ÅŸiirlerinden birisi olan “Çanakkale Åžehitleri” Safahat’ın altıncı kitabı olan “Âsım” da yer almaktadır.
Yahya Kemal Beyatlı
Mehmet Âkif Ersoy gibi Millî Edebiyat hareketinin içinde yer almadığı halde, bu hareketi makaleleri ile desteklemiÅŸ, bir diÄŸer sanatçımız da Yahya Kemal Beyatlı’dır. Asıl sanatçı kiÅŸiliÄŸini ÅŸiirleriyle ortaya koyan Yahya Kemal’in, Millî Mücadeleye katkısı makalelerinde görülür.
Åžiirlerinde öz ve içerik açısından Millî Edebiyat’ın görüşlerini yer yer benimseyen ÅŸair; ölçü, uyak gibi biçimsel öğelerde Divan edebiyatının devamı görünümündedir. Yahya Kemal de Mehmet Akif Ersoy gibi aruzu Türkçeye baÅŸarıyla uygulayan ÅŸairlerimizdendir. Yine Türk dilini en güzel kullanan ÅŸairlerimizden birisi olan Yahya Kemal, ÅŸiirlerinde Türkçenin ahengini yaratÂmaya çalışır.
Cumhuriyet Türkiye’sinde; Asya geçmiÅŸinden, Anadolu toprağından, Ä°slam uygarlığından etkilenerek oluÅŸan yeni milletin deÄŸerlerini araÅŸtırarak, ona sahip çıkar. Åžiirlerinde Ä°stanbul sevgisi, Türk milletini asırlardır yaÅŸatan kültür deÄŸerlerine, uygarlık ürünlerine duyduÄŸu hayranlık, OsÂmanlı tarihinin parlak dönemlerine duyduÄŸu özlem, sonsuzluk, aÅŸk ve ölüm konularını iÅŸlemiÅŸtir.
Åžiirlerini; “Kendi Gök Kubbemiz, Eski Åžiirin Rüzgârıyla, Rubailer ve Hayyam Rubailerini Türkçe SöyleyiÅŸ” adlı kitaplarında toplamıştır.
MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ EDEBİYATI
30 Ekim-19l8’de Mondros mütarekesi ile baÅŸlayan ve 9 Eylül 1922’de Yunanlıların Ä°zmir’de denize dökülmesiyle biten bu döneme, Mili Mücadele dönemi; bu dönemde oluÅŸan edeÂbiyatımıza da Milli Mücadele dönemi edebiyatı diyoruz.
1- Milli Mücadele Dönemi Edebiyatı
a) Genel Özellikler
Atatürk’ün bir kurtarıcı olarak Türk milletine önderlik ettiÄŸi Milli Mücadele dönemi, aynı zamanda yeni Türkiye Cumhuriyetinin de temellerinin atıldığı dönemdir.
Bu dönemde esareti kabul etmeyen Türk milleti, yeniden derlenip toparlanarak millî bir KurtuluÅŸ Savaşı’nı baÅŸlatır.
Milli Mücadele dönemi edebiyatını kesin sınırlarla diÄŸer dönemlerden ayırmak çok zordur; çünkü toplumsal olayların baÅŸlangıçları ile bitiÅŸleri kesinlikle sınırlandırılamaz. Bu nedenle Milli’ Mücadele dönemi edebiyatı, Milli edebiyatın ilkeleri doÄŸrultusunda geliÅŸti, bu dönemin sanatçıları, Cumhuriyet döneminde de o günün koÅŸulları içinde eser vermeye devam ettiler.
b- Manzum Eserler
Edebiyatımızda Cumhuriyet’in ilk yıllarında yazılan ÅŸiirler, genellikle KurtuluÅŸ Savaşı’nın coÅŸkusu ve heyecanı ile ortaya çıkmıştır. Bu ÅŸiirler, coÅŸkulu ve heyecan unsuru yoÄŸun olan ÅŸiirlerdir.
Milli Mücadele dönemini anlatan ÅŸiirler yazan ÅŸairlere Faruk Nafiz, Kemâleddin Kamu, Mehmet Âkif Ersoy, Fazıl Hüsnü DaÄŸlarca, Cahit Külebi, Ceyhun Atıf Kansu ve Halide Nusret Zorlutuna’yı örnek verebiliriz.
c) Mensur Eserler
Millî Mücadele dönemi, edebiyatımızda birçok yazar tarafından işlenmiştir. Roman, hikâye, tiyatro, deneme, fıkra, anı ve hitabet (söylev) gibi bütün mensur türlerde Milli Mücadele dönemini anlatan eserler yazılmıştır.
Bu eserlere;
Halide Edip Adıvar’ın “AteÅŸten Gömlek” ve “Vurun Kahpeye”, Yakup Kadri KaraosÂmanoÄŸlu’nun “Sadom ve Gomore” ve “Yaban”, Refik Halit Karay’ın “Çete”, Kemal Tahir’in “Yorgun Savaşçı”, Tarık BuÄŸra’nın “Küçük AÄŸa” adlı romanlarını; yine Halide Edip’in “DaÄŸa Çıkan Kurt”, Yakup Kadri’nin “Ergenekon” adlı hikâye kitaplarını; Falih Rıfkı Atay’ın “ZeytindaÄŸ” adlı anı kitabını örnek olarak verebiliriz.
Kemal Beyatlı’nın “Kurdun DiÅŸisi ve Yavruları” makalesi ile RuÅŸen EÅŸref Ãœnaydın’ın Atatürk’le ilÂgili bir anısını anlattığı “Gazasını Tebrik” adlı metnini okuyup inceleyiniz. Yazarlarımızın Millî Mücadele’ye verdiÄŸi desteÄŸi deÄŸerlendiriniz.
Halide Edip Adıvar (1884–1964)
Türk edebiyatında Millî Mücadeleye en çok destek veren sanatçılarımızdan birisi, Halide Edip Adıvar’dır.
Halide Edip, Ä°stanbul’un iÅŸgali karşısında çeÅŸitli alanlarda yapılan mitinglerde milleti coÅŸturan konuÅŸmalar yapmış, Ankara’da Ata~ürk ile birlikte çalışmış, cephede bulunmuÅŸ, onbaşı rütbesini alarak ilk kadın onbaşı unvanını kazanmıştır. Millî Mücadele yılları sırasındaki gözlemlerini “AteÅŸten Gömlek, Vurun Kahpeye, Kalp AÄŸrısı, Zeyno’nun OÄŸlu” adlı romanlarında dile getirmiÅŸtir.Edebiyata “Tanin” gazetesinde yayımlanan hikâyeleri ile baÅŸlayan Halide Edip Adıvar, ilk hikâye ve romanlarında kadın psikolojisi üzerinde durmuÅŸ, daha sonra Millî Mücadele ile ilgili romanlar yazmıştır. Cumhuriyet’ten sonra olgunluk eserlerini vermiÅŸ, toplum sorunlarına eÄŸilmiÅŸtir.Çok verimli bir yazar olan Halide Edip Adıvar, romanlarının dışında hikâye, anı, tiyatro türlerinde eserler vermiÅŸtir. Ayrıca gazete ve dergilerde yayımlanan makaleleri ile çevirileri, inceleÂme ve araÅŸtırmaları vardır.
Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum
Bu içerik 24.06.2008 tarihinde Sema tarafından, Türk Edebiyatı ve Edebi KiÅŸilikler bölümünde paylaşılmıştır ve 4831 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.
Yeni Türk Edebiyatı -II- Batı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...