Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Türkiye’nin YetiÅŸtirdiÄŸi Ä°nsan Tipi | Türkiye’de EÄŸitim Sistemi – EÄŸitimde Rehberlik Hizmetleri – Demokrasi EÄŸitiminde Öğretmenin Rolü


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 11.08.2008 tarihinde Hale tarafından, EÄŸitim Haberleri, GeliÅŸmeler, Sorunlar ve Sınavlar bölümünde paylaşılmıştır ve 912 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Türkiye’nin YetiÅŸtirdiÄŸi Ä°nsan Tipi

Ulusların en büyük zenginlik kaynağı sahip oldukları insan gücü kaynağıdır. Devletler eğitim yoluyla istedikleri nitelikte insan gücünü yetiştirmeye çalışmaktadırlar. Bugün, en büyük yatırım insana yapılan yatırımdır. Eğitim de insana yapılan en önemli yatırımlardan bir tanesidir. Fakat eğitim pahalı ve sonucunu geç veren bir yatırımdır. Toplumlara yön verenler 15-20 yıllık bir eğitimin ürünüdürler. Eğitim, insanı insan yapan değerleri insana kazandırmada, düşünme yeteneğini geliştirmede, ortaya bir ürün koymasında, istendik yönde davranış değişikliği kazandırmada en önemli araçtır.
Bir yıl sonrasıysa düşündüğün, tohum ek;


Ağaç dik, on yıl sonrasıysa tasarladığın;
Ama düşünüyorsan yüz yıl ötesini, halkı eğit o zaman;
Bir kez tohum ekersen, bir kez ürün alırsın;
Bir kez ağaç dikersen, on kez ürün alırsın;
Yüz kez olur bu ürün, eğitirsen milleti;
Birine bir balık verirsen, doyar bir defalık;
Balık tutmayı öğret, doysun ömür boyunca.

Kuan Tzu

EÄŸitim


İnsanın ekmek-su gibi yaşamsal bir ihtiyacıdır eğitim. Olmazsa olmaz diye nitelendirebiliriz. İnsan tek başına doğar ama toplum içinde dünyaya gözlerini açar ve yaşamını ölünceye kadar bir grup içerisinde devam ettirir. Doğumdan ölüme kadar içinde yer aldığı gruplar içerisinde etkileşim halindedir. Dolaylı-dolaysız, kasıtlı-kasıtsız bir eğitimin etkisi altındadır. Bu anlamda eğitim sadece okulda değil ailede, arkadaş grubunda, sokakta, camide, askerde.. her ortamda ve hayatın her safhasında eğitime tabidir. İnsan etkilenir ve etkiler. Anne karnında başlayan ve mezara kadar devam eden bir süreç. Her an, her zaman yeni bir bilgi, beceri, davranış öğrenebiliriz veya mevcut bilgi, beceri ve davranışımız her an ve her zaman değişebilir.

Eğitim çok boyutlu olduğundan eğitimin tanımı farklı açılardan yapılmaktadır.

EÄŸitim:

Bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme sürecidir.
İnsanları belirli amaçlara göre yetiştirme süreci; geniş anlamıyla toplumda var olan kültürü bireye aktarmada benimsetme sürecinin bir parçasıdır.
Önceden belirlenmiş esaslara göre insanların davranışlarında belli gelişmeler sağlamaya yarayan planlı etkiler dizisidir.
Bireyde davranış değiştirme sürecidir.
Bireyin sosyal ve fiziksel çevresinde gerçekleşen olay ve olgulara anlamlı, sistematik ve eleştirel yaklaşmasını sağlayan bir süreçtir.
Kişinin özgürleşmesine ve tüm yeteneklerini geliştirmesine yardım eden bir etkinliktir.

Bu tanımlara göre eğitimin öğeleri;

1) Toplumda var olan kültürü aktarmada. Benimsetmede, geliştirmede araç olması
2) Bireyde yeni bir davranış meydana getirmesi, varolanı da değiştirmesidir.

Eğitim aynı zamanda birçok işlevi de yerine getirmektedir.


1) Bireyin içinde yaşadığı toplumun bir üyesi olmasını sağlamaktadır.

2) Ekonomik ve toplumsal kalkınmanın temeli olan nitelikli insan gücü ihtiyacını yetiştiren itici güçtür.

3) Bireyin yetenekleri ve kabiliyetleri ölçüsünde kendini yetişmesini sağlayarak nihai amaç olan bireyin kendini gerçekleştirmesinde etkili bir araçtır.

4) Ortak değerleri, inançları, kültürü, siyasi rejimi benimseyen vatandaşlar yetiştirerek toplumun devamlılığını sağlamada vazgeçilmez bir araçtır. Eğitim, sistemde örgün ve yaygın eğitim biçiminde verilmektedir. Örgün eğitim, belirli yaş grubundaki ve aynı seviyedeki bireylere, amaca göre hazırlanmış programlarla, okul çatısı altında düzenli olarak yapılan eğitimdir. Bu eğitim türünde genel, mesleki ve teknik eğitim programları uygulanır. Türk eğitim sisteminin örgün eğitim kademeleri okul öncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretimdir. Yaygın eğitim, örgün eğitim sistemine hiç girmemiş, herhangi bir kademesinde bulunan veya bu kademelerin birinden ayrılmış olan bireylere ilgi ve gereksinme duydukları alanlarda yapılan eğitimdir. Bu eğitim değişik yaş gruplarındaki ve seviyelerdeki bireylere amaçlarına uygun hazırlanmış programlarla, programların gerektirdiği ortamda ve sürede verilen eğitimdir. Halk eğitimi, yetişkinler eğitimi, hizmet öncesi meslek eğitimi ve hizmet içi eğitim birer yaygın eğitimdir.

Yaygın eğitim; genel ve mesleki teknik yaygın eğitim olmak üzere iki temel bölümden oluşmaktadır. Yaygın eğitim etkinliklerinin önemli bir bölümü Halk Eğitim Merkezinde sürdürülmektedir. Bu merkezlerde okuma yazma kursları, meslek kursları, sosyal ve kültürel kurslar açılmaktadır.

Bireyin davranışlarından pek çoğu öğrenme ürünüdür. Bir davranışın öğrenme ürünü sayılabilmesi için onu:

1) Bireyin sonradan kazanmış olması,
2) En azından belli bir kararlılıkla göstermeye başlaması gerekmektedir. Malzemesi insan olduğu için eğitim ince bir sanattır. Eğitimin bilen kişiler ve uygun bir program, araç-gereç, yöntem ve ayrıca özel bir dikkat ve itina ile yapılması gerekmektedir. Eğitim, meyvesini geç veren bir süreçtir. Biliyoruz ki bugünün toplumunda söz sahibi olanlar 15-20 yıl önceki eğitim uygulamalarının ürünüdür. Bu anlamda geleceğin istenen nitelikte insanını yetiştirmeye şimdiden başlamak gerekmektedir.

Eğitim günümüzde hızla gelişmekte olan bir teknolojidir. Bu teknoloji ile toplumların geleceği demek olan yeni nesiller yetiştirilmektedir. Eğitim her an her yerde olan bir olay ve olgudur. Yeri ve zamanı yoktur.

EÄŸer:

1) EÄŸitim faaliyetleri iyi planlamazsa,
2) Bireyler çevrelerinde rasgele bir eğitime tabi tutuluyorlarsa,
3) Çevrelerinde eğitim açısından iyi örnekler azsa veya yoksa
4) Bireylere verilen eğitim hedef, program, araç-gereç, yöntem bakımından bilimsel değilse; amaçlara ulaşamamaktan daha kötüsü istenmeyen tipte insanlar toplumda boy gösterebilecektir.

I- Türkiye’nin YetiÅŸtirdiÄŸi Ä°nsan Tipi

Milli EÄŸitim Temel Kanununda, Türk milli eÄŸitiminin uzak hedefi, bu eÄŸitim sisteminin bir ürünü olarak yetiÅŸmesi istenen “ideal insanın” nitelikleri olarak deÄŸil de, Türk toplumuna kazandırılması istenen nitelikler sayılarak belirtilmiÅŸtir (Özçelik, 1989). Türk milli eÄŸitim sisteminin uzak hedefi Milli EÄŸitim Temel Kanununun 2.maddesinin son fıkrasında şöyle belirtilmektedir:

Bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu artırmak, öte yandan milli birlik ve bütünlük içinde iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk Milletini çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı ve seçkin bir ortağı yapmaktır.

Türk toplumunun uzak hedefte ifadesini bulan niteliklere sahip bir toplum haline getirebilmek için, bu toplumu oluÅŸturması istenen “ideal insan” ın nitelikleri Milli EÄŸitim Temel Kanunun 2. maddesinde şöyle belirtilmiÅŸtir:

Genel Amaçlar
Madde 2:

Türk milli eğitiminin genel amacı, Türk milletinin bütün fertlerini,

1. Atatürk inkılâplarına ve Anayasanın başlangıcında ifadesini bulan Türk milliyetçiliğine bağlı; Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan milli, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek;

2. Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek;

3. İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışları ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak;

Bu insan tipini yetiştirecek Türk Milli Eğitim sisteminin kademelerinin ve okullarının amaçları Milli Eğitim Temel Kanununun 3.maddesinde şöyle belirtilmektedir:

Özel Amaçlar
Madde 3:

Türk eğitim ve öğretim sistemi, bu genel amaçları gerçekleştirecek şekilde düzenlenir ve çeşitli derecede ve türdeki eğitim kurumlarının özel amaçları, genel amaçlara ve aşağıda sıralanan temel ilkelere uygun olarak tespit edilir.

Türk eğitim sisteminin yetiştirmek istediği insan profilinin özellikleri şunlardır:

1) Ä°yi yurttaÅŸ ve insan
2) Atatürk ilkelerine, inkılâplarına ve milliyetçiliğine bağlı insan
3) Milli kültür değerlerini benimsemiş, kültürel kimlik sahibi insan
4) Meslek sahibi insan
5) Yapıcı, yaratıcı ve verimli insan

Günümüzün değişen ve gelişen şartlarına cevap verebilecek nitelikte midir acaba bu insan tipi. Bu soruya evet demek biraz güçtür. Avrupa Sanayicileri ve İşadamları Yuvarlak Masası çalışmaları çerçevesinde yapılan anket sonuçlarına göre, sanayi yöneticileri, gençlere verilen eğitimde üç eksiklik görmekte, beş istekte bulunmaktadırlar. Üç eksiklik şunlardır:

1) Ekonomik çevreyi anlama yetersizliği
2) Ä°ÅŸ yapma ve iÅŸ bitirme yetersizliÄŸi
3) Kar etme kavramı yetersizliği.

Beş istekte şunlardır:

1) Ä°letiÅŸim yeteneÄŸinin geliÅŸtirilmesi
2) Ekip halinde çalışma yeteneğinin geliştirilmesi
3) Karşılaşılan sorunları çözme yeteneğinin geliştirilmesi
4) Öğrenmeyi öğrenme yeteneğinin geliştirilmesi
5) Yabancı dil.

Bu özellikler kuşkusuz Türkiye için de önem taşımaktadır.

II- Tartışma: Yetiştirilmesi Önerilen İnsan Tipi

Alvin Toffler‘e göre 21.yüzyılda sanayi toplumundan “bilgi toplumu” na geçiÅŸ olacaktır (Kömürcü, 1995). Toffler, sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiÅŸi 3. dalga olarak görüyor. Türkiye’nin ise henüz tarım ve sanayi toplumu aÅŸamasında bir geçiÅŸ sürecinde olması düşündürücüdür. Bilgi toplumunda sanayi toplumundaki emek yoÄŸunluÄŸundan enformasyona, kol gücü yerine bilgiye, fabrikalarda mavi yakalılardan beyaz yakalılara bir geçiÅŸ olacaktır. EÄŸitimsiz işçi az maaÅŸ istese de iÅŸ bulamayacaktır. Artık eskisi gibi güçlü kasları olan, az ücrete razı olan işçiler deÄŸil; çok maaÅŸ alan ama eÄŸitimli işçiler iÅŸ bulabilecektir.

Üçüncü dalga ekonomide de en önemli alt yapı elektronik alt yapı ve bilgisayarlaÅŸma olacaktır. Üçüncü dalga ülkelerinin en önemli hammaddesi “BÄ°LGÄ°” dir. Bilgiyi elinde bulunduran kazanacak ve kazandıracaktır Bilgi toplumunun sanayi toplumundan farklılaÅŸan yönleri ÅŸunlar olacaktır:

1) Doğal (güneş rüzgâr) ve nükleer enerji kullanımının artması.
2) Aklı geliştirici makinelerin, yaygın kullanım alanı bulmaları.
3) Elektronik araçlarla bireysel iletişimin sınırsız genişlemesi.
4) İnsanın, üretimde birincil kaynak olarak sermayeden daha öncelikli algılanması.
5) Doğrudan çıkarları korumaya yönelik küçük örgütlenmelerin yaygınlaşması.
6) Bireyin merkezi konumda olduğu değişik aile tiplerinin ortaya çıkması.
7) Sosyal değerlerde özün çeşitlilik, eşitlik, bireycilik öğelerinden oluşması.
8) Eğitimin sürekliliği ve bireyselleşmesi.
9) Yerel yönetimlerin, birincil yönetim birim ve katılımcı demokrasinin temel normu olma rolünü üstlenmeleri
10) Kadına özgü değerlerin ön plana çıkması.
11) Bağımsız bireylerden oluşan âdemi merkeziyetçi toplum yönetimi.
12) İnsanın yetenek ve gelişiminin sürekli artması. Buna göre geleceğin bilgi dünyasını yakalamak için hızla değişmek, değişimi yakalamak ve değişimin başlatıcısı olmak gerekmektedir. Bunu yapabilecek olanlar da nitelikli eğitime sahip toplumlar olacaktır.

Eğitim sistemine yön veren yetiştirilmek istenen insan tipidir. Toplumlardaki eğitim sisteminin görevi, o toplumun gereklerine uygun tipte insanlar yetiştirmektir.

2.1- Öğrenmeyi öğrenmiş, ihtiyacı olan bilgiyi arayıp bulan

Öğretmen içinde bulunduÄŸu eÄŸitim sisteminin kendine verdiÄŸi görevleri yerine getirirken onun gerektirdiÄŸi rolleri de yerine getirir. Rol ise bireyden konumuna uygun olarak beklenen davranışların tümüdür. Öğretmenin görev yaptığı okulda ve içinde yaÅŸadığı toplumda “öğretmen olarak” yerine getirmesi beklenen rolleri vardır. Okuldaki rollerine baktığımızda en önemli rolünün “bilgi yayıcılık” olduÄŸunu görmekteyiz. Okuldaki diÄŸer rolleri ise “disiplincilik”, “yargıçlık” ve “sırdaÅŸlık” tır. İçinde yaÅŸadığı çevrenin öğretmenden beklediÄŸi rollere gelince hem çevre kalkınmasına katılması (liderlik), hem de sosyolojik olarak yabancı gibi yaÅŸamasının beklenmesi; diÄŸer bireylerden farklı yaÅŸaması ve tarafsız davranması; kendini kamu hizmetine adaması ve toplumun ahlak ölçülerini korumasının beklenmesi gelir. Bu roller birbiriyle de çatışabilmektedirler.

Öğretmenin Değişen Rolü: Öğrenmeyi Öğretmek

İnsanlık tarihi kadar eski olan öğretmenlik mesleğinin önemi, günümüze kadar tüm toplumlar tarafından kabul edile gelmiştir. Özellikle toplumumuzda öğretmene verilen önem çok büyüktür. Öğretmenin yeri ana-baba ve toplum nazarında sadece öğretici olmaktan daha ileri bir yerdedir. Öğretmenimiz, öğretmene verilen değer açısından diğer toplumlardaki öğretmenlerle eşdeğer ve hatta daha ötede diyebiliriz.

Öğretmenin yetiştirilmesini ve rollerini yeniden tanımlama gereğini doğuran dünya ve Türkiye şartları nedir? diye baktığımızda karşımıza şu tablo çıkmaktadır.

Ä°letiÅŸim teknolojisinin hızlı geliÅŸimi sonucunda dünyamız küçülmüştür. Dünyanın herhangi bir yerinde olan en küçük bir olay, buluÅŸ, bilgi anında diÄŸer toplumlardaki insanlara ulaÅŸmaktadır. GeliÅŸmenin itici gücü olan “bilgi üretimi” o kadar hızlanmıştır ki uzmanların bile kendi alanlarıyla ilgili geliÅŸmeleri takip etmesi zorlaÅŸmıştır. DiÄŸer taraftan da büyük savaÅŸlar yerini sınır çatışmalarına, bölgesel ve iç savaÅŸlara bırakmıştır. Ä°leri toplumlar “bilgi toplumu” na doÄŸru gitmektedir. Ä°nsanların “öğrenmeyi öğrenme” leri söz konusudur.

Ãœlkemize baktığımızda Atatürk‘ün baÅŸlattığı “çaÄŸdaÅŸ uygarlık seviyesinin de üstüne” çıkma hedefinin gerçekleÅŸmek için 1980’lerden itibaren ekonomide dış pazarlara yönelindiÄŸini görmekteyiz. Bunun sonucunda rekabetçi ortam ekonomide hâkim olmuÅŸtur. Ãœlkemizde diÄŸer toplumlar gibi daha çok ülkeyle ekonomik, kültürel, askeri eÄŸitim gibi alanlarda iÅŸ birliÄŸine gitmiÅŸtir. Ãœlke insanımız 1980 ‘li yıllar öncesine raÄŸmen özellikle siyasi anlamda kamplaÅŸmalardan ve çatışmalardan kaçınmaktadır.1980’lerden sonra hızlanan “iç göç” ÅŸehirlerimizdeki mevcut sorunları daha da artırmıştır. Terör toplumsal barışı ve huzuru önemli ölçüde etkilemektedir. EÄŸitim insanımız için önemli bir olgu haline gelmiÅŸtir.

Tüm bu geliÅŸmeler karşısında öğretmenin “öğrenmeyi öğreten” yönünün ağır basması gerekmektedir. Öğretmenin klasik anlamda “aktaran ” konumunda olması deÄŸiÅŸen ve geliÅŸen dünya ve Türkiye ihtiyaçlarına cevap veremez. “Aktarma” anlayışına sahip öğretmenin yetiÅŸtirdiÄŸi birey Türkiye’yi, diÄŸer toplumların hızla yöneldiÄŸi “bilgi toplumu” na ulaÅŸtırmada yetersiz kalacaktır. Çünkü bu birey, bilgiyi ve teknolojiyi hazır almak ve kullanmak isteyecektir. Hâlbuki gelecekte hedeflenen bilgi toplumunda “bilgiyi “elinde bulunduran “güçlü” olacağından, bilgi toplumuna ulaÅŸmak için bireyleri “bilgiyi arayan, bulan ve üreten” olarak yetiÅŸtirmek gerekmektedir. Bunun da yolu bireye “öğrenmeyi öğretmek ” tir.

Atatürk’ün hedef gösterdiÄŸi “çaÄŸdaÅŸ uygarlık seviyesinin de üstüne çıkma” da öğretmenin üstlenmesi gereken görev Türk toplumunu “bilgi toplumu” haline getirecek “öğrenmeyi öğrenmiÅŸ” iyi insan ve yurttaÅŸ yetiÅŸtirmektir. Bunu gerçekleÅŸtirebilmesi için de öğretmenin “öğrenmeyi öğretmesi” gerekmektedir. Bu da ancak bu yönde bir felsefeyi benimsemiÅŸ yeterli bir “hizmet öncesi” eÄŸitimle mümkündür.

Yeni yetiÅŸecek öğretmenler “öğrenmeyi öğretme” felsefesiyle hazırlanmış eÄŸitim programlarıyla yetiÅŸtirilmelidir. Görev yapan öğretmenlerde hizmet içi eÄŸitim kurslarıyla “öğrenmeyi öğretmede” yeterli hale getirilmelidir. Böylece öğretmen “aktaran” rolünden çıkarılmalıdır. Kuan Tzu yüzyıllar öncesinde “balık tutmayı öğret, doysun ömür boyunca” dizesiyle “öğrenmeyi öğretme” yi vurgulamıştır. Artık günümüzde öğretmenler “öğrenmeyi öğrenen” bireyler yetiÅŸtirerek Türkiye’ yi Atatürk’ün hedef gösterdiÄŸi “çaÄŸdaÅŸ uygarlık seviyesinin de üstüne ulaÅŸma” da bugünkü hedef olan ve henüz dünyada hiç bir toplumun gerçekleÅŸtiremediÄŸi “bilgi toplumuna” ulaÅŸtırmada en önemli etken olmalıdır.

2.2- Bilimsel tutum ve davranışları benimseyen ve uygulayan; Bilimsel ve doğru düşünebilen, kendi kendine sansür koymayan; olay ve olguları sorgulayan.

Bizim eğitim sistemimizde öğrencilerin değişik seçenekler arasından en iyiyi, en doğruyu, en güzeli araştırıp bulması için zihinsel bir çabada bulunmasına gerek yoktur. Bu değerler; nasıl olsa sınıfta iyiler-kötüler, doğrular -yanlışlar, aklar-karalar şeklinde aktarılmaktadır.

Tüm dükkânlar, birisi düdük çalmışçasına nasıl kapanırsa bir anda, okullarda da bir düdük sesinde hazır olacak askerler olarak yetiştiriliriz.

Doğrular-yanlışlar, sevaplar-günahlar öğretilir aile boyu yaşam süresince.

Nedir doğru? Nedir yanlış? Nedir ak? Nedir kara?

Yöntem gösterip seçmesini, kendi çabalarıyla bulmasını öğretmeyiz insanlarımıza ta başından itibaren. Biz varız ya!
O’nun için en iyisini biz biliriz, biz O’nu O’ndan çok severiz çünkü. O’nun adına kararlar veriveririz kolaylıkla. Tek doÄŸruya baÄŸlılığımız pekiÅŸir… pekiÅŸir okullarda. Öğretmen kanalıyla. DoÄŸrular, yanlışlar.
Bunlar, bunlar var. Bulun bakalım hangisi doÄŸru? Åžunlar, ÅŸunlar var… Ä°nceleyin bakalım hangisi güzel? Bu yöntemler batıdadır, batının aile eÄŸitiminde, okul eÄŸitiminde. Çünkü kesin doÄŸrular yoktur onların anlayışlarında… herkesin farklı doÄŸruları vardır.

Herkese kendi doğrusunu bulmasının yolu ve yöntemleri öğretilmelidir. Herkes kendi sentezini oluşturmalıdır.

Bizde: anne-babadan iyi mi bilecek çocuk? Öğretmenden iyi mi bilecek öğrenci?

At gözlükleri takılır insanlarımıza en duyarlı yaşlarında. Davranışların kazanılıp pekiştiği yıllarda.
Olaylara belirli bir dar açıdan bakan, doğru ve yanlışları başkalarından öğrenme alışkanlığı kazanmış.. empoze edilmeye hazır insanlar..

Tınaz Titiz’e göre eÄŸitim sorununun kökeninde ezberci eÄŸitim yatıyor.

Okul düşlediğimiz yaşam biçiminin bilgi, bilinç, tutum ve davranış olarak öğrencilere benimsetilmesini amaçlıyor. Bunu sınıf dediğimiz, çevreden tamamen yalıtılmış dört duvar arasında, ders dediğimiz hayat gerçeklerinden kopuk şeylerle yapıyoruz. Çocuklar ise ilgi alanlarına seslenmeyen konuları, sırf başkası önemsiyor diye öğrenmek istemiyor. Gerçek hayatta tek başına matematik, dilbilgisi, coğrafya yada fizik yok: hepsi bir bileşim halinde var.

EÄŸitimdeki baÅŸarısızlık ise öğrenciler adına düşünüp “bu onlara yarın, öbür gün gerekecek” diye varsayımda bulunmaktan kaynaklanıyor. Varsayımlarımız çocukların ihtiyaçlarını karşılayabilir. Ancak önemli olan çocukların bunu idrak etmeleridir. ” Bizim öğretmemize” dayalı eÄŸitim sistemi çocuÄŸun öğrenme enerjisini yok ediyor.

Eğitimde Nitelik İçin Sorgulamaya Dayalı Analitik Yöntem

Analitik veya çözümlemeli yöntem bir yandan metin çözümlemesi yaparken diğer yandan da metinde geçen kavramların çeşitli açılardan sorgulaması yapılmaktadır. Analitik yöntemin temelinde sorgulama yatmaktadır. Bu yöntemi felsefeye sokan Sokrat bu yöntemle tıpkı ebe gibi fikir doğurttuğunu söylemektedir. Bu yöntemle okuma yazma bilmeyen köleye akıl yürüttürerek, düşündürerek matematiksel problem çözdürmektedir.

Analitik yöntemin sorusu “niçin” dir. Niçin sorusu felsefi bir sorudur. Çünkü niçin sorusunda neden ve sonuç iliÅŸkileri vardır; temellendirme vardır, akıl yürütme vardır. Analitik yöntemi kullanan Russel kuÅŸkuculuÄŸun önemi üzerine ÅŸunu söylemektedir:

“DoÄŸru olduÄŸuna dair herhangi bir kanıt bulunmayan bir önermeye inanmak sakıncalıdır. Böyle bir görüşün genel kabul görmesi durumunda bütün sosyal yaÅŸamımızın ve politik sistemimizin tümüyle deÄŸiÅŸeceÄŸini kabul etmeliyim. Ayrıca bu görüşün bu dünyada ve sonrasında baÅŸarılı olmayı hak etmek için hiçbir ÅŸey yapmamış insanların akıl dışı umutlarından çıkar saÄŸlayan kiÅŸilerin gelirlerinin azalmasına yol açacağının da farkındayım. Benim savunduÄŸum kuÅŸkuculuk ÅŸundan ibarettir.

1) Uzmanlar bir görüşte hem fikir ise, bunun tersinin doğru olduğundan emin olunamaz.
2) Uzmanların hem fikir olmadığı bir görüş uzman olmayanlarca kesin doğru olarak kabul edilemez.
3) Bütün uzmanlar, doğru olması için yeterli neden bulunmadığını kabul ediyorlarsa, sıradan bir kimsenin karar vermekte çekingen davranması akıllıca olur.

Ä°nançlar eylemlerimizin yalnızca ufak bir bölümünden doÄŸrudan sorumlu olsalar da sorumlu oldukları eylemler en önemli olan ve yaÅŸamımızın genel yapısını belirleyen eylemler arasında yer alır. Siyasal ve dinsel eylemlerimiz özellikle inançlarımızla baÄŸlantılıdır.”

Russell’a göre analiz yönteminin amacı insanı belirsizlikten kurtarmaktır. Felsefe şüphe edilmeyen açık ve seçik ÅŸeylerden baÅŸlamalıdır. Analizde önemli olan tek ÅŸey açık ve seçik olana, şüphe edilmeyene varmaktır. Bilgi bunun üzerine kurulur. Belirsiz öncülerden hareket edemeyiz. Felsefeci bilim adamı gibi, şüphe edilmeyen açık ve seçik öncülerden baÅŸlamalı. Açık ve seçik olan önermeler ve onları oluÅŸturan öğelerle gerçekleri buluruz. Bu gerçeklerde dünyayı oluÅŸturur.

Wittgenstein “Tractatus” adlı eserinde “Görüntü Kuramı” nı anlatırken analitik yöntemi kullanıyor. Bu kuramına göre var olan doÄŸru ve yanlış önermeler dilde veya sınırları içinde olduÄŸu için dünyanın da sınırları içindedir. Ama ahlak, din ve metafizik bu sınırları aÅŸmaktadır. Atomik önermeler bu yüksek veya mistik alanın görüntüsünü vermezler; yani bu alana ait önermelerin modelleri yoktur. Var olan ÅŸeyler ve durumlar dilde ifadesini bulur ve bunların görüntüsü modeli dil olarak vardır. Felsefenin doÄŸru yöntemi Wittgenstein’e göre söylenebilenlerle uÄŸraÅŸmalı, onları açıklığa kavuÅŸturmalı ve söylenemeyenler hakkında susmaktır. Tractatus’un son sözü “konuÅŸamadığımız ÅŸeyler hakkında susmalıyız” kitabın ana fikridir. Wittgenstein “Philosophical Investigetions” da dili tek bir kurama sokmamış ve sınırını çizmemiÅŸtir. Burada anlam ve anlamsızlığın bir ölçüsü de verilmemektedir. Bu anlamsızdır dediÄŸimizde, bu özel durumda (veya kullanışta) bu anlamsızdır demek istiyoruz. Çünkü anlamlılık ve anlamsızlık yerine göre deÄŸiÅŸmektedir. Wıttgenstein felsefeye tek yöntem ve yaklaşımla girmenin hatalı olduÄŸu, her yöntem ve yaklaşımın denenmesi gerektiÄŸi anlayışı içinde “Philosophical Investigetions” u yazdı. Wittgenstein bu eserinde durmadan soru sormakta ve bu sorulardan birkaçını cevaplandırmaktadır. ÇoÄŸu kez soruyu bir soruyla cevaplandırmakta, felsefe sorunları karşısındaki hayret, ÅŸaÅŸkınlık ve bilinemezliÄŸe dikkat çekmektedir. Felsefeye yeni bir yöntem getirmektedir. “Soruyu soruyla cevaplandırmak”.

Eğitimde Analitik Yöntemin Uygulanması

Analitik yöntem felsefenin yöntemi olmasına rağmen çağdaş eğitimde de bu yöntem kullanılmaktadır. Gerçekten eğitimin yapılabilmesi için analitik yöntemin içinde yer alan araştırma ve sorgulamaya yönelik bir yaklaşımın olması zorunludur. Sınıftaki kişiler üzerinde tek, tek durarak, ilgili alan ve malzeme üzerinde düşündürmeyi alıştırmak, kişinin imgeleme gücünü geliştirmek, kaliteli bir eğitim için şarttır. Çağdaş eğitim çok yönlü araştırma ve sorgulamaya dayalı, çocuk merkezli bir eğitim sistemidir. Öğretmen sınıfı oluşturan her çocuğun üzerinde ayrı, ayrı duracak, ilgili her çocukla tartışacak, her çocuğun hakkını verecektir.

Günü yakalamak eÄŸitim sisteminin temeli olmalıdır. EÄŸitimde çocuklara bilgiyi hazır olarak vermemeliyiz. Onlara soru sorarak düşündürmeli ve araÅŸtırma yaptırtmalıyız. Gerekiyorsa çocuÄŸun sorduÄŸu sorunun cevabını biliyorsak bile bilmiyormuÅŸ gibi yapıp “Bu sorunun cevabını birlikte bulalım. Sen de araÅŸtır, ben de araÅŸtırayım. Sorunun cevabını birlikte bulalım” demeliyiz.

(Visited 29 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 11.08.2008 tarihinde Hale tarafından, EÄŸitim Haberleri, GeliÅŸmeler, Sorunlar ve Sınavlar bölümünde paylaşılmıştır ve 912 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 1 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Türkiye\'nin Yetiştirdiği İnsan Tipi | Türkiye\'de Eğitim Sistemi - Eğitimde Rehberlik Hizmetleri - Demokrasi Eğitiminde Öğretmenin Rolü orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki Makale[Fizik] Snell Yasası | Işığın GeldiÄŸi Ortamın Kırıcılık Ä°ndisi (Katsayısı) Yasası Sonraki MakaleAllah Ä°le Aldatmak | YaÅŸar Nuri Öztürk

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz