Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Türkiye Cumhuriyeti | VII. Bölüm, Millî birlik ve beraberlik, milliyetçilik ilkesinin doğal..


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 16.09.2007 tarihinde hale tarafından, Yakın Dönem Türkiye Tarihi bölümünde paylaşılmıştır ve 10686 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


c РMill̨ Birlik:

“Millî birlik ve beraberlik, milletçe, bir arada yaÅŸamayı ve bütünlüğü ifade eder. Millî birlik ve beraberlik, Türk devletini oluÅŸturan kiÅŸilerin karşılıklı sevgi ve saygı ile birbirine baÄŸlanmasını, ortak amaçlara yönelik olarak varlığını devam ettirmesini belirtir.


Millî birlik ve beraberlik, milliyetçilik ilkesinin doÄŸal bir sonucu, milliyetçilik ilkesinin öngördüğü ortak amaçların bir görünümüdür. Millî birlik ve beraberlik, milletçe birliÄŸi ve beraberliÄŸi ve bütünlüğü de ifade ettiÄŸinden millî devletin bir yönden de gerçekleÅŸme vasıtasıdır”.

Mustafa Kemal Paşa, millî birliğin taşıdığı anlamı şu şekilde ifade etmiştir:

“Bir yurdun en deÄŸerli varlığı, yurttaÅŸlar arasında ulusal birlik, iyi geçinme ve çalışkanlık duygusu ve kabiliyetlerinin olgunluÄŸudur. Ulus varlığını ve yurt erginliÄŸini korumak için bütün yurttaÅŸların canını ve her ÅŸeyini derhâl ortaya koymaya karar vermiÅŸ olmak, bir ulusun en yenilmez silâhı ve korunma vasıtasıdır. Bu sebeple Türk ulusunun idaresinde ve korunmasında ulusal birlik,ulusal duygu,ulusal kültür en yüksekte göz diktiÄŸimiz idealdir”.


“Seneler geçtikçe, millî ideal verimleri güvenli çalışmada, ilerleme hevesinde millî birlik ve millî irade ÅŸeklinde daha iyi gözlere çarpmaktadır. Bu bizim için çok önemlidir; çünkü, biz, esasen millî mevcudiyetin temelini, millî ÅŸuurda ve millî birlikte görmekteyiz”.

Görüldüğü gibi Mustafa Kemal Paşa, yeni kurduğu devletin de ancak bütün fertleri ile birlikte modernleşmenin gerçekleştirilebileceğini daima vurgulamıştır.

Bunun yanında millet bilincinin ve millet olma duygusunun kuvvetlenmesi ise ancak Türk kültürünün, Türk tarihinin millî bir zemine oturtulmasının gerçekleÅŸtirilmesi ile baÅŸarıya ulaÅŸacağına inanmaktadır. O’na göre Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür.

Millî birliÄŸin gerçekleÅŸmesi için Türkiye Cumhuriyeti Devleti çatısı altında toplanan insanların önce ne oldukları bilincine varmaları, hangi ortak kültürden geldiklerini bilmeleri lazımdır. Bugün, Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm vatandaÅŸları; hangi ırktan, hangi dinden, hangi mezhepten gelirse gelsin birlik ve bütünlük içinde hepsi Türk’tür. Bu anlayış ise Türk milliyetçiliÄŸinin temelini oluÅŸturur.

d – Atatürk Ä°lkeleri:

Cumhuriyetçilik; Cumhuriyet kelimesi dilimize Arapça “Cumhur” kelimesinden girmiÅŸtir. Bu kelime halk, ahali, büyük kalabalık anlamına gelir. Cumhuriyet veya cumhurî devlet iktidarın millete, umuma ait olduÄŸunu öngören devlet ÅŸekli demektir.

Cumhuriyet dar ve geniş anlamda kullanılır. Geniş anlamda cumhuriyetle egemenlik topluluğunun bütününe, millete aittir. Dar anlamda cumhuriyet ise sadece devlet başkanının doğrudan doğruya veya dolaylı olarak halk tarafından belirli bir süre için seçilmesi anlamına gelir.


Türkiye’de Cumhuriyet, Millî Egemenlik ilkesinin benimsenmesinin bir neticesi olarak 1921 TeÅŸkilât-ı Esasiye Kanunu’nda yapılan 29 Ekim 1923 tarihli deÄŸiÅŸiklik sadece yönetim biçimi olarak kabul edilmiÅŸtir.1924,1961 ve 1982 anayasalarımızda da bir yönetim biçimi olarak ta kabul edilmiÅŸtir.

Atatürk’ün, Cumhuriyeti devletin siyasî bir rejimi olarak seçmesinin en önemli nedeni; Türkiye’yi modernleÅ£tirme çabalarına cevap veren tek rejim biçimi olmasıdır. Cumhuriyeti fazilet olarak niteleyen Atatürk, Ekim 1924 tarihli bir konuÅŸmasında Cumhuriyeti ÅŸu ÅŸekilde tanımlamaktadır: “Türk milletinin tabiat ve ÅŸiarına en mutabık olan idare Cumhuriyet idaresidir”.

1937’de, 1924 Anayasası’nda yapılan deÄŸiÅŸiklikle devletin özellikleri arasında “CumhuriyetçiliÄŸe” de yer verilmiÅŸtir.

Cumhuriyetçilik,devletin siyasî rejimi olarak Cumhuriyeti benimseme ve onu fazilet rejimi olarak tanımlama ve değerlendirme demektir.

Cumhuriyetçilik ilkesi, Atatürk’ün devlet anlayışının temellerinden birini oluÅŸturan Millî Egemenlik ilkesiyle çok sıkı iliÅŸki içindedir. Millî EgemenliÄŸin korunması ve gözetilmesi Cumhuriyet rejimi ile mümkündür.

Atatürkçü düşünce sistemi içerisinde değerlendirdiğimiz cumhuriyet ilkesi, fertlerin değil, milletin bütününün benimsediği bir ilkedir ve Türk milletine aittir.

Cumhuriyetçilik ilkesinin öngördüğü Cumhuriyet rejiminin demokrasi ile ilgisi vardır. Hatta Cumhuriyet, demokrasinin en geliÅŸmiÅŸ ÅŸeklidir. Atatürk de bunu “Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet Å£ekli demektir” diyerek ifade etmiÅ£tir.

Türkiye’de Cumhuriyet cumhuriyetçilik ilkesinde de öngörülen modern anlamda devlet Å£ekline ulaÅ£ma idealine uygun bir geliÅ£me seyri takip etmiÅ£tir.

Türkiye’de Cumhuriyet, ırk, din, dil ve cinsiyet farkı gözetmeksizin, bütün vatandaÅŸların paylaÅŸtıkları ve yararlandıkları siyasî rejimin adı olmuÅŸtur. EÅŸitlik ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin özünü teÅŸkil etmiÅŸtir.

Devlet ţekli Cumhuriyet olan yeni Türk devleti, Misak-ı Millî ile çizilen, Millî sınırların üzerinde millî devlet anlayışını, millet ve devlet birliğini, bütünlüğünü ifade eder.

Bu bütünlüğü Atatürk Ä°zmir’de 14 Ekim 1925’te yaptığı konuÅŸmada ÅŸu ÅŸekilde deÄŸerlendirmiÅŸtir: “Bugünkü hükûmetimiz, teÅŸkilât-ı devletimiz doÄŸrudan doÄŸruya milletin kendi kendiliÄŸinden yaptığı bir teÅŸkilat-ı devlet ve hükûmettir ki, onun ismi Cumhuriyettir. Artık hükûmet ile millet arasında mazideki ayrılık kalmamıştır. Hükûmet millettir, millet hükûmettir.”

Netice itibarıyla Cumhuriyet,en gelişmiş devlet şekli olarak Türk inkılâbının sonucudur, başarısıdır.

Milliyetçilik; Milliyetçilik, millet gerçeğinden hareket eden bir fikir akımı ve çağımızın en geçerli bir sosyal politika prensibidir. Milliyetçilik, Türk İnkılâbının bir temel prensibi olduğu kadar, Türk milletinin kaderini tayin eden bir temel ilke, bir yüce ülkü, milleti huzur ve refaha yönelten bir bağdır.

Milliyetçilik ilkesi, millet ve milliyet kavramlarına dayandığından bu kavramları anlamak gerekir.

Millet, objektif bir ifade ile “herhangi bir esas etrafında toplanmış insan topluluÄŸu ” olarak tarif edilebilir. Etrafında toplanılan bu “esas” insan topluluklarının özelliklerine göre deÄŸiÅŸiklik arz edebilir. Bu “esas” Fransa’da “kültür”, Almanya’da “ırk”, Araplarda “dil”, ABD’de “tabiiyet” mefhumlarından ibaret olabilir. Ä°nsan topluluklarının millet olabilmesi için bu baÄŸlardan en az birinin etrafında toplanması gerekir.

Buna karşılık bu baÄŸlardan birden fazlası veya hepsiyle birden baÄŸlı topluluklara milliyet ismi verilir. Türkiye Türkleri için bu baÄŸların birden fazla olduÄŸu konusunda ilim adamlarımız arasında görüş birliÄŸi vardır. Ancak tespitler farklıdır. Yusuf Akçura bu esasları “dil”ve”soy” olarak ifade eder. Ziya Gökalp ve Ä°.H. DaniÅŸment bu esaslara kültür ve din mefhumlarını da ilâve ederler.

Atatürk’ün milleti tarifi ise şöyledir: “Millet, dil, kültür ve mefkure birliÄŸi ile birbirine baÄŸlı vatandaÅŸların teÅŸkil ettiÄŸi bir siyasî ve içtimai heyettir”.

Atatürk, Türk milletini tarif ederken bu tarifi biraz daha açarak, milleti meydana getiren unsurları, siyasî varlıkta birlik, Dil birliği, yurt birliği, ırk ve menşe birliği, tarihî yakınlık ve ahlâkî yakınlık olarak tespit etmektedir. Bu tarif Türk milletinin zengin bir kültür ve medeniyete sahip olduğunu ifade eder.

Milliyetçilik, kiÅŸiyi, topluluÄŸu baÄŸlayan baÄŸ olarak “Milliyet, vatandaÅŸlık, milliyet duygusu” ÅŸeklinde de ifade edilmektedir. Ancak, milletle, milliyetçilik arasında fark vardır. Milliyet, bir millete mensup olma, bir millete baÄŸlı olma hâlidir. Milliyetçilik ise, bir millete mensup kiÅŸilerin, mensup oldukları millete karşı besledikleri baÄŸlılık duygusu ve ÅŸuurudur.

Kişinin mensup olduğu kitleye karşı duyduğu bağlılık, hissi, millet duygusunu esasını, kökünü teşkil etmektedir.

Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı, özellikle Türk milletinin birliÄŸi ile beraberliÄŸine yer ve deÄŸer vermektir. Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı birleÅŸtirici ve toplayıcı nitelikte ve millet yararınadır. Bu anlayış Türk milleti gerçeÄŸinden hareket eder ve ona dayanır. GerçeÄŸe dönüktür. Türk milletinin yükselme ve çaÄŸdaÅŸ milletlere ulaÅŸma ülküsünü ifade eder. Türk milletini meydana getiren deÄŸerleri korumayı esas alır.

MilliyetçiliÄŸi, millet sevgisi, millete güvenme aÅŸkı olarak kabul eden Atatürk, genç nesillerin mutlaka bu duygu ve düşünceyle yetiÅŸmesini istemiÅŸtir. O, Ä°stiklâl Harbi’ni ve inkılâplarını, bu büyük millî hisle baÅŸarmıştır.

Atatürk milliyetçiliÄŸi, hürriyete ve insan ÅŸahsiyetine deÄŸer verir. Zaten gerçek milliyetçilik, medeniliÄŸin özü olan hürriyetten doÄŸar. Hür olmayan, esarete razı olan bir toplumda millî ruh geliÅŸmez. Bu inanışın temeli ÅŸudur: “Türk için Türklük, hür olduÄŸu nisbette kuvvetlidir ve kuvvetli kalacaktır.

Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı eÅŸitlikçidir, eÅŸitlik fikrine dayanır, bu anlayışın kaynağı ise “Millî hâkimiyet” tir. Demokrasiyi hedef alır ve buna ulaÅŸmanın ilk aÅŸamasını “Hâkimiyet kayıtsız ÅŸartsız milletindir” ilkesinin kabulü ve uygulanmasıyla mümkün görür.

“Bize milliyetçi derler, fakat biz öyle milliyetçileriz ki bizimle iÅŸ birliÄŸi eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların bütün milliyetlerinin gerçeklerini tanırız. Bizim milliyetçiliÄŸimiz herhalde bencil ve maÄŸrurane bir milliyetçilik deÄŸildir.” Atatürk bu sözleriyle milliyetçiliÄŸimizin milletlerarası iliÅŸkilerde barıţçı ve diÄŸer milletlere saygılı bir anlam taşıdığını ifade etmektedir.

Milliyetçilik akılcı, yapıcı, yaratıcı ve idealisttir. Bu özelliklere sahip olan Türk milliyetçiliği modern anlayışı ifade eder. Modern manadaki bu anlayışın başlangıcı bağımsızlık, sonucu ise demokrasidir.

Türk milliyetçiliği bir inanç, bir duygudur. O inanç ve duygunun içinde vatanın bütünlüğü esası vardır. Sosyal ve kültürel faaliyetlerle oluşan ruhsal bir bağdır. Sınıfsız ve imtiyazsız bir toplumu ifade eden bu bağ geçmişte ve gelecekte heyecanını daima hissettiren bir mefkûredir.

Atatürk, bu mefkûreyi millet gerçeÄŸine dayandırarak 22 Mayıs 1919 tarihli raporunda ÅŸu ÅŸekilde ifade etmiÅŸtir: “Millet, millî hâkimiyet esasını ve Türk milliyetçiliÄŸini kabul etmiÅŸtir. Bunu gerçekleÅŸtirmeye çalışacaktır”.

Atatürk’e göre milliyetçilik bir ırkçılık deÄŸil,bir vicdan ve duygu iÅŸidir. Ä°nsan haklarına ve hürriyete dayanan,kültürel deÄŸerlere kıymet veren bir sistemdir.

Halkçılık: Dilimizde kullanılan halk deyiminin anlamı,insan topluluÄŸudur. Eski dilde “ahali” kelimesiyle aynı manayı ifade eder. Osmanlı Devleti’nde halk deyimi aydın zümrenin dışında kalan insan topluluÄŸunu ifade ediyordu. Ä°lk defa Ziya Gökalp tarafından “halk”ın Türk milletini ifade ettiÄŸi savunulmuÅŸtur. Atatürk ile de millî ÅŸuurumuza yerleÅ£miÅ£tir.

Türk devlet geleneÄŸine göre devlet halk için vardır. Halka hizmet, halkın korunması ve halkın doyurulması için mevcut bir idari yapıdır. Halkın taşıdığı bu mana Osmanlı Devleti’nin son döneminde unutulmaya yüz tutmuÅŸ iken hak ettiÄŸi ifade ve önemi Türk Ä°nkılâbı ile tekrar kazanmıştır.

Türk inkılâbının anlayışına göre halk ile millet arasında bir birlik,bir eş değerlik vardır. Ancak halk milletin henüz dayanışma duygusu ile bilinçlenmemiş hâlidir. Halk dediğimiz insan topluluğunun belirli hedeflere yönelerek bilinçlenmesiyle millet ortaya çıkar.

Türk halkı, Türk devletinin beşerî unsurunu oluşturur. Türk milleti, Türk halkının Türklük bilinci içinde gelişmesiyle siyasî ve sosyal alanda değer kazanmasıdır. Türk milleti halklardan teşekkül etmiş değildir. Bunun sonucu olarak Türk devletinin beşeri unsurunu halklar meydana getirmez. Türk halkı şehirlisi, köylüsü ile din ve ırk farkı dahi gözetilmeksizin vatandaşların bütününü ifade eder.

Halkçılık, milliyetçilik fikrinin bir sonucudur. Gerçek anlamda milliyetçilik, halkçılığa dayanır, halkçı bir özellik taşır.

“Türkiye halkı asırlardan beri hür ve bağımsız yaÅŸamış ve bağımsızlığı yaÅŸama gereÄŸi saymış bir kavmin kahraman evlatlarıdır. Bu millet bağımsızlıktan uzak yaÅŸamamıştır, yaÅŸayamaz ve yaÅŸamayacaktır” sözleriyle Atatürk halkçılık anlayışının sömürü düzenine karşı olduÄŸunu ifade etmiÅŸtir.

Atatürk’ün, halkçılık anlayışında, insan topluluÄŸunun demokratik esaslara göre birleÅŸmiÅŸ, hür bir toplum düzeni öngörülmüştür. Bu düzende halk kendisini demokratik esaslara göre yönetir. Siyasî rejim, halk yararına kullanılır.

Modern Cumhuriyet Türkiye’sinde Atatürk’e göre halkçılık:

a- Demokratlık

b- Fertler arasında imtiyaz tanımamak

c- Sınıf mücadelelerini kabul etmemektir.

Devletçilik: Atatürk inkılâpları çerçevesinde incelendiÄŸinde devletçiliÄŸin dar ve geniÅŸ anlamda iki manayı ifade ettiÄŸini görmekteyiz. GeniÅŸ anlamda ele alındığında Türkiye’de uygulanan ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmanın özelliklerin ortaya koyan bir politik uygulamadır. Dar anlamda ise özel teÅŸebbüse yer veren ekonomik prensiplere sahip iktisadî alandaki uygulamalardır. Ancak, Türkiye’de devletçiliÄŸin asıl uygulamaları ekonomide görüldüğünden,devletçilik ekonomik manayı ifade etmiÅŸtir.

Türkiye’de devletçilik,karma ekonomi ÅŸeklinde geliÅŸme göstermiÅŸtir. Karma ekonomi devlet iÅŸletmeciliÄŸi ile özel teÅŸebbüsün bir arada bulunması demektir. Ancak bu anlayış ekonomide katı bir devletçiliÄŸin uygulanmasını ifade etmez.

Atatürk DevletçiliÄŸi: “Türkiye’nin ihtiyaçlarından doÄŸmuÅŸ ve Türkiye’ye has bir sistemdir…KiÅŸinin çalışmasını esas almakla beraber, mümkün olduÄŸu kadar az zaman içinde, milleti refaha kavuÅŸturmak ve memleketi geliÅŸtirmek için, milletin genel ve yüksek menfaatlerinin icap ettirdiÄŸi iÅŸlerde özellikle ekonomik alanda devleti fiilen alakadar etmek mühim esaslarımızdandır” ÅŸeklinde tarif etmektedir.

Atatürk devletçilikle devleti, ekonomik hayatı destekleyen bir güç olarak düşünmüştür. Devlet yatırımcıya, üreticiye, dağıtımcıya, tüketiciye yön vermek ve bu tür konuları denetlemekle yükümlüdür.

Atatürk, devletçiliği tamamıyla demokrasi ve hürriyet rejimi içinde değerlendirmiş, devletin iktisadî sahada rehberliğini ön plânda tutmuştur. Ancak bu rehberlik her şeyi devlet yapar anlamında değildir.

Atatürk, 1936 yılında devletçilik konusunda ÅŸunları söylüyor: “DevletçiliÄŸin bizce manası ÅŸudur : Fertlerin hususi teÅŸebbüslerini ve ÅŸahsî faaliyetlerini esas tutmak;fakat büyük bir milletin ve geniÅŸ bir memleketin bütün ihtiyaçlarını ve çok ÅŸeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak memleket iktisadîyatını devletin içine almak”

“Devletçilik bilhassa sosyal, ahlaksal ve ulusaldır. Devlet ve fert (özel teÅŸebbüs) birbirine karşıt deÄŸil, birbirinin tamamlayıcısıdır”.

Görüldüğü gibi Atatürk ekonomik kalkınmanın temelinde “ferdî teÅŸebbüs ve menfaatin” bulunmasın doÄŸal bir olgu olarak kabul etmektedir. Ferdin teÅŸebbüsünün ekonomik faaliyetine sınır çizilmesini,hükûmetin görevi saymakla birlikte,bu sınırın zaman içinde deÄŸiÅŸebileceÄŸini düşünmektedir.

Lâiklik: Lâik kelimesi latince-laicus- aslından alınmış Fransızca bir kelimedir. Fransızca’da -laic, laique- ÅŸeklinde kullanılmıştır. Manası ise ruhanî olmayan kimse, dinî olmayan ÅŸey, fikir, müessese, prensip demektir. Katolik dünyasında din adamlarından meydana gelen ruhaniler sınıfına -Clerge- adı verilmiÅŸ, bu sınıfa dahil olmayan Hristiyanlara ise -laic- denilmiÅŸtir.

Lâik olma, “dünya iÅŸlerinin,din iÅŸlerinden, dini otoriteden ayrı olarak ele alma” ÅŸekliyle tarif edilmektedir. Bugün hukukî manada lâiklik; devlet ile din iÅŸlerinin ayrılığı, devletin vicdan hürriyetinin gerçekleÅŸmesinde tarafsız kalmasıdır. DeÄŸiÅŸik bir ifadeyle; devletin Allah ile kul arasından çekilmesi ve dinin de devlet iÅŸlerine karışmaması yani akıl ile imanın yetki alanlarının birbirinden ayrılmasıdır.

Lâiklik kelimesi bize ilk defa MeÅŸrutiyet dönemine “lâdini”, “lâruhbani” ÅŸekliyle girmiÅŸ ve kullanılmıştır. Ancak lâik kelimesi ifade edilmeksizin bu anlayışın bugünkü modern manada olmasa da Türklerde mevcut olduÄŸu söylenebilir. Günümüzdeki lâik kelimesinin ifade ettiÄŸi modern manaya kavuÅŸması,Tanzimat’la birlikte baÅŸlar. Gülhane Hattı Hümayunu’nda din ve mezhep hürriyeti öngörülmüş, 1876 “Kanun-i Esasi”nin on birinci maddesiyle lâikliÄŸe doÄŸru yöneliÅŸ, anayasa teminatı altına alınmıştır. 1909 tarihli Kanun-u Esasi ile bu durum aynı ÅŸekilde muhafaza edilmiÅŸtir. Yeni Türk Devleti.1921 tarihli “TeÅŸkilât-ı Esasiye Kanunu”nda millî hâkimiyet ilkesi ön plânda tutulmak suretiyle lâiklik anlayışının gerçekleÅŸmesinde bir adım daha atılmıştır. Nihayet gerek Osmanlı Devleti anayasalarında,gerekse yeni Türk Devleti’nin 1921,1924 anayasalarında mevcudiyetini muhafaza eden “devletin dini Ä°slâm’dır” ibaresi 10 Nisan 1928 tarihli 1222 sayılı kanunla yapılan bir anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸi ile kaldırılmış, 5 Åžubat 1937 tarih ve 3115 sayılı kanunla “lâiklik” bir anayasa ilkesi olarak yerini almıştır.

Atatürk’ün gerçekleÅŸtirdiÄŸi inkılâpların temelini teÅŸkil eden lâiklik, Türk milletinin maddî, manevî ve fikrî yapısını modernleÅŸtirme istikametine yöneltmiÅŸtir.

Lâiklik prensibi,kongreler döneminden itibaren ortaya çıkan Millî hâkimiyet prensibinin normal bir gereği olarak yeni Türk Devletinin temel prensipleri arasında yerini almıştır.

Atatürk’e göre din bir vicdan meselesidir. Dine saygı, inanan kiÅŸinin haklarına saygının bir sonucudur. Buna en güzel delil Atatürk’ün ÅŸu sözleridir; “Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye muhalif deÄŸiliz. Biz sadece din iÅŸlerini devlet iÅŸleriyle karıştırmamaya çalışıyoruz”.

Türkiye’de devletin lâikleÅŸtirilmesi, toplum hayatında lâik deÄŸerlere yer verilmesi dinin, devlet hayatında siyasî bir fonksiyon ifa etmesine kesin olarak son verme ÅŸeklinde görülmüştür. Siyasî, sosyal, hukukî ve ekonomik zorunluluÄŸun sonucu olan lâiklik, bu nedenle devlet idaresi ile birlikte hukuk, eÄŸitim, dil alanlarını da kapsar.

“Bizim dinimiz en makul ve en tabiî bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuÅŸtur. Bir dinin tabiî olması için akla,fenne,ilme ve mantığa tetabuk etmesi lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen mutabıktır”.

Atatürk’ün din ve lâiklik anlayışında, millet sevgisi ile birlikte dinine saygılı olma hasletini de görmekteyiz. Onun gerçekleÅŸtirdiÄŸi Türk inkılâbında lâiklik din aleyhtarlığı ÅŸeklinde deÄŸil, toplum hayatında din hürriyetinin, serbest düşüncenin güvenilir bir teminatı olarak düşünülmelidir.

İnkılâpçılık: İnkılâpçılık ileriye, gelişmeye yönelik bir manayı ifade eder. İnkılâpçı bir toplum devamlı bir gelişme içerisindedir. Tarihî ve sosyal gelişmeler neticesinde toplumun ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde kurallar koymak inkılâpçı topluma has bir özelliktir.

Atatürk bu amaçla; “Efendiler, yaptığımız ve yapmakta olduÄŸumuz inkılâpların gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen asrî ve bütün mana ve eÅŸkâli ile medenî bir heyeti ictimaiye hâline isal etmektir” diyerek Türk devletinin ve Türk toplumunun medenî ve insanî yaÅŸayışının gereÄŸi, meydana gelen yeni düzenin korunmasını lüzumlu görmüştür.

Türk inkılâbını “Türk milletini son asırlarda geri bırakmış müesseseleri yıkarak yerlerine, milletin en yüksek medeni icaplara göre ilerlemesini temin edecek yeni müessese koymuÅŸ olmak” ÅŸekliyle tarif eden Atatürk’ün inkılâpcılık anlayışı söz konusu müesseseleri korumak ve savunmaktır.

Toplumsal geliţmelerin sonucu, toplumsal ihtiyaçları karşılayan kurallar konulurken, bilimsel arayış, bilimin ışığı altında gelişmeleri değerlendirme, Türk inkılâbının,inkılâpçılık anlayışının bir gereğidir.

Atatürk’ün inkılâpçılık anlayışının ardında dünya kültür ve medeniyetinden,Türk halkını yararlandırma çabası yatıyordu. Ancak Türk inkılâbı daima Türk’ün karşısına çıkan ihtiyaçlardan doÄŸması nedeni ile bu anlayışın kendisine mahsus bir özelliÄŸi vardır.

Atatürk’ün gerçekleÅŸtirdiÄŸi altı ilke hâlinde toplanan inkılâplar Türk milletinin sosyal ve kültürel oluÅŸumuna o kadar uygun düşüyordu ki,her inkılâp hamlesi milleti ancak bu kadar mutlu kılabilirdi.

(Visited 2 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 16.09.2007 tarihinde hale tarafından, Yakın Dönem Türkiye Tarihi bölümünde paylaşılmıştır ve 10686 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti | VII. Bölüm, Millî birlik ve beraberlik, milliyetçilik ilkesinin doğal.. orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleÇocuk Hakları SözleÅŸmesi Sonraki Makale[Ä°catlar ve KeÅŸifler] Termometre "Celcius ve Fahrenheit Dereceleri"

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz