Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Türkiye Cumhuriyeti | III. Bölüm, Bankacılığın yabancıların elinde olduğu, sanayinin ise..


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 16.09.2007 tarihinde hale tarafından, Yakın Dönem Türkiye Tarihi bölümünde paylaşılmıştır ve 870 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Gerçekten de demir yollarının, dış ticaretin, bankacılığın yabancıların elinde olduğu, sanayinin ise olmadığı ülkede devlet, ekonomik meselelere öncelikle el atarak iktisat kongresinde özetle şu kararlar almıştır:

– Devlet,özel sektörün gerçekleÅŸtiremediÄŸi teÅŸebbüslere bizzat el atarak,iktisadî açıdan görevlerini yerine getirmelidir.


– Yurt içi ham madde üretimine dayalı sanayi dalları kurulmalıdır.

– Özel teÅŸebbüsü kredilendirecek bir devlet bankası kurulmalıdır.

– Küçük imalâttan, büyük iÅ£letmeye bir an evvel geçilmelidir.


– Yabancıların kurdukları tekellerden kaçınılmalıdır.

– Sanayi desteklenmeli ve millî bankalar kurulmalıdır.

Bu kararlar, Cumhuriyet’in ilânı ile birlikte yeni Cumhuriyet hükûmetlerine ışık tutacak, ekonomik alanda önemli mesafeler kaydedilecektir.

Cumhuriyetin ilânından sonraki ilk on yıl, Türk devletinin ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı saÄŸlaması bakımından hazırlık yılları olmuÅŸtur. Bu yıllarda yeni devlet derlenme toparlanma, alt yapıyı düzenleme, ekonomiyi yeniden organize etme çabalarında bulunmuÅŸtur. Tarım üretiminin ve tarımda verimliliÄŸin arttırılması çabasına yönelinmiÅŸ, demir yolu yapımına önem verilmiÅŸ, Türkiye’yi demir aÄŸlarla örme politikası hedef olarak seçilmiÅŸtir. Ekonomideki yabancılaÅŸmayı önlemek için imtiyazlı yabancı ÅŸirketler elinde bulunan demiryolları ve limanlar, maden iÅŸletmeleri ile büyük kentlerin su, elektrik, hava gazı, haberleÅŸme ve taşıma ihtiyacını gideren iÅŸletmeler devlet tarafından satın alınarak millileÅŸtirilmiÅŸtir. Ayrıca iktisadî kalkınmanın finansmanı için gerekli kredi müesseselerinin kurulması ve etkili bir organizasyona kavuÅŸturulması çabalarında da bulunulmuÅ£tur.

1929 yılında bütün dünyayı sarsmış olan ekonomik bunalım Türkiye’nin iktisadî ve sosyal geliÅŸmesinde yeni bir dönem açmıştır. Ä°ktisadi sıkıntının getirdiÄŸi baskı Türk devletinin daha sonraki dönemlerde sert tedbirler almasına yol açacaktır.

Bu dönemde yapılan yatırımlar daima devletçilik ilkesi adı altında yapılmıştır. Tarıma kıyasla, sanayileşmeye öncelik, eğitim ve nüfus artışına ağırlık verilmiştir.

Atatürk döneminde alınan tedbirler sonucu fert başına millî gelir yıllık ortalama artış hızında, altın rezervlerinde önemli artışlar kaydedildi. Tarımda, sanayide, ulaÅŸtırmada ve bayındırlık hizmetlerinde ileri mesafeler kaydedilmiÅŸ. Türk ekonomisi kendi kendine yetecek duruma gelmiÅŸtir. Bu yeterlilikteki en önemli faktör, Atatürk’ün ekonomi politikasındaki temel amacın, “Ä°mtiyazsız ve sınıfsız biçimde bütün halkın refahını yükseltmek,toplumun kısa zamanda kalkınabilmesi için de ekonomik ve sosyal kalkınmaya bir bütün olarak yaklaÅŸması” olduÄŸu söylenebilir.


Osmanlı Devleti döneminde saÄŸlık hizmetleri sistemli bir ÅŸekilde yürütülmemekteydi. Bugünkü gibi ayrı bir bakanlık ÅŸeklinde teÅŸkilâtlanma mevcut deÄŸildi. Ä°lk saÄŸlık teÅŸkilâtı 16 Åžubat 1328(1913)’de “Sıhhıye Müdüriyeti Umumiyesi” adıyla Genel Müdürlük olarak kurulmuÅŸ ve Dahiliye Nezareti’ne baÄŸlanmıştır. TBMM’nin açılmasından sonra oluÅŸturulan ilk hükûmette ise “Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekâleti (SaÄŸlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı)” adıyla ayrı bir bakanlık ihdas edilerek, saÄŸlık hizmetlerine gereken önem verilmiÅŸtir.

Millî SaÄŸlık Politikası; “VatandaÅŸların saÄŸlığını korumak, takviye etmek, ölüm oranını azaltmak, nüfusu arttırmak, bulaşıcı hastalıklardan korunmak ve bu yolla da millet fertlerinin sıhhatli vücutlar hâlinde yetiÅŸmesini temin etmek” olarak tespit edilmiÅŸtir.

Bu politika doÄŸrultusunda 1930’da “Umumî Hıfzısıhha Kanunu” çıkarılmış, 1921’de “Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti (Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu)” ve tıp odaları kurulmuÅŸ, HemÅŸire Okulu, Numune Hastahaneleri, DoÄŸum ve Çocuk Hastahaneleri açılmıştır. Hastane, hekim, saÄŸlık memuru ve ebe sayısında artış meydana getirecek tedbirlerin alınması ile ülkede saÄŸlık alanında önemli geliÅŸmeler saÄŸlanmıştır.

4 – Çok Partili Döneme GeçiÅŸ Denemeleri ve Ä°nkılâba Karşı Tepkiler:

a – Ä°lk BMM’nde OluÅŸan Gruplar ve Muhalefet

23 Nisan 1920 günü açılan BMM aldığı “1” nolu kararla Ä°stanbul Meclis-i Mebusanı’na katılan üyeleri de kendi çatısı altına almıştır. Böylece BMM üç ayrı ÅŸekilde katılmalarla meydana gelen bir meclis olmuÅŸtur.

1 – 19 Mart 1920 seçim talimatına göre seçilmîş üyeler

2 – Meclis-i Mebusan’dan gelen üyeler

3 – Yunanistan ve Malta’dan gelen üyeler

BMM’nin üye sayısı konusunda bazı ihtilâflar vardır. Bu üyeler 66 seçim çevresinden seçilmiÅŸlerdir. ÇeÅŸitli meslek gruplarına mensup olan milletvekilleri, deÄŸiÅŸik düşünce yapılarına, hayat tarzlarına ve kültürlere sahiptir. Misak-ı Millî ilkelerinin gerçekleÅŸmesi bütün milletvekillerinin ortak ideali olmakla beraber bunun dışındaki konularda fikir birliÄŸi mevcut deÄŸildi. Farklı menÅŸelerden gelmelerinden dolayı farklı düşüncelerin de sahibiydiler.

Damar ArıkoÄŸlu meclisteki grupları Ä°stiklâl, Muhafazakâr ve BolÅŸevikler olmak üzere üçe ayırır. Julıan E. Gillespie ise “Kemalistler, Ä°stiklâl grubu, Enver PaÅŸa taraftarları ve BolÅŸevikler” ÅŸeklinde 4 grupta toplamaktadır.

Mustafa Kemal Paşa ise grupları beşe ayırmakla birlikte bu gruplardan başka isimsiz olarak özel maksatlı bazı küçük grupların da faaliyet hâlinde olduklarını söylemektedir. Bu gruplar şunlardır:

1 – Tesanüt grubu (dayanışma grubu)

2 – Ä°stiklâl grubu (bağımsızlık grubu)

3 – Müdafaa-i Hukuk zümresi (hakları savunma grubu)

4 – Halk zümresi (halk grubu)

5 РIsl̢hat grubu(reform grubu)

Tesanüt grubu üyeleri bir çeşit sendikalizmi savunan bir program etrafında toplanmışlardır. Sayıları 40 kadar olan İttihat ve Terakki yanlıları bu grup içerisinde yer almıştır. Halk zümresi mensupları ise Bolşevik olmaya meyilli sol eğilimli milletvekillerinden meydana gelmiştir. İstiklâl grubu milletvekillerinin ekseriyeti ise ileri görüşlü gençlerden oluşmuştur.

1920 yılı sonlarına doÄŸru ortaya çıkan bu grupların yanı sıra aynı dönemlerde kurulmuÅŸ “Türkiye Komünist Fırkası” ve “Türkiye Halk Ä°ÅŸtirakiyun Fırkası” adlarında iki de parti mevcuttur. Ancak sol eÄŸilimi temsil eden bu partilerin 1921 yılı Ocak ayından itibaren faaliyetlerinin sindirildiÄŸini görüyoruz.

Mustafa Kemal PaÅŸa Meclis’te oluÅŸan bu grupları bir araya getirmek ve bir uzlaÅŸma saÄŸlamak için çaba sarf etmiÅŸtir. BaÅŸarılı olamayınca da “Anadolu-Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu” adıyla bir grup kurma çalışmalarına baÅŸlamıştır.

Mustafa Kemal PaÅ£a TBMM’de mevcut grupları birleÅŸtirmek suretiyle Meclis’e iÅŸlerlik kazandırmak istediyse de bunda baÅŸarılı olamadı. Bunun üzerine 10 Mayıs 1921 günü Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu’nu kurdu. Bu teÅŸekkül A-RMHC’nin Meclis grubunu oluÅŸturmuÅŸtur.10 Mayıs tarihli toplantıda grubun iç tüzüğüyle ilgili maddeler ve Mustafa Kemal PaÅŸa’nın hazırladığı A-RMHG’nin amaçlarını gösteren iki temel madde de kabul edildi. Bu maddeler ÅŸunlardır:

Birinci Grup, Misak-ı Millî ilkeleri çerçevesinde memleketin bütünlüğünü ve milletin bütün maddî ve manevî kuvvetlerini gereken hedeflere yönelterek kullanacak, memleketin resmî ve özel bütün kuruluş ve tesislerinin bu ana gayeye hizmet etmeye çalışacaktır.

Ä°kinci Grup, devlet ve milletin teÅŸkilâtını TeÅŸkilât-ı Esasiye Kanunu’nun koyduÄŸu ilkeler çerçevesinde sırasıyla ÅŸimdiden tespite ve hazırlamaya çalışacaktır.

A-RMHG, grup baÅŸkanlığına Mustafa Kemal PaÅŸayı, baÅŸkan vekilliÄŸine de Edirne milletvekili Mehmet Åžeref Beyi getirmiÅŸtir. Mustafa Kemal PaÅŸa Meclisteki bütün milletvekillerinin aslında A-RMHG’nin tabiî üyeleri olduÄŸunu belirtmiÅŸtir. Ancak bunun dışında kalanlar daha sonra 2. Grubu meydana getirerek ciddi bir muhalefet hareketini baÅŸlatacaklardır.

Mustafa Kemal PaÅŸa Ankara’da 1922 yılının Aralık ayında gazetelere verdiÄŸi demeçte “Halk Fırkası” adında bir siyasî parti kuracağını açıklamıştır. Ayrıca Halk Fırkası’nın dayandığı iki temel ilkenin “Tam bağımsızlık” ve “kayıtsız ÅŸartsız millet hâkimiyeti” olduÄŸunu ifade ederek, kurulacak partide bütün milletin temsil edileceÄŸini belirtmiÅ£tir.

TBMM, 1 Nisan 1923’te seçimin yenilenmesine karar vermiÅŸ, 3 Nisanda ise seçim kanununda birtakım deÄŸiÅŸiklikler yapmıştır.

8 Nisan 1923’te Mustafa Kemal PaÅŸa yayımladığı “seçim hakkında beyanname” ile mecliste mevcut olan A-RMHG’nin Halk Fırkası’na dönüşeceÄŸini bildirdi.

Aynı beyanname ile grubun programını 9 madde hâlinde yayımladı. Seçimlerden sonra TBMM’nin ikinci dönemi 11 AÄŸustos 1923’te açıldı.9 Eylül 1923’te ise Halk Fırkası kuruluÅŸunu tamamladı. Genel BaÅŸkanlığına da kurucusu Mustafa Kemal PaÅ£a getirildi.

BilindiÄŸi gibi, muhalefet, bütünüyle siyasî sürecin bir parçası ve unsuru, hükûmet veya iktidarın alternatifidir. Ä°ktidarın bir tamamlayıcısıdır. Nerede bir topluluk varsa orada deÄŸiÅŸik isim ve ÅŸekillerde siyasî çatışma vardır. Toplum ne kadar az geliÅŸmiÅŸse, gruplar ve fertler arasındaki fikir ve çıkar çatışmaları da o kadar sert ve ÅŸiddetli olur. GeliÅŸmiÅŸ toplumlarda ise bu çatışma birtakım usul ve kurallara baÄŸlanmıştır. Siyasî anlaÅŸmazlığın organize ifadesi “Siyasî Muhalefet” müessesiyle nihaî çözümü bulmuÅŸtur. Siyasî muhalefet, demokratik, liberal, parlâmenter, anayasal çoÄŸunluk, hürriyetçi gibi çeÅŸitli isimler taşıyan bütünüyle müesseseleÅŸmiÅŸ bir siyasî toplumun temel kuruluÅŸunu ve mihenk taşını oluÅŸturur.

Osmanlı Devleti’nde meydana gelen ilk muhalefet hareketi Genç Osmanlıların 1865’te kurdukları cemiyet ve faaliyetleri olarak kabul edilir. Cumhuriyet Türkiye’sindeki ilk muhalif siyasî parti Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası olmakla birlikte, ilk BMM’nin açılmasıyla, siyasî parti hüviyeti altında olmaksızın, baÅŸlayan ve geliÅŸen bir muhalefet hareketi olduÄŸu kesindir.

Mustafa Kemal PaÅŸa’nın A-RMHG’yi kurmasından önce Erzurum Mebusu Hoca Raif Efendi , YeÅŸilzade Salih Hoca ve arkadaÅŸları A-RMHC’den ayrılarak “Muhafaza-i Mukaddesat Cemiyeti’ni” kurmuÅŸlardı. Bu cemiyetin muhalif olduÄŸu konulardan birisi “Komünist faaliyetlerinin artması” diÄŸeri ise “Müdafaai Hukuk Cemiyeti’nde meydana gelen deÄŸiÅŸiklikler” olarak gösterilmiÅŸtir. Ayrıca mevcut cemiyet ilkelerinin başına da, Hilâfet ve Saltanat makamının ve devlet ÅŸeklinin olduÄŸu gibi bırakılmasını saÄŸlayıcı birtakım eklemeler yapmışlardır.

BMM’de A-RMHG’nin kurulmasıyla, bu grubun dışında kalan Erzurum Mebusu Celalettin Arif Bey, Hüseyin Avni Bey ve arkadaÅŸları ikinci grubu meydana getirmiÅ£lerdir. Muhafaza-i Mukaddesat Cemiyeti de bu grubu desteklemiÅ£tir.

Esas amacı Mustafa Kemal PaÅŸanın kiÅŸisel egemenlik kurmasına karşı çıkmak olan ikinci grup, BaÅŸkumandanlık Kanunu’nun süresinin üçüncü uzatılışında resmen oluÅŸmuÅŸ kabul edilmekle beraber, bu tür bir muhalefetin daha eskilere dayandığı açıktır.

Birinci ve ikinci Müdafa-i Hukuk Grupları Meclis’te sık sık birbirleriyle çatışmışlardır. Bu yüzden bir kısım vekiller(bakanlar) istifa etmek zorunda kalmışlardır. Vekil seçimi ile ilgili kanunda istekleri yönünde deÄŸiÅŸiklik yaptırarak Rauf Beyin Ä°cra Vekilleri Heyeti Reisi (BaÅŸbakan) seçmeleri grubun sayısal gücünün küçümsenmeyeceÄŸini gösterir. Ancak ikinci grup Meclis’in ilk dönemi sonuna doÄŸru bu gücünü kaybederek dağılmaya yüz tutmuÅŸ ve seçimlerin yenilenmesiyle de tamamen Meclis’ten uzaklaÅŸmışlardır.

b – Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası :

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Cumhuriyet dönemi siyasî tarihinde kurulan ilk muhalefet partisi olarak kabul edilir. Meclis’te gerek ikinci grup muhalefetin, gerekse Halk Fırkası sonrası muhalefetin hazırladığı zemin, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın oluÅŸmasını saÄŸlamıştır.

HalifeliÄŸin kaldırılmasına, Mustafa Kemal PaÅŸanın yakın silâh arkadaÅŸlarından Rauf ve Adnan Beyler, Refet, Kâzım Karabekir, Ali Fuad ve Cafer Tayyar PaÅŸa’lar olumsuz tepki göstermiÅŸlerdir. Giderek ÅŸiddetlenen muhalefet hareketi 1924 yılının Ekim ayına gelindiÄŸinde Refet PaÅŸa, Dr. Adnan, Ä°smail Canbulat ve Rauf Beylerin etrafında toplanmaya baÅŸladı.

Bu arada hem milletvekili hem orduda görevli olan generaller ya ordudan ya da milletvekilliÄŸinden uzaklaÅŸtırılarak ,Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin günlük politika cereyanları dışında kalması saÄŸlanmıştı. Askerlik görevinden Refet PaÅŸadan sonra Kazım Karabekir PaÅŸa ve Ali Fuat PaÅŸa istifa ederek siyasî hayatı seçmiÅŸlerdir.

Muhalifler gerçek bir Cumhuriyet rejimine ulaÅŸabilmek için, Halk Fırkası’nın Meclis üzerindeki baskısını kaldırmayı baÅŸlıca zorunluluk olarak görmekteydiler. Nihayet 9 Kasım 1924’te Halk Fırkası’ndan kopmalar ilk olarak on milletvekilinin istifasıyla baÅŸlamış, daha sonraki günlerde de bu ayrılmalar devam etmiÅŸtir.

17 Kasım 1924’te ise TCF’nin kurulması tamamlanarak genel sekreterliÄŸine Ali Fuat PaÅŸa, Genel BaÅŸkanlığına da Kâzım Karabekir PaÅŸa getirildi. Dr. Adnan ve Rauf Beyler de ikinci baÅ£kan olarak görevlendirildi.

TCF’nin dayandığı esas fikir, muhalefet olmaksızın bütün kuvvetlerin Meclis’te toplanmasının otoriter bir sistem doÄŸuracağı fikri idi. Bu nedenle fırkanın demokratik olmasına ve inkılâplara taraftar olmasına dikkat edilmiÅŸtir. Bu amaca ulaÅŸmak için de fırka, mevcudunu 30 kiÅŸiyle sınırlandırmıştır.

TCF’nin program ve nizamnamesi incelendiÄŸinde; ferdî hürriyetlere taraftar, din düşüncesine ve inançlara saygılı bir tavır aldığı görülür. Cumhuriyet rejimi, liberalizm ve demokrasi yeni partinin kabul ettiÄŸi temel prensiplerdir.

Ä°ktidar olmak için deÄŸil de sadece iktidarla muhalefetin yan yana çalışmasını temin etmek amacıyla kurulduÄŸu iddia edilen TCF Meclis’te çok asabî bir ortamda doÄŸmuÅŸtur. Hükûmetle fırka üyeleri arasında çok sert tartışmalar meydana gelmiÅŸtir. TCF yaklaşık 7 ay süren siyasî hayatı boyunca oldukça geniÅŸ taraftar kitlesine sahip olduÄŸu söylenebilir.

DoÄŸuda meydana gelen Åžeyh Sait Ä°syanı, Ä°stiklâl Mahkemeleri’nin kurulmasına ve Takrir-i Sükûn Kanunu’nun çıkarılmasına sebep olmuÅŸtur. Diyarbakır Ä°stiklâl Mahkemesi, TCF mensuplarından eski Urfa Mutasarrıfı Fethi Bey’i isyanla ilgisi olduÄŸu gerekçesiyle hapse mahkûm etmiÅŸ, bu karara dayanarak ta 25 Mayıs 1925’te bölgedeki TCF’nin ÅŸubelerini kapatmıştır.3 Haziran 1925’te toplanan Bakanlar Kurulu, aldığı kararla TCF’nin ülkedeki bütün ÅŸubeleri ile birlikte kapatılmasını kararlaÅŸtırmıştır.

Mustafa Kemal PaÅŸa TCF’nin kurulmasından önceleri memnun olduÄŸunu bildirdiyse de, daha sonra muhalefet partisinin programını tenkit ederek, TCF’nin diktatörlükle ilgili dokundurmalarından memnuniyetsizliÄŸini ifade etmiÅŸtir. Dönemin BaÅŸvekili Ä°smet Ä°nönü ise TCF’nin çıkışını; “Bu memlekette muhalefet ihtilâl demektir” ÅŸeklinde yorumlamıştır.

c – Serbest Cumhuriyet Fırkası :

Serbest Cumhuriyet Fırkası, Cumhuriyet döneminde çok partili siyasî hayata geçiş için girişilen ikinci teşebbüstür. Mustafa Kemal Paşa ülkedeki mevcut tek parti yönetiminde, hükûmetin eleştirisiz bir durumda olmasından dolayı yeni bir muhalif partinin kurulmasını istemiştir. Bu maksatla da yakın arkadaşlarından Ali Fethi (Okyar) Beyi Paris Büyükelçiliğinden getirerek yeni bir parti kurmakla görevlendirmiştir.

KuruluÅŸunu bizzat Mustafa Kemal PaÅŸa’nın teÅŸvik ettiÄŸi SCF, 12 AÄŸustos 1930’da Ä°stanbul’da Ali Fethi Bey tarafından kurulmuÅŸtur. Meclis içinde 15 milletvekilinin partiye katılmasıyla kurulan SCF liberalizmi savunan bir parti programıyla siyasî hayata atılmıştır.

Ayrıca “Cumhuriyetçilik, milliyetçilik ve lâiklik” ilkeleri temel prensipler olarak kabul edilmiÅŸ, seçimlerin tek dereceli olması ve kadınlara siyasî hakların verilmesi savunulmuÅŸtur.

SCF, açıldıktan sonra, kısa dönemde büyük bir suretle geliÅŸti. Ekim 1930’da yapılan yerel seçimlerde, partinin yeni ve teÅŸkilâtsız olmasına raÄŸmen büyük bir baÅŸarı göstererek 502 belediyeden 22’sini kazandığı görülmüştür. Ãœstelik SCF her bölgede seçime katılmamıştır. Ali Fethi Bey; “Belediye seçimlerini aslında katıldığımız her yerde Serbest Fırka kazanmıştır. Halk Fırkası beklenmedik ÅŸekilde yenilmiÅŸtir” derken, farkın bu derece fazla olmasının sebebini seçimler sırasındaki baskıya baÄŸlamıştır.

Ali Fethi Bey’in, yerel seçim öncesindeki Ege gezisi sırasındaki halkın hükûmet aleyhine, inkılâplar aleyhine gösteriler yapması partinin sonunun gelmesine zemin hazırlamıştır.

SCF’nin iktidar olma temayülünün yarattığı hava, CHF mensuplarını rahatsız etmiÅŸ ayrıca yerel seçimlerdeki yolsuzluk iddiaları mecliste sert tartışmalara neden olmuÅŸ, giderek büyüyen bu tartışmalar Mustafa Kemal PaÅŸa ile Ali Fethi Beyi karşı karşıya getirmiÅŸtir. Bu olumsuz geliÅŸmeler karşısında, Ali Fethi Bey 17 Kasım 1930’da Dahiliye Vekâleti’ne verdiÄŸi dilekçede; “…fırkanın,Gazi hazretleriyle siyasî sahada karşı karşıya gelmek vaziyetinde kalabileceÄŸi anlaşılmıştır” diyerek SCF’nin feshine karar verildiÄŸini açıklamıştır.

SCF’nin kendi kendini kapatmasıyla, TCF’ndan sonra çok partili siyasî hayata geçiÅŸ için yapılan ikinci teÅŸebbüs de baÅŸarısızlıkla sonuçlanmıştır. SCF’nin kapanmasından sonra CHF ileri gelenleri daha katı bir tek parti yönetimi anlayışıyla siyasî iktidarı 1950 yılına kadar ellerinde bulunduracaklardır.

TCF ve SCF’nin siyasî hayatımızda önemli izleri olmakla beraber bu partilerin dışında kurulmuÅŸ veya kurulma teÅŸebbüsünde bulunulmuÅŸ partiler de mevcuttur. Ancak kurulan bu partilerin gerek mecliste gerekse halkoyunda çok önemli etkileri olmadığı söylenebilir.

TCF ve SCF’nin yanı sıra 1930’da Ahali Cumhuriyet Fırkası, Türk Cumhuriyet Amele ve Çiftçi Partisi, Lâyık Cumhuriyetçi İşçi ve Çiftçi Fırkası gibi siyasî teÅŸekküller kurulmuÅŸsa da bu partilerin çalışmalarına izin verilmemiÅŸtir.

(Visited 2 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 16.09.2007 tarihinde hale tarafından, Yakın Dönem Türkiye Tarihi bölümünde paylaşılmıştır ve 870 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti | III. Bölüm, Bankacılığın yabancıların elinde olduğu, sanayinin ise.. orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleKene Nedir.. Sonraki Makale[Genel Hareketler] Sosyal Bakış Beden Dili

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz