Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Pembe Gözlükle Bakanlar | Joseph Scheppach


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 22.11.2007 tarihinde hale tarafından, Bilimsel GeliÅŸmeler - Sosyal ve Fen Bilimleri bölümünde paylaşılmıştır ve 341 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


PEMBE GÖZLÜKLE BAKANLAR

Hiçbir insan, arada bir kendini hayallere kaptırmaksızın, gerçek hayatın üzüntülerine dayanamaz. Bu ne zamana kadar iyi ve olağandır, ne zaman tehlikeli olmaya başlar?


Şimdi size olaylardan dört örnek vereceğiz. Bu örnekler, herhalde hepimizin ‘ bize ne oluyor ki, gerçeği olduğundan başka türlü görmeye çalışıyoruz? ‘ sorusunu sormamıza yol açacaktır.

1950 yılında ABD’nin Oklahoma eyaletindeki Pitcher şehrinde maden ocağının başmühendisi ‘ Galerilerimizin çoğu çöktü. Bu yüzden şehrin yarısının aşağıya kayması ve ta dibe yuvarlanması tehlikesi şimdi büyük ölçüde artmış bulunmaktadır. ’ diyerek halkı uyardı. Alelacele toplantıya çağrılan şehir meclisi üyeleri toplantıya gelirken, şimdiden yer yer çökmüş sokaklardan geçmek zorunda kaldılar ama, yapılan uyarıyı hiç kimse ciddiye almadı. Hatta şakayı seven biri, toplantıya paraşütle geldi. Ertesi günde şehrin yarısı yerin dibine göçtü!

Sağlıklı yaşam yürüyüşünün ‘bulucusu’ olan Amerikalı Jim Fixx, tam da sağlıklı yaşam yürüyüşü sırasında kalp yetmezlinden öldü. Hem de Fixx, kalp hastalığı tehlikesi bulunan bir gruba girdiğini pek ala biliyordu. Babası 43 yaşında kalp yetmezliğinden ölmüştü ve kendisi de bir kalp kusurundan rahatsızdı. Ölümünden birkaç gün önce Fixx, üstüne yorgunluk çöktüğünden ve vücuduna ağrılar saplandığından yakındı. Bunlar bir kalp krizinin habercisiydi. Ancak Fixx, gene de bundan önce çok kere yaptığı gibi, bir stres testi yaptırmaktan kaçındı. Böyle bir test, kalbinin gerçek durumunu gösterebilirdi.


30 yaşında Amerikalı bir kadın, kısa evliliğini şöyle anlatıyor: ‘ Biz evleneli altı ay olmuştu. Kocam her Pazar öğleden sonra alışverişe çıkıyorum deyip evden ayrılıyor, birkaç saat sonra hep elleri boş olarak dönüyordu. Gene de hiç şüphelenemiyordum. Tesadüfen bir Pazar, okuldan tanıdığım eski bir kız arkadaşımın evine telefon ettim. Kocamın onun yanında olduğunu öğrenmez miyim? Hem de evlendiğimiz günden beri, her Pazar öğleden sonra ona gidiyormuş! ’

Gerçekten de insanın gözünde bir ‘ kör nokta ‘ vardır. Görme sinirinin ağtabakadan beyne doğru gittiği yerde, görme hücreleri küçük bir noktada kesintiye uğramışlardır. Eğer öteki gözün ağtabakası bu kesintiyi gidermese, görüntüyü algılamamızda gerçek bir ‘delik’ kalırdı.

Belirttiğimiz bu fizyolojik kör nokta, anlatılan dört olayda galiba insanın bir de psikolojik kör noktasının söz konusu olabileceğinin somut örneklerini oluşturmaktadır. Bu psikolojik kör nokta, daha ilk çağlarından beri insanın hoşa gitmeyen gerçeklerle olayları mümkün olduğu kadar ‘görmezlikten gelme’ yani hayallere kapılıp kendini aldatma eğilimini temsil etmektedir.

Eğer insan yerdeki merdivenleri, kalbe bıçak gibi saplanan sızıları ve hatta yerin dibine göçmek üzere olduğunu zahmetsizce görmezlikten gelebiliyorsa, aşkın gözü de gerçekten körse, o takdirde şu soruyu sormamız gerekir: Sonuçları bu kadar yıkıcı olan bu yetenek ne işimize yarıyor? Üstelik eğer biyologların ileri sürdükleri gibi ‘kendini aldatma’ doğal seçilim ile geliştirilmiş bir kişilik özelliği ise, bu soruyu sormakta daha da haklı olmamız gerekir.

Biyologlara göre, ağrı ya da korku gibi can sıkıcı duyguları geçici bir süre için bastırabilme yeteneği, biyolojik açıdan pekâlâ anlamlı olabilir. Yaranın acısını bir süre duymamak ve böylelikle kaçmak için güç bulabilmek şüphesiz hayatı kurtarmaya yarar. İşin ters tarafı da var: Ağrı vücudumuzun verdiği, yaşamsal önemde bir bilgidir. Ondan kaçış bir kere başarıldı mı, gene duymazlıktan gelmek aynı ölçüde tehlikeli olur; çünkü farkına varılmamış yaranın daha da genişlemesine yol açılır.

O halde hayatta kalma mekanizmasının ne şekilde geliştirilmesi gerektiği açıktır: Öyle bir uyarı ve tepki mekanizması oluşturulmalıdır ki, ‘kendimizi aldatmada’ yıkıcı bir ölçüye varmaksızın bizi koruyabilsin. Beynimiz de işte tamı tamına bunu başarabilmektedir. Beynimiz o biçimde yapılmıştır ki, ağrıları kısa süre için bastırabilir. Bunu, ancak son zamanlarda keşfedilen ve vücudun kendi ürettiği bir çeşit morfin ile yapabilmektedir. Endorfin adı verilen bu kimyasal maddeler, dayanılmaz ağrıları bir süre için bastırabilmekte, böylece vücut ile bilinç, ağrı durumu hakkında birbirlerini geçici olarak aldatmaktadırlar. Fakat beynimiz ağrı ve korku duygusunu körleştirirken aynı zamanda algılama yeteneğimizi zayıflatmaktadır. Başka deyişle algılamamızda bir kör nokta meydana gelmektedir. İşte, kendini aldatma da böylelikle başlamaktadır. Morfinin vücutta yaptığını, bu iç yatıştırıcılar insan ruhunda gerçekleştirebilmektedir.

Ruhbilimci Lazarus bu konuda şunları söylüyor: ‘Bu yok sayma manevrası tamamen normaldir. Yeter ki, gerilim ve korkuya karşı tek tepkimiz haline gelmesin. O takdirde bunun bütün yatıştırıcı ilaçlarda olduğu gibi bir tutkuya dönüşebilme tehlikesi vardır.’ Kendimizi hoşa gitmeyene karşı kapatarak hoşa gidene yönelmemiz, ruh araştırmacısı Wilheelm Reich’in deyimiyle kendimizi dış korkulara karşı bir ‘kişilik zırhı’ ile çevreleme arzumuzu göstermektedir. Bunu yaparken sadece kaygılandırıcı günlük olayları değil, eskiden bizi üzmüş olayların anısını bile hafızamızdan silmek istiyoruz. Bazı hallerde yalnız tek kişiler değil, aileler, daha büyük insan toplulukları, hatta milletlerin böyle davrandıkları görülmüştür. Şirketlerde de böyle olaylar görülmüştür. Amerikalı otomobil kralı Henry Ford-2, ‘Ben kralım. Krallar ise hata yapmazlar’ demekteydi. Bu yüzden de çevresini yüksek maaşlı ‘evet’ deyiciler aldı. Bunlar Ford’a, Japonların küçük ve benzin tasarruf ettiren arabalarının yarattığı rekabet tehdidini önemsiz gösterdiler. Bunun sonucu Ford kuruluşu için yıkıcı oldu.


Acaba insan gerçeklere doğrudan doğruya bakmaya ne derecede dayanabilir? Son zamanda yapılmış bir araştırma; can sıkıcı gerçekleri deşmenin ve onları psikoanalitik iç gözlemle ortaya çıkarmanın yalnız ruh sağlığı için değil, beden sağlığı için de yararlı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Gene de bazıları, insanın gerçeklere dayanma gücünün bir sınırı olduğunu, insanları bazı acı gerçeklerle karşılaştırmanın yıkıcı bir etki yapabileceğini söyleyerek uyarıda bulunmaktadırlar.

( Kısaltılmıştır.)

Joseph SCHEPPACH

Bilim ve Teknik
Ekim 1987

(Visited 1 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 22.11.2007 tarihinde hale tarafından, Bilimsel GeliÅŸmeler - Sosyal ve Fen Bilimleri bölümünde paylaşılmıştır ve 341 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Pembe Gözlükle Bakanlar | Joseph Scheppach orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleAtatürk Günlüğü - Today | 14 Kasım - November Sonraki Makale[Ä°lk Yardım] Bağırsak Tıkanmaları Durumunda Yapılması Gereken Tıbbi Müdahaleler

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz