Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türk Bankacılık Tarihi


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 06.06.2008 tarihinde Esesli tarafından, Yakın Dönem Türkiye Tarihi bölümünde paylaşılmıştır ve 1660 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Osmanlı?dan Cumhuriyet?e Türk Bankacılık Tarihi

GiriÅŸ

Osmanlı İmparatorluğu?nda bankacılık İstanbul?un fethi ile başlar.İstanbul?un fethi, Avrupa ekonomisi ile Osmanlı Devleti?nin ve insanının tanışmasını sağlamıştır.Zira fethedilen İstanbul,Akdeniz ve Karadeniz bağlantılı iki ticaret yolunun ortasında bulunuyordu ve bu ticaretin kalbi,bankalar ya da bankerlerdi.Fatih Sultan Mehmet fetih hazırlıklarına başladığı andan itibaren bu ticaretin içine girmiş,banka ve bankerleri karşısında bulmuştur.Hatta Galata?ya yerleşmiş olan bankerler ile Venedik ve Cenova bankalarının temsilcilerinin, ekonomik krizin batağına düşmüş Bizans?tan ümit kestikleri için,Bizans?ın borçlarının bir kısmını üstlenmesi koşuluyla Fatih?e her türlü yardım sözü verdikleri yolunda bir söylenti vardır.


Bu vaadlerini yerine getirdikleri için de fetihten sonra Fatih Sultan Mehmet,Galata?daki banker ve banka temsilcilerinin kanunlarına riayet etmek ve gerekli vergileri ödemek şartıyla ülkesinde mesleklerini icraya devam edebilecekleri yolunda bir ferman yayınlamıştır.

Kanuni?den sonra Osmanlı Devleti?nin iktisadi durumunun bozulması sonucu ortaya çıkan aşırı spekülatif hareketler,ağır cezalara rağmen devam etmiştir.İlerleyen bölümlerde, Karlofça Antlaşması sonrası Osmanlı para sistemi ve Tanzimat sonrası kurulmaya başlanan ve kısa zamanda sayıları çığ gibi büyüyen banka ve diğer kredi kurumları incelenmeye çalışılacaktır.

Haydar Kazgan, Osmanlı?dan Cumhuriyet?e Türk Bankacılık Tarihi, TBB Yayınları, 1994, s.19.


ibid.
A.19. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu?ndaki İktisadi Gelişmeler


I.19. yüzyılın başlarında İmparatorluğu tehdit eden iç ve dış gelişmeler

19.yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı yöneticileri dışta ve içte iki önemli gelişmeyle karşı karşıya gelmişlerdir.Sanayi Devrimi?nin yol açtığı teknik ilerlemelerin sonucunda,Batı Avrupa iktisadi ve askeri alanlarda büyük bir sıçrama yapmıştı.Osmanlı yöneticilerini kaygılandıran bir diğer sorun da Rusya?nın uzun bir süredir izlediği güneye doğru yayılma politikasıydı.1760?ların sonlarından 1820?lerin sonlarına kadar Osmanlı Devleti Rusya ile sık sık savaş girdi ve bu savaşların çoğundan yenilgiyle ayrıldı.
İmparatorluk içinde ise,1808 yılında imzalanan Sened-i İttifak ile taşradaki ayanın gücü doruğa ulaşmıştı.Pek çok bölgede ayan ve derebeyleri merkezi devletten bağımsız olarak davranıyorlar,geniş toprakların fiili denetimini ellerinde tutuyorlar ve vergi gelirlerinin büyük bir kısmına el koyuyorlardı.
18.yüzyılda Anadolu?nun dış ticareti daha sınırlı kalırken,İmparatorluğun Balkan vilayetlerinin Batı Avrupa ile ticareti sürekli gelişmişti.Bu gelişme Balkanlar?daki gayrı müslim tüccarları güçlendirmiş ve Fransız Devrimi?nden kaynaklanan düşünce akımlarının da katkısıyla bu kesim Osmanlı İmparatorluğu?ndan ayrılmayı amaçlayan ulusçuluk hareketlerinin önderliğini yapmaya başlamıştı.Bu hareketler Avrupa ülkelerinin da desteğini sağlayınca,19.yüzyılın başlarında önce Sırbistan sonra da Yunanistan bağımsızlıklarını kazandılar.
II.Mahmud ve çevresindeki yöneticiler bu koşulların İmparatorluğun dağılmasına yol açabileceğini düşünüyorlar ve çözümü merkeziyetçi eğilimlerin güçlenmesinde,merkezi devletin hem Avrupalı ülkeler karşısında hem de İmparatorluk içindeki yerel unsurlar karşısında gücünü arttırmasında görüyorlardı.Bunun için Batılı model doğrultusunda güçlü bir ordu kurulması,vergi gelirlerinin arttırılması,İstanbul?daki ve taşradaki yönetimin etkinlik kazanması gerekiyordu.

Şevket Pamuk, 100 Soruda Osmanlı-Türkiye İktisadi Tarihi 1500-1914, 2.Baskı, Gerçek Yayınevi, İstanbul, Kasım 1990, s.158.

ibid.

ibid., s.158-159.

ibid., s.159.
siyasal ve idari gücünün olmadığı görüldü.Bu durumda merkezi devlet iltizam sistemine geri dönmek ve vergi gelirlerini yerel unsurlarla paylaşmayı kabullenmek zorunda kaldı.
Mısır?da Mehmet Ali Paşa?nın başlattığı sanayileşme girişimleri ve bu çabalar sonucunda Osmanlı Devleti?ne karşı kazandığı askeri başarılar,Osmanlı yöneticilerini etkilemişti.Gerçi Osmanlı İmparatorluğu?nda da 18.yüzyılda ve 19.yüzyılın başlarında devlet eliyle kurulan imalathanelere rastlanmaktaydı,ama bu imalathaneler Sanayi Devrimi?nden önceki teknolojiyi kullanıyorlardı.1830?lar ve 1840?larda Osmanlı yöneticileri Avrupa?dan en son teknolojiyi kullanan makineler ithal ederek devlet mülkiyetinde ve esas olarak ordunun,donanmanın ve sarayın taleplerini karşılamak üzere bir dizi fabrika kurdurdular.
Ancak,ürettikleri mallar devlet tarafından satın alındığı ve böylece ithal mallarının rekabetinden korundukları halde bu fabrikaların büyük bir bölümü işletilemedi;bunlar kısa bir süre sonra üretimi durdurmak zorunda kaldılar.1850?lere gelindiğinde,Avrupalı bir gözlemcinin deyişiyle,Türkiye?de Avrupa makineleriyle,Avrupa hammaddeleriyle ve usta Avrupalı ellerle kumaş üreten bu sanayiden geriye fazla bir şey kalmamıştı.
Tanzimat dönemi reformlarıyla devletin loncalar üzerindeki denetimini sağlayan narh düzeni ve gedik uygulamalarına son verilince,loncaların tekelci konumları da ortadan kaldırılmış oldu.19.yüzyıl boyunca,loncalar çevresinde örgütlenen zanaatlar özellikle tekstil gibi ithal mallarının rekabetiyle karşı karşıya bulunan dallarda,sürekli olarak geriledi.Ancak, özellikle başkentte merkezi devlet loncaları siyasal olarak desteklemeyi sürdürdü.Böylece hemen her dalda loncalar varlıklarını 20.yüzyıla kadar sürdürebildiler.20.yüzyıl başlarında ortadan kaldırıldılar.
19.yüzyılda yerli üretime ve iç ticarete destek olabilecek bir gelişme,iç gümrüklerin kaldırılması olmuştur.Kara ticaretindeki iç gümrükler,1874 yılında tümüyle kaldırılırken, deniz yoluyla yapılan ticarete uygulanan gümrükler ise ancak 20.yüzyılın başlarında kaldırılmıştır.

ibid., s.160-161.


ibid., s.161-162.

ibid., s.162.

III.Osmanlı Devleti?nin 19.yüzyıldaki Para Düzeni ve Dış Borçlanma

1760?ların sonlarından itibaren,savaşların sıklaşması ve büyüyen orduların masraflarının artması nedeniyle,mali bunalım süreklilik kazanmıştır.Devlet,bütçe açıklarını kapatabilmek için bir yandan Galata bankerleri olarak adlandırılan büyük sarraflardan faizle borç alıyor, öte yandan da tedavüldeki sikkelerin sık sık tağşişi yoluyla ek gelir sağlamaya çalışıyordu.İşte bu nedenle,1789 ile 1844 yılları arasında Osmanlı ekonomisinin tarihinin en hızlı enflasyonunu yaşadığına,bu 55 yıllık dönemde genel fiyat düzeyinin 10-15 kat arttığına tanık olunmuştur.
İşte bu koşullarda ek gelir sağlamak amacıyla piyasaya sürülen kağıt paralar,varolan iktisadi ve mali sorunları daha da ağırlaştırmıştır.Kaime adı verilen ilk kağıt paralar 1840 yılında tedavüle çıkarıldı.Bu paralar aynı zamanda yılda yüzde 8 faiz getiriyorlardı.Osmanlı Bankası?nın kurulmasından sonra ülke içindeki kağıt para basma ayrıcalığı devlet tarafından bu kuruluşa bırakılmış ve Osmanlı Bankası Birinci Dünya Savaşı yıllarına kadar sınırlı miktarlarda kağıt parayı dolaşıma çıkarmıştır.
Sık sık uygulanan tağşişler ve onları izleyen enflasyon dalgaları,toplumsal ve siyasal bunalımlara yol açıyordu.İmparatorluğun değişik yörelerindeki kur dalgalanmaları dış ticareti de olumsuz etkilemekteydi.Bu koşullarda devlet önemli bir girişimde bulundu.1844 yılında Tashih-i Ayar ya da Tashih-i Sikke olarak adlandırılan bir işlemle,madeni para sistemi yeniden düzenlendi.Yeni altın liralar 6,6 gram saf altın içeriyordu.Bu tarihten sonra devlet tağşiş girişimlerini durdurmuş ve Birinci Dünya Savaşı?na kadar madeni paraların dış kur değeri 1,10 Osmanlı lirası = 1 İngiliz sterlini düzeyinde değişmeden kalmıştır.
1840?lardan itibaren Avrupalı sermayedarlar ve Avrupa devletlerinin temsilcileri,mali sorunlara çözüm olarak dış borçlanmaya girişilmesi konusunda merkezi bürokrasiye baskı yapmaya başlamışlardı.Osmanlı Devleti?nin Avrupa para piyasalarında tahvil satarak borçlanmaya başlaması Avrupa sermayesinin çeşitli kesimlerine yararlar sağlayacaktı.İlk dış borçlar 1840?lı yıllarda Galata bankerleri aracılığıyla ve kısa vadeli olarak Fransız bankalarından sağlandı.Kırım Savaşı?nın gerektirdiği yeni harcamalar ve gelir-gider dengesinde yarattığı büyük açık, Avrupa para piyasalarında borçlanma sürecini başlattı.

ibid., s.186.

Osmanlı Devleti?nin uzun vadeli borç tahvilleri Londra,Paris,Viyana ve Frankfurt gibi borsalarda satışa çıkarıldı.1854-1876 yılları arası dönemde Osmanlı Devleti çok elverişsiz koşullarla,diğer ülkelerin ödediği faizlerden çok daha yüksek faizlerle ve büyük miktarlarda borç para aldı.Böylece kısa bir süre içinde Osmanlı Devleti varolan borçların anapara ve faiz ödemelerini karşılayabilmek için yeniden borç almak durumunda kaldı.Nitekim 1873 yılında yeni bir dünya bunalımının habercisi olan borsa krizleri Avrupa ve Amerika para piyasalarını etkisi altına alınca,Osmanlı Devleti?nin Avrupa para piyasalarında yeni fonlar bulması olanaksızlaştı.1875 sonbaharında Osmanlı Devleti borç ödemelerini yarı yarıya indirdiğini açıkladı;ertesi yıl tüm borç ödemelerini durdurdu.
1875 yılına gelindiğinde Osmanlı Devleti?nin dış borçları 200 milyon sterline ulaşıyordu. Anapara ve faiz ödemeleri ise yılda 11 milyon sterlin tutuyordu.Buna karşılık aynı yıllarda Osmanlı maliyesinin tüm gelirleri 18 milyon sterlin dolaylarındaydı.

IV.19. yüzyıl Osmanlı Toplumunda Şirketçilik ve Ticari Mevzuattaki Gelişmeler

Osmanlı hukukunda Tanzimat öncesi ortaklık ilişkileri şer?i hükümlere göre düzenlenmişti. Mecelle?de ?şirket-i mudaraba? diye anılan şirket türünde,malını ya da parasını ortaya koyan bir kimse,gücüyle çalışacak biriyle ortak olur,elde edilen ürün ya da kazanç,sözleşme gereğince ortaklar arasında pay edilirdi.Bu tür ortaklıklar arasında doğabilecek anlaşmazlıklar şer?i mahkemelere götürülürdü.
Tanzimat?la birlikte özel hukuk alanında ilk yayınlanan yasa 1850 tarihli Kanunname-i Ticaret?ti. Bu yasa büyük ölçüde 1807 Fransız Ticaret Kanunu?nun birinci ve ikinci bölümlerinin çevirisinden ibaretti.Yasanın kapsamına alınmayan ticari mevzuattaki eksiklikler sonradan çıkarılan ?zey?lerle tamamlanmıştı.

ibid., s.187-188.

ibid., s.188-189.

Zafer Toprak, Türkiye?de Milli İktisat (1908-1918), Yurt Yayınları, Ankara, 1982, s.37 (Toprak?ın referansıyla: Hüseyin Avni Şanda, ?Türkiye?de İlk Sermaye Şirketleri:1860-1918?, Yarı Müstemleke Oluş Tarihi / 1908 İşçi Hareketleri, Gözlem Yayınları, İstanbul, 1976, s.226-228.).

Kanunname-i Ticaret, 18 Ramazan 1266, Düstur, I.Tertip, 1.cilt, s.375.

Zafer Toprak, Loc.cit.
Kanunname-i Ticaret birçok yönden İslam hukukuyla bağdaşmıyordu.Özellikle faiz sorunu farklı açılardan ele alınıyor,İslam hukukunun yatsıdığı faiz Batı kökenli yeni yasada benimseniyordu.Öte yandan İslam hukuku adi ortaklıklar dışındaki ortaklık ilişkilerini geçersiz sayıyordu.
Kanunname-i Ticaret?in ardından,1861 yılında,yine Fransız mevzuatından yararlanılarak Usul-ü Muhakeme-i Ticaret Nizamnamesi başlığı altında ticaret yargılama usulü tüzüğü çıkarıldı. 1863 yılında Fransız mevzuatı yanısıra başka denizci ulusların yasalarından da esinlenerek Ticaret-i Bahriyye Kanunnamesi kabul edildi.
Tanzimat?la birlikte Batı ile olan ticari ilişkilerin gelişmesi,yargı alanında yabancı devletlerin baskılarını arttırmalarına neden olmuştu.Nitekim 1948 yılında Karma Ticaret Mahkemesi kuruldu.Mahkemenin 14 üyesinin yedisi Osmanlı uyruklu,diğer yedisi ise Osmanlı Devleti?nde ticaretle uğraşan yabancı uyruklu tüccarlardan oluşuyordu.Mahkeme reisi Ticaret Nazırı ya da onun vekiliydi.
Osmanlı Devleti?nin ilk anonim nitelikte şirketi Şirket-i Hayriyye?ydi.1849 yılında kurulan bu şirketin 30 Osmanlı lirası tutarında 2000 paya ayrılmış 60000 lira sermayesi vardı. Boğaz?da yolcu taşımak üzere kurulmuş olan şirket İngiltere?ye sipariş ettiği gemilerin her biri için 7000 Osmanlı lirası ödemişti.
Bu mevzuat ışığında,19.yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı topraklarında anonim şirketler faaliyete geçmeye başlamışlardı.Şirket-i Hayriyye?nin ardından,1856 yılında,her ikisinin de merkezi Londra?da olan Bank-ı Osmani ve Aydın-İzmir Demiryolu Şirket-i Osmaniyyesi kurulmuştu.
19.yüzyılda Osmanlı topraklarında faaliyette bulunan anonim şirketlerin büyük çoğunluğu imtiyazlı yabancı şirketlerdi.Bankacılık,sigortacılık,demiryolu,rıht ım,madencilik,elektrik,su, havagazı,tramvay,tünel vb. hizmetlere yönelik bu şirketler genellikle Londra ve Paris gibi Avrupa başkentlerinden yönetiliyordu.İkinci Meşrutiyet?e değin,Şirket-i Hayriyye ve Zıraat Bankası dışında,yabancı sermayeye başvurmaksızın kurulmuş Osmanlı anonim şirketi hemen

ibid., s.38 (Toprak?ın ref.: Coşkun Üçok ve Ahmet Mumcu, Türk Hukuk Tarihi, Hukuk Fakültesi Yayınları, Ankara, Ankara, 1979, s.329.).

Usul-i Muhakeme-i Ticaret Nizamnamesi ?10 Rebiül Ahir 1278-, Düstur, I.Tertip, 1.cilt, s.780.

Ticaret-i Bahriyye Kanunnamesi ?6 Rebiül Evvel 1280-, Düstur, I.Tertip, 1.cilt, s.466.

Zafer Toprak, Op.cit, s.39.

ibid. (Toprak?ın ref.: Abdul?ahad Nuri, Türkiye Seyr-i Sefain İdaresi Tarihçesi, Ahmet İhsan Matbaası, İstanbul, 1926.)

ibid., s.40.
B.Osmanlı Devleti?nde 19. yüzyıldan İtibaren Kurulan Bankalar ve Diğer Kredi Kurumları

I.Osmanlı Devleti?nde Bankacılıktaki Gecikme


Karlofça Antlaşması?nın sebep olduğu askeri yenilginin başılca sebebi,teknolojik üstünlüğü rakiplerine kaptırmış olan Osmanlı Devleti?nin para yaratma gücünü rakipleri kadar arttıracak bir banka sistemine kavuşamamış olmasıdır.
Osmanlı Devleti?nin mali yapısı,sistemi Karlofça Savaşı arifesinde altın,gümüş ve bakır paraların birlikte oluşturdukları ve zaman zaman bunlar arasındaki metal nisbi fiyatlarının değişmesi ile ortaya çıkan ve piyasaları altüst eden değer farklılaşmaları,devlet gücüyle bir müddet için de olsa iç pazarlarda çıkan kargaşaları önlemeye yetiyordu.Özellikle artık savaş araç ve gereçleri dahil,buğdaya kadar birçok malı ithal etmek zorunda kalan Osmanlı Devleti, dış ülkelere giden altın stokunun içeride para darlığı yaratmaması için altın sikkelerin ve hatta gümüş paraların ayar ve ağırlığını düşürüyordu.Gerçekte bu tür operasyon bir yönden de devlete varidat sağlıyordu,ama iç ve dış ticareti de allak bullak ediyordu.Altının,gümüşün ve hatta çuvallara doldurularak için devlet zaman zaman çok güç durumlara giriyor ve tarihte görülmemiş hukuk dışı olaylara başvurmak zorunda kalıyordu.Örneğin;son yıllarda büyük servetler yapan kişiler saptanarak yakalanıyor ve bir ?hıyaneti vataniye? suçu uydurularak idam edilip,şeriata uygun olarak da vatana ihanet eden bu kişinin malları tamamen devlete kalıyordu.Bu tür olaylar ise servetlerin gizli kalmasına yol açıyor ve ekonomiye faydalı hale gelmesini önlüyordu.
Merkantilizm,Avrupa?yı çıkmaza sürüklemiş olmasına rağmen,eğitim başta olmak üzere tüm devlet faaliyetlerinin bir amaca yönelik olarak düzenlenmesini sağlamıştı.Bireysel mallar yanında ortak malların,başka bir deyimle altyapıların üretilmesinde ve düzenlenmesinde devletin mali ve siyasi gücü kullanılmıştı.

ibid.

Haydar Kazgan, Op.cit., s.13-14.
3 ibid., s.14-15.
Devlet katında bunlar sürerken, buhar makinesinin keşfiyle çok sayıda işçi çalıştırarak
başta tekstil olmak üzere çeşitli tüketim mallarını üreten sanayiler yanında bunların kullandıkları alet,makine ve araç-gereçleri toplu olarak üreten sanayi firmaları da ortaya çıkmıştır.Bütün bu gelişmeler para,finansman talebini büyük ölçüde arttırmıştır.Bu sebeple devletlerin görevi arasına para ile ilgili meseleleri de düzenlemek de girmiştir.18.yüzyılın başından itibaren özellikle büyük sanayi işletmelerinin haftalık ve günlük ihtiyaçlarına cevap verecek bir banka sisteminin kurulması gerekiyordu.Bu sorun,Napolyon savaşlarının hemen sonrasında merkez bankalarının kurulması ile halledilmeye çalışılmıştır.

II.Osmanlı Devleti?nin Merkez Bankası İhtiyacı

19.yüzyıl ortalarında Avrupa?nın iki güçlü sanayi ülkesi,İngiltere ve Fransa,devletin güçlü merkez bankalarına rağmen,zaman zaman,özellikle ithalatın özelliği ve Osmanlı İmparatorluğu?na bu ülkelerden yapılan ihracatın finansmanına reeskont işlemleriyle dolayısıyla çok zorlu günler yaşamışlardır.Bu sebeple,merkez bankaları kendilerini kurtarmak için ihracatı teşvik etmek zorundaydılar.Onları ancak ihracat ile sağlanan altınlar,kasalarında yığılan çeşitli tüccar senetlerinden kurtarabilirdi.Oysa Osmanlı ihracatında,pek de bekleneni elde edemiyorlardı.
Açıldığı günden itibaren en önemli ve en kazançlı faaliyeti tüccar senetlerinin İngiliz ve Fransız merkez bankalarında iskonto edilmesi için aracılık olan Banque de Turquie de bu durumda çıkmaz bir yola girmiş oluyordu.23 Kasım 1861 tarihli Journal de Constantinople?da çıkan bir inceleme yazısında,Fransız Merkez Bankası?nda yapılan reform ve yeni politika arayışlarından söz edilirken,bu banka için Akdeniz ve Orta Doğu ticaretinin önemi de vurgulanıyordu.Buna göre,Osmanlı İmparatorluğu?ndan alınan mallardan fazlasını aynı ülkeye satmak da tıpkı bunun tersi gibi büyük tehlikeler arz etmekteydi.Örneğin,Fransız Merkez Bankası?na muhatap olabilecek bir Türk Merkez Bankası kurulamadığı müddetçe, bu tehlike devam edecekti.Örneğin,Cezayir?de olduğu gibi,Fransa bu Akdeniz ülkesinden aldığı buğday,yün ve pamuk karşılığı mal,yani sanayi ürünleri satamadığı takdirde,ithalatı altın ve has gümüş parayla ödemek zorunda kalacaktı.

ibid., s.16-17.

ibid., s.75-76.

ibid., s.76-78.
Osmanlı İmaparatorluğu için ise durum,tersine bir gelişme göstermişti.1839 yılındaki Ticaret Antlaşması?ndan sonra Fransa?nın bu ülkeye ihracatı,ithalatının iki mislini aşmıştı.Bu farkı, Osmanlılar altın,has gümüş ya da altına tam anlamıyla çevrilebilen banka,tüccar ve banker kağıtları ile ödeyemediklerinden,ihracatçı Fransız tüccarları ellerindeki remiz ve tretleri iskonto ettirmek üzere bankanın kapısına yığılıyorlardı.
Osmanlı Devleti?nin iç borçları,bu arada iç borçlarının en önemlileri olan kaimeler ve ayarı düşük beşlik gümüş paralar ve çeşitli adlarla çıkarılan iç borç tahvilleri toplamının önemli bir kısmı,özellikle Fransız tücaarlarının ve Merkez Bankası?nın elinde kalmıştı.Böyle bir duruma çare olmak yeni bir dış istikraz kadar,içeride Avrupa merkez bankalarının bir uydusu,bir şubesi gibi çalışacak bir Osmanlı Merkez Bankası arayışlarına gidilmişti.İşte tasfiye sürecine giren Banque de Turquie?nin böyle bir banka olması gerekiyordu.
Fransa ve İngiltere?nin,hatta Almanya?nın Osmanlı ülkesinde bir merkez bankası kurulmasını istemeleri aslında,kendi merkez bankalarının riskini azaltmak kadar,bu memleketin ithalat ve ihracatının kendi ulusal çıkarlarına uygun bir şekilde yürümesini sağlamak isteğine dayanıyordu.Daha açık bir ifadeyle,bu ülkeye ithalatlarının üstünde ihracat yapmak istiyorlardı.Bu durumda ortaya çıkacak Osmanlı tediye açığını da kendi kontrolleri altında olacak bir Osmanlı Merkez Bankası?nın reeskont,remiz ve tret operasyonlarıyla çözmeyi,bakiyeleri konsolide edilmiş dış borçlar haline getirmeyi planlıyorlardı.
Bu arada,İngiltere hükümeti,yeni padişah Abdülaziz?in özellikle dış ticarete,serbestliğe devam ve Osmanlı Devleti?nin gelir kaynaklarını değerlendirme konusundaki yeni politikasını oluşturmaya yardım amacıyla İstanbul?a Foster ve Hobart adlarında iki uzman maliyecisini göndermişti.Foster ve Hobart?ın raporları Avrupa finans çevrelerini rahatlatmıştı.Hele aynı günlerde Avrupa ülkeleriyle yapılan yeni ticaret antlaşmasıyla transit mallar için gümrük resminin sıfırlanması,Orta Doğu ve özellikle Karadeniz ticareti için yeni ufuklar açılacağını müjdeliyordu.Bunun üzerine Batılı çevreler,ellerindeki kaimeleri ve kaime ile ödenecek çeşitli senetleri tasfiye etmek üzere Osmanlı ülkesine yeni bir dış kredi verme hazırlıklarına girişmişlerdir.

ibid., s.78.

ibid., s.78-79.

ibid., s.79.

ibid., s.79.
III.Tanzimat sonrası kurulan bankalar ve diğer kredi kurumları
Tanzimat?a kadar Osmanlı Devleti?nde bugünkü anlamda banka yoktu.Ancak,banka işlevi gören sarraf ve poliçecilere ülkenin dört bir yanında rastlanıyordu.İstanbul?un fethinden sonra hemen her padişah zamanında Osmanlı parasının birkaç vezin ve ayarı düşürülür,eski paralar piyasadan çekilmediğinden ülkede birkaç tür sikke tedavül görürdü.Bu nedenle sarraflık,diğer bir deyişle değişik tür paraları bir diğerine dönüştürmek ve para bozmakla uğraşan esnaf,çok eski zamandan beri Osmanlı topraklarında faaliyet alanı bulmuştu.
Osmanlı topraklarında ilk banka işlemlerine Levantenler girişmiş,sarraflık yüzyıllarca bu kesimin denetiminde yürütülmüştü.Düyun-u Umumiyye?nin kuruluşuna değin,özellikle Osmanlı Bankası?nın faaliyete geçişinden önce,mali tarihimizde önemli bir yeri olan Galata bankerlerinin çoğunluğu Levantenler?di.
Sarraflar giderek devletin mali işlerini de yürütmeye başlamış,bir ölçüde devlet bankası işlevini üstlenmişlerdi.Örneğin,III. Mustafa döneminden itibaren Hazine-i Hassa ve Darphane sarraflığı Ermeni Duzoloğulları?na verilmiş ve yüzyılı aşkın bir süre bu ailenin elinde kalmıştı.
Tanzimat?la birlikte Osmanlı yönetimi artan giderlerini karşılamak üzere kağıt para (kavaim-i nakdiyye-i muteberre) çıkarmak zorunda kalmış,ancak gelişigüzel basılan bu paralar kısa sürede değer yitirmiş ve Osmanlı lirasının yabancı paralar karşısında kayba uğramasına neden olmuştu.
Yukarıda bahsedilen para reformundan (tashih-i ayar) sonra kambiyo işlemlerinin yürütülmesinin devredildiği iki Galata bankeriyle ertesi yıl sözleşme yenilenirken,bankerler girişimlerine Bank-ı Dersaadet (Banque de Constantinople) adını vermiş ve böylece Osmanlı topraklarında resmen banka adını taşıyan ilk kuruluş doğmuştu. Ancak 1848 devrimleri

1 ibid., s.132.

2 ibid., s.133.

3 ibid., s.134.

İstanbul piyasasını da etkilemiş ve banka 1852 yılında tasfiye edilmişti.
Bank-ı Dersaadet?in tasfiyesi ertesi,1853?te The Ottoman Bank,1855?te The British and Oriental Bank of Constantinople,1856?da da The Imperial Bank önerileri Babıali?ye sunulmuştu.Geniş ayrıcalık isteminde bulunan bu projeler geri çevrilmiş,en sonunda, İngilizler?in ticari amaçlı bir banka kurma girişimi Babıali?nin onayını almıştı.
Başlangıçta ödeme ve iskonto işlemleri görecek bir ticaret bankası olarak kurulan Bank-ı Osmani,daha sonra devlet bankasına dönüştürülecek ve Bank-ı Osmani Şahane (Osmanlı Bankası) adını alacaktı.Bank-ı Osmani İzmir,Selanik ve Beyrut?da da şube açmış,ticari işlemleri yanısıra Hazine?ya avans vermiş,dış borç akitlerinde aracılık etmişti.
Tanzimat?la birlikte giderek karmaşık bir nitelik kazanan Osmanlı maliyesine ve para sistemine çeki-düzen vermeyi amaçlayan Babıali,Avrupa?dakilere benzer bir devlet bankası kurmayı kararlaştırmıştı.Önce yerli sermayeyle bu işe çözüm bulmayı deneyen Osmanlı hükümeti,on yıllık bir çabadan sonra bunun olanaksızlığını görmüş,çıkar yolu Avrupa sermayesine başvurmakta bulmuştu.Nitekim,1863 yılında Bank-ı Osmani?ye Fransız sermayesi katılarak İngiliz-Fransız sermayesi ortaklığında bir devlet bankası,o günkü adıyla Bank-ı Osmani Şahane kurulmuştu.
Önce ticaret bankası olarak kurulan,kısa sürede devlet bankasına dönüşen Osmanlı Bankası geniş yetkilerle donatılmıştı,Osmanlı topraklarında banknot ihraç ayrıcalığı da bu bankaya verilmişti.Nitekim,1875 sözleşmesi,hissedarlar genel kuruluna sunulurken,bankaya tanınan ayrıcalıkların dünyada benzeri olmadığı övgüyle belirtilmişti.
Düyun-u Umumiyye-i Osmaniyye?nin ilk şekli olan Varidat-ı Sitte İdaresi (1879-1880) Osmanlı Bankası?nın önderliğinde kurulmuştu.Düyun-u Umumiyye?nin kendisi,varlığını kısmen Osmanlı Bankası?na borçluydu.Osmanlı Bankası,Düyun-u Umumiyye ile birlikte ?devlet içerisinde devlet? görünümündeydi.Osmanlı Maliyesi Osmanlı Bankası ve Düyun-u Umumiyye?ye danışmadan iş göremiyor,bu kuruluşlar ise Londra ve Paris?teki idare meclislerinin sözünden çıkmıyorlardı.

ibid., s.134 (Toprak?ın ref.: A. du Velay, Essai sur l?histoire financiere de la Turquie, Arthur Rousseau (Editeur), Paris, 1903, s.126-129.).

ibid., s.135.

ibid.

ibid.

ibid., s.136.

ibid., s.137.

olmuştu.İttihat ve Terakki Fırkası mebusan grubu,bu ?emr-i milliye iştirakı? görev bilmiş, İttihatçı mebusların banka sermayesine kişisel katkıları yanısıra,partinin meclis grubu kasasındaki parayı da pay senetlerine yatırmıştı.
11 Mart 1917 günü kesin olarak kurulan İtibar-ı Milli Bankası?nın ana sözleşmesindeki pay senetlerinin isme yazılı olacağı belirtiliyor,ancak Osmanlı uyruklarının bankaya hissedar olabilecekleri kaydediliyordu.Öte yandan,Osmanlı Devleti?nde ilk kez Türkçe pay senedi düzenleniyor,bankanın her türlü işlemlerinde ve kayıtlarında Türkçe kullanılması zorunluluğu getiriliyordu.
Osmanlı İtibar-ı Milli Bankası,her türlü banka işlemi yanısıra,demiryolu,yol,geçit,kanal, liman,bataklık kurutma ve arazi sulama gibi bayındırlık işlerine girişecek,tarım,ticaret ve sanayi?i geliştirmeye yönelik ?milli? şirketlerin sermayesine katılacak ya da başka bir suretle yardımda bulunacaktı.Son olarak,İtibar-ı Milli Bankası,Osmanlı Bankası?nın hukukunu ihlal etmeksizin,devlete ait mali işleri yürütecek,halkın her türlü para,esham,tahvil ve pay senedini kasalarında saklayacaktı.

(Visited 19 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 06.06.2008 tarihinde Esesli tarafından, Yakın Dönem Türkiye Tarihi bölümünde paylaşılmıştır ve 1660 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 1 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türk Bankacılık Tarihi orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleGeleneksel Mahya Sanatı Nedir? | Mahya Ve Mahyacılık Nedir? DiÄŸer Müslüman Ãœlkelerde Olmayan, Türklere Mahsus Örf, Adet Ve Kültürü Sonraki MakaleTürkler'de Çay Kültürü | Çay Destanları - Ä°lahilerde Ve Türkülerde Çay

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz