Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Osmanlı’da Ulaşım Ve Saltanat Kayıkları


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 09.07.2008 tarihinde Esesli tarafından, Büyük Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu bölümünde paylaşılmıştır ve 336 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Osmanlı’da Ulaşım Ve Saltanat Kayıkları

Ulaşım kayıkları

İstanbul kayıkları ölçüleri, şekilleri ve tezyinatları itibarile diğer Akdeniz teknelerinden ayrı bir hususiyet taşırlardı. Kayıklar Haliç ve Boğaziçi güzelliklerini seyredebilecek bir endazede yapılmışlardı. Süslerini nakışlar ve oymalar teşkil ederdi. Renkleri Türk kırmızısı, yeşil son devirlerde beyaz ve vernik sürülmüş tahtadan açık, koyu sarı idi. Vernikli piyadelerin kenarlarına 1-2 sıra koyu lacivert, mor, siyah, yeşil veya som yaldızdan şeritler çekilirdi.


Kayıklar gördükleri hizmetlere göre kırlangıç, preme, Pazar kayığı, piyade, mumhane sandalı, ateş kayığı, yangın kayığı, alet kayığı, safra kayığı, mezbele kayığı gibi isimler alıyordu.

Saray ve devlet ricaline aid kayıklar tersanede yapılırdı. Bu resmi vasıtalar makama mahsustu ve binilmeyen günlerde kayıkhanelerde dururdu. Paşaların kayıkları, yalılarının kayıkhanelerine çekilirdi.

Her sene yeniden yapılan veya tamirlerden geçirilen kayıklar devlet bütçesine büyük bir yük teşkil ediyordu. İnşaaları en ala kumaşlardan tefrişleri, Nakkaşhanede elvan boyalarla yapılan yaldızları pahalıya mal olurdu.


O devirlerde İstanbulda kayıkçılık mühim bir sanattı. Piyadelere ince endazeyi veren ustalar, maharetli nakkaşlar, yaldızcılar ve kürekçiler vardı.

En muhteşem kayıklar saraya aid olanlardı. Bunlar padişaha, valide sultana, hükümdar mahiyetindekilere ve harem takımına mahsus muhtelif büyüklükte teknelerdi.

Devlet ve ilmiye ricalininde rütbelerine, sınıflarına göre ayrı ayrı kürek adedinde kayıkları olurdu. İki çifte, üç çifte, dört çifte, beş çiftelere binmek bir teşrifat meselesiydi.

Padişahlar köşklü saltanat kayıklarına, ya da köşksüz yedi, beş, dört çiftelere binerlerdi. Bunlardan bazılarına tebdil kayığı denir ve bunlara binildiği vakit merasim yapılmazdı.

Bilhassa donanmaya giderken (filikalara süvar) olurlardı. Filikaların kürekleri bahriye neferlerinden seçilirdi. Bunlar ayrı bir kıyafet taşırlardı.

Padişahların deniz seferlerine iştirakte bindikleri teknelere (baştarde) derlerdi. 15. Asırda bu kadırgalar Sultan Beyazıd köşkü yanındakitersanede yapılırdı. 1585 senesine kadar padişahların burada binmelerine mahsus yaptırdıkları teknelere (yeşil kadırga) ismi verilmişti.

Bu kadırgaların bilhassa oturulan köşkü çok müzeyyen olurdu. Devrin en usta sanatkarları bu kayık tahtının tezyininde çalışırlardı.


18. asırda kayık köşklerinin direkleri ve baş tarafındaki kartallar gümüşten yapılırken 19. Asırda altın yaldızlı tahtadan imal edilmeye başlanmıştı.

II. Mahmud 1832 yılında kayıkların şeklinde değişiklik yaptırmış ve bugün muhafaza edilen şekil ve endazedeki kayıklar tipinde tekneler inşa ettirmişti.

19. asırda Osmanlı hükümdarlarının saltanat kayıkları 13 çifte köşklü ve kuşluydu. Valide sultanların kayıklarıda muhteşemdi. Köşklü ve köşksüz kayıkları mevcuttu.

Sarayda haremin en nüfuzlu kadın siması olan ve büyük bir rütbe sahibi bulunan hazinedar ustaya(devletlu, ismetlu) denilir ve kendilerine bir beş veya iki de üç çifte kayık tahsis edilirdi.

Padişah kızları ve kadınlarıda beşer çifte kayığa binerlerdi. Şehzadelerin beşer, dörder çifte kayıkları olur, mahiyetindekilere mahsus kayıklarda bulunurdu.

Abdülmecid ve Abdülaziz devirlerinde şehzadelerin müteaddid çifte kayıkları, kikleri ve filikaları vardı. Sultan aziz, veliaht murad efendiye süreyya vapurunu ihsan etmişti. Şehzadeler arasında yalnız veliaht bu vapurla gezintiler yapardı.

Saray kadınlarının bindiği kayıklar kırlangıç adını alırdı. Bunlar hafif yelkenli ve seri yollu teknelerdi.

1823 senesinde padişahın Hazinedar Ağasının 11 oturak sandalı ve yedi çifte piyadesi vardı. Baş mirahur yedi çifteye, ikinci mirahur beş çifteye binerlerdi. Çuhadar ağa ile Bebablar büyük kethudasınada yedişer çifte kayıklar tahsis olunmuştu.

Darüsseade ağalarının bir beş ve üç tanede üç çifte kayıkları mevcuttu. Kaptan paşalar kara kancabaş, yeşil kancabaş denilen yedi çifte kayıklara süvar olurlardı. Karadeniz boğazı Nazırı Devletlülere mahsus teknelere (kabanarin) denilir ve bunlar beş çifte kürekle çekilirdi.

Donanmada bugünkü motorların, eski istimbotların yerinde filikalar vardı. 1795`te tersanede bulunan frenk mimarlar, kaptan paşaya kendi tarzlarında yeni bir filika inşa etmişler ve bu tekne çok beğenilmişti.

Bu vasıtalarda bahriye erleri büyük bir maharetle kürek çekerlerdi. Bu intizam ticaret gemileri filikalarında görülmez. Muntazam kürek çekmeleri için daima emirler çıkarılırdı.

Kayık sandal tipleri zamanla değişiyor, bu teknelere yeni ilaveler yapılıyordu. 1873`de dağıstanlı Yusuf efendi çarhlı bir kayık inşa etmiş ve bunun köPage Rankingüler arasında işlemeisne müsaade istemişti.

Sonraları makinalı kayıklar bir hayli ilerledi. 1881`de sünger avcılığında bu tip kayıklar kullanılmaya başladı. O tarihlerde devlet sünger ve balık avcıları hakkında tedbirler alıyordu. Bilhassa marmarada ecnebilerin (pranga denilen yirmibeşer tonilatoluk güverteli kayıklarla ve yelken açarak) dolaşıp balık tutmaları men ediliyordu.

Kayıkların, filikaların kürekçileride devir devir muhtelif elbiseler giyerlerdi. 1795`de tersanedki bu kayıkçılara eskisi gibi (siyah aba, beyaz aba, beyaz keçe) veriliyordu.

19. asrın ikinci yarısında saray kayıkçıları kışları çuha şalvar, perdahlı galoş, çuha setre, balıkesir abasından başlıklı yağmurluk ve yazları patiskadan şalvar, kolları geniş bürümcek gömlek, kırmızı, kahverengi veya mavi sırmalı cepken giyerlerdi.
Pazar kayıkları

İstanbulun fethinden bir müddet sonra şehirle, sahil köyleri arasında mutazam kayık seferleri tesis edilmiş ve bu seferler hakkında muhtelif devirlerde nizamlar konulmuştu.

1677 senesinde Marmara, Haliç ve Boğaziçinde 17 kayıkçı iskelesi vardı. Bu iskelelere bağlı kayıkların mecmuu 1458 adetti.

Haliç ve Boğaziçindeki kayıkçıların Türk olmasına mukabil Kumkapı, Yenikapı, Samatya gibi iskelelere bağlı kayıkçıların çoğunu Rumlar teşkil ediyordu.

İstanbul kayıkçıları her sene 110 nefer kürekçi verirlerdi. Bu kürekçileri, kayıkçıların kethüdası, yiğitbaşıları ve ihtiyarları seçerdi. İstanbul sularında hususi binek vasıtası olan piyade ve sandallardan sonra halkı taşıyan ve eşya nakleden kayıklar muhtelif isimler alırlardı. Pazar kayıkları, mumhane sandalları, at kayığı, ateş kayığı, mavna, çektirme, preme ve kuritalardır.

17. asırda İstanbul kıyıları arasındaki münakale premelerle yapılıyordu. Premeler iki, dört ve altı kürekli olurlardı. Yelkende kullanılırdı.

Genç kadınların erkeklerle premelere binmemeleri hususunda da premeciler kethüdasına (şer-i şerife mualif taze avratlar levend tayfasile premeye girip gezmekten hazer edesen) diye hüküm gönderiliyordu.

İstanbulun toplu insan deniz vasıtaları Pazar kayıkları oldu. İskeleler arasında insan ve eşya nakleden kayıkların herbiri 50-60 kişi taşırdı. Ve günde birer ikişer nöbet sefer yaparlardı.

Pazar kayıkları üç, dört çifte olur, her küreği ayakta olmak üzere bir adam çekerdi. Bazı şahıslar, iskelelere Pazar kayıkları vakfederlerdi. Boğaziçi iskelelerinden bir çoğunda bu şekilde vakfedilmiş Pazar kayıkları çalışırdı.

Kavak iskelesinde sultan Mecid`in Yeniköyde Çavuş zade Elhaç Mustafa Efendinin, Beykozda Cezayirli Ahmed Paşanın, Bebekte Şeyhülislam Çelebi zade İsmail Asım Efendinin, Kanlıcadan İskender Paşanın vakfettikleri Pazar kayıkları vardı. Boğaziçinin Mirgün, Beylerbeyi, Kuzguncuk, Üsküdar, Beşiktaş, Ortaköy, Arnavutköy, İskelelerinde I. Abdulhamidin vakfından pazar kayıkları çalışırdı.

1806 senesinde I. Abdulhamid vakfından olan 10 Pazar kayığının inşasına 28 bin 591, 5 kuruş sarfedilmişti.

Pazar kayıkları içlerinde oturmak için birer kilim bulunur ve yolcuların su içmelerine mahsus maşrapalar bulunurdu. Pazar kayıkları için ayrıca köylerde kayıkhaneler ve iskeleler yapılırdı.

1826 senesinde Üsküdarda büyük iskele ve Balaban iskelelerinde 3, Ortaköyde 2, İstavrozda, Hasköyde, Balatta birer Pazar kayığı çalışıyordu. Diğer iskelelerinde kalabalığına göre muhtelif adette kayıkları vardı.

1841 senesinde bir Pazar kayığı ayda 300 kuruş kadar irat getirir ve bütün takım ile beraber 12000 kuruşa satılabilirdi. Halkı ve eşyasını taşıyan bu kayıklarda saray içinde yapılır. Saray mızıkası,göçlerde bazı eşya ve hassa atları bu kayıklarla taşınırdı.

Boğaziçinde sert havalarda bazı Pazar kayığı kazalaırna tesadüf edilirdi. 1843 tarihli bir gazete böyle bir kazayı haber vermektedir: (fırtınalı geçen Perşembe günü Beykozdan İstanbula müşteri ile dolu bir Pazar kayığı, gelirken fırtına sebebile Sarayburnu açığında su fıçıları ile yüklü olan bir kayığa çatıp Pazar kayığı içindeki 3 hatunun suya düştüğü zatı şahane tarafından görülmüş ve derhal tahlis kayığı gidip çıkarmış ve Saray-ı Mülükaneye götürülüp hamama vas ve herbirine birer takım libas ve atiyeler ihsan edilmişti.)

Boğaziçi ile Haliçte işlemek üzere Evkaf Nezaretinin muhtelif iskelelerde yaptırdığı Pazar kayıkları çoğalınca bunların idaresi 1837 senesinde Evkafta 750 kuruş maaşla bir kayıkçılar kitabetine bağlanmış ve 10 yerdede kayıkçılar kethüdası kurulmuştu.

Şirket-i Hayriyenin tesisinden sonra da Pazar kayıkları faaliyetine devam etmişti. Vapurlardan daha ucuza insan ve eşya taşıyan bu kayıklara fakir halkın rabeti eksilmemişti.

(o zamanlar Boğaziçinin her köyünde bulunan Pazar kayıkları fakir ahalinin işine yaradığından köyün o vakitki tabirile eşrafının himayeleri altında olmasıda Boğaziçi ananelerinden biriydi. Mehtabı tertib eden kimsenin saz takımı için kendi bulunduğu köydeki Pazar kayığını kiralamasıda bu anane iktizasındandı

Saltanat kayıkları

İstanbulun fethinden sonra Boğaziçi ve Marmara sularında Osmanlı hükümdarlarının bindikleri tenezzüh teknelerine (saltanat kayığı) denilmişti. Deniz yoluile sefere çıkan hükümdarlar büyük denizlere dayanıklı ve diğer donanma gemilerinden süslü baştardelere rakip olurlardı.

Gemi inşa sanatımızın pek muvaffakiyetli örneği olan saltanat kayıklarında güzellik ve ihtişam en sade bir üslupla ifade edilmişti. Köşklü, kuşlu gibi isimlerler anılan saltanat kayıklarına muhtelif boyda olanları vardı. 13 çifte kürekle hareket ederler 31-32 metre uzunluğunda, 2, 35 metre genişliğinde ve 3, 10 metre yüksekliğinde inşa edilirdi.

Saltanat kayıklarının kıç tarafında hükümdarların oturmasına mahsus köşk bulunur, başları uzun ya da kıvrık olurdu. Kıç ve baş tezyinatını üzerleri altın yaldızlı oymalar teşkil ederdi. Baş taraflarında tahtadan yahud gümüşten yapılmış kartallar ve deniz kuşları bulunurdu. Kayıklara çekilen fenerlerde gümüşten mamüldü.

16. asrın ilk yarısında akyıklara yapılan köşkler teknenin kıçından biraz daha başa doğru orta kıt`ada bulunur. baş tarafla kıç arasında uzun ve yayvan bir şekilde inşa olunuyordu. Bu tip köşklerin pencerelerle kapalı olduğu görülmektedir.

Kıç tarafa doğru ve daha küçük olanlar yüksek bulunmaktadır. Bunların sadece üstleri örtülüdür. Yanları açık olup üst kenarlarına tenteler konulmuştur. Köşkün üstüne ve köşelerine filandiralar çekilmiştir. Bu kayıklar çift yelkenlidir. Kapalı köşklü olanları yelkenle beraber baş taraflarında üç çifte kürekleri bulunmaktadır. 16. Asrın sonlarında ve 17. Asırda kayık köşklerinin tezyinatı göz alıcı bir güzelliğe erişmiş, altın, gümüş, bağa, sedef ve kıymetli taşlar kullanılmıştır.

1585 yılında İstanbulu ziyaret eden İngiliz seyyah John Sanderson, padişahın kayığını şöyle anlatmaktadır: (bu kayıklar çok süslü ve görülmeye değerdi. Kıç, baştan başa fildişi abanoz denizaygırı dişindendir. Seksen tane seçme kürekçisi vardır. Her kürekte ikşer kişi bulunur. kürekçiler hep beyaz mintan ve kırmızı serpuş giyerlerdi. Padişahın yanına aldığı vükelası müstesna, maiyetindeki dilsizlerler cüceler daima başka bir kayıkta takip ederler)

III. Murad zamanında saltanat kayıklarının köşkleri çini ile tezyin olunuyordu. PadiÅŸahın iznik kadısına göderdiÄŸi fermanda (…hala hassai hümayunum için müceddeden bina olunmak fermanım olan kayığın kıçı zeyn olunmak için Ä°znikte 2300 kıta çini piruze renk küre lazım ve mühimdir…)

Evliya çelebi hünkar saltanat kayığını tarif ederken (kızıltegaç kayığının kıçında cevahir kubbe altında mücevher taht üzerinde sade cura, zurna ve çifte nara faslı ederek Haliçin tarafeynde olan kat kat yalıları baÄŸ ve bahçeleri, tersaneleri temaÅŸa ederek giderlerdi…) demektedir.

Geçen asırda saltanat kayıklarının tezyinatında avrupa tesirleri görülmeye başlanmıştı. II. Mahmudun ve haleflerinin kayıklarının köşkleri altın yaldızlarla süslü direkler üzerinde tutturulmuş zarif kubbeler halinde yapılırdı. Direklerin arasına ipekli kumaştan perdeler asılır, sedir bulunan köşk içine sonradan kanepeler konuldu.

19. asırda memleketimizde bulunmuş Amerikan elçisi, İstanbul kayıklarına hayran olmuş ve Osmanlı hükümdarlarının saltanat kayıklarile, Venedik doçlarının saltanat kayıklarını, Kleopatrayı Nil üstünde gezdiren süslü tekneyi mukayese ederek, üstünlüğü bizim kayıklarımıza vermişti.

(…Selimlerin, Muradların ve Mehmedlerin boÄŸazı geçiÅŸlerindeki ÅŸahane hal hiçbir saltanat kadırgasında yoktu. PadiÅŸahın kayığı bir yaldız ve parıltı kütlesiydi. GüneÅŸte büsbütün ışıldıyordu. Edalı iniÅŸ çıkışlarile suya vuran nefis pırıltıları adeta ruhlandırılmış ÅŸairane bir varlık halindeydi.)

Osmanlı hükümdarları, saltanay kayıklarile Ä°stanbul sularında merasimle tenezzühe çıkarlardı. III. Selim zamanında Ä°stanbulda bulunan bir yabancı sanatkar, hükümdarın saltanat kayığı ile boÄŸaziçine çıkışını şöyle nakletmektedir:(…sandalye namında altı büyük sandal mevkibi hümayuna yol açar, bunlara 150`ye varan hademerl biner, saÄŸ ve solunda giden iki sadalada haseki aÄŸalar rakip olurlar. Ellerinde tuttukları deÄŸneklerle vasıtalara emirler verirler.

Hademerlin sandallarından sonra (sarık sandalya) denilenbir sandal gelirki buna (destanı hümayunu) nakle memur olan kimse biner, sarık sandalyanın arkasında altı kayık yürür. Bu kayıkların herbirinde (mabeyinci) bulunur.

Padişaha mahsus olan kayıklar iki tanedir. İkisindede üç fenerli, som gümüşten parmaklıklarla çevrilmiş dört sütun üzerine oturtulmuş bir köşk vardır. Bu köşkler, uçları gayet mükellef sırma işlemeli ve ince, halis incilerle süslü fistonlardan müteşekkil saçaklı kırmızı çuhadan yapılmıştır.

Padişah bu kayıklardan birinde oturmuş, görünür. Köşkün haricinde bostancıbaşı bulunurki, dümen tutar. Köşkün içerisi som gümüşten biş parmaklıkla bölünmüştür burayı huzrda olan üç zat işgal ederler.

Hünkar kayığında bostancıların teşkil ettikleri iki sıradan her birinin ortasında iki (başçuhadar) bulunur, bunlardan biri bir iskemle tutarlarki, padişah karaya çıkışında ata binmek için buna basar. İkinci hünkar kayığıda fevkalade müzeyyendir. Baş ve kıçlarından tefrik olunur. Bu kayıkta padişahın kılıcın nakle memur olan silahtarağa bulunur. padişah dönüşünde arkadan gelen bu kayığa biner. Karadan denize her intikalinde kayık değiştirir.

Kafileye dahil olan diğer kayıklara harem ağaları binerler,bunların başında kızlarağası bulunur. ağa kayıkta gurur ve rehavetle yaslanarak oturur.

PadiÅŸahın geçtiÄŸini kızkulesinden atılan toplar ilan eyler,bu geçiÅŸ esnasında kulenin zemininde bostancılar dizilerek ve iki kat iÄŸilerek hükümdarı selamlar…

Hükümdarların kayıkları, tersanede inşa edilir, Sarayburnu kayıkhanesinde Dolmabahçede muhafaza edilirdi.

Hükümdarların köşklü saltanat kayıklarından madaa muhtelif kürek adedinde piyadeleri filikalarıda olurdu.

Bu kayıklardan köşksüz olanlarında yaz günleri üstü al canfes şemsiye kullanılırdı. Sultanların, saray kadınlarının, saray mensublarınında rütbelerine göre kürek adetleri bulunan piyadeleri bulunurdu.

Bugün deniz müzemizde gerek inşa tarzları, gerek devirleri ve taşıdıkları tarihi hatıralar bakımından dünyanın en güzel ve enteresan kayıkları mevcut bulunmaktadır.

Üzeri fildişi, bağa, gümüş, sedef tezyinatlı muhteşem köşk ile saltanat kadırgası dünyanın en muhteşem teknesidir. 19. Asırda Osmanlı hükümdarları köşklü saltanat kayıklarile, muhtelif tipteki piyadeleriyle deniz müzemiz dünyanın en zengin kayık koleksiyonuna maliktir

Kaynak:Sultan kayiklari.com

(Visited 4 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 09.07.2008 tarihinde Esesli tarafından, Büyük Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu bölümünde paylaşılmıştır ve 336 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 3 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Osmanlı\'da Ulaşım Ve Saltanat Kayıkları orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleOkul Hayatında ve Hayat Okulunda BaÅŸarı İçin Stratejiler | Sorular ve Cevaplar Sonraki Makale[Kulak Burun BoÄŸaz] Disfaji (Yutma Güçlüğü) | Belirtileri - Nedenleri - Tedavisi

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz