Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Lületaşı Nedir-Lületaşı’nın Efsanesi-Tarihçesi,Çeşitleri,Dünyada Lületaşı


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 21.05.2008 tarihinde Esesli tarafından, Dünya Coğrafyası | İcatlar ve Keşifler bölümünde paylaşılmıştır ve 1409 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları



LÜLETAŞI NEDİR?


Dünya rezervinin %’70’i Türkiye’de bulunan 5000 yıllık bir doğa harikası mineral.Yüzyıllardır dışarıya ihraç ettiğimiz,tanımadığımız ve kıymetini bilmediğimiz bir cevher.Usta ellerde yeniden hayat bulan bu gizemli taşı ne kadar tanıyoruz? İşte Avrupa ülkelerinde deniz köpüğü adıyla bilinen lületaşının öyküsü…
Lületaşı magnezyum ve silisyum esaslı ana kaya parçalarının yerin değişik derinliklerindeki başkalaşım katmanları içinde,hidrotermal etkilerle hidratlaşması sonucu meydana gelir.

Lületaşının bilimsel ismi sepiyolittir.sepiyolit 2 MgO,3 SiO2,2 H2O bileşiminde magnezyum silikat mineralidir.kuru iken suda yüzer.Sertliği 2-2,5, yoğunluğu 1-2gr/cm3 arasında değişmektedir.Nemli olduğunda kaygan görünümlü,çok ince taneli,kile benzer,kompakt ve beyaz krem renklidir.Lületaşının toprak içindeyken temizliğini,çıkarıldıktan sonra kolay işlenmesini gözenekli yapısının tuttuğu bu doğal nem sağlar.Doğrudan yada işlendikten sonra kurutulan lületaşı kaybettiği nem arasında hafifler ve önemli bir direnç kazanır.

Elektromikroskop çalışmaları sonucu iki türlü sepiyolite rastlanmıştır;Alfa ve Beta sepiyolit.Alfa sepiyolitb 4-5 mikron uzunluk ve 0,2 mikron kalınlıktaki lifsel sepiyolit,Beta sepiyolit ve daha az lifsel görünümlü,pulcuklar şeklindeki sepiyolittir.


Alfa sepiyolit katıdır;patates yumruları şeklindedir.Amorf haldedir.Elle kullanılan madeni kesicilerle işlenebilicek sertlikte ve homojendir.İşte bu tip sepiyolitler lületaşı olarak adlandırılır.

Beta sepiyolitte ise aynı ana kayadan kurtulan ve başka bir kaynaktan çıkan MgO,çok sığ bir bataklık ortamında yine magnezyum hidro-silikata dönüşerek çökeliyorsa,lületaşı gibi katı kütleler yerine tabakalı bir şekilde bulunur.Beta sepiyolitin diğer bir adıda sepiyolitik kildir.

Alfa sepiyolit olan lületşı bir yarı kıymetli taşken,beta sepiyolit olan sepiyolitik kil bir sanayi madenidir.
Sepiyolitik kilin kullanım alanları:kordiyerit bileşimli kaliteli seramik üretiminde,katalitik konvektörlerin üretiminde,korozyona dirençli oto boyası imalinde,bio reaktörlerde,özel kağıt yapımında,füze ve diğer uzay araçlarının yalıtımında,iyon değiştiriciliğinde,hafif yapı malzemesi imalinde parafinlerin ayrılmasının sağlanmasında ve ülsere karşı ilaç yapımında kullanılmaktadır.

Bu noktada sepiyolitik kilin önemi dikkat çekiyor.Sepiyolitik kile daha fazla önem vermek ve sepiyolitik kili araştırmak gereği ortaya çıkıyor.


LÜLETAŞININ EFSANESİ


Lületaşının bir de efsanesi vardır.

Efsaneye göre lületaşını ilk bulan ve bu taşın yer altı yolunu ilk ortaya çıkarının bir köstebek olduğu söylenir.Anlatılan efsane şöyledir:Bir gün genç bir çoban bölgenin Karatepe yöresindeki köylere gitmektedir.Genç çoban yorgun düşer,acıkır,oturur;azığını çıkarıp yemeğini yemeye başlar.O sırada,topraktaki bir delikten bir canlının aktaş toprakları yüzeye çıkarmaya çalıştığını görür.Çoban bir aktaşı eline alır,çakısıyla taşı yontmaya başlar.İlk çakı darbesiyle taş birdenbire ayın ondördü gibi güzel bir kız oluverir.Kız dile gelir ve “Ah insanoğlu bana kıymasıydın”diye bağırarak köstebeğin açtığı delikten içeri girip kaybolur.Delikanlı da kızın ardından başlar deliği eşelemeye.Günler geçer delikanlıdan haber alınamaz.Delikanlıyı arayan köylüler yerin yedi kat altında bu daracık kuyuda boğulmuş olarak bulurlar.Elinde sıkı sıkı tuttuğu ak taşları ile birlikte…. Avuçlarında sımsıkı tuttuğu bir parça lületaşı varmış. O günden beri her lületaşı parçasında, çobanın ölümüne sürüklendiği sevdanın izlerini görmüş köylüler.


Lületaşı işleyenler için bu efsanenin anlamı büyük. Lületaşını yedi kat yerin dibinden çıkaran köstebeği sanatlarının öncüsü ve pirleri olarak kabul ediyorlar.

Üzerinde asırlarca kanlı ve çok önemli savaşların cereyan ettiği Eskişehir’in bilinen târihi Hititlere dayanır. Hititler zamânında bu bölgeye “Masa” denirdi. Hititlerden sonra Frigyalalılar bölgeye hâkim oldular. Başkentleri Gordion (Polatlı civârı) bu bölgeye yakın olduğundan, krallığın önemli bir bölgesiydi. Eskişehir’in eski ismi “Dorylaion” olup, Frigyalılar zamânında Eretrialı Doryleos tarafından kurulmuştur. Frigyalılardan sonra Lidyalılar bölgeye hâkim olmuşlardır. M.Ö. 6. asırda Persler, Lidya Devletini yıkarak topraklarını istilâ etiler. M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralı İskender Persleri yenerek Anadolu’yu işgâl etti. Makedonya İmparatorluğu İskender’in ölümü üzerine komutanları arasında taksim edildi. Porsuk Çayının kuzeyinde Bitinya ve güneyinde Galatya krallıkları kuruldu. M.Ö. 1. asırda Roma İmparatorluğu bu bölgeyi ilhak etti.

M.S. 395 Roma İmparatorluğu ikiye bölününce, bütün Anadolu gibi bu bölge de Doğu Roma (Bizans) payına düştü. Bizans imparatorlarından bâzıları Eskişehir’de oturdular. Bizans’ın kuvvetli bir askerî üssü hâline geldi. Sâsânîler, İstanbul ve Üsküdar önlerine giderken buradan geçtiler. 708 senesinde Emevî kumandanı Abbâs İbnü’l-Velid Eskişehir’i fethetti. Abbâsîler devrinde ise Hasan ibni Kahtaba 778’de Eskişehir önlerine kadar geldi. Araplar Dorylaion’a “Durûlîye” dediler.

1071 Malazgirt Zaferinden az sonra Anadolu Fâtihi ve Anadolu’da Türkiye devletinin kurucusu Selçuklu Kutalmışoğlu Birinci Süleymân Şah’ın başkumandanlığı altındaki Türk orduları Eskişehir’i fethettiler. Birinci Haçlı Seferinin en büyük ve en kanlı meydan muhârebesi Eskişehir ovasındaki Porsuk civârında cereyân etmiştir. “Dorylaion” (Eskişehir) (Porsuk) Meydan Muhârebesi olarak târihe geçen bu savaşta, Kılıç Arslan emrindeki Türk ordusu, Haçlı ordusunu hezîmete uğrattı. Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhûriyetinin varoluşunun kökleri Alparslan’ın Malazgirt ve Kılıç Arslan’ın, Sultan Mes’ûd’un Eskişehir zaferlerine dayanır.

1175’te Bizans İmparatoru Manuel Kommenos Eskişehir’i işgâl etti. Ertesi sene Birinci Mes’ûd’un oğlu İkinci Kılıç Arslan, Bizans imparatorunu Miryakefalon (Karamukbeli) Meydan Muhârebesinde yenerek Eskişehir’i geri aldı. On üçüncü asır başlarında Eskişehir Bizans sınırında bir “uç” olarak bulunuyordu. Ertuğrul Gâzi ve oğlu Osman Gâzi uç beyi idiler. 1289’da Eskişehir-Bilecik- Kütahya vilâyetlerinin kesiştiği bölge, Osmanoğullarının elindeydi. Orhan Gâzi, Eskişehir’in bütün topraklarını Osmanlı Devletine kattı. Osmanlılar, şehrin kendisine Eskişehir derken, civârındaki topraklara “Sultanönü” dediler.

Sultanönü; merkezi Kütahya’da olan (1451’den önce Ankara) Anadolu Beylerbeyliği eyâletinin 14 sancağından biriydi. On dokuzuncu asır başlarında geriledi ve kasaba hâline geldi. Yirminci asır başlarında ise Hüdâvendigâr (Bursa) eyâletinin Kütahya sancağına bağlı 5 kazâdan birinin merkeziydi. On dokuzuncu asrın sonlarında Eskişehir’den demiryolu geçince, yeniden gelişmeye başladı. 1894’te Eskişehir’de 17 câmi, 3 medrese, 4 tekke, 25 han, 700 dükkan ve 2 kervansaray vardı. Rum, Ermeni gibi gayri müslim halk sayısı sâdece 2000 idi. 20 Temmuz 1921 ile 2 Eylül 1922 arasında 1 sene 1 ay 13 gün Yunan işgâlinde kaldı. Yunanlılar Eskişehir’den kaçarken en az yarısını yıktılar, yaktılar ve harâbe hâlinde terk ettiler. Cumhûriyet devrinde sancaklara (mutasarrıflıklara) “vilâyet-il” denilince, Eskişehir il olmuştur. Cumhûriyet devrinde en hızlı gelişen şehir Eskişehir’dir denilebilir. Demiryolu ve karayolu kavşağı olması, sanâyi tesisleri, uçak ve demiryolu fabrikası ve Anadolu’nun en büyük askerî hava meydanına sâhib olması, Eskişehir’in gelişmesinde mühim rol oynamıştır.

LÜLETAŞININ ÇEŞİTLERİ

Lületaşı uzun yılların denemeleri sonucu 6 cinse ayrılmıştır.Bu cinslerde aralarında çeşitli türlere ayrılmış bulunmaktadır.Bu ayrımın ana cinsleri önem cinsleri şöyle sıralanabİlir.

1-SIRALAMALI-Pipo yapımında kullanılır.
2-BİRİM BİRLİK- Biblo ve pipo yapımında kullanılır.
3-PAMUKLU-Kadın piposu yapımında kullanılır.(Pipo yapımına en elverişli türdür.)
4-DANELİ-Kadın piposu yapımında kullanılır.
5-ORTADÖKME- Tespih yapımında kullanılır.
6-CILIZ-Nikotin emici astar yapımında kullanılır.

Cılız dışında kalan çeşitler kendi aralarında da ayrıca 12 şer çeşide ayrılırlar.Her cinsin 1 den 7 ye kadar olan türleri iyi 7-10 arası orta 10-12 arası türler düşük kalitelidir.

DÜNYADA LÜLETAŞI

Türkiye dışında lületaşı üretiminin yapıldığı ülkeler:Yugoslavya, Çekoslavakya, Yunanistan, Avusturya, İspanya, Rusya, Fransa, Fas, Madagaskar ve Kenya. Bu ülkelerden Kenya dünyanın en büyük lületaşı üreticisi olmasına rağmen büyüklük derecesi yalnızca üretim miktarıyla ilgilidir. Kenya’da çıkarılan lületaşlarının çok az bir bölümü pipo yapımında kullanılmaktadır. Kalitesi düşük olan bu taşlardaki hataların giderilmesi amacıyla boyama yoluna başvurulması, lületaşının kendine özgü niteliklerinin yitirilmesine neden olmaktadır. Bu taşların en büyük tüketim sekterü otomobil sanayidir. Kenya dışındaki ülkelerden çıkarılan lületaşları gerek nitelik gerekse nicelik yönünden dikkate alınmamaktadır.
Türkiye’de lületaşı Eskişehir ilinden başka Çanakkale, Bursa, Kütahya ve Konya illerinde de bulunmaktadır. Fakat Eskişehir dışındaki illerde üretim yapılmamaktadır. Bu illerde yeterli bir aramanın da yapılmadığı anlaşılmaktadır.

NEDEN ESKİŞEHİR?

Eskişehir,dolayısıyla ülkemiz Dünya üzerinde bilinen sepiyolit rezervlerinin %70’ine sahiptir.Dünyanın birçok yerinde rastladığımız sepiyolit minerali beyazlık,hafiflik ve verimlilik yönünden Eskişehir’de bulunan türüyle karşılaştırılamaz.Bu sebeple Meershaum(almancadır-Verilen diğer isimlerde deniz köpüğü,Tolay köpüğü – Eski Uygur Türkçesinde,derya küpüğü-Osmanlıca’da)yada lületaşı adı kullanıldığında anlatılmak istenen mutlaka Eskişehir taşıdır.Peki Eskişehir taşını bu kadar kaliteli yapan doğal şartlar nelerdir?

Jeoloji mühendisi Nusret Güngör’ün Eskişehir’in jeolojik yapısı hakkında açıklaması şöyle:

“Eskişehir’den geçen fay hattı lületaşı ocaklarının bulunduğu bölgeleri kapsıyor.İlk olarak Alpu’nun kuzeyinden Sepetçi köyünden geçen fay hattı,Kozlubel’den geçiyor.Alpu yapı itibariyle çukurda yer alıyor.Burası graben yani çökme alanı konumundadır.Bir diğer fay hattı Alpu’nun güneyinden Sarı Su bölgesinden geçiyor.Sivrihisar’ın kuzeyinden geçen fay hattı Eskişehir’in güneyinden geçiyor.Lületaşı ocakları üç bölgede yer almaktadır.Kayı bölgesindeki ocaklar Sepetçi,Kozlubel,Söğütçük ve Taycılarda bulunmaktadır ki buralardan fay hattı geçmektedir.Kaplıcaların bu fay hattında olması,Eskişehir civarındaki fayların lületaşı oluşumu için etkili olması düşündürücüdür.Alpu’nun güneyindeki Sarı su bölgesi ,kuzeydeki Kayı bölgesi hem kaplıcalrın oluştuğu hem de lületaşının çıkarıldığı yerlerdir.

Yeraltı sularının içerisinde bulunan magnezyum eriğinin su yataklarının tabanına çökmesinin sonucunda sepiyolit yatakları oluştuğu söylenilmektedir.

Eskişehir lületaşlarının kaliteli olmasının temel sebeplerinin başında Neojen litolojisinin çökeleği sedimantasyon havzalarının(kayı,sarı su,nemli bölgeleri)lületaşı oluşumun sağlayan yeterli MgO,Sio2 bulunduran kayaçların(çözeltilerin)mevcut olmasının yannda sepiyolit oluşumunun tamamlanabilmesi için 8-8,5 Ph değerinin mevcut bulnmasıdır.Yeterli jeolojik şartların bir arada bulunması sepiyolitin kalitesinin de artırmıştır.

LÜLETAŞININ ÇIKARILMA YÖNTEMLERİ

Lületaşı toprağın içinde kirli beyaz ve yumuşak bir halde bulunur.Damar şeklinde olmayıp yumrular halinde dağınık bir şekildedir.250 gram ile 5-7 kilogramlık parçalar halinde bulunabilir.Ocaklarda,insan gücü ile kazma ve aydınlatma aracı olarak kullanılan karpit lambaları ile 30-100 metrede bazı bölgelerde ise 200 metre derinlikten çıkarılır.Çeşitli çıkartma yöntemleri vardır.Bunlardan ilki çıkrık yöntemidir.Çıkrık yönteminde çukurun çapı 1.5-2 metre arasındadır. Tamamen insan gücüyle çalışır.Kazma,çelik kama ,keski ile karpit lambası kullanılır.Kuyuya inilip çıkılırken duvarda açılan küçük dehlizlerden yararlanılır.Asansör sistemi yoktur.Yalnızca toplanan yumru lületaşı parçalarını yukarıya çıkarmak için çıkrık ve kova kullanılır.İkinci yöntem ise skip yöntemidir.Modern olarak yapılan bu yöntemde çelik bir halata bağlanan kova motorla kuyuya indirilir.Kuyu çapı daha geniştir.Kompresörlü kırıcılar kullanılması işçilerin daha rahat çalışmalarını sağlıyor.30-50 metre derinliklere kadar inilebilmesi mümkün bir yöntemdir.

LÜLETAŞININ İŞLENMESİ

Lületaşını ocaktan çıkmasından sonra bir çok macera beklemektedir.Sanatçıların hünerli ellerinde yeniden hayat bulan lületaşı şu işlemlerde geçirilmektedir.Çırpma,saykal,kaba alımı,arış,perdah,tandırlama,ıslak aba,ovma ,yağlı aba,parlatma,tasnif ve kutulama (sandıklama) Lületaşının şekillendirme işlemi sonrasında birçok artık kalır.Lületaşı artıklarının öğütülerek bazı kimyasal maddeler yardımıyla yeniden kullanılmasına ilk kez Avusturya’da başlanmıştır.Suni lületaşı denilen bu karışıma bulucusunun adı verilerek “Edumede Wagner” veya yapıldığı ilk ülkenin adı verilerek”Edumede Autriche”denilmektedir.Dünya pazarlarına bu adla sürülen suni lületaşalarının yapımında kullanılan kimyasal maddeler ve bunların bileşim oranları hakkında değişik görüşlere rastlanmaktadır.

MERAKLISINA NOT:

Karışımlara ilişkin kesin formülün ortaya konmasında en önemli etken bu işin bir mesleki sır olarak kabul edilip gizli tutulmasıdır.Suni lületaşı yapımında genellikle case’ine denilen maddeye 6 ölçü magne’sie calcında “ve bir ölçü “oxydedezinc” karışımının kullanıldığını öne sürenler çoğunluktadır.Ayrıca cılız adı verilen taşların toz haline getirilmesinden sonra,buna şap ve magnezyum katılmasıyla da suni lületaşı yapıldığı belirtilmektedir.

LÜLETAŞININ EKONOMİK BOYUTU

Lületaşının yüzyıllardır ihracı Cumhuriyet dönemine kadar devam eder.Bu cevheri çıkarma ve düzeltme işlemleri sırasında elde kalan taş parçaları genellikle kadınlar tarafından ,tahtadan,elle çalışan basit tornalarda boncuk,tespih,kolye yapılarak bir yan gelir elde etmek amacıyla yakın zaman kadar devam etmiştir.Emek isteyen bu sanat ancak 1920 li yıllarda Türk sanatkarının ilgisini çekmiştir.Bu sanatla ilgili ilk ciddi çalışmalar Ali Osman DENİZKÖPÜĞÜ tarafından başlatılmıştır. Ali Osman DENİZKÖPÜĞÜ’nün başlattığı işletmecilik Eskişehir deki Çarşı Camii civarındaki küçük dükkanlardan gelişip yaygınlaşarak Eskişehir için önemli bir geçim yolu haline gelir.Lületaşının sürekli olarak ihracı işletmeciliğin önünü tıkamıştır.Yapılan modellerin sınırlı kalmasına tamamıyla sipariş yöntemiyle çalışmasına neden olmuştur.Bu çalışma stili sermaye birikimini de engellemiştir.Böylece özgün eserler yaratılması güçleşmiştir.

Lületaşının ham olarak ihracının 1968 yılında durdurulmasından sonra bir çok yeni atölye faaliyete başlamıştır.İhracın durdurulmasıyla Avusturya’nın lületaşlarımızla kurduğu “Viyana Lületaşı Endüstrisi “ nin durumu sarsılmış ve yüzyılı aşan bir dönemden bu yana yararlanılamayan “Tekel Gücü”nün gerçek sahibin eline geçmesi yolunda ilk adım atılmıştır

LÜLETAŞINDA TARZ VE EKOLLER

Lületaşının kurtarılması için en çok ihtiyacımız olan insanlar lületaşı ustalarımız,madencilerimiz,imalat ve ihracatçılarımızdır.Fakat bu insanlara gereken maddi ve manevi destek verilmedikçe onlardan ne bekleyebiliriz ki?Ancak bu maddi ve manevi destek verilirse ustalarımızdan lületaşının dünyaya tanıtılabilmesi için özgün bir form,bir tarz talep edebiliriz.Örneğin pipo işlemeciliğinde bir İngiliz tarzı ,bir debrecel ,bir trol ekolü,bir akdeniz ekolü vardır.Bütün bu tarzları geliştiren ülkeler hammaddeyi bizden almalarına rağmen kendilerine özgü birer tarz yakalamışlardır.Oysa biz bugün bir Türk tarzından söz edemiyoruz.Sultanbaşı,Sarıklı,Cem adı altında yapılan pipo çeşitleri var ama Türk stili dendiğinde gösterilebilecek bir ekol halen geliştirebilmiş değildir.

LÜLETAŞI EĞİTİMİ

Lületaşı ile ilgili bir diğer temel sorun ise eğitim sorunudur.Çalışan insanlar ya ilkokul tahsilli yada hiç öğrenim görmemişlerdir.Kazandıkları ücret ise genellikle asgari veya parça başına göredir.Lületaşı sanatının gelişmesinde eğitim önemli bir yer tutar.Bugün üretilen lületaşlarının dar bir form içine sıkışıp kaldığı gözleniyor.

Kaynaklarda lületaşı için bir okulun kurulduğu ama açıldıktan kısa bir süre sonra kapandığı yer alıyor.
Eskişehir valiliğinin lületaşı için açtığı özel okulun müdürü Talat ÜRERSOY’la yapılan röportajdan bilgiler:
Okul,valiliğin denetiminde 21 Eylül 1989 yılında Eskişehir’de açıldı.40’a yakın çoğunluğu kız,lise mezunu öğrenci ile öğretimine başladı.Okulda yapılan yıllık planda görülen konu başlıkları şunlardır:

a-Lületaşının oluşumu ve işlenme yöntemleri
b-Araç gereç ve malzemeler
c-Desen -Tasarım
d-Sanat tarihi
e-İş idaresi
f-Türk Kültürü
g-Genel Ekonomi ve Piyasa Bilgisi

Okul bu konuda yapılan belki de en önemli gelişmeydi.Müdür,öğretmen ve ustası tek bir kişiden (Talat ÜRERSOY)oluşan bu okulda eleman yetersizliği baş gösterdi.Bunu sonucunda valilikle irtibata geçildi.Ancak valilik ne bir öğretmen temin etti,nede okulun ihtiyaçlarını karşılayacak bir araç tesis etti.Altyapının oluşturulmaması,eleman yetersizliği,maddi imkansızlıklar ve politik sebeplerden dolayı okulun eğitimine ara verildi.Oysa festivaller sırasında yurtdışından sanatçılar gelmiş ve okulda 15-20 gün lületaşından heykelcikler yapmış ve sergilemişlerdi.Diğer bir olumlu gelişmede 1988 yılında düzenlemeye başlanan “Beyaz Altın Festivali”idi.Belki gereken ilgiyi ve tanıtımı sağlayacak olan festivallere ne yazık ki 1991 yılında son verildi.Önümüzde yapılması gerekenlerin bir yol haritası var zaten.Yani yapılabilecek bir şeyler mümkün.Belki biraz duyarlılık çözüm yolu olabilir.Bu noktada halkımıza büyük sorumluluklar düşmektedir.Bizim topraklarımızın en kaliteli madenlerinden biri olan lületaşına sahip çıkmak ,ona gereken ilgiyi ve değeri vermek yine bizlerin sorumluluğu.

LÜLETAŞI FESTİVALLERİ

Lületaşı Beyaz Altın festivalleri 1989 yılında Eskişehir’de başlamıştır.Festivallerin ömrü kısa olmuş. Festivaller 1991 yılında sona ermiştir.Bu festivaller dönemin valisi Bahaeddin GÜNEY tarafından düzenlenmiş ayrılışından sonra ise belirtildiği gibi son bulmuştur.Festivallerin en önemli bölümünü kongreler oluşturuyordu.Bu kongreler uluslar arası düzeydeydi.

Kongrelerde işlenen konular hakkında birkaç örnek:

-Eskişehir civarındaki lületaşı yataklarının jeolojisi ve sorunları
-Eskişehir bölgesindeki tabakalı ve yumrulu sepiyolit yatakları oluşumu
-Arkeoloji çalışmalarında lületaşı
-Taş ve Medeniyet
-Lüle kelimesi üzerine
-Lületaşı sanatkarları adına birkaç söz
-El sanatlarımızda eğitim
-Sepiyolit
-Sepiyolit mineralinin sanayide kullanımı ve İspanya Örneği

Bütün bunlara ek olarak yurtdışında da bir çok etkinlik düzenlenmiş tanıtımlar yapılmış; Viyana,Berlin,Milano,Pekin ve Bükreş’te sergiler açılmış.Bütün bu çalışmalar 1991 yılında sona ermiş.Yine festival bünyesinde bir heykelcilik yarışması düzenlenmiş.Bu yarışan eserler lületaşı müzesinde halen görülebilir

DÜNYADA LÜLETAŞI MÜZELERİ

Avusturya…………………………..2
İngiltere…………………………….5
Fransa ……………………………..4
Japonya…………………………….1
İtalya……………………………….1
Hollanda…………………………….4
İsviçre………………………………1
A.B.D………………………………..6

B.Almanya 2 olmak üzere 29 müze ve Eskişehir müzesiyle toplam 30 müze şeklindedir.

Lületaşı Resimleri:

(Visited 14 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 21.05.2008 tarihinde Esesli tarafından, Dünya Coğrafyası | İcatlar ve Keşifler bölümünde paylaşılmıştır ve 1409 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Lületaşı Nedir-Lületaşı\'nın Efsanesi-Tarihçesi,Çeşitleri,Dünyada Lületaşı orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleBudala - Dostoyevski | Konu - Detaylı Özet - Ana Fikir - Olay ve Karakterler Sonraki MakaleAğlar Kaya Efsanesi | Çankırı/Orta-Bağlıkışla Bölgesinde Bulunan Arasından Su Akan Gri Renkte Kayaların Oluşum Hikayesini Anlatan Efsane

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz