Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Küçük Prens | Antoine de Saint-Exupéry


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 04.10.2008 tarihinde Hale tarafından, Çocuk Edebiyatı | Çocuk Klasikleri bölümünde paylaşılmıştır ve 1239 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Küçük Prens

Antoine de Saint-Exupéry


Leon Werth’e

Bu kitabı bir büyüğe sunuyor olmamdan dolayı çocuk okurlarımın beni hoÅŸ görmelerini dilerim. Bunu yapmamın çok ciddi bir nedeni var: O. benim dünyadaki en iyi arkadaşım. Ä°kinci nedenim de ÅŸu: Bu adam her ÅŸeyi anlıyor, çocuk kitaplarını bile. Üçüncü bir nedenim daha var: Fransa’da yaşıyor ÅŸu anda, aç ve üşüyor. Biraz yüreÄŸinin ısıtılması ona iyi gelir. EÄŸer bütün bu nedenler size yeterli gelmiyorsa, o zaman ben de bu kitabı onun çocukluÄŸuna armaÄŸan ederim. Bütün büyüklerin bir zamanlar çocuk olduÄŸunu biliyoruz: pek azı bunu hatırlasa da… Neyse, sunuÅŸumu şöylece deÄŸiÅŸtiriyorum:


Leon Werth’in çocukluÄŸuna…

Küçük Prens

Yazan ve Resimleyen: Antoine de Saint-Exupéry
Türkçesi: Fatih Erdoğan
Türkçe yayım hakkı:© Mavibulut Yayıncılık Tic. ve San. Ltd., 1987, 1996, 2000
Altıncı Basım: Ekim 2000

Altı yaşındayken Gerçek Öyküler adlı. balta girmemiş ormanlardan söz eden bir kitapta korkunç bir resim görmüştüm. Boa yılanının bir hayvanı nasıl yuttuğunu gösteriyordu. Resmi yukarıya çizdim.

Kitapta ÅŸunlar yazılıydı: “Boa yılanı avını bütün halinde çiÄŸnemeden yutar. Ondan sonra hiçbir yere kımıldayamaz ve altı ay süren sindirimi boyunca uyur.”


Balta girmemiş ormanlar üzerine uzun uzun düşündüm bunları okuyunca. Sonra da biraz çaba ve renkli kalemle ilk resmimi yaptım. İşte l numaralı resmim aynen şöyleydi:

Sanat yapıtımı büyüklere gösterdim. Korkup korkmadıklarını sordum. “Korkmak mı?” dediler. “Åžapkadan mı?”

İyi ama, şapka resmi yapmamıştım ki ben. Fili yutmuş olan bir boa yılanı resmi yapmıştım. Ama büyükler anlamadığı için onlara bir resim daha yaptım. Büyükler açık seçik görüp anlasınlar diye fili yutmuş olan yılanın içini çizdim. Şu büyüklere her şeyi tek tek açıklamak gerekir hep. 2 numaralı resmim de şöyle oldu:

Büyükler bu kez de boa yılanının içinin ya da dışının resimleriyle uğraşmayı bırakıp, kendimi coğrafya, tarih, aritmetik ve dilbilgisine vermemi öğütlediler. İşte daha altı yaşındayken belki de çok büyük bir ressam olma fırsatını böylece kaçırmış oldum, l ve 2 numaralı resimlerimin başarısızlığı hevesimi kırmıştı doğrusu. Büyükler hiçbir şeyi kendiliklerinden anlamıyorlar. Onlara hep bir şeyleri açıklamak zorunda olmak ne kadar da sıkıcı bir şey çocuklar için.

Ben de baÅŸka bir meslek seçtim kendime: pilot oldum. Dünyanın her yerinde biraz uçtum. CoÄŸrafyanın çok iÅŸime yaradığı bir gerçek. Bir bakışta Çin’de miyim, yoksa Arizona’da mıyım anlarım. Geceleyin yönümü ÅŸaşırınca çok yararlı olur bu bilgiler.

Hayatım boyunca birçok önemli kimseyle ilişkilerim oldu. Büyüklerin arasında da çok bulundum. Onları çok yakından tanıma fırsatı geçti elime. Ama doğrusu onlar hakkındaki ilk yargımda bir değişme olmadı.

Zaman zaman aralarında birazcık daha zeki görünenler olmadı deÄŸil. Öyle zamanlarda hemen hep yanımda taşımakta olduÄŸum l numaralı resmimi çıkarıp denememi yapıyordum: bakalım kavrayışı yerinde mi diye. Ama ne çare, o da sözleÅŸmiÅŸ gibi ötekilerle aynı yanıtı veriyordu: “Åžapka.”

Eh. bunun üzerine ben de ona boa yılanından, balta girmemiş ormanlardan, ya da yıldızlardan filan söz etmiyordum artık. Anlayacağı düzeye iniveriyordum; briçten, golften. politikadan, kravattan filan söz açıyordum. Büyükteki keyfi görün siz artık; aklı başında biriyle karşılaştı ya sonunda.

Bundan altı yıl önce Büyük Sahra Çölü üzerinde uçağımla geçirdiğim kazaya kadar işte bu yüzden yapayalnız bir hayat sürdüm. Motorda bir parça kırılmıştı. Değil tamirci, yanımda bir yolcu bile olmadığından bu çetin işe tek başıma koyulmuştum. Benim için ölüm ya da kalımdı bu. çünkü yalnızca bir haftalık suyum vardı.

Ä°lk gece en yakın yerleÅŸim merkezinden bin kilometre uzakta kumda uyudum. Okyanusun ortasında salıyla kalakalmış bir denizciden bile çok daha yalnızdım. Bu yüzden gün doÄŸarken incecik bir sesle uyandırıldığımda nasıl ÅŸaşırdığımı tahmin edersiniz sanırım. Ä°nce ses, “Lütfen,” diyordu. “Bana bir koyun çizin!”

“Ne?..”

“Bir koyun çizin!”

Yattığım yerden ayağa fırladım. Beynimden vurulmuş gibiydim. Gözlerimi açıp açıp kapadım. Çevreme baktım. Küçücük, olağandışı biri ciddi bakışlarla beni süzüyordu. Sonradan resmini yapmaya çalıştım, ama kendisi resminden çok daha sevimli tabii.

Ama bu benim suçum değil. Daha altı yaşındayken büyükler resim yapma konusunda hevesimi kırdıklarından, boa yılanının dıştan ve içten görünümleri dışında başka bir şey çizmeyi öğrenemedim.

Şaşkın şaşkın, karşımda duran bu kişiye bakıyordum. En yakın yerleşim merkezinden tam bin kilometre uzakta olduğumu söylemiştim. Ama bu küçük kişinin hiç de çölde kaybolmuş, yorgunluktan, açlık ya da susuzluktan perişan olmuş veya korkmuş bir görünüşü yoktu. Kendimi toplayıp konuşmaya çalıştım:

“Ama sen… Sen burada ne arıyorsun?”

Alçak bir sesle, çok önemli bir ÅŸey söylüyormuşçasına yineledi: “Lütfen… Bir koyun çizin bana…”

Kafanız allak bullak olunca söyleneni yapmamazlık edemiyorsunuz. Size saçma ya da gülünç gelebilir, ama en yakın yerleÅŸim merkezinden bin kilometre uzakta ölüm tehlikesiyle yüz yüze bir halde oluÅŸuma bakmaksızın cebimden dolmakalemimle bir kâğıt çıkardım. Ama birden aklıma yıllarımı coÄŸrafyaya, tarihe, aritmetik ve dilbilgisine verdiÄŸim geldi. Resim yapmayı bilmiyordum ki. Biraz üzülerek bunu söylediÄŸimde, “Ne olacak canım,” dedi küçük çocuk. “Bir koyun çiziverin iÅŸte…”

Daha önce hiç koyun çizmemiştim. Bu nedenle ona koyun yerine, çizmeyi becerebildiğim iki resimden birincisini çizdim. Şu, boa yılanının dıştan görünüşünü. Resmi gösterince çocuğun söyledikleri beni çok şaşırttı:

“Hayır, hayır! Fili yutmuÅŸ olan boa yılanının resmini istemiyorum ben. Boa yılanı çok tehlikeli, fil ise çok büyük. Benim yaÅŸadığım yerde öyle küçüktür ki her ÅŸey. Bütün istediÄŸim bir koyun. Bir koyun çizin bana.”

Sonunda bir koyun resmi yaptım. Dikkatle inceledi. Sonra da, “Hayır,” dedi. “Bu koyun çok zayıf, hasta gibi. BaÅŸka bir koyun çizin.”

BaÅŸka bir koyun çizdim. Bu kez tatlı ve hoÅŸgörülü bir gülümsemeyle, “Siz de görüyorsunuz ki,” dedi. “Koyun deÄŸil bu, koç. Boynuzları var baksanıza.”

Bir koyun daha çizdim. O da ötekiler gibi beÄŸenilmedi. “Bu da çok yaÅŸlı,” dedi. “Uzun bir süre yaÅŸayacak bir koyun istiyorum ben”

Ama artık sabır filan kalmamıştı bende, çünkü motoru bir an önce sökmek istiyordum. Bu yüzden de aÅŸağıdaki resmi çizip bir de açıklama yaptım: “Bu senin koyununun kutusu. Koyun kutunun içinde.”

Genç eleÅŸtirmenimin yüzü aydınlanıverdi birden. “Evet!” dedi. “Tam istediÄŸim gibi oldu iÅŸte. Sizce bu koyun çok ot ister mi?”

“Niye sordun?”

“Çünkü yaÅŸadığım yerde her ÅŸey öyle küçük ki…”

“Canım artık bir koyun için biraz ot bulunur herhalde. Hem sana çizdiÄŸim koyun çok küçük zaten.”

Resme bakarak boynunu büktü. “Bana pek küçük gibi gelmedi. Hey! Bak sen ÅŸuna, uyudu.”

İşte küçük prensle ilk tanışmam böyle oldu.

(Visited 3 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 04.10.2008 tarihinde Hale tarafından, Çocuk Edebiyatı | Çocuk Klasikleri bölümünde paylaşılmıştır ve 1239 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Küçük Prens | Antoine de Saint-Exupéry orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleDil Bilimci | Çalışma Alanları Ve Ä°ÅŸ Bulma Olanakları Sonraki MakaleAnadolu Medeniyetleri Müzesi - Antik Takıları | Boyun Takıları - Pandatifler

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz