Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Kıbrıs’ın Dünü Bugünü II | Kıbrıs Cumhuriyeti


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 19.02.2008 tarihinde Hale tarafından, Yakın Dönem Türkiye Tarihi bölümünde paylaşılmıştır ve 368 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Kıbrıs’ın Dünü Bugünü II | Kıbrıs Cumhuriyeti


Zürih ve Londra anlaşmalarına dayanılarak hazırlanan “Kıbrıs Anayasası” ile Kıbrıs Türk halkına eşit statülü kurucu ortaklık hakkı tanındı. Yeni anayasaya göre % 30’u Türk, % 70’i Rumlardan oluşan “Temsilciler Meclisi” kurulması, cumhurbaşkanının Rum, yardımcısının Türk, Bakanlar Kurulu’nun 7 Rum ve 3 Türk bakandan oluşması, idare ve belediyelerde % 70-30 oranının korunması, ordu, polis ve jandarma teşkilatı mevcudunun % 60 Rum ve % 40 Türk’ten oluşması gerekiyordu.

Adanın savunması için Türkiye’den 650, Yunanistan’dan 950 kişilik bir alay oluşturulacak ve Kıbrıs Cumhuriyeti tehlikeye girdiği zaman İngiltere, Türkiye ve Yunanistan ortak olarak ya da tek başlarına müdâhale hakkına sahip olacaktı. Kıbrıs Türk Alayı ile Yunan Alayı 16 Ağustos 1960 günü adaya ayak basarak göreve başladılar.

Kurulan bu cumhuriyetin devamı ancak iki toplumun işbirliği ile sağlanabilirdi. Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı’na Başpiskopos Makarios, yardımcılığına da Kıbrıs Türk Toplumu Lideri Doktor Fazıl Küçük getirildi.


Cumhuriyet kurulduktan sonra da “enosis”i gerçekleştirmek için faaliyetlerini sürdürdürerek yeraltı örgütleri kurmakta gecikmeyen Kıbrıs Rumları, EOKA ileri gelenlerinin katılımıyla EDMA (Millî Demokratik Mücâdeleciler Cephesi) ve Nikos Sampson’un önderliğinde OPEK (Kıbrıs Rumlarını Koruma Teşkilâtı) gibi cemiyetler kurdular.

Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduğunda devlet dairelerinde Türklerin Rumlara oranı % 10 idi. Rumlar, anayasanın Türklere tanıdığı memuriyette % 70 Rum’a karşılık % 30 Türk oranıyla ilgili maddeyi uygulamadılar. Memuriyet için başvuran Türklerin hakkı tanınmayarak açık bulunan kadrolara da Rumlar tayin edildi.

Cumhuriyeti “enosis”e giden yolda bir geçiş olarak gören Makarios, verdiği demeçlerde “Enosis davası ölmemiştir. Enosis unutulmamıştır” ya da “Bu mücâdelenin gâyesi cumhuriyet kurmak değil, bu anlaşmalar sâdece temelleri koymuştur” diyordu.

Yunanistan’ın da desteğini alan Makarios, Rumları “enosis” gayretlerinin artması hususunda teşvik etti. Anayasada Türklere verilen hakları tanımadığı gibi Türk belediyelerinin kurulmasını engellemeye çalışıyordu. Ancak EOKA’nın şiddet eylemleri sonucu Türk ve Rum kesimleri daha önceden ayrılmış ve Türk belediyeleri fiilen göreve başlamıştı. “Türk Cemâat Meclisi” 31 Aralık 1962’de çıkardığı “Türk Belediyeler Kanunu” ile fiilen mevcut olan Türk belediyelerinin hukukî dayanağını hazırladı. 19 Şubat 1963’te belediyeler konusu üzerinde Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf Denktaş ile Temsilciler Meclisi Başkanı Klerides bir görüşme yaptıysa da uzlaşma sağlanamadı. Makarios’un “Türk Belediyeler Kanunu”nu uygulamaması üzerine Türk tarafı Anayasa Mahkemesi’ne gitti. Türk belediyelerinin kurulmasını adada Türk yönetiminin meydana geleceğinin bir işareti olarak gören Makarios Anayasa Mahkemesi’nin Türkler lehine vereceği kararı tanımayacağını ilan ederek; daha önce kabul etmediği “Bölge Gelişme Komitesi Kanunu”nu uygulamaya koydu. Anayasa Mahkemesi’nin Türkler lehine karar vermesi üzerine, aleyhlerine iftira kampanyası açılan Mahkeme Başkanı Alman Prof. Dr. E. Forsthoff. Dr. E., Anayasa Mahkemesi Başkanı, Alman; ile Sekreteri Dr. Heinze istifa etmek zorunda kaldılar.

Daha sonraları Dr. Heinze 1960-63 dönemiyle ilgili değerlendirmesinde şu sonuca varmıştır: “Ortak bir yasama oluşturmadaki başarısızlık, ilgili tarafların beceriksizliğinden değil, yönetimdeki Kıbrıslı Rumların egemen kesiminin işbirliğine gitmek veya bir uzlaşmaya varmak çabası harcamayıp, varolan anayasayı gözardı ederek artan bir inatla diretmelerinden ileri gelmektedir. Bu nedenle anayasanın uygulanabilirliği hiç bir zaman denenmedi. Anayasanın başarısızlığı bundan yararlanmak için iyi niyetin olmamasındandı.”

Yüksek Anayasa Mahkemesi tamamen etkisiz hale getirildikten sonra, Makarios bütün gayretini cumhuriyetin ortadan kaldırılmasına harcadı. Polikarpos Yorgacis, Tossos Papadopoulos ve Glafkos Klerides’i gizli bir eylem planı hazırlamakla görevlendirdi. Hazırlanan plan; “enosis”i gerçekleştirmek gayesiyle hükûmet içinde bir darbe yapılması ve bütün muhalefetin temizlenmesini içeriyordu. İlk adım olarak, Makarios tarafından anayasada bir kısım değişiklikler yapılması teklif edilecek ve böylece Kıbrıs Türk Toplumu en önemli haklarından yoksun bırakılacaktı. Makarios Anayasanın 13. maddesinde değişiklik yapılması teklifini garantör devletlere ve Kıbrıs Türk Liderliği’ne sundu. Bu teklif Kıbrıs Türk Liderliği ve Türkiye tarafından reddedildi.

Makarios’un değişiklik teklifleri şunlardı:


1- Cumhurbaşkanı ve yardımcısının veto haklarının kaldırılması,

2- Cumhurbaşkanının yokluğunda yardımcısının ona vekâlet edebilmesi,

3- Temsilciler Meclisi’nin Rum başkanı ile Türk yardımcısının, Rum ve Türk cemaatler yerine meclisin tümü tarafından seçilmesi,

4- Temsilciler Meclisi başkanının yokluğunda yardımcısının ona vekâlet edebilmesi,

5- Bazı kanunlar için anayasada belirtilen Rum ve Türk temsilcilerinin ayrı ayrı çoğunluğu gereğinin kaldırılması,

6- Belediyelerin birleştirilmesi,

7- Adalet mekanizmasının tek elde birleştirilmesi,

8- Polis ve jandarmadan oluşan güvenlik güçlerinin birleştirilmesi,

9- Ordunun mevcudunun anayasaya bağlı olarak özel bir kanunla düzeltilmesi,

10- Memurların oranlarının nüfusa göre tespit edilmesi,

11- Kamu Hizmetleri Komisyonu’ndaki 10/3 oranının 5/1’e indirilmesi,

12- Kamu Hizmetleri Komisyonu’nun basit çoğunlukla karar alması,

13- Kıbrıs Rum ve Türk cemaat meclislerinin kaldırılması.

Kıbrıs Rumları “Kıbrıs Anayasası’nı tâdil” için yaptıkları bu müracaatın reddi üzerine sorunu silahla halletmek ve adadaki Türk meselesini kökünden bitirmek üzere hazırladıkları ve Kıbrıs Türklerini bir gecede yok etmeyi plânladıkları “AKRİTAS PLANI”nı 21 Aralık 1963’te uygulamaya koydular. Planın uygulamaya konulmasında Akritas adını kullanan EOKA liderlerinden Polikarpos Yorgacis büyük rol oynadı. Rumlar ilk hedefleri olan Lefkoşe’ye gitmek için engel olarak gördükleri Küçükkaymaklı Kasabası’na 22 Aralık’ta saldırıya geçerek katliâmı başlattılar. 23 Aralık’tan itibaren takviye kuvvetler alan Rumların başına Nikos Sampson geçti. Rum çeteciler kadın-erkek, genç-ihtiyar önlerine kim geldiyse katlettiler. Oturmakta oldukları 203 köyden kaçan Kıbrıs Türkleri altı kanton bölgeye sığınıp canlarını zor kurtardılar. Kıbrıs Türk halkının 92 şehit, 475 yaralı ve pek çok sayıda kayıp verdiği bu katliâm, 25 Aralık 1963’te Türk jetlerinin Lefkoşe üzerinde alçak uçuş yaparak ateşkesi sağlamasıyla durduruldu.

1963 kanlı noel olayları Kıbrıs Türk halkının can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürdüğü için Türkiye garantörlük hakkını kullandı. Dr. Küçük ve Makarios’un anlaşması üzerine 29 Aralık 1963’te İngiliz kuvvetleri Yeşilhat’a girdiler. Kıbrıs’ın bölünmesi de böylece Lefkoşe olayları ile başlamış oldu.

Makarios’un 1 Ocak 1964 tarihinde, Kıbrıs’la ilgili bütün anlaşmaları feshettiğini açıklamasıyla Kıbrıs Cumhuriyeti ortadan kalkmış, yerine gayrı meşru Rum yönetimi ortaya çıkmıştır. Bu yönetim de Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanınmaya devam etmiştir. Rumlar Türklere saldırılarını sürdürmüş, evler yakılıp yıkılmış, savunmasız Türkler topluca öldürülmüş, hayat yaşanmaz hale gelmiştir.

İngiltere’nin talebi üzerine 13 Ocak 1964‘te siyasî çözüm bulunması için Londra’da üçlü olarak başlayan ve 15 Ocak’ta Kıbrıs Türk ve Rum taraflarının katılımıyla beşli olarak devam eden konferans hiç bir sonuç alınamadan dağıldı. Bu konferansın dağılmasından sonra Rumların Lefkoşe’deki Bayraktar Câmii’ni bombalaması üzerine Türkiye, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine başvurdu. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964 tarihinde aldığı kararla kurulan Barış Gücü, Yeşilhat’taki İngiliz kuvvetlerinden görevi devraldı. BM’den istedikleri kararları çıkartamayan Rumlar 14 Şubat’ta Limasol’da, 9 Mart’ta Baf’ta, 19 Martta Gaziviran ve diğer yerlerde yaşayan Türklere karşı, saldırılar düzenlediler. Bu olaylar karşısında Türkiye’nin adaya çıkarma yapma kararının uygulanması ABD Başkanı Johnson’un girişimleriyle engellendi. ABD’nin bu tutumundan cesaret alan Rumlar, Grivas’ın komutasında Erenköy’deki Türkleri imhâ harekatına başladılar. Türkiye de 9 Ağustos 1964 günü jetlerle müdahale ederek ateşkesi sağladı. Bu harekât sırasında uçağı düşen Yzb. Cengiz Topel şehit oldu.

Erenköy olaylarından sonra Kıbrıs Türklerine ekonomik abluka uygulayan Makarios, stratejik madde olduğunu iddia ederek çimento, demir, çini, kereste ve benzin gibi maddelerin Türk bölgelerine girişini yasakladı. Ancak Türkiye’nin Eylül ayında kuvvet kullanarak Kıbrıs Türklerinin ihtiyaç duydukları maddeleri adaya sevkedeceğini açıklamasından sonra malzemelerin Türk bölgelerine ulaşmasına göz yummak zorunda kaldı.

1964 yılının sonlarında tarım ve ekonomide yapılan zarar dışında devlet dairelerinde veya Rum bölgelerinde çalışan 4.000 civarında Türk işten çıkarılmış, 109 kasabada Türklere ait 527 ev tahrip edilmiş ve 2.000 ev de hasar görmüştü. Bu zulüm üzerine 25.000 civarında Türk, yaşadığı bölgelerden göç etmek zorunda kalmıştır.

1963-1964 olaylarından sonra seçimle işbaşına gelen Kıbrıs Türk temsilcileri Temmuz 1965’te Temsilciler Meclisi’ne girmek istediklerinde meclise girmeleri engellendi. Sonunda Kıbrıslı Türkler vatandaşlık hakkından mahrum, ülkesiz kişiler haline getirildiler. Yeni doğan Türk çocukları Kıbrıs vatandaşı olarak kayda geçirilmiyor ve Türklere pasaport verilmiyordu.

1963 olaylarından sonra yapılan anlaşmaya göre Rum askerî birliklerinin Türklere ait bölgelerden geçmesi yasaklanmıştı. Rumların Geçitkale ve Boğaziçi arasındaki yollardan geçmek istemelerinin Türkler tarafından reddedilmesi üzerine Rumlar 15 Kasım 1967’de bu iki köye saldırdılar. Bu köylerin işgal edilmesiyle Kıbrıs meselesinin çözümü için Türkiye ve Yunanistan arasında 1965 yılında başlayan görüşmeler kesildi. TBMM Kıbrıs’a müdâhale kararı aldı. Askerî birlikler güneye intikal ettirilirken Türk Donanması da İskenderun’da çıkartma hazırlıklarına başladı. Türk Hükûmeti 17 Kasım’da çıkartma kararını Yunanistan ile dost ve müttefik ülkelere bildirdi.

Bu sırada ABD Başkanı Johnson da adadaki çatışmaların önlenmesi için çalışmalar yapmak üzere Savunma Eski Bakan Yardımcısı Cyrus R. Vance’yi özel temsilci olarak bölgeye göndermişti. Cyrus Vance Ankara, Atina, Kıbrıs üçgeninde mekik diplomasisi ile Türk Hükûmeti’nin:

1- General Grivas’ın adayı terk etmesi,

2- İttifak anlaşmasında belirtilenden fazla Yunan askerinin geri çekilmesi,

3- Kıbrıslı Rumların silahtan arındırılması,

4- Kıbrıslı Rumların Boğaziçi ve Geçitkale’deki can ve mal kaybı için tazminat ödemesi,

5- Kıbrıslı Türklere uygulanan ekonomik kısıtlamaların kaldırılması,

6- Türk mahallelerine ve köylerine taarruz yapılmayacağına dair garanti verilmesi,

gibi isteklerinden bir kısmını Yunanistan’a kabûl ettirerek çıkartmayı önledi ve meselenin ikili görüşmelerle çözümlenmesi hususunda mutabakat sağladı.

1967 bunalımının silaha başvurulmadan çözümlenmesinden sonra Kıbrıslı Türkler ekonomik ablukadan kendilerini kurtarmak için teşkilatlanma ihtiyacı hissettiler. 1964 yılında kurulan “Genel Komite” yeniden canlandırılarak 28 Kasım 1967‘de “Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi” kuruldu. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Başkan Vekili Dr. Fazıl Küçük, komitenin başkanı olarak komite üyelerini tayin etti. Yasama faaliyetleri, Temsilciler Meclisi’nin 15 Türk üyesi ile Kıbrıs Türk Cemaat Meclisi’nin 115 üyesinden oluşan Yasama Meclisi tarafından yürütülecek, davalar da bağımsız Türk mahkemelerinde görülecekti.

Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi’nin kurulmasıyla iki toplumun birbirinden ayrılması tamamlanmış oldu. Dolayısıyla Kıbrıs’ın etnik olarak muhtar iki devlete ayrılması sanıldığı gibi 1974 harekatıyla değil, Makarios ve Grivas’ın 1960’larda başlayan Türk toplumunu tecrit kampanyasının sonucunda hazırlanmış oldu.

Geçici Türk Yönetimi’nin ilan edilmesi Kıbrıs Rumları tarafından büyük bir tepki ile karşılandı. Rauf Denktaş‘ın 13 Nisan 1968‘de Kıbrıs’a dönmesinden sonra Beyrut’ta, Denktaş ve Klerides’in bir araya gelmesiyle yeniden başlayan toplumlar arası görüşmeler hiç bir sonuç alınmadan Nikos Sampson darbesine kadar aralıklı olarak devam etti.

21 Nisan 1967‘de Yunanistan’daki askerî darbeden sonra Makarios’un kral taraftarı olması nedeniyle cunta ile arası açılmıştı. Makarios “enosis”in uzak bir hedef olduğunu düşünerek uzun vadeli bir mücadele taktiği benimsemişti. Diğer taraftan cunta ise bir an önce “enosis”i gerçekleştirerek Yunanistan’daki durumunu güçlendirmek istiyordu. Bu nedenle Yunanistan’daki cunta yönetimi Makarios’a karşı bazı suikast planları hazırladıysa da başarılı olamadı.

Türkiye’nin baskısı sonucu 1967’de Kıbrıs’tan ayılmak zorunda kalan Grivas 1971 Eylül’ünde tekrar adaya döndü. Enosis mücadelesini daha fazla körüklemek için EOKA-B adıyla yeni bir yeraltı teşkilatı kurdu. O zamana kadar Makarios’un yanında yer alan ve hatta Aspida isimli bir yeraltı teşkilatı kuran Nikos Sampson da Grivas’ın bu teşebbüsüne destek verdi. Ayrıca Sinod üyesi üç piskopos, Makarios’u dinî yetkileri gasbetmiş bir kişi olarak suçladılar ve başkanlıktan çekilmesini istediler. Makarios ise kendisi hakkında ancak Yüksek Kilise Meclisi’nin karar verebileceğini iddia etti. Rum Ortodoks başpiskopos ve patriklerini Lefkoşe’ye davet ederek bu üç piskoposu kiliseden ihrac ettirdi. Fakat bu piskoposlar adanın her tarafında mezarlıklarda veya kiliselerde dinî ayinleri yönettiler ve EOKA-B’yi desteklemeye devam ettiler. Grivas’ın ölümünden sonra EOKA-B’nin liderliğine geçen Georgios Karusos “enosis” mücadelesinin şiddet hareketleriyle başarıya ulaşamayacağını düşünerek mücadelenin siyasi alana kaydırılmasını savunuyordu. Buna karşı çıkan EOKA’cıların harekete geçmesiyle Karusos Yunanistan’a kaçmak zorunda kaldı. EOKA içindeki bu mücadeleyi fırsat bilen Makarios 25 Nisan 1974’te yayınladığı bildiri ile EOKA-B’yi yasa dışı ilan etti. 2.000 civarında EOKA-B üyesi tutuklandı. Yapılan bir açıklamayla da, EOKA-B’nin Yunanistan’dan verilen emirlerle yönetildiği, Yunan istihbarat teşkilatıyla ilişkilerinin olduğu ve Rum Millî Muhâfız Ordusu’nun Kıbrıs Rum Yönetimi’ne bağlanacağı ilan edildi. Diğer yandan Makarios, Yunanistan Cumhurbaşkanı General Gizikis’e gönderdiği mektupla da “Millî Muhâfız Ordusu’nda görev yapan Yunanlı subayların geri çekilmesini” istedi.

Rum Bakanlar Kurulu’nun, askerlik süresini 14 aya düşürmesi ve ordunun mevcudunun yarı yarıya azaltılarak polis teşkilatının takviyesi kararını alması sebebiyle Yunanlı subayların Rum askerlerini tahrik etmesi üzerine 3 Temmuz 1974’de Metaksos Meydanı’nda askerler ile polisler arasında çatışma çıktı. EOKA-B’nin şiddet eylemlerinin arkasında Yunanistan’ın olduğunu belirten Makarios Yunanistan’ı Kıbrıs Devleti’ni yıkmakla suçladı.

15 Temmuz 1974’te Yunan Hükûmeti’nin “Başkanlık Harekatı” adı altında yaptığı darbeden İngilizlere sığınarak ölümden kurtulan Makarios ABD’ye gitmeyi başardı. Cunta tarafından Cumhurbaşkanlığı koltuğuna getirilen Nikos Sampson aynı gün 1960 anayasasına aykırı olarak “Kıbrıs Helen Cumhuriyeti”ni ilan etti.

19 Temmuz 1974’te BM Güvenlik Konseyi’nde bir konuşma yapan Makarios: “Yunanlılar Kıbrıs’ı işgal etmişlerdir. Büyük binalarda Yunan bayrakları dalgalanmakta ve ambulanslar sürekli olarak yaralı taşımaktadırlar. Yunanlılar Türklerden daha çok tehlikelidirler. Çarpışmalar kanlı bir şekilde devam etmektedir. Türkler de büyük tehlike içindedirler. Bu işgal harekatı Kıbrıs’ın bağımsızlığını tamamen ortadan kaldırmıştır” dedi.

Darbenin hemen arkasından Rumlar arasında çatışmaların başlaması, Kıbrıs Türk kesiminde de telaşa yol açtı. Kıbrıs Türklerinin Lideri Rauf Denktaş bir taraftan Bayrak Radyosu’ndan yayınladığı mesajla “darbenin Rumlar arasında bir iç mesele olduğu ve Türkleri ilgilendirmediği”ni açıklarken, diğer taraftan da Türkiye’nin 1960 Anayasası’ndaki garantörlük hakkını kullanarak müdahale etmesini istedi.

(Visited 2 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 19.02.2008 tarihinde Hale tarafından, Yakın Dönem Türkiye Tarihi bölümünde paylaşılmıştır ve 368 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Kıbrıs\'ın Dünü Bugünü II | Kıbrıs Cumhuriyeti orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleKamu Personel Sistemi Değişiyor | Kamu Personel Sisteminde Köklü Değişikliklere Gidiliyor - Memurlar İçin Yeni Mevzuat Sonraki MakaleGüneş (Çisem) Işığını Yitirdi ..

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz