Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Kadınlar Halk Fırkası | Nezihe Muhittin Başkanlığında Dönemin Önde Gelen Kadınlarınca Kurulan Parti


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 17.09.2009 tarihinde Esesli tarafından, Yakın Dönem Türkiye Tarihi bölümünde paylaşılmıştır ve 394 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Kadınlar Halk Fırkası


NEZÄ°HE MUHÄ°TTÄ°N baÅŸkanlığında dönemin önde gelen kadınlarınca kurulan parti, 1923 Haziran’ında kadınların seçme ve seçilme hakkı olmadığı gerekçesiyle devletten onay alamamıştı.

Türkiye’de ilk Büyük Millet Meclisi’nin oluÅŸturulduÄŸu ama henüz Cumhuriyet’in ilan edilmediÄŸi günlerdi. Hak aramaya MeÅŸrutiyet’le birlikte baÅŸlayan kadınlar KurtuluÅŸ Savaşı’na katılmış olmanın gururunu taşıyorlardı. Kurulacak meclislerde ve hükümetlerde söz sahibi olmak istiyorlardı. Örgütlenmek için kollarını sıvadılar. O güne dek dernek ve cemiyet çatısı altında bir araya gelmiÅŸlerdi. Bu kez gözlerini bir ileri örgütlenme biçimine dikmiÅŸlerdi… Bir siyasi partiye… Ä°stanbul’da bir Kadınlar Şûrası toplandı. Kadın hakları için kavga veren aydın bir öğretmen olan Nezihe Muhittin’in öncülüğünde bir tüzük hazırlandı, kurucular belirlendi ve vilayete baÅŸvuru yapıldı. Sonra da kolları sıvayıp çalışmaya baÅŸladılar. Ä°lk hedefleri bir program hazırlamak, ilk projeleri de bir eÄŸitim kongresi toplamaktı. Kongre’yi toplayacakları gün tüm davetliler EÄŸitim Bakanlığı için Ankara’ya davet edildiler. Bu nedenle kongre iptal oldu.

Kurucular kimlerdi?


Zafer Toprak, Tarih ve Toplum Dergisi’nin 1988 tarihli 51. sayısında bu partiye iliÅŸkin ÅŸu bilgiyi aktarıyor: “Daha Cumhuriyetin kurucusu Halk Fırkası, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adını taşırken kadınlar 1923 Haziran’ında Kadınlar Halk Fırkası adıyla bir siyasi örgüt kurarlar. Kadınlar Halk Fırkası, Haziran ortalarında Darülfünun’da toplanan “kadınlar ÅŸurası”nda ÅŸekillenmiÅŸtir. Nezihe Muhittin’in baÅŸkanlığında oluÅŸan bu partinin ikinci reisi Nimet Remide, mes’ul murahhası Latife Bekir, katib-i umumisi Şükufe Nihal’dir. Yönetimde ayrıca Matlube Ömer (veznedar), Saniye (muhasebeci) ve üye olarak Nesime, Ä°brahim, Zaliha, TuÄŸrul, Faize hanımefendiler görev alırlar.”

Gelgelelim, kadınlar devletin onayını almaya başaramadılar. Ankara, tüm ulusu kapsayacak bir fırkanın hazırlıklarını sürdürürken başında kadın sözcüğü olan bir başka partiden hoşlanmamıştı. Az çok bölücülük gibi algılandı bu girişim. Kadınlara, henüz seçme ve seçilme hakkına sahip olmadıkları, hal böyle iken siyasi parti kuramayacakları hatırlatıldı. Parti yerine cemiyet kurmaları önerildi.

Kadınlar bu engel karşısında, Türk Kadınlar Birliği adı altında örgütlenerek 10 yıl boyunca oy hakkı elde etmeye çalıştılar.

Türk Kadınlar BirliÄŸi, Uluslararası Kadınlar BirliÄŸi’nin 1935 yılında Ä°stanbul’da 18-24 Nisan tarihleri arasında toplanan Kongresi’nin ardından devlet tarafından kapatıldı.

Kadınlar Halk Fırkası’nın baÅŸkanı Nezihe Muhittin, partiyi nasıl kurduklarının hikâyesini “Türk Kadını” adlı kitabında anlatmıştı. Nezihe Muhittin’in yazısını Ä°letiÅŸim Yayınları’ndan 1999 yılında çıkan AyÅŸegül Baykan ve Belma Ötüş-Baskett’in yayına hazırladığı Nezihe Muhittin ve Türk Kadını 1931 adlı kitaptan kısaltarak aktarıyoruz.

Yirmi dokuz Ekim 1923 kutsal Cumhuriyetimizin ilanına rastlayan deÄŸerli tarihi izleyen yıllardan beri hayali beni büyüleyen bir kadın derneÄŸi kurmak amacıyla atılıma baÅŸladım. Kitabın bazı yerlerinde bahsettiÄŸim gibi epeyce bir zorluk karşısında kalmıştım. Fakat inancım o denli kuvvetli idi ki güçlükler önünde yılmak şöyle dursun aksine kuvvet ve iradem günden güne artıyordu. Ä°ki ay kadar tanıdığım veya ismini bildiÄŸim aydın kadınlarımızı bir araya toplamak ve onların kararıyla düzenlediÄŸim tüzüğü deÄŸiÅŸtirmek ve seçecekleri idare kurulu ile iÅŸe baÅŸlamak istiyordum. Hanımlarımızı bu fikir etrafına ciddiyetle toplamak mümkün olmadığı gibi, bizleri kabul edecek büyük bir toplantı salonu da bulamadım. Ãœniversite ve Türk Ocağı gibi kuruluÅŸlar nedense bize salonlarını vermek konusunda kararsız kaldılar. Etrafıma toplanan hanımların arasında ciddiyet ve içtenliÄŸine güvenilecekler vardı. Özellikle Şükufe Nihal, Kıbrıslı Aziz, Seniye Ä°zzettin, Zeliha Ziya, Matlube Ömer, Halet Şükrü, Muhsine Salih, TuÄŸrul, Naile Vehap, Ä°ffet Ä°hsan hanımefendiler gibi fikirlerinin dayanıklılığı, duygularının paklığı, iradelerinin saÄŸlamlığı ve ümidimi kuvvetlendiren deÄŸerli fikir arkadaÅŸlarının mutluluk verici çevresinde idim. (…)

Artık kararsızlığa hiç yer kalmamıştı. Henüz fikirlerimizin içtenliğini etrafımıza tamamen duyuramamıştık. Bize kapılarını açmıyorlardı. Artık gerçekleşen bu fikrin ilk temelini benim alçakgönüllü evimde atmak zorunluluğunda idik.


DüzenlediÄŸim tüzük hakkında aramızda birçok defalar görüşme ve tartışmalar yapılmış ve bitmiÅŸti. Kayıtsız ve ÅŸartsız bütün arkadaÅŸlarım cumhuriyet ilkeleri etrafında toplanmakta birleÅŸmiÅŸlerdi.Henüz siyasal haklarımızı almamıştık. Fakat cumhuriyetimizin dayandığı demokrasi, temelde haklarımızı saÄŸlamış bulunuyordu. DerneÄŸin adına “Kadınlar Halk Fırkası” ismini vermekte asla tereddüt etmedik. Süratle demokrasinin bütün gereklerini hazırlamak ilk iÅŸimiz olacaktı. Zincirleme gelen bütün dönemlerde kadın, toplum arasında en geri bir sınıf halinde kalmıştı. Bu düşünceyi, bu ihmali, bu acı durumu bir an evvel düzeltmek bize kuvvetli bir azim ve irade aşılıyordu. Bütün milleti kültür, bilim, eÄŸitim, refah ve mutluluk noktalarında bir araya davet eden “Halk Fırkası”ndan uzak kalmak korkusu ise kalplerimizi coÅŸturuyordu. Biz kurduÄŸumuz bu partiye “Kadınlar Halk Fırkası” ismini vermekle, partinin etrafında kadın etkinliÄŸinden bir aÄŸ örme olanağı hazırlamış olduÄŸumuz kanısındaydık. Birçok ciddi ve içten arzuların bir açıklaması olan bu isim, aynı zamanda birdenbire üstün çekicilik kazandı. Ãœlkenin basını büyük bir ilgi ile bütün hareketlerimizi izlemeye baÅŸladı.

Avrupa basını merak ve hayranlıkta hiç geri kalmıyordu. Tüzüğü valiliÄŸe verip çalışmaya baÅŸlar baÅŸlamaz “Noye Fraye Presse” özel muhabirini gönderdi. Amerika gazetelerinin yazarları peÅŸimizi bırakmaz oldular. Avrupa kadın dernekleri bizimle hemen yazışmaya baÅŸladı.

Dernek tabii benim özel evimde toplantılarına devam edemeyecekti. Biraz güçlük içinde kalmıştık. Ticaret BirliÄŸi genel sekreteri Hamdi Bey bize unutulmaz bir misafirperverlikle müessesenin bir odasını ayırdı. Hamdi Bey’in bu büyük nezaketini daima şükranla anarım.

Tüzüğün valilikçe onaylanmasını beklerken, bizler, üzerinde yürüyeceğimiz programı kararlaştırmış bulunuyorduk:

Ülkemizin gereksinimlerini inceledikten sonra bize gereken idealist kadın tipini, belirlemek zorunluydu. Nasıl kadına gereksinimimiz var? Bu belirlendikten sonra etkinliğe geçmek ve yürümek kolaylaşacaktı.

İlk etkinliğimizi bir eğitim ve öğretim kongresi düzenleme hazırlığında yöneltmeye başladık. Bu konu hakkında biraz bilgi vermiş olmak için 26 Haziran 1923 tarihli Vakit gazetesinden eğitim ve öğretim kongresinin başlangıç toplantılarının ilkinde verdiğim açıklamayı aynen naklediyorum:

“BaÅŸkan Nezihe Muhittin Hanım, partinin kuruluÅŸunu kararlaÅŸtırmak için çalışacağı bir eÄŸitim ve öğretim kongresine niçin gerek görüldüğünü açıklamıştır. Bu hareket Kadınlar Halk Fırkasının ilk etkinlik adımını oluÅŸturacaktır.

Dün Nezihe Hanım partinin etkinlik ve yönü konusunda oluşan fikirleri gereken noktaya yöneltmek için bize şu açıklamayı yapmıştır:

– Ãœlkenin baÅŸtan baÅŸa düzeltilmesi ve yüceltilmesiyle uÄŸraÅŸtığımız böyle bir zamanda kadınlığın geliÅŸmesi ve yücelmesi için harcayacağımız emeÄŸin deÄŸeri pek büyüktür. Reform vadisinde kadınlığın ihmali onu; geçmiÅŸte birçok kez olduÄŸu gibi sonuçsuz, geleceksiz, ürünsüz bırakmak olacaktı. Dikkat buyrulur mu?! Eksik, tamamlanmamış demiyorum da geleceksiz diyorum. Evet, kadın ve kadınlık unutuldukça baÅŸlanılan reform (geleceksiz) kalmaya mahkûmdur… Bizde reform gereÄŸinin anlaşılması “tanzimatı hayriyenin” tarihsel ilânından da öncedir. Bu son yüzyıl süresince felaketten felakete yuvarlandık; her felâket bizim için bir uyarı vuruÅŸu oldu. Aman reform, dedik; iÅŸe dört el ile sarıldık; her defasında biraz canlanır gibi de olduk, fakat hepsi sonuçsuz kaldı. Hatta bu baÅŸarısızlığımız, basında birçok tartışmaya konu olmuÅŸ; sorunu kimi karakter açısından, kimi de sosyolojik olarak inceledikten sonra birçok nedenler bulunmuÅŸtur. Bunda, teÅŸebbüs edilen bir iÅŸi baÅŸarıyla sonuçlandırmak için gerekli olan azim, zorluklardan yılmamak, düşünceyi izleme gibi birtakım ruhsal hislerden yoksun olmanın büyük bir rol oynadığı inkâr edilemezse de, baÅŸlanılan reformda kadınlığın ihmali hiçbir defa layık olduÄŸu önemle dikkatleri çekmemiÅŸtir.

(…)

İzleyeceğimiz yol yeni fen, müspet felsefe üzerine kurulu en son ve en yeni bir öğretim metodundan ibarettir. Eğitime de gelince: Onun bütün millet fertlerine kolaylıkla yayılması ve genelleştirilmesi için bir taraftan dili düzeltirken diğer taraftan bugün hayretle baktığımız Avrupa uygarlık ve olgunluğunun temel metoduna, yirminci yüzyıl hayat kuvvetlerinin verimli kaynağına, -kısaca bir kelime ile- fenne sarılmak en kestirme bir yolumuzdur.

Fakat belâya bakınız, ki zorluk, yalnız şu gereği anlayanlarımızın yok denecek kadar az olmasında değil, öyle bir öğretim ile böyle bir eğitim bakanlığından beklemekte haklı olduğumuz çok yararın az zamanda sonuç vermesi için hiç hatasız gerçekleşmesi beklenilen, ülkemiz (bilhassa Anadolu) toplumsal özelliklerinin derinden bir bakış ile incelenmesindedir. Örneğin; Anadolu şimdi nedir? Yönetsel, iktisadi, sosyal, siyasal bakımından gelecekte ne halde bulunmalıdır? Ve gelecekteki durum için yeteneği ve becerisi ne dereceye kadardır? Sorunları gerektiği yetkili bir incelemeye kavuşmuş mudur?

Ä°kinci olarak: Nasıl öğretim ve eÄŸitime gereksinmemiz var, bize nasıl kadın gerekir? Gerçek ÅŸeklini inceleme ve sınıflandırdıktan sonra ona karşı alınacak tedbirler ve araçların ciddi, geniÅŸ ve esaslı bir program halinde düzenlenmesi gerekir. Yoksa öyle geliÅŸi güzel (aman her yere ilkokul açalım. Milli ideal aşılayalım.) gibi suver ve uygulama araçları düşünülmeden öğütlenmiÅŸ tedbirler, yalnız gazete sütunlarında kalmaya mahkûmdur. Vatanseverlik, milli izzeti nefis, dayanıklılık ve kararlılık gibi birtakım seçkin ve yüksek niteliklerin eksikliÄŸi duyulur duyulmaz aman ÅŸu eksikleri tamamlayalım gibi feryatlar saÄŸdan ve soldan iÅŸitilmeye baÅŸlar. Fakat bunun için gösterilen çareler ­Siz vatansever deÄŸilsiniz. Vatansever olunuz- siz gülünç bir öğütten ibaret kalır da, vatanseverliÄŸin koÅŸulları incelenemez ve yahut da ülkenin kurtuluÅŸu adına, kendisinden haklı olarak istenen ufak bir hizmetin yapılma zorunluluÄŸunu, ya çürümüş ahlâkı veya öyle bir eÄŸitimden yoksunluÄŸuyla anlayamayan ve düşünemeyenlere özveri duygusu aşılamak için bulduÄŸumuz çare onlara hücum etmekten ibaret kalır… Programın baÅŸarı ile taçlandığını görmek için, ciddiyeti kadar düzeni de saÄŸlanmalıdır.

Üçüncü olarak: Öğretim ve eğitimde izleyeceğimiz, yeniden kurma, düzeltme, güzelleştirme programının uygulama olanağını her şeyden evvel önemle dikkate almak zorundayız. Çevrenin algı ve görüş, hazım ve temsil edemeyeceği veya ederken tehlikeli buhranlarla ezileceği tedbirler zararlı olur.

(…)

Bizler bu kongrenin üyelerinin birer davetiye ile merkeze toplamak üzere iken EÄŸitim Bakanlığı “Talim ve Terbiye” müessesesini açtı ve davet ettiÄŸimiz üyelerin hepsini Ankara’ya aldı. Tabii ki bizler teÅŸebbüsümüzü tamamlayamadık. Fakat emelimiz, hükümetimiz tarafından daha geniÅŸ bir program ve ciddiyetle uygulamaya konulmuÅŸ oldu. Tabii bu hayırlı sorunun iyi sonuçlarını EÄŸitim Bakanlığından beklemeye baÅŸladık.

Aylar geçiyordu bizler bir taraftan İstanbul içinde ne kadar yetim ve öksüz varsa sayılarını, durumlarını, geçmişlerini, bugünlerini kesinleştirmek üzere bir istatistik düzenlemesi ile uğraşmaya başladık.

Bu arada hanımları toplayarak konferanslar veriyor, ülkeye yararlı olmanın çarelerini araştırıyorduk. Valiliğe verilen bildiriye hâlâ cevap gelmemiştir.

Ä°nceledik henüz siyasal haklarını almamış olan kadınların parti kurmasına yasalarca izin verilemeyeceÄŸi cevabını aldık. Aramızda bazı hanımlar tüzüğün çok taÅŸkın olduÄŸunu ileri sürdüler. Çünkü bu tüzükte “Kadınlarımızın askerlik görevlerini yerine getireceklerine” ait bir madde bile vardı.

Tüzüğü mümkün olduÄŸu kadar deÄŸiÅŸtirdik. Ve partinin ismine de “Türk Kadın BirliÄŸi” adını vererek tekrar valiliÄŸe verdik.

(Visited 19 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 17.09.2009 tarihinde Esesli tarafından, Yakın Dönem Türkiye Tarihi bölümünde paylaşılmıştır ve 394 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Kadınlar Halk Fırkası | Nezihe Muhittin Başkanlığında Dönemin Önde Gelen Kadınlarınca Kurulan Parti orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleÅžanlı Bayrağımız Sonraki MakaleVeda "Esir Åžehirde Bir Konak" | AyÅŸe KULÄ°N

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz