Ä°yonya Uygarlığı | Ä°yonya – Kent Devletleri – Toplumsal Yapı – KolonileÅŸtirme Dönemi – Tiranlar Dönemi – Pers EgemenliÄŸi – Ä°yonya Ä°syanı ..
Hale - 15 AÄŸustos 2011 Ãœlkeler Tarihi Ansiklopedisi 0 0 Okunma : 3661
İçerik Hakkında Bilgi
- Bu içerik 22.08.2009 tarihinde Hale tarafından, Medeniyetler ve Ãœlkeler Tarihi Ansiklopedisi bölümünde paylaşılmıştır ve 1343 kez okunmuştur.
Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum
İçerik ve Kategori Araçları
- Kategoriye Abone Ol
- Makalenin Çıktısını Al
- Makaleye Yorum ekle
- Son Güncellenme Tarihi: 15 AÄŸustos 2011, Pazartesi 09:55
İyonya Uygarlığı
Ä°yonlar ele geçirdikleri kentlerdeki yerli halÂkın tümünü topraÄŸa baÄŸlayamamış, bunlarÂdan bir bölümüne siyasal haklar tanımışlardı. Bunun sonucu olarak Ä°yonlar’ın arasına karıÂÅŸan Anadolu kavimleri kendi kültür, töre, inanç ve dinlerine iliÅŸkin birçok öğeyi de Ä°yon dünyasına sokmuÅŸlardı.
Ä°yonya’da büyük düşünürler ve bilim adamÂları yetiÅŸmiÅŸtir. Gölgelerinden pramitlerin yüksekliÄŸini hesaplayan Thales, yıl ile mevÂsimlerin uzunluÄŸunu ilk kez hesaplayan Anaksimandros, tıp mesleÄŸini kuran Hipokrat, bugünküne yakın biçimde atom sözcüğüÂnü kullanan Demokritos, ilk astronomlardan sayılan Anaksagoras ve dünyanın yuvarlak olduÄŸunu söyleyen Pisagor Ä°yonyalı’ydılar.
İÖ 8. yüzyılın baÅŸlarında Ä°yonyalılar, Fenikeliler’le kurdukları yakın ticari iliÅŸkiler soÂnunda onlardan yazıyı öğrendiler. Bu dönemÂde Eski Yunan topluluklarında birçok alfabe ortaya çıkmıştı. Ama bunlar arasından en yaygın kullanılanı Ä°yon alfabesi olmuÅŸ ve Atina bu alfabeyi İÖ 403’te resmen kabul etmiÅŸtir.
Ä°yonya, Eski Yunan edebiyatının da beÅŸiÄŸi olmuÅŸtur. Erken dönem Ä°yonya edebiyatınÂdan günümüze yalnızca Homeros’un Ä°lyada ile Odysseia’sı kalmıştır. İÖ 7. yüzyıldan baÅŸlayarak yaygınlaÅŸan flüt eÅŸliÄŸinde ÅŸiir okuma Eski Yunan dünyasına Ä°yonya’dan girmiÅŸtir. Teoslu Anakreon ve Åžartlı Hipponax, Ä°yonya ÅŸiirinin güçlü isimleÂridir.
Eski Yunan mimarlığında Dor ve Ä°yon olmak üzere iki ayrı düzen vardı. Ä°yon düzeniÂnin göze çarpan özelliÄŸi ince ve zarif sütunlaÂrın üstündeki ön ve arka yüzlerinde sarmal biçimli öğeler taşıyan baÅŸlıklardır. Dünyanın ilk büyük mermer yapısı Efes’teki Artemis Tapınağı, Ä°yonya’da yapılmıştır. Ä°yon heykel sanatı da Eski Yunan dünyasını etkilemiÅŸtir. Birçok yenilikler sunan Ä°yon heykelleri ince giyimli insanları canlandırırken kumaşın vüÂcuttaki dökümü ve kıvrımları büyük bir ustalıkla iÅŸlenmiÅŸtir. Ayrıca heykellerin neÅŸeli ve güleç yüzlü olması dikkati çeker.
Ä°yonya
Yunan Yarımadası’nın Dorlar’ca istila edilmesi üzerine Attika’da yaÅŸayan Ä°yonlar’ın bir bölümü İÖ 11. yüzyılda Ege Adaları üzerinden Batı Anadolu’ya göç etti. Ä°yonlar’ın yerleÅŸtiÄŸi Ä°zmir Körfezi’nden KuÅŸadası’na kadar olan kıyı ÅŸeridi ile Sakız (Khios) ve Sisam (Samos) adalarını kapsayan bu bölgeye Ä°yonya adı verildi. Ä°yonlar’dan önce İÖ 12. yüzyılda Batı Anadolu’ya geçen Aioller ise Aiolia adını alan ve Ä°zmir Körfezi ile Edremit Körfezi’nin güneyini, Midilli (Lesbos) Adası’nı içine alan yöreye yerleÅŸmiÅŸlerdi. Eski Yunan kaynakla-rınca Ä°yon göçlerinin önderi Atina Kralı Kodros’un oÄŸlu Androcles’tir. Aynı zamanda Efes kentinin de kurucusu olan Androcles yerli halk Lelegler ve Karyalılar’la savaÅŸarak bunların yerlerine Ä°yonlar’ı yerleÅŸtirdi.
Bir tarım bölgesi olan yeni topraklarıyla Ä°yonlar daha çok deniz kıyılarında ve yarımÂadalar üzerinde ele geçirdikleri ya da yeni kurdukları kentlere yerleÅŸtiler. Herodot’a göÂre Ä°yonlar burada baÅŸlıca 12 kent kurmuÅŸlarÂdı. Bu kentler Miletos (Milet), Myus (AvÅŸar Kalesi), Priene (Güllübahçe), (Ephesos) Efes, Kolophon (DeÄŸirmendere), Lebedos (Gümüldür), Teos (Sığacık), Klazomenai, Phokaia (Foça), Khios (Sakız), Erythrai (ÇeÅŸme) ve Samos’dur (Sisam). Batı Asya’nın ticaret ve kervan yollarının sonunda yer alan bu kentler kısa sürede zenginleÅŸti. Ayrıca Anadolu’nun geliÅŸkin kültürleriyle bütünleÅŸeÂrek yüksek bir uygarlığın merkezleri oldular.
Bu Ä°yon kentleri içinde Kolophon ve Efes kıyılardan Anadolu içlerine doÄŸru geniÅŸlemiÅŸÂti. Etki alanı Ä°zmir’e kadar uzanan KolopÂhon süvarileriyle ünlüydü. Efes’in etki alanıysa Küçük Menderes vadisinin içlerine kadar uzanıyordu. DaÄŸ yoluyla ulaşılabilen bir buÂrun üzerinde kurulmuÅŸ olan Milet ise denize doÄŸru kurulmuÅŸtu. Erythrai geniÅŸleyip zenÂginliklerine el koyacağı bir yarımada üzerinÂdeydi. Buna karşılık Phokaia, Lebedos ve Priene gibi kentlerin çevresinde güçlü kavimÂler vardı. Bu nedenle geniÅŸleme olanağı bulaÂmayan bu kentler yoksul ve küçük kaldı.
İÖ 8. yüzyılda bu 12 Ä°yon kenti Panionion adını verdikleri dinsel bir birlik kurmuÅŸlardı. Bu birliÄŸin siyasal bütünlük gösteren bir yapısı yoktu ve birliÄŸe katılan tüm kentler bağımsızdı. BirliÄŸe daha sonra İÖ 8. yüzyılın baÅŸlarında Ä°yonlar’ca ele geçirilen Aiol kenti Smyrna (Bayraklı) da katıldı. Panionion BirliÂÄŸi Ä°yonya kültürünün geliÅŸmesini ve İÖ 5. yüzyıla kadar öbür Yunan kültürlerinden her yönüyle üstün olmasını saÄŸlamıştır. Ne var ki, bu dinsel birliÄŸin siyasal birliÄŸe dönüşmemesi Ä°yonya’daki kent devletlerinin bir siyasal güç olarak tarih sahnesine çıkmasını engellemiÅŸÂtir. Ä°yonyalılar sürekli düşman tehdidi altında yaÅŸamış, ülkelerini istila eden Lidyalılar’a ve Persler’e karşı direnememiÅŸlerdir.
Kent Devletleri
Tüm Yunan dünyası için çok önemli siyasal sonuçlar doÄŸuran ilk kent devletleri Ä°yonya’da kuruldu. Yabancı topraklara gelen Ä°yonÂlar kendilerine dost olmayan Yerli kavimleÂrin arasında varlıklarını sürdürebilmek için kentlerini surlarla çevirdiler. Ardından çevreÂsindeki toprakları ele geçirerek kenti sınırları belli bir alanın merkezi yaptılar. Kent devletÂleri kendi yaptıkları yasaları uygulayan ve ekonomik olarak kendine yeten özgür, küçük devletlerdi.
Kent devletleri ilkçaÄŸ için yeni devlet biÂçimleriydi. Eski ilkçaÄŸ devletlerinin başında ya tanrı sayılan ya da tanrının temsilcisi olduÄŸuna inanılan bir kral bulunurdu. Kralın sonsuz gücü ve yetkisi vardı. Halk kayıtsız ÅŸartsız ona baÄŸlı bulunmaktaydı ve onun izni olmaksızın devlet yönetiminde söz sahibi olaÂmazdı. Oysa Ä°yonya’daki kent devletlerinde siyasal haklara sahip yurttaÅŸlar, devlet yönetiÂmine doÄŸrudan katılabilmekteydi.
Kent devletlerinin çekirdeÄŸini oluÅŸturan kent çeÅŸitli tapınaklar, devlet binaları, agora, spor alanları ve açık hava tiyatrosu ile donatılÂmıştı. Kent tanrılarca bağışlanan bir armaÄŸan olarak kabul edilir ve var olan düzeni bozÂmak, tanrılara karşı çıkmakla eÅŸ sayılırdı. Her kentin kendine özgü tanrıları, tapınakları, tapınma biçimleri vardı. Kentin yurttaşı olÂmak demek, onun dininden olmak demekti.
Kentlerin kendi aralarındaki ilişkiler barışçı değildi, daha çok savaşa yönelikti. Yenilgiye uğrayan kent yenene bağımlı kılınmaz, ya halkı kılıçtan geçirilir ya da yenen kentin bağlaşığı olmak zorunda bırakılırdı.
İlk dönemlerinde krallarca yönetilen kent devletlerinde zamanla kralın yetkisi azaldı; bu devletleri soyluların oluşturduğu meclisler yönetmeye başladı. Bunu soylular yönetimiyle demokrasi arasında yer alan ve bir geçiş yönetimi olan tiranlık izledi.
Toplumsal Yapı
Kent devletlerinde yaÅŸayan halk farklı siyasal ve toplumsal haklara sahip üç temel sınıfa ayrılmıştı. Bunlar toplumsal ve siyasal tüm haklara sahip özgür yurttaÅŸlar; özgür olmalaÂrına karşın yurttaÅŸlık haklarından yoksun yabancılar ile hiçbir siyasal ve sosyal hakka sahip olmayan ve “konuÅŸan hayvan”, “hareÂket eden araç” olarak kabul edilen kölelerdi. Ãœretim büyük ölçüde kölelerin çalışmalarıyla saÄŸlanırdı.
Özgür yurttaÅŸlar da kendi içlerinde dört sınıfa ayrılmıştı. Bu sınıfların başında büyük toprak sahibi soylular gelirdi. Bunlar ilkçaÄŸ Yunan dünyasında ilk kez Ä°yonlar’ca gerçekÂleÅŸtirilen ÅŸarap ve zeytinyağı ticaretiyle zenÂginleÅŸmiÅŸ, küçük toprak sahibi yurttaÅŸları borçlandırarak topraklarına el koymuÅŸlardı.
At yetiştiren ve savaşa süvari olarak katılan soylular en güçlü sınıftı.
Soyluların ardından ticaret ve zanaatla zenÂginleÅŸen kentli orta sınıf gelirdi. Bunların ne toprakları ne de atları vardı. SavaÅŸlara piyade olarak katılırlardı. Bu iki sınıfın ardından küçük toprak sahibi yoksul köylüler ile topÂrakları ve belirli iÅŸleri olmayan kentli emekçiÂler gelirdi. Özgür yurttaÅŸların siyasal anlamda eÅŸit hakları vardı. Ama toprakların az sayıda soylunun elinde toplanması onların egemenliÂÄŸine yol açtı.
Kolonileştirme Dönemi
İÖ 8. yüzyılın ortalarında Yunan YarımadaÂsında birçok kentin nüfusu artmış, elde ediÂlen ürün yeterli olmamaya baÅŸlamıştı. Daha fazla topraÄŸa gereksinim vardı ama Yunan Yarımadasının doÄŸal yapısı buna elveriÅŸli deÄŸildi. Bu nedenle birçok kent baÅŸka toprakÂlarda koloniler kurmaya baÅŸladı.
Eski Yunan tarihini hem siyasal, hem de kültürel açıdan derinden etkileyen kolonileÅŸÂme hareketi Ä°yonya’da yaklaşık 100 yıl sonra baÅŸladı. Bu gecikmenin nedeni Ä°yonyalılar’ın yeterli topraÄŸa sahip olmaları ve kurdukları ticaret iliÅŸkileriydi. Ama güçlü Lidya Krallığı’nın Anadolu ile yapılan ticarete engel olması Ä°yonyalılar’ın İÖ 7. yüzyılın sonlarında kolonileÅŸtirme hareketine baÅŸlamalarını doÄŸurdu. Ä°yonyalılar Kuzey Ege, Kuzey MarmaÂra ve Güney Trakya kıyılarında Lampsakos (Lapseki), Myrleia (Mudanya), Kios (GemÂlik), Thasos (Taşöz) gibi birçok güçlü koloni kurdular.
Ä°yonya kolonileÅŸtirme hareketinin önde geÂlen kenti Milet’ti. Miletliler Karadeniz’e açıÂlarak Sinope (Sinop), Amisos (Samsun), Ke-rasous (Giresun), Trapezus (Trabzon) gibi liman kentlerine ulaÅŸtılar. Ticaret amacıyla DoÄŸu Akdeniz’de de koloniler kurdular. KoÂlonileÅŸtirme hareketine Ä°yonya kentlerinden yalnızca Efes ve Smyrna katılmadılar. AnadoÂlu ticaret yollarının denize açılan kapıları olan bu iki güçlü liman kenti Lidya Krallığı ile de iyi iliÅŸkiler içindeydi.
Tiranlar Dönemi
KolonileÅŸtirme hareketi sırasında Ä°yonya’daki kent devletlerinde yeni bir yönetim biçimi ortaya çıktı. Kentleri tiran adı verilen kiÅŸiler yönetmeye baÅŸladı. Bazen soyluların arasınÂdan, bazen de halkın içinden çıkan tiranlar, kenti tek başına yöneten kiÅŸilerdi. Tiranların krallardan farkı yasalara ya da geleneklere uygun olmayan biçimde yönetime el koymalaÂrıydı. Yunan dünyasında ilk defa Ä°yonya’da ortaya çıkan tiranlığı doÄŸuran neden gün geçtikçe büyüyen Lidya tehlikesiydi. Bu tehliÂke karşısında kentin ve ordunun yönetimi üstün yetenekleri olduÄŸuna inanılan tek kiÅŸiÂnin elinde toplanmıştı.
İÖ 7. ve 6. yüzyıllarda Ä°yonya, Lidya egemenliÄŸine girdi. Bu dönemde yıkılan Smyrna 30 yıl boÅŸ kaldıktan sonra Lidya’nın en önemli ticaret limanı oldu. Lidya egemenliÄŸi sırasında, 7. yüzyılın ikinci yarısınÂda, alışveriÅŸ için sikke kullanılmaya baÅŸlandı. Bastırılan sikkeler kısa sürede Ä°yonya ve Yunan Yarımadası’na yayıldı. Ä°yon kentleriÂnin büyük bölümü aynı para birimini kullanÂmaya baÅŸladı.
Pers Egemenliği ve İyonya İsyanı
İÖ 545 yıllarında Batı Anadolu’nun tümü Pers egemenliÄŸine girdi. Ä°yonya’daki kentlerÂden yalnızca Milet, Persler’le barış yaparak bağımsızlığını koruyabilmiÅŸti. Phokaia ve Teos halkı ise Pers egemenliÄŸine girmektense baÅŸka ülkelere göç etmeyi yeÄŸleyerek kentleÂrini bırakıp denize açılmışlardı. Geri kalan Ä°yonya kentleriyse Pers egemenliÄŸine koÅŸulÂsuz boyun eÄŸmek zorunda kaldı.
Persler, Ä°yonya ve Aiolia kentlerini biri Sart’ta (Salihli) öbürü ise Daskleion’da kurÂdukları iki satraplığa baÄŸlamışlardı. Bu satraplar Ä°yonya’daki kentlerin yönetimini kenÂdilerine baÄŸlı tiranlara verdiler. Bu koÅŸullar altında Ä°yonya’daki kentlerin durumu kötüÂleÅŸti, ekonomik bunalım arttı. Ayrıca Persler, Ä°yonyalılar’ın kolonileriyle olan baÄŸlantılarını da kesmiÅŸlerdi. Bu duruma daha fazla dayaÂnamayan Ä°yonyalılar İÖ 500’de Milet Tiranı Aristagoras önderliÄŸinde ayaklandılar. Kısa sürede Kıbrıs’a kadar yayılan bu baÅŸkaldırı Yunan Yarımadasından yardım gelmeyince İÖ 494’te yenilgiyle sonuçlandı. Persler ele geçirdikleri Milet’i yaÄŸmalayıp yakıp yıktılar. Daha sonra Persler’in eline geçen öbür Ä°yonÂya kentleri de yakılıp yıkıldı. O zamana kadar bağımsızlığını korumuÅŸ olan Samos Adası da Pers istilasına uÄŸradı.
Delos BirliÄŸi
Persler’in Yunan Yarımadası’nda yenilgiye uÄŸramalarından sonra Ä°yonya’daki kent devÂletleri bir kez daha ayaklandılar. KentlerindeÂki Pers garnizonlarını kent dışına sürerek bağımsızlıklarını yeniden kazandılar. Ama Pers tehlikesi de tümüyle geçmemiÅŸti. Ä°yonya kentleri bu durum karşısında Atina’nın önÂderliÄŸinde Persler’e karşı oluÅŸturulan Delos BirliÄŸi’ne İÖ 478-477’de katıldı. Bu birlik Persler’e karşı baÅŸarılar elde ederek denizlerÂde egemen duruma geldi. Ne var ki, Atina’da Perikles’in yönetime gelmesiyle, birlik amaÂcından sapmaya baÅŸladı. BirliÄŸin hazinesi Delos’tan Atina’ya taşınarak biriken paralar Atina’nın bayındırlığı için kullanıldı. Atina baÄŸlaşıklarını egemenliÄŸi altına almaya çalışıÂyordu. Ayrıca Atina’nın egemenliÄŸi Ä°yonya’yı ekonomik yönden de olumsuz etkilemekte, Karadeniz’deki kolonileri yavaÅŸ yavaÅŸ AtiÂna’nın eline geçmekteydi. Bu durum büyük bir hoÅŸnutsuzluk yarattı ve kentler birer birer ayaklanarak birlikten ayrılmaya baÅŸladı. Bu sırada Atina ile Sparta arasında çıkan ve 27 yıl süren savaÅŸtan Atina yenik çıktı.
Böylece Ä°yonya’daki kentler Atina egemenliÄŸinden tümüyle kurtulmuÅŸlardı; ama bu kez de yeniden Pers tehdidi baÅŸlamıştı. ÖnceÂleri Ä°yonyalılar Sparta’nın da yardımıyla Persler’e karşı baÅŸarılar kazandılar. Ama bu sırada Atina’nın güçlenmesi üzerine Spartalılar Persler’le birleÅŸtiler. Sonunda Atina İÖ 386’da Kral Barışı ile Persler’in Anadolu’daki kesin egemenliÄŸini kabul etti. Daha sonra Büyük Ä°skender ve ardıllarınca istila edilen Ä°yonya, Romalılar döneminde imparatorluÂÄŸun Asya eyaletine katıldı.
Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum
Bu içerik 22.08.2009 tarihinde Hale tarafından, Medeniyetler ve Ãœlkeler Tarihi Ansiklopedisi bölümünde paylaşılmıştır ve 1343 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 1 adet mesaj daha bulunmaktadır.
İyonya Uygarlığı | İyonya - Kent Devletleri - Toplumsal Yapı - Kolonileştirme Dönemi - Tiranlar Dönemi - Pers Egemenliği - İyonya İsyanı - Delos Birliği orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...