Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

İslamiyet Öncesi Türk Devletleri | Büyük Hun Ve Avrupa Hun İmparatorluğu


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 15.12.2007 tarihinde hale tarafından, Büyük Türk Tarihi | Türk Kültürü - Gelenekler ve El Sanatlarımız bölümünde paylaşılmıştır ve 2424 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


İslamiyet Öncesi Türk Devletleri

Büyük Hun İmparatorluğu


Türkler’in ilk kurdukları imparatorluk Hun Ä°mparatorluÄŸu’dur. Türkler’in daha eskiden de devletler kurduklarını biliyoruz, ama Hun Devleti çok geniÅŸ bir saha üzerinde baÅŸka milletleri de idaresi altına alan büyük bir devlet olduÄŸu için, ona imparatorluk adını veriyoruz.

Hun Ä°mparatorluÄŸu Hun Türkleri tarafından M.Ö. 220 yılında kuruldu. Hunlar bugünkü MoÄŸolistan bölgesinde, yâni Çin’in kuzey-batısında yaşıyorlardı. Bu bölgede hâkimiyet kurdukları ve geniÅŸlemeye baÅŸladıkları için Çinliler onları büyük bir tehlike sayıyorlardı. Gerçekten Hunlar, askerlikteki üstünlükleri sayesinde Çin ordularını devamlı bozguna uÄŸratıyorlardı. Bu yüzden Çin Devleti, Hun saldırılarını önleyebilmek için Hun-Çin sınırı boyunca büyük bir duvar örmeye baÅŸladı. Çin Åžeddi veya Büyük Çin Duvarı denen savunma hattı iÅŸte böyle ortaya çıkmıştır (M.Ö. 214). Sonraları Ming Hanedanı zamanında yenilenen bu büyük duvarın bâzı kısımları çok saÄŸlam bir ÅŸekilde günümüze kadar ayakta kalmıştır.

Ä°lk büyük Hun hükümdarı Teoman Yabgu’dur (M.Ö- 220). O zamanlarda Türk hükümdarlarına “Yabgu” deniyordu. Teoman Yabgu birbirinden ayrı yaÅŸayan Türk boylarını birleÅŸtirerek ilk Türk birliÄŸini gerçekleÅŸtirmiÅŸti. Bu çaÄŸda Türkler’in askerî üstünlüklerinde süvarilerin pek önemli bir yeri vardı. Çinliler atla çekilen savaÅŸ arabaları kullanıyorlardı, ama süvârî orduları yoktu. Türk atlıları çok sür’atli hareket kaabiliyetine sahip oldukları için Çin birliklerini istedikleri yerde çeviriyorlar, düşman olunca da çabucak çekiliyorlardı. Onlara ummadıkları anda birdenbire hücum ediyorlardı. Çinliler bu yüzden ordularını Hunlar gibi donatmak zorunda kaldılar; askerlerini Hunlar gibi giydirdiler. Ama ne Çin Duvarı, ne Çin orduları, Hunlar’ın Çin içlerine kadar girmelerini engelleyebildi.


Teoman Yabgu’dan sonra Hun tahtına oÄŸlu Mete Yabgu geçti. Mete zamanında Hun Ä°mparatorluÄŸu’nun toprakları Japon Denizi’nden Hazar Denizi’ne kadar uzanıyordu. Bu topraklarda çeÅŸitli Türk kavimlerinin yanısıra öbür Altaylı kavimler de yaşıyorlardı. Mete devri, Hun Ä°mparatorluÄŸu’nun en parlak devridir (M.Ö. 209-174).

Hunlar zamanında Çinliler medeniyet bakımından çok ileri bir durumdaydılar. Hem nüfusları ve orduları çok kalabalık, hem medeniyetleri parlak olduÄŸu hâlde Hunlar’la baÅŸa çıkamadılar. Bu da gösteriyor ki, Hun baÅŸarısının sebebi yalnızca askerî güç deÄŸildi. Gerçekten Hunlar teÅŸkilâtçılık ve idare bakımından çok geliÅŸmiÅŸlerdi. O sırada Çin’in ayrı ayrı prenslikler hâlinde bulunmasından da faydalanarak, Kuzey Çin’de sık sık iktidarı ele alıyorlardı. Fakat Çinliler’in ÅŸehir hayâtına kapılan sınır boyu Türkleri yavaÅŸ yavaÅŸ ÇinlileÅŸiyor. Çinli prenseslerle evlenen Hun hükümdarlarının saraylarında Çin âdet ve gelenekleri yerleÅŸiyordu.

Mete’den sonra gelen Yabgular zamanında Çinliler’le iliÅŸkiler arttı. Özellikle evlenme yoluyla Türk ve Çin hükümdar âileleri arasında yakınlıklar doÄŸdu. Bu yakınlıklar ise Hunlar’ın iç iÅŸleri bakımından birçok karışıklıklara yol açtı. Yine de Hun Ä°mparatorluÄŸu Milâttan Önce Birinci Yüzyıl’a kadar üstünlüğünü devam ettirdi. Bu yüzyılda ise Türk beyleri arasında taht kavgaları artabildiÄŸine arttı. Çinliler de bu kavgalardan faydalanarak, Türkler’i zayıflatmayı bildiler. Ancak Çinliler’in Hohan-Åžu dedikleri Yabgu’nun 27 yıllık imparatorluÄŸu zamanında ve Çiçi Yabgu devrinde devlet eski gücünü biraz olsun toparlayabildi.

Milâttan sonraki ilk yüzyılda Hun Ä°mparatorluÄŸu DoÄŸu ve Batı Hunları olmak üzere iki ayrı devlete bölündüler. Bunlara Güney ve Kuzey Hunları da denir. Milattan sonra üçüncü yüzyılın baÅŸlarında (220) baÅŸka bir Türk kavmi olan Siyenpi’ler Hunlar’la iktidar mücadelesine giriÅŸtiler. Sonunda MoÄŸollar’ın ve bazı Türk boylarının da yardımıyla Hunlar’ın hâkimiyetine son verdiler. Büyük Hun Ä°mparatorluÄŸu târihte bilinen eski imparatorlukların en büyüğü idi. Hun hükümdarlarından Mete, HohanÅŸu ve Cici Yabgular, dahî denecek kadar büyük birer kumandan ve devlet adamı idiler. Bu büyük ÅŸahsiyetler hakkında Çin târihlerinde verilen bilgiler, en büyük düşmanlarının bile onlara hayran kaldıklarını gösterir.

Mete Kağan ve Oğuz Destanı

Mete, Teoman Yabgu’nun oÄŸlu ve veliahdi (kendisinden sonra hükümdar olacak kimse) idi. Ama Teoman Yabgu’nun baÅŸka bir eÄŸinden de bir oÄŸlu olmuÅŸtu ve bu kadın Teoman’dan sonra Mete yerine kendi oÄŸlunun hükümdar olmasını istiyordu. Sonunda Teoman’ı kandırdı. Ama Mete Buna razı olmadı ve derhâl bir ordu toplayarak Hun tahtını ele geçirmek üzere yola çıktı. Böylece Türk târihinde ilk defa bu ÅŸehzade (prens), devlet uÄŸruna babasıyla taht kavgasına giriÅŸiyordu. Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu zamanında da ilk defa Birinci Murâd’ın oÄŸullarından Savcı (Yıldırım Bâyezîd’in aÄŸabeyisi) babasına karşı çıktı; sonra Ä°kinci Bâyezîd’in oÄŸlu Selim (Yavuz) babasıyla taht kavgasına girdi. Kanûnî’nin çok sevdiÄŸi eÅŸi Hurrem Sultân kendi oÄŸlu Selîm’i (Ä°kinci Selim) velîahd yapmak isteyince, pâdişâhın öbür oÄŸulları (Mustafa ve Bâyezîd) da babalarına isyan ettiler.

Mete çok yüksek kaabiliyetli bir komutandı. Topladığı ordu ile babasını yendi ve Hun tahtına oturdu. Çin târihleri onun üstün meziyetlerini ve yaptığı büyük işleri uzun uzun anlatırlar. Devletinin ve milletinin işleri için kendi çıkarlarını hiçe sayardı.


Anlatılanlara göre bir defasında Hunlar zor durumda kalmışlar ve Çinliler’den barış istemiÅŸlerdi. Çinliler barış için Mete’nin en sevdiÄŸi atını istediler, hemen verdi. Ama Çin hükümdarı bununla yetinmedi, baÅŸka ÅŸeyler de istedi. Mete kendine ait nesi varsa hepsini birer birer veriyordu. Sonra Çinliler sınırda küçük bir arazî istediler. Burası hiçbir ise yaramayan kurak, kumlu bir topraktı. Ama Mete buna çok sinirlendi ve şöyle dedi:

“Benden ne istedinizse verdim, çünkü onlar benim maltındı. Ama bu toprak benim deÄŸil, milletimindir. O toprağı korumak için savaşır, canımı veririm.”

Türklerin OÄŸuz KaÄŸan Destanı’ndaki OÄŸuz KaÄŸan’ın Mete olduÄŸu söylenir. OÄŸuz KaÄŸan’ın Åžehnâme’de ve Divân-ı Lugati’t Türk’de adı geçen Alp Er Tunga olduÄŸunu söyleyenler de vardır. OÄŸuz KaÄŸan Destanı şöyledir:

Günlerden bir gün Ay Kağan bîr erkek çocuk doğurdu. Çocuk kara saçlı, kara kaşlı, ela gözlü, kırmızı ağızlı idi. Perilerden daha güzeldi. Çocuk, anasından yalnız bir defa süt emdi. Bir daha emmedi. Konuşmaya başladı. Çiğ et ve şarap istedi. Kırk günden sonra büyüdü. Yürüdü. Oynadı. Ata bindi. Geyik avına bağladı. Günlerden sonra, gecelerden sonra bir yiğit oldu. Bahadır oldu.

OÄŸuz KaÄŸan denen bu bahadır bir gün Tanrı’ya yakarmakta idi. Birdenbire etraf karanlık kesildi. Gökten bir ışık düştü. Bu ışık aydan da, güneÅŸten de parlaktı. OÄŸuz KaÄŸan gördü ki bu ışığın içinde bir kız var. Bu kız çok güzeldi. Yüzünde ateÅŸli, ışık saçan bir beni vardı. Kutup Yıldızı gibi Ä°di. Gülse, mavi gök de gülerdi. AÄŸlasa, mavi gök de aÄŸlardı.

OÄŸuz KaÄŸan bu kızı görünce aklı başından gitti. Kızı sevdi, aldı. Kız, OÄŸuz KaÄŸan’a üç erkek çocuk doÄŸurdu. Birincisine “Gün”, ikincisine “Ay”, üçüncüsüne “Yıldız” adını koydular.

Oğuz Kağan gene bir gün ava gitti. Gördü ki gölün yanında bir ağaç var. Bu ağacın kovuğunda bir kız oturuyor. Çok güzel bir kız. Saçlar bir ırmağın akışı gibi. Dişleri inciye benziyor. Gözleri gökten de mavi.

OÄŸuz KaÄŸan’ın aklı başından gitti. YüreÄŸine ateÅŸ düştü. Onu sevdi, aldı. Bu kız da OÄŸuz KaÄŸan’a üç erkek çocuk doÄŸurdu. Birincisine “Gök”, ikincisine “DaÄŸ”, üçüncüsüne de “Deniz” adını verdiler.

Bu çaÄŸda, saÄŸ yönde Altın KaÄŸan denen bir kaÄŸan vardı. Altın KaÄŸan, OÄŸuz KaÄŸan’a elçi gönderdi. Pek çok altın,gümüş, yolladı. Pek çok kız, yakut, inci gönderdi. OÄŸuz KaÄŸan’a saygı gösterdi. Ä°taat etti. OÄŸuz KaÄŸan, Altın KaÄŸan’ın itaatini kabul etti. Sonra kırk gün yürüdü. Buz Dağı denen daÄŸa geldi. Çek soÄŸuktu. Çadırını kurdurdu.

Tan yeri aÄŸardığı zaman OÄŸuz KaÄŸan’ın çadırına güneÅŸ gibi bir ışık girdi. O ışıktan; gök tüylü, gök yeleli, büyük bir erkek kurt çıktı. Kurt, OÄŸuz KaÄŸan’a dedi ki :

– “Ey OÄŸuz, artık ben önünde yürüyeceÄŸim.”

Bundan sonra Oğuz Kağan çadırları toplattı. Yola koyuldu. Ordusunun önünde gök tüylü, gök yeleli, büyük erkek kurt yürüyordu. Ordu, kurdu takip ediyordu.

Nice günlerden sonra kurt durdu. Oğuz Kağan da ordusunu durdurdu. Burada İtil denen bir ırmak vardı. Oğuz Kağan düşmanla karşılaştı. Savaş çok çetin oldu. Okla, kılıçla vuruşuldu. İtil Suyu düşman kanından kıpkızıl oldu ve Oğuz Kağan üstün geldi.

Gök tüylü, gök yeleli kurt gene öne düştü. OÄŸuz KaÄŸan’ı Sind Ãœlkesi’ne götürdü. OÄŸuz KaÄŸan burada da çok düşmanla vuruÅŸtu. Düşmanı yendi. Bu ülkeyi de yurduna ekledi. Geri döndü.

OÄŸuz KaÄŸan’ın yanında ak sakallı, boz saçlı, çok akıllı ihtiyar bir kiÅŸi vardı. Anlayışlı, doÄŸru bir adamdı. OÄŸuz KaÄŸan’ın veziri idi. Adı “UluÄŸ Türk” idi.

UluÄŸ Türk günlerden bir gün uykuda bir altın yay ve üç gümüş ok gördü. Bu altın yay gün doÄŸusundan gün batısına kadar uzanmıştı. Üç gümüş ok da kuzeye doÄŸru gidiyordu. UluÄŸ Türk uyandıktan sonra, düşte gördüklerini OÄŸuz KaÄŸan’a anlattı:

– “Ey KaÄŸanım,” dedi. “Hayat sana hayırlı olsun. Gök Tanrı, düşümde gördüğümü yerine getirsin. DilediÄŸi yeri sana versin.”

OÄŸuz KaÄŸan, UluÄŸ Türk’ün sözlerini beÄŸendi. Öğüdünü dinledi. OÄŸullarım topladı. Şöyle dedi:

– Gönlüm av diliyor. Kocadım. Kuvvetim kalmadı. Gün, Ay ve Yıldız; siz DoÄŸu tarafına varın. Gök, DaÄŸ ve Deniz; siz Batı tarafına varın…

Bunun üzerine OÄŸuz KaÄŸanın oÄŸullarının üçü DoÄŸu tarafına, üçü de Batı tarafına gitti. Gün, Av ve Yıldız çok geyikler, çok kuÅŸlar avladıktan sonra yolda bir altın yay buldular. Yayı aldılar. Babaları OÄŸuz KaÄŸan’a verdiler. OÄŸuz KaÄŸan sevindi. Yayı üç parça etti ve dedi ki :

– “Ey büyük kardeÅŸler, yay sizin olsun…”

Gök. DaÄŸ ve Deniz de çok geyikler, çok kuÅŸlar avladıktan sonra yolda üç gümüş ok buldular. Okları aldılar. Babaları OÄŸuz KaÄŸan’a verdiler. OÄŸuz KaÄŸan sevindi. Okları küçük oÄŸullarına pay etti ve dedi ki:

– “Ey küçük kardeÅŸler, bu oklar sizin olsun…”

Oğuz Kağan bundan sonra ulu kurultayı toplantıya çağırdı. Halkı da davet etti. Büyük meşveret edildi. Oğuz Kağan yurdunu oğullarına pay etti. Onlara verdi. Dedi ki :

– ” Ey oÄŸullar ben çok yaÅŸadım. Çok savaÅŸlar gördüm. Çok ok attım. Çok ata bindim. Düşmanlarımı aÄŸlattım . Dostlarımı güldürdüm. Gök Tanrı’ya borcumu eda ettim. Sizlere de yurdumu veriyorum…”

Avrupa Hun Ä°mparatrluÄŸu

Siyenpiler ile yaptıkları savaÅŸları (220) kaybettikten ve Asya’daki Büyük Hun Ä°mparatorluÄŸu dağıldıktan sonra Hunlar’ın bir kısmı Dinyeper Nehri ile Aral Golü doÄŸusu arasındaki bölgeye yerleÅŸtiler ve Dördüncü Yüzyılın ortalarına kadar orada yaÅŸadılar. Bu târihten itibaren Batı’ya akın etmeye baÅŸladılar. Hunlar’ın yurtlarını niçin bırakıp göç ettikleri iyice bilinmiyor, herhalde geçim ÅŸartlarının bozulması onları bu iÅŸe zorladı. Hakanları Balamir’in idaresinde Volga’dan Batı’ya doÄŸru ilerlemeye baÅŸladılar. O târihlerde Kuzey Karadeniz’den Macaristan’a kadar olan yerlerde Cermen asıllı kavimler oturuyorlardı. Hunlar önce bunlardan DoÄŸu Gotları’na hücum edip dağıttılar. (374), arkasından Batı Gotları’nı maÄŸlup ederek onların ülkesine girdiler (375).

DoÄŸu’dan Batı’ya doÄŸru uzanan Hun akınının yerinden yurdundan ettiÄŸi birçok kavimler böylece Batı’ya itilerek Roma Ä°mparatorluÄŸu topraklarım altüst ettiler. Kuzey Karadeniz’den Ä°spanya’ya kadar her taraf allak-bullak oldu. Avrupa’nın etnik manzarasını deÄŸiÅŸtiren bu büyük hâdiseye tarihte “Kavimler Göçü” denir.

Dördüncü Yüzyıl’ın sonunda Hunlar Batı’da Tuna’yı geçerek Balkanlar’a indiler, DoÄŸu’da da Kafkaslar’dan Anadolu’ya girdiler. Bu ikinci akıncı kolu Güney Anadolu’dan Suriye’nin Akdeniz kıyılarına ve Kudüs’e kadar yıldırım hızıyla ilerledi. Sonbaharda aynı yoldan Azerbaycan’a döndü. Roma Ä°mparatorluÄŸu bu akından o kadar ÅŸaşırmıştı ki, her tarafta Hunlar hakkında akıl almaz hikâyeler anlatılıyordu. Batı’da ise Balamir’in oÄŸlu Ildız’ın komutasındaki Hun süvari birlikleri Bizans Ä°mparatorluÄŸu’nu barışa zorladı, Batı Roma Ä°mparatorluÄŸu ise kendi ülkesini talan eden barbar kavimler (Gotlar, Vandallar, Burgondlar, Saksonlar vs.) karşısında Hunlar’la anlaÅŸma yoluna gitti.

Ildız’dan sonra Hun tahtına geçen Karaton ve Rua zamanlarında Hunlar Bizans’ı yıllık vergiye baÄŸladılar, Batı Roma’yı da barbar kavimlerin ve Bizans’ı istilâ tehditlerine karşı korudular. Hun gücü bir masal gibi bütün Avrupa’yı âdeta büyülemiÅŸ ve korkutmuÅŸtu. Bu korkunun izlerini Batı milletlerinin hafızalarında hâlâ bulabiliyoruz.

Hun Ä°mparatoru Rua’nın 434’de ölmesi üzerine devletin başına Attila geçti. Attila, Rua’nın kardeÅŸlerinden Muncuk’un oÄŸlu idi. Amcaları Aybars ve Oktar Ä°mparatorluÄŸun saÄŸ ve sol kanat hanları idi. Attila kardeÅŸi Bleda ile birlikte hükümdar oldu, ama asıl idare ve kudret Attila’nın elindeydi. Attila’nın hükümdarlık devri Hun Ä°mparatorluÄŸu’nun altın çağıdır. O târihte Hunlar Volga Nehri’nin doÄŸusundan bugünkü Fransa’ya kadar olan bölgeye hâkim olmuÅŸlardı. Ä°dareleri altında çeÅŸitli Türk boyları da dâhil olmak üzere tam kırk beÅŸ kavim yaşıyordu ki, bunların çoÄŸu ÅŸimdiki Avrupa milletlerinin dedeleridir.

Bütün dünyada Attila’nın karşısına çıkacak hiçbir kuvvet yoktu. Hun hâkimiyeti ManÅŸ Denizi’ne kadar ulaÅŸmıştı. Bizans kendisini devamlı baskı altında tutup vergiye baÄŸlayan bu kuvvetten kurtulmak için Hunlar arasına nifak sokma yolunu denedi. ÇeÅŸitli sebeplerden Attila idaresiyle uzlaÅŸamayan Hun beylerini Bizans’a davet ediyor, onları yüksek makamlara geçiriyor, Attila’ya karşı kendilerine yardım vâdediyordu. Attila nihayet Bizans’ı ortadan kaldırmak üzere harekete geçip ordularıyla Trakya’ya girdiÄŸi sırada meÅŸhur Roma kumandanı ve konsülü Aetiüs araya girdi ve kendi oÄŸlunu Attila’ya rehin vererek Bizans’ın barışı koruyacağına kefil oldu. Bu seferden yedi yıl sonra Bizans artık Hunlar’a baÄŸlı bir devlet hâline gelmiÅŸti: Her yıl ödedikleri yıllık vergiyi üç katma çıkaracak ve bir defaya mahsûs olmak üzere altı bin libre altın ödeyeceklerdi.

Attila 451 yılında Batı Roma Ä°mparatorluÄŸu topraklarının bir kısmı üzerinde hak iddia ederek (Roma prensesi ile niÅŸanlıydı), harekete geçti. Romalılar o zaman Hunlar’ın kovaladığı diÄŸer Barbar kavimlerden de topladıkları kuvvetlerle iki yüz bin kiÅŸilik bir ordu kurup Paris yakınlarında Attila’nın karşısına durdular. Atilla’nın ordusunda da Hunlar’ın yanısıra baÅŸka kavimlerden yüz bine yakın asker vardı. Orleans yakınında bütün bir gün yapılan savaÅŸta her iki taraf on binlerce kayıp verdiÄŸi halde kimin yendiÄŸi belli olmadı, ama gece olunca Romalılar ve müttefikleri savaÅŸ alanından çekildiler. Attila onları o sırada takip etmedi, geri dönüp ordusuna çekidüzen verdikten sonra Roma’ya doÄŸru yürüdü. Po Ovası’na geldi. Roma’da halk korku ve panik içindeydi. Senato, ne pahasına olursa olsun barış yapılmasından yanaydı. Barış teklifini yapacak heyetin başında papa vardı: Papa, hıristiyan dünyasını kurtarmak üzere bizzat Attila’nın huzuruna çıktı ve Roma’nın kendisine boyun eÄŸdiÄŸini bildirdi. Bunun üzerine barış yapıldı.

Attila 452 yılında 60 yaşında iken şüpheli bir şekilde Öldü, Yerine sırasıyla oğulları İlek, Dengizik ve İrnek, Hun Hakanı oldular. Bu sonuncular önceki Hun hakanları gibi başarılı olamadı. 470 yılında Batı Hun İmparatorluğu artık dağılmıştı.

(Visited 11 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 15.12.2007 tarihinde hale tarafından, Büyük Türk Tarihi | Türk Kültürü - Gelenekler ve El Sanatlarımız bölümünde paylaşılmıştır ve 2424 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

İslamiyet Öncesi Türk Devletleri | Büyük Hun Ve Avrupa Hun İmparatorluğu orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleTürk Kızılayı | Hazıran Ayının 2.Haftası - Tarihçesi - GeçmiÅŸteki Kızılay Genel BaÅŸkanları - Sonraki MakaleAtatürk'ün GözyaÅŸları - "Gitme Kal Kadın" | Atatürk'ün Manevi Kızı Sabiha Gökçen Anlatıyor - Atatürk'ün Anıları

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz