Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Hasbihal | Mehmet Akif Ersoy’un Ä°lk Kez Yayınlanan Åžiiri – Safahat’ta Yer Almayan Mehmet Akif Ersoy’un Ispartalı Hakkı Ä°simli Dostuna Yazdı


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 31.12.2009 tarihinde Hale tarafından, Türk Edebiyatı ve Edebi KiÅŸilikler bölümünde paylaşılmıştır ve 1297 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Hasbihal

Mehmet Akif Ersoy’un Ä°lk Kez Yayınlanan Åžiiri


Ä°stiklal Marşımızın ÅŸairi Mehmet Akif Ersoy, ara ara arkadaÅŸlarıyla hasretini mektuplarla giderdiÄŸi yıllarda Ispartalı Hakkı isminde bir dostuna yazmış bu ÅŸiiri.. Ä°lk kez yayınlanan ÅŸiir Safahat’a da yer almamış.

Akif’in albümünden bir sima: Ispartalı Hakkı


‘Adı, soyadı / Açılır parantez / DoÄŸduÄŸu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti / Kapanır, parantez. Parantezin içindeki çizgi / Ne varsa orda / Ãœmidi, korkusu, gözyaşı, sevinci / Ne varsa orda…’ Ä°nsanların daha kadirÅŸinas olduÄŸu yıllarda yaÅŸamıştı Behçet Necatigil. Buna raÄŸmen hayatın iki parantez arasına alındığını hissediyor, bunu yediremiyordu kendine. Yine de biliyordu haklı olduÄŸunu, tıpkı bizim bildiÄŸimiz ve yaÅŸadığımız gibi…

Ispartalı Hakkı; aç parantez, 1867 tire 1923, kapa parantez. Burada bitmesi mümkün deÄŸil elbette. Hele de vefat yıldönümünde gönlümüze düşen ortak dostumuz Mehmet Akif, neredeyse yüz yıl önceden tutup getirdiyse onu, bir bildiÄŸi vardır. Dönüp bakmak, anlamak, tanımak için gayret etmek gerekir. Akif vesilesiyle parantezleri birbirinden uzaklaÅŸtırmaya kastettik. O, ne kadarına delalet ederse artık…

Lakabından da anlaşılacağı gibi AÄŸlarcı(ca) zâde Mustafa Hakkı, Isparta doÄŸumlu. Kayıtlara göre babasını 4 yaşında kaybediyor. Sıbyan Mektebi’nin ardından 13 yaşında hafızlığını tamamlıyor. O tarihten sonra adı annesi ve yakın akrabaları için Hakkı deÄŸil, Hafız. Rüştiye’den mezun olduktan sonra çalışmaya baÅŸladığı Menâfi Sandığı KatipliÄŸi Ziraat Bankası’na dönüştürülünce bir nevi onun da talihi deÄŸiÅŸiyor. Daha çocukluÄŸunda okumaya, öğrenmeye duyduÄŸu merakla yaşıtlarından ayrılan Ispartalı Hakkı, Ticaret ve Nafia Nezareti tarafından Nisan 1896’da Suriye, Beyrut vilayetleriyle Kudüs Sancağı Ziraat Bankası müfettiÅŸi olarak atanıyor. Aynı tarihlerde Orman Nezareti Hey’eti Fenniyesi’nde BeÅŸinci Åžube Muavini ‘Baytar Mehmet Akif Efendi’ de ordunun ihtiyacını karşılamak için gerekli alımları yapmak üzere Åžam’da. Henüz 20’li yaÅŸlarının baÅŸlarındaki Akif, kendisinden 6 yaÅŸ büyük Hakkı Bey’in adını Ispartalı bir dostundan duymuÅŸ ama hiç karşılaÅŸmamışlar.

Hakkı Bey’in vefatından sonra oÄŸlu tarafından elden çıkarılan evrak arasındaki mektuplara göre tanışıklık için ilk adımı Mehmet Akif atıyor. 17 TeÅŸrinievvel 1312 (29 Ekim 1896) tarihinde yazdığı mektuba ‘Azizim’ diye giriyor Akif. ‘Acizinize karşı alel gıyab bir hüsn-ü teveccüh göstermekte olduÄŸunuzu ziraat talebesi Åževki Efendi’den istiÅŸbar eylemiÅŸ idim’ girizgâhının ardından ‘Burayı ne vakit teÅŸrif edeceÄŸinizden kulunuzu haberdar buyurursanız cidden minnettar olurum efendim’ diyerek baÄŸlıyor kelâmı. Ä°mza; Åžam’da hayvan mübayeasına memur Baytar Mehmet Akif.

Åžam’da baÅŸlayan tanışıklık, ikilinin Ä°stanbul’a dönmesiyle yerini dostluÄŸa bırakıyor. Hakkı Bey Ä°stanbul’da devrin önemli mütefekkirleriyle aynı ortamlarda bulunuyor. Kimi sohbet meclislerinin aÅŸina siması, kimi derin fikir teatilerinin aranan muhatabı. Ä°ttihad ve Terakki Cemiyeti’yle faaliyet göstermeye baÅŸlayan Ispartalı’ya Şûrayı Ãœmmet’te seçim makaleleri yazma vazifesi veriliyor. Yapması gereken, seçimi halkın anlayacağı biçimde anlatmak. Ahmet AÄŸaoÄŸlu baÅŸkanlığında kurulan propaganda ekibinde de görev alıyor Hakkı Bey. Ona ayrılan güzergâh Åžehzadebaşı ve Vezneciler. Geceleri kahve ve gazinoları dolaşıyor. Mehmet Akif henüz Ä°ttihatçılarla yolunu ayırmamış, bazı gecelerde o da eÅŸlik ediyor Hakkı Bey’e. Ä°kinci MeÅŸrutiyet’ten sonra iki dönem Isparta mebusluÄŸu yapan Hakkı Bey, kiradan kurtulup Haseki Caddesi’ndeki 40 numaralı evine taşındığında Akif’in kız kardeÅŸi Nuriye Hanım ve eÅŸi Arif Hikmet ÇobanoÄŸlu’na komÅŸu oluyor. Bu yakınlık vesilesiyle aileler de katılıyor halkaya.

Hakkı Bey için en önemli sorunlardan biri dilin sadeleÅŸmesi. Türkçülük, halka inmeyen, halkı beslemeyen yazarlar ona ters düşüyor. Türk edebiyatının büyük isimlerinden Abdülhak Hamid için baÅŸkaları ‘En büyük ÅŸair, dâhi. Öyle bir zaman gelecek ki Sultan Abdülhamid için Hamid’in saltanat-ı edebiyyesi devrinde icra-i saltanat etti denecek’ derken o eleÅŸtiri oklarını pervasızca savuruyor: ‘Bizden çok uzaklarda, daima bulutlarda, bulutların üstünde… Lakin gölgesi üstümüze düşmüyor ki… Acaba ‘EÅŸber’ ÅŸairi, Dühter-i Hindu müellifi, göklerde dolaşırken yerlerde kıvranan bizleri görmez mi? Bizim yerlerde kopan figanlarımızı iÅŸitmez mi? ‘

Safahat’ın ilk cildi neÅŸredildikten sonra Sırat-ı Müstakim’de Hakkı Bey’in ‘Akif ve Safahat’ adlı makalesi yayımlanıyor. Önce Akif’e ve ÅŸiirine aÅŸinalığından bahis açıyor. ‘Bunların pek çoÄŸuna benim ruhum ilk makes olmuÅŸtur. Bunları ben kâh bir ırmak gibi çaÄŸlayarak, kâh baÄŸrından pınarlar kaynayan bir kaya gibi inleyerek dinledim. Hususa, insan aÅŸka liyakati olmasa da hüsnün cazibesine kapılabilir. Musikiden çok anlamamak bülbül terennümati ile mütehassis olmaya mani deÄŸildir.’ Akif yakın dosttu, hatta sırdaşı. Lakin o da alıyor Hakkı Bey’in Türkçe konusundaki hassasiyetinden nasibini. Henüz 30’larında olan genç Akif’in dilini de ağır ve anlaşılmaz buluyor ve bunu ifade etmekten sakınmıyor Hakkı Bey. ‘Safahat ister bir deste gül olsun, ister bir bahçe gülistan olsun bunun bana ziyade dokunan bir ciheti vardır. Bir cihet ki beni bir diken kadar kuÅŸkulandırır, gocundurur. Bu cihet, ÅŸairimizi tâzipten halî deÄŸildir…. Türkçemizin hukuku gasp edilmiÅŸ olursa… Yalnız Türkçe bilenlerin bunlardan hisse almaları nez’edilmiÅŸ olursa… Bu hâl ruha dokunmaz mı? ‘


Mehmet Akif, seyrek de olsa yıllarca sürdürüyor Ispartalı Hakkı’yla yazışmayı. Mektuplarını kısa tutan Ä°stiklal Marşı Åžairi, beraberine eklediÄŸi ÅŸiirlerle dostlarının gönlünü alıyor. Safahat‘a almadığı bu ÅŸiir Ispartalı’ya gönderilmiÅŸ.

Mücadeleleri hiç bitmiyor. Hakkı Bey gazetelerden Mehmet Akif’in Babanzâde ile birlikte Arapça kamus hazırlayacağını okumuÅŸ. Yüz yüze görüşemiyorlar o sıralar herhâlde. Yine sarılmış kaleme. Yedi sayfa anlatmış… ‘Canımın, vicdanımın yârı, benim aziz Akif’im, Ãœstadımız Naim ile Åževket’le daha bazı fâzıl zatlarla elbir edip Kamus-ı Arabî telifine baÅŸladığınızı gazeteler yazınca… Bana hikmet satıyorsun diye sakın çıkışmayasın. Ama bunu söylemesem derd olur, hem de öteki söyleyeceklerimi söyleyemem. Vakıa ben bu yaÅŸtan sonra Arapça öğrenecek deÄŸilim. Belki oÄŸullarım da öğrenmeyecekler. Bilirsin ben ve oÄŸullarım sözdür. Babadan oÄŸuldan kastım zerresi olduÄŸumuz muhterem millettir…. Türkçe kuvvetini bulmak için yalnız Arapçadan deÄŸil dünyanın bütün dillerinden kereste almış ve alacaktır. Lakin aldığını kullanma hususunda mülahaza gerek.’

Elimizdeki malzeme Akif’in bu ÅŸikâyetlere ne cevap verdiÄŸini görmek için yeterli deÄŸil maalesef… Lakin Åžairimizi Fransızcasını ilerletmeye ve Batı edebiyatını takip etmeye yönlendiren kiÅŸinin Ispartalı Hakkı olduÄŸu biliniyor. Bunu, bir mektubunda ‘Åžam’da iken beni eÅŸ’ar-ı abdârımdan (parlak ÅŸiirlerimden) soÄŸutmuÅŸ idin de gece gündüz gavurca ile uÄŸraşıp duruyordum.’ hatırlatmasını yapan Akif de doÄŸruluyor.

23 Temmuz 1912’de Ä°kinci MeÅŸrutiyet’in ikinci yasama dönemi meclisi feshedilince milletvekilleri açıkta kalıyor ve aylıkları kesiliyor. Aynı günlerde Darülfünun’a Metinler Åžerhi muallimliÄŸi ataması yapılacak. Darulfünun müderrislerinden Mehmet Akif’in adayı Hakkı Bey. UÄŸraşıyor, didiniyor; ancak nafile: ‘Ä°ki gözüm Hakkı, dün sabah Darülfünûn’a gittim. Ä°smail Hakkı Bey’den iÅŸi anladım: Benim dediÄŸim gibi imiÅŸ. Münhal olan muallimlik benim geçen sene okuttuÄŸum derstir ki ona iki hafta evveli bizim Ferid beyi intihab etmiÅŸ idik. Ancak henüz Nezaret’ce tevcih olunmamış. Bu Pazar günü Encümen-i Muallimîn tekrar toplanacak. Tabiidir ki karar-ı sâbıkında ısrar ile yine Ferid’i intihab edecek. Artık nasip deÄŸilmiÅŸ diyerek baÅŸka bir iÅŸe bakmalıyız. Hem ben senin mebus olacağını kavi surette tahmin ediyorum. Olmasan bile senin için iÅŸ çoktur: Zift gibi malın olsun Erzincan’dan kel çeker! ! SebilürreÅŸad’ın hem müfessir hem ÅŸairbaşısı Mehmed Akif, 6 Eylül 1328 (19 Eylül 1912) ‘

Akif’le Hasbihal

Mehmet Akif, seyrek de olsa yıllarca sürdürüyor Ispartalı Hakkı’yla yazışmayı. Mektuplarını kısa tutan Ä°stiklal Marşı Åžairi, beraberine eklediÄŸi ÅŸiirlerle dostlarının gönlünü alıyor. Safahat’a almadığı bu ÅŸiir Ispartalı’ya gönderilmiÅŸ.

Hasbihal

Bugün yaşım otuz üç; ben demek otuz üç yıl
Kapılmışım bu serab-ı hayata; hem de nasıl:
Bütün kavafil-i âmâl önümde can berleb,
Durur iken yine ben sîne çâk çâk taleb,
Uzakta şöyle heyülâda görsem ümmidim
Teşahhus etti sanır da hemen seğirtirdim!
Hayale peyrev olup döndüğüm bu feyzada
Değildi bir demim olsun belâdan âzâde
Adım başında felâket; adım başında muhat
Ne bir kenâr-ı selâmet; ne bir tarîk-ı necat
Sağımda ağzını açmış amîk bir uçurum;
Solumda inmede dehşetli bir kasırga hücum!
Gidilse leyle-i âtî kadar karanlık çöl!
Dönülse devre-i mâzî gibi kapanmış yol!
Fakat tereddüde, ârâma var mıdır imkân?
Sürüklenir gider elbette dalgaya kapılan.
Uğraştım onca muhacimle bir zaman heyhat
Sonunda tâb ü tüvânım kesildi bitti sebat
Karardı gözlerim artık ne oldu bilmiyorum
Açıldı pîş-i hayalimde başka bir uçurum
Yuvarlanıp düşecektim o cah-ı muzlime ben
Önümde nur-ı ilâhî gibi göründün sen
Yarıp o zulmeti sâyende işte kurtuldum
Dalâle doğru giderken reşâde doğruldum
Göründü dîde-i hakbîne şimdi âlem-i ruh
Uyandı leyle-i ruhumda bir sabah-ı fütuh
Hayat namına ben gerçi sersericesine
Dolaşmışım bu fezâ-yı hayâli bunca sene
Fakat bugün o geçmiş demlerin nihâyetidir
Hayat varsa benimçün bugün bidâyetidir
Felekte ben de acep gün görür müyüm derken
Sabah-ı sermede kalb eyledin leyâlimi sen
Sen ey nigâhımı bîdâr eden ilâhî nur
Kemâl-i feyzin ile olduğun zaman manzur
Degişti sanki muhitim, açıldı başka cihan
Çekildi ufkumu tazyik eden sehab-ı giran
Baharlar uçuyor şimdi asümânımda
Teraneler ötüyor tâ samîm-i cânımda
Muhabbetin ne kadar mucizata mazharmış
Bugün ben anlıyorum başka bir cihan varmış
Gülzâr-ı hayalime suret veren musavver ruh
Kitab-ı sineme bir bak ne dilfirib vuzuh
İçinde gösteriyor âlem sabahatini
O safhadan oku gel sen de kendi hikmetini
Bu kâinatta görmekteyim bütün seni âh
Biraz da gel edeyim sende kâinâta nigâh
Ãœmidi, ye’si,maiÅŸet bela-yı hâilini
Bu kârzâr cihânın bütün gavailini
Hülasa her ne kadar kayd varsa cümlesini
Hayalden silerek yazdım işte sade seni
Bugün düşünm(üy) orum hiç kendi âtimi
Düşünmek istemiş olsam da nerde kabil mi?
Senin fezaları lebriz eden hayalinle
Sığar mı başka endişe tenknâ-yı dile?
Seninle başladı mâdâm bende feyz-i hayat
Hüda bilir edemem bir de masivâ isbat

Mehmed Âkif

/ 23 Mayıs 321 / 5 Haziran 1905

Kaynak: www.haberler.com

(Visited 35 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 31.12.2009 tarihinde Hale tarafından, Türk Edebiyatı ve Edebi KiÅŸilikler bölümünde paylaşılmıştır ve 1297 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 1 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Hasbihal | Mehmet Akif Ersoy\'un İlk Kez Yayınlanan Şiiri - Safahat\'ta Yer Almayan Mehmet Akif Ersoy\'un Ispartalı Hakkı İsimli Dostuna Yazdığı Şiir orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleNATO Günü - 4 Nisan | Türkiye'nin Uluslararası Ä°liÅŸkileri - NATO - NATO'nun GeniÅŸlemesi - Stratejisi - Standardizasyonu - Krizlere Müdahale .. Sonraki MakaleUlu Camii - Kayseri | DaniÅŸmendlilerin Üçüncü Hükümdarı Melik Mehmed Gazi 1134-1143 Yıllarında Yaptırmıştır

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz