Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Geçmişte Yapılan İlginç Tedavi Yöntemleri


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 16.02.2009 tarihinde Esesli tarafından, Gereksiz Bilgiler Ansiklopedisi | Nedir Nasıl Neden ? bölümünde paylaşılmıştır ve 556 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Geçmişte Yapılan İlginç Tedavi Yöntemleri

Orta çağlardan on sekizinci yüzyıla kadar berber dükkanlarında tıraş dışında dişçilik, kan alımı, küçük ameliyatlar ve kırık-çıkıkçılık da yapılırdı


Ortaçağ Japonyası’nda dişçiler dişleri parmaklarıyla çekerlerdi.

Eski Çin’de doktorların kadınları çıplak görmesi yasak olduğundan ve ayıplanıcı sayıldğından eve çağırılan doktor yanında fildişinden yapılma bir çıplak kadın heykeciği getirirdi. Heykelcik kadının kocası tarafından perde arkasında yatan kadına verilir ve kadın da neresinin ağırdığını heykelcik üzerine işaretler, doktorcağız da öylece teşhis koymaya çalışırdı. Aynı yöntem Vitorai Çağı İngilteresi’nde de bez bebeklerle uygulanmıştır.

İnek dışkısı Nepal’de tedavi amacıyla da kullanımatadır. Dışkının antisepti olduğunu düşünen geleneksel halk, doğum yapan kadının vajinasını yada yaralan birinin yarasının üzerini dışkıyla kapatmaktadırlar. Tabii ki bu nedenle, her yıl birçok kadın ve yaralı insan tetanozdan ölmektedir.


On altıncı yüzyılda yaşamış olan Taliacotius adlı İtalyan bir cerrah burundaki yaralanmış dokuları inanılmaz bir yöntemle tedavi ediyordu. Burnu yaralanan veya kopmalar meydana gelen hastanın ön kolunun iç tarafı açık olan yaranın üzerine bastırılıp kol oraya bandajlanıyor ve hata birkaç hafta süreyle ön kolu burnunun üzerindeki yaraya yapışık yaşıyordu. Bu süre içinde kol ve açık yaranın dokuları birleşiyor ve kol buruna gerçekten yapışıyordu. Sonra cerrah burundaki kopukluğu giderecek kadar bir parçayı burunda bırakarak burnu ve kolu ameliyatla birbirinden ayırıyordu ve ameliyat başarıyla tamalanıyordu.

Korsanların yüzyıllar boyunca kulaklarını delmeleri ve küpe dakmalaranın asıl nedeni süs değil, bunun görme yetilerini geliştireceğine dair olan inançlarından dolayı yapılordardı.İlginçtir ki, modern akupunktur da tam kulak memesinin bulunduğu yere batırılacak iğnelerin gözleri kontrol ettiğine inanmaktadır.

Ateş karıncası (solenopsis) olarak bilinen bir karınca türünün çeneleri Kenya, Uganda ve Güney Afrika’da ameliyatlarda dikiş olarak kullanılmaktadır. Ameliyat bittikten sonra teli dişlemesine izin verilen ateş karıncasının bir yerden sonra kapası koparılır, ette kalan kafa atılmış bir dikiş gibi, etin iki ucunu birleşik tutardı.

Eski Çin’de doktorlara hastaları hastalandığı zaman değil, hastalar sağlıklı oldukları sürece para ödenirdi. Doktorun görevinin sağlığı korumak olduğuna inanılan eski Çin’de doktor hastalanan kişiye kendisi para ödemek zorundaydı. Hastası ölen doktorun evinin önüne özel bir fener asılırdı ve her ölen hasta için bu fenerlerin sayısı gittikçe artardı. Evinin önü fenerci dükkanına dönen bir doktorun mesleki durumunu varın siz düşünün!

Yeni Gide’de yaşayan Kuru kabilesi yerlileri dünyada “gülme hastalığı”na yakalanan tek halk olarak kabul edilmektedir. Bu hastalığa yakalanan insan kendine engel olamamakta ve çatlayana dek gülmektedir.

Geçmişte Yapılan İiginç Tedavi Yöntemleri

Ichthyosis adında bir hastalık vardır ki, yakalanan insanın derisi balık derisi gibi pul pul olmaktadır.


Tıp dilinde bulimia olarak bilinen dinmeyen açlık hissi çok tehlikeli bir hastalıktır. On dokuzuncu yüzyılda Londra’da bu hastalığa yakalanan bir kadının hergün on ekmek, bir kilodan fazla biftek, bol miktarda sebze, yarım kilo pirinç yediği ve yirmi bardak su içtiği tesbit edilmiştir.Yirminci yüzyılda ise Philadelphia’lı doktor Smith’in bir tıp dergisine yazdığı yazıda her gün aralıksız on beş saat yemek yiyen ve her akşam sekiz dokuz kez büyük tuvaletini yapan bir erkek çocuğundan söz edilmektedi. Bir yıl içinde çocuğun ağırlığı 47 kilodan 128 kiloya çıkmıştır. Üstelik çocuk sürekli yemesine rağmen hep acıktığını söylemektedir.

1918-19 yıllarında çıkan bir grip salgınında ABD ve Avrupa’da toplam 20.000.000 kişi ölmüştür.

Dünyanın en soğuk yeri olan Kuzey Kutbu’nda kış mevsiminde ne soğuk algınlığı, ne grip, ne de nezleye yakalanmak söz konusudur. Bu bölgenin ısısı kış aylarında o kadar düşüktür ki hastalığa yol açan hiçbir virüs bu kadar düşük ısıda yaşayamaz.

On dördüncü yüzyılda Fransa’nan Avignon keytinde vebadan o kadar çok insan ölmüştü ki cesetlerin nehre atılabilmesi için Papa VI. Clement tüm Rhone nehrini kutsamak zorunda kalmıştı.

(Visited 6 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 16.02.2009 tarihinde Esesli tarafından, Gereksiz Bilgiler Ansiklopedisi | Nedir Nasıl Neden ? bölümünde paylaşılmıştır ve 556 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Geçmişte Yapılan İlginç Tedavi Yöntemleri orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleBeklenmedik Kuzey Işıklarından Gelen Işınlar | 1 - 5 Ocak 2008 Günün Gökbilim Görüntüsü Sonraki MakaleTürk Demokrasi Tarihi Ya da Darbeler Tarihi

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz