Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Eski Türk Åženlikleri | Köçekler – Eski TemaÅŸa Oyuncuları Köçekler


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 27.05.2009 tarihinde Hale tarafından, Türk Kültürü ve Geleneklerimiz bölümünde paylaşılmıştır ve 958 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Eski Türk Şenlikleri

Köçekler


İngiliz gezgini Dr. Covel gördüğü köçekleri şöyle anlatır;

“Bunların iyicesi çok gösteriÅŸli, ya altın ya gümüş sırmalı, ipekliden giyinirlerdi. Giyimleri bedenlerine tıpatıp uyar, bu dizlerine kadar gelir, kolları kapalı ve bellerinde keselerine ve zevklerine göre zengin bir kuÅŸak bulunurdu, bunun altında da çok geniÅŸ, bol ve topuklarına kadar uzanan bir etek giyerlerdi; bu eteklerde açık renkte ve çok gösteriÅŸli olurdu.

Saçlarını kesmezler, yanlarında çepeçevre güzel güzel saç lüleleri bırakırlardı, kimi saçlarını örterler, kimi de aşağı sarkıtıp veya örtülü olarak arkalarından omuzlarına dökerlerdi. Genel olarak başlarına ipek bir başlık (küçük ve tas biçiminde) veya kalpak denilen kürklü başlık geçirirlerdi. Bunlar arasında 10 yaşlarında bir güzel oğlan çocuğu bulunuyordu, saçları bir kadının ki kadar uzundu. Onunla birlikte dinç, yakışıklı 25 yaşlarında bir delikanlı dansetti. Ustaca, sessiz , tuhaf bir bayağılıkta akla gelebilecek her türlü çapkınca, kösnük duruşlara başvurdular. Geriye kalanlar 4, 6 ve kimi kez 8 kişilik takımlarda dansettiler. Bu daha çok bedenin kırılması (utandırıcı bir duruş) adımları yavaşça, yuvarlakça kaldırmaya, durmaya, dönmeye dayanıyordu. Kol hareketi, dans hareketi, el hareketi gibi belirli bir hareketleri yoktu. Ya yarım veya tam halka olurlar, bir ezgiden öteki ezgiye ,bir güldürüden öteki güldürüye geçerler, en sonunda canlı bir müziğe ayak uydurarak uzun uzun dönerler (dervişler gibi) durunca eğilip selam verirler, ve hep yanlarında olan çalgıcıların yanına koşarlar.


Köçek oynatmak… Yöresel ve ulusal rakslar dışında erotik üslupta sanat dansları grubuna giren sevinci ÅŸehvete, neÅŸeyi tahrike dönüştüren bir rakstı. Köçekler eski oyun kollarının en önemli unsurları arasındaydı. Bu kolların hazır bulunduÄŸu genel, özel herhangi bir eÄŸlence de hemen hemen ilk numara müzik ve rakstı. Eski temaÅŸa oyuncularımız arasında köçek ve çengilerin ayrı bir yeri vardı.

Çengi yalnızca kadın oyunculara verilen bir addı. Erkek oyuncularaysa köçek ve tavÅŸan deniliyordu. Cinsel duyguları uyandırıp tatmin eden, özellikle bu iÅŸ için yetiÅŸtirilmiÅŸ yakışıklı, kadınsı tavırlı, genç erkekler ve oÄŸlan çocuklarının oluÅŸturduÄŸu, müziÄŸe ilgi duyan, güzel sesli ve güzel yüzlü köçek kolları bazen istek uyandıran kadın giysileriyle bazen de baÅŸka garip kılıklarda, ayartıcı bir biçimde raksederler, seyredenleri oyunları, davranışları, kaÅŸ süzmeleri ile heyecandan heyecana düşürürlerdi. Bunlara özel bir biçimde meÅŸkhanelerde müzik eÄŸitimi verilir, makamlar ve ezgilerle yakınlık saÄŸlanır, kendilerine raksın tüm incelik ve kurallarını öğretirlerdi. Köçekler erkek kılığına girip “zeybek”, “kilci”, “kalyoncu”, gibi oyunlara da çıkarlardı. Tıpkı bir bale gösterimi gibi kimi kez bir konuyu dramatik bir biçimde canlandırırlardı. Geçen yüzyılın başında bir yabancı gezginin bir ramazan gecesi Ä°zmir dolaylarında Turgutlu’da görmüş olduÄŸu gösterim iÅŸte bu türlü sahne dansı özelliÄŸi taşımaktadır.

Ok Meydanı dolaylarında bir evde özel bir sünnet düğünün de gördüğü böyle bir gösterimi de bir yabancı tanık ÅŸu satırlarla anlatır;”Kız gibi giyinmiÅŸ genç oÄŸlanlar zevklerin türlü ayrıntılarını canlandırıyorlardı; hareketleri önce yumuÅŸak ve ölçülüydü, gittikçe canlandı ve sonunda gözün bile izleyemeyeceÄŸi bir titremeye geçtiler. Gösterdikleri esneklik, çeviklik olaÄŸan üstü bir ÅŸeydi. Ancak uzun bir çalışmanın sonucunda elde edebilirdi.”Köçekler kız gibi giyinir, saçlarını uzun bırakırlardı. oyun sırasında sırma iÅŸlemeli saçaklı ipek kumaÅŸtan bir fistan; toka, süslü ipek, sıçan diÅŸi iÅŸlenmiÅŸ gömlek, onun üzerine som sırma ile iÅŸlenmiÅŸ kadife veya al çuhadan dilme, baÅŸlarında da hasır fes, üzerine ipek ve kıyıları sırma ile süslenmiÅŸ çevre giyerlerdi.

Başları açık, saçları uzun, kırma kıvırcık bükülü, kokulu ve doğal olarak dağınık idi. Köçekler, parmaklarına pirinç zil takarlar, raks sırasında bunları müziğe uygun bir biçimde şakırdatırlardı.

Ziller pirinçten dökülür, terkibine az miktarda altın veya gümüş katılırsa “tınnet”, inlemesi çoÄŸalırdı. En iyi zilin “Kumkapılı” nın yaptığı ziller olduÄŸunu dökümcüler kahyası Hristo usta söylemiÅŸtir. Zil iki elin baÅŸ parmaklarına baÄŸlanarak birbirine çarpmak süretiyle çalınır. Ä°yi bir zil “la” ve “re” yani dügah veya neva seslerini çıkarır. Zillerin, teneke gibi ince dökülmüşü de zilli deflere konulur. “Hanede Hafız Sıtkı’nın tefindeki zillerin billurdan olduÄŸunu kendisinden iÅŸittim ama görmedim.”Herhalde çok hoÅŸ biÅŸiy olacak ; kuÅŸağı balık derisinden, kaÅŸnağı üzerine ceviz kaplama , üzeri sedef iÅŸlenmiÅŸ zırhları da gümüş tel kaplama ve “Kumkapılı’nın zilleriyle donatılmış bir tefin 12 altın liraya satıldığını gördüm. Tefin sesi iklim ile deÄŸiÅŸir, mesela Ä°stanbul’un rutubetli havasına göre yapılmış olan tefler Ankara’ya gelince ahengi çok tizleÅŸtiÄŸi söylenir.


“1720 ÅženliÄŸi’nde belki ÅŸimdiye kadar hiçbir yerde denenmemiÅŸ olduÄŸunu sandığımız ilginç bir gösteri olur; “Su Balesi” diyebileceÄŸimiz bu gösteride köçekler su üstünde kayarak dans ederler. Bu Levni’nin ikiÅŸer yaprak üstüne iki minyatüründe de gösterilir. Köçekler, yuvarlak tahtadan dubalar üzerinde eteklerinin içinden bi dubaya tutturulurlar, dubaların altında dengeyi saÄŸlamak için kurÅŸun ağırlıklar bulunurdu. Su altından iÅŸlerle kıyıdan çekilince bu dubalar gözükmeden su üstünde kaymaktadırlar. Gerçi Levni minyatürlerinde bu ipleri ve dubaları göstermiÅŸse de gerçekte bunların gözükmediÄŸi, görünenin ise dansçıların su üstünde kayarak dans etmeleridir.

Evliya Çelebi köçekleri anlatırken, “afitab misal”, “kesim biçim yerinde”, “nergiz gözlü”, “nice canları esir etmiÅŸ” gibi sıfatlar kullanır, yetmiÅŸ tastan içmiÅŸ, feleÄŸin çemberinden geçmiş… veled-I zina afitap- misal rakkaslar uÄŸruna bütün varlıklarını döküp saçarlardı. Bunlar yüzünden kavgalar çıkar, yeniçeriler aralarında dövüşüp kanlı bıçaklı olurlardı” diye bahsederdi. Bir görüşe göre de Sultan Mahmut bunları yasak etmiÅŸ onlarda Mısır’a Mehmet Ali PaÅŸa’nın yanına kaçmışlar, bir baÅŸka görüşe göre de 1874 tarihli bir kanunla veya 1856′ da irade-i seniye ile yasak edilmiÅŸti. NakkaÅŸ Osman’ın bir minyatüründe de bir mevlevi derviÅŸini sema ederken, yanında kendi çalgıcı eÅŸliÄŸiyle eteklikli bir köçek ile bir arada gösterir. Bunların öteki hüner sahipleriyle beraberce seyir yerine çıktıklarını aynı ÅŸenliÄŸi anlatan bir yerli kaynak Surname-I Hümayunda ÅŸu satırlarla doÄŸrular. “Badehu bir bölük mevleviyan, sema ve devranda ve lu-betbazlar ve mareke-aralar ve rakkaslar çarpık nümalupta cevelanda olup…”Köçeklerin ve tavÅŸanların çeÅŸitli takma adları vardı; Evliya Çelebi çağının oyuncu oÄŸlanları arasında ÅŸunları sayıyor; Mazlum Åžah, Küpeli Ayvaz Åžah, Saçlı Ramazan Åžah, Küçük Åžahin Åžah, MemiÅŸ Åžah, kardeÅŸi Bayram Åžah, Çoker Åžah, Åžeker Åžah, Sülün Åžah, Sakız Mahbubu Zaim Åžah, Hürrem Åžah, Fitne Åžah, Yusuf Åžah, Mirza Åžah, Nazlı Yusuf ve baÅŸkalar.

Bunlar üzerine Çenginame ve Defter-i AÅŸk adlı iki ÅŸiir kitabı yazmış olan Enderunlu Fazıl Hüseyin XVlll.yy köçeklerinden pek çoÄŸunun adlarını anıyor. Kendisinin de tutkunu olduÄŸu Çingene Ä°smail’den baÅŸka kırk beÅŸ kadar köçeÄŸin adını veriyor ki, bunlar arasında asıl adı Yorgaki olan büyük afet asıl adı KaÅŸgar olan Ermeni Küçük Afet., Altın Top,Tazefidan, Kanarya, Yeni Dünya, Kıvırcık, Tilki ve baÅŸkaları gelmektedir. TavÅŸanlara gelince köçeklerin etek giymesine karşın bunlar siyah çuhadan topuklara kadar ÅŸalvar, üstüne vücutlarının kıvrımlarını belli edecek biçimde camadan giyer, bellerine alacalı renklerde ÅŸallar sarar, baÅŸlarını da köçekler gibi açık bırakmazlar, süslü iÅŸlemeli oldukça ufak sivri bir külah giyerlerdi. TavÅŸanların oyunları çok hareketli ve canlıydı, seyredenleri tahrik ederdi. Vücutları, figürleri sazların ahengine uyar, gayet ustaca vücutlarını kıvırır, göbek atar, baÅŸlarını geriye doÄŸru atarlar, saçları yere kadar yelpaze gibi açılırdı. Bazen hızlı bazen yavaÅŸ adımlarla alanı dolaşırlar, gamzelerini, cilvelerini, naz ve edalarını rakslarına eÅŸlik ettirirlerdi. Bunlara niçin “tavÅŸan” dendiÄŸi kesin olarak bilinmemektedir.

1885’te yayınlanan ve Orta Asya’daki gezisini anlatan Henry Lansdell buralarda gördüğü beççeleri anlatırken bunların kiminin yüzlerinin derilerini tavÅŸan gibi buruÅŸturup kırıştırdığını yazmıştır. Aynı açıklama bizdeki tavÅŸanlar içinde yapılabilir. Bunlar kimi kez köçeklerle bir arada çıkar, bazen cariyelerde tavÅŸan oÄŸlanı kıyafeti giyerek gösterilere katılırlardı.

TavÅŸan oyunu, incelediÄŸimiz manzum “Sûrnâmeler” den sadece “Tahsin Sûrnâmesi”nde ÅŸu beyitlerle geçmektedir:

ki tavÅŸan ile geldi köçek / Arada vardı gezer bir de köpek “ll.Sultan Mahmud’un Mahur makamında Yürük Aksak usülünde bir ÅŸarkısı vardır; Aldı aklım bir gonca -leb / Åžiruz-engiz, şüh-meÅŸreb / TavÅŸan mı ahü mu aceb / Aman aman / Kaaşı keman Çok parlak ve oynak olan bu ÅŸarkıdaki “TavÅŸan” eski rakkas oÄŸlanlara verilmiÅŸ isimdir.

II.Abdülhamid devri ramazanlarının birinde hafiye Fehim PaÅŸa’nın biraderlerinden birinin himayesinde ÅžiÅŸli de bir semai kahvesi açılmıştı. Bir akÅŸam bende gittim, diye anlatır yabancı bir tanık. “Gece bir hayli ilerledikten sonra sokaklar tenhalaÅŸtı, kahvehanede bulunanlar da azaldı.

Nihayet TavÅŸan geliyor!… dendi. Birde baktım ki 15-17 yaşında ayaklarına siyah adak çakşırı (“Adak Çakşırı, ağı ayakların aşık kemiklerine kadar düşen bir nevi çakşırdır”) giymiÅŸ, bellerinde Trables kuÅŸağı, sırtlarında siyah ipek kaytanlı camedanlarla, kumral saçlı iki “Ä°yotis”, Sakızada’lı Rum köçeÄŸi geldi. Meydana çıkıp raksetmeye baÅŸladılar. Sultan Mahmud’un tavÅŸanı iÅŸte bu gördüğüm çoçukların ecdadıdır. Benim gördüğüm tarihten sonra Ä°stanbul ‘a bir daha tavÅŸan gelmedi. “Hesaba göre Ä°stanbul’da içkili yerlerde bu oÄŸlanların sayısı altı yüzdü, fakat Türklerin bu dansı yapmalarına izin yoktu. Bunların kimi Ermeni veya Yahudi, büyük bir çoÄŸunluÄŸu da Rum ve Adalıydı. Aralarında çoÄŸu hizmetine girdikleri Türklerin kandırmasıyla Müslüman olmuÅŸlardı. Bu oÄŸlanlar Galata meyhanelerinde toplandıklarında allemand dansına benzeyen türlü hareketler gösteriyordu. Kimi kez güç biçimlere girerler, güç oyunlar, tehlikeli zıplayışlar yaparlardı. Köçek ve tavÅŸanların oyunları sadece dans olduÄŸu zaman bu dans göbek atmak, topuk çarpmak, bel ve gerdan kıvırmak gibi hareketlere dayanırdı. Bunların kaytan oyunu, tura oyunu, fes oyunu gibi çeÅŸitleri de vardı. Bazen de sözsüz, konulu, dramatik oyunlara da çıkarlardı. Bunları bir bakıma bale temsillerine de benzetebiliriz.

1524 yılında Ä°stanbul’da Ä°talyan azınlığının verdiÄŸi klasik bale tarihi için önemli bir bale temsilinde Türk çengilerinin de olduÄŸunu biliyoruz. Bu gün köçeklere profosyönel dansçı olarak Anadolu’da rastlanmaktadır. Öyle ki, yakın bir çaÄŸa kadar Çankırı’da esnaf geçit alaylarında geçirilen kazanların içinde köçekleri dans ettikleri bilinmektedir.

(Visited 8 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 27.05.2009 tarihinde Hale tarafından, Türk Kültürü ve Geleneklerimiz bölümünde paylaşılmıştır ve 958 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Eski Türk Şenlikleri | Köçekler - Eski Temaşa Oyuncuları Köçekler orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleTarihte Bugün: 17 Kasım | (1924) Ä°lk Muhalefet Partisi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası Kuruldu Sonraki MakaleBiliÅŸsel Davranışçı Terapi Nedir? | BiliÅŸsel Davranışçı Terapinin Ä°lke Ve Özellikleri – Uygulama Süreçleri – Sorun Alanları - Travm..

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz