Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Çanakkale Savaşı Ve 57.Alay | Yere Düşmeyen Sancak 57.Alay – Nihat Genç


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 13.07.2009 tarihinde Hale tarafından, Vatan Sevgisi | Åžehitlerimize Özel Bölüm bölümünde paylaşılmıştır ve 1094 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Çanakkale Savaşı Ve 57.Alay

Yere Düşmeyen Sancak 57.Alay


Çanakkale SavaÅŸları üstüne onlarca komutanın ayrıntılı hatıraları elli yıldır önümüzde dururken, Çanakkale üzerine bir film ve bir tiyatro yapılmayışı, utancımızdır. Tarihimizin en eÅŸsiz sayfasını oluÅŸturan 57. Alay‘ın isminin tek bir sokak ve caddeye verilmeyiÅŸi de ayrı bir utanç.

Kvai Köprüsü ve benzer II. Dünya filmlerini bin defa seyreden gençlerimiz, dünya tarihinin en eÅŸitsiz ve en eÅŸsiz Çanakkale Savaşı’nı kulaktan dolma bilgilerle geçiÅŸtirir. Oysa hepimiz bu savaşı avcumuzun içi gibi bilmeliyiz. Bu trajedilerin en büyüğünü dönüp dönüp anlatmak, vatan ve insanlık görevidir.

Avcumuzun içi gibi. Sol elimiz, Gelibolu olsun. Sol avuç ayamızı açalım. Serçe parmağımız kıyısı Saroz Körfezi’ne açılan Arıburnu olsun. BaÅŸparmağımız Çanakkale BoÄŸazı. Avucumuzun ortasında büyük çizgiler, dereler, Arıburnu’na dökülen, Ağıl deresi, Çatlak Deresi, Sazlı dere. BaÅŸparmağımızın en yüksek yeri Kocaçimen. Onun altı, dik bayır Conkbayırı, onun da altı Åžahinsırtı tepesi. BileÄŸinizde nabzın attığı yer Anafartalar olsun. Avcunuzun içindeki tepelerin, yerlerin isimleri yoktu, savaÅŸ sırasında haritalar çıkartılırken verildi: Süngübayırı, Topçutepesi, Kanlısırt.. Korkuderesi, Domuzderesi, Kemalyeri.. Ve parmak uçlarınızdaki sahil Seddülbahir, Gelibolu’nun tam ucu. Parmakaralarında Azmak deresi, Kozlar çayırı, Suvak kuyusu..


Bu küçük bir avuç harita üstünde tam 950 bin kiÅŸi savaÅŸtı. Bu arazi, tamamen fundalık, çalılık, engebeli, çukurlarla dolu. DeÄŸil savaÅŸmak yürümek mümkün deÄŸil. Düşman komutanları hatıralarında, ‘Haritasız, barış zamanında dahi yürünemez. Karmakarışık, çapraşık, çukurlarla, tehlikelerle dolu, dikenli otlarla kaplı’ diye yazmakta!

Kara savaÅŸları 25 Nisan 1915’te baÅŸladı, tam sekiz ay sürdü. Savaşın ilk dört günü verilen muharebelerin ÅŸiddeti tüm sekiz aya bedel. Düşmanı ilk karşılayan 27. Alay’ın komutanı Åžefik Aker’dir, ardından 57. Alay’dır, komutanı Mustafa Kemal’dir, sol yanına takviye gelen alayın adı ise 77. Alay’dır.

Sekiz ay boyunca onlarca alayımız, fırkamız, komutanımız kahramanca savaştı, her birini anlatmak kitaplar doldurur, bu üç alayımızın özelliği, düşmanı ilk karşılamaları ve durdurmaları!

Bir manga dokuz kiÅŸiden oluÅŸur. Dokuz manga bir takım demek… Bir bölük, üç takımdan oluÅŸur. Düşmanın ilk çıkartması dört bin askerdir, bu dört bin askere karşı önce, sadece iki takım asker savaÅŸmıştır. Yani arkadan 27. Alay gelene kadar otuz-kırk kiÅŸi düşmanı oyaladı… Dörtbin kiÅŸiye karşı otuz kiÅŸi… Tarih kitapları bu birkaç manga askerin kahramanlığını ayrıntılarıyla yazmakta. Mesela bir çavuÅŸumuz, omuzundan vuruldu, devam etti, diÄŸer omzundan vuruldu, yine devam etti, bir bacağından vuruldu, yine devam etti…

Savaşın stratejisi basittir, Arıburnu’na gelen dünyanın gelmiÅŸ geçmiÅŸ en büyük en kalabalık zırhlı gemileri, önce Åžahin Sırtı’na, hemen üstüne Conk bayırı’na tırmanıp, sonra, boÄŸaza hakim tepe Kocaçimen’i ele geçirince, Çanakkale’den düşman gemileri rahatlıkla geçebilecek.

Ancak, düşmanın hangi sahilden çıkartma yapacağı, komutanlar arasında bugüne kadar süren tartışmalar yarattı. Düşman, Gelibolu’nun ucu Seddülbahir’den de çıkabilir, Arıburnu’ndan da, göstermelik olarak Anadolu kıyısına asker çıkarabilir! Bu tereddüt düşmanın sahile çıkar çıkmaz vurulması hazırlığını karıştırmıştır!

Her alayımızda sadece bir makineli tüfek takımı var ve bu makineli tüfeklerin geri çevirme mekanizmaları yoktu. İlk günlerde düşman öndeyken sakıncası yoktu, ama sonraki günler bu makineli tüfekler işe yaramadı. Askerlerimizin sırt çantaları bu çukurlarla dolu arazide çok yük olmuştur. Yemekleri, kazma kürek takımı dışındaki yükleri atılınca askerler hafifleyip, yükten kurtulmanın sevinciyle bayram yapmakta. Çünkü bu arazide yürümek, savaştan daha yorucu!


19. yüzyılda tüm dünyayı sömürgeleÅŸtirip, uçsuz bucaksız köle ve maden kaynaklarına ulaÅŸan Ä°ngilizler, dünyanın en büyük savaÅŸ gemilerine sahip. Açıkta demirlemiÅŸ yüzlerce gemi, laz askerler, kıyıda henüz savaÅŸtan habersiz horon tepmekte… OkumuÅŸ, bilgili, genç teÄŸmen, askerlere, ‘Düşman açıkta, siz burada horon tepiyorsunuz’, der, ‘O gemiler asker dolu, hepsinde Azrail gibi toplar var’, der.

Laz asker: ‘Korkma komutanım, Allah’tan büyük deÄŸiller ya’ diye cevap verir.

Bu inanılmaz toplara, yüksekten keÅŸif yapan balonlara, bomba atan ve yine keÅŸif yapan yüzlerce teyyaresine karşılık, Türklerin bir topçu cephanesi fabrikası yoktu. Ä°stanbul’da Yüzbaşı Piepen topçu cephanesi fabrikası kurulmuÅŸtu. Ama hikaye. Yirmi toptan ancak biri patlıyor. Yine de komutanlar, boÅŸ mermileri manevra topu gibi atıyor, askerlere psikolojik destek için. Piyadeler, ‘topçular bizi destekliyor’ sansın diye. Topların boÅŸ seslerini kullanıyor. Bugün dahi komutanlar, arkalarına topçu desteÄŸi alamadıklarını kahırla anlatıyor. Elimizde Bulgar cephanesinden kaptığımız birkaç top!

Bir de komutanların hatıralarında naklettiÄŸi, hepsi bir alem, Fatih zamanından kalma toplar. Åžimdi Avustralya’da Gelibolu müzesindeki bir topun hikayesi ilginçtir. Bu bilgileri komutanlarımızın hatıralarından aldılar. ‘Ey ziyaretçi, önünden geçmekte olduÄŸun top, Türklerin 1. Dünya Savaşı’nda ne kadar zaruret içinde olduÄŸunu gösterir. Çünkü bu topu Türkler, Kafkasya cephesinden SüveyÅŸ’e sürmüş, SüveyÅŸ’ten Çanakkale’ye, biz de bu topu Çanakkale’den Avustralya’ya getirdik!’…

Ãœstelik, yine komutan hatıralarında, bu topun da arızalı olduÄŸu söylenir. Ä°ngilizler Arıburnu’na yaptıkları çıkarmayı yıllar boyu milli bir bayram gibi ‘andılar’.. Ä°ngiliz komutanlar hatıralarında askerlerine ‘kahramanlık’ payını bol keseden biçti… Mesela bir Ä°ngiliz komutan, ‘O gün Conkbayırı tepesindeki makineli tüfeÄŸi ele geçirdik’, diye yazıyor. Bizim komutanlarımız, bu hatıraları okuyunca, hatıralarını yeniden yazmaya baÅŸlıyor: ‘Ele geçirdikleri o makinelitüfeÄŸi iki saat sonra ellerinden aldığımızı neden yazmıyorlar’ diye…

Daha ilk gün, düşman, Arıburnu’ndan karaya çıkınca, hemen harekete geçen düşmanı göğüs göğüse karşılayan 27. Alay’ın komutanı Åžefik Aker’dir. Ardından ona yetiÅŸmeye çalışan 57. Alay’ın komutanı Mustafa Kemal’dir. Hem Åžefik Aker, hem Mustafa Kemal, komutanları Enver PaÅŸa ve Limon Von Sanders tarafından eleÅŸtirildi. Oysa hem Åžefik Aker, hem Mustafa Kemal, silahsız, bombasız, topsuz, alayına sürekli cesaret ve yiÄŸitlik telkin ederek, onları, çıplak bir boÄŸazlamaya sürüklemekte, eÅŸsiz nutuklar atmakta. Türk tarihine geçen: ‘Size ölmeyi emrediyorum, sizler ölürken arkadan birliklerinizin yetiÅŸmesi için zaman kazanacaksınız’ nutku, 57. Alay’a söylenmiÅŸtir. Avustralya Gelibolu müzesinde sergilenen bir sancağımızın önünde ÅŸu bilgiler var: ‘Ey ziyaretçi, önünden geçmekte olduÄŸun sancak, dünya müzelerinin en nadir eseridir. Gelibolu’dan getirilmiÅŸtir. Son askerin altında cansız yattığı bir aÄŸaç dalında asılı bulunmuÅŸtur!’

Mermileri bittikten sonra elleriyle ve süngüleriyle gırtlak gırtlağa savaşan bu alayımızın tümü şehit olmuştur..

Şefik Aker Paşa, Cemil Conk Paşa, Fahrettin Altay Paşa, Selahattin Adil Paşa ve Mustafa Kemal gibi daha nicelerinin hatıralarında Şahin Sırtı, Conkbayırı ve Kocaçimen muharebelerinde bu alaylarımızın kahramanlığı ayrıntılarıyla ve çok dokunaklı işlenir!

Topu, tüfeÄŸi, mermisi kalmayan, arkadan takviye alması imkansız, süngüsüyle düşman üzerine çullanmaktan baÅŸka hiçbir ÅŸansı kalmayan kahraman Åžefik Aker ve Mustafa Kemal’in çaresizlikle askerlerine sabah akÅŸam nutuk çekmesi… Onlara yalınkılıç, yumruk yumruÄŸa kavgadan baÅŸka ÅŸansları olmadığını anlatması… Türk milletini… Fakru zaruretleri… Anadolu’yu… Yetimleri, öksüzleri, yokluÄŸu, açlığı anlatması… Düşmanları anlatması… Silahsız askeri, yumruklarıyla, dünyanın en büyük mekanize birlikleri üstüne sürüklemeleri, dünya savaÅŸ tarihinde eÅŸine bir daha rastlanmayacak, olaÄŸanüstü, masalsıdır!

Daha ilk gün düşmana yumrukları ve süngüleriyle çullanan 27. Alay’ın komutanı Åžefik Aker ve ardından yetiÅŸen 57. Alay’ın komutanı Mustafa Kemal’in savaÅŸ tarihindeki tartışmaları sürmekte, çünkü, Enver PaÅŸa ve Limon Von Sanders, ilk gün ani kararlarla büyük kayıplar verildiÄŸini düşünürler. Åžefik Aker’in iddiası, ‘Acil ve ani kararla düşmanın önü kesilmeseydi, savaÅŸ baÅŸlamadan Çanakkale düşecekti’, der. Ve birçok komutan hatıralarında, bu ilk dört gün içinde 27. ve 57. Alay’ın ani kararını destekler. Ayrıca, Åžefik Aker ve Mustafa Kemal’in ani karar vermek zorunda kalması, arkadaki birliklerden hiç haber alınamamasıdır.

Enver PaÅŸa cepheyi ziyaretinde bu yüzden Mustafa Kemal’in yanına uÄŸramaz. Mustafa Kemal iÅŸte o gün Enver PaÅŸa’ya küser. Savaşın sonraki aylarında Mustafa Kemal, arkadaki, Anafartalar’a tayin edilir.

O günlerin Time dergisi, Çanakkale Savaşı’na muhabir gönderir ve savaşı ‘kavimler savaşı’ olarak niteler. Çünkü Ä°ngilizlerin yanında, Ä°skoçyalılar, Ä°rlandalılar, Avusturyalılar, Yeni Zelandalılar, Gurkaslar, Çığlar, Pencabiler, Fransızlar ve Senegalliler omuz omuza savaşıyordu. Bizim birliklerimiz, geçtiÄŸimiz beÅŸ yıl içinde, Balkanlar’da, SüveyÅŸ’te savaÅŸmış, çok yorgun, hepsi Yozgatlı, Çankırılı, Trabzonlu ve özellikle Ä°stanbullu çocuklardı. Ä°stanbul çok yakın olduÄŸu için ve sürekli takviye birlik istendiÄŸi için, Ä°stanbul’dan savaÅŸa erkek göndermeyen tek hane kalmadı. Bir de birlikte savaÅŸa girdiÄŸimiz için yanımızda Almanların beÅŸ yüz kiÅŸilik sembolik kuvveti vardı.

Ä°lk günkü savaÅŸların en trajik yanı, 27. ve 57. Alay’ı çaresiz bırakan, 27. Alay’ın solyanını korumakla görevli 77. Alay’ın çözülmesi ve savaÅŸ dışı kalmasıdır.

77. Alay korktu ve çalılıklara dağıldı. SaÄŸa sola belirsiz ateÅŸ açıyor, hepsi baÅŸlarının çaresini düşünüyor. Kimi karın aÄŸrısına tutulduÄŸunu, kimi komutanını kaybettiÄŸini bahane ediyor. Muharebenin en çetin safhasında 27. Alay’a takviye diye gelen 77. Alay, bir Arap birliÄŸiydi. O kadar ruhsuzdu ki, cesed gömmek için verilen küçük aralarda keyifle nargile içiyorlardı. 77. Alay, ordumuzun tüm birliklerinde büyük hayalkırıklığı yarattı. Tüm komutanlarımız hatıralarında, bu Arap birliÄŸi yerine ön cephede, yanımızda bir Türk birliÄŸi olsaydı, savaşın ön cephesinde bu kadar ağır kayıplar verilmezdi, deniyor.

Düşmanın Arıburnu mu, Seddülbahir mi, Saroz Körfezi’nden mi çıkartma yapacağı tartışması, komutanların arasını açtı, sinir krizi geçirip, aklını kaybeden komutanlarımız oldu. Çünkü, Arıburnu’na çıkarılan birlikler ‘göstermelik’ olabilir, bütün kuvvetleri Arıburnu’na çıkartma yapılıyor diye buraya yığmak da çok tehlikeli olabilirdi…

Sonraki aylarda.. Ä°ngilizler 21 AÄŸustos’ta, tüm güçlerini toplayıp, büyük bir taarruza geçtiler. Bu taarruzda, Ä°ngiliz birlikleri içinde, Ä°ngiliz soylu ailelerinin en seçkin çocukları, hassa birliÄŸi, büyük kayıplar verince, Ä°ngilizlerin gözü korktu. Ve savaşı artık savunmaya, geri çekilmeye doÄŸru düşünmeye baÅŸladılar. Sayısı hala tartışmalı, kırk, elli, yüz nakliye, savaÅŸ gemisi, aylarca Ä°ngiltere’ye, Londra’ya cesed taşıdı. BeÅŸ yüz bin asker çıkardılar sahile.

Conk bayırı’na sürünerek çıkan beÅŸ yüz bin kertenkele. Hepsi gördü sonunda, neymiÅŸ, Çanakkale!

Mustafa Kemal’in 57. Alay’ı yönettiÄŸi yerin adı Kemal yeri konuldu. Bugün toprağı kazın, havada birbirine çarpışıp kaynaÅŸmış mermiler bulacaksınız.

Birbirlerinin gırtlaklarına sarılmış iskeletler göreceksiniz. Birbirinin kaburgasına süngü girmiş ve ikisi de karşılıklı diz çökmüş iskeletlerle karşılaşacaksınız.

Boğaz boğaza, gırtlak gırtlağa böyle bir savaşı tarih yazmaz.

Komutanlarımız hatıralarında ‘Kahramanlarımız, uçarak düşmana hücum ettiler’ diye yazıyor ve peÅŸinden şöyle ekliyorlar: ‘Buradaki uçarcası lafı bir benzetme deÄŸil, gerçekten uçtular. Conk bayırı tepesi uçurum, düşmanı kovalarken peÅŸinden uçarak havada öldüler!’..

Yaralanmayan Türk komutanı yoktur, askerler savaştan düşmesin diye, hepsi göğüslerindeki şarapnel parçalarını askere göstermez.

Sedyeyle götürülen askerler, düşmanla biraz daha savaşamadım diye, kahırdan küfürler savuruyor. Kıpkırmızı sedye üstünde, yaralarından değil, savaştan geri kaldıkları için acıyla naralar atıyorlar.

İşte o savaşın ön cephesinde savaşan Avusturyalı Anzaclar, tam seksen sene, hiçbir sene sektirmeden, her yıldönümü, gemilerle yine Arıburnu sahiline geldiler. Conk bayırı tepesinde onları gazi dedelerimiz bekledi. Bu sefer süngüyle değil, kollarını açarak, sarılmak için birbirlerine koştular.

Ä°nsanoÄŸlunun büyük trajedisine yazılmış, çok aÄŸlamaklı sahnelerdir bunlar. Mustafa Kemal’in topraklarımıza gömülen Anzac ÅŸehitliÄŸine yazdığı o meÅŸhur: ‘Onlar artık bizim evlatlarımızdır’ kitabesi, edebi olarak çok güçlüdür.

Düşman gemileri günlerce Conk bayırı sırtını bombalıyor. Ä°ngiliz komutanları çok haklı, bu kadar bombardımana tek bir otun, tek bir böceÄŸin yaÅŸaması mümkün deÄŸildi. Türk siperleri tamamen paramparça edildi. Yeniden siper kazmak vakit alıyor. Kazılsa da fazla derin kazılamıyor. Bu ‘paramparça’, büyük toplarla tamamen yerin altına gömülmüş siperlerden, Türk askerlerinin yerin altından fışkırıyor gibi yeniden savaÅŸa koÅŸması, herkesin aklını başından aldı. Gerçekten ‘aklını’ aldı, çünkü çok sonra, geride kalan askerlerimiz, ÅŸehidlerimizin, yeÅŸil sarıklıların yanımızda savaÅŸtığı gibi bir yığın hikaye anlattı.. Bir yeÅŸilsarıklı Türk birliÄŸi hikayesi, çok meÅŸhurdur.

Askerlerimiz siper için, ÅŸehid arkadaÅŸlarının cesed bedenlerini kullanmakta. Türk askerleri, önündeki arkadaşının ölüsüne, yanına ve soluna tahta koyup, üstüne birkaç kürekle toprak atıp, cesed yüksekliÄŸinden sipere giriyor. Bir komutanımızın hatırası: ‘Siperde atış yapan askerim, ikide bir doÄŸrulup önündeki kumula toprak atıyor, ayaÄŸa kalktığında düşmana hedef oluyor, ‘ne yapıyorsun’ dedim. Asker, düşman mermilerinin ölen arkadaşının üstündeki toprağı boÅŸaltıp, arkadaşının bacaklarını, karnını dışarda bıraktığını, yeniden üstüne toprak atmam gerekiyor, diye cevap verdi’…

Komutanlarımız hatıralarında, ‘Ä°ngilizler bizi, zavallı Hintliler, uyuÅŸuk Çinliler, ilkel Etiyopyalılar gibi kolaylıkla esir alıp burnumuza köle halkası takacaklarını sanıyorlardı’, diyor.

Bu savaÅŸ, ordularımıza komutanlık yapan Limon Von Sanders’in ve birçok komutanımızın özetlediÄŸi gibi, çeliÄŸe karşı, etin ve kemiÄŸin savaşıydı.

Mevziler sekiz ay, yüz-yüz elli metre mesafeye kadar düştü, ancak, savaşın bazı bölümlerinde mevziler inanılmaz ama, beÅŸ metreye kadar düştü. Gemiler durmaksızın aylarca, bir ot, bir böcek kalması imkansız, gece gündüz dövüyor Åžahinsırtı’nı, Conk bayırı’nı, Kocaçimen’i… Komutanımız atından iner inmez büyük bir top atışı parçalıyor atı, et parçaları, yüzüne çarpıyor, ya da, komutanımız haritası başındayken bir bombayla komuta ettiÄŸi bölüğün tümü bir anda havaya uçuyor…

Ya da, düşman lağımcıları, yerin altından, otomatik kazıcılarla, muhtemelen motorlarla, bizim mevzilerin gizlice tam altına kadar gelip dinamitliyorlar. Mevzilerimiz, üç-dört minare yüksekliğinde havaya uçuyor.

Mustafa Kemal anlatıyor, birinci siperdekiler hiç kurtulamamacasına düşüp ölüyor, arkalarında bekleyen ikinciler hemen siperlerine geçiyor, bir dakika sonra onlar da düşüyor, arkada bekleyenler, üç dakika sonra kendilerinin de öndekiler gibi öleceğini biliyor ve koşar adım yerlerini alıyorlar, onlar da ölüyor!..

Nihat Genç

(Visited 12 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 13.07.2009 tarihinde Hale tarafından, Vatan Sevgisi | Åžehitlerimize Özel Bölüm bölümünde paylaşılmıştır ve 1094 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 1 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Çanakkale Savaşı Ve 57.Alay | Yere Düşmeyen Sancak 57.Alay - Nihat Genç orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleAtatürk’ün Türk Diline Ve Dilde BirliÄŸe VerdiÄŸi Önem | Günay Günaydın Sonraki MakaleAnafartalar Kahramanı Mustafa Kemal İçin Yazılan Ä°lk Åžiir | "Ordunun Destanı" - 15 Eylül 1915 - Mehmet Emin Yurdakul

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz