Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Büyük Ä°skender’in Gronikos Çatışması (M. Ö 334) Hakkında Detaylı Bilgiler


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 16.03.2008 tarihinde Erkan tarafından, Medeniyetler ve Ãœlkeler Tarihi Ansiklopedisi bölümünde paylaşılmıştır ve 1243 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


İÖ 334 yazı baÅŸları), Pers Ä°mparatorluÄŸu’nun istilası sırasında Büyük Ä°skender’in kazandığı bir zafer. Sayıları büyük olasılıkla 40 bini bulan Persler, Granikos ırmağı (KocabaÅŸ Çayı) kıyılarında mevzilenmiÅŸti. Ä°skender’in hücum tabur, karşı kıyıdan yaÄŸan kargılara karşın ırmağın sığ yerinden öbür tarafa geçti. Onları izleyen Ä°skender, Pers hattının sol merkezini vuracak biçimde yerleÅŸtirdiÄŸi komutanlarını harekete geçirdi.

Ä°skender, Pers Kralı III. Dareios’un iki akrabasını öldürdü; kendisi ise süvari birliÄŸi komutanı Kleitos (Kara) sayesinde ölümden kurtuldu.. Persler bundan sonra dağıldı. Ä°skender’in biyografisini yazan Arrhionos’a göre (Ä°S 2. yy) bu savaÅŸta Makedonyalılar yalnızca 115 kayıp verdiler.


BÃœYÃœK Ä°SKENDER’Ä°N GRANÄ°KOS SAVAÅžI

(Valerio Massimo Manfredi’nin Büyük Ä°skender adlı romanından. Can Yayınları) Peritas yüzünü yalayarak sahibini uyandırdı; Ä°skender ayaÄŸa fırladığında, zırhını giydirmek için yardımına gelmiÅŸ iki askerini gördü. Leptine, gümüş bir tepside ona ‘Nestor Lokması’ getirmlÅŸti; kahvaltısı peynir, un, bal ve ÅŸarapla çırpılmış çiÄŸ yumurtaydı.
Hükümdar zırhı ve dizlikleri baÄŸlanır, kemeri beline geçirilir, kılıcı takılırken, ayaküstü kahvaltı etti. “Bukefalos’u istemiyorum,” dedi çıkarken. “Irmağın kıyıları fazlasıyla kaygan ve o çamura gömülebilir. Bana doru Sarmaçya atımı getirin.”

Yardımcıları onun seçtiği atı almaya gittiler. İskender tolgasını sol kolunun altına sıkıştırıp kamp alanının ortasına doğru yürüdü. Adamları sıra sıra dizilmişlerdi; her an yeni askerler gelip arkadaşlarının yanındaki yerlerini alıyorlardı. İskender getirilen atına bindi, önce Makedon ve Thessalialı süvari birliklerini, sonra Yunan piyadelerini denetledi.


Uç birliklerinin süvarileri kampın ötesinde, doğu kapısına yakın bir noktada, mükemmel düzende beş sıra olmuş bekliyorlardı. Kralları geçerken, sessizce mızraklarını havaya kaldırdılar. İskender hareket buyruğunu verdiği anda, Kara onun yanındaki yerini aldı. Yürümeye başlayan binlerce atın ve savaşçıların mızraklarının sesi karanlıkta yankılanmaya başladı.

Granikos’un birkaç stadyon ötesinden gelen nal seslerinin ardından dört haberci karanlıktan sıyrılıp Ä°skender’in önünde durdular. “Kralım,” dedi en öndeki, “barbarlar henüz yerlerinder kımıldamadılar; ırmaktan üç stadyon ötede alçak bir tepenin üzerine yerleÅŸtiler. Kıyıda Med ve Ä°skit gözcüler var onlar bizim kıyıyı da gözlem altında tutuyorlar. Onları bütünüyle habersiz yakalayamayacağız.”

“Elbette hayır,” dedi Ä°skender, “ama onların orduları doÄŸu kıyısıyla aralarındaki üç stadyonu kapatana dek bizler ırmağın sığ yerinden karşıya geçmiÅŸ olacağız. O nokta da olan olacak zaten.” Sonra özel korumalarına yaklaÅŸmaları için iÅŸaret etti. “ElveriÅŸli bir yer bulur bulmaz karşıya geçeceÄŸimizi tüm birlik komutanlarına bildirin. Borazanla çalar çalmaz kendimizi ırmaÄŸa atacağız ve olanca hızımızla karşıya geçeceÄŸiz. Önden süvariler gidecek.”

Korumalar uzaklaÅŸtılar; az sonra piyadeler durarak yanlarındaki süvarilere, Granikos’a doÄŸru ilerlemeleri için yol verdiler. Gökyüzü, doÄŸudan hafifçe aydınlanmaya baÅŸlamıştı. “GüneÅŸin gözümüzü yakacağını sanıyorlardı, ama ay bile göremedik,” derken, Ä°skender Phrygia tepelerin ardından, güneyden batan hilali gösteriyordu. Elini kaldırarak yanında Kara ile birlikte atını ırmaÄŸa sürükledi; tüm Uç BirliÄŸi onunlaydı. Aynı anda karşı kıyı da bir nara iÅŸitildi, sonra bağırışlar giderek çoÄŸalıp kalabalıklaÅŸtı; sonunda bir kornonun sesini uzaktan gelen sesler yanıtlamaya baÅŸladılar. Med ve Ä°skit gözcüler alarm veriyorlardı.

Irmağın ortasında olan Ä°skender, “Borazanlar!” diye haykırdı. Ve borazanlar boÄŸuk, iç paralayıcı tek bir nota ile çalmaya baÅŸladılar. Sanki karşı kıyıya yanıt verir gibiydiler; çevredeki tepelerde hem kornoların, hem borazanlarıN sesleri yankılanıyordu.

Hükümdar ve askerleri olabildiğince çabuk karşı kıyıya geçmeye çalışırlarken Granikos (Kocabaş çayı) köpürüyordu. Bir bağırış işitildi ve bir Makedon asker yaralanarak suya devrildi Med ve İskit keşif kolları kıyıya yığılmış, hedef bile almadan ok yağdırmaya başlamışlardı. Başka askerler de boyunlarından, karınlarından, göğüslerinden yaralandılar. İskender kalkanını kaldırdı, doru atını mahmuzlayıp asker kalabalığından sıyrıldı. Şimdi dışarıdaydı!

“Ä°leri!” diye haykırdı. “Ä°leri! Borazanlar!”


Borazan seslerinin daha tiz ve etkileyici olarak yükselmesiyle, atlarını kamçılayarak suyun girdabından kurtarmaya çalışan binicilerin bağırışlarına, karmaşadan dolayı heyecana kapılan atların kişnemesi de katıldı. Şimdi üçüncü ve dördüncü sıra sudan çıkmıştı; dördüncü, beşinci ve altıncı sıra süvariler ırmağa giriyorlardı. İskender bu arada kendi birliği ile kaygan kıyıyı tırmanmaya başlamıştı.

Arkasından savaÅŸ düzeninde yürümekte olan piyadelerin haykırışları ona eÅŸlik ediyordu. Düşman öncüler, okları tükenince atlarına atlayarak, son hızla kamplarına doÄŸru kaçmaya baÅŸladılar; kamptan da gürültüler, silah sesleri geliyordu. Savaşçı gölgeleri ellerinde meÅŸalelerle, karanlığın her yanında koÅŸuyor, havayı deÄŸiÅŸik dillerde naralar dolduruyordu. Ä°skender, Uç BirliÄŸi’ni savaÅŸ düzenine sokup başına geçti.

Bu arada iki hetairoi birliÄŸiyle iki Thessalialı süvari birliÄŸi onu arkadan ve yanlardan komutanlarının buyruklarına göre korumaya aldılar. Makedonlara Krateros ile Perdikkas, Thessalialılara Prens Amyntas ve subayları Enomaos ile Ekekratides komuta ediyordu. Borazancılar, hareketi baÅŸlatmak için Hükümdar’ın buyruÄŸunu bekliyorlardı.

“Kara!” diye seslendi Ä°skender. “Bizim piyadeler neredeler?”

Klitos, safları sonuna dek gözden geçirdikten sonra ırmaÄŸa doÄŸru baktı ve, “Tırmanmaktalar, Kralım,” dedi. “Tamam o zaman, haydi borazanlar! Dörtnala ileri!” Borazanların yeniden çalmasıyla on iki bin süvari aynı anda ileri atıldılar; atlar kiÅŸniyor, Ä°skender’in gösteriÅŸli ve ağır Sarmaçyalı dorusunun adımlarına uyarak ilerliyorlardı.

Öte yanda, Pers süvarileri telaÅŸla toplanırlarken belli bir karmaÅŸa yaÅŸamıyor deÄŸillerdi: Düzene girmiÅŸ olanlar Komutan Spithridates’in buyruÄŸunu bekliyorlardı. Ä°ki öncü heyecan içinde onların yanına varıp, “Saldırıyorlar efendim!” diye bağırdı.

“Haydi, beni izleyin!” diye buyurdu Spithridates, daha fazla oyalanacak zamanı olmadığını anlamıştı. “Åžu yauna’ları kovalım, onları yeniden sulara döküp balıklara yem edelim! Haydi! Ä°leri!”

Kornolar çaldığında toprak, ateşli atların yeri çekiç gibi döven nalları altında titriyordu. İlk sırada Medler ve çift kıvrımlı büyük yaylarıyla Horazmiler vardı, arkadan kıvrık palalarıyla Oksian ve Kaduslar, en arkadan da Sakalar ve ellerinde devasa kılıçlarıyla Drancanlar gelmekteydiler. Süvariler yola çıkınca, çoktan düzene girmiş olan Yunan paralı askerleri de onları sıkı saflar halinde izlemeye başladılar.

“Anadolu’nun askerleri!” diye bağıran Memnones, onları yüreklendirmek için mızrağını havaya kaldırdı. “Satılık kılıçlar! Sizin geri dönecek bir eviniz ve vatanınız yok! Siz yalnızca kazanabilir ya da ölebilirsiniz. Bunu unutmayın, bizlere kimse acımaz, çünkü Yunan da olsak, Büyük Kral’ın yanında savaÅŸmaktayız. Erkekler, bizim ülkemiz onurumuzdur, mızrağımız ekmeÄŸimizdir. Canınız için sava-şın: Elinizde kalan bir tek budur!

Alalalái! Sonra öne atıldı; önce hızlı adımlarla, sonra koşarak ilerlemeye başlayınca adamları da ona yanıt verdiler: Alalalái!

Cephe düzenini bozmadan komutanlarının arkasından giden askerlerin ayakları topraÄŸa deÄŸdikçe, müthiÅŸ bir demir ve bronz gürültüsü duyuluyordu. Ä°skender bir stadyon uzaklıktan beyaz toz bulutunu gördü ve borazancılara bağırdı: “SavaÅŸ adımları!” Borazan öyle bir çaldı ki, Uç BirliÄŸi iyice coÅŸtu. Süvariler mızraklarını indirip öne atıldılar. Sol elleriyle atlarının dizginlerini ve yelelerini tutuyor, böylece çarpışma ânında, insanlarla hayvanlar birbirlerine dehÅŸet verici seslerle bağırır, diÅŸbudak ve kızılcıktan yapılmış mızraklar birbirine çarpar, Pers ciritleri havada uçarken hayvanlarına destek oluyorlardı.

Ä°skender, kılıcı al kana boyanmış Spithridates’in öfkeyle saÄŸ yanında savaÅŸtığını gördü, dev Rheonıithres onun solunu korumaya almıştı; bunun üzerine atını o yana sürdü. “Dövüş barbar! Cesaretin varsa Makedon Kralı’yla dövüş!”

Bunun üzerine Spithridates de atını Kral’a doÄŸru sürüp kılıcını sallamaya baÅŸladı. Kılıcın ucu Ä°skender’in zırhının omuzluÄŸunu sıyırıp boynu ile kaval kemiÄŸi arasına battı, ama kılıcını kınından çeken Hükümdar ötekine öyle ÅŸiddetle saldırdı ki, atının üzerindeki dengesini bozdu. Vali, yere düşmemek için atına tutunmak zorunda kalınca yanı açıkta kaldı: O anda Ä°skender kılıcını onun kolunun altına sapladı, ama artık tüm Persler ona doÄŸru gelmeye baÅŸlamışlardı. Bir ok doru atını yaralayınca, hayvan dizleri üstüne çöktü; o da Rheomithres’in baltasından kurtulamadı.

Kalkanı, darbeyi bir noktaya kadar engelleyebildi; balta metali yardı, keçesini kesip kafa derisine çarptı; bunun üzerine artık atıyla yere düşmüş olan Kral’ın başından fiÅŸkıran kanlar yüzüne akmaya baÅŸladı. Rheomithres baltasını yeniden havaya kaldırdı, ama Kara o anda deli gibi bağırarak onun üzerine atıldı ve ağır Ä°llyria kılıcıyla kolunu kökünden kesiverdi. Barbar, çığlıklar atarak atından yuvarlandı; kesik koldan fışkıran kan onu henüz öldürmemiÅŸti; o anda yeniden ayaÄŸa dikilen Ä°skender, kılıcını göğsüne sokarak ona öldürücü darbeyi vurdu.

Sonra Kral, alanda başıboÅŸ koÅŸan bir ata atlayıp tekrar kalabalığın içine daldı. Komutanlarının ölümüyle korkuya kapılan Pers askerleri gerilemeye baÅŸladılar; bu arada Uç BirliÄŸi’ne desteÄŸe gelen hetairoi’ler ve Amyntas’ın komutasındaki Thessalialı süvariler de çarpışmaya katıldılar.

Perslerin süvarileri cesurca savaÅŸtılarsa da, giderek içeri dalan Uç BirliÄŸi yüzünden dağılmaya baÅŸladılar; Makedonların hafif süvarileri de yanlara doÄŸru dalga dalga yayılmaya baÅŸlamışlardı. Bunlar hayvan gibi yabanıl Trakyalı ve Triballi savaşçılardı; ok ve mızrak yaÄŸmuruna aldırmadan ilerliyorlardı; düşmanla yüz yüze gelip onu kan revan içinde bırakmak için atılıyorlardı. Ä°skender’in arkadaÅŸları Krateros, Philotas, Ephestione, Leonnatos, Perdikkas, Ptolemaios, Seleukos, Lysimakhos krallarını örnek alarak ön safta savaşıyor, büyük kayıpla veren düşman komutanlarla yüz yüze gelmeye çalışıyorlardı. Bunların aralasında Büyük Kral’ın yakın akrabaları dı vardı.

Sonra Pers süvarileri kaçmaya baÅŸlayınca hetairoi’ler Thessalialılar, Trakyalılarla Triballilerin hafif süvariler onların peÅŸine düştüler. Åžimdi önde pezhetairoi zırhlı piyadeleri, bir de Memnones’in saflarını bozmadan, omuz omuza, gövdelerini büyük dışbükey kalkanlarla yüzlerini Korinthos tarzı maskeyle koruyan paralı askerleri vardı. Her iki ordu avaz avaz:

Alalalái! diye bağırıp mızraklarını uzatarak öne atıldılar. Memnones’in bir buyruÄŸuyla Yunan paralı askerleri mızRaklarını hep birlikte kaldırıp düşmanın üzerine fırlattıktan sonra, ellerini bellerindeki kılıçlara attılar. Piyadelerin toparlanmasına fırsat vermeden aralarına daldılar. Düşman cephesini yarmak için Makedonların kendilerine özgü o uzun mızraklarını kırmaya uÄŸraşıyorlardı. Parmenion, tehlikeyi sezerek vahÅŸi Agrianları iÅŸin içine soktu; Agrianlar saldırınca, Memnones’in paralı askerleri savunmaya geçtiler.

Böyle olunca Makedon piyadeler de toparlanıp ön cepheden mızraklar fırlatmaya başladılar. Yunan paralı askerleri ise Persleri kovalamış geri gelen süvariler tarafından da kuşatıldılar ama son soluklarına dek savaştılar.

GüneÅŸ ovayı ışınlarıyla aydınlattığı zaman cesetler yerde üst üste yığılmıştı. Veterinerler yaralı dorusuyla ilgilenmeye baÅŸlayınca, Ä°skender Bukefalos’unu istedi ve atıyla muzaffer ordusunun önünde bir geçit yaptı. Başındaki yaradan ötürü yüzü kan kırmızısıydı; zırhı Spithridates’in kılıcıyla yırtılmıştı; bedeni de ter ve toz içindeydi ama o anda askerlerinin gözünde o bir ilahtı. Hepsi birden, Philippos’un onun doÄŸuÅŸunu müjdelediÄŸi gün yaptıkları gibi mızraklarını kalkanlarına vuruyor,

Ä°skender! Ä°skender! Ä°skender! diye coÅŸkuyla bağırıyorlardı. Kral gözlerini pezhetairoi saflarının en arkasına çevirip yetmiÅŸ yaşındaki General Parmenion’un, bedeninde eski savaÅŸların izleri, elinde kılıcıyla yirmilik bir asker gibi duruÅŸunu seyretti. Onun yanına gidip atından indi, generalini kucaklarken askerlerinin haykırışları gökyüzüne ulaşıyordu.

(Visited 6 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 16.03.2008 tarihinde Erkan tarafından, Medeniyetler ve Ãœlkeler Tarihi Ansiklopedisi bölümünde paylaşılmıştır ve 1243 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Büyük İskender\'in Gronikos Çatışması (M. Ö 334) Hakkında Detaylı Bilgiler orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleDiÅŸ HekimliÄŸinde Acil Yaklaşım | DiÅŸ AÄŸrısı - DiÅŸ Kırılması - DiÅŸ Çekimi Sonraki MakaleSerbest Muhasebecilik Kalkıyor | Serbest Muhasebecilere Mali Müşavir Olma Hakkı Tanınıyor

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz