Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Borçlu Olduklarımız – Yedi Åžehitler Anıtı | Aziz Nesin


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 11.11.2008 tarihinde Hale tarafından, Öykü Paylaşımları | Mevlana Hikayeleri bölümünde paylaşılmıştır ve 740 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Borçlu Olduklarımız – Yedi Åžehitler Anıtı

Burhaniye ilçesiyle Ayvalık ilçesi arasındaki yol üzerinde KaraaÄŸaç adlı bir köy vardır. KurtuluÅŸ Savaşımızdan önce KaraaÄŸaç köyünde Türkler’le Rumlar bir arada, hiç kavgasız gürültüsüz çalışıp yaÅŸamaktaydılar.


Karaağaç köyü, denize doğru eğik bir sırt üzerinde kurulmuştur. Köy evlerinin bulunduğu arazi kuzeye doğru yükselir. Köyün üst başındaki ağaçlıklı tepede bir anıt vardır. Bu anıta yaklaşırsak, anıt taşında şu yazıtı okuruz:

“YurttaÅŸ!
“KurtuluÅŸ Savaşı baÅŸlangıcında Ali Çetinkaya’nın kumanda ettiÄŸi YüzyetmiÅŸikinci Alay erlerinden 16-7-1919’da ÅŸehit düşen yedi er burada gömülüdür.”
“23-9-1936”

Adlarına anıt dikilen bu yedi erin nasıl şehit edildiklerini anlatalım.


Ayvalık koyundaki Yunan savaÅŸ gemilerinden Yunan askerleri karaya çıkmış ve Yunanlılar Ayvalık’ı iÅŸgal etmiÅŸlerdi. Bunun üzerine Ayvalık’taki YüzyetmiÅŸikinci Alay Komutanı Yarbay Ali Bey, alayını Araplar köyüne çekti. Yakındaki KaraaÄŸaç köyüne de ÅŸu haberi ulaÅŸtırdı:

“Yunan askeri Ayvalık’ı iÅŸgal etti. Askerimiz düşmana karşı koymaktadır. Allahını, peygamberini, yurdunu seven yardıma koÅŸsun!”

Bu haber üzerine, KaraaÄŸaç Köyü camisindeki sancak, köyün altındaki yola çıkarıldı. Köyün yaÅŸlısı genci, eli silah tutan her erkeÄŸi, bıçağını, nacağını, çiftesini, mavzerini, tabancasını, tüfeÄŸini, hiçbiÅŸeyi olmayan da sopasını kapınca evlerinden dışarı uÄŸrayıp sancağın altında toplandı. OÄŸlan çocukları da düşmana karşı savaÅŸmak için oraya gelmiÅŸlerdi. Ama onyedi yaşından küçük olanları “Hadi köye dönün! Askere giden, savaÅŸa giren babalarınızın yerini alın! Onların iÅŸlerini görün! Ananızı, bacınızı gözetin! Tarla iÅŸine, mala, hayvana bakın!” diye zorla geri çevirdiler.

Orda toplanan KaraaÄŸaç köylüleri, önce yakındaki Gömeç köyüne, sonra da Murateli köyüne gidip Türk birliÄŸine katıldılar. YüzyetmiÅŸikinci Alay’ın ve gönüllülerden kurulu Milis Alayfnın ereÄŸi, iÅŸgalci Yunan askerlerinin ilerlemesini önlemek için onları oyalamak, zaman kazanmaktı. Bu görevi yerine getiren YüzyetmiÅŸikinci Alay bir zaman sonra KaraaÄŸaç Köyü’ne geri çekildi. KaraaÄŸaç Köyü’nün güneyinde, köyün Ayvalık’a bakan sırtlarında siperler kazıldı. YüzyetmiÅŸikinci Alay Komutanı Yarbay Ali Bey, KaraaÄŸaç köyündeki evlerden birini Alay Karargâhı yapmıştı.

Karaağaç köyünün karşısında, körfezde bir Yunan gemisi demirlemişti. Bu savaş gemisi köyden görünmekteydi. Türk askerlerinin bulunduğu siperlere, körfezdeki savaş gemisinden sıksık top ateşi açılmaktaydı.

YüzyetmiÅŸikinci Alay’ın yalnız bir yedibuçukluk topu vardı. Bu küçük top mermilerinin, körfezin uzağında demirli Yunan savaÅŸ gemisine etkisi olamıyordu.


Düşman, casuslar aracılığıyla Karaağaç köyündeki Yüzyetmişikinci Alay karargâhının yerini kesin olarak saptamıştı.

1919 yılının 16 Temmuz günüydü. Saat 13’tü. Alay karargâhındaki altı er öğle yemeklerini daha yeni yemiÅŸlerdi. Evin sofasında oturmuÅŸlar, cıgara içip söyleÅŸiyorlardı.

Alay karargâhının yerini kesinlikle saptamış olan Yunan gemisinin süvarisi, Türk alay karargâhını topçu ateÅŸiyle yıkmak ve içindekileri de öldürmek için tam bu zamanı beklemekteydi. Yarbay Ali Bey’in de, öğle yemeÄŸi zamanında karargâhta bulunacağını hesaplamışlardı. Oysa o sırada Ali Bey karargâhta deÄŸildi, cephede siperlerdeydi.

Yunan savaş gemisinden atılan bir top mermisi, Yüzyetmişikinci Alay karargâhına tam isabet etti. Yapının önü açık tahtaboştu, burdan giren top mermisi, sofada oturmuş söyleşen altı Türk erini öldürdükten sonra duvarı delip sokağa düştü.

O sırada siperlerde savaşanlardan bir Türk eri de vurularak şehit düşmüştü. Karargâhta şehit düşen altı erle, siperde vurulup şehit olan eri, üstlerinden giysilerini çıkarmadan, Karaağaç köyü sırtlarında bir yere toprağa gömdüler. Burası yedi şehitler mezarı oldu.

Alay karargâhı düşman gemisinden atılan top mermisiyle yıkılınca Ali Bey karargâhını yine köyde baÅŸka bir eve taşıtmıştı. Ali Bey, gereksiz gelip gidenlerin zamanını almamaları için, bir kâğıda kendi eliyle “Ä°ÅŸi olmayan giremez!” diye yazıp bu kâğıdı yeni karargâhındaki odasının kapı yanına, duvara asmıştı. Düşmanı oyalama görevini yerine getiren YüzyetmiÅŸikinci Alay KaraaÄŸaç köyünü boÅŸaltarak Dereköy’e çekildi. Bunun üzerine Yunan kuvvetleri KaraaÄŸaç köyüne girdi, birbuçuk yıl bu köyde kaldılar.

Yarbay Ali Bey, Dereköy’de yeni alay karargâhını kurmuÅŸtu. KaraaÄŸaç köyündeki Türkler de Yunan iÅŸgalinden sonra köylerini boÅŸaltıp Dereköy’e göçettilerse de, bir süre sonra yine kendi köylerine döndüler. Yunan iÅŸgali altında da eskiden olduÄŸu gibi Rumlar’la birlikte yaÅŸamlarını sürdürdüler.

Karaağaç köyünü işgal eden Yunan birliğinin komutanı Serezli Albay Malaki köyde kendisine bir ev bile yaptırmıştı.

Çok sonraları Karaağaç köyünde muhtarlık da yapmış olan Mehmet Metin, işgal günlerinde on yaşında bir çocuktu. Mehmet Metin, köyünün Yunan işgalindeki o acı günlerini şöyle anlattı:

“Yunan askerleri köyümüze girmeden önce, biz köyümüzde Rumlarla birlikte iyi geçinip yaÅŸamaktaydık. Köyümüzde biri Türk, biri Rum olan iki korucumuz, iki de gece bekçimiz vardı. Yine köyümüzün iki muhtarından biri Türk, biri Rum’du. Köyümüzde Rumlar’la oldumolası iyi geçinirdik. Hatta hiç unutamadığım şöyle bir olay da olmuÅŸtu. Köyde Türkler’den erkek olarak biz çocuklarla, bir de çok yaÅŸlılar kalmıştı. Eli silah tutan her erkek gönüllü savaÅŸa katılmıştı. Biz çocuklar geceleri geç saatlere dek köy kahvesinde oturuyorduk. Bir gece yine kahvedeydik. Rum muhtar kahveye girip bizi orda görünce şöyle dedi: “Çocuklar, bana acıyın! Åžimdi Yunan askerleri buraya uÄŸrar da, geç saatlere dek burda kalıp yasaÄŸa uymadınız diye sizleri alıp götürürse, sonra ben ne yaparım! Yarın ana-babamza ne derim? Hadi dağılın çocuklar, evlerinize gidip yatın!”

Rum muhtar bize böyle yalvarırken sesi titriyordu.

Elliüç yıl önceki bu olayı duygulanarak anlatan Mehmet Metin bir de şöyle bir olay anlattı:

“Ordumuzun büyük taaruzundan sonra Yunan ordusu bozulmuÅŸtu, Yunan askerleri kaçıyordu. Kaçarlarken de geçtikleri yollan üstündeki bütün köylerimizi, kasabalarımızı yakıp yıkıyorlar, taÅŸ taÅŸ üstünde bırakmıyorlardı. Yunan askerleri bizim burdan geçip Ayvalık’a giderlerken, bizim köyün Rum muhtarıyla yine bizim köyün yaÅŸlılarından Nikola, köye yaklaÅŸmakta olan Yunan birliÄŸine karşıcı çıktılar. Biz çocuklar da oradaydık. Rum muhtarla yaÅŸlı Nikola, Yunan birliÄŸi komutanına şöyle yalvardılar:

— Biz köyümüzde Türkler’le çok iyi geçiniyoruz. Aman ne olur, bu köye bir zarar vermeyin!

Bunun üzerine Yunan birliğinin komutanı,

— Peki öyleyse… Askerlerimiz susuzdur, onlara su verin! dedi.

Köylüler Yunan askerlerine su verdi. Onlar da KaraaÄŸaç köyünü yakıp yıkmadan geçip gittiler. Bizden sonraki Gömeç köyü de yakılıp yıkılmaktan kurtuldu.”

Çocukluk anılarını böylece anlatan Mehmet Metin şu sözleri de ekledi:

“Devletsiz millet ne demekmiÅŸ, nasıl olurmuÅŸ, biz o acı günleri gördük, yaÅŸadık. Tanrı milletimize o günleri bir daha göstermesin!”

Ulusal KurtuluÅŸ Savaşı kazanılmıştı. Arkasından padiÅŸahlık yıkılmış, cumhuriyet kurulmuÅŸtu. Aradan yıllar geçmiÅŸti. Bir zamanlar 172’nci alay komutanı olan Yarbay Ali Bey ordudan ayrılmıştı. Çetinkaya soyadını almıştı. Cumhuriyet hükümetinin bayındırlık bakanıydı.

Cumhuriyet hükümetinin bayındırlık bakanı olan Ali Çetinkaya, 1936 yılında yurt gezisine çıkmıştı. Bir zamanlar Yunan ordusuyla savaştığı Burhaniye-Ayvalık bölgesine de gidecekti.

Yarbay Ali Bey’in savaÅŸta karargâhını kurmuÅŸ olduÄŸu KaraaÄŸaç köylüleri, bayındırlık bakanının oralara geleceÄŸini duyunca çok sevinmiÅŸlerdi. Ali Çetinkaya’yı çok görkemli bir törenle karşılamak istiyorlardı. Bu arada, Ali Bey’in karargâhında ÅŸehit olup da köy sırtlarında bir yere gömülen Yedi Åžehitler için bir anıt dikecekler, Ali Bey’in oraya geldiÄŸi gün de anıtın açılışını yapacaklardı. Anıtın planını Vehbi Kalfa çizmiÅŸti. Ali Bey’in geliÅŸine dek, anıtın yapımı bitirilmeliydi. KaraaÄŸaç köylüleri elbirliÄŸiyle anıtın yapımına giriÅŸtiler.

KaraaÄŸaç köylülerinin bir niyetleri daha vardı. Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya’ya rica edip, Burhaniye-Ayvalık yolunun, bir zamanlar alay karargâhının bulunduÄŸu kendi köylerinden geçmesini isteyeceklerdi. Ali Çetinkaya, KaraaÄŸaç köylülerinin bu dileÄŸini elbet yerine getirirdi.

Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya 1936 yılının bir eylül günü, Ayvalık’a giderken KaraaÄŸaç köyüne uÄŸradı. Kadını, erkeÄŸi, çocuÄŸu, ergini, yaÅŸlısı, genci yol boyuna karşılayıcı çıkmışlardı. Ali Çetinkaya’yı görünce hepsi sevinçten, coÅŸkudan aÄŸlamaya baÅŸladı. Ali Çetinkaya’yı Yedi Åžehitler anıtına götürdüler.

KurtuluÅŸ Savaşı’nda asker ve gönüllü olarak O’nun buyruÄŸunda çalışmış olan KaraaÄŸaç köylüleri Yarbay Ali Bey’in kiÅŸiliÄŸini şöyle anlatıyorlar:

“Rahmetli, sözü kıt bir adamdı, çok az konuÅŸurdu. Yüzü de hep gölgeliydi, hiç gülmezdi, pek sertti.”

Yedi Åžehitler Anıtı’nın açılışında kordelayı kesip konuÅŸurken, iÅŸte böyle bir kiÅŸiliÄŸi olan Ali Çetinkaya’nın gözlerinden yaÅŸlar süzülüyordu.

Yedi Şehitler Anıtı

Yedi Åžehitler Anıtı’nın açılış töreninden sonra hep birlikte, düşmanın top mermisinin isabet ettiÄŸi alay karargâhına geldiler. Top mermisinin deldiÄŸi duvardaki delik olduÄŸu gibi duruyordu; öylece korumuÅŸlardı. (Bugün de o duvardaki mermi deliÄŸi eski durumundadır, sokaktan geçerken görünmektedir.) Duvarda merminin açtığı delik duran eski karargâhtan, Ali Bey’in KaraaÄŸaç Köyü’nde ikinci kez alay karargâhı olarak kullandığı eve gittiler. Bu evde, odalardan birinin kapısı yanındaki duvara bir karton yapıştırılmıştı. Evin sahibi bu kartonu kaldırınca, altından yazılı bir kâğıt çıktı. Kâğıtta “Ä°ÅŸi olmayan içeri giremez!” yazılıydı. Ali Bey’in onyedi yıl önce bu sözleri yazdığı kâğıdı, üstüne karton kapayarak, ev sahibi o zamandanberi korumuÅŸtu.

Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya, onyedi yıl önceki yazısını, o günlerin anısını görünce, kendini tutamayıp ağladı.

Köylülerin sevgi, saygı gösterileri arasında, Ali Çetinkaya onlardan ayrıldı.

KaraaÄŸaç köylüleri, Ali Çetinkaya’yı bikez daha aralarında görmekten, O’nu karşılayıp ağırlamaktan, O’nunla konuÅŸmaktan öyle sevinçli, öyle mutlu ve coÅŸkuluydular ki, O’na yolun köylerinden geçmesi için rica etmeyi bile unutmuÅŸlardı.

KaraaÄŸaç’ın yaÅŸlıları o gün için şöyle diyorlar:

— O gün öyle bir gündü ki, yolu beli hangimiz düşünüyorduk… Yol, köyden geçmiÅŸ n’olacak, geçmemiÅŸ n’olacak…

Bunları söyleyen yaÅŸlı KaraaÄŸaçlı’nın gözleri yine buÄŸulanmıştı.

Aziz Nesin

(Visited 26 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 11.11.2008 tarihinde Hale tarafından, Öykü Paylaşımları | Mevlana Hikayeleri bölümünde paylaşılmıştır ve 740 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Borçlu Olduklarımız - Yedi Şehitler Anıtı | Aziz Nesin orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleTarihte Bugün: 17 AÄŸustos | (1999) - Kocaeli-Gölcük Merkezli 7.6 Åžiddetindeki Marmara Depreminde, 20 Binden Fazla KiÅŸi Hayatını Kaybetti Sonraki MakaleDünya AIDS Günü | 1 Aralık

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz