Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Bir Kardelen Masalı | Servet Özkök


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 28.05.2009 tarihinde Hale tarafından, Öykü Paylaşımları | Mevlana Hikayeleri bölümünde paylaşılmıştır ve 646 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Bir Kardelen Masalı

Bir varmış bir yokmuş, uzak ülkelerin birinde, dağların doruklarında güzeller güzeli Dağ Fulyası yasarmış. Baharın ilk belirtileriyle uzun kar uykusundan uyanır, güneş sıcaklığını iyice hissettirmeye başladığı günlerde tomurcuklanır, yaz boyunca da çiçekleriyle çevresine bin bir renkler saçar, kokusu ile, güzelliği ile, güzelliğinden çok o mahcup saf durusu ile herkesi kendine hayran bırakırmış.


DoÄŸa ananın da en sevgili yavrusu, her ÅŸeyden sakınıp gözettiÄŸi en nadide çiçeÄŸi imiÅŸ bu DaÄŸ Fulyası. En yakın arkadaşı Nergisle sıcak yaz günleri boyunca gülüşürler, oynaşırlar, bütün doÄŸayı neÅŸeyle donatırlarmış. Fulyacık Nergis’ini çok sever bir dediÄŸini iki etmezmiÅŸ. Elinden gelse tüm dünyasını Nergisle paylaÅŸmak istermiÅŸ. Nergis de çok güzelmiÅŸ ama Fulya’nın saflığına karşı son derece kurnaz, iÅŸveli, cilveli, bir kızmış. Fulya’yı çok sever, onunla arkadaÅŸlığını sürdürmek için kendini ona benzetmeye çalışır, ama içten içe de Fulya’nın herkes tarafından sevilmesine tahammül edemez, herkes kendini daha çok sevsin istermiÅŸ.

Fulya’nın tüm çiçekleri sabırla dinleyip, hepsine yardım etmek istemesine, herkese çözüm getirmeye çalışmasına hayret edermiÅŸ. Çünkü, Nergis çiçek için doÄŸadaki en önemli ÅŸey kendisiymiÅŸ, kendi duyguları kendi düşünceleri, herkesin, her ÅŸeyin üstünde imiÅŸ. Fakat Fulya’ya özel bir deÄŸer verir, onun hayranı olduÄŸu saflığını korumak için olası tüm kötülüklerden sakınmak istermiÅŸ. Fulya ise hep tebessümle karsılarmış Nergis’i zira, DoÄŸa annesinin de Ayni koruyucu kollayıcı davranışlarına alışık olduÄŸu için Nergis’e ayrıca çok güvenir, inanırmış.


Bu arada aÅŸağılarda, daÄŸların, vadilerin ötesindeki ovalarda ise Bahar Rüzgârı yasarmış… Bu rüzgârın en sevdiÄŸi is, ovanın tüm çiçeklerine gezip gördüğü yerleri anlatarak onlara yeni heyecanlar, yeni ufuklar göstermek ve onların hayranlığını, sevgisini kazanmakmış. Birbirinden deÄŸiÅŸik ilginç öykülerle çiçeklerin gönlünü çelip en masum görüntüsünü takınır en hoÅŸ sesiyle onlara birbirinden güzel ÅŸarkılar söyler, eÄŸlendirirmiÅŸ. Çiçekler kendilerinden geçip, hayranlıkla onu dinlerken, o fark ettirmeden çiçek tozlarını alıp koynunda gizlediÄŸi kutusuna atarmış.
Bahar Rüzgârı, bu çiçek tozlarını karıştırıp bir gün kendine en güzel kokulu, en güzel renkli çiçeğini oluşturacağını hayal eder yüreği bu hoş beklentiyle çarparmış. Fakat aldığı her çiçek tozundan sonra yine bir eksiklik hissedip daha güzel, daha ışıltılı, bindir renkli, çok daha güzel kokulu çiçekler aramaya çıkarmış. Rüzgâr, bir gün yine bu amaçla ovadan ayrılıp vadiye doğru yola çıkmış. Vadiye geldiğinde birden çok farklı bir çiçek kokusu hissetmiş, etrafına bakinmiş ama görememiş. Çünkü koku yukarılardan geliyormuş. Başını kaldırıp dağa doğru bakmış. Tepelere yaklaştıkça kokular daha da yoğunlaşırken içlerinden ayırt edici bir koku tatlı tatlı başını döndürüyor, onu daha yukarılara çekiyormuş. Sonunda onu görmüş.

Ä°lk önce heyecandan yanına yaklaÅŸamayıp uzaktan seyre dalmış. Fulya çiçek olacaklardan habersiz pervasızca çevresindeki arkadaÅŸlarıyla sakalaşıyor, çocuklar gibi neÅŸeli kahkahalar atıyor, gülerken gözlerinin içi gülüyormuÅŸ. Rüzgâr nasıl olup da bugüne kadar çevresine essiz ışıltılar saçan bu çiçeÄŸin varlığından habersiz yasadığına hayret etmiÅŸ. Hemen harekete geçmeye karar verip hafif hafif Fulya’nın etrafında esmeye baÅŸlamış. Bir yandan da bildiÄŸi en güzel ÅŸarkıları söylüyormuÅŸ. Fulya bu beklenmedik hoÅŸ esintiyi heyecanla karşılamış, kendine yeni ve çok farklı bir arkadaÅŸ edineceÄŸini hissetmiÅŸ. Çünkü arkadaşı DaÄŸ Rüzgârının keskin esintisine karşı Bahar Rüzgârı tatlı bir meltem edasıyla yapraklarını okÅŸuyor, yıpratmadan dinlendiriyormuÅŸ. Güzeller güzeli çiçek, rüzgârın coÅŸkulu, tutkulu heyecanlı sesini büyük bir hoÅŸnutlukla dinlemeye koyulmuÅŸ…

Rüzgar, Fulya’ya ovadaki güzellikleri, gezip gördüğü yerlerde duyup iÅŸittiÄŸi ve yasadığı ilginç hikayelerini anlatırken onun da başını döndürüp çiçek tozlarını alacağı ani hayal ediyor ve yüreÄŸi bu anin heyecanı ile deli gibi çarpıyormuÅŸ. Fakat kendindeki bu yeni duygulara kendide ÅŸaşırıyor, Fulya çiçeÄŸin tüm dünyasını merak ediyor, daha yakından tanımak için çırpınıyormuÅŸ.

Bu nedenle çiçek tozlarını almak için biraz daha sabredip Fulya ile arkadaÅŸ olmaya karar vermiÅŸ. Rüzgâr, Fulya çiçeÄŸin dünyasına girdikçe hayranlığı daha da büyümüş, onunla konuÅŸmak, onun fikirlerini duymak, kendini dinlerken hüzünlü hikayelerde hemen buÄŸulanıveren gözlerine dalıp gitmek, neÅŸeli hikayelerde kahkahalarına karşılık vermek Rüzgarda tutkuya dönüşmüş. Fulya’nın kokusu renklerindeki saflık, konuÅŸmalarında kendini hissettiren bilgeliÄŸini, çocuksu ifade tarzı, hele sesindeki o içine isleyen ince tini bugüne kadar hiçbir çiçekte rastlayamadığı özelliklermiÅŸ. Fulya ise dinlediÄŸi o harika hikayelerle, kendini dünyanın her yerine götürdüğüne inandığı bu yeni arkadaşı yüzünden tüm arkadaÅŸlarını ihmal etmeye baÅŸlamış.

Zamanını hep Rüzgarla beraber geçirmek istiyormuÅŸ. Zira Rüzgâr öyle güzel konuÅŸuyor ve o kadar çok ÅŸey biliyormuÅŸ ki, Fulya’nın dünyası yepyeni renklerle bezeniyormuÅŸ. Günler geceler boyu birlikte konuÅŸmuÅŸlar, gülmüşler, aÄŸlamışlar. Bahar Rüzgârı Fulya’nın bütün güvenini kazanmış. Fulya bu arada Nergis’i ihmal etmemeye çalışıyor ona da rüzgâr’ın anlattıklarını anlatıyor ve ikisini tanıştırırsa birlikte harika bir dünya kuracaklarını çok eÄŸleneceklerini söylüyormuÅŸ. Nergis, Fulya’yı ilk kez bu kadar heyecanlı görüyor ve onu bu kadar etkileyen birini çok merak ediyormuÅŸ. Rüzgâr ise çiçek tozlarını aldığı takdirde Fulya’nın arkadaÅŸlığını kaybedeceÄŸini bildiÄŸinden bu çok istediÄŸi, beklediÄŸi an’ı sürekli erteliyormuÅŸ. Fakat aklında da yaratacağı o muhteÅŸem çiçek olduÄŸundan daÄŸdaki diÄŸer çiçeklerle arkadaÅŸlık kurup, onlara da aynı hikayeleri, ayni ÅŸarkıları anlatarak baÅŸlarını döndürüyor ve çiçek tozlarını alıp saklıyormuÅŸ.

Bir gün Fulya, Rüzgâr’ın tüm yaptıklarını görmüş. Fakat çiçek tozlarını saklamasını anlayamamış. Zira çiçek tozları, çiçekler için hayati önem taşıyormuÅŸ. Tüm çiçek arkadaÅŸlarının ertesi baharlarda yeniden canlanıp gün ışığına kavuÅŸmaları için bu tozların yeniden topraÄŸa düşmesi gerekiyormuÅŸ. Oysa rüzgâr onları kendine saklayarak çiçeklerin ömürlerini sona erdiriyormuÅŸ. Fulya çok üzülmüş, onun derin düşünceli hali DoÄŸa an sesini de endiÅŸelendirmiÅŸ. Bu arada Fulya, istemeyerek Bahar Rüzgârı’nı Nergis’le de tanıştırmış.

Ama Nergis’in çok akıllı olduÄŸunu ve Rüzgâr’ın büyüsüne kapılmayacağını düşünüyormuÅŸ. Oysa Rüzgâr, Nergis’in ışıltılı renklerini öyle bir övgülerle anlatmaya baÅŸlamış ki.. Hele Rüzgâr’ın ÅŸarkılarında ki, o heyecanlı sesi duyunca Nergis de tüm diÄŸer çiçekler gibi büyülenmiÅŸ ve çiçek tozlarının gittiÄŸinin farkına bile varmamış. Fulya büyük bir korku ve üzüntü ile olanları izliyormuÅŸ. Hemen evine dönüp Rüzgâr’a, evinin tüm kapı ve pencerelerini sıkı sıkıya kapatmış. Rüzgâr, Fulya’nın olanları gördüğünden habersiz, kendinden emin bir ÅŸekilde büyük bir kibir ve iki yüzlülükle Fulya’nın evinin önüne gelmiÅŸ.


Her zamanki gibi Ona ne essiz bir çiçek olduÄŸunu, kokusuyla onu büyülediÄŸini, çok uzaklardan bu koku ile kendisini çekip getirdiÄŸini en etkileyici sesi ile söylemeye baÅŸlamış. Fulya çok büyük üzüntüler içinde perdenin arkasından sessizce Rüzgâr’ın anlattıklarını dinliyormuÅŸ. Rüzgâr, kapıların açılmayışına anlam verememiÅŸ. Tekrar Fulya’ya ne kadar çok deÄŸer verdiÄŸini söyleyip en hüzünlü sesiyle ona ÅŸarkılar söylemeye devam etmiÅŸ. Fulya, gözyaÅŸları içinde kapılarını açmadan Rüzgara her ÅŸeyi gördüğünü ve yaptıklarını çok yanlış bulduÄŸunu, çiçeklerin yaÅŸamlarının sürekliliÄŸi için o tozlara ihtiyacı varken kendisinin büyük bir duyarsızlıkla, her ÅŸeyi önceden planlayarak tozları çaldığını söylemiÅŸ.

Rüzgâr, Fulya’nın tepkisini çocukça ve anlamsız bulmuÅŸ. O tozlara kendi mükemmel çiçeÄŸini yaratmak için ihtiyacı olduÄŸunu Fulya’ya anlatmaya çalışmış ama Fulya onun yaptıklarını asla anlayamayarak bencillikle suçlayınca büyük bir kızgınlıkla oradan uzaklaÅŸmış. Nergis ise olanlardan habersiz Rüzgârla arkadaÅŸlığına devam ediyormuÅŸ. Rüzgâr kendi mükemmel çiçeÄŸi için sakladığı tozları arasında Fulya’nın eksikliÄŸini içinde duyarak, kutusunu açmış, bir daha ki bahara kendi muhteÅŸem çiçeÄŸini oluÅŸturmak amacıyla çiçek tozlarını topraga serpmek istediÄŸinde birde ne görsün tozların hepsi kutunun içinde günlerce havasız kalmaktan bozulup küflenmemiÅŸ mi? Rüzgâr, her çiçek tozunun kendi doÄŸal ortamı içinde sadece ait oldugu çiçek olarak yaÅŸayabileceÄŸini çok geç anlamış.

Yinede büyük bir kibirle doÄŸanın kanunlarına karşı geldiÄŸini binlerce çiçeÄŸe sonbaharı yaÅŸattığını görmezden geliyor, diÄŸer yandan içinde Fulya’nın yokluÄŸundan kaynaklanan büyük bir boÅŸlukla tüm hedef ve amaçları tükenmiÅŸ bir ÅŸekilde avare esip duruyormuÅŸ… Fulya, gördüklerine yasadıklarına dayanamıyor büyük acılar çekiyormuÅŸ. Hele bir dahaki baharda hiçbir arkadaşının olamayacağını düşündükçe, Nergis’inin bile Rüzgâra kapılıp gittiÄŸini görmek, onu kaybettiÄŸini bilmek Fulya’nın büyük üzüntülerle hastalanmasına neden olmuÅŸ. O incecik zarif boynu bükülmüş, günden güne sararıp solmuÅŸ. DoÄŸa anne üzüntüsünden ne yapacağını bilemiyor en deÄŸerli yavrusunun gözünün önünde eriyip gitmesini, hastalıktan ölecek hale gelmesini önleyecek çareler arıyormuÅŸ. En sonunda aklına çok güzel bir fikir gelmiÅŸ.

Hemen DaÄŸ Fulyası’nın yanına gelerek, onun vaktinden çok önce uyumaya baÅŸlaması gerektiÄŸini söylemiÅŸ. Fulya çiçek derin üzüntülerle minicik yüreÄŸi çok yorgun olduÄŸundan henüz daha bahar aylarında olmasına raÄŸmen annesinin kollarında kolayca uyumuÅŸ.. Günler haftalar aylar boyunca hiç uyanmamış.. Böylece tüm yaz ve sonbahar aylarını uykuda geçiren Fulya bir gün kulağında DoÄŸa annesinin tatlı mırıltılarını duyarak gözlerini açmış. YüreÄŸinin nedenini henüz bilemediÄŸi büyük bir huzur ve mutluluk ile dolu olduÄŸunu hissediyormuÅŸ.

Gördüklerini anlamaya çalışıyor, muazzam bir beyazlığın ortasında gözleri kamaşıyormuş. Adeta tüm evren, bu güzel ve cesur çiçeğin yüreğini huzurla doldurmak istercesine büyük bir sessizlik içindeymiş. Karların Prensi ise büyük bir şaşkınlıkla kardan pelerinin altından adeta yüreğini delip çıkan bu çiçek karşısında nefesi tutulmuş, gözlerine inanamayarak bu güzel çiçeğin yasama yeniden gülümsemesini izliyormuş. Hayatında ilk kez böylesine güzel bir çiçekle karşılaşmış.

Zaten zavallıcık hayati boyunca hiç çiçek bile göremiyormuş ki, kış boyunca doğadaki tüm canlılar kış uykusuna yatar, her yer derin bir sessizliğe gömülürmüş. Fulya da doğaya böylesine muazzam güzellikler veren ve büyük bir huzur içinde uyumasını sağlayan karlar prensine mutlulukla gülümsüyormuş. Tüm ruhu ve incecik zarif gövdesi ile sadece karlar prensine yönelmiş, gözleri sadece onu görsün, yüreği sadece on duysun istemiş. İşte; o günden beri tüm doğa, Dağ Fulyasına KARDELEN demeye başlamış.

Zira, karları delip yeryüzüne çıkabilen tek çiçek Kardelen olmuÅŸ. Karların ve Karlar Prensi’nin tek çiçeÄŸi… Kardelenle Karlar prensi birbirlerine hiç beklemedikleri bir anda kavuÅŸmanın sevinci ile sonsuza dek büyük bir mutlulukla yasamışlar…

Servet Özkök

(Visited 16 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 28.05.2009 tarihinde Hale tarafından, Öykü Paylaşımları | Mevlana Hikayeleri bölümünde paylaşılmıştır ve 646 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Bir Kardelen Masalı | Servet Özkök orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleTarihte Bugün: 9 Aralık | (1992) - Ä°ngiltere Prensi Charles ve Prenses Diana Ayrıldıklarını Açıkladılar Sonraki MakaleBir Çini Ustası | Sıtkı Olçar - Nam-ı DiÄŸer Sıtkı Usta

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz