Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Bir Çanakkale Åžehidinin Gerçek Hikayesi | Ali OÄŸlu Ömer – Çanıkır/ÇerkeÅŸ


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 22.01.2008 tarihinde Hale tarafından, Vatan Sevgisi | Åžehitlerimize Özel Bölüm bölümünde paylaşılmıştır ve 3865 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


BİR ÇANAKKALE ŞEHÎDİNİN GERÇEK HİKAYESİ

ALÄ° OÄžLU ÖMER – (Çanıkır/ÇerkeÅŸ)


1915 senesi, Mayıs ayının dördüncü günü…

Çanakkale cephesinde: Kumkale muharebesi, silahlarımızın zaferiyle sona ereli bir hafta oluyor!.


Bu bir haftadan beri ben, hem gözcü, hem de ileri karakol vazifesi görmek üzere, bir takım askerle beraber Kumkale köyünde, deniz kıyısında, ön iki odası kafesli bir evin içindeyim. Karşımda, BoÄŸaz’ın bize nazaran sol, yani karşı kıyısının nihayet bulduÄŸu Seddülbahir’de düşmanın büyük bir ordugahı var. Dürbünümle baktığım zaman, gözlerim önünde serili duran bu ordugah, Seddülbahir kıyılarına pek yakın, çukurumsu bir düzlüğü kaplamaktadır. Seddülbahir iskelesine durmadan nakliye gemileri yanaşıyor.

Gelirken; asker, savaş levazımı ve erzak getiriyorlar. Giderken yalnızca yaralı taşıyorlar.

Takımımın askerleri arasında cesaretin zirvesine yükselmiş, hazırcevap vermenin üstadı olmuş, bir asker var.

Adı Ömer, doğum yeri Çankırı/Çerkeş bu askerin!..

Muharebe seyretmeye, her olayı oluÅŸ anında gözleriyle görmeye delicesine meraklı… Bu sebepledir ki, çeÅŸitli bahanelerle, ikide bir, tarassut (gözleme) odama giriyor. Biliyorum, o bir fırsat bulup dürbünle karşıya, düşman tarafına bakmak için can atıyor adeta!..

Bir aralık:

-Ömer, diyorum.


“- Efendim” nidasıyla bir adımda, çözülmüş bir zemberek gibi, bulunduÄŸu noktadan sıçrayıp karşıma dikiliyor.

-Haydi, diye ilave ediyorum, al şu dürbünü de biraz da sen seyret karşıdaki düşmanı bakalım. Seviniyor. Kaparcasına, bir hamlede dürbünü elimden alıyor. Kafesin önüne gidip diz çöküyor. Ve başını sağa sola çevirerek, görebileceği her yere, süratle göz gezdirirken bir müddet onu kendi haline bıraktıktan sonra soruyorum:

-Seddülbahir’in önünde neler var? Ä°yice görüyor musun ÇerkeÅŸli?
-Görüyorum efendim; vapur dolu, kıyamet orası!..
-İmroz adasına doğru, biraz ileriye bak bakayım.
-Bir, iki… sekiz, diye giden vapurları sayıyor. Ve sonra, devamla:
-Her vapurda bin yaralı olsa sekiz bin eder. Ä°ki bin olsa on altı bin eder! Bilemedin, o bin deyiver ÅŸuna… büyük vapur bunlar… demek oluyor ki, düşmanın en az bir fırka askeri güme gitmiÅŸ, ölüleri de caba… ; deyip susuyor.

39. ALAY

Gece zifirî karanlık. Telefonu açıyor ve fırka kurmay baÅŸkanı Kadri Bey’e en son raporumu arzediyorum. Eve dönüp lamba yanan arka odalardan birinde biraz istirahat edip, biraz kitap okuyacağım. Bu sırada telefonun zili çalıyor, Kadri bey arıyor:

-Bundan iki saat sonra, yani gecenin saat on birinde….
-Evet efendim.
-Alayınız Kumandanı Kaymakam Nureddin Bey’i bulacaksınız.
-Evet efendim.
-Evet efendim ama, 39’uncu alay karargahının nerede olduÄŸunu biliyor musunuz?
-Benim bulunduÄŸum Kumkale’nin gerisindeki mezarlıklar içinde, bizim üçüncü tabur var. Alayımızın birinci ve ikinci taburu da orada olduÄŸuna göre alay karargahı, yine oralarda bir yerde demektir. Arar, sorar, mutlaka bulurum onu.

Fırka kurmay baÅŸkanı Kadri Bey’den bu emri alıp telefonu kaparkeiçin için “Bu yorgunluk üzerine hele böyle bir gecenin koyu karanlıkları içinde, bana ne gibi bir vazife verilecek?” diye hem düşünüyor, hem de merak ediyorum.

Derken birdenbire aklımı başıma topluyorum. Derhal ceketimi giyip çizmelerimi ayaklarıma geçiriyorum.

Nöbetçi çavuşunu çağırıp, ben yokken yapılacak işleri anlattıktan sonra

“Gözleri karanlığı seçen silahlı bir asker hazırla bana” dediÄŸim anda, karşımda duran çavuÅŸun az solu gerisinde kendini gösteren ÇerkeÅŸli Ömer

-O asker ben olayım. Arzuladığınız gibi gözlerim karanlıktaki her şeyi
seçemezse eğer, kanım katlim helal olsun size! diye yalvarmaya başlıyor.

Düşünüyorum:
ÇerkeÅŸli Ömer’in kendi kendine yaptığı ÅŸu hareket ve müracaatı askerlik disiplinine aykırı!.. Gelgelelim; kalbi vatan ve millet sevgisiyle çarpan, aynı zamanda din ve imanı bütün, tamamen iyi niyet sahibi böyle bir kahramanı, zerrece gücendirmemek de disiplin kadar mühim ve hayatî bir psikoloji meselesi! Ä°ÅŸi idare için:

– Peki ama Ömer, sana bu yolda vazife emredilmeden askerlik usul ve kaidesine aykırı bir hareketle, kendi kendine gelip böyle bir gece yolculuÄŸunu gönüllü olarak, adeta yalvarır ve aÄŸlarcasına istemene sebep ne?
-AÅŸk efendim, aÅŸk!
-Ne aşkı bu?
-Ne aşkı olacak? Askerlik ve muharebe aşkı! İstiyorum ki ben, elimden geldiği, gücümün yettiği kadar bu vatana, bu millete hizmet edeyim. Onun için istemeye istemeye yaptığım şu disiplin hatamı, askerlik ve muharebe aşkıma bağışlayınız!..
-Tekerrür etmemek ÅŸartıyla……

BASKIN

Taburumun bulunduğu Kumkale mezarlığının bin metre kadar sağ gerisinde dört beş küçük çadırdan ibaret alay karargahını buluyorum. Saat gecenin onbiri. Alay kumandanı kaymakam Nureddin Bey bir aşağı, bir yukarı geziniyor.

Tam karşısına dikiliyorum:

-Fırkadan emir aldım, Kumkale’den geliyorum efendim.

-Ben de sizi bekliyordum. Bu gece Kumkale’nin solundaki sahilden düşmana bir baskın yapacağız.Günlerdir Kumkale’de olduÄŸunuz için oraları iyi bilmeniz lazım. Ben daha nasıl baskın yapacağımızı sorarken, karanlık gecenin içinden bir
zabit beliriyor, alay kumandanına:

-Kumkale’nin solundaki kumsallardan Seddülbahir’deki düşman ordugahına ateÅŸ açacak on iki top, ÅŸimdi buradan geçecektir. Bize rehberlik edecek zabiti istiyorum. Topçu zabitinin sözünü duyunca, baskının mahiyetini anladığım gibi,bize
verilen vazifenin önemini düşünmeye baÅŸlıyorum. İçime bir güvensizlik korkusu çöker gibi oluyor. Fırsat bulup yanımdaki ÇerkeÅŸli Ömer’e :

-Duydun mu, Kumkale’nin solundaki kumsala en kısa yoldan gidecek toplar…..

-Siz merak etmeyiniz. Kumkale’nin her tarafını karış karış bilirim ben. Emredin, baÅŸtaki birinci topla beraber gideyim.
Önümüzde bir katar halinde, seri atışlı 7,5 santimlik toplar, tekerlekleri bez ve paçavralarla sarılmış sessiz sedasız gidiyor. En önde Çerkeşli Ömer yürümektedir.

Birinci top, Kumkale solundaki kumsalda duruyor. Arkadan gelenler, beÅŸer, onar adım aralıklarla daha sola doÄŸru diziliyorlar. On iki topun on iki namlusu, onar mermi arkalarına dizilmiÅŸ, Seddülbahir’deki düşman ordugahına çevriliyor. Agamemnon zırhlısı iki yüz metre saÄŸda boÄŸazın aÄŸzında demir atmış, nöbette duruyor.

-Dikkat, ateş komutuyla on iki top bir anda sarsılıp gürlüyor. Bu gürlemeyi dokuz gürleme daha takip ediyor. Gemilerdeki projektörler yanana kadar bizim toplar çoktan geri dönmüş bulunuyorlar.

Seddülbahir önünden tâ Ä°mroz ve Bozcaada’ya kadar sık veya seyrek duran savaÅŸ gemileri topluca ateÅŸ açıyorlar… Yanımda duran Aydınlı Ethem ÇavuÅŸa, atılan top mermileriinin düştüğü yerler neresidir, diye soruyorum.

-Ä°ntepe(2) tarafları, cevabını veriyor. Sabah oluyor,top sesleri diniyor. Seddülbahir’deki düşman ordugâhını, dürbünle seyre dalıyorum.O heybetli ordugâh yangın harabesine dönmüş. Çadırlar yıkılmış, bir yığın enkaz görünüyor.

İntepe tarafları da yerle bir olmuştur. Çerkeşli Ömer:

-Korkmayın çocuklar!..Bir ÅŸey olmaz Ä°ntepe’ye..Ne bakıyorsunuz siz, düşmanın geceki zam zumuna.

Sonra bana dönerek ; “Öyle deÄŸil mi, efendim?” diye tasdik bekliyor. Maksadı “maneviyatı yükseltmek”.

-Evet! Diyorum.

-UÄŸurlarına kurban ol deseler, vallahi olurum Ä°ntepe topçularının…Cüsselerine bakmadan, koskoca düşmanı, neredeyse deliye döndürdüler.

SÜNGÜ HÜCUMU

Günler, haftalar geçiyor ………………………………………….

Karşı tarafta Seddülbahir cephesinin tam ortasında, Kirte köyü önlerindeki düşman siperlerine, Kumkale civarında bulunan bizim fırka tarafından bir süngü hücumu yapılması emredildi.Fırka kumandanı miralay Nikolay hasta olduÄŸu için kumandanlığa 39. Alay kumandanı kaymakam Nureddin Bey vekalet edecekti. Kumkale’den Çanakkale’ye gece yürüyüşü baÅŸlıyor. Vapurlar bizi,Çanakkale’den karşı tarafa AkbaÅŸ’a geçiriyor. 4 Temmuz günü Kirte köyü önlerindeki savunma hattımızın gerisinde toplanıyoruz.

5 Temmuz sabahı, üçü kırkbeÅŸ geçe ortalık alacakaranlık iken Kirte köyü önlerindeki düşman siperlerine hücum baÅŸlıyor….Laf ve ÅŸaka deÄŸil…On Bin kiÅŸilik bir süngü hücumu bu…KurÅŸun sesleri, mitralyoz patırtıları, bomba gürültüleri arasında yer yer süngülerin parladığı görülüyor. Takımımızın yarıdan fazlası siperden ileri atılıp yere yatıyor. SaÄŸ taraftaki çıkış yerinden öne fırlamak isteyenler, sürekli ve sıkı bir yaylım ateÅŸiyle karşılaşıyorlar. Az sonra bu ateÅŸi açan düşman askerlerinin bulunduÄŸu siper içinde üç Tüfenkçiyef bombası patlıyor. Ardından yaylım ateÅŸ kesiliyor. Ä°lk ateÅŸte duraklıyanlar takımın hizasına geliyor.

Bu arada –ne zaman ve nasıl gittiÄŸini bilmiyorum- o düşman siperineçoktan girmiÅŸ olan Ömer’in:

-Bombaları atan benim, gelin, gelin arkadaşlar! Kaçanları sağ bırakmayalım! diye gözü kızmış, kükreyen bir aslan gibi haykırışı, cephedeki mitralyöz, bomba ve kurşun seslerinin üstüne çıkıyor.

GAZÄ°LER……ÅžEHÄ°TLER….

18 Temmuz…… 6 Temmuz gününden beri yatmakta olduÄŸum TekirdaÄŸ hastanesi baÅŸhekimi, benimle beraber yarası ağır olan 23 zabit ve 100’e yakın askeri Ä°stanbul Maçka hastanesine gönderiyor. Çanakkale AkbaÅŸ’tan aldığı yaralıları taşıyan bir vapur, bizleri de almak için iskelede bekliyor. Hastanenin deniz kıyısındaki bahçesinde sıramı bekliyorum.

Bahçe duvarının kenarında bir doktor, arkadaşına:

-Bu gece 34 ÅŸehidimiz var. Gazilerin sevkinden sonra onlarla meÅŸgul olmak lazım… dediÄŸini iÅŸittim. İçim acıyla burkuldu. Takımımın yaptığı süngü hücumu ve Kirte köyü önlerindeki o cehennemî alan gözümün önüne geldi…

Doktora:

-Beyefendi, bu şehitlerin bir listesi var mı sizde.. Bir baksam ..diyorum.
-Ayşe hanım masamın üzerinde büyücek bir sarı zarf var, onu getir!

Nezaketle elime verilen kağıt üzerinde sıra ile yazılmış şehit künyeleriniokurken gözlerim kararıyor. Bunu hisseden doktor,

-Veriniz efendim ben okuyayım, siz dinleyin.

Okuyor…Okuyor.Okuduklarının hepsi de Üçüncü Fırkanın muhtelif alay, tabur, bölük ve takımlarına mensup kahramanlar. Ama, hiçbirini tanımıyorum. Listenin sonlarında tanıdığım birinin künyesini okuyor:

-3.Fırka, 39.Alay, 3. Tabur, 9.Bölük, 3.takım efradından- Ali Oğlu Ömer

-ÇerkeÅŸ, diye okuyunca gözlerim iyice doluyor, aÄŸlıyorum…

Doktor, üzüntüme sebep olup suç işlemiş gibi, ellerini oğuşturuyor.

-Tanıdığım kahramanlardan biri olan bu harika adam, dini, imanı bütün Türk evlâdı yarayı neresinden almış? diye soruyorum.

-Yara, bir tane deÄŸil…10’a kadar çıkabilirsiniz!…

Muallim: Şükrü Fuad GÜCÜYENER

(Visited 4 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 22.01.2008 tarihinde Hale tarafından, Vatan Sevgisi | Åžehitlerimize Özel Bölüm bölümünde paylaşılmıştır ve 3865 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 2 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Bir Çanakkale Şehidinin Gerçek Hikayesi | Ali Oğlu Ömer - Çanıkır/Çerkeş orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki Makale[Biyoloji] Oksijenli - Aerobik Solunum | Organik Besinlerin Oksijen Yoluyla Yakılarak ATP Elde Etme Ä°ÅŸi Sonraki MakaleTürkmenistan Atasözleri | Suyun yavaÅŸ akanından, yiÄŸidin yere bakanından kork.

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz