Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Ateşler İçindeydi Germencik|Feyza Zaim|


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 12.12.2008 tarihinde tunCHEr tarafından, Kütüphane | Okunması Gereken Kitaplar ve Kitap Özetleri bölümünde paylaşılmıştır ve 313 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Bu insanlar, kutsallık düzeyinde korudukları ’emanet’leri uÄŸruna ölümü göze alacak denli eÅŸsiz bir direniÅŸ sergiliyorlar. Dayaklar, iÅŸkenceler, gasplar, tehditler, açlık, çaresizlik…


ATEŞLER İÇİNDEYDİ GERMENCİK
Feyza Zaim, İş Bankası Kültür Yayınları, 2007, 199 sayfa


Benden Selam Söyle Anadolu’ya, Yunanlı yazar Dido Sotiriyu’nun ülkemizde de çok sevilen romanı, belgesel özellikli bir anlatıdır. 2004’te yaÅŸama veda eden Sotiriyu, romanın gerekçesini şöyle anlatır: “YaÅŸlılar unutmasın ve gençler bütün olup bitenleri çırılçıplak görsün diye. (…) Babam sabun yapımcısıydı. Çocukluk yıllarımda ailemle birlikte doÄŸduÄŸum Aydın ilinde yaÅŸadım. 1922 yılında Anadolu’dan ayrılarak Yunanistan’a amcalarımın yanına gelmek zorunda kaldım. Ailem daha sonra göçtü. Ä°lk çocukluk yıllarımın anıları belleÄŸimden silinmiyordu. Babamın arkadaÅŸları Talat Beyler, sokakta oynadığım Rum ve Türk çocukları bugün bile aklımda.”
AteÅŸler İçindeydi Germencik ise, KurtuluÅŸ Savaşı üzerine bir belgesel roman. Sotiriyu’nun öyküsünün geçtiÄŸi yıllarda, aynı yörede bir aileyi anlatıyor. Yunan iÅŸgalinin ilk günlerinde Germencik’te bir ailenin öyküsü; Germencik Nahiye Müdürü Emin Bey (Ulucan) ailesinin. Öykünün ayırıcı önemi, iÅŸgale karşı direniÅŸi örgütlemek için çalışan Celal Bayar’ın (Galip Hoca kod, Mahmut Celal Bey) illegal çalışma sırasında saklandığı aile olması. Emin Bey ile Ä°zmir’de Ä°ttihat Terakki TeÅŸkilatı örgütlenmesi sırasında tanışmışlar. Güvenilir bulduÄŸu yoldaşının evine, ‘Ramazan Hocası’ kılığıyla sığınmış Mahmut Celal Bey. Öykünün bu yönü, Celal Bayar’ın Ben de Yazdım kitabında ayrıntısıyla var.
AteÅŸler İçindeydi Germencik’te anlatıcı iki kiÅŸi. Biri, yazar, ikincisi o yıllarda yedi-sekiz yaÅŸlarında olan yazarın anneannesi. Bir anlatıcı daha var, o da belgesel dilin temsilini saÄŸlıyor. Bu anlatıcı, Bayar’ın Ben de Yazdım’da özel bir yer verdiÄŸi, Emin Bey’in eÅŸi Naime Ulucan. Roman, bir torunun anneanesine olan biteni anlattırmasıyla oluÅŸmuÅŸ bir sözlü tarih. Bu yanıyla önemli bir metin; ama salt bu özelliÄŸiyle sınırlı deÄŸil. Galip Hoca’nın evdeki varlığı üzerinden, iÅŸgal sırasında bir ‘kadınlar direniÅŸi’ anlatılıyor. Ä°ÅŸgal altında ev içlerini okuyoruz romanda. Emin Bey, kendisinin her an öldürüleceÄŸini düşünerek misafirini karısı Naime Hanım’a emanet ediyor. Ä°ÅŸte bu ’emanet’ duygusunun canhıraÅŸ biçimde yaÅŸanışı roman. Bu türden öyküleri, çok yakın tarihimizden de bilebiliriz, örneÄŸin 12 Eylül sonrası birçok aile öyküsünden. Evine sığınanı canı pahasına koruyan insanların öyküsü çünkü… Zor bir sınavın, ağır bir diÄŸerkâmlığın ve büyük bir ahlakın öyküsü…

İnsanlık durumunun en nazik hali

Yazarın tarihsel anlatıya kazandırdığı çok ÅŸey var, ama gerçek öyküye bir ÅŸey eklemeyen sadık bir yazıcı gibi yansıtmış. Kimi yerde, ‘yazar burayı hayalinden eklemiÅŸ olabilir’ diyebileceÄŸimiz anda karşımıza bir belge, kesinliÄŸi olan bir bilgi çıkıyor. Celal Bayar her sayfada var ama asıl kahraman deÄŸil. Naime Hanım, kızları Güzide, Hacer, Åžadiye (daha sonra anneane) ve oÄŸulları Ekrem, Fethi, Cezmi asıl kahramanlar. Bu insanlar, kutsallık düzeyinde korudukları ’emanet’leri uÄŸruna ölümü göze alacak denli eÅŸsiz bir direniÅŸ sergiliyorlar. Dayaklar, iÅŸkenceler, gasplar, tehditler, açlık, çaresizlik… ÇocuÄŸunu annenin gözü önünde kesmeye kalkışan askerler, büyük kızın yediÄŸi dayak, aldığı ölümcül bıçak darbesi… Bu korkunç dram, en küçüğünden en büyüğüne ailenin yılgınlık göstermeden direniÅŸi, yazarın ustalığıyla, destansı bir anlatıma dönüşüyor. Destansı; ama yüceltimli simgelerle deÄŸil, gerçeÄŸin yalın dille anlatımı. Destansı; ama hamasi deÄŸil, insanlık durumunun en nazik hallerinde, ayrıntıların en çabuk görünüp geçilen anlarında gizlenmiÅŸ gerçeklerin içinde canlanıyor öykü. Ä°ki yüz sayfalık kitabın yaklaşık elli sayfası belge, ama yüz elli sayfası da görkemli bir edebi anlatı. GerçeÄŸin dilinin edebi görkemi deÄŸil yalnızca, insanı algılamada bir görkem var kitapta… Bu kanıya nasıl mı varıyoruz?
Son yılların oldukça ticarileÅŸmiÅŸ anlatı dünyasında bir kitap o dönemin moda ruh hallerine, yaygın ideolojisine çanak tutarcasına yazılır, çok satsın diye. ‘Düşman Yunan, kahraman Türk askeri’ kalıbı, duygu istismarı yoÄŸun anlatıların resmi dili olmuÅŸtur örneÄŸin. AteÅŸler İçindeydi Germencik’in, anlattığı kahramanları kadar soylu bir yanı da, yazarın böylesi bir hamasi duyguya tenezzül etmiyor oluÅŸu. Bu kalıplara hiç bulaÅŸmadan evrensel düzeyde bir insanlık öyküsü anlatılabileceÄŸini kanıtlıyor yazar. Düşmanı ‘insan’ yönüyle görüp gösterebilme yüceliÄŸini de baÅŸarıyor. Dayak yiyen anneanne için, yalnıza ‘adamlar’ onlar. Bazısı, herhangi bir yerde karşılaÅŸacağımız türden adamlar; geçenlerde Ä°stanbul’da trafikte tartıştığı kiÅŸiyi vurup öldüren ‘pis adamlar’dan, herhangi bir pis adam. Ulusu, rengi, dili, dini deÄŸil onları pis eden. Bunu duyumsuyoruz romanda. Ä°yilik de doÄŸal anımsanıyor bu yüzden. ÖrneÄŸin anlatıcı anneanne, Rum komÅŸu Ä°rini Hanım’ın, yaÅŸadığı topraÄŸa duyduÄŸu sevgiyi ÅŸu sözlerle anımsıyor: “Kazdıkları çukurlara birer fidan ekivermeyi akil ediverselerdi, cennete dönerdi su canim memleket.”


Yürekten bir uyarıcı

Ä°rini Hanım ve Naime Hanım, birbirinden eziyet gördüklerinden öte, bunun da üstüne, savaÅŸ sonrasında ağır bir ideolojik bombardımana tutuldular. Ama her nasılsa, bunları yaÅŸamayan sonraki Türk ve Yunanlı kuÅŸakların eÄŸitim süreçlerinde öğrendikleri gibi nefret etmemiÅŸler birbirlerinden. Bu anlayışı güçlü biçimde hissettiriyor kitap. Ulucan ailesinin kendi arasında sık kullandığı, “aaana garee Hermani dolma etti!” gibi bir söz var, bu sözün doÄŸuÅŸ öyküsü hiç unutulmuyor örneÄŸin. Tam da bugünlerde benzer bir kötülük duygusu baÅŸka türlü kanlı sahneler ararken, hem acımasız bir tarih sahnesini bütün çıplaklığıyla canlandırıyor, hem de yürekten bir uyarıcı nitelik taşıyor roman.
Yazarın özeni, aslında ikinci anlatıcı anneannenin özeninden esinli. Çünkü, o komÅŸuları Yorgo Bey ailesinin kızları Despina’yı ve Hermani’yi, o en zor anlarda bile iÅŸgalci ulusal kimlikleriyle deÄŸil, ‘sevgili arkadaÅŸları’ oluÅŸlarıyla anıyor. Bu kızların aÄŸabeyi, o yıllarda bir yeni yetme zıpır olan Apostol, bir grup çapulcuyla eve yaÄŸmaya geldiÄŸinde, aile bireylerine ağır gelen, yaÄŸmadan öte, daha çok baÅŸka bir olay. Apostol, yakut bir yüzüğün peÅŸinde, ısrarla onu istiyor. Naime Hanım için dayanılmaz acı, canı kadar sevdiÄŸi Ä°rini Hanım’ın o yüzüğü ondan al diye oÄŸluna söylemiÅŸ olabileceÄŸi. Kırılma noktası bu, yüzüğün deÄŸeri deÄŸil, bunca yıllık dostluÄŸun bir anda uçup gitmesi, basitleÅŸmesi, iÄŸrençleÅŸmesi. Roman, taşıdığı bu ağır bu duygu ile de yüzleÅŸiyor sonunda ve dokunaklı bir sahnede ödeÅŸiyor bu duyguyla. O sahneyi anlatmak, görmeyene filmin sonunu söylemek gibi bir kötülük olacak.
Romanın bir yönü de ÅŸu; o kaos içinde karşılıklı bir yaÄŸmanın varlığına tanıklık etmesi. SavaÅŸ herkesi çakallaÅŸtırmış adeta, bu korkunç insanlık durumu, savaÅŸ tarihinin sayfalarından gelip yerleÅŸmiÅŸ gibi. Fırsatçılık bireylere egemen olmuÅŸken, Ulucan ailesinin ruhsal yüceliÅŸini saÄŸlayan, canları pahasına diÄŸerkâmlığı yaÅŸamaları. KurtuluÅŸ’un ruhu da bu olsa gerek. Vietnam’da da böyleydi, Irak’ta da böyle yaÅŸanıyor olmalı ÅŸimdi…
Romanın bir kahramanı da Yörük Ali Efe. Yörük Ali, Ulucan ailesinin dostu. Gençlik yıllarında bir iftiraya uÄŸrayıp içeri düşünce, Emin Bey ailesi onu çocuÄŸu gibi korumuÅŸ, ailenin bir parçası saymış. Ãœzerine bunca destanlar anlatılan, türküler yakılan kahramanın romanın içinde öteki kahramanlar gibi belirmesi, yazarın bir kurgusu sanılabilir. DeÄŸil, gerçeÄŸin bazen de roman kılığında belirmesinin ÅŸaşırtıcı bir örneÄŸi bu. Yörük Ali’nin öykülerine yeni bir sayfa açıyor kitap.
Romanın başka bir gücü de, ev içi yaşantıların, geleneksel olguların, yerel dilin, yaşam biçimlerinin antropolojik araştırmalardaki kadar sıkı anlatımı; ama asla didaktik sıkıcılığa düşmeksizin. Yerel dilin, söyleyişlerin, dilsel anlağın canlı bir temsili olmuş roman.
Anneannesine ısrarla öyküsünü anlattıran genç kızın, o büyük duygusal mirasın hakkını verirken gösterdiği özen, Türkçe için bir kazanç olduğu gibi belgesel romana da önemli bir örnek.

Feyza Zaim

Kestirmeden söyleyelim, efsanevi eleÅŸtirmen Adnan Benk’in edebi okulundan geçmiÅŸ,
Benk’in öğrencisi bir yazar. Benk’in çıkardığı ÇaÄŸdaÅŸ EleÅŸtiri dergisinde yazıları,
Fransız edebiyatından çevirileri ve Altın Yaldızlı Adam (2005) adlı, değeri henüz
bilinmemiÅŸ önemli bir romanı var. Bu ilk romanın önemi, ‘deli’ diye bilinen bir
karakterin, Deli Remzi’nin aklının iç yüzünü okumadaki eÅŸsizliÄŸi… Bir genç kızın,
Gülistan’ın, dışarıdan bakana en aÅŸağılık, en iÄŸrenç görünebilecek bir eyleminin,
aslında bir ‘yüceliÅŸ’ olduÄŸuna, okuru ikna etmedeki baÅŸarısı…

(Visited 1 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 12.12.2008 tarihinde tunCHEr tarafından, Kütüphane | Okunması Gereken Kitaplar ve Kitap Özetleri bölümünde paylaşılmıştır ve 313 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Ateşler İçindeydi Germencik|Feyza Zaim| orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleFarkında Mısın? Kocadan Karısına | Bedirhan Gökçe Sonraki MakaleBarış Durak | Kaçak

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz