Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Atatürk’ün Beypazarı Olayları Hakkında Yaptığı Konuşma | 25 Nisan 1920


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 16.01.2008 tarihinde Hale tarafından, ATATÜRK'ün Hayatı ve Hakkında Yazılanlar bölümünde paylaşılmıştır ve 1941 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Atatürk’ün Beypazarı Olayları Hakkında Yaptığı Konuşma

25 Nisan 1920


İzin verirseniz bu okunan telgrafnamenin geldiği Beypazarı durumları hakkında bazı bilgiler arz edeyim. Bundan yaklaşık dört, beş gün önce bazı bozguncuların suçsuz halkı aldatması sonucu halk toplanmış ve orada bulunan depoyu basarak silâhları almışlar ve dağıtmışlar; bundan fazla olarak telgrafhaneyi basmışlardı ve âdeta bir isyan durumuna geçmişlerdi. Vilâyetçe oradaki şerefli âlimler ve kaymakam ve bazıları telgraf başına çağrılarak kendilerine gerekli öğütler verilmişti. Bu öğütler, silâhların iadesi ve bozguncuların Ankara’ya gönderilmesi ve toplanmış olan halkın dağılmasından ibaret idi. “Cevap olarak silâhların iade edileceği bildirilmekle beraber diğer hususlarda cevap verilmemiştir.” Bir, iki gün böyle geçti. Sonunda oradaki memurlar, ‘buraya bir kuvvet gönderilmedikçe durumun değişmesine imkân yoktur’, demişlerdi. Bu talep üzerine Ankara’dan oraya bir müfreze gönderildi. Bu müfrezeye verilen talimat, vilâyetten zaten duyrulmuş olan konuların sağlanmasından ibaretti; yani bozguncu kişileri alıp buraya getirmek, silâhları iade etmek ve diğer mâsum halkı uyarıp evlerine göndermektir. Askerî müfreze, verilen talimat dairesinde oraya gitti. Fakat onlar istenilenleri yerine getirecek gibi davranmakla beraber ne silâhlarını iade etmişlerdi ve ne de bozguncuları hükûmete teslim etmişlerdi. Hatta öyle bir an oldu ki oradaki askerî müfrezenin bile içine girerek onları bozma ve silâhlarını alma girişiminde bulunabilecekleri hissedildi. Bunun üzerine askerî müfreze şehrin dışında bir yerde mevzi almak mecburiyetinde kaldı. Bu durum karşısında yine vilâyet makamı isteklerini tekrar etti ve oradaki kişileri de sonucu olmayan birtakım cevaplarla oyalamaya devam ettiler. En sonunda giden müfreze komutanı ve daha önce öğüt vermek için gönderilmiş olan birtakım kişiler dediler ki, buraya daha fazla kuvvet gelmedikçe bozguncu kişilerin bozgunculuk yapmasına engel olunamayacaktır. İşte bu nedenle oraya yeniden bir kuvvet göndermek mecburiyeti doğdu. Önceki gün yeterli miktarda kuvvet gönderildi. İşte bu kuvvet Ayaş’a dün ulaşmıştır. Bugün Yüce Meclis’inize bu telgraf geliyor.

Bu telgraf yazısına göre bir, iki, üç kişiden ibaret olan bozguncular kaçmıştır. Silâhlar da iade edilmiştir ve başka bir şey yoktur anlamındadır. Gerçekten bir miktar silâhları iade ettiklerini belgeleyecek başka bir aracımız da yoktur. Her halde Beypazarı halkının gereksiz yere zarara uğratılması hiçbir vakit istenmediğinden Yüce Meclis’inizce haberli olunduktan, bizce de belli olduktan sonra derhal Ayaş’tan hareket etmiş olan yeni kuvvete, yeniden Ayaş’a dönmesini ve orada beklemesini emrettik ve oradaki müfreze komutanına da, Beypazarlıların vermiş olduğu bu güvence doğru ise derhal geri dönünüz emrini verdik. Bozgunculuk akımı yukarıdan geliyor, denildi. Bir bakışta yerel bir olay gibi görülüyor efendim, fakat gerçekte kışkırtma yukarıdan geliyor.


Bir milletvekili- “Ayrıca” belgeli midir?

Haşim Bey (Çorum)- İzin verir misiniz! Bu bozgunculuğun nedeni ne imiş? Gerçek içeriği nedir; açıklarsanız aydınlanmış oluruz.

Mustafa Kemal Paşa (devamla)- Dünkü açıklamalarımda bozguncu kişilerin sağlamak istedikleri çıkarlara bir dereceye kadar işaret etmiştim. Bu akım gerçekte kuzey batıdan geliyor, bundan dolayı yukarıdan aşağıya meselâ Düzce, Nallıhan, ondan sonra Beypazarı’na gelmiştir. Öncelikle kötülük birinci mevkide oldu. Sonra ikinciye, sonra Beypazarı’na geçti ve aşağıdan yeterli sayıda takviye-inzibat kuvvetleri görününce bu şekil oluşmuş bulunuyordu. Gerçek neden, doğrudan doğruya uydurulmuş yalanlardan ibarettir.

Haşim Bey (Çorum)- “Kahrolsun”!

Mustafa Kemal Paşa (devamla)- Örneğin; Hilâfet makamına karşı hiçbirimizin hatırına gelmeyecek yalanlar icat ediliyor. Örneğin Bolşevikler geliyor. Köyümüzü, kasabamızı, harab edecek, hepimizi idam edecek, çabuk silâh başına, tabiî köylü cahil, bilmez, silâhlarını alıyor ve geliyor. Ne olduğunu anlamadan, karşı karşıya geldiği kimselerle çarpıştıktan ve bir kez kan döküldükten sonra doğal olarak bir düşmanlık ve bir anlaşmazlık doğuyor. Her halde halkın zehirlenmeden korunacağına hiç şüphemiz yoktur.

Ve bu nedenledir ki Beypazarı’na karşı yine Yüce Meclis’inizin iyilikle hareket etmesini çok uygun görüyorum. Ancak şunu önermek isterim ki şimdi değerli üyelerden, değerli âlimlerden üç, beş kişi seçilsin, bunlar telgraf başına gitsinler, oradaki âlimleri ve ileri gelenleri de çağırsınlar. Bu telgrafnamelerinin Meclis huzurunda okunduğunu ve söyledikleri gibi durumun düzelmesinden memnuniyet oluştuğunu bildirsinler ve doğal olarak suçlu olup kaçanlar haricindekilerin aldatılarak aynı harekete katılmış bulunduklarından dolayı, uygun görürseniz affedilmeleri de uygun olabilir1.

Mustafa Kemal Paşa (Ankara)- İcraatta şiddet, kesinlik göstermek konusunda söylenilen görüşe tamamiyle katılırım. Ancak söz konusu olan durum bu derece –bu an için- şiddeti gerektirdiği görüşünde değilim. En çok telgrafname içeriğine göre gerçekte bozguncu ve kışkırtıcı olanların kaçmış oldukları ve bunların yakalanması için oradaki halka baskının etkili olamayacağı yönüyle onlar hakkında yapılacak muameleyi şimdilik söz konusu etmeyebiliriz. Ancak o bozguncu kişilere kapılmış olmakla da Beypazarı halkı hakkında bir ceza hatıra gelir. Bu gereklidir, zorunludur. İçlerinde bozguncuları yaşatmak, bozguna zemin hazırlamaktır ki, bu bir kabahattir. Bunu da cezasız bırakmamak gerekir. Belki biraz daha inat ve dikbaşlılık etselerdi, ceza uygulanırdı. Fakat Yüce Meclis’inizin açılışı üzerine Meclis’e başvurmuş ve sığınmış olmalarından, ben halkın genelinin zarara uğramadan affedilmesini tercih ederim (teşekkür ederiz, çok uygundur sesleri, alkışlar). Orada daimî bir tehdit hissi için bir kuvvet bulundurmak sorununa gelince, gerçekte bu da imkânsız değildir. Fakat bilirsiniz askerlikte esas olan kural, kuvveti daima toplu olarak elde bulundurmak ve bir yer düzeltilmek istenildiği vakit, gereği kadar ve belki biraz fazla göndermek suretiyle orayı düzeltmek, yine kuvveti daima kullanılabilir bir halde bulundurmaktır. Belki Nallıhan, Beypazarı gibi yarın şurada, burada, daha üç beş yerde birtakım gösteriler olabilir. Her birinde ayrı ayrı birer kuvvet bırakırsak o zaman elimizde bulunan ve gereğinde bütün şiddetimizi uygulamayacağımız kuvvetin parçalanmasına neden olmuş oluruz. Onun için uygun görürseniz oradaki halkın artık bir şey yapmayacağından, buradan seçeceğiniz saygıdeğer heyet tamamen emin olduktan sonra o kuvvetin orada kalmasındansa; belki başka bir yerde faydalı bir şekilde kullanılması, ümit edelim ki, Yüce Meclis’inizce de uygun görülecektir (konuşma yeterli sesleri)2.


Mustafa Kemal Paşa (Ankara)- Beypazarı’ndan söz edeceğim efendim, bir heyet telgraf başında Beypazarı ile görüşmek istemişti. Haberleşme kesilmiş olduğundan görüşmek mümkün olmadı. Daha önce yapılmış olan açıklamalarımda, Beypazarı’nda ufak bir askerî bölüğümüz bulunduğunu, fakat Beypazarı’ndaki isyancıların bu müfrezenin varlığına rağmen, âdeta aldatıcı bir tarzda hareket ettiği anlaşıldığını ima etmiştim. Ve bunun üzerine idi ki buradan gereği kadar kuvvet gönderilmiş idi. Fakat Yüce Meclisinizce içeriği bilinen telgrafname üzerine yeni giden kuvveti durdurmayı ve orada bulunan kuvvetimizi de çekmeyi ve bu şekilde istedikleri affı Yüce Meclis’inizden rica etmeyi uygun görmüştüm. Şimdi okuyacağım telgrafname ile önceki işaretlerin gerçeğe uymadığı anlaşılacaktır. Yalnız şunu ilâve edeyim ki giden müfrezemiz verilen bekleme emrini almıştır. Müfreze komutanı, emri aldığı zaman yakından elde etmiş olduğu bilgiyle, orada başka türlü saldırı hazırlığında bulunulduğunu anlamış ve yürüyüşüne devam etmişti. Şimdi Beypazarı’ndan şu telgrafı veriyor. Giden komutan Arif Beydir.

TELGRAF

Bugün Beypazarı’ndaki askerî müfrezeye saldıran ve gerekli öğütlere boyun eğmeyen Beypazarı ve çevresi isyancıları, Karahisar alayı ile yapılan silâhlı çatışmada bir saatten fazla karşı koyamayarak ve birçok ölü vererek geri çekilerek yenilgiye uğrayıp kaçmışlardır. Âlimler ve ileri gelenler ve yöre halkı, savaşan müfrezelerimizi bayraklarla karşılayarak, birtakım münafık ve bozguncuların kışkırtmalarına kapılarak silâhlı isyan ve eşkiyalığa sarılan cahillerin ve edepsizlerin zulüm ve taarruzlarından kurtardığımızdan dolayı sevinçlerini teşekkür ederek gösterdiler. Şehir, isyancılardan tamamen temizlenmiş ve kontrol altına alınmıştır. Cenab-ı Hak müslümanları nifak ve sapıklıktan korusun, amacı vatan ve milletin kurtuluşu olan millî mücadeleleri daima başarıya ulaştırsın, amin.
25 Nisan 1920
Kuva-yi Te’dibiye Komutanı
(Terbiye Edici, Düzenleyici Özel Kuvvetler Komutanı)
Kaymakam Arif
Teşekküre değerdir. Bundan sonra Arif Bey’e verilecek talimat bozgunculara ve onların koruyucularına gereği gibi haddini bildirmek olacaktır.

Bugünkü dille yayına hazırlayanlar:
Prof.Dr. Ali SEVİM, Prof.Dr. M.Akif TURAL, Prof.Dr. İzzet ÖZTOPRAK

(Visited 11 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 16.01.2008 tarihinde Hale tarafından, ATATÜRK'ün Hayatı ve Hakkında Yazılanlar bölümünde paylaşılmıştır ve 1941 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Atatürk\'ün Beypazarı Olayları Hakkında Yaptığı Konuşma | 25 Nisan 1920 orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleHalikarnas Balıkçısı - Çocukluk | Turgut Reis - Cevat Şakir Kabaağaçlı Sonraki Makale[Kimya] Organik Kimya Nedir? | Organik Kimyanın Konusu - Tarihi - Sınıflandırılması..

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz