Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Türkler’in Ä°slamiyeti Kabulü | Türk Ä°slam Devletleri-1


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 15.12.2007 tarihinde hale tarafından, Büyük Türk Tarihi | Türk Kültürü - Gelenekler ve El Sanatlarımız bölümünde paylaşılmıştır ve 26760 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Türkler’in Ä°slamiyeti Kabulü

Türk İslam Devletleri-1


İlk Müslüman-Türk Münasebetleri
ve Türklerin İslâmiyete Girişi

Emevi HalifeliÄŸi zamanında müslüman Araplar, Suriye ve Ä°ran’ı hâkimiyetlerine alarak Maverâünnehir bölgesine ulaÅŸmışlardı. Seyhun ve Ceyhun ırmaklarının arasındaki bu bölgede Türkler bulunmaktaydı. Böylece Araplar ile Türkler ilk defa temasa geçmiÅŸlerdir.

Emeviler bölgede Ä°slâmiyet’i yaymaktan çok, yeni zaferler peÅŸinde koÅŸmuÅŸlar; Müslüman olmalarına raÄŸmen yerli halka ağır vergiler yüklemiÅŸlerdi. Bu sebeple ilk karşılaÅŸma pek dostça olmamış ve Türklerle Araplar arasında küçük çapta çarpışmalar cereyan etmiÅŸtir. Özellikle Kuteybe bin Müslim’in Horasan valiliÄŸine getirilmesiyle mücadele iyice kızışmıştır (705).


Kuteybe bin Müslim’in Maverâünnehir ‘in doÄŸusuna düzenlediÄŸi akınlara karşı TürgeÅŸ BeÄŸleri güçlü bir direnme göstermiÅŸtir. Göktürklerin batı kanadında yer alan TürgeÅŸler, Arapları savunmaya çekilmeye zorlamış ve bu mücadele Göktürklerin yıkılmasına kadar devam etmiÅŸtir (745 ). Göktürk hâkimiyetinin sona ermesiyle Türk toprakları doÄŸudan Çinliler, batıdan Arapların ilerlemesine maruz kalmıştır. Bu dönemde Maverâünnehir bölgesinin savunmasını, TürgeÅŸlerden sonra Karluk Türkleri üstlenmiÅŸtir.

Emevilerin Arap olmayan Müslümanlara karşı âdil ve eÅŸit davranmamaları huzursuzluÄŸu artırmıştı. Bu duruma karşı çıkanlar, Emevi idaresine son vererek yerine Abbasi Devletini kurmuÅŸlardır (750). Türkler, Abbasi Devleti’ni daha çok benimsemiÅŸler, yeni yönetime daha sıcak bakmışlardır.

Göktürk Devletinin yıkılmasından sonra, Çinliler bütün Türk ülkelerini ele geçirmeyi plânlamaktaydı. Emevilerin ortadan kalkmasından da faydalanmak isteyen Çin ordusu daha batıya yönelerek Karluk topraklarına girmiÅŸti. Bu durum üzerine Karluklar, Abbasilerin Horasan valisi olan Ebû Müslim’den yardım istediler. Ebû Müslim, komutanlarından Ziyad ibni Salih’i bölgeye gönderir. Arap ordusu ile batı bölgesinin genel valisi komutasındaki Çin ordusu Talas ırmağı boylarında karşılaşırlar. Türklerin de Ä°slâm ordusu yanında hücuma geçmesi sonucunda Çinliler büyük bir yenilgiye uÄŸratılır ( 751).

Türklerin Ä°slâmiyet’le ilk tanışmaları Emevi dönemiyle baÅŸlar. Ancak Emevi yönetiminin tutumu sebebiyle, Türk toplulukları arasında Ä°slâmiyet fazla yayılmamıştır. Buna raÄŸmen, az sayıda da olsa Emevi ordusunda görev alan Müslüman Türkler bulunmaktaydı. Meselâ Horasan Vâlisi Ubeydullah bin Ziyad henüz 674 tarihinde 2000 Türk okçusundan bir ordu oluÅŸturmuÅŸtu.

Talas Savaşı, Türklerle Müslümanların birbirlerini daha yakından tanımalarını, dostane ilişkiler kurulmasını sağladı.

Bu sebeple Talas Savaşı hem Türkler hem Müslümanlar için bir dönüm noktasıdır. Bu savaş neticesinde İslâmiyet Türkler arasında hızla yayılmaya başlamıştır. Abbasi ordusunda çok sayıda Türk görev aldı. Zamanla Türk askerleri, ordunun ve yönetimin denetimini ele geçirdiler . Hatta bazı Türk komutanları, Abbasi Devleti sınırları içerisinde kendi devletlerini bile kurmuşlardır.

Türklerin kitleler hâlinde Müslüman olmaları özellikle X. yüzyılda hız kazanmıştır. Henüz 900 tarihlerinde Ä°til ( Volga) çevresinde bulunan Bulgar Türkleri arasında Müslümanlığa çok büyük ilgi vardı. Nitekim Ä°til Bulgarları hükümdarı Almış Han, 920 ‘de Abbasi halifesine müracaat ederek din âlimleri ve mimarlar göndermesini rica etmiÅŸti. Aynı tarihlerde Önce Karluk, YaÄŸma ve ÇiÄŸil boyları, ardından OÄŸuzlar arasında Ä°slâmiyet yayıldı. Karluk, YaÄŸma ve ÇiÄŸil Türkleri, ilk Müslüman Türk devleti olan Karahanlı Devleti‘ni, OÄŸuzlar ise Selçuklu Devleti’ ni kurmuÅŸlardır.


İslâmiyet ve Türkler

Türklerin Müslüman Olmasının Sebepleri: Türkler Ä°slâmiyet’i kılıç zoruyla deÄŸil, kendi rızalarıyla kabul etmiÅŸlerdir. Şüphesiz bu dini seçmelerinin en önemli sebebi, eski Türk inancı ve anlayışı ile Ä°slâmiyet arasında birçok benzerlik bulunmasıdır:

1-Eski Türk dini, Gök-Tanrı inancı adıyla bilinmektedir. Bu inanışa göre Türkler, Ä°slâmiyet’teki gibi tek bir Allah’a inanıyor ve O’na Tanrı (Tengri) diyorlardı. Ä°slâmiyet’te Esmâ-i hüsnâ denilen Allah’ın sıfatlarından bazıları, eski Türk inancında da mevcuttu .

2-Ahiret ve ruhun ölmezliği, her iki inançta da mevcuttu. Türkler cennet için uçmağ (uçmak), cehennem için tamu sözünü kullanmaktaydı.

3-Ä°slâmiyet’te olduÄŸu gibi Gök Tanrı inanışında da Tanrıya kurban sunuluyordu .

4-Ä°slâmiyet’teki gaza ve cihât ile Türklerin dünya üzerinde töreyi hâkim kılmak için yaptıkları savaÅŸlar benzer mahiyettedir. Ä°slâm anlayışına göre savaÅŸ sonunda elde edilen ganimet helâldir. Türklerde ise aynı ÅŸekilde yaÄŸma geleneÄŸi vardır.

5-Ä°slâmiyet’in telkin ettiÄŸi ahlakî kurallar, Türk anlayışına da uygun düşmektedir.

Türkler tarih boyunca çeşitli dinlere girmişlerdi. Ancak bu dinler halk arasında değil daha çok idareci kesimde kabul görmüştü. Buna rağmen İslâmiyet dışındaki dinlere girenler Türklüklerini koruyamamışlardır. İslâm dini, millî yapıya uygun olduğu içindir ki Türkler kitleler hâlinde bu dini kabul etmişler ve Türklüklerini korumuşlardır.

Türklerin Ä°slâmiyet’e Hizmetleri: Türklerin Ä°slâmiyet’i kabul etmeleri hem Ä°slâm âlemi hem de dünya tarihi açısından büyük sonuçlar doÄŸurmuÅŸtur. Türkler, karışıklık içinde bulunan Ä°slâm dünyasının koruyuculuÄŸunu üstlendiler. Selçuklular, Abbasi halifelerini himaye ettiler.

Batıda Haçlı Seferleri’ne, doÄŸuda MoÄŸol akınlarına karşı Türkler tarafından set oluÅŸturuldu . Böylece Ä°slâm dünyası dağılmaktan kurtulmuÅŸtur. Bin yıla yakın bir süre Türkler, Ä°slâmiyet’in bayraktarlığını yapmıştır.

Gazneli Mahmud‘un Hindistan’a kadar yaptığı seferler neticesinde Ä°slâmiyet Hindistan’a kadar ulaÅŸmıştır. Böylece yakın dönemlerde kurulan Pakistan ve BangladeÅŸ’in temelleri atılmıştır. Osmanlı döneminde ise Türkler Balkanlara yerleÅŸtiler. Arnavutlar, Bosna-Hersekliler (BoÅŸnaklar) bu dönemde Müslüman oldular.

Türklerin Ä°slâmiyet’e hizmetleri sadece siyasî ve askerî alanla sınırlı kalmamıştır. Devlet idaresi ve askerî yapılanmada bütün Ä°slâm dünyasını etkileyen Türkler, Ä°slâm medeniyetinin geliÅŸmesinde de inkâr edilemez hizmetlerde bulunmuÅŸlardır. Bilim, sanat ve edebiyat alanında Ä°slâm rönesansı, Türklerin katkıları ve saÄŸladıkları huzur ve emniyet sayesinde gerçekleÅŸmiÅŸtir. Dolayısıyla Ä°slâm dininin ve medeniyetinin, dar Arap ve Fars çevresine sıkışıp kalmayarak, evrensel hâle gelmesi yine Türkler sayesinde mümkün olmuÅŸtur, demek yanlış olmaz.

Meselâ, Selçuklu veziri Nizamülmülk tarafından BaÄŸdat‘ta kurulan Nizamiye Medreseleri (1066 ), öyle büyük bir üne sahip oldu ki, bu medreseler Ä°slâm medreselerinin ilk örneÄŸi olarak kabul edilmiÅŸti. Halbuki SamanoÄŸulları ve Gazneliler devrinde de medreselerin bulunduÄŸu bilinmektedir. Ancak Nizamiye Medreseleri dinî bilimler yanında müspet ilimlerin de okutulduÄŸu ilk medreseler olmakla, modern üniversitelere öncülük etmiÅŸtir.

Abbasiler zamanında baÅŸlayan eski Yunan ve Helen medeniyetlerine ait eserler ve felsefe akımlarının çevirileri, Türk hâkimiyeti devresinde zirveye ulaÅŸmış idi. Böylece Ä°slâm medeniyetinde büyük geliÅŸmeler olmuÅŸtur. Batıda unutulmuÅŸ olan Yunan ve Helen medeniyeti, Haçlı Seferleri sayesinde Ä°slâm medeniyeti ile birlikte tekrar Avrupa’ya taşınmıştır. Ä°slâm medeniyetinin öncüleri durumunda olan Türk bilginler bütün dünya tarafından tanınmış ve eserleri yüzyıllarca bilime rehberlik etmiÅŸtir. Bu Türk bilginlerinin en ünlüleri Farabi, Birunî ve Ä°bni Sina‘dır.

OÄŸuzların Karaçuk (Farab) ÅŸehrinde doÄŸan Farabi (870 -950), matematik, fizik, astronomi vb. konularda 160 kadar kitap yazmıştır. Ancak onu asıl önemli kılan Helen felsefesinin akılcı, mantığa dayalı yönüyle Ä°slâm düşüncesini kaynaÅŸtırdığı felsefe alanındaki çalışmaları olmuÅŸtur. Aristo’nun düşüncelerini en iyi açıklayan kiÅŸi olduÄŸundan “Muallim-i Sâni” (Ä°kinci öğretmen). adıyla anılmıştır. Eserlerinin çoÄŸunun Lâtinceye çevrildiÄŸi batıda “Al-farabıus” adıyla bilinmektedir. Ä°hsâ’ül -Ulûm isimli eseriyle bilimleri ilk kez sınıflandıran Farabi aynı zamanda Öklit geometrisini de açıklamıştır .

Farabî‘nin düşüncelerinden etkilenen Ä°bni Sînâ (980-1037), çeÅŸitli konularda 220 civarında eser vermiÅŸ diÄŸer ünlü bir Türk bilginidir. Avrupa’da “Avicenna” adıyla bilinmektedir. Felsefe ve müspet bilimlerle uÄŸraÅŸan Ä°bni Sina asıl ününü tıp alanında kazanmıştır. “El-Kanun fi’t-Tıb” adlı eseri Lâtinceye çevrilmiÅŸ ve yüzlerce yıl ders kitabı olarak okutulmuÅŸtur.

Birûnî (973 -1051), HarzemÅŸahların sarayında yetiÅŸti ve Gazneli Mahmud‘un himayesine girdi. Matematik, geometri, tıp ve coÄŸrafya gibi alanlarda 113’ten fazla eser veren Birûnî’nin asıl baÅŸarısı astronomi dalındadır. Yıldızların yüksekliÄŸini, açılarını ölçen hassas aletler geliÅŸtirdi. Dünya çekirdeÄŸinin çapını sadece 15 kilometrelik yanılmayla 6338.8 km olarak tespit etmiÅŸtir. Yazdığı astronomi kitabı, dünyanın ilk astronomi ansiklopedisi olarak kabul edilmektedir.

Farabî ve Ä°bni Sina’nın açtığı yoldan birçok Türk âlim ilerlemiÅŸtir. Felsefe dalında; El-Harezmî, Åžehristânî ve tasavvufun öncülerinden Gazali, Ä°bni Rüşd, Fahreddin Razi, geometride Abdurrezzak Türkî, trigonometri’nin kurucularından Abdullah el-Baranî ilk akla gelenlerdir .

Selçuklu Sultanı MelikÅŸah Ä°sfehan ve BaÄŸdat’ta birer rasathane kurdurarak, Ä°ranlı ünlü matematikçi ve astronom Ömer Hayyam‘ı buralarda görevlendirdi. Ömer Hayyam’ın da içinde bulunduÄŸu bazı bilim adamları, MelikÅŸah adına güneÅŸ yılına dayanan Celâlî veya Takvim-i Melikşâh adlarıyla anılan bir takvim hazırladılar.

Sanat ve mimarlık alanlarında da Türk-Ä°slâm devletleri zamanında büyük geliÅŸme görülmektedir. Türk-Ä°slâm kültürü ve sosyal hayatına uygun olarak geliÅŸen mimarlığın en önemli örnekleri cami, medrese, kervansaray, imaret, darüşşifa (hastane) vb.dir. Ä°lk Türk-Ä°slâm mimarî örneÄŸi, TolunoÄŸlu Ahmed tarafından Kahire‘de yaptırılan Tuluniye Camisi‘dir ve bugün dahi varlığını korumaktadır.

Türkler tarafından geliştirilen kubbe, kemer ve sütun biçimleri, Orta Asya yaşantısı ve çadır kültürünün, İslâm mimarîsine yansıtıldığı yeni bir mimarî üslûbu getirmiştir. Özellikle tekke, kümbet, cami ve medrese gibi yapılarda, Türk mimarî üslûbunun eşsiz örnekleri görülür.

Yazı, cilt, çini, minyatür sanatları ile seramik, dokumacılık, taş ve maden işçiliği vb. alanlarda Türkler eşsiz örnekler vermişlerdir. İslâmî anlayışa uygun düşmemekle beraber heykel ve kabartma sanatını devam ettirmişlerdir. Örneğin birçok yapıda hayvan figürleri kullanılmış, Sultan Tuğrul bastırdığı madalyona kabartma resmini koydurmuştur. Müzik alanında da Türkler yenilikler getirmişlerdir. Farabî müzik üzerine iki eser yazmış ve bunlar dünya müzik tarihine geçmiştir. Eserinde ses ve müziğin fizik temellerini inceleyerek, ses perdesinin özelliklerini ilk defa ortaya koymuştur. Saraylardaki nevbet (bando), Osmanlı askerî mehterine örnek olmuştur. Ayrıca bazı tarikatlerin yaptıkları dinî müzik ve rakslar, Türk tasavvuf musikisinin ve semahların özünü oluşturmuştur.

(Visited 4 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 15.12.2007 tarihinde hale tarafından, Büyük Türk Tarihi | Türk Kültürü - Gelenekler ve El Sanatlarımız bölümünde paylaşılmıştır ve 26760 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 3 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Türkler\'in İslamiyeti Kabulü | Türk İslam Devletleri-1 orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleAtatürk'e Åžiirler : Atatürk Sevdalısıyız - Nafiz Yılmaz Sonraki MakaleKuiper KuÅŸağı | Neptün Gezegeninin Yörüngesi Ä°le Plüton Gezegeninden Daha Uzakta Kalan Gezegenimsilerin VarolduÄŸu Bilinen Alan

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz