Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Frigya Uygarlığı Hakkında Detaylı Bilgiler (MÖ 750 – MÖ 300) | Tarihi – Mimarisi – Gelenekler- Önemli Åžehirler


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 04.03.2008 tarihinde Erkan tarafından, Medeniyetler ve Ãœlkeler Tarihi Ansiklopedisi bölümünde paylaşılmıştır ve 11677 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


(MÖ 750 – MÖ 300) Frigler, Ege Göçleri ile Anadolu’ya gelen Balkan kökenli boylardan biridir. Ancak siyasi bir topluluk olarak ilk defa MÖ 750’den sonra ortaya çıkmışlardır, Midas döneminde ise (MÖ 725-695/675) bütün Orta ve GüneydoÄŸu Anadolu’ya egemen, güçlü bir krallık düzeyine ulaÅŸmışlardır. Hint-Avrupa kökenli oldukları halde kısa bir süre içinde AnadolululaÅŸmışlar ve bir yandan Helen, öbür yandan Geç Hitit etkileri altında kalmış olmakla birlikte özgün ve Anadolulu bir kültür oluÅŸturmuÅŸlardır.

Friglerin maden ve aÄŸaç işçiliÄŸinde, dokumacılıkta ürettikleri eserler Helen piyasasında beÄŸeni kazanmış ve Helenli ustalar tarafından taklit edilmiÅŸlerdir. Makara kulplu bronz tabaklar ve bronz kazanlar; dönemin “teknolojik” bir baÅŸarısı olan altın, gümüş ve bronzlardan yaylı çengelli iÄŸneler (fibulalar); deÄŸerli madenlerden giysi kemerleri, tokalar ve zengin bezemeli tekstil ürünleri; geometrik desenlerle süslü mobilya eÅŸyası bunlar arasındadır. Frigler, Helenlere ayrıca müzik alanında da esinlenme kaynağı olmuÅŸlardır.


FRÄ°GLERÄ°N TARÄ°HÄ°

Güçlü bir uygarlık kuran Friglerin tarihi ve sosyal yaÅŸamı ile ilgili bilgilerimiz ne yazık ki yeterli deÄŸildir. Bu konudaki ilk bilgileri antik yazarlardan öğreniyoruz. Tarihçi Herodot ile coÄŸrafyacı Strabon’a göre Frigler, Avrupalı bir kavimdi ve Anadolu’ya gelmelerinden önce “Brigler” olarak anılıyorlardı. Friglerle ilgili bu yazılı kaynakları ve bölgedeki kazı sonuçlarını deÄŸerlendiren bilim adamları Friglerin, büyük olasılıkla MÖ 1200’lerde Trakya ve BoÄŸazlar üstünden Anadolu’ya geldikleri, ilk yıllarda Trakya ve Güney Marmara Bölgesi’nde geçici yerleÅŸim merkezleri kurduktan sonra Batı Anadolu’nun iç kesimlerine yayıldıklarını ileri sürmektedirler. Friglerin Anadolu topraklarında ilk siyasal birliÄŸi kurmaları MÖ 750 yıllarına rastlar.

Friglerin bilinen ilk kralı ülkenin baÅŸkenti Gordion’a adını veren Gordias’tır. Dağınık Frig topluluklarını siyasal bir birlik altına toplamayı baÅŸaran bu kral ve yaÅŸadığı dönemin siyasal olaylarıyla ilgili bilgilerimiz yok denecek kadar azdır. Tarihçi Arianos’a göre Gordias Thelmessos’lu (Fethiye) bir kadınla evlenmiÅŸ ve Midas adını verdiÄŸi bir oÄŸlu olmuÅŸtur. Midas Friglerin bilinen tek kralıdır (AraÅŸtırmacılar Frig krallarının hepsine Midas denildiÄŸini belirtmektedirler). Midas’ın ünü kendi ülkesinin sınırlarını aşıp, Batı Anadolu kıyılarındaki Yunan kentlerine, hatta Kıta Yunanistanı’na dek yayılmıştır.


BaÅŸlangıçta EskiÅŸehir, Afyon, Ankara ve Sakarya vadilerini içine alan bir bölgede yerleÅŸen Frigler, sonraları Kütahya’dan Kızılırmak’a, Ankara’dan Denizli’ye dek olan bölgede güçlü bir uygarlık oluÅŸturmuÅŸlardır. Midas’ın Frig tahtına geçtiÄŸi ilk yıllarda ülkenin en önemli düşmanı Asurlar’dır. Midas, Asurlar’la barış yaparak GüneydoÄŸu sınırlarını güvenceye aldıktan sonra batı ülkeleriyle dostça iliÅŸkiler kurmaya yönelir (Batı Anadolu kentlerinden Kyme kralının kızıyla evlenir). Öte yandan fildiÅŸi tahtını Yunanistan’daki Delphoi Apollon Tapınağı’na armaÄŸan ederek Kıta Yunanistan’ı ile iliÅŸkileri güçlendirir. Gordion’da yapılan kazılarda ele geçen Yunan çanak-çömlekleri bu iliÅŸkilere ait diÄŸer örneklerdir.

MÖ 700 yıllarına doÄŸru, Kafkaslar üzerinden DoÄŸu Anadolu’ya giren Kimmerler, önce bölgedeki Urartular’ı güçsüzleÅŸtirdikten sonra Kızılırmak’a kadar uzanırlar. Frig-Kimmer savaşı sonunuda Frigya tamamen tahrip olur. Kral Midas ise öküz kanı içerek yaÅŸamına son verir (MÖ 676). Batıya kaçan Frigler, küçük beylikler halinde bir süre daha varlıklarını sürdürürlerse de Lidyalıların egemenliÄŸine boyun eÄŸerler. Frigler, baÅŸlıca Gordion (Yassıhöyük), Pessinus (Ballıhisar), Dorylaion (EskiÅŸehir) ve Midas’da (Yazılıkaya) yerleÅŸmiÅŸlerdir.

FRÄ°GYA UYGARLIÄžI

Dil ve Yazı

Frig uygarlığını kuranların, bir türlü aydınlığa kavuÅŸturulamayan yazı ve dilleri üstüne bilgilerimiz oldukça sınırlıdır. Friglerin baÅŸlı başına bir yazı sistemi vardı. Kaynağı ve geliÅŸimi henüz aydınlatılmamış olan bu yazı bir taraftan Arami, diÄŸer taraftan Ege yazı sistemlerinin etkisi altında meydana gelmiÅŸe benzemektedir. Frig yazısı henüz tümüyle çözülememiÅŸ olmasına karşın okunabilmektedir. Ancak bu okuma, “Midas” ya da “Ana Tanrıça” gibi çok bilinen sözcükler için geçerlidir.

Gordion’da bulunan bronz vazoların bazılarında Erken Yunan yazısının alfabesine benzeyen Frigçe yazılar görülmüştür. Kayalara yazılmış yazıtlarda da aynı yazıları görmek mümkündür. Bunların hepsi, tarih olarak MÖ VII. yüzyıla kadar çıkar. Frig ve Yunan alfabelerinin aynı Fenike kaynağından gelmesi olasıdır. Frig alfabesi MÖ V. yüzyıla kadar kullanılmıştır. Frig dili ise Yunanca ile karışarak MS II. ve III. yüzyıllara kadar yaÅŸamıştır.

Frig diline ait kalıntılarla Yunan yazarlarından gelme otuz kadar sözcük bu dili tam olarak açıklamaya yetmemektedir. Fakat genel olarak bu dilin Hint-Avrupa dilerinden olduğu ve içinde İslav, Arami ve hatta Frig öncesi Hitit dillerinden de sözcükler bulunduğu söylenebilir. Onlardan kalan yazılı belgeler yok denecek kadar az olduğundan, edebiyatları hakkında da bir bilgimiz bulunmamaktatır; fakat Frigyalılar hayvan öykülerinin bulucuları olarak kabul edilir.


Mimari

Frigya sanat ve mimarisi konusunda bilgi edinebilmek için, Anadolu’nun çeÅŸitli yerlerinde, özellikle Gordion, Midas ÅŸehirleri ve Pazarlı’da tümülüs ÅŸeklindeki mezarlarda veya kayalar içine oyulmuÅŸ zengin cepheli binalarda yapılan kazılara baÅŸvuruyoruz. Frigler, özellikle maden işçiliÄŸinde çok ileri gitmiÅŸlerdi. Kaya ve taÅŸ mimaride kullanılan malzemeyi iÅŸlemek için madenden çeÅŸitli aletler yapıyorlardı. Frigler zamanında korunaklı kalelerin varlığı, Pazarlı kazılarından anlaşılmıştır.

Yüksekçe bir tepenin üzerine yapılmış olan bu kalenin içinde muntazam dörtgen ÅŸeklinde küçük evler vardı. Evlerin temelleri taÅŸtan, üst kısımları tahta hatıllarla desteklenmiÅŸ ker***ten yapılmıştı; damlar ise ahÅŸaptı. Çatı ve dış cephelerin bazı kısımları boyalı kabartmalarla süslü toprak levhalarla kaplanmıştı. Bu türden toprak levhalara Pazarlı’dan baÅŸka Anadolu’nun çeÅŸitli yerlerinde ve özellikle Gordion’da rastlandı. Bunlardaki resimler ve nakışlar Frigya sanatının, Anadolu’da eskiden beri köklenmiÅŸ geleneklerin, doÄŸudan (özellikle Mezopotamya) ve batıdan (Ä°onya ve Yunanistan) etkilerle geliÅŸtiÄŸini göstermektedir.

Bu mimarinin en iyi örnekleri EskiÅŸehir ve Afyonkarahisar arasındaki eserlerde görülür. Bunlar zengin süslemeli tapınak kalıntılarıdır. Alınlıklarında bir pencere bulunmaktadır. Frig ahÅŸap mimarisinin Likya’da da görülen bir çeÅŸidi Eski Bronz ÇaÄŸ prototiplerine kadar gider. Bu mimari aynı zamanda erken doÄŸu mimarisini de etkilemiÅŸtir. Klasik geleneÄŸe göre frizi ilk defa Frigler kullanmıştır.

Amerikalıların Gordion’da son yıllarda yaptıkları kazılarda MÖ. VIII. yy.’da Frig evlerinin bazen taÅŸtan, bazen de tahta çerçeve kullanarak kaba tuÄŸladan yapıldığı anlaşılmıştır. Bu evlerin bazılarının planı megaron tipindedir. Gordion’da ÅŸehrin etrafını çeviren surlar, ÅŸehir kapısı ve çeÅŸitli binalar ortaya çıkarıldı. Frigler, doÄŸu komÅŸuları Urartular gibi kaya mimarlığında çok ileri gitmiÅŸlerdir, kayalar içinde hücreler, odalar, koridorlar, neye yaradığı henüz tam olarak anlaşılamayan yüksek kademeli merdivenler ve sunaklar yapmışlardır.

Aynı zamanda kayalıklarda, çoÄŸu hallerde direkli ve alınlıklı binaları bulunan cepheler oluÅŸturmuÅŸlardır. Ãœzerinde birtakım geometri ve ya hayvan motifleri yer alan bu kaya cephelerinin Frig devletinin parlak devrinde yapıldığı anlaşılmıştır. Yalnız bu yapıların mezar olup olmadığı konusunda bir fikir birliÄŸi yoktur. Gerilerinde mezar odaları ÅŸeklinde hücreler bulunan bazı cepheler mezar olarak kabul edilmektedir. Fakat, Midas’ın mezarı olarak gösterilen Yazılıkaya’daki bir cephenin mezar olmadığı ve sadece bir tapınak cephesi olarak kullanıldığı düşünülmüştür. Bu mezar odası semerdanlı idi.

Saray depoları, hizmet yerleri ayrı yapılar halindedir. Bazılarının tabanı renkli taÅŸlardan yapılmış mozaiklerle kaplıdır. Ãœzerinde zengin geometrik motifler bulunan süslemeler, Anadolu’da bugüne kadar bilinen en eski mozaik süslemeleridir. İçlerinde mobilya parçaları, fildiÅŸinden özenle iÅŸlenmiÅŸ sanat eserleri, insan ve hayvan kabartmaları, çeÅŸitli çanak çömlek bulunmuÅŸtur. Kimmer istilası sırasında yıkılan ÅŸehir, yeniden yapılırken tapınakların dış cepheleri kabartmalı, renkli, piÅŸmiÅŸ topraktan levhalarla süslenmiÅŸtir. Lidya devletinin hakimiyeti, doÄŸu Yunan sanantının Gordion’a girmesine neden oldu.

Mitoloji, Din ve Kibele İnanışı

Frigya uygarlığı denildi mi akla ilk gelen Kral Midas olur. O zamandan günümüze Kral Midas ile ilgili iki efsane ulaşmıştır. Bunlardan ilki şöyledir:

“Midas Frigya Kralıydı. Pek öyle akıllı biri deÄŸildi; ama akılsızlığının cezasını sadece kendisi çekmiÅŸtir. Birgün Midas’ın adamları sarayın yakınlarındaki gül bahçelerinde yaÅŸlı Silenos’u buldular. Dionisos’u ararken yolunu kaybetmiÅŸti Silenos. Her zamanki gibi zil zurna sarhoÅŸtu yine. AÄŸaçların arasında sızıp kalmıştı. Midas’ın adamları, tepeden tırnaÄŸa güllerle süslediler onu, sonrada krala ***ürdüler. Midas, güler yüzle karşıladı Silenos’u, tam on gün on gece ağırladı. Yedikçe yedi Silenos, içtikçe içti. SarhoÅŸ oldu, ÅŸarkılar söyledi, sızdı, ayıldı… Onuncu günün sonunda da Frigya kralı elinden tutup tıpış tıpış Dionisos’un yanına ***ürdü onu.

Dionisos, Silenos’a yeniden kavuÅŸtuÄŸuna öyle sevindi öyle sevindi ki, “Midas, dile benden ne dilersen.” dedi. Kral, hiç düşünmeden, “Aman Dionisos”, diye cevap verdi, “Her dokunduÄŸum altın olsun; baÅŸka birÅŸey dilemem”. Tanrı bu dileÄŸini yerine getirdi onun; ama akÅŸam olunca yemekte başına neler geleceÄŸini düşündükçe kıs kıs güldü. Zavallı Midascık… Karnı acıkıp da sofraya oturunca ne kötü bir dilekte bulunmuÅŸ olduÄŸunu anladı. AÄŸzına her ***ürdügü ÅŸey altına dönüveriyordu. EkmeÄŸi mi tuttu, al sana altın bir ekmek… Elmaya mı dokundu, iÅŸte sapsarı, kaskatı bir elma…

Hemen Dionisos’a koÅŸtu Midas. Yalvardı yakardı. “Ne olursun bu büyüyü boz” diye göz yaşı döktü. Dionisos, “Git de Paktolos ırmağında yıkan. O zaman büyü bozulur” diye cevap verdi. Frig kralı, Paktolos ırmağına koÅŸtu hemen, bir güzel yıkandı. Ondan sonra da sarayına dönüp tıkabasa yedi içti. Åžimdi onun yıkandığı ırmaÄŸa bakanlar, altın kum tanecikleri görürler sularda.”

Bir ikinci öyküsü daha vardır Midas’ın. O da Apollonla ilgilidir. Yüce tanrı, Frigya kralının kulaklarını eÅŸek kulaklarına çevirmiÅŸti. Bir suç iÅŸlediÄŸi için deÄŸil de aptallığı yüzünden bu cezayı görmüştür Midas: “Apollon ile Pan arasında yapılacak bir çalgı çalma yarışmasında Midas, yargıçlardan biri olarak seçilmiÅŸti. Kır tanrısı, kavalıyla hoÅŸ sesler çıkarıyordu; ama Apollon’un gümüşten lira’sı her çalgıdan üstündü. Bir çalmaya baÅŸlamasın Apollon; Musalar bile durup kendini dinlerdi. Yargıçlardan ikincisi daÄŸ tanrısı Tmolos, yengi çelengini Apollon’a verdi. Ama yüce musikiden ne anlasın Midas, tuttu oynak havalar çalan Pan’ı kazandırdı. Apollon da kızıp onun kulaklarını eÅŸek kulakları yapıverdi.

Midas bir süre, tanrının armaÄŸanlarını koca bir külah içinde sakladı. Sakladı ama onun saçlarını kesen berber sonunda kulaklarını gördü. Kulakları gördüğünü kimseye söylemeyeceÄŸine yemin etti. Berber bu, konuÅŸmadan durur mu, gitti bir çukur kazdı sazların arasında, usulca “Kral Midas’ın kulakları eÅŸek kulakları.” diye fısıldadı. Aradan zaman geçti. Çukurun çevresinde büyüyen sazlar yel estikçe, “Kral Midas’ın kulakları eÅŸek kulakları!” diye bağırmaya baÅŸladılar. Böylece herkes gerçeÄŸi öğrendi.” Bu olaydan sonra, Midas ÅŸunu öğrenmiÅŸtir herhalde: Ä°ki tanrı yarışırken beÄŸendiÄŸini tutma güçlü olanı tut.

Frigya uygarlığının yaratıldığı dönemde “Ana Tanrıça Ä°nancı” etkisinin doruÄŸuna çıkmış, Ana Tanrıça adına tapınaklar, kutsal alanlar yapılmış, dinsel törenler düzenlenir olmuÅŸtu. Bu dönemde Ana Tanrıça ile ilgili olarak anlatılan bir efsane, Tanrıça’ya nasıl tapıldığını da anlatmaktadır.

Efsaneye göre, Ana Tanrıça (Kibele), Attis adlı bir delikanlıya aşık olur. Attis, Ana Tanrıça’nın kendisine karşı duyduklarından habersiz, Pessinus (Ballıhisar) kralının kızıyla evlenme hazırlığındadır. Düğün yeri kurulmuÅŸ, düğüne çaÄŸrılı tüm konuklar yerini almıştır. Gözünü aÅŸk bürüyen Ana Tanrıça, olanca görkemiyle birden düğün yerinde ortaya çıkar. Ve tanrısal gücünü kullanarak sevdiÄŸi erkek Attis’i çıldırtır.

Bir anda çılgına dönen Attis, bir yandan dans eder, bir yandan da bıçağını çekerek erkeklik organını keser. Attis’in kasıklarından fışkıran kanlar toprağı sular, topraktan bitkiler fışkırır. Attis’in kendisi de ölüp bir çam aÄŸacına dönüşür. Ana Tanrıça da onun hiç bozulmamasını saÄŸlar. Çam aÄŸacının, yaz-kış hiç bozulmadan kalması böyle bir efsaneye baÄŸlanır.

Friglerde Ölü Gömme Geleneği

Frig beyleri ölülerini ya kayalara oyulmuÅŸ mezarlara ya da tümülüslere gömerlerdi. Kaya mezarlarının çoÄŸu soyulmuÅŸ oldukları için mimari dışında fazla bilgi vermezler. Buna karşın tümülüsler, yani yığma mezar tipleri Frig ölü gömme geleneÄŸini öğrenmemizde önemli rol oynarlar. MÖ 8. yüzyıl baÅŸlarından MÖ 6. yüzyıl ortalarına kadar kullanıldıkları sanılan tümülüslerin büyük bölümü Gordion’dadır. Bu yığma toprak mezarları kentin sırtlarında yer alır ve sayısı 100’e yaklaşır.

Bu türde ölü gömme tekniÄŸi geliÅŸmiÅŸ olarak birden ortaya çıkar. Bu durum tümülüs mezarlarının Frigya’ya dışarıdan gelmiÅŸ olduÄŸuna iÅŸaret eder. Gerçekten de Arnavutluk ve Makedonya’da soylu kiÅŸileri gömmek amacıyla tümülüs mezarların MÖ 1800-1500’den itibaren kullanıldığı bilinmektedir.

Frigya tümülüslerindeki mezar odalarının ahÅŸap yapısı çok ileri bir tekniÄŸin eseridir. Ölüler önceleri yakılmadan ahÅŸap sedirler üzerine uzatılmış, MÖ 7. yüzyılın sonlarından itibaren de, Yunanistan’dan gelen etkilerle yakılmaya baÅŸlamıştır. AhÅŸap mezar odasına ölü ve ölü armaÄŸanlarının bırakılmasından ve ahÅŸap çatının kapatılmasından sonra, odanın üzeri büyük bir yığma tepeyle örtülmüştür.

Toprak yığınının ahşap mezar odasına yapacağı baskıyı en aza indirmek için mezar şu şekilde yapılırdı: Ahşap mezar odasının üstü moloz taşlarla kaplanmış, bunun üzerine kalitesi ve direnci fazla olan, sulandırılarak bulamaç haline getirilmiş kil serilmiş , sonra da kuru kilden tepe yığılmıştı. Toprak kümesi, altındaki nemli kilin iyice kurumasından sonra yığılmış olmalıdır; çünkü ıslak kil kuruyunca mukavemeti artıyordu. Tümülüslerin yüksekliği gömülen kişinin önemine göre 2-3 ile 60-70 metre arasında değişmektedir.

Frig tümülüslerini, Lidya ve Yunan mezarlarından ayıran; mezar odaları yapımında taş yerine tahta kullanılması, yığma tepe toprağının çevreye yayılmasını önlemeye yarayan krepis duvarı ve mezar odasınına geçit veren dromos kullanılmamasıdır. Toprak yığını altında kalan mezar odalarının yeri büyük boy tümülüslerde ortada, alçak tümülüslerde ise mezar soyguncularına karşı alınan önlemle merkezden uzak yerlerde olurdu.

Soylular için kentlerin dışında görkemli yığma mezarlar yapılırken, geniÅŸ halk kitleleri için gösteriÅŸsiz mezarlar kullanılmıştır. Pazarlı halkı, ölülerini kalenin içindeki basit mezarlara, sırt üstü yatırarak gömmüşlerdi. BoÄŸazköy halkı ölülerini yakıp, küllerini küpler içine koyarak gömmüşlerdi. Ayrıca BoÄŸazköy’de çocuk mezarı olarak kullanılan bir vazo bulunmuÅŸtur.
Bu BoÄŸazköy ve Pazarlı’daki ölü külleriyle iskeletlerin tümü geç Frig dönemine aittir ve sürekli kent içine gömülmüşlerdir. Ancak Ankara’da yakılmış ölülerin küpler içinde gömüldüğü kent dışı mezarlar da bulunmuÅŸtur. Bu Ankara’da bugünkü Hacıbayram Camisi çevresindeki Frig kentinde yaÅŸayan farklı halk sınıflarının varlığını gösterir.

BÃœYÃœK TÃœMÃœLÃœS

Gordion’daki büyük tümülüs, mezar odasının çukur içinde deÄŸil de zemin yüzeyinde yapılmış olmasıyla dikkat çeker. Mezar odası (iç boyutlları 5.15×6.20, yüksekliÄŸi 3.25m), kireç taşından kaba bir duvarla çevrilmiÅŸtir. Bu 53 metre boyundaki tümülüsün yapılış tekniÄŸine gösterilen özen, tam mezarın Friglerin en güçlü döneminde yaÅŸayan bir krala ait olduÄŸunu düşündürmektedir. ÇeÅŸitli iddialara göre mezar ya Midas’a ya da Midas’ın babası Gordias’a aittir.

“Anadolu’nun piramitleri” denilen tümülüslerden biri olan Büyük Tümülüs’ün 53 metre altındaki mezar odasının bozulmadan ortaya çıkarılışı 20. yüzyılın ikinci yarısında ortaya konulan baÅŸarılı arkeolojik uygulamalardan biridir. Kazı baÅŸkanı Roudney S. Young eski tümülüsün 250 metre çapında ve 70-80 metre yüksekliÄŸinde olabileceÄŸini tespit etmiÅŸtir.

GORDİON (YASSIHÖYÜK)

Frig Krallığı’nın baÅŸkenti Gordion’un kalıntıları Ankara-EskiÅŸehir karayolu ve Sakarya ile Porsuk nehirlerinin birleÅŸtiÄŸi yerin yakınında Polatlı’nın kuzeybatısında bulunmaktadır. Gordion’un geçmiÅŸi MÖ 8. yüzyıl ortalarına kadar gider. Åžehir en parlak dönemini MÖ 725 ve 675 yılları arasında yaÅŸamıştır. Midas bu kentte oturmuÅŸtur. Gordion, MÖ 7. yüzyıl baÅŸlarında Kimmer saldırısına uÄŸramıştır. Åžehir, Büyük Ä°skender tarafından bağımsızlığına kavuÅŸturuluncaya kadar 6.yy ortalarından baÅŸlayarak Pers istilası altında kalmıştır. Ayrıca Büyük Ä°skender çözenin Asya fatihi olacağına inanılan gördüğümü Gordion’da kılıcıyla kesmiÅŸtir (MÖ 334).

Kent Höyüğü:

350×500 metre ölçüsündeki yassı bir höyük durumundaki Frig kenti, Sakarya ırmağının hemen doÄŸusunda yer almaktadır. Arkeologlar, anıtsal bir kapı ile birlikte kral ailesine ait bir çok yapı ve evlere kent duvarlarına iliÅŸkin kalıntılar ortaya çıkarmışlardır. Bunların tümü Frig krallığına en parlak dönemine (MÖ 725-667) tarihlenmektedir.

Kent Kapısı:

MÖ 8.yüzyılın sonunda yapılmıştır. Yumuşak kireç taşından 9 metre yükseklikteki kısmı günümüze kadar korunmuş anıtsal bir yapıdır. Kente asıl giriş 9 metre genişliğinde ve 23 metre uzunluğunda üstü açık bir koridorla sağlanıyordu. Kapının iki yanında yer alan kulelerin kente açılan birer kapısı vardır. Tamamı kazılan kuzey avlu depo olarak kullanılıyordu. Güney avlusu ise Pers kapısının büyük güney duvarının korunması amacıyla kazılmadan bırakılmıştır.

Kent Merkezi:

Höyüğün orta kısmı saraylara ayrılmıştır. Kerpiçten bir duvar (B) dört yapıyı içeren sarayın birinci avlusunu kent kapısından ayırmaktadır. Daha kalın bir duvar (E1, E2, E3) iç avluyu kuzey, batı ve güney yönlerinden çevirmektedir. Olasılıkla bu duvarlar saray yapılarının doğu yönünce de uzanmakta ve böylelikle onları dışarıdan tümüyle ayırmaktadır.

Saraylar:

Birinci avludaki iki yapı birer megarondur. Megaron 2, geometrik desenli bir mozaik ile döşenmiÅŸtir. Bu mozaik, bilinen en eski çakıl taşı mozaik örneÄŸidir ve bugün bir kısmı Gordion Müzesi’nde sergilenmektedir.

Megaron 3:

Bu, günümüze kadar Gordion’da çıkarılmışken önemli yapıdır. İç avluda yer alan yap Frig akropolünün en büyük binasıdır. Yapı, iki sıra ahÅŸap direkle bir orta ve iki yan nefe ayrılmıştır. Arkeologlara göre orta bölüm tek katlı ve yüksek bir salondu. Yan kısımlar ise iki katlı ahÅŸap galeriler ÅŸeklindeydi. Megaron 3, MÖ 8. yüzyılın ikinci yarısında inÅŸa edilmiÅŸ en eski yapılardan biri olmalıdır.

Teras Yapısı:

Terasın batı kesiminde her biri 11×14 metre ölçülerinde yan yana sıralanmış 8 adet megaron yer alır. Her birinde ortada bir ocak ve yanlarda direklerle desteklenen ahÅŸap galeriler bulunmaktadır. Büyük olasılıkla bunlar sarayın günlük iÅŸlerinin görüldüğü yapılardır. Megaron 3’ün yanına yapılan bir merdivenle yeni oluÅŸturulan terasa geçiÅŸ saÄŸlanmıştır.

PESSÄ°NUS (BALLIHÄ°SAR)

Pessinus ören yeri, Ankara-EskiÅŸehir karayolu üzerinde Sivrihisar yakınlarındaki Ballıhisar’da bulunmaktadır. Pessinus, tanrıların anası Kibele olarak anılan tanrıçanın ünlü kutsal yerleÅŸmesiyle birlikte “Rahipler Devleti” ÅŸeklindeki antik bir Frig yerleÅŸmesiydi. Ana Tanrıça’nın ÅŸekilsiz taÅŸtan yapılmış kült heykelinin (Baitylas) gökten indiÄŸine inanılıyordu.

Kent, Bergamalılar’ın egemenliÄŸi altında kalmıştı, fakat Galatlar’ın saldırısına raÄŸmen buradaki rahipler sınırlı bir özgürlüğe sahip olabilmiÅŸlerdi. Kenti beÅŸ Frigyalı ve beÅŸ de Galat rahiple birlikte bir baÅŸ rahip yönetmiÅŸti. MÖ. 204 yılında Roma senatosunun Pessinus’a elçiler gönderip Kibele’nin kült heykelini Roma’ya getirtmesi ve orada inÅŸa ettirilen bir tapınaÄŸa bu heykelin yerleÅŸtirilmesiyle kent çok büyük bir üne kavuÅŸtu. MÖ. 25 yılında Augustus, Galatia eyaletini kurunca, Pessinus Romalıların yönetimine geçmiÅŸtir.

TAPINAK:

Yapı çok ilginç bir plana sahiptir. Dar kenarlarında altı, uzun kenarlarında on bir sütun bulunan peristasis (antik tapınağın etrafını çeviren sütun dizisine verilen ad) Hellen tapınağının değişik bir uygulamasını göstermektedir. Yapıyla ilişkisi olan ve bir theatron (Antik Yunan tiyatrosunda seyircilerin oturduğu kısma verilen ad) işlevi gören gösterişli bir basamak sırası ortaya çıkarılmıştır. Bu nedenle Belçikalı araştırıcılar onu bir tiyatro-tapınak olarak tanımlamışlardır.

Buna raÄŸmen Ekrem Akurgal söz konusu basamakların Kibele kültü ile ilgili olduÄŸunu düşünmektedir. Çünkü tapınağın yeraltı bölümü Aizonai Tapınağı’nda olduÄŸu gibi buna iÅŸaret etmektedir. Mimari süslemelerine göre tapınak MS. 1. yy’ın ilk yarısında yapılmıştır. Açık bir alanı üç yandan çeviren portiko (çatısı sütunlarla taşınan hol) kalıntıları buranın bir agora olarak düzenlendiÄŸi görünümünü vermektedir. Yapı, eski Anadolu kültürleriyle iliÅŸkili Hellen tapınakları ÅŸeklinde batıya bakmaktadır.

NEKROPOL:

Kentin nekropolünde yapılan kazılarda ön yüzleri kapı ÅŸeklinde olan Geç Roma mezarlarının güzel örnekleri bulunmuÅŸtur. Nekropol seramiÄŸini inceleyen Ä°nci BayburtoÄŸlu’na göre halen Ballıhisar’daki yerel bir depoda korunan mezar taÅŸları MS. 3. ya da 4. yy’a tarihlenebilir. Bunların içinde en önemlisi üzerinde bir aslan heykelinin yer aldığı steldir.

Belçikalı arkeologlar Pessinus’un sığ vadisinde yapılmış geniÅŸ ve olasılıkla uzun bir kanalı da ortaya çıkarmışlardır. Bu kanalın her iki yanı basamaklıdır ve söz konusu basamaklar yazın kanaldaki su düzeyi aÅŸağı indiÄŸinde vatandaÅŸlara kolaylık saÄŸlıyordu. Bundan baÅŸka kanalın kuzey ucundan Roma çağında varolan derenin suyunu düzenleyen kapatma sistemini de Belçikalı arkeologlar bulmuÅŸlardır

(Visited 7 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 04.03.2008 tarihinde Erkan tarafından, Medeniyetler ve Ãœlkeler Tarihi Ansiklopedisi bölümünde paylaşılmıştır ve 11677 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Frigya Uygarlığı Hakkında Detaylı Bilgiler (MÖ 750 - MÖ 300) | Tarihi - Mimarisi - Gelenekler- Önemli Şehirler orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki Makale[CoÄŸrafya] Kızılırmak Nehri | Türkiye topraklarından doÄŸarak yine, Türkiye topraklarından denize dökülen en uzun akarsudur. Sonraki MakaleSu Mu? Aman Uzak Duralım ! | 14.yy'dan Günümüze Ä°nsanoÄŸlu Ä°le Su Arasındaki Ä°liÅŸki - Su Ä°le Alışkanlıklarımız - Ä°nsanoÄŸlu Tarihte S..

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz