Türk Süsleme Sanatları – Ciltçilik | Bir Kitabı Yaprakları Dağılmadan Yıpranmadan Korumak Bununla Birlikte Dış Görünümüne Güzellik Kaz..
Hale - 15 Ağustos 2011 Türk Kültürü ve El Sanatlarımız 0 0 Okunma : 3465
İçerik Hakkında Bilgi
- Bu içerik 28.05.2009 tarihinde Hale tarafından, Türk Kültürü ve El Sanatlarımız bölümünde paylaşılmıştır ve 1092 kez okunmuştur.
Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum
İçerik ve Kategori Araçları
- Kategoriye Abone Ol
- Makalenin Çıktısını Al
- Makaleye Yorum ekle
- Son Güncellenme Tarihi: 15 AÄŸustos 2011, Pazartesi 01:06
Türk Süsleme Sanatları
Ciltçilik
Ciltçilik, bir kitabı yaprakları dağılmadan ve yıpranmadan korumak, bununla birlikte dış görünümüne de güzellik kazandırmak amacıyla yapılan iÅŸlemlerin tümüdür. OldukÂça eski bir el sanatı olan ciltçilik, tekniÄŸin ilerlemesi, kitap baskı sayısının artmasıyla günümüzde bir sanayi kolu durumuna gelmiÅŸÂtir. Baskı sayısı çok olan kitapların makineler aracılığıyla seri olarak ciltlenmesini bir yana bırakırsak, ciltçiliÄŸin bir el sanatı olma özelliÂÄŸini gene de koruduÄŸunu görürüz.
Bu arada yalnızca kitapların değil defterlerin de, ayrıca kitap ya da defter benzeri (takvim, fatura, makbuz gibi) pek çok şeyin de ciltlendiğini söylemek yerinde olur.
Ciltleme iÅŸleminde çeÅŸitli aÅŸamalar vardır. Buna göre bir kitabın basılmış sayfalarının ciltlenmesinde sırasıyla katlama (kırma), harÂman, dikiÅŸ, tıraÅŸ, sırt yapma, sırta bez geçirÂme, kanal açma iÅŸlemleri gerçekleÅŸtirilir. YaÂpılan cildin tipine ve ciltlenecek kitabın duruÂmuna göre bu iÅŸlemlerin bazıları uygulanmaÂyabilir ya da daha baÅŸka iÅŸlemlere gereksinim duyulabilir.
Ciltlemede ilk adım olan kırma, basımı bitmiÅŸ olan kâğıt tabakalarının elle ya da özel makinelerle forma (16 sayfa) adı verilen sayfa gruplarına ayrılarak katlanmasıdır. Bütün baÂsılı tabakalar katlandıktan sonra forma kümeÂleri sayfa ya da forma numaralarının sırasına göre yan yana dizilerek harmanlamaya hazır duruma getirilir.
Sırayla her kümeden bir forma alınarak harmanlama iÅŸlemi gerçekleÅŸÂtirilir. Harmanlama sonunda üst üste, kitap olmaya hazır duruma getirilen forma demeti özel makinelerle kat yerinden dikilir ya da tutkalla yapıştırılır. Kitabın dikiÅŸli ya da tutkallı olan bu bölümüne sırt denir. ArdınÂdan kitabın yaprak boyutlarının düzgünlüğüÂnü saÄŸlamak amacıyla alt, üst ve öndeki serbest yanlar çok keskin özel bir kesme aygıtıyla tıraÅŸlanır (kesilir). Artık kitap kapak geçirilme aÅŸamasına gelmiÅŸtir. DikiÅŸli ciltlerÂde kitabın sırtına bir kâğıt ya da bez yapıştırıÂlarak saÄŸlamlaÅŸtırıldıktan sonra kolay ve raÂhat açılmasını saÄŸlamak için sırt hafif bir kavis verilerek kamburlaÅŸtırılır. Dağılmaları engelÂlemek amacıyla sırtın alt ve üst kenarlarına ince bir kurdele olan ÅŸiraze takılır. Bundan sonra kapak geçirme iÅŸlemine sıra gelir. HaÂzırlanmış olan kapak, kitabın ilk ve son sayfalarına yapıştırılarak ciltleme iÅŸlemi taÂmamlanır. Ama genellikle ilk ve son sayfalarÂdan sonra ön ve arka kapak içlerine yan kâğıdı adı verilen desenli ya da renkli kâğıt yapıştırılarak kitap buralardan tutturulur. Böylece kitabın iç görünümünün güzelliÄŸi de saÄŸlanır.
Günümüzde kısa sürede hem daha fazla cilt yapabilmek hem de maliyeti düşürmek amaÂcıyla kitapların ciltlenmesi çok basitleÅŸtirilÂmiÅŸtir. Artık otomatik makinelerde kırılıp, dikilen kitapların sırtlarına tutkal sürülmekte ve hazırlanmış olan karton kapakların geçirilÂmesiyle ciltleme iÅŸlemi bitmektedir. Kimi zaman formaların tutturulması için dikiÅŸ bile yapılmaz. Kitabın sırtı da tıraÅŸlandıktan sonra sayfalar sırta sürülen tutkalla yapıştırılır ve sırta kavis verilmez; ayrıca ÅŸiraze, yan kâğıdı gibi ayrıntılar bulunmaz. Defter ciltlemede ise genel olarak tel dikiÅŸ (zımba) kullanılır.
Cilt yönünden bir özellik taşımayan, seri üretim yoluyla ciltlenmiÅŸ bir kitap, söz geliÅŸi karton kapaklı ya da cildi yıpranmış bir kitap isteÄŸe göre yeniden ciltlenebilir. Böyle bir kiÂtabın ciltlenmesinde doÄŸal olarak katlama (kırma) ve harmanlama aÅŸamaları söz konusu deÄŸildir. Bu tür cilt yapanlar günümüzde seri üretim yapan ciltçilerin yanı sıra varlıklarını sürdürmekte ve ciltçiliÄŸin el sanatı olma özelÂliÄŸini koruyarak geleneksel açıdan bu sanatı yaÅŸatmaktadırlar.
Dünden Bugüne Ciltçilik
Ä°lkçaÄŸlarda papirüs (bir çeÅŸit bitki), deri ya da parşömen (Bergama derisi) üzerine yazılan metinler aÄŸaçtan yapılmış tahta bir çubuÄŸa sarılarak rulo yapılırdı. Bu tahta çubuÄŸun her iki ucuna takılan fildiÅŸi ya da maden düğmeleÂre kitabın adı yazılı bir fiÅŸ iliÅŸtirilir ve rulolar bir kılıfın içine konularak saklanırdı. Eski Yunan, Mısır ve Roma’da uygulanan bu yöntem yapıtın rahat okunmasını engellediÄŸi gibi taşınmasında da zorluklar çıkarıyordu. Daha sonra yapıtların dikdörtgen biçimde kesilen parşömen ya da papirüslere yazılmaya baÅŸlanmasıyla ortaya çıkan deÄŸiÅŸim yeni yolÂlara baÅŸvurmayı gerektirdi. Yapıtın yazıldığı bu yaprakların, iplikle birbirlerine baÄŸlanarak tahta, kemik ya da fildiÅŸinden yapılmış iki kapağın arasına konmasıyla ilk ciltli kitaplar ortaya çıktı. Zamanla kapakta kullanılan sert malzemelerin yerini esnekliÄŸinden ötürü deri aldı. Giderek tümüyle deri kaplı cilt kapakları yapıldığı gibi sırtı ve kapak köşeleri deri, kapaklarıysa kâğıt ya da kumaÅŸ olan ciltler de yapılmaya baÅŸlandı.
4. yüzyıla kadar cilt kapaklarında hiçbir süs yoktu. Bu yüzyılın baÅŸlarında boya ve kabartÂmayla bezenen cilt kapakları sonraları mine, altın ve gümüşle de süslenmeye baÅŸlandı. 9.-13. yüzyıllar arasında kiliselerde kullanılan dinsel kitapların ciltlenmesine ve cilt kapaklaÂrının bezenmesine özen gösterildi. O döneÂmin kitap kapaklan fildiÅŸi ve taÅŸ oymacılığıÂnın, altın ve gümüş iÅŸlemeciliÄŸinin ustalıklarıÂnı sergiler. Cilt kapaklan üzerine altın ve deÄŸerli taÅŸlarla dinsel bir konuyu anlatan kabartmalar yapılırdı.
18. yüzyıla gelindiÄŸinde artık son derece geliÅŸmiÅŸ ve incelmiÅŸ bir zevki yansıtan ciltler yapılabiliyordu. ÇoÄŸunlukla kullanılan koyun ve dana derisinin yanında marokenin de (yumuÅŸak keçi derisi) kullanıldığı bu dönemin ciltlerinde yaldız ve ince iÅŸlemeler öne çıktı. Bu yıllarda cilt ustası kitap kapağını bezerÂken, yapıtın içeriÄŸini de yansıtmaya çalışıyorÂdu. Çok zaman alan ve büyük ölçüde el emeÄŸine dayanan bu tür ciltçilikte hem az sayıda cilt yapılabiliyor, hem de cilt pahalıya mal oluyordu. Bu durum ise kitapların çok sayıda okura ulaÅŸması açısından bir engel
19. yüzyılda gerçekleÅŸen teknolojik atılım ciltçilikte seri üretim sorununu gündeme geÂtirdi. Baskı makinelerindeki geliÅŸmeler sonuÂcu kısa süre içinde eskisinden daha ucuz ve daha fazla kitap basma olanağı doÄŸdu. KaçıÂnılmaz olarak ciltçilik de kitap üretimindeki bu geliÅŸmeye ayak uydurdu. 19. yüzyılın ortalarına doÄŸru ilk cilt atölyelerinin kurulÂmasıyla ciltçilik de bir sanayi durumuna geldi. Bu atölyelerde cilt için özel dokunmuÅŸ kapak bezlerini bezemede kullanılan presler bulunuÂyor, kitabın düzgün kesilmesi (tıraÅŸlama) için özel bıçakları olan basit makinelerden yararÂlanılıyordu. Günümüzde ise basım teknikleÂrinde ulaşılan düzey ciltçiliÄŸi de etkilemiÅŸ, kitap ciltleme iÅŸi sayıca büyük boyutlara ulaÅŸan baskılara karşılık verecek duruma gelmiÅŸtir. Artık bir uçtan tabaka halinde kâğıtlar cilt makinesine verilmekte, katlama (kırma), dikiÅŸ ve yapıştırma iÅŸlemleri el deÄŸmeden makinece gerçekleÅŸtirilerek öte uçtan kapağı geçirilmiÅŸ, ciltlenmiÅŸ kitap çıkmaktadır.
Bir Kitabın Ciltlenmesi
Türkiye’de Ciltçilik
Önceleri bir emek ve özen ürünü olan yazmaÂların korunması amacıyla baÅŸlanan ciltçilik Ä°slam dininin benimsenmesinden sonra, din kitaplarına gösterilen saygı ve verilen önemle birlikte bir sanat dalı durumuna geldi. AnaÂdolu’ya egemen olan Selçuklular’la birlikte bu topraklarda yaygınlaÅŸan ciltçilik Orta Asya geÂleneklerine baÄŸlıydı. Osmanlılar 15. yüzyılın ikinci yansı ile 16. yüzyıl boyunca ciltçiliÄŸin en özgün örneklerini verdiler. Edirne ve Ä°stanbul cilt sanatının en önemli merkezleriydi.
Türk ciltçiliÄŸi batı ciltçiliÄŸinden farklı geliÅŸÂmeler göstermiÅŸtir. Türk ciltçiliÄŸinin en önemli özelliÄŸi batıdan çok daha önce deri üzerine metal kalıpla baskı tekniÄŸini geliÅŸtirÂmiÅŸ olmasıdır. Türk ciltleme sanatında Ä°slam sanatının önemli etkileri vardır. Bununla birÂlikte, Türk ciltçileri Araplar’ın kullandıkları geometrik biçimlerin tersine, Türk çinilerinde ve halılarında da kullanılmış olan “hatayi” ve “rumi” bezemeyi benimsemiÅŸlerdir.
Hatayi bezeme, sümbül, lale, karanfil, şakayık gibi çiçeklerin yalınlaştırılmış motifleriyle süsleme sanatıdır.
Rumi bezeme ise, yaprak motifleriÂni andıran kıvrımlar biçiminde yapılan süslemedir.
Türk ciltçiliÄŸinde önemli bir özellik de kitabın sırtında yazı bulunmamasıydı. Åžiraze bir süsleme öğesi olarak da kullanılır ve cilt kapaklarının yanı sıra bazı önemli kitaplarda kaÂpak içleri de ayrıca süslenirdi. Ayrıca cilt kapağının ağız bölümlerinin yıpranmaması için özel koruyucular eklenirdi. Türk ciltçiliÄŸindeki bu yöntem batıda hiç kullanılmamıştır ve bu yüzden önemli bir farklılık gösterir. Gene batı ciltçiliÄŸinden farklı olarak ciltlenÂmiÅŸ kitaplar için ayrıca koruyucu kutuların yapıldığı da bilinmektedir. Genellikle koyun ya da keçi derisinden yapılan açık kahverengi cilt kapaklarını süslemek için ezilmiÅŸ altın kullanılır ve bu altın fırça ile sürülerek iÅŸlenirdi.
Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum
Bu içerik 28.05.2009 tarihinde Hale tarafından, Türk Kültürü ve El Sanatlarımız bölümünde paylaşılmıştır ve 1092 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.
Türk Süsleme Sanatları - Ciltçilik | Bir Kitabı Yaprakları Dağılmadan Yıpranmadan Korumak Bununla Birlikte Dış Görünümüne Güzellik Kazandırmak Amacıyla Yapılan İşlemlerin Tümü - Türkiye\'de Ciltçilik orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...