Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Türk Süsleme Sanatları – Ciltçilik | Bir Kitabı Yaprakları Dağılmadan Yıpranmadan Korumak Bununla Birlikte Dış Görünümüne Güzellik Kaz..


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 28.05.2009 tarihinde Hale tarafından, Türk Kültürü ve El Sanatlarımız bölümünde paylaşılmıştır ve 1092 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Türk Süsleme Sanatları

Ciltçilik


Ciltçilik, bir kitabı yaprakları dağılmadan ve yıpranmadan korumak, bununla birlikte dış görünümüne de güzellik kazandırmak amacıyla yapılan işlemlerin tümüdür. Olduk­ça eski bir el sanatı olan ciltçilik, tekniğin ilerlemesi, kitap baskı sayısının artmasıyla günümüzde bir sanayi kolu durumuna gelmiş­tir. Baskı sayısı çok olan kitapların makineler aracılığıyla seri olarak ciltlenmesini bir yana bırakırsak, ciltçiliğin bir el sanatı olma özelli­ğini gene de koruduğunu görürüz.

Bu arada yalnızca kitapların değil defterlerin de, ayrıca kitap ya da defter benzeri (takvim, fatura, makbuz gibi) pek çok şeyin de ciltlendiğini söylemek yerinde olur.

Ciltleme işleminde çeşitli aşamalar vardır. Buna göre bir kitabın basılmış sayfalarının ciltlenmesinde sırasıyla katlama (kırma), har­man, dikiş, tıraş, sırt yapma, sırta bez geçir­me, kanal açma işlemleri gerçekleştirilir. Ya­pılan cildin tipine ve ciltlenecek kitabın duru­muna göre bu işlemlerin bazıları uygulanma­yabilir ya da daha başka işlemlere gereksinim duyulabilir.
Ciltlemede ilk adım olan kırma, basımı bitmiş olan kâğıt tabakalarının elle ya da özel makinelerle forma (16 sayfa) adı verilen sayfa gruplarına ayrılarak katlanmasıdır. Bütün ba­sılı tabakalar katlandıktan sonra forma küme­leri sayfa ya da forma numaralarının sırasına göre yan yana dizilerek harmanlamaya hazır duruma getirilir.


Sırayla her kümeden bir forma alınarak harmanlama işlemi gerçekleş­tirilir. Harmanlama sonunda üst üste, kitap olmaya hazır duruma getirilen forma demeti özel makinelerle kat yerinden dikilir ya da tutkalla yapıştırılır. Kitabın dikişli ya da tutkallı olan bu bölümüne sırt denir. Ardın­dan kitabın yaprak boyutlarının düzgünlüğü­nü sağlamak amacıyla alt, üst ve öndeki serbest yanlar çok keskin özel bir kesme aygıtıyla tıraşlanır (kesilir). Artık kitap kapak geçirilme aşamasına gelmiştir. Dikişli ciltler­de kitabın sırtına bir kâğıt ya da bez yapıştırı­larak sağlamlaştırıldıktan sonra kolay ve ra­hat açılmasını sağlamak için sırt hafif bir kavis verilerek kamburlaştırılır. Dağılmaları engel­lemek amacıyla sırtın alt ve üst kenarlarına ince bir kurdele olan şiraze takılır. Bundan sonra kapak geçirme işlemine sıra gelir. Ha­zırlanmış olan kapak, kitabın ilk ve son sayfalarına yapıştırılarak ciltleme işlemi ta­mamlanır. Ama genellikle ilk ve son sayfalar­dan sonra ön ve arka kapak içlerine yan kâğıdı adı verilen desenli ya da renkli kâğıt yapıştırılarak kitap buralardan tutturulur. Böylece kitabın iç görünümünün güzelliği de sağlanır.

Günümüzde kısa sürede hem daha fazla cilt yapabilmek hem de maliyeti düşürmek ama­cıyla kitapların ciltlenmesi çok basitleştiril­miştir. Artık otomatik makinelerde kırılıp, dikilen kitapların sırtlarına tutkal sürülmekte ve hazırlanmış olan karton kapakların geçiril­mesiyle ciltleme işlemi bitmektedir. Kimi zaman formaların tutturulması için dikiş bile yapılmaz. Kitabın sırtı da tıraşlandıktan sonra sayfalar sırta sürülen tutkalla yapıştırılır ve sırta kavis verilmez; ayrıca şiraze, yan kâğıdı gibi ayrıntılar bulunmaz. Defter ciltlemede ise genel olarak tel dikiş (zımba) kullanılır.

Cilt yönünden bir özellik taşımayan, seri üretim yoluyla ciltlenmiş bir kitap, söz gelişi karton kapaklı ya da cildi yıpranmış bir kitap isteğe göre yeniden ciltlenebilir. Böyle bir ki­tabın ciltlenmesinde doğal olarak katlama (kırma) ve harmanlama aşamaları söz konusu değildir. Bu tür cilt yapanlar günümüzde seri üretim yapan ciltçilerin yanı sıra varlıklarını sürdürmekte ve ciltçiliğin el sanatı olma özel­liğini koruyarak geleneksel açıdan bu sanatı yaşatmaktadırlar.

Dünden Bugüne Ciltçilik

Ä°lkçaÄŸlarda papirüs (bir çeÅŸit bitki), deri ya da parşömen (Bergama derisi) üzerine yazılan metinler aÄŸaçtan yapılmış tahta bir çubuÄŸa sarılarak rulo yapılırdı. Bu tahta çubuÄŸun her iki ucuna takılan fildiÅŸi ya da maden düğmele­re kitabın adı yazılı bir fiÅŸ iliÅŸtirilir ve rulolar bir kılıfın içine konularak saklanırdı. Eski Yunan, Mısır ve Roma’da uygulanan bu yöntem yapıtın rahat okunmasını engellediÄŸi gibi taşınmasında da zorluklar çıkarıyordu. Daha sonra yapıtların dikdörtgen biçimde kesilen parşömen ya da papirüslere yazılmaya baÅŸlanmasıyla ortaya çıkan deÄŸiÅŸim yeni yol­lara baÅŸvurmayı gerektirdi. Yapıtın yazıldığı bu yaprakların, iplikle birbirlerine baÄŸlanarak tahta, kemik ya da fildiÅŸinden yapılmış iki kapağın arasına konmasıyla ilk ciltli kitaplar ortaya çıktı. Zamanla kapakta kullanılan sert malzemelerin yerini esnekliÄŸinden ötürü deri aldı. Giderek tümüyle deri kaplı cilt kapakları yapıldığı gibi sırtı ve kapak köşeleri deri, kapaklarıysa kâğıt ya da kumaÅŸ olan ciltler de yapılmaya baÅŸlandı.

4. yüzyıla kadar cilt kapaklarında hiçbir süs yoktu. Bu yüzyılın başlarında boya ve kabart­mayla bezenen cilt kapakları sonraları mine, altın ve gümüşle de süslenmeye başlandı. 9.-13. yüzyıllar arasında kiliselerde kullanılan dinsel kitapların ciltlenmesine ve cilt kapakla­rının bezenmesine özen gösterildi. O döne­min kitap kapaklan fildişi ve taş oymacılığı­nın, altın ve gümüş işlemeciliğinin ustalıkları­nı sergiler. Cilt kapaklan üzerine altın ve değerli taşlarla dinsel bir konuyu anlatan kabartmalar yapılırdı.

18. yüzyıla gelindiğinde artık son derece gelişmiş ve incelmiş bir zevki yansıtan ciltler yapılabiliyordu. Çoğunlukla kullanılan koyun ve dana derisinin yanında marokenin de (yumuşak keçi derisi) kullanıldığı bu dönemin ciltlerinde yaldız ve ince işlemeler öne çıktı. Bu yıllarda cilt ustası kitap kapağını bezer­ken, yapıtın içeriğini de yansıtmaya çalışıyor­du. Çok zaman alan ve büyük ölçüde el emeğine dayanan bu tür ciltçilikte hem az sayıda cilt yapılabiliyor, hem de cilt pahalıya mal oluyordu. Bu durum ise kitapların çok sayıda okura ulaşması açısından bir engel
19. yüzyılda gerçekleşen teknolojik atılım ciltçilikte seri üretim sorununu gündeme ge­tirdi. Baskı makinelerindeki gelişmeler sonu­cu kısa süre içinde eskisinden daha ucuz ve daha fazla kitap basma olanağı doğdu. Kaçı­nılmaz olarak ciltçilik de kitap üretimindeki bu gelişmeye ayak uydurdu. 19. yüzyılın ortalarına doğru ilk cilt atölyelerinin kurul­masıyla ciltçilik de bir sanayi durumuna geldi. Bu atölyelerde cilt için özel dokunmuş kapak bezlerini bezemede kullanılan presler bulunu­yor, kitabın düzgün kesilmesi (tıraşlama) için özel bıçakları olan basit makinelerden yarar­lanılıyordu. Günümüzde ise basım teknikle­rinde ulaşılan düzey ciltçiliği de etkilemiş, kitap ciltleme işi sayıca büyük boyutlara ulaşan baskılara karşılık verecek duruma gelmiştir. Artık bir uçtan tabaka halinde kâğıtlar cilt makinesine verilmekte, katlama (kırma), dikiş ve yapıştırma işlemleri el değmeden makinece gerçekleştirilerek öte uçtan kapağı geçirilmiş, ciltlenmiş kitap çıkmaktadır.


Bir Kitabın Ciltlenmesi

Türkiye’de Ciltçilik

Önceleri bir emek ve özen ürünü olan yazma­ların korunması amacıyla baÅŸlanan ciltçilik Ä°slam dininin benimsenmesinden sonra, din kitaplarına gösterilen saygı ve verilen önemle birlikte bir sanat dalı durumuna geldi. Ana­dolu’ya egemen olan Selçuklular’la birlikte bu topraklarda yaygınlaÅŸan ciltçilik Orta Asya ge­leneklerine baÄŸlıydı. Osmanlılar 15. yüzyılın ikinci yansı ile 16. yüzyıl boyunca ciltçiliÄŸin en özgün örneklerini verdiler. Edirne ve Ä°stanbul cilt sanatının en önemli merkezleriydi.

Türk ciltçiliÄŸi batı ciltçiliÄŸinden farklı geliş­meler göstermiÅŸtir. Türk ciltçiliÄŸinin en önemli özelliÄŸi batıdan çok daha önce deri üzerine metal kalıpla baskı tekniÄŸini geliÅŸtir­miÅŸ olmasıdır. Türk ciltleme sanatında Ä°slam sanatının önemli etkileri vardır. Bununla bir­likte, Türk ciltçileri Araplar’ın kullandıkları geometrik biçimlerin tersine, Türk çinilerinde ve halılarında da kullanılmış olan “hatayi” ve “rumi” bezemeyi benimsemiÅŸlerdir.

Hatayi bezeme, sümbül, lale, karanfil, şakayık gibi çiçeklerin yalınlaştırılmış motifleriyle süsleme sanatıdır.

Rumi bezeme ise, yaprak motifleri­ni andıran kıvrımlar biçiminde yapılan süslemedir.
Türk ciltçiliğinde önemli bir özellik de kitabın sırtında yazı bulunmamasıydı. Şiraze bir süsleme öğesi olarak da kullanılır ve cilt kapaklarının yanı sıra bazı önemli kitaplarda ka­pak içleri de ayrıca süslenirdi. Ayrıca cilt kapağının ağız bölümlerinin yıpranmaması için özel koruyucular eklenirdi. Türk ciltçiliğindeki bu yöntem batıda hiç kullanılmamıştır ve bu yüzden önemli bir farklılık gösterir. Gene batı ciltçiliğinden farklı olarak ciltlen­miş kitaplar için ayrıca koruyucu kutuların yapıldığı da bilinmektedir. Genellikle koyun ya da keçi derisinden yapılan açık kahverengi cilt kapaklarını süslemek için ezilmiş altın kullanılır ve bu altın fırça ile sürülerek işlenirdi.

(Visited 4 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 28.05.2009 tarihinde Hale tarafından, Türk Kültürü ve El Sanatlarımız bölümünde paylaşılmıştır ve 1092 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Türk Süsleme Sanatları - Ciltçilik | Bir Kitabı Yaprakları Dağılmadan Yıpranmadan Korumak Bununla Birlikte Dış Görünümüne Güzellik Kazandırmak Amacıyla Yapılan İşlemlerin Tümü - Türkiye\'de Ciltçilik orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleHarvard Ãœniversitesi Tarafından Hücre İçinde Yapılan Video Cekimi... Sonraki MakaleAtatürk'e Åžiirler : Yarıya Çekilen Bayrak | Hamit Macit Semekler

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz