Deyimler Sözlüğü | [E] El ele vermek: Güçleri birleştirip işbirliği yapmak, yardımlaşmak
Sema - 18 Nisan 2013 Deyimler Sözlüğü 0 0 Okunma : 2432
İçerik Hakkında Bilgi
- Bu içerik 11.01.2008 tarihinde Sema tarafından, Deyimler Sözlüğü - Güzel Deyimlerimiz bölümünde paylaşılmıştır ve 12441 kez okunmuştur.
Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum
İçerik ve Kategori Araçları
- Kategoriye Abone Ol
- Makalenin Çıktısını Al
- Makaleye Yorum ekle
- Son Güncellenme Tarihi: 9 Mart 2013, Cumartesi 01:49
AÇIKLAMALI DEYİMLER SÖZLÜĞÜ
Ecel aman verirse: Ölmezsem, ömür yeterse.
Ecel teri dökmek: Çok korkmak, heyecan içinde bulunup terlemek, korku ve bunalım içinde olmak.
Eceli gelmek: Ölmek, sonu gelmek, yok oluş vakti gelmek.
Eceline susamak: Ölümüne yol açacak kadar tehlikeli işlere girişmek.
Eciş bücüş: Çarpuk çurpuk, eğri büğrü, düzgün yanı olmayan, çirkin bir biçim almış bulunan.
Edebiyat yapmak: Bir işe yaramayan, konuyu açıklamaya yetmeyen, gerçeği yansıtmayan süslü, parlak ve gereksiz sözler söylemek.
Efkâr dağıtmak: Sıkıntıyı gidermek, üzüntüyü yok etmeye çalışmak.
Eğri (gözle) bakmak: Kötü düşünce besleyerek bakmak.
Ekmeğine yağ sürmek: Birinin yararına göre eylemde bulunmak, istemese de birinin işine yarayacak biçimde hareket etmek
Ekmeğini kazanmak: Geçimini temin edecek, ihtiyaçlarını karşılayacak parayı kazanmak
Ekmeğini taştan çıkarmak: En zor işleri bile yapıp geçimini sağlayacak beceriklikte olmak, her türlü işi yapmak.
Ekmek kapısı: Çalışıp para kazanılan, geçim sağlayan iş yeri.
El açmak: 1. Dilenmek. 2. Başkasının yardımını almak için yalvarmak.
El ayak çekilmek: Ortalıkta kimse kalmamak, ıssızlaşıp sessizleşmek.
El basmak: Yemin etmek, kutsal bir şey üzerine el koyarak ant içmek.
Elde avuçta bir şey kalmamak: Parasını, malını, tüm varlığını harcayıp bitirmiş olmak.
Elden ayaktan düşmek (veya kesilmek): Yaşlılık, hastalık sebebiyle iş yapamaz, yürüyemez, kendi işini göremez duruma gelmek.
Elden ele dolaşmak: Pek çok kişi tarafından kullanılmak, bir çok sahip eline geçmek.
Elden geçirmek: Eksiklikleri düzeltmek, onarmak; denetlemek için pek çok şeyi ele alıp yoklamak, gözden geçirmek.
Ele avuca sığmamak: 1. Şımarık davranmak. 2. Söz dinlememek, kural tanımamak, zapt edilememek.
Elekten geçirmek: Titizlikle seçmek; iyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı birbirinden ayırmak.
El ele vermek: Güçleri birleştirip işbirliği yapmak, yardımlaşmak.
El emeği: 1. Elle yapılan işe harcanan emek. 2. Elle yapılan çalışmanın karşılığı.
Eli ağır: 1. Oldukça yavaş iş yapan. 2. Vurunca çok acıtan.
Eli ayağı buz kesilmek:1. Korku, heyecan ve üzüntüden ne yapacağını bilemez duruma gelmek, donup kalmak. 2. Çok üşümek.
Eli darda: Geçimi için para sıkıntısı çeken.
Eli kalem tutmak: 1. Yazı yazmayı bilmek. 2. Düşüncelerini derli toplu güzel bir ifade ile yazabilmek.
Elinden tutmak: 1. Destek olmak, ilerlemesi için yardımda bulunmak. 2. Yürümesine, kalkmasına, inmesine, çıkmasına yardım etmek.
Eline düşmek: 1. Birine muhtaç olmak. 2. Yakalanmak. 3. Düşmanın ya da kendisine hıncı bulunan birinin hâkimiyetinde kalmak.
Eline düşmek: 1. Birine muhtaç olmak. 2. Yakalanmak. 3. Düşmanın ya da kendisine hıncı bulunan birinin hâkimiyetinde kalmak.
Elini kana bulamak: Birini öldürmek veya yaralamak.
Elinin hamuruyla erkek işine karışmak: Anlamadığı, bilmediği, beceremediği işleri yapmaya kalkışmak (kadınlar için).
Elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak: Çok nazlı olmak, evde hiçbir iş yapmamak, zor işlerden kaçınmak.
Eli yatmak: Bir işe eli alışkın olmak, bir işi yapabilecek el becerisi bulunmak.
Eliyle koymuş gibi bulmak: Aradığı şeyi söylenen yerde çok kolay bulmak.
El kaldırmak: 1. Kendisinden büyüğe vurmak için elini kaldırmak. 2. Bir şey söylemek istediğini, oy verdiğini elini kaldırarak belirtmek.
El oğlu: 1. Yabancı. 2. Damat.
El üstünde tutulmak: Çok değer verilip sevilmek, kendisine büyük ölçüde saygı gösterilmek.
Emir kulu: Kendisine emredilen iÅŸi yapmak zorunda olan kimse. Emir kulu: Kendisine emredilen iÅŸi yapmak zorunda olan kimse.
Enine boyuna: 1. Her yönü ile, eksiksiz, bütün ihtimalleri göz önünde tutarak. 2. İri yarı, gösterişli (adam).
Ensesinde boza pişirmek: Sıkıştırıp tedirgin etmek, eziyet etmek.
Ense yapmak: Yemek, içmek ve keyfine bakmak, hiç iş yapmamak.
Esamisi okunmamak: Adı anılmamak, değer verilmemek.
Es geçmek: Dikkate almamak, sözleri arasında o konuya dokunmamak.
Eski defterleri karıştırmak: Eski olayları, işleri bir çıkar umuduyla tekrar ele almak, yeniden gündeme getirmek.
Eski hamam eski tas: Hiçbir şey değişmemiş, eski durumda kalmış.
Eski kafalı: Yeniliğe açık olmayan, yaşayış ve düşünce itibariyle eskiye bağlı
Eski kurt: Tecrübeli, görmüş ve geçirmiş, mesleğini iyi bilen, hileyi ve düzeni deneyimi sayesinde hemen anlayan.
Eski toprak: Yaşlılığına rağmen dinçliğini, dayanıklılığını hâlâ sürdüren, gücünü kaybetmemiş kimse.
Eşeğini sağlam kazığa bağlamak: İşini güvenli kılacak önlemler almak.
Eşek şakası: Ağır, hoşa gitmeyen, incitici, kaba şaka
Eşref saat: 1. İş görecek kimsenin uysal davranacağı, aksilik çıkarmayacağı zaman. 2. Bir işin olumlu yola girmesi için en uygun zaman.
Etekleri tutuşmak: Çok telâşlanmak, heyecanlanmak.
Etekleri zil çalmak: Çok sevinmek, işler yolunda olmak.
Eti ne butu ne?: 1. İmkânları, parası az. 2. Çelimsiz, zayıf, küçük.
Eti senin kemiği benim: Çocuk velilerinin öğretmene ya da ustaya çocuğun eğitiminde kendine tam yetki verdiğini anlatmak için söylenir
Etliye sütlüye karışmamak: Kendini alâkadar etmeyen meselelerden, toplumu derinden etkileyen olaylardan uzak durmak, kaçınmak ve hiçbiriyle ilgilenmemek.
Et tırnak olmak: Sıkı bir ilişkiye girmek, birbirinden kopmam
Ettiğini bulmak: Yaptığı bir kötülüğün cezasını görmek.
Evdeki hesap çarşıya uymamak: Önceden tasarlanan, düşünülen bir iş umulduğu gibi gitmemek, başka bir yönde gelişmek.
Eyüp sabrı: Peygamberlerden Hz. Eyyub` un başına gelen hastalığa sabredip, bundan dolayı şikâyet etmemesi; güçlük ve üzüntülere, hastalığa karşı sabretmesinden hareketle, en ağır ve sürekli üzüntülerden bile yakınmayanın büyük ve uzun sabrını anlatmak için kullanılır.
Ezbere iş görmek: İncelemeden, özenmeden, gerekli olan bilgiyi almadan, gelişi güzel iş yapmak
Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum
Bu içerik 11.01.2008 tarihinde Sema tarafından, Deyimler Sözlüğü - Güzel Deyimlerimiz bölümünde paylaşılmıştır ve 12441 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.
Deyimler Sözlüğü | [E] El ele vermek: Güçleri birleştirip işbirliği yapmak, yardımlaşmak orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...