Deyimler Sözlüğü | [ O-Ö ] Omuz silkmek: Aldırmamak, önem vermemek, benimsememek, Ömür törpüsü: İnsanı yıpratan, yoran, sıkıntıya so..
Sema - 22 Şubat 2012 Deyimler Sözlüğü 0 0 Okunma : 2387
İçerik Hakkında Bilgi
- Bu içerik 27.01.2008 tarihinde Sema tarafından, Deyimler Sözlüğü - Güzel Deyimlerimiz bölümünde paylaşılmıştır ve 2894 kez okunmuştur.
Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum
İçerik ve Kategori Araçları
- Kategoriye Abone Ol
- Makalenin Çıktısını Al
- Makaleye Yorum ekle
- Son Güncellenme Tarihi: 21 Şubat 2012, Salı 08:16
AÇIKLAMALI DEYİMLER SÖZLÜĞÜ
Ocağına düşmek: Birine yardım etmesi için yalvarmak, koruması için sığınmak.
Ocağına incir dikmek: Birinin evini barkını dağıtmak, düzenini alt üst etmek, yuvasını yıkıp toparlanamaz hâle getirmek.
Ocağını söndürmek: Ailenin dağılmasına sebep olmak, çoluk çocuğunu yok etmek
Okkalı kahve: Bol kahve ile yapılmış ve büyük fincana konmuş kahve.”
Ok yaydan çıkmak: Geri dönülemeyecek bir iş yapmak, söz söylemek ya da bir harekette bulunmak.
Oldu bittiye getirmek: Emrivaki yapmak, geri dönülmesi güç ve imkânsız bir durum oluşturmak.
Olmayacak duaya amin demek: Sonuç vermeyecek bir işle uğraşmak ya da buna destek vermek.
Olur olmaz: 1. Meydana gelmesinden hemen sonra. 2. Rast gele, sıradan. 3. Gerekli gereksiz, yerli yersiz, önemli önemsiz durumu gözetilmeden yapılan (iş) ya da söylenen (söz).
Oluruna bırakmak: Bir işin yapılabildiği, olabildiği kadarıyla yetinmek, müdahale etmeden bekleyip sonucuna ne olursa olsun razı olmak.
Omuz omuza: 1. Birbirine destek vererek, dayanışarak. 2. Yan yana, çok sıkışık.
Omuz silkmek: Aldırmamak, önem vermemek, benimsememek.
On parmağında on marifet: Çok hünerli, becerikli, ustalığı çok, elinden her iş gelir.
Ortada kalmak: 1. Yersiz yurtsuz kalmak, barınacak yer bulamamak. 2. İki şey arasında kalmak. 3. (Bir şeyi) kimse üzerine almamak.
Ortadan kaybolmak: Nereye gittiği bilinmemek, sezdirmeden gitmek, görünmez hâle gelmek.
Orta hâlli: Ne zengin ne yoksul, ne iyi ne kötü, ne çirkin ne güzel.
Ortalığı birbirine katmak: Kargaşa çıkarmak, herkesi birbirine düşürmek.
Ortaya dökmek: 1. Gizli olan ne varsa açıklamak. 2. Çıkarıp göstermek.
O tarakta bezi olmamak: Bir şeyle, bir işle ilişiği bulunmamak, o şeyle ilgilenmemek
Oy birliği: Bir toplantıya katılan, bir meseleyi konuşan kimselerin aynı düşüncede olup aynı yönde oy kullanmaları.
Oyuna gelmek: Aldatılmak, tuzağa düşürülmek.
Oyunbozanlık etmek: Mızıkçılık etmek, birlikte yapılması gereken işten tek taraflı vazgeçmek.
Öç almak: Yapılan bir kötülüğün acısını aynı derecede bir kötülük yaparak çıkarmak.
Ödü patlamak: Ani bir olay sebebiyle çok korkmak.
Öküzün altında buzağı aramak: Kimi sebepler, bahaneler uydurarak suç ve suçlu bulma çabasında olmak.
Öküz öldü, ortaklık bozuldu: Aradaki yakınlık dayanağı kalktı, yakınlık da kalmadı.
Ölçüyü kaçırmak: Uygun derecenin üstüne çıkmak, aşırı gitmek
Ölme eşeğim ölme (yaza yonca bitecek): Umutsuz bir bekleyişi anlatmak için kullanılır.
Ölmek var, dönmek yok: “Neye mal olursa olsun, iş sonuna kadar götürülecektir, yapılmasından kaçınılmayacaktır” anlamında kullanılır.
Ölüm Allah`ın emri: 1. Herkes ölecek, ölüm mukadderdir. 2. Kesin karar verme durumunda kullanılır
Ölümü göze almak: Yaptığı iş uğruna ölmekten korkmamak, yürekli davranmak.
Ölüp ölüp dirilmek: 1. Çok ağır bir hastalıktan kurtulmak. 2. Ard arda gelen sıkıntılı, acı veren durumlara düşmek
Ölür müsün, öldürür müsün?: “Öyle ters bir iş yaptı ki ona mı ceza vermeliyim kendime mi?” anlamında kullanılır.
Ömrü vefa etmemek: Bir şeye kavuşamadan, bir sonuca ulaşamadan ölmek.
Ömür çürütmek: Uzun süre bir şey için emek vermiş olmak, ya da boşuna zaman harcamış olmak.
Ömür törpüsü: İnsanı yıpratan, yoran, sıkıntıya sokan, uzun ve yorucu iş.
Ön ayak olmak: Bir işin yapılmasında ilk başlayan olup herkesi arkasından sürüklemek.
Öpüp başına koymak: Bir şeyi minnetle karşılamak, seve seve kabul etmek.
Örtbas etmek: Kötü bir durumu gizlemek, yayılmasını önlemek.
Örümcek kafalı: Geri düşünceli, yenilikleri kolay kabul etmeyen (kimse).
Özenip bezenmek: Çok özen gösterip titizlikle, ayrıntılarına varıncaya değin ele almak.
Özrü kabahatinden büyük: Bir kabahat için özür dilerken daha büyük bir kabahat işleyen kimse için söylenir.
Özür dilemek: 1. Yaptığı bir yanlıştan ötürü affedilmesini istemek. 2. Özrünü ileri sürerek yapılması kendinden istenen işi yapmamak, bundan bağışlanmasını istemek.
Özü sözü bir: Düşünceleri, söyledikleri ve yaptıkları bir olan, ne düşünüyorsa onu söyleyen, içi dışı bir olan kimse.
Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum
Bu içerik 27.01.2008 tarihinde Sema tarafından, Deyimler Sözlüğü - Güzel Deyimlerimiz bölümünde paylaşılmıştır ve 2894 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.
Deyimler Sözlüğü | [ O-Ö ] Omuz silkmek: Aldırmamak, önem vermemek, benimsememek, Ömür törpüsü: İnsanı yıpratan, yoran, sıkıntıya sokan, uzun ve yorucu iş. orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...