Uzay AraÅŸtırmaları -Astronotik | Uzay Çağından Önce – Uzaydaki Ä°lk Adımlar – Ay’da Ä°lk Ä°nsan – Uydular – Uzay Sondaları – Uzay MekiÄŸi – ..
Hale - 15 Ağustos 2011 Astronomi, Uzay ve Gökbilim 0 0 Okunma : 3049
İçerik Hakkında Bilgi
- Bu içerik 09.10.2009 tarihinde Hale tarafından, Astronomi - Uzay - Gokbilim Konu Anlatımları bölümünde paylaşılmıştır ve 1703 kez okunmuştur.
Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum
İçerik ve Kategori Araçları
- Kategoriye Abone Ol
- Makalenin Çıktısını Al
- Makaleye Yorum ekle
- Son Güncellenme Tarihi: 14 AÄŸustos 2011, Pazar 09:58
Uzay AraÅŸtırmaları – Astronotik
Uzayda yapılan inceleme ve keÅŸif gezilerine uzay araÅŸtırması ya da uzay yolculuÄŸu denir. Dünya atmosferiÂnin sınırları dışında uzanan uzaya uçakla çıkılamaz. Jet yolcu uçakları genellikle atmosÂferin stratosfer katmanında, yerden yaklaşık 12 kilometreye kadar olan yüksekliklerde yol alır; balonlar da yaklaşık 40 kilometreden daha yükseÄŸe çıkamaz. AraÅŸtırma uçakları atmosferin uzay sınırlarında uçabilir, ama dış uzaya ancak Dünya’dan roketlerle fırlatılan uzay araçlarıyla ulaşılabilir. Bu, ancak 1950’lerde baÅŸarılmıştır.
Bazı Uzay Terimleri
Bazı “uzay terimleri”nin anlamlarını vererek konuya girmek yararlı olacaktır. Uzay araçlaÂrını fırlatmak için kullanılan roketlere fırlatÂma araçları denir. Bir roket, geriye doÄŸru püskürttüğü sıcak gaz kütlesinin itme kuvvetiyle çalışır; itme kuvveti roketin ileri doÄŸru yol almasını saÄŸlar.
Bazı fırlatma araçlarında bu itme kuvveti birkaç bin tona çıkabilir. Roket itmesi için kullanılan yakıt maddeleri ile bu yakıtı yakan oksijene iticiler denir. Yakıt, gazyağı gibi bir petrol türevi olabilir; oksijen ise genellikle sıvı haldedir. Fırlatma aracının (yani roketin) hızı, kademelendirmelerle artırılabilir; kademelendirme, üst üste oturtulmuş ve sırayla ateşlenen birkaç roketi bir arada kullanmak demektir. Her roket kademesindeki yanma sona erince, o kademe gruptan ayrılır ve yere düşer.
Uzay araÅŸtırmaları bilimine astronotik deÂnir. Uzay yolculuÄŸuna katılanlar ise astronot olarak adlandırılır, ama Ruslar bunlara kozÂmonot derler. Fırlatma araÂcıyla uzaya taşınan yük ise uzay aracı’dır. İçinde mürettebat bulunan araçlar insanlı uzay aracı olarak tanımlanır. Ä°nsansız uzay araçları ise yalnızca aletler, radyo donanımlaÂrı taşır. Mürettebat kabini kapsül ya da modül olarak adlandırılır. Ä°ki uzay aracının uzayda buluÅŸup birbiriyle birleÅŸmesine kenetlenme denir. Mekik, yeniden kullanılabilen insanlı uzay aracıdır.
Uzay aracının Dünya çevresinde izlediÄŸi yol, o aracın yörünge’sidir. Dünya çevresinde belirli bir yörüngede dolanan insansız uzay araçları yapma uydu olarak tanımlanır. Ay’a, GüneÅŸ’e, gezegenlere ya da uzayın derinlikleÂrine gönderilen insansız uzay araçlarına sonda denir. Dünya’nın çevresinde bir yörüngede dolanmakta olan ve zaman zaman astronotlarca ziyaret edilen uzay araçları uzay istasyoÂnu olarak adlandırılır.
Uzay Çağından Önce
Ä°nsanoÄŸlu uzaya açılmayı, daha bunun olaÂnaklarının bulunmadığı çok eski tarihlerde düşlemeye baÅŸlamıştır. Öyle ki, Ay’a gitmek için kuÅŸlara binen mucitlerden ve benzeri düşsel serüvenlerden söz eden pek çok efsane vardır. Ama ancak 19. yüzyılda büyük Fransız bilimkurgu yazarı Jules Verne, 1865’te yayımÂladığı Ay’a Seyahat (De la Terre â la Lune) adlı romanıyla gerçeÄŸe çok yaklaÅŸtı. Bu romanda, astronotları taşıyan uzay aracı dev bir toptan fırlatılır; araç Ay’ın çevresinde yörüngede dolanır ve sonra da geri dönüp okyanusa iner. Ä°ngiliz romancı H. G. Wells de Dünyalar Savaşı (The War of the Worlds; 1898) adlı romanında, Mars’tan uzay araçlaÂrıyla gelen yaratıkların dünyamızı istila ediÅŸini canlandırır; aynı yazar, Ay’da Ä°lk Ä°nsanlar (The First Man in the Moon; 1901) adlı romanında iki Ä°ngiliz astronotun Ay’a gidiÅŸini ve orada, Ay yüzeyinin altındaki dev maÄŸaraÂlarda yaÅŸayanları ziyaret ediÅŸini anlatır.
Bütün bunlar eÄŸlenceliydi, ama uzay yolcuÂluÄŸunu gerçekleÅŸtirme bakımından herhangi bir yarar saÄŸlamadı. Uzay yolculuÄŸunun ilk gerçek öncüsü, bir Rus öğretmen olan Konstantin Tsiolkovski (1857–1936) idi. Ciddi bir düşünür olan Tsiolkovski, uzay yolculuÄŸu üzerine ilk makalesini 1893’te yayımladı. TsiolÂkovski sıvı yakıtlı ve kademeli roketlere olan gereksinimi çok önceden görmüştü. Bir baÅŸka büyük öncü de Hermann Oberth (doÂÄŸumu 1894) idi. Oberth 1923’te Die Rakete zu den Planetenranmen (“Gezegenlerarası UzaÂya Roket”) adlı bir kitap yazdı; bilimkurgu türünden olmayan bu kitapta, Oberth ne yapılabileceÄŸini ve nasıl yapılacağını gösterÂmekteydi. Bir baÅŸka önemli kiÅŸi de, 1926’da ilk sıvı yakıtlı roketin tasarımını yapan ve bu roketi baÅŸarıyla fırlatan ABD’li bilim adamı Robert H. Goddard (1882-1945) idi.
Oberth ve uzay tutkunu baÅŸka Almanlar 1927’de Uzay YolculuÄŸu DerneÄŸi’ni kurdular. Daha sonra ABD’de uzay biliminin önemli adlarından biri durumuna gelecek olan Wern-her von Braun (1912-77) da bu derneÄŸe katıldı. Dernek üyelerinin Berlin yakınlarınÂda sıvı yakıtlı roketlerle gerçekleÅŸtirdikleri ilk deneyler olaÄŸanüstü bir çabanın ürünüydü; ama bu çaba çok geçmeden askeri makamlaÂrın dikkatini çekti. Askerler uzay araÅŸtırmalaÂrında kullanılmak üzere deÄŸil, ama uzun menzilli bombardıman silahı olarak yararlanıÂlabilecek roketler geliÅŸtirme ÅŸanslarının buÂlunduÄŸunu gördüler. DerneÄŸi kapattılar ve dernek üyelerini Baltık kıyısında ıssız bir yer olan Peenemünde’ye götürdüler. Orada BraÂun ve arkadaÅŸları modern güdümlü füzelerin ve fırlatma araçlarıÂnın ilk örneÄŸi olan dev “V 2” roketini geliÅŸtirÂdiler.
Uzaydaki İlk Adımlar
1954’te ABD ve SSCB hükümetleri, 1957–58 Uluslararası Jeofizik Yılı’nda yapma uydular fırlatacaklarını açıkladılar. Bunu ilk baÅŸaran SSCB oldu; bu ülkeden 4 Ekim 1957’de insansız uzay uydusu “Sputnik 1″ fırlatıldı. (sputnik Rusça’da “yol arkadaşı” anlamına gelir.) Sputnik’in Dünya yörüngesine giren 83,6 kilogramlık kapsülündeki radyo vericisiÂnin yaydığı sinyaller yerden alındı.
“Sputnik 1”i, Kasım 1957’de fırlatılan, ilÂkinden çok daha büyük ve yarım ton ağırlığınÂdaki “Sputnik 2” izledi. “Sputnik 2″de, Dünya çevresinde dolanan ilk canlı unvanını kazanan Layka adlı bir köpek bulunuyordu. Ä°lk ABD uydusu olan, yalnızca 14 kg ağırlıÂğındaki “Explorer 1” (explorer Ä°ngilizce’de “kâşif” anlamına gelir) Ocak 1958’de fırlatılÂdı. Bu uydu Dünya’nın magnetik alanına yakalanmış yüklü parçacıkların ekvatora paÂralel olarak ve yeryüzeyinden epeyce yüksekÂte oluÅŸturdukları Van Ailen kuÅŸaklarına iliÅŸÂkin bilgiler gönderdi.
SSCB’nin 1959’da fırlattığı uzay araÅŸtırma aracı “Luna 1”, Ay’ın 6.000 km kadar yakıÂnından geçti. Aynı yıl SSCB’nin fırlattığı “Luna 2” Ay’a çarptı; “Luna 3” de, Ay’ın çevresinde dolanarak bize dönük olmayan yüzünün ilk fotoÄŸraflarını gönderdi.
ABD de havacılık ve uzay araÅŸtırmalarını planlamak ve yönetmek üzere 1958’de, kısa adı NASA olan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’ni kurdu. Ama SSCB bu alandaki üstünlüğünü korudu ve 12 Nisan 1961’de ilk insanlı uzay aracı “Vostok l”i fırlattı (vostok “doÄŸu” demektir); bu aracın taşıdığı Yuri Gagarin (1934-68) Dünya çevresinde dolanan ilk insan oldu. Bundan kısa bir süre sonra, ilk ABD’li astronotlar Alan Shepard ve Virgil Grissom, “Mercury” adlı uzay aracıyla Dünya yörüngesine oturmaksızın kısa “seferler” yapÂtılar. Ä°kinci SSCB kozmonotu German Stepanoviç Titov, AÄŸustos 1961’de “Vostok 2” ile Dünya’nın çevresinde 17 kez dolandı. ABD’ nin ilk insanlı yörünge uçuÅŸunu ise, Åžubat 1962’de “Friendship 7” adlı uzay aracıyla Dünya’nın çevresini üç kez dolanan John Glenn yaptı (friendship “dostluk” demektir).
O günlerde hem ABD’de, hem de SSCB’de güdümlü silahlardan geliÅŸtirilen fırlatma araçÂları kullanılmaktaydı. SSCB’nin güdümlü silaÂhı daha ağır bir savaÅŸ baÅŸlığı taşıyacak biçimÂde tasarımlandığı için çok daha büyük bir uzay aracını fırlatabilmekteydi. ABD’nin 2 tonluk “Mercury” kapsülüne karşılık, “VosÂtok” uzay aracı neredeyse 5 ton gelmekteydi. 1964’te SSCB, bundan da ağır olan “Voshod l”i, içindeki üç kozmonotla birlikte Dünya yörüngesine sokarak önderliÄŸini pekiÅŸtirdi (voshod “gün doÄŸuÅŸu” demektir). 1965’te, “Voshod 2”nin kozmonotu Aleksey Leonov kapsüle iple baÄŸlı bir uzay elbisesi giyip, soluyacağı oksijeni de yanına alarak, uzay aracından dışarı çıktı ve uzayda “yürüyen” ilk insan oldu.
1963’te NASA, Mercury uçuÅŸları programıÂnı baÅŸarıyla tamamladı. Bu uçuÅŸlar astronotÂların yörüngede yaÅŸayabildiklerini, gözlemÂlerde bulunabildiklerini ve yerden verilen komutları izleyebildiklerini kanıtladı. NASA 1965-66’daki Gemini programıyla uzayda buÂluÅŸma ve kenetlenme çalışmalarını uygulamaÂya koydu (gemini, “ikizler” anlamına gelen Latince bir sözcüktür). 10 Gemini uzay aracıÂnın her biri yaklaşık 3,5 ton ağırlığındaydı ve bunlarda iki astronot bulunuyordu. Gemini astronotları uzay elbiseleri giyerek araç dışınÂda çalışma denemeleri de yaptılar. En uzun uçuÅŸ rekorunu Dünya çevresinde 206 kez dolanan “Gemini 7” kırdı.
NASA’nın 1960’lardaki uzay programının son hedefi Ay’a inmekti; ama buna hazırlık olarak baÅŸka türden bazı uçuÅŸlar da yapıldı. Bu uçuÅŸlar insansız uzay araÅŸtırma araçlarıyla gerçekleÅŸtirildi. Bunlardan “Ranger” (ranger “korucu” demektir) tipi uzay aracı 1964-65’te
Ay’a gönderildi ve yüzeyinin fotoÄŸrafları çeÂkildi; bu uzay araçları hızla Ay’a yaklaşırken yüzey fotoÄŸraflarını çekip Dünya’ya gönderÂmekte, daha sonra da Ay’a çarpıp parçalanÂmaktaydı. Bunu izleyen adım, hız kesici roketlerini ateÅŸleyerek alçalışlarını yavaÅŸlatan ve böylece Ay’a yumuÅŸak iniÅŸ yapan uzay araÅŸtırma araçlarından yararlanılarak gerçekÂleÅŸtirilen yakın çekimlerdi. Bu uçuÅŸlar 1966-67’de “Surveyor” (surveyor “yerölçümcü” deÂmektir) uzay araÅŸtırma araçlarıyla yapıldı. Bunlardan “Surveyor 3”, taşıdığı tırnaklı meÂkanik kepçeyle Ay’ın yüzeyinden toprak örÂnekleri topluyor ve bunları televizyon kameÂrasıyla inceliyordu.
Ä°lk insanlı iniÅŸin, Ay’ın Dünya’ya dönük yüzünde, ekvatoru boyunca uzanan dar bir ÅŸeride yapılması planlanmıştı; bu nedenle 1966-67’de “Lunar Orbiter” (Lunar orbiter “Ay yörünge aracı” demektir) sınıfı uzay araÅŸtırma araçlarıyla bu ÅŸeridin fotoÄŸrafları çekildi. Bu araçlar Ay’ın çevresinde dolanırken yüzeye 40 km kadar yaklaşıyorlardı. Bu uzaklık, çapı 1 metrenin üstünde olan cisimlerin fotoÄŸraflaÂrını çekmeye olanak veriyordu.
Ay’da Ä°lk Ä°nsan
1961’de ABD BaÅŸkanı John F. Kennedy ülkesinin 1970’ten önce Ay’a insan indireceÄŸiÂne söz vermiÅŸti. Apollo programı bu görevi yerine getirmek için tasarımlandı. Hedef, Ay’a üç astronot göndermek ve onların güÂvenli bir biçimde geri dönmelerini saÄŸlamaktı. Dev bir “Satürn 5” roketiyle uzaya fırlatılacak olan “Apollo” uzay aracı üç ayrı bölümden, yani modülden oluÅŸuyordu. Ay’a iniÅŸ Ay modülünde bulunan iki astronotça gerçekleÅŸÂtirilecek, bu sırada üçüncü astronot, Ay çevresinde yörüngede dolanan komuta modüÂlünde kalacaktı. Ay’ın yüzeyindeki görevler yerine getirildikten sonra Ay modülü yeniden havalanarak yörünge uçuÅŸundaki komuta modülüyle kenetlenecekti. Ay modülündeki iki astronot komuta modülüne geçtikten sonra Ay modülü öbür modülden ayrılacak ve yalnızca komuta modülü Dünya’ya geri döneÂcekti. Komuta modülü denize inecek biçimde tasarımlanmıştı. “Apollo” uzay aracı ile “SaÂtürn 5” roketinin birlikte toplam yüksekliÄŸi 111 metre, ağırlığı da 2.770 tondu.
Satürn 5. Bu dev roketin birinci kademesi gazyağı ve sıvı oksijen yakan, beÅŸ motorlu bir kümeden oluÅŸuyordu. 2.000 ton ağırlığındaki iticinin yaklaşık 2Vz dakika süreyle toplam 3.400 tonluk bir itme kuvveti saÄŸlaması planÂlanmıştı. BeÅŸ motordan dördünün doÄŸrultusu deÄŸiÅŸtirilebiliyor ve böylece roketin eÄŸimi ve doÄŸrultusu denetim altında tutulabiliyordu. Ä°kinci kademede rokette sıvı oksijen ve sıvı hidrojenden oluÅŸan itici kullanılıyordu; beÅŸ motorlu bu roket, yaklaşık 6V2 dakika süreyle toplam 520 tonluk itme kuvveti saÄŸlıyordu. 100 tonluk itme kuvvetindeki tek bir motorÂdan oluÅŸan üçüncü kademede de aynı yakıt kullanılmaktaydı. 100 tonluk itme kuvveti, Dünya yörüngesine ulaşıncaya kadar ve sonra tekrar Ay’a doÄŸru son bir itme saÄŸlamak için 2V2 dakika süreyle ateÅŸleniyordu.
Apollo Uzay Aracı. Bu araç, komuta moÂdülü, hizmet modülü ve Ay modülünden oluÅŸuyordu. Üç astronotun Ay’a giderken ve Ay’dan dönüşte içinde yaÅŸayacakları komuta modülü, 5,5 ton ağırlığında, koni biçiminde bir kabindi. Bu kabinin, alüminyumdan ve hava sızdırmaz biçimde yapılmış olan iç çepeÂri, ısı kalkanı denen plastik bileÅŸimli bir maddeyle kaplanmıştı. Dönüş yolculuÄŸunda Dünya atmosferiyle sürtünme sonucunda uzay aracının dış yüzeyindeki sıcaklık 2.800°C’ye kadar çıkabiliyordu. Isı kalkanı bu ısıyı soÄŸuruyor ve plastik madde eriyerek akıp gidiyordu.
Komuta modülü, oksijen ve yakıtı taşıyan, silindir biçimli hizmet modülüne baÄŸlanmıştı. Hizmet modülü, ayrıca uzay aracının uçuÅŸ sırasındaki manevraları için kullanılan kendi motorunu da taşıyordu. Oksijen ve hidrojen kullanan yakıt pilleri gerekli elektrik enerjisiÂni ve mürettebatın içme suyunu saÄŸlıyordu.
Komuta modülüyle baÄŸlantılı olan Ay moÂdülü iki astronotu Ay’a götürüp getirmek için tasarımlanmıştı ve oldukça hafifti. Ay modüÂlü, iniÅŸ kademesi ve çıkış kademesi olarak iki bölümden oluÅŸuyordu. Ay yüzeyine yumuÅŸak iniÅŸ yapacak biçimde alçalmayı iniÅŸ kademesi saÄŸlayacak ve iki astronot iniÅŸ sırasında bu kademede bulunacaktı. Ay’ın yüzeyindeki görev tamamlandıktan sonra iniÅŸ kademesi, çıkış kademesi için bir platform oluÅŸturacak, çıkış kademesi bu platformdan fırlatılarak komuta modülüyle kenetlenecek, iniÅŸ kadeÂmesi ise Ay’da kalacaktı.
1967’deki yer denemeleri sırasında, “ApolÂlo” uzay aracında çıkan bir yangın sonucunda, içeride çalışmakta olan üç astronot yaÅŸamını yitirdi ve bu yüzden program ciddi bir gecikÂmeye uÄŸradı. Tasarımda çeÅŸitli deÄŸiÅŸiklikler yapıldı ve çok sayıdaki insansız deneme uçuÂÅŸundan sonra 1968’de programın ilk insanlı uçuÅŸu “Apollo 7” ile gerçekleÅŸtirildi ve üç astronot Dünya yörüngesine çıktı.
Aralık 1968’de “Apollo 8” Ay’a ilk insanlı uçuÅŸu gerçekleÅŸtirdi ve Dünya’ya geri dönmeÂden önce Ay’ın çevresini 10 kez dolandı. Mart 1969’da “Apollo 9” Ay modülünü denedi ve aynı yılın mayısında “Apollo 10” Ay çevresinÂde 31 kez dolandı. Bu uçuÅŸlarla, Ay’a ilk insanlı iniÅŸi gerçekleÅŸtirecek olan “Apollo 11” için fırlatılma hazırlıkları tamamlanmış oldu.
Ay’a iniÅŸ 20 Temmuz 1969’da gerçekleÅŸtirilÂdi. Neil Armstrong ve Edwin Aldrin’i taşıyan Ay modülü “Eagle” (eagle “kartal” demektir) Sessizlik Denizi olarak adlandırılan bölgeye indi. Yeryüzündeki milyonlarca insan “Bu bir insan için küçük, ama insanlık için dev bir adım” sözleriyle Ay’a ilk adımını atan ve böylece Ay’a ayak basan ilk insan unvanını kazanan Armstrong’u bu tarihsel anda teleÂvizyon ekranlarından izledi. Aldrin, Armstrong’a katıldı ve birlikte, iki saat kadar uzay aracının dışında kalarak fotoÄŸraf çektiÂler, bilimsel deneyler yaptılar ve kayaç örnekÂleri topladılar. Ay’ın üstünde 21Vı saat kaldıktan sonra “Eagle” havalandı ve Ay yörüngesinde dolanmakta olan, Michael Col-lins’in yönetimindeki komuta modülü “CoÂlumbia” ile buluÅŸtu. Ay’a bırakılan bir levha üzerine ÅŸu sözler yazılmıştı: “Dünya gezegeÂninden gelen insanlar ilk kez Ä°S Temmuz 1969’da burada Ay’a ayak bastılar. Biz, bütün insanlık adına barışçıl amaçlarla geldik.” MüÂrettebat 24 Temmuz’da baÅŸarılı bir biçimde Dünya’ya geri döndü.
Bu tarihsel iniÅŸi insanlı beÅŸ iniÅŸ daha izledi ve her bir seferinde Ay’ın yeni bir bölgesinde incelemeler yapıldı. Bu iniÅŸler “Apollo 12” (Kasım 1969), 14 (Åžubat 1971), 15 (Temmuz 1971), 16 (Nisan 1972) ve “Apollo 17” ile (Aralık 1972) gerçekleÅŸtirildi. Nisan 1970’te
“Apollo 13”ün uçuÅŸu, yolculuk sırasında gerÂçekleÅŸen bir patlamanın hizmet modülünü haÂsara uÄŸratması üzerine yarıda kaldı; ama asÂtronotlar Ay modülünden enerji saÄŸlayarak güvenlik içinde Dünya’ya geri döndüler.
Sonuncu ve en uzun Apollo uçuÅŸunu gerÂçekleÅŸtiren “Apollo 17”, fırlatmanın gece yaÂpıldığı tek uçuÅŸtu. Eugene Cernan ve jeolog Harrison Schmitt, Durgunluk Denizi’nin güÂneydoÄŸu kıyısına yakın, dar bir vadiye indiler ve komuta modülü pilotu Ronald Evans ile tekÂrar buluÅŸup Dünya’ya geri dönmeden önce Ay yüzeyinde 75 saat kaldılar.
Böylece Apollo programı ve bir süre için insanlı Ay yolculukları sona erdi. Bütün bir Apollo programı boyunca astronotlar Ay’ dan Dünya’ya toplam 385 kg ağırlığında topÂrak ve kayaç örnekleri taşıdılar; bu örneklerÂden saÄŸlanan bilgiler hâlâ bilim adamlarınca incelenmektedir.
Skylab ve ASTP
Apollo programının ardından ABD’de, yeniÂden kullanılabilir ilk uzay aracı olan uzay meÂkiÄŸi üzerinde çalışmalar baÅŸladı. Ama bu araÂda Apollo programından geriye epeyce donaÂnım kalmıştı ve bunlardan yararlanarak iki projenin daha gerçekleÅŸtirilmesine karar veÂrildi. Bunlar Skylab ve SSCB kozmonotlarıyla ortak uçuÅŸu öngören ASTP projeleriydi.
Skylab, Dünya’nın çevresinde yörüngeye oturtulacak 90 ton ağırlığındaki bir laboratuar, gözlemevi ve atölyeydi (skylab Ä°ngilizce’ de “gök laboratuarı” anlamı gelir). ÖnceÂleri pek çok sorun çıktı ve neredeyse projeden vazgeçme aÅŸamasına gelindi, ama sonunda Mayıs 1973’te Skylab yörüngeye oturtuldu ve üç astronot ekibi sırayla araçta uzun dönemli çalışmalar yaptılar. Ä°lk grup 28 gün, ikincisi 59 gün, üçüncüsü ise 84 gün süreyle Skylab’de kaldı. Bütün astronotlar bu uzun uzay uçuÅŸlaÂrından saÄŸlıkları yerinde olarak geri döndü. Skylab astronotları böylece insanoÄŸlunun cidÂdi bir zarar görmeden uzun süre uzayda yaÅŸaÂyabileceÄŸini kanıtladılar.
Temmuz 1975’te Tom Stafford, Donald Slayton ve Vance Brand’ın bulunduÄŸu bir Apollo uzay aracı, SSCB’nin “Soyuz 19” (soÂyuz Rusça’da “birlik” anlamına gelir) aracıyla uzayda buluÅŸtu ve kenetlendi. “Soyuz 19″daki kozmonotlar Aleksey Leonov ve Valeri Kubasov bu yörünge uçuÅŸu sırasında ABD’li asÂtronotlarla karşılıklı ziyaretlerde bulundular. SSCB ile ortaklaÅŸa gerçekleÅŸtirilen ve kısaca ASTP (“Apollo-Soyuz Deneme Projesi” sözÂcüklerinin Ä°ngilizce karşılıklarının baÅŸ harflerinden geliyor) olarak adlandırılan bu proje, 198ı’de uzay mekiÄŸi ortaya çıkana kadar ABD’li astronotların gerçekleÅŸtirdiÄŸi son uzay uçuÅŸu oldu.
Soyuz ve Salyut
SSCB, insansız uzay araÅŸtırma araçları ve Dünya yörüngesinde insanlı uçuÅŸlar üzerinde çabalarını yoÄŸunlaÅŸtırdı ve 1966’da “Luna 9” la ilk yumuÅŸak Ay iniÅŸi yapıldıktan sonra Ay insansız uzay araçlarıyla araÅŸtırıldı. 1970’te “Luna 16,” Bereket Denizi’nden aldıÂğı toprak örneÄŸini Dünya’ya getirdi; otomatik Ay aracı “Lunohod 1” YaÄŸmur Denizi’nde araÅŸtırmalar yaptı. Ä°kinci bir Ay aracı olan “Lunohod 2” de 1973’te Le Monnier krateriÂne indi.
Bunca baÅŸarıyla baÅŸlamış olan insanlı uzay programı, 1967’de kozmonot Vladimir Koma-rov’un yeni bir insanlı SSCB uzay aracı kuÅŸaÂğının ilki olan “Soyuz l”le Dünya atmosferine yeniden giriÅŸi sırasında yaÅŸamını yitirmesi üzerine bir gerileme gösterdi. Soyuz uzay araÂcı ABD’nin Apollo’sundan daha küçük olmaÂsına karşılık hep kullanımda kaldı. Soyuzların son türleri Soyuz TM olarak adlandırılmıştır. Soyuz, modüllerden oluÅŸan bir uzay aracıdır; bir yörünge modülü, bir iniÅŸ modülü ve bir de aygıt modülü vardır. Kozmonot ekibi, uzayÂda yörünge modülünde çalışır ve iniÅŸ modü-lüyle Dünya’ya geri döner. Ekip, Dünya’ya ininceye kadar iniÅŸ modülünde kalır; modül, paraşütleri ve hız kesme roketleri sayesinde alçalmayı yavaÅŸlatır ve yere yumuÅŸak iniÅŸ yapar.
Ä°lk kenetlenme ve kozmonot aktarımı 1969’da “Soyuz 4” ile “Soyuz 5” arasında gerÂçekleÅŸtirildi ve aynı yıl toplam yedi kozmonot taşıyan üç uzay aracı “Soyuz 6, 7 ve 8” aynı anda yörünge uçuÅŸu yaptı.
Soyuzların bugünkü ana amacı yörüngede bulunan ve Salyut adıyla bilinen SSCB uzay istasyonlarına kozmonot götürüp getirmektir. Ä°lk uzay istasyonu olan “Salyut 1” 1971’de fırlatıldı ve “Soyuz 11” mürettebatı (Georgi Dobrovolski, Vladislav Volkov ve Viktor Pat-sayev) bu istasyonda 23 gün kaldı. Ama ne yazık ki, bu üç kozmonot, Dünya’ya dönüş sırasında iniÅŸ modülündeki bir vananın kazayÂla açılması ve kabin basıncının düşmesi sonuÂcunda yaÅŸamlarını yitirdiler. Soyuz uçuÅŸlarına baÅŸka ülkelerden de kozmonotlar katılmıştır.
1983’e gelindiÄŸinde altı Salyut uzay aracı daha fırlatılmış bulunmaktaydı ve bunları ziÂyaret eden kozmonotların yörüngede kalma süreleri de giderek uzuyordu. 1984’te kozmoÂnotlar Kizim, Solovyov ve Atkov yörüngedeÂki “Salyut 7” uzay istasyonunda 237 gün kalaÂrak uzayda en uzun süre kalma rekorunu kırÂdılar. Bu süre içinde baÅŸka kozmonot gruplaÂrınca ziyaret edildiler ve kendilerine insansız Progress uzay araçlarıyla taze yakıt, yiyecek ve donanım taşındı. 1983 ve 1985’te büyük Kozmos insansız uzay araçları otomatik olaÂrak “Salyut 7”yle kenetlendi ve “Salyut 7” büÂyük bir uzay istasyonu haline geldi. Bu uzay istasyonundan ayrılabilen bir iniÅŸ modülü Dünya’ya malzeme ve donanım taşıyabilmekÂtedir.
1986’da SSCB uzayda sürekli kalacak, inÂsanlı uzay istasyonlarının merkez modülü olan “Mir”i fırlattı.
Uydular
BaÅŸlıca yapma uydular, radyo ve televizyon yayınları ve telefon baÄŸlantısı için kullanılan haberleÅŸme uyduları; hava tahminleri için kulÂlanılan meteoroloji uyduları; mineral yataklaÂrının, hastalıklı tarım alanlarının, çevreyi kirÂleten kaynakların yerlerini belirlemek ve hariÂta yapmak için kullanılan yerölçümü uyduları; baÅŸlıca kullanım amacı düşman mevzileri üzeÂrinde keÅŸifte bulunmak ve bilgi toplamak olan askeri uydular; Dünya atmosferinin oluÅŸturÂduÄŸu örtü üzerindeki yörüngelerde dolanarak uzay gözlemevi iÅŸlevi gören astronomi uydulaÂrıdır.
Uzay Sondaları
Dünya’ya yakın yörüngelere oturtarak yararlı bilgiler edinmenin ötesinde, Ay ve gezegenleÂri gözlemlemek için uzayın derinliklerine de uzay araçları gönderilmektedir. 1986’ya gelinÂdiÄŸinde, Uranüs’e kadar GüneÅŸ sistemindeki bütün gezegenler insansız uzay sondalarınca ziyaret edilmiÅŸ ve bu araçlar, gezegenlerin yaÂkınından geçip giderken ya da bunlara iniÅŸ yaÂparken çektikleri fotoÄŸrafları Dünya’ya gönÂdermiÅŸlerdir.
Bu uzay araçlarındaki aygıtlar gezegenlerin sıcaklığını, magnetik alanını, ışınımını ve öbür özelliklerini ölçerek sonuçları radyoyla Dünya’ya gönderir. Mars, Venüs ve Merkür’e giden sondalarda elektrik enerjisi, kanada benzeyen paneller üzerine yerleÅŸtirilmiÅŸ güÂneÅŸ pillerinden saÄŸlanır. Bu piller, küçük silisÂyum panellerinden yararlanarak GüneÅŸ ışığını elektriÄŸe dönüştürür. Daha uzaÄŸa, Jüpiter’e ve ötesine giden uzay araçlarında ise enerji, uzayın derinliklerinde GüneÅŸ ışığı güneÅŸ pilleÂrini çalıştıracak kadar güçlü olmadığı için nükleer bataryalarla saÄŸlanır.
1965’te, ABD’nin “Mariner 4” (mariner “denizci” demektir) sondası, Mars’a 9.000 km yaklaÅŸtı ve buradan gezegenin yüzeyinin teleÂvizyon görüntülerini gönderdi. 1969’da “MaÂriner 6” ve “Mariner 7” Mars’ın yakınından geçÂti ve 1971’de “Mariner 9” gezegeninin çevresini dolanarak çok daha ayrıntılı yüzey fotoÄŸrafları çekti. 1973’te fırlatılan “Mariner 10”, 1974- 75’te üç kez Merkür gezegeninin çok yakınına kadar geldi ve bu gezegenin yüzeyinin ilk ayÂrıntılı fotoÄŸraflarını Dünya’ya ulaÅŸtırdı. 1975-76’da Mars’a iki “Viking” uzay aracı gönderildi. Bunların her ikisi de, yörüngede kalacak bir bölüm ile Mars’a inip ölçümler yapacak ve Mars toprağında yaÅŸam belirtisi arayacak ikinci bir bölümden oluÅŸuyordu. Ama bu araÅŸtırma sonucunda hiçbir yaÅŸam belirtisi buÂlunamadı.
SSCB de Mars’a çeÅŸitli sondalar gönderdi. Bunlardan “Mars 2 ve 3” 1971’de gezegenin yüzeyine ölçme aygıtları indirdi. SSCB’nin Venüs’e gönderdiÄŸi Venera uzay araçları geÂzegenin yoÄŸun atmosferini geçip yüzeyine indi ve bunlardan bazıları Venüs yüzeyinden kısa bir süre sinyal göndermeyi baÅŸardı (bak. Venüs).
ABD, 1972’de Jüpiter’e kadar 1 milyar kiÂlometrelik bir yol kat eden “Pioneer 10” sonÂrasını fırlattı. Bu yolculuk neredeyse iki yıl sürdü. Dev gezegenle karşılaÅŸtıktan sonra “Pioneer” (pioneer “öncü” demektir) GüneÅŸ sisteminin dışına yöneldi. Haziran 1983’te de GüneÅŸ’ten yaklaşık 5 milyar km uzaktayken sistemi terk etti. “Pioneer 10” daha sonra da uzay ortamıyla ilgili bilgiler göndermeyi sürÂdürdü.
“Pioneer 10”dan bir yıl sonra, benzer bir sonda olan “Pioneer 11” Jüpiter’i ziyaret etti ve 1979’da Jüpiter’in kütle çekiminden yararÂlanarak yolunu deÄŸiÅŸtirip Satürn’e yöneldi.
Aynı yıl Jüpiter ve Satürn’ü peÅŸ peÅŸe ziyaret etmek üzere iki ABD sondası daha fırlatıldı. Bunlar “Voyager 1” ve “Voyager 2” idi (voyager “gezgin” demektir). Daha öncekilere göre çok daha geliÅŸkin aygıtlarla donatılmış olan “Voyager 1” Jüpiter ve Satürn ile bu gezegenlerin uydularına iliÅŸkin son derece ilgi çekici fotoÄŸraflar gönderdi. Pioneer gibi Voyager’larda da, baÅŸka dünyalarda bulunabileÂcek uygarlıklara yönelik bir mesaj yer almakÂtadır. Bu mesaj, bir uzunçalar plaÄŸa kaydedilÂmiÅŸ doÄŸa ve insan sesleridir.
“Voyager 2” Satürn’le karşılaÅŸtıktan sonra Uranüs’e yöneldi ve 1986 baÅŸlarında bu gezeÂgenin yakınından geçti. “Voyager 2”nin UraÂnüs’e iliÅŸkin keÅŸifleri arasında, bu gezegenin daha önce gözlenmemiÅŸ pek çok uydusu ve yeni bazı halkaları da yer almaktaydı. “VoyaÂger 2,” 1989’da Neptün’le karşılaÅŸacak biçimÂde programlanmıştı. 1985’te, yörüngesinin GüneÅŸ sisteminin iç kesimlerinde kalan bölüÂmünden geçmekte olan Halley kuyrukluyıldıÂzını gözlemlemek için bir dizi uzay araÅŸtırma aracı gönderildi. Bunlar, SSCB’nin “Vega 1 ve Vega 2”, Japonların “Sakigake” ve “Suisei” ile Avrupa Uzay Ajansı’nın “Giotto” uzay araçlarıydı. Bu uçuÅŸlar bize kuyrukluyıldızlar konusunda pek çok ÅŸey öğretti.
Uzay Mekiği ve Uzay Laboratuvarı
12 Nisan 1981‘de ABD’nin uzay mekiÄŸini fırlatmasıyla uzay araÅŸtırmaları alanında yeni bir çığır açıldı. Mekik, yeniden kullanılabilir ilk uzay aracıydı. Uzay mekiÄŸi, uzaydan geri döÂnüşünde bir uçak gibi yere inebildiÄŸi ve bu nedenle defalarca kullanılabildiÄŸi için uzay uçuÅŸlarının maliyeti önemli ölçüde azaldı. 1986’ya kadar ABD ve Avrupa uydularının pek çoÄŸu mekikle fırlatıldı. MekiÄŸin baÅŸlıca rakibi Avrupa Uzay Ajansı’nın geliÅŸtirdiÄŸi “Ariane” roketiydi. Ariane, insansız uydu fırÂlatmak için kullanılan konvansiyonel bir roÂkettir.
Mekik sisteminin ana bölümünü, DC–9 gibi orta boy bir yolcu uçağıyla aÅŸağı yukarı aynı büyüklükte olan, delta kanatlı bir yörünge aracı oluÅŸturur. UzunluÄŸu yaklaşık 37 metre, kanat açıklığı ise 24 metre kadardır. MekiÄŸin kendisi, üç ana motoru için gerekli olan iticiÂlerle (sıvı hidrojen ve sıvı oksijenle) dolu büÂyük bir dış yakıt tankının üzerine oturtulmuÅŸÂtur. Tankın yanlarına, katı yakıtlı iki itici roÂket baÄŸlanmıştır. Bütün bunlar rampada dikili durumda, yani mekik kuyruÄŸunun üzerine “oturmuÅŸ” durumda bulunur. Mekik en çok yedi astronot taşıyacak biçimde tasarımlanmıştır. MekiÄŸin yük güvertesi, yani yörüngeye yerleÅŸtirilecek uyduyu taşıyan depo bölümü 18 metre uzunluÄŸunda ve 4 metre geniÅŸliÄŸindedir.
Kalkışta katı yakıtlı itici roketler ile üç ana motor birlikte ateÅŸlenir. Yaklaşık iki dakika sonra yakıtını tüketmiÅŸ olan katı yakıtlı itici roketler tanktan ayrılır ve paraşüt yardımıyla Dünya’ya iner; bu roketler bakımları yapılÂdıktan sonra yeniden kullanılabilir. Ana moÂtorlarının yardımıyla mekik tırmanmasını sürÂdürür. İçindeki yakıt tükendiÄŸinde büyük yaÂkıt, tankı da sistemden ayrılır ve bu tank DünÂya’ya geri düşerken atmosferin içinde yanıp yok olur. Daha sonra mekik genellikle yerden 300 km kadar yüksekteki bir yörüngeye oturtÂmak için motorlarını ateÅŸleyerek gerekli itme kuvvetini saÄŸlar.
UçuÅŸ görevi bittikten sonra Dünya’ya geri dönebilmesi için, mekiÄŸin iki küçük motoru yeniden ateÅŸlenir; böylece hızının azalması ve yörüngeden ayrılarak alçalmaya baÅŸlaması saÄŸlanır. Dünya atmosferine yeniden giriÅŸte havayla sürtünmenin yol açtığı ısınmaya karÂşı, aracın dış çeperi ısıyı yalıtan bir maddeyle, ana bölümü de seramik karolarla kaplanmışÂtır. Seramik karolar ısı kalkanı iÅŸlevi görür ve alttaki gövdeyi ısının vereceÄŸi zarara karşı koÂrur. Hava, aracı daha da yavaÅŸlatır ve mekik manevra yapmak için kanatlarını kullanmaya baÅŸlar. Böylece, uzay aracı bir planör biçimini alır ve bir planör gibi süzülerek normal bir pistin üzerine iner.
12 Nisan 1981’de fırlatılan ilk uzay mekiÄŸi “Columbia” idi. NASA sonradan üç mekik daha geliÅŸtirdi. Ä°kinci mekik “Challenger” ilk uzay uçuÅŸunu Nisan 1983’te yaptı. “Discovery” 1984’te fırlatıldı; onu 1985’te “Atlantis” izledi. Bu mekikler adlarını, tarihteki ünlü keÅŸif gemilerinden almıştır.
Mekikler temel olarak yörüngeye uydu yerÂleÅŸtirmek için geliÅŸtirilmiÅŸti, ama bir süre sonra bunlarla uzaya taşınabilecek bir dizi baÅŸka özel uzay aracı da tasarımlandı. Bunlardan biÂri, Avrupa Uzay Ajansı’nca yaptırılan, yeniÂden kullanılabilir uzay laboratuarıydı. Uzay laboratuarı sözcüklerinin Ä°ngilizce karşılığınÂdan kısaltılarak Spacelab adıyla da anılan bu laboratuar, yörünge aracının yük bölümüne yerleÅŸtirilmektedir. Uzay laboratuarı, içinde bilim adamları ile mühendislerin çalışabileceÂÄŸi basınçlı bir laboratuar modülünden oluÂÅŸur. Bazen bu modüle, doÄŸrudan dış uzaya açık olması gereken aygıtların yerleÅŸtirileceÄŸi bir palet de eklenebilmektedir. Ä°lk uzay laboÂratuvarı Ekim 1983’te uzaya fırlatıldı.
Ä°lk mekik uçuÅŸlarının baÅŸarısı, herkesin bunlan sıradan bir araçmış gibi görmesine yol açtı. Uzayda çalışmanın artık kolay baÅŸarılaÂbilir bir hale geldiÄŸi sanıldı. Ama 28 Ocak 1986’da felaket geldi. “Challenger”ın mekiÄŸi, Florida’daki Cape Canaveral uzay üssünden fırlatıldıktan 73 saniye sonra patladı ve içindeÂki yedi astronot yaÅŸamını yitirdi. Daha sonra yapılan incelemede, mekiÄŸin itici roketlerinÂden birinin üzerindeki hatalı bir contanın parÂçalandığı ve sıçrayan bir kıvılcımın dış tankı tutuÅŸturduÄŸu anlaşıldı. Uzaya çıkan ilk sivil astronot olan bir kadın öğretmenin de aralarında bulunduÄŸu yedi astronotun ölümüyle sonuçlanan bu trajedi, programın iki yıldan fazla kesintiye uÄŸramasına neden oldu; bu süÂre içinde mekiÄŸin tasarımı geliÅŸtirildi ve güÂvenlik standartları yeniden gözden geçirildi.
Uluslararası Uzay Etkinlikleri
Uzay araÅŸtırmaları konusunda uluslarÂarası bilgi alışveriÅŸi, 1958’de kurulmuÅŸ olan Uluslararası Uzay AraÅŸtırmaları Komitesi (COSPAR) aracılığıyla gerçekleÅŸtirilmektedir. Avrupa ülkeleri de kendi aralarında Avrupa Uzay Ajansı çerçevesinde ortak çalışmalar yüÂrütmektedir. ABD ve SSCB’den sonra uzaÂya uydu fırlatan ilk ülke 1965’te Fransa oldu. Fransa’yı Japonya (1970), Çin (1970), Ä°ngilteÂre (1971) ve Hindistan (1975) izledi. Hem ABD, hem de SSCB baÅŸka ülkelerin yararlaÂnacağı uydular da fırlattılar; ayrıca SSCB, aralarında Çekoslovakya, Fransa ve Küba’nın da bulunduÄŸu çeÅŸitli ülkelerden gelen kozmoÂnotları Soyuz uçuÅŸlarına kattı.
BirleÅŸmiÅŸ Milletlerce 1966’da onaylanan dış uzayın barışçıl amaçlarla kullanılması antÂlaÅŸması, uzaydaki silah denemelerini, nükleer silahların Dünya çevresinde yörüngeye sokulÂmasını, Ay ya da gezegenler üzerinde askeri üsler kurulmasını yasaklamıştır. Bu nedenle ABD’nin uzay silahlarını uzayda yok etme hedefini güden ve kısaca “Yıldız SavaÅŸları” olarak adlandırılan Stratejik Savunma Ä°nisiÂyatifi (SDI) projesini ortaya koyma kararı son derece tartışmalıdır.
Geleceğin Uzay Uçuşları
Güvenli ve etkin bir mekik sistemi, Dünya çevresinde uzay istasyonları kurmayı kolaylaÅŸtıÂracak ve bu istasyonlar bilim adamı gruplarıÂnın nöbetleÅŸe gidip çalışabileceÄŸi sabit araÅŸtırÂma merkezleri haline gelecektir. Büyük bir uzay istasyonunda çok sayıda araÅŸtırma yürüÂtülebilir ve hatta bu tür bir istasyon güneÅŸ ışınlarından yararlanarak elektrik üreten bir “uzay enerji santralı” olarak kullanılabilir. Burada üretilen elektrik mikrodalgalara döÂnüştürülerek ışın demetleri halinde yeryüzündeÂki bir enerji santraline gönderilebilir ve mikrodalgalar bu santralde yeniden elektriÄŸe dönüşÂtürülerek ulusal dağıtım ağına beslenebilir.
Ä°letiÅŸim, yayın, yerölçümü, hava tahmini ve seyir alanlarında kullanılan uyduların sayısı artacaktır. Gezegenlere yönelik insanlı uçuÅŸların önünde çözülmesi gereken daha pek çok sorun vardır (örneÄŸin Mars’a gidilecek olsa bu yolculuk iki yıl sürer). Ama insanlı Ay üssü 21. yüzyılın başında bir gerçek haline geleÂcektir.
Bakınız, Yuri Gagarin
Vostok Programı | Ä°lk Ä°nsanlı Uzay UçuÅŸu – Sovyetler BirliÄŸi’nin Ä°nsanlı Uzay UçuÅŸ Programı
Soyuz Programı | Sergey Korolyov Tarafından Sovyetlerin Ay Projesi Kapsamında BaÅŸlatılan Ä°nsanlı Uzay UçuÅŸu Projesi – Tasarımı – Soyuz Uzay Aracı – Soyuz Roketi
Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum
Bu içerik 09.10.2009 tarihinde Hale tarafından, Astronomi - Uzay - Gokbilim Konu Anlatımları bölümünde paylaşılmıştır ve 1703 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 1 adet mesaj daha bulunmaktadır.
Uzay Araştırmaları -Astronotik | Uzay Çağından Önce - Uzaydaki İlk Adımlar - Ay\'da İlk İnsan - Uydular - Uzay Sondaları - Uzay Mekiği - Uzay Laboratuvarı - Uluslararası Uzay Etkinlikleri - Geleceğin Uzay Uçuşları orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...