Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Türklerde İstihbarat | Milli İstihbarat Teşkilatı


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 20.05.2008 tarihinde Esesli tarafından, Büyük Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu bölümünde paylaşılmıştır ve 1350 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


TÃœRKLERDE Ä°STÄ°HBARAT

(Başlangıcından 1926 Yılına Kadar)


İstihbarat teşkilâtları ve bunların faaliyetleri her zaman merak konusu olmuştur. İstihbarat ve Espiyonaj (Ajanlık) faaliyetlerinin uzun bir geçmişi vardır. Başlangıçta falcılığa ve astrolojiye dayanan istihbarat, sonraları ayrıntılı keşfe dönüşmüştür. Zamanla siyasî ve ekonomik alanlardaki gelişmeler, milletler arası meseleleri artırmış ve buna orantılı olarak istihbarata duyulan ihtiyaç da genişlemiş ve büyümüştür.
Tarih ve istihbarat konularında yazılan kitaplarda, tarih boyunca devletlerin istihbarata fevkalâde önem verdikleri yolunda bilgiler bulunmaktadır.

A. XIX. Yüzyıl Ortalarına Kadar Türkler’de Ä°stihbarat

Birçok devlet kuran ve pekçok devletle siyasî münasebetlerde bulunmuÅŸ olan Türkler de istihbarata büyük önem vermiÅŸlerdir. YerleÅŸik hayata geçen Türkler Orta Asya’da espiyonaj elemanlarına, Çaşıt (ÇaÅŸut) diyorlardı. Çaşıt, Türkler arasında “gizlemek, gizli bir ÅŸeyi söyleyen” manalarında kullanılıyordu. Hunlar’ın, Göktürkler’in, Uygurlar’ın, Karahanlılar’ın, Gazneliler’in, Selçuklular’ın, HarizmÅŸahlar’ın, Zengîler’in, Eyyubîler’in, Memlûklar’ın, Timurlular’ın ve Osmanlılar’ın ülkenin ve halkın geleceÄŸi için askerî, ekonomik ve siyasî istihbarat faaliyetlerine ağırlık verdikleri görülmektedir.


Osmanlılar’da istihbarat ve espiyonaj faaliyetleri, uc beyliÄŸinin kuruluÅŸu döneminde (1298-1301) baÅŸlamıştır. Osmanlılar, Martolos ve Voynuk teÅŸkilâtları sayesinde merkezî sisteme yönelen iç ve dış tehditlerden mümkün olduÄŸu kadar ayrıntılı bir ÅŸekilde haberdar olmaya çalışıyorlardı.

Ä°mparatorluÄŸun YükseliÅŸ Dönemi’nde, XVI. yüzyılın ortalarından itibaren Ä°stanbul’da elçilikler kurarak istihbaratı kurumlaÅŸtıran Batılı devletlerde, Osmanlılar’ın daimî elçiler bulundurmamış olmaları bir eksiklik olarak gösterilirse de, onlar çok iyi haber toplayan espiyonaj elemanları yanında, yabancı elçiler aracılığı ile de deÄŸerli bilgiler toplamışlardır. Mühimme Defterleri’nde, PadiÅŸahlar’ın Anadolu ve Rumeli Beylerbeyleri’nden sınır ülkeleri hakkında istihbarat ve espiyonaj faaliyetlerine ağırlık vermeleri konusunda hükümler bulunmaktadır.Bu hükümlerde, ajanlar vasıtasıyla sınır ülkeleri ve orduları ile hareket tarzları hakkında bilgi toplanması ve saraya bildirilmesi emredilmektedir.

Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nda, Duraklama (XVII.yy.) ve Gerileme (XVIII.yy.) Dönemleri’nde bazı devlet adamları PadiÅŸahlar’a, ortaya çıkan bozuklukların sebeplerini ve çözümünü gösteren risâleler (mektuplar) ve lâyihalar (tasarılar) sunmaya baÅŸlamışlar ve istihbarata artık gereken önemin verilmeyiÅŸine de temas etmiÅŸlerdir.

XVIII. yüzyıl sonlarında ise, Osmanlı Devleti’nde ayrı bir haber kaynağının daha ortaya çıktığı görülmektedir: Ä°kamet Elçilikleri. Böylece, Osmanlı Devleti’nde istihbarat temininde yeni bir dönem açılmış oluyordu.

Yabancı ajanların faaliyetlerinin yoÄŸunlaÅŸtığı XIX. yüzyıl ortalarında, Sultan Abdülmecid (1839-1861) döneminde, Balkanlar’daki muhtemel ayaklanmaları gözlemek amacıyla, Fransız Gizli Polis TeÅŸkilâtı örnek alınarak modern tarzda gizli bir teÅŸkilâtın kurulduÄŸu ve başına Rum asıllı Cinivis Efendi’nin getirildiÄŸi belirtilmektedir. Ancak bu teÅŸkilâttan beklenen faydanın saÄŸlanamadığı, önce kapatıldığı, bilâhare Sultan Abdülaziz (1861-1876) döneminde 1863 yılında tekrar açıldığı, bu defa da teÅŸkilâtın başına Baron C…adlı birinin getirildiÄŸi, bunun da ülke aleyhine faaliyette bulunması sebebiyle görevine son verildiÄŸi, Sultan Abdülhamid II (1876-1909)’in özel doktoru Rum asıllı Mavroyani PaÅŸa tarafından iddia edilmektedir.
EÄŸer bu iddia doÄŸru ise, Osmanlı Devleti’nde ilk defa modern bir Ä°stihbarat TeÅŸkilâtı kurma çalışmalarının Sultan Abdülmecid döneminde baÅŸladığını söylemek mümkündür.

B. XIX. Yüzyıl Sonları ve XX. Yüzyıl BaÅŸlarında Türkler’de Ä°stihbarat

1. II.Abdülhamid ve Yıldız İstihbarat Teşkilâtı (1880-1908)


XIX. yüzyılın sonlarına doÄŸru devlet istihbaratı geliÅŸtirilmiÅŸ, ancak özel çıkarlara hizmet veren bir araç haline getirilmiÅŸtir. II.Abdülhamid devrinde yaÅŸanan iç ve dış olaylar, Abdülhamid’i Yıldız Ä°stihbarat TeÅŸkilâtı’nı kurmaya sevketmiÅŸtir. O hâtıratında, “Yabancı devletler kendi emellerine hizmet edecek kimseleri vezir ve sadrazam mertebesine kadar çıkarabilmiÅŸlerse, devlet emniyet içinde olamazdı. DoÄŸrudan doÄŸruya ÅŸahsıma baÄŸlı bir Ä°stihbarat TeÅŸkilâtı kurmaya, bu düşünce ile karar verdim. Ä°ÅŸte düşmanlarımın Jurnalcilik dedikleri teÅŸkilât budur.”ifadeleri ile bu teÅŸkilâta neden ihtiyaç duyduÄŸunu belirtmektedir.

II.Abdülhamid’in teÅŸkilât kadrosundan beklediÄŸi diÄŸer bir husus, kendi tahtına yönelik komploları ortaya çıkarmaktı. Onun bu yolda yürüttüğü operasyonlar, sadece imparatorluÄŸun içinde yapılmamış, Avrupa’da kendisine karşı gruplaÅŸan Jön Türkler’in bulunduÄŸu Paris, Londra, Brüksel, Cenevre ve Kahire gibi ÅŸehirleri de kapsamıştır.

Abdülhamid’in 33 yıllık yönetimine, Ä°ttihad ve Terakki Cemiyeti’nin Makedonya’da baÅŸlattığı hareket sonunda, 23 Temmuz 1908 tarihinde II. MeÅŸrutiyet’in ilânı ile son verilecektir. Ä°ttihad ve Terakki yönetimi, ihtilâlden hemen sonra Yıldız Ä°stihbarat TeÅŸkilâtı’nı ortadan kaldırmak için harekete geçmiÅŸtir. Meclisi Vükelâ (Bakanlar Kurulu)’nın, TeÅŸkilât’ın kaldırılmasına dair 29 Temmuz 1908 tarihli kararnâmesi ile Yıldız Ä°stihbarat TeÅŸkilâtı’nın faaliyetlerine son verilmiÅŸtir. II.Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden sonra teÅŸkilâta ait olan yüzbinlerce rapor (jurnal) saraydan alınarak yakılmıştır.

2. Enver Paşa ve Teşkilâtı Mahsûsa (1913-1918)

XIX. yüzyıl sonlarında, Osmanlı Devleti’ne karşı ayrılıkçı hareketlerin yoÄŸunluk kazanması ve isyanların geniÅŸlemesi, istihbarat ve espiyonaj çabalarını da artırmıştır.

Balkan Savaşı (1912-1913)’nın sonuna kadar, Osmanlı Devleti’nde geniÅŸ olarak istihbarat yapan gizli bir teÅŸkilâta rastlanılmamaktadır. Balkan Savaşı’nın getirdiÄŸi kötü sonuçlardan sonra, Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu gibi üç kıtaya hükmetmiÅŸ, çeÅŸitli ırk ve mezhepte çeÅŸitli milletleri idare etmiÅŸ bir devlet için gizli modern bir Ä°stihbarat TeÅŸkilâtı’na mutlak surette ihtiyaç olduÄŸu artık anlaşılmıştır. Böyle bir teÅŸkilâta sahip olma zaruretini düşünen, Harbiye Nazırı Enver PaÅŸa olmuÅŸtur.Ä°ÅŸte Enver PaÅŸa tarafından, Osmanlı Devleti’nin siyasî birliÄŸinin korunmasını saÄŸlamak, ayrılıkçı hareketleri önlemek ve yabancı devletlerin Orta DoÄŸu’daki istihbarat ve gerilla faaliyetlerine karşı koymak amacıyla kurulan Ä°stihbarat TeÅŸkilatı’na, “TeÅŸkilâtı Mahsûsa” veya “Umûru Åžarkiye Dairesi” adı verilmiÅŸtir.

Askerî Tarih ve Stratejik Etüt BaÅŸkanlığı (ATASE) arÅŸiv belgelerine göre yapılan bir çalışmada, TeÅŸkilâtı Mahsûsa’nın 17 Kasım 1913 tarihinde resmî olarak kurulduÄŸu anlaşılmaktadır. TeÅŸkilât’ın ilk baÅŸkanının Kurmay Binbaşı (bilâhare Yarbay) Süleyman Askerî Bey,ikinci baÅŸkanının Ali Bey BaÅŸhampa ve son baÅŸkanının da Hüsamettin Ertürk olduÄŸu bilinmektedir.

TeÅŸkilât-ı Mahsûsa, modern tarzda kurulmuÅŸ ve nev-i ÅŸahsına münhasır bir örgüt olarak karşımıza çıkmaktadır. TeÅŸkilât, direkt olarak Osmanlı Harbiye Nezareti’ne baÄŸlı idi ve üyelerinin ifadelerine göre, özel bir ÅŸifresi bulunmuyordu.

TeÅŸkilât-ı Mahsûsa tarafından, özellikle Kafkasya ve Yakın DoÄŸu’da görev yapan ve gerilla tipi bir çalışma yöntemini benimsemiÅŸ küçük askerî birlikler (müfrezeler) ve taburlar kurulmuÅŸtur. Orta DoÄŸu’daki eylemlerin içerisinde dikkati çekenler arasında, propaganda yapmak üzere Bingazi’ye gönderilen Bingazi Milletvekili Yusuf Åžetvan Bey ile Åžeyh Esseyid Åžerif Ahmed Es-Sünusî’nin bir Alman denizaltısı ile Ä°stanbul’a kaçırılması ve Ä°ngiliz ajanı Thomas Edward Lawrence’e karşı giriÅŸilen hareketler sayılabilir.

Kafkasya bölgesi, Orta Asya seferlerinin atlama tahtası olarak TeÅŸkilât-ı Mahsûsa’yı fazlasıyla ilgilendirmiÅŸtir. Kafkasya seferleri Trabzon’dan yönetilmiÅŸtir. Trabzon, Hopa ve Artvin kıyılarından Kafkasya içlerine denizden ajanlar sokularak, Ruslar’ın askerî durumu öğrenildiÄŸi gibi, Osmanlı ordusu oraya girdiÄŸi zaman yardımcı olacak geniÅŸ bir teÅŸkilât kurulmuÅŸtur.

TeÅŸkilât’ın Orta Asya’ya yönelik faaliyetlerinin en önemlisi, Rauf (Orbay) Bey ile Ömer Naci Bey’in gerçekleÅŸtirdikleri Ä°ran Seferi’dir. Rauf Bey, Ä°ran üzerinden Afganistan ve Hindistan’a kadar uzanarak buralarda Ä°ngilizler’e karşı koyma görevini üstlenmiÅŸtir. Ancak, bu grubun harekâtı Almanlar tarafından engellenmiÅŸ, Rauf Bey’e geri dön emri verilmiÅŸtir. Rauf Bey’in geri dönerken Ä°ran’da bıraktığı müfreze Afganistan’a girmiÅŸ, bazı elemanları ise Hindistan’a giderek buralarda istihbarî nitelikli çalışmalarda bulunmuÅŸtur. Meselâ, Kuşçubaşı EÅŸref ve arkadaÅŸları, Ä°ngiltere ‘ye karşı ÅŸiddetli bir propaganda kampanyası baÅŸlatmak, eÄŸer mümkün olursa bu kampanyayı Orta Asya’da da yürütmek için Hindistan’a gittiler. Ancak bu sırada Birinci Dünya Savaşı’nın baÅŸlaması üzerine, Enver PaÅŸa’dan emir alan Kuşçubaşı EÅŸref hemen Ä°stanbul’a dönmüş ve az sonra da TeÅŸkilât’ın Arabistan Bölge SorumluluÄŸu’na getirilmiÅŸtir.Ömer Naci Bey kumandasındaki gönüllü birlikleri ise, 12 Ocak 1915 tarihinde Tebriz’e girmiÅŸler ve Ahraz’a ulaÅŸarak petrol boru hatlarını tahrip etmiÅŸlerdir.

TeÅŸkilât-ı Mahsûsa’nın Makedonya ve Trakya bölgelerinde de Sırplar’a ve Yunanlılar’a karşı istihbarî nitelikli faaliyetleri olmuÅŸtur. TeÅŸkilât’ın kurucuları arasında yer alan subaylar tarafından 1913 yılında Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’nin kurulması ve Kuşçubaşı EÅŸref Bey’in Åžubat 1915’de Mısır’da kanal bölgesindeki çalışmaları kayda deÄŸer.

Birinci Dünya Savaşı (1914-1918), Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu için 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi ile resmen sona erdi. Özellikle Ä°ngilizler’in, Afrika’da ve Orta DoÄŸu’da kendilerine karşı ÅŸiddetli bir mücadele yürüten TeÅŸkilât-ı Mahsûsa’yı cezalandıracakları beklenen bir durumdu. Bu sebeple, onlardan önce harekete geçerek TeÅŸkilât’ı en az zarara uÄŸramasını saÄŸlayacak ÅŸekilde yeniden örgütlemek gerekiyordu. Ä°ÅŸte, Ä°ttihad ve Terakki Hükümeti’nin ileri gelenleri Mütareke görüşmelerinin yapıldığı günlerde, TeÅŸkilât-ı Mahsûsa’nın geleceÄŸi hakkında kararlar alacaklardır. Mütareke’den az sonra 5 Aralık 1918 tarihinde, TeÅŸkilât’ın başına getirilecek olan Hüsamettin Ertürk, Ä°ttihad ve Terakki’nin üst düzey yöneticilerinin Ä°stanbul’u terketmelerinden birkaç gün önce Enver PaÅŸa’nın KuruçeÅŸme’deki yalısında gerçekleÅŸtiÄŸini belirttiÄŸi bir görüşmede, Enver PaÅŸa’nın konuya iliÅŸkin talimatını şöyle nakletmektedir:

“Åžimdiye kadar vekâleten bakmakta olduÄŸun TeÅŸkilât-ı Mahsûsa’ya bundan sonra riyâset edeceksiniz…TeÅŸkilât-ı Mahsûsa’yı resmen laÄŸvedeceksiniz, fakat hakikatte bu teÅŸkilât asla ortadan kalkmayacaktır…TeÅŸkilât-ı Mahsûsa’nın bundan sonraki ismi “Umûm Âlem-i Ä°slâm Ä°htilâl TeÅŸkilâtı” olacaktır. Muhaberelerimiz hep bu titr üzerine cereyan edecektir. Siz Türkiye’de bu teÅŸkilâtın Ä°stanbul Åžubesi Reisisiniz. O’nu kuran benim, sizi seçen benim, yakında bu teÅŸkilâtın heyet-i merkeziyesi Berlin’de toplanacaktır.”

Enver PaÅŸa’nın Hüsamettin Ertürk’e adını verdiÄŸi yeni örgütün yurt içinde herhangi bir çalışmasına rastlanmadı. Enver PaÅŸa ve arkadaÅŸlarının bir Alman denizaltısı ile yurt dışına çıkmalarını müteakip, Bahriye Nâzırı Müşir Ä°zzet PaÅŸa’nın isteÄŸi doÄŸrultusunda TeÅŸkilât-ı Mahsûsa, Hüsamettin Ertürk tarafından tasfiye edildi. Ancak, TeÅŸkilât’ın depolarındaki silâhlar ve cephane saklanarak, Anadolu’ya sevki için çareler aranmaya baÅŸlanmıştı.

3. Mütareke ve Millî Mücadele Dönemlerinde Gizli Gruplar (1918-1922) ve İstihbarat (1923-1926)

Birinci Dünya Savaşı sonunda, 30 Ekim 1918 tarihinde, Ä°tilâf Devletleri ile Osmanlı Devleti arasında imzalanan Mondros Mütarekesi’nin hükümleri gereÄŸince imparatorluk tarihe karışıyordu. Türk ordusu derhal terhis ediliyor, silâh, cephane ve ulaşım yolları ile bütün haberleÅŸme araçları, liman ve tersaneler galip devletlerin denetimine bırakılıyordu. Artık ülke yabancılar tarafından parçalanıp iÅŸgal edilmeye hazır durumda idi. Nihayet, 13 Kasım 1918 tarihinde Ä°tilâf Devletleri’nin savaÅŸ gemilerinden oluÅŸan 55 parçalık bir filo Dolmabahçe önlerine demir atıyordu. BeyoÄŸlu’na 3500 düşman askeri çıkmıştı. Müttefiklerden güç alan ve onlarla iÅŸbirliÄŸi yapan azınlıkların tutum ve davranışları da dayanılmaz hale gelmiÅŸti. Artık bu iÅŸgal ve taÅŸkınlıklara karşı örgütlenmek, direniÅŸe geçmek gerekiyordu.

DiÄŸer taraftan, 19 Mayıs 1919 tarihinde Ä°stanbul’dan hareketle Bandırma vapuruyla Samsun’a çıkan Mustafa Kemal PaÅŸa da, “Ya Ä°stiklâl, Ya Ölüm” parolası ile Millî Mücadele’nin Anadolu’da baÅŸladığını ilân ediyordu.

Düşmanın faaliyetleri karşısında, iÅŸgal altındaki Ä°stanbul’da ve Anadolu’da Millî Mücadele’yi desteklemek için açılıp kapatılan birçok gizli direniÅŸ grubu kurulmuÅŸtur. Bu grupların bazılarının Anadolu’da da ÅŸubeleri açılmıştır. Gizli gruplar içerisinde en önemlileri arasında ÅŸunlar bulunuyordu: Karakol Cemiyeti, Zabitân Grubu, Yavuz Grubu, Hamza Grubu, Mücâhid Grubu, Muhârip Grubu, Felâh Grubu, Ä°malât-ı Harbiye Grubu, Muâvenet-i Bahriye Grubu, Nâmık Grubu, Ferhâd Grubu, Kerimî Grubu, Fethiye Deniz Grubu, Askerî Polis (Ayn-Pe) TeÅŸkilâtı, Müsellâh Müdafâa-i Milliye (M.M./Mim Mim) Grubu, Tedkik Heyeti Âmirlikleri, Geçit TeÅŸkilâtı.

Karakol Cemiyeti:

Mütareke döneminin ilk gizli direniÅŸ grubu, Ä°stanbul’da kurulan Karakol Cemiyeti’dir. 1918 Ekim sonları veya Kasım baÅŸlarında Talât PaÅŸa’nın direktifi ile kurulan Cemiyet’in kurucuları arasında, Kurmay Albay Kara Vâsıf, Emekli Yüzbaşı Bahâ Said, Albay Galatalı Åževket ve Yenibahçeli Şükrü Beyler gibi Ä°ttihadçı ÅŸahıslar bulunmakta idi.Kısa zamanda örgütlenme çalışmalarını tamamlayan Karakol Cemiyet’in Millî Mücadele’ye yaptığı en büyük hizmet, Ä°stanbul’dan Anadolu’ya silâh ve cephane ile subayların kaçırılmasını saÄŸlaması, Ä°ngiliz Muhibleri Cemiyeti gibi kuruluÅŸların plânlarını ve faaliyetlerini Mustafa Kemal PaÅŸa’ya haber vermesi olmuÅŸtur. Ancak Cemiyet, BolÅŸevikler ile gizli iliÅŸkilere girmesi ve kendi başına Millî Mücadele’ye sahiplenme çalışmalarında bulunması sebepleriyle Anadolu Ordusu kadrosuna dahil edilmemiÅŸ, 16 Mart 1920 tarihinde Ä°stanbul’un Ä°tilâf Devletleri tarafından iÅŸgali sırasında da liderlerinin tutuklanmaları ile büyük bir darbe yemiÅŸ ve nihayet Erzurum ve Sivas Kongreleri’nin kararlarını uygulamak için seçilen Heyet-i Temsiliye’nin emri üzerine faaliyetlerine son verilmiÅŸtir.

Zabitân Grubu:

Karakol Cemiyeti’nin devamı olan Zabitân Grubu, Cemiyet’in Ãœsküdar Åžubesi Reisi Kurmay Yarbay MuÄŸlalı Mustafa Bey tarafından 27 Ekim 1920 tarihinde yeniden yapılandırılmıştır. Zabitân Grubu da, Anadolu’ya istihbarat temini yanında subay, silâh ve cephane sevkinde baÅŸarılı hizmetler vermiÅŸtir. Fakat belirli bir tarihten sonra, kuruluÅŸu aynı tarihlere rastlayan ve Ankara tarafından kurdurulan Hamza Grubu ile bu konularda rekabete giriÅŸmesi ve yeterli tetkik-tahkik yapılmadan Anadolu’ya gönderilen subayların bazılarının Ä°tilâf Devletleri’ne hizmet etmelerinin anlaşılması, kendilerine tepki gösterilmesine sebep olmuÅŸtur. DiÄŸer taraftan, Ä°ngiliz ajanı Hintli Mustafa Sagir’in, Zabitân Grubu’nun da kullandığı Karakol Cemiyeti’nin mührü ile mühürlenmiÅŸ bir belge ile Ä°nebolu’ya çıkması ve 29 Kasım 1920 tarihinde Onuncu Kafkas Fırkası sabık Kumandanı Yarbay Kemal Bey ile Anadolu’ya hareket ederek,11 Aralık 1920’de Ankara’ya gelmesi ve Mustafa Kemal PaÅŸa’ya suikast tertip edeceÄŸi anlaşılarak tutuklanması, 23 Mayıs 1921 tarihinde Ankara Ä°stiklâl Mahkemesi tarafından yargılanarak ölüm cezasına çarptırılması ve bir gün sonra da idam edilmesi,ayrıca grup mensuplarından bazılarının kahvehanelerde görevlerini ifşâ etmeleri de bardağı taşıran son damla olmuÅŸtur.

Yavuz Grubu:

Ä°ÅŸte bütün bu olumsuz olaylar neticesinde, Zabitân Grubu’nun bir müddet sonra adını deÄŸiÅŸtirdiÄŸi ve yine MuÄŸlalı Mustafa Bey baÅŸkanlığında Yavuz Grubu olarak faaliyetini devam ettirdiÄŸi anlaşılmaktadır.

Yavuz Grubu’nun mührü, Yavuz Sultan Selim’in resmini taşıyordu.
Yarbay Mustafa (MuÄŸlalı) Bey tarafından, Ankara’da Müdâfaa-i Milliye’ye ve Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye (Genelkurmay) Reis Vekili Fevzi (Çakmak) PaÅŸa’ya “Çok Acele” kaydıyla gönderilen ve üzerinde “Yavuz Grubu” nun mührü bulunan 12 Mart 1337 (1921) tarihli bir ÅŸifreli raporda (belgede); Anadolu’ya takalarla nakledilmek üzere Sarıyar Bölgesi’nde sahile yakın bir noktada TeÅŸkilât tarafından saklanan 570 adet mavzer ile 4 hafif makinalı tüfek ve 10 sandık cephanenin, Askerî Nigâhban tarafından Ä°ngilizler’e ihbarı neticesinde kaybedildiÄŸi, ancak gönüllü subayların kaçarak saklanmaya muvaffak oldukları bildirilmekte, ayrıca Ä°ngilizler adına ajanlık yapan ÅŸahıslardan bahsedilmekte ve bu ÅŸahısların Adapazarı yönünden Anadolu’ya gönderildikleri belirtilmektedir.

MuÄŸlalı Mustafa Bey’in yakalanma tehlikesi sebebiyle, Eylül 1921’de Ä°stanbul’dan Anadolu’ya geçmesinden sonra Yavuz Grubu’nun faaliyetlerinin sekteye uÄŸradığı anlaşılmaktadır.

Hamza, Mücâhid, Muhârip ve Felâh Grupları:

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’nin 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara’da toplanmasından ve Ankara Hükümeti’nin, Ä°stanbul’un etkisini pasifize eden bir güç olarak ortaya çıkmasından sonra baÅŸta Ä°stanbul olmak üzere, ülkenin her tarafındaki gizli direniÅŸ gruplarının tek bir merkezden, Ankara’dan yönetilmesi kararlaÅŸtırılmıştır. Bu cümleden olarak, Anadolu’ya subay, silâh, cephane ile malzeme göndermek ve istihbarat yapmak amacıyla, Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Riyâseti (Genelkurmay BaÅŸkanlığı)’ne baÄŸlı olarak 23 Eylül 1920 tarihinde Ä°stanbul’da Hamza Grubu kurulmuÅŸtur. Ancak grup, ÅŸifre anahtarlarının düşmanın eline geçmesi ve Ankara’dan gönderilen kurye çantasının yolda kaybolması üzerine adını deÄŸiÅŸtirmek zorunda kalmış ve 15 Aralık 1920 tarihinden itibaren Mücâhid adını almıştır. Bu grup da kısa bir zaman sonra adını deÄŸiÅŸtirmeye mecbur kalmış ve 23 Åžubat 1921 tarihinde Muhârip adını alarak faaliyetine devam etmiÅŸtir. Nihayet grup, 31 AÄŸustos 1921 tarihinde Felâh adını almıştır.

Fevzi (Çakmak) PaÅŸa, grupların devamlı olarak adlarını deÄŸiÅŸtirmelerini, Ä°ngiliz Servisi’nin faaliyetlerine baÄŸlamaktadır.

Felâh Grubu da, Ankara’ya subay ve cephane gönderimi ile istihbarat teminine ağırlık vermiÅŸ, Millî Mücadele lehinde propaganda faaliyetinde bulunmuÅŸtur. Ä°stihbarat konusunda özellikle Yunan ordusunun durumu ile ilgili haberleri Ankara’ya iletmiÅŸtir. Felâh Grubu, Ä°ngiliz taraftarı Damad Ferid PaÅŸa tarafından Anadolu’ya gönderilen ajanların listesini de ele geçirerek, Ankara’da Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Riyâseti’ne göndermiÅŸtir.Felâh Grubu’nun faaliyetlerine ise 4 Ekim 1923 tarihinde son verilmiÅŸtir.

Millî Mücadele döneminde, Anadolu’ya silâh, cephane, malzeme ve istihbarat temini amacıyla daha baÅŸka gruplar da faaliyet göstermekte idiler. Bu küçük gruplar arasında, Ä°malât-ı Harbiye, Muâvenet-i Bahriye, Nâmık, Ferhâd, Kerimî ve Fethiye Deniz Grupları sayılabilir.

Askerî Polis (Ayn-Pe) Teşkilâtı :

Ordu içerisine sızan yabancı ajan faaliyetlerine ve propagandasına karşı koymak amacıyla, 18 Temmuz 1920 tarihinde Garp Cephesi Komutanlığı’na baÄŸlı olarak Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Riyâseti tarafından Askerî Polis (Ayn-Pe) TeÅŸkilâtı kurulmuÅŸtur. TeÅŸkilât, baÅŸlangıçta baÅŸarılı hizmetler vermiÅŸ, ancak daha sonraları gizliliÄŸe riayet etmediÄŸi ve yetkilerini aÅŸarak her iÅŸe karıştığı gerekçesiyle 21 Mart 1921 tarihinde laÄŸvedilmiÅŸtir.

Müsellâh Müdafâa-i Milliye (M.M.) Grubu:

Edinilen tecrübelerin ışığında ve belirlenen yeni hedeflere ulaşılabilmesi amacıyla, 1921 yılı baÅŸlarında Fevzi (Çakmak) PaÅŸa’nın direktifi ile Hüsamettin Ertürk tarafından Ä°stanbul’da Müsellâh Müdâfaa-i Millîye Grubu (M.M. /Mim Mim) kurulmuÅŸ ve 3 Mayıs 1921 tarihinde TBMM Hükümeti tarafından resmen kabul edilmiÅŸtir. M.M. Grubu, asker ve sivil kesimden oluÅŸan kadrolarıyla Ä°stanbul’da geniÅŸ bir ajan ve haber ağı kurmayı baÅŸarmış, Anadolu’ya silâh ve cephane kaçırılması faaliyetlerini organize etmiÅŸ, düşman karargâhlarına, iÅŸbirlikçi gruplara ve yabancı misyonlara sızarak çok sayıda önemli belge ve bilgiyi elde etmiÅŸtir. Grub’un faaliyetlerine Ä°stanbul’un kurtuluÅŸundan sonra, 5 Ekim 1923 tarihinde son verilmiÅŸtir.

Tedkik Heyeti Âmirlikleri:

Askerî Polis TeÅŸkilâtı’nın kapatılmasının istihbarat faaliyetleri açısından doÄŸurduÄŸu boÅŸluk, yine Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Riyâseti tarafından kurulan ve 1 Nisan 1921-22 Haziran 1922 tarihleri arasında Anadolu’nun çeÅŸitli ÅŸehirlerinde faaliyet gösteren “Tedkik Heyeti Âmirlikleri” vasıtasıyla giderilmiÅŸtir. Âmirlikler, komünist faaliyetler, ajan faaliyetleri, azınlıkların tutum, davranış ve düşmanla iÅŸbirlikleri, Yunanlılar’ın iÅŸgalleri ve zulümleri, halkın Millî Mücadele karşısındaki tavrı gibi konular üzerinde çalışmıştır. Tedkik Heyeti Âmirlikleri de, personelinin kimliklerinin deÅŸifre olması sebebiyle, 22 Haziran 1922 tarihinde laÄŸvedilmiÅŸtir.

Geçit Teşkilâtı:

1922 yılı sonları ile 1923 yılı baÅŸları arasında, Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Riyâseti tarafından I.Ordu Komutanlığı’na baÄŸlı olarak, Ä°stanbul ve Trakya’ya yeniden yapılacak bir saldırıya karşı koymak, Ä°ngiliz iÅŸgal birliklerini takip ve kontrol etmek amacıyla, Geçit TeÅŸkilâtı Kumandanlığı (GTK) adı ile bir teÅŸkilâtın kurulduÄŸu görülmektedir. Lozan Barış Görüşmeleri (20.11.1922-7.2.1923)’nin, 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Barış AntlaÅŸması ile sonuçlanmasından sonra, Fevzi (Çakmak) PaÅŸa’nın emri üzerine 8 AÄŸustos 1923 tarihinde TeÅŸkilât’ın faaliyetlerine son verilmiÅŸtir.

Tedkik Heyeti Âmirlikleri’nin kapatılmasından sonra bunların yaptıkları istihbarat, propaganda, takip ve araÅŸtırma görevleri, Ordu Kurmay BaÅŸkanlıkları’na baÄŸlı olarak çalışan Ä°stihbarat Åžubeleri tarafından yürütülmeye baÅŸlanmıştır. 1922 yılının ortalarından, Cumhuriyet döneminde 1926 yılının baÅŸlarına kadar bu görevleri Ordu MüfettiÅŸlikleri Ä°stihbarat Åžubeleri devam ettirecekler ve aÅŸağıda görüleceÄŸi gibi, Ordu MüfettiÅŸlikleri de bu görevleri Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Riyâseti’nin talimatı üzerine, Millî Emniyet Hizmeti (M.E.H.) Riyâseti Åžubeleri’ne devredeceklerdir.

MİLLÎ EMNİYET HİZMETİ RİYÂSETİ (M.E.H./MAH)

(1927-1965)

A. Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti’nin KuruluÅŸu ve Ä°lk Yapılanma Çalışmaları (6 Ocak 1926)

1. Ä°stihbarat TeÅŸkilâtı’na Duyulan Ä°htiyaç (1923-1926)

30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasını müteakip 19 Mayıs 1919 tarihinde baÅŸlayan Millî Mücadele, 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Barış AntlaÅŸması ile tamamen sona ermiÅŸ ve modern Türk Devleti’ni kurma çalışmaları baÅŸlamıştı.

1923-1926 yılları arasındaki dönem, Türkiye’de Atatürk Ä°nkılâpları’nın baÅŸlama ve yerleÅŸme dönemidir. Ancak inkılâplara karşı olanların hedefi CumhurbaÅŸkanı Mustafa Kemal (Atatürk) olmuÅŸtur. 15 Haziran 1926 tarihinde ortaya çıkarılan Ä°zmir Suikasti sonrasında Atatürk, Anadolu Ajansı’na verdiÄŸi demeçte, “…Alçak teÅŸebbüs benim ÅŸahsımdan ziyade mukaddes Cumhuriyetimize ve onun istinat ettiÄŸi yüksek prensiplerimize müteveccih bulunduÄŸuna şüphe yoktur…Benim nâçiz vücudum birgün elbet toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet pâyidar kalacaktır.” sözleriyle Cumhuriyete ve inkılâplara olan inancını belirtmiÅŸtir.

Ä°stihbarat faaliyetlerindeki branÅŸların, ayrı ayrı ihtisas ve kabiliyet isteyen, yalnız savaÅŸ halinde deÄŸil, barış döneminde de sürekli çalışmayı gerektiren iÅŸler olduÄŸu, Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti’nin kurulmasına rastlayan dönemde meydana çıkmış bir gerçek idi. Avrupa’nın belli baÅŸlı merkezlerinde, Berlin, Paris ve Londra’da Birinci Dünya Savaşı (1914-1918)’ndan çok önceleri yerleÅŸtirilmiÅŸ Espiyonaj yuvalarının nasıl çalıştıkları, gizli servislerin bu yuvaları ve ajanları keÅŸfetmek hususundaki gayretleri, Espiyonaj ve Kontr Espiyonaj konularında yayınlanmış kitaplarda ve hatıralarda anlatılmakta idi. DiÄŸer taraftan, özel teÅŸkilâtlara sahip olan ülkeler, bunları devrin ihtiyaçlarına göre bir düzene sokmaya çalışırlarken, böyle bir teÅŸkilâtı bulunmayan ülkeler de yeniden kurmaya baÅŸlamışlardı.

Ä°ÅŸte, modern devletlerin istihbarat konusunda geliÅŸtirdikleri metotları ve teknik alandaki ilerlemeleri göz önüne alan CumhurbaÅŸkanı Mustafa Kemal (Atatürk), bir taraftan genç Cumhuriyet’e yönelik yabancı devletlerin Espiyonaj çalışmalarını, hanedan mensupları ve taraftarları ile yıkıcı ve bölücü (Ermenilik, Rumluk, Kürtçülük, Komünizm, rejim aleyhtarlığı vb.) odakların faaliyetlerini önlemek, diÄŸer taraftan yapılan ve yapılacak olan inkılâp hareketleri ile rejimi kollamak ve korumak amacıyla, “Bu böyle olmaz, muasır devletlerde olduÄŸu gibi biz de modern bir istihbarat teÅŸekkülü kurmak mecburiyetindeyiz.” ifadeleri ile teÅŸkilâtın lüzumuna iÅŸaret ediyordu.


2. Riyâset’in KuruluÅŸu (6 Ocak 1926)

CumhurbaÅŸkanı Mustafa Kemal (Atatürk)’ün direktifleri doÄŸrultusunda modern bir istihbarat teÅŸkilâtının kurulması çalışmaları, Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Reisi MareÅŸal Fevzi (Çakmak)’ın uhdesine verilmiÅŸtir.Böylece, ÅŸimdilik sadece yurt içine yönelik istihbarat hizmeti verecek olan teÅŸkilâtın, Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Riyâseti (EHUR) Ä°stihbarat Dairesi’ne baÄŸlı olarak kuruluÅŸ çalışmaları baÅŸlatılmıştır.
EHUR Ä°stihbarat Dairesi’nin, 6 Ocak 1926 tarih ve 10152 sayılı “Gayet Mahrem ve Zâta Mahsûs” (Çok Gizli ve KiÅŸiye Özel) gizlilik dereceli ve Müşir (MareÅŸal) Fevzi (Çakmak) imzalı tebligatı ile Cumhuriyet döneminin ilk istihbarat teÅŸkilâtı olan Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti kurulmuÅŸtur.

Bu tebligat, aynı tarih, sayı ve imza ile Ordu MüfettiÅŸlikleri’ne, Kolordu Kumandanlıkları ile Ä°zmir ve Kocaeli Müstahkem Mevki Kumandanlıkları’na da gönderilmiÅŸtir. Tebligatta, Millî Emniyet Hizmeti Åžubeleri ve ilgili kumandanlıkların görevleri ile sorumlulukları da tarif edilmiÅŸtir.

Buna göre;

1. Millî Emniyet Hizmeti Åžubeleri, bulundukları mevâkideki (mevkilerdeki) Fırka (Tümen), Mevki-i Müstahkem veya Kolordu Kumandanlıkları’na (muhtelif kumandanlıkların birleÅŸtiÄŸi mevkilerde, Mevki Kumandanlıkları’na) ve Ordu MüfettiÅŸlikleri’ne mühim ve müstacel (acele) malûmatı doÄŸrudan doÄŸruya tebliÄŸ edecekleri gibi, müşârün-mühim (belirtilen önemli) istihbârâta müteallik (ait) metâlib ve makasidlerini (isteklerini) de doÄŸruca mezkûr Hizmet memurlarına bildirebilirler. Ancak bu metâlib ve makasidin tarz-ı icrası (yürütülmesi ÅŸekli) hususunda istihbârât hizmeti serbesttir.

Ordu MüfettiÅŸliÄŸi merkezinde bulunmayan Ä°stihbârât Åžubeleri ile MüfettiÅŸlikleri’nin muhâberesi (haberleÅŸmesi), mezkûr ÅŸubelerin bulundukları mahaldeki (yerdeki) Mevki Kumandanlığı vasıtasıyla yapılacaktır.

2. Ordu MüfettiÅŸlikleri veya MüfettiÅŸliklerin emriyle istihbarat umûru (iÅŸleri) ile tavzîf edilmiÅŸ (görevlendirilmiÅŸ) bulunan Kolordu Kumandanlıkları, ÅŸimdiye kadar istihbârât hususunda istifade ettikleri vesâit-i vazaifi (görev vasıtalarını) mıntıkalarında bulunan Ä°stihbârât Åžubeleri’ne devredecekler ve bu ÅŸuabâta (ÅŸubelere) mümkün olan teshîlât (kolaylıklar) arz edilecektir.

3. Åžimdiye kadar Ordu MüfettiÅŸlikleri veya Kolordu Kumandanlıkları emrinde bulunan istihbarat zâbitânının (subaylarının) me’mûriyetleri hakkında Müdâfaa-i Milliye Vekâlet-i (Millî Savunma Bakanlığı) Celilesine (Yüce Katına) tebligat yapılacaktır.

4. Millî Emniyet Hizmeti TeÅŸkilâtı, bu teÅŸkilâtta çalışan zâbitân (subaylar) ve me’mûrînin (memurlarının) alâkaları (ilgileri) sûret-i kat’iyyede (kesinlikle) mahrem (gizli) tutulacaktır. Bu hususta yalnız, Ordu MüfettiÅŸlikleri ile merkezlerde Ä°stihbârât Åžubesi bulunan Fırka (Tümen) Kumandanlarına kadar -dahil- Mevki Kumandanları ÅŸahsen muttali (haberdar) olacaklardır.

Belgeden anlaşılacağı üzere, 6 Ocak 1926 tarihinde kurulan ve yurt içine yönelik istihbarat faaliyetinde bulunacak olan Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti, EHUR’a baÄŸlı, genel merkezi Ankara’da olmak üzere 5 ilde ÅŸubeleri bulunan küçük bir askerî istihbarat birimi görünümünde ortaya çıkmıştır. Ancak bu teÅŸkilâtı modern anlamda geliÅŸtirmek, hem yurt içinde ve hem de yurt dışında faaliyet göstermesini saÄŸlayacak tedbirlerin alınması gerekecektir.

3. Dış İstihbarat Bölümü Kurma Çalışmaları (Şubat/Kasım 1926)

TeÅŸkilât’ın Dış Ä°stihbarat Bölümü’nün kurulması ve bu konuda kurslar verilmesi amacıyla daha 1925 Sonbaharı’nda, Hariciye Vekâleti’nin tavassutu ile, Birinci Dünya Savaşı’ndan önce ve savaÅŸ döneminde Alman Genelkurmay Ä°stihbarat Servisi’nin BaÅŸkanı olan ve daha sonra emekliye ayrılmış bulunan Albay Walther Nicolai ile temas kurulmuÅŸ, onun bu amaçlar için Türkiye’ye davet edilmesine karar verilmiÅŸtir.

Daveti kabul eden Walther Nicolai, Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti’nin Dış Ä°stihbarat Bölümü’nün organizesi projesini görüşmek üzere 1926 Ocak sonunda Ankara’ya gelmiÅŸ, Hariciye Vekili Tevfik Rüştü (Aras) Bey, Dahiliye Vekili M. Cemil (Uybadın) Bey ve Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Reisi Fevzi (Çakmak) PaÅŸa ile Ocak sonu ve Åžubat başında iki defa görüşmüş ve projenin 1926 Sonbaharı’na kadar yürürlüğe konması için karar alınmış ve sözleÅŸme yapılmıştır.

Walther Nicolai, 1926 Mart’ında Almanya’ya dönerek Riyâset’in Dış Ä°stihbarat Bölümü’nü kurma çalışmalarına baÅŸlamış, ancak 10 Haziran 1926 itibariyle, Ankara’nın taahhüd ettiÄŸi paranın gönderilmediÄŸini bahane ederek çalışmalarını yavaÅŸlatmıştır. Fevzi (Çakmak) PaÅŸa’nın konuyla ilgili BaÅŸvekâlet’e yazdığı 30 Ocak 1927 tarihli bir yazıdan,Riyâset’in Dış Ä°stihbarat Bölümü’nün organizesi ile verilecek istihbarat kursları için Hükümet’in Albay Walther Nicolai’a, 10 Haziran 1926 tarihine kadar 100.000 lira ödenmesini taahhüt ettiÄŸi, bütçedeki sıkıntı sebebiyle paranın tamamının bu tarihe kadar ödenmediÄŸi, fakat 2 Eylül 1926 tarihinde kendisine paranın bakiye kalan kısımlarının ödendiÄŸi anlaşılmaktadır.

MareÅŸal Fevzi (Çakmak), anılan yazısında ayrıca, Walther Nicolai’ın çok para almak ve buna karşılık az iÅŸ yapmak amacını benimsediÄŸini, bu sebeple vadettiÄŸi hususlara karşı tedbirli olmak zaruretinin doÄŸduÄŸunu belirterek, İç Ä°stihbarat iÅŸlerine girme ve katılma isteÄŸinden vazgeçmeyen adı geçenin baÅŸka bir devlet adına hareket ediyor olabileceÄŸinden şüphe duyduÄŸunu ve bu sebeple Millî Emniyet Hizmeti TeÅŸkilâtı ile temasa geçirilmemesinin gerektiÄŸi üzerinde durmaktadır.

1926 Kasım’ına kadar, Walther Nicolai tarafından Dış Ä°stihbarat konusunda yapılan taahhütler, adı geçen tarafından lâyıkıyla yerine getirilmemiÅŸ ve bu konuda göndermiÅŸ olduÄŸu raporlar da kapsamları itibariyle düşük seviyede kalmıştır.
AÅŸağıda görüleceÄŸi gibi Dış Temsilcilikler, ancak 1926 Kasım’ının sonunda faaliyete geçeceklerdir.

4. Riyâset Mensupları Almanya’da (16 Haziran – 5 Temmuz 1926)

Bir taraftan, teÅŸkilâtın Dış Ä°stihbarat Bölümü’nün kuruluÅŸ çalışmaları devam ederken, diÄŸer taraftan hizmet verecek personelin yetiÅŸmesi amacıyla Almanya’da kursa tabi tutulmaları da 1926 Mart’ında kararlaÅŸtırılmış ve Walther Nicolai tarafından gönderilen 20 günlük kurs programı uygun görülerek yürürlüğe konulmuÅŸtur.
Almanya’ya gidecek heyet içinde, o sırada BoÄŸazlar Komisyonu’nda görevli olan ve Harp Akademisi’nde Harp Tarihi Dersleri veren Kurmay Yarbay Şükrü Âli (Ögel) Bey (Ä°lk Hizmet Reisi olacaktır), Kurmay Subay Hüseyin Rahmi (Apak) Bey, Hasan ReÅŸit (Tankut) Bey, Kemal (Güçsav) Bey ve Hariciye Vekâleti’nden yüksek dereceli bir memur bulunuyordu.

Heyet, altı gün gecikme ile 16 Haziran 1926 tarihinde Almanya’ya gelmiÅŸ ve Albay Walther Nicolai tarafından karşılanmıştır. Burada görülen istihbarat kursları yanında, yabancıların yaÅŸantılarından belirli kesitler öğrenilmesi ve görülmesi amacıyla, Berlin, Dresden, Hamburg, Münih, Salzburg ve Viyana’da geziler tertip edilmiÅŸ, o tarihte Münih’de açılan “SavaÅŸ Propagandası Sergisi” gezilmiÅŸtir.

Almanya’da görülen kurslar 5 Temmuz 1926 tarihinde sona ermiÅŸ ve heyet Viyana’dan 7 Temmuz 1926 tarihinde hareketle 10 Temmuz 1926 Cumartesi günü Ä°stanbul’a gelmiÅŸtir.

5. Konferanslar (Eylül/Kasım 1926)

Yapılan protokola uygun olarak Türkiye’ye tekrar gelen Walther Nicolai, 1926 Eylül ortasından 1926 Kasım ortasına kadar Ä°stanbul ve Ankara’da subay ve sivil bazı kiÅŸilere iki ay istihbarat konferansları vermiÅŸ ve konferanslara teÅŸkilât nizamnâmesinin (tüzüğünün) hazırlanması ile son verilmiÅŸtir.

Walther Nicolai’ın Ä°stanbul’da Yıldız’daki Harp Akademisi’nde “Ä°stihbarat ve Ä°stihbaratın Sevk ve Ä°daresi” konusunda verdiÄŸi konferanslara, baÅŸka bir ifade ile Millî Emniyet Hizmeti’nin kurucu personeli için açılan bu kurslara 12 civarında subay ve sivil bazı ÅŸahıslar katılmıştır. Son derece gizlilik içinde verilen bu konferanslarda Walther Nicolai, teorik ve pratik alanda bildiklerini ve tecrübelerini anlatmıştır. Bu sebeple, konferansın konusu ile konferansı verenin ve konferansa katılanların kimlikleri tamamen bir sır olarak kalmıştır. Bunun baÅŸlıca sebebi, konferansa katılanların, gizliliÄŸe riayet ve sır saklama (ketûmiyet) hususlarında güvenilir kiÅŸiler olmalarıdır.

Konferanslarda, kursiyerlere kitap veya broşür dağıtılmamış, sadece kurşun kalemi ile not tutulmasına izin verilmiştir.

MÄ°T Özel ArÅŸivi‘nde bulunan yeni belgelerden Walther Nicolai’ın, bu konferanslarda açık olarak bir yapılanma tavsiye etmediÄŸi, ancak konu itibariyle özet olarak ÅŸu ana hususlar üzerinde durduÄŸu görülmektedir.

a. Birinci Dünya Savaşı’nın tecrübelerine göre istihbarat ve Ä°stihbarata Karşı Koyma faaliyetlerinin sevk ve idaresindeki esaslar,

b. İstihbarat çalışmalarının ülke içinde ve dışındaki rolü,

c. Kurulacak gizli servislerde riayet edilmesi gereken esaslar.

Yukarıda da belirtildiÄŸi gibi, Walther Nicolai Türkiye’ye gelirken kendisine, “Modern gizli bir TeÅŸkilât kurulacaktır, nasıl kurulsun, nasıl çalışsın? Bunu izah edeceksiniz veya bu konuda bir rapor hazırlayacaksınız.” ÅŸeklinde bir iÅŸ teklif edilmemiÅŸtir. Sadece, kendisinden Birinci Dünya Savaşı’nda Alman Servisi’ndeki tecrübelerine dayanarak, gizli faaliyetler konusunda kurslar ve konferanslar vermesi, Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti’nin Dış Ä°stihbarat Bölümü’nü organize etmesi ve bir nizamnâme (tüzük) hazırlaması istenilmiÅŸtir.

Ancak, Walther Nicolai’ın, Türkiye’nin modern bir istihbarat teÅŸkilâtı kurmak niyetinde olduÄŸunu tahmin ederek, gerek Almanya ve gerekse Ä°stanbul’da verdiÄŸi kurslarda ve konferanslarda Dış Ä°stihbarat yanında İç Ä°stihbarat konularına da temas ettiÄŸi görülmektedir.

O, bu konferanslarda genel istihbarat konuları yanında, tecrübelerine dayanarak, aşağıdaki hususlar üzerinde de durmuştur.

a. Teşkilât devlet kademesinde nereye bağlı olmalıdır?
b. Teşkilât Başbakana mı bağlı olmalıdır?
c. Ülke içinde teşkilâta ihtiyaç var mıdır?
d. Espiyonaj ve Kontr Espiyonaj hizmetlerinin bir arada, bir elden sevk ve idaresinin faydaları, barıştan itibaren yapılanma ve eğitimin lüzumu.

Walther Nicolai bu konferanslarda, propagandaya da geniş yer ayırmış, İstihbarat, Propaganda ve Kontr Espiyonaj, birbirini tamamlayan unsurlar olarak gösterilmiştir.
Böylece, Almanya’da, Ankara’da ve Ä°stanbul’daki kurslar ve konferanslarda alınan bilgilerin ve tutulan notların ışığı altında, Ä°stihbarat Heyeti tarafından Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti’nin yapılanma çalışmaları 1926 Ekim’inde baÅŸlatılmıştır.
Fevzi (Çakmak) PaÅŸa, Walther Nicolai’ın çalışmalarıyla ilgili olarak BaÅŸvekâlet’e yazdığı 31 Ocak 1927 tarihli yazısında, verilen kursların ve konferansların pratik usulleri kapsamakla birlikte istenilen geniÅŸlikte olmadığını, bununla birlikte istifade edilmiÅŸ olduÄŸunu belirtmektedir.

6. Yapılanma Çalışmaları (Ekim/Kasım 1926)

Ekim/Kasım 1926’da Ä°stihbarat Heyeti tarafından yapılan çalışmalar sırasında hazırlanan TeÅŸkilât Nizamnâmesi (Tüzüğü)’ne uygun olarak Riyâset’in iç ve dış yapılanması çalışmaları bitirilmiÅŸtir. Çalışmalar sırasında birçok ÅŸema üzerinde çalışılarak,Türkiye’ye uygun bir yapılanma üzerinde mutabık kalınmıştır. Buna göre, ilk merkezî yapılanmanın 4 ana ÅŸubeden meydana gelmesi kararlaÅŸtırılmıştır.

A Åžubesi : Ä°stihbarat .
B Şubesi : Müdâfaa .
C Åžubesi : Propaganda.
D Åžubesi : Teknik Destek.

A Åžubesi (Ä°stihbarat=Espiyonaj), Genelkurmay BaÅŸkanlığı’na baÄŸlı subaylardan;
B Åžubesi (Müdâfaa=Kontr Espiyonaj), İçiÅŸleri Bakanlığı’na baÄŸlı Emniyet Genel Müdürlüğü ile Jandarma Genel Komutanlığı personelinden;
C Şubesi (Propaganda), Dışişleri Bakanlığı personelinden;
D Åžubesi, asker ve sivil personelden meydana gelmiÅŸti.

1926 Kasım ayında, Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti’nin müstakil ilk binası olan Hacı Bayram Camii civarında binaya taşınıldıktan sonra, A Åžubesi’ne Kurmay Binbaşı Mehmet Nuri Bey, B Åžubesi’ne Jandarma Yarbay Kemal Bey, C Åžubesi’ne DışiÅŸleri Bakanlığı Åžube Müdürlerinden Muhiddin RaÅŸit Bey, D Åžubesi’ne Kurmay Binbaşı Åžahap Bey, Müdür olarak tayin edilmiÅŸlerdir.

Bilâhare, C Åžubesi’ne Müdür Yardımcısı olarak DışiÅŸleri Bakanlığı’ndan Selim Bey tayin edilecek, B Åžubesi’nden Kemal Bey’in ayrılması üzerine Åžahap Bey, B Åžubesi Müdürü olacak, D Åžubesi’ne de Kurmay Binbaşı Samim Ä°smet Bey getirilecektir.

Yurt içinde, daha önce 6 Ocak 1926 tarihinde ana merkeze (Ankara) baÄŸlı olarak Ä°stanbul, Ä°zmir, Adana, Diyarbakır ve Kars’da kurulan 5 ÅŸubeye ilâve olarak 3 ÅŸube daha açılmış, ancak bu defa bu ÅŸubelerin bütünü geniÅŸletilerek 8 Mıntıka (Bölge) ÂmirliÄŸi adı altında deÄŸerlendirilmiÅŸtir. Buna göre, yurt içindeki Merkezler (Mıntıka Âmirlikleri);

Adana Mıntıkası : A ve B Âmirlikleri halinde,
Ankara Mıntıkası : B Âmirliği halinde,
Antalya Mıntıkası : B Âmirliği halinde,
Diyarbakır Mıntıkası : A ve B Âmirlikleri halinde,
İstanbul Mıntıkası : A ve B Âmirlikleri halinde,
İzmir Mıntıkası : A ve B Âmirlikleri halinde,
Kars Mıntıkası : A ve B Âmirlikleri halinde,
Samsun Mıntıkası : B Âmirliği halinde,

yapılandırılmış ve bu merkezlere gidecek âmirlerin hareket tarzları bir esasa bağlanmıştır. Böylece, tayin edilen Mıntıka Âmirleri yeni görev yerlerine hareket etmişlerdir.

Bu dönemde, merkezlerdeki A (İstihbarat=Espiyonaj) ve B (Müdâfaa=Kontr Espiyonaj) Âmirleri bağımsız çalışıyorlar ve Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti ile doğrudan ayrı ayrı haberleşiyorlardı. Ankara, Antalya ve Samsun merkezleri B Âmirleri tarafından idare edilmiş, bu merkezlere A Âmirleri gönderilmemiştir. Ayrıca merkezlerin hiç birisine, C ve D şubelerinin temsilcileri de tayin edilmemiştir.
Ãœlke içerisindeki yapılanmada Merkezler (Mıntıka Âmirlikleri) açılırken, yurt dışında açılacak Merkezler ile ilgili çalışmalar da sürdürülmüş ve Türkiye dışında 3 yerde, Viyana (Åžimal=Kuzey), Tahran (Åžark=DoÄŸu) ve Kahire (Cenup=Güney)’de Temsilcilikler faaliyete baÅŸlamışlardır.

1926 Kasım sonunda, Hacı Bayram Camii civarındaki Åžehit Keskin Sokak’ta bulunan Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti’nde personel sayısı 10 civarında idi.

(Visited 29 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 20.05.2008 tarihinde Esesli tarafından, Büyük Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu bölümünde paylaşılmıştır ve 1350 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 5 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Türklerde İstihbarat | Milli İstihbarat Teşkilatı orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleTaaÅŸÅŸuk-ı Talat Ve Fitnat | ÅžemÅŸeddin Sami – Romanın Konusu - Karakterleri Sonraki MakaleTelepati Nedir- Telepatiye GiriÅŸ-Karşılıklı Telepatik AlışveriÅŸ

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz