Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Türk Denizci Kıyafet Ve Ünvanları (1390-1923) | Kaptan-ı Derya – Donanma Ümerası – Kadırga Kaptanı – Kapudâne – Patrona – Rîyale – Tersane ..


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 04.08.2008 tarihinde Hale tarafından, Büyük Türk Tarihi | Türk Kültürü - Gelenekler ve El Sanatlarımız bölümünde paylaşılmıştır ve 3533 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Türk Denizci Kıyafet Ve Unvanları
(1390-1923)

Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinde, Ordunun düzenli ve belirli bir kıyafeti bulunmamıştır. İlk olarak, Orhan Gazi (1326-1360) döneminde “Yaya” ismi ile daimi bir piyade kuvvetinin yanı sıra “Müsellem” adı ile ulufeli yani maaşlı bir süvari teşkilatı kurulmuş ise de, giysileri hakkında bir bilgiye ulaşılamamıştır.


Sultan I.Murad (1360-1389) döneminden itibaren ise Yeniçeri Ocağı’nın kurulması ile orduda her sınıfın kıyafeti ayrılmış, her sınıf için ayrı ayrı serpuş ve elbiseler belirlenmiştir. Osmanlı Kara Kuvvetlerine askeri üniforma, ilk önce bir çeşit başlık anlamına gelen “Serpuş” ile girmiştir. Daimi bir kuvvet niteliğinde olan Kapıkulu askerleri için üniforma tasarlanmış, Eyalet askerlerine ise sadece serpuş giydirilmiştir. Sultan Yıldırım Bayezid (1389-1402) dönemine kadar üniformanın ana parçası, başa giyilen başlık (Börk, külah, üsküf vb.) olmuştur.

XVIII. yüzyıl sonlarına kadar Osmanlı Ordusu’nda gerek vezirler gerekse de üst rütbeli subaylar için üniforma entari, kaftan ve en üstte bir cüppeden meydana gelmiş, kaftanın üzerinden bele kuşak sarılmış, altta ise “Çakşır” adı verilen bir cins şalvar bulunmuştur.


Küçük rütbeli subaylar ise benzer kıyafetleri cüppesiz olarak giymişler, ancak bele sarılan bu kuşaklar ve içinde taşınan silahların cinsi, boyu ve süslemeleri sınıf ve rütbeye göre değişmiştir. Rütbeleri, subayların başlarına giydikleri başlık, üzerine sardıkları sarık ve giydikleri elbiselerin şekil ve renkleri belirlemiştir.

Yıldırım Bayezid (1389-1402) döneminde, 1390 yılında Gelibolu Tersanesi’nin inşası ile bir kısım kara azabı Donanma hizmetine alınmıştır. Bu askerler öncü bir rol oynamış ve ilk deniz askeri sınıfını teşkil etmişlerdir. Böylece ilk resmi deniz kıyafeti ortaya çıkmış, deniz azapları da yeniçeri askerleri gibi başlarına serpuş olarak bir nevi başlık anlamına gelen börk giymişlerdir.

XV. ve XVI. yüzyılda Çektiri (Kadırga) döneminde de denizci kıyafetlerinde disiplin ve yeknesaklık sağlanamamıştır. Kalyonlar ile başlayan yelkenli gemiler döneminde gemi personeli genellikle başına şal sarmıştır. Sultan II. Mahmud, 1811 yılında kalyonculardan başkalarının başlarına şal sarmasını yasaklamış ve şal sadece Bahriye’ye ait bir serpuş olarak kullanılmıştır.

Sultan II.Mahmud dönemine kadar eski denizcilerin hemen hepsi, Cezayir biçimi denilen gömlek, şalvar ve kırmızı şal kuşaktan oluşan elbiseler giymiş, bellerinde çatal pala veya yatağan bıçaklar taşımışlardır.

Devletin büyümesine paralel olarak asker mevcudunda görülen artış, gerek bir takım rütbeleri, gerekse de bu rütbeleri ayıracak kıyafetleri zorunlu hale getirmiştir. Sultan II. Mahmud (1808-1839) döneminde Bahriye askerlerinin tıpkı Avrupa’daki gibi setre (ceket) ve pantolon giymesi bir düzene bağlanmıştır. Bu önemli gelişme, Osmanlı Devleti’nde rütbe geleneğinin başlaması ile paralellik arz etmektedir.

Gerek Sultan III. Selim (1789-1807)’in, gerekse Sultan II.Mahmud (1808-1839)’un ıslahat hareketleri çerçevesinde askeri kıyafetlere ve bunun doğal yansıması olarak Bahriye kıyafetlerine yeni bir şekil verme gayretleri göze çarpmaktadır. Bu düzenlemeler daha sonraki dönemlerde değişmiş olsa da önemli bir başlangıç noktası oluşturmuştur.

Sultan II. Abdülhamid (1876-1909) döneminin sonuna kadar padişah iradeleri ve Bahriye Nezareti tarafından zaman zaman çıkarılan emirler ile düzenlenen kıyafet mevzuatı, ilk kez 23 Temmuz 1908 tarihinde II.Meşrutiyet’in ilanından sonra 1909 yılında İngiliz Bahriyesi Kıyafet yönetmeliği esas alınarak düzenlenmiştir. Osmanlı Bahriyesi’nde ilk deniz askeri kıyafet nizamnamesi, 09 Haziran 1325 (22 Haziran 1909) tarihinde “Bahriye-i Şahane Zabitanının Elbise-i Resmiyesi hakkında Nizamname (Padişah Deniz Kuvvetlerinin Subay Resmi Elbiselerine ilişkin Tüzük)” adı ile çıkarılmıştır. Ancak, bu tarihten sonra, kıyafetteki her değişiklik bir Hükümet kararına dayandırılmıştır.


Cumhuriyet dönemi öncesi Türk Bahriyesinin kılık kıyafet açısından tarihi süreç içerisinde geçirdiği evrimleri hiyerarşik sıra içerisinde aşağıda verilmiştir.

Kaptan-ı Derya (Kaptan Paşa)

Osmanlı Bahriyesinin hem idari hem de denizdeki komutanlarına önceleri “Derya Beyi” denilmiştir. Osmanlı deniz teşkilatının temellerinin atıldığı Yıldırım Bayezid (1389-1402) döneminden itibaren, Gelibolu Sancak Beyi, aynı zamanda “Derya Beyi” unvanı ile bugünkü anlamda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı görevini yürütmüştür. Bu makam sahipleri kendilerine verilen sancak ve eyalet gelirleri ile gemiler inşa ettirmiş, donatmış, personelin iaşe ve harçlıklarını karşılamış, seferde de donanmayı sevk ve idare etmiştir. Önceleri Derya Beyi adı ile anılan bu makam, Osmanlı Bahriye teşkilatının büyümesi ile XVI.yüzyıldan itibaren Kapudan-ı Derya (Derya Kaptanı) adını almıştır.

Osmanlı Bahriyesi’nin en büyük amiri ve donanmanın başkumandanı olan Kaptan Paşalar, devlet protokolüne göre resmi günlerde ve törenlerde başlarına yalnız sağ tarafı sırma şerit ile süslü “Kallavi” giymişlerdir.

Üzerlerine yeşil atlas üzerine samur kaplı dört parça kürklü kaftan, bunun altına krem renkli çubuklu ipek kumaştan entari, entarinin altına da koyu fes rengi bir şalvar giymişlerdir. Ayaklarında ise sarı deriden ucu kalkık ”Yemeni” adı verilen ayakkabı bulunmuştur.

Kaptan Paşanın kaftan içindeki kuşağından dışarıya doğru değerli mücevheratla süslü bir hançer çıkmıştır.

DONANMA ÜMERASI (ÜSTSUBAYLAR)

Osmanlı Donanmasında kalyonların henüz ön plâna geçmediği XV. ve XVI. yüzyıllarda Kadırga döneminde, devlete ait gemileri yöneten bugünkü anlamda Tuğamiral rütbesinde olan gemi kaptanlarına “Hassa Reisi” veya “Kaptan” adı verilmiştir. XVII. yüzyıla kadar donanma ümerası bu isimle anılmıştır.

Kalyon dönemine geçildiği 1682 yılından itibaren ise, Sultan IV. Mehmet döneminde (1648-1687) Kaptan Paşadan sonra gelen büyük amiraller için önem sırasına göre, Reis yerine Kapudâne, Patrona ve Riyâle gibi unvanlar, diğer kalyon ve gemi komutanları için ise “Kaptan” adı kullanılmıştır.

Kadırga Kaptanı (Reis)

XVIII. yüzyılda Kadırga Kaptanı, etrafı ve kol altları sırma şeritli, “Fermene” adlı işlemeli cepkeni giymiştir. Cepkenin içinde menekşe pembesi ve önü 18 sarı düğmeli bir gömlek bulunmuştur.

Gömleğin üzerine ise fıstık renginde kolları ve yakası sarı sırma işlemeli bir yelek giyilmiştir. Yeleğin kolları uzun olduğu gibi, içi de ipek astarlı olup, bu astar kol kapaklarından dışarı fırlamıştır. Koyu mavi şal kumaştan bol bir şalvar giymiş ve bele ise kamalarını muhafaza etmek için uçuk mavi renkte kuşak bağlamıştır.

Kadırga Kaptanının başında kırmızı ve uçları sırmalı bir sarık bulunmuştur.

Kapudâne

1682 yılından itibaren kullanılmaya başlanılan Kapudâne ifadesi, Latince’de Capitane’den alınmıştır; Birinci Ferik Amiral, yani Oramiral karşılığında bir rütbe anlamına gelmektedir.

Kapudâne, Derya Kaptanı’ndan sonra Donanma ve Tersanenin en büyük amiri sayılmış ve bugünkü anlamda Donanma Komutanlığı görevini yürütmüştür.

Patrona

İtalyanca’dan alınan “Patrona” ifadesi Ferik Amiral veya bugünkü anlamda Koramiral rütbesine karşılık gelmiştir. Askeri kalyonların ikinci kaptanı olan Patrona, tersanenin asayiş işlerinden sorumlu olmuştur. 1855 yılından itibaren Patronalara “Ferik Amiral” adı verilmiştir.

Patrona, sırtına yeşil Hint kumaşından, önü samur kürklü bir kaftan, içine de üstü işlemeli beyaz renk bir elbise giymiştir. Başında beyaz sarığı andırır bir serpuş, elinde mavi renkli bir asâ, ayağında da sarı deriden bir yemeni bulunmuştur.

Rîyale

“Riyâle” kelimesi İspanyolca’dan alınmış olup, Kralın Kadırgası, Amiral Gemisi anlamına gelmektedir. Liva Amiral, bugünkü anlamda Tuğamiral rütbesinde olan bu kaptan, rütbe olarak Patrona’dan sonra gelmiş, gemisine “Riyâle-i Hümâyun” adı verilmiştir. Askeri kalyonların üçüncü kaptanı olan Riyâle, 1855 yılından sonra “Liva Amiral” adını almıştır.

]

Riyâle, sırtına mavi renkli Hint kumaşından ve ortası samur kürklü bir kaftan, içine de Kapudâne gibi koyu kahve rengi bir entari giymiştir. Başında beyaz sarığı andırır bir serpuş, elinde mavi renkli asası, ayağında da sarı deriden yemenisi bulunmuştur.

(Visited 233 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 04.08.2008 tarihinde Hale tarafından, Büyük Türk Tarihi | Türk Kültürü - Gelenekler ve El Sanatlarımız bölümünde paylaşılmıştır ve 3533 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 9 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Türk Denizci Kıyafet Ve Ünvanları (1390-1923) | Kaptan-ı Derya - Donanma Ümerası - Kadırga Kaptanı - Kapudâne - Patrona - Rîyale - Tersane Kethüdası - Azaplar - Levendler - Levend-i Rumi - Kalyoncu - Bahriye Nazırı Ve Diğerleri orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleYeterlik Sınavı Nedir? Proficiency | Yabancı Dil Seviye Tespit Sınavı - Yeterlik Sınavına Hazırlanırken Yapılması Gerekenler - Yeterlik Sı.. Sonraki MakaleSBS'de Başvuru Süresi Uzatıldı | İlköğretim 6. Ve 7. Sınıf Öğrencilerinin Girebileceği Seviye Belirleme Sınavı (SBS) İle Devlet Paras

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz