Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Suikastler Tarihi | Onat Kutlar Suikasti (30 Aralık 1994 – Vefat: 11 Ocak 1995)


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 24.01.2013 tarihinde Hale tarafından, Yerli ve Yabancı Önemli Tarihi Suikastlar bölümünde paylaşılmıştır ve 41 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Onat Kutlar Suikasti

(30 Aralık 1994 – Vefat: 11 Ocak 1995)


5 Ocak 1936 tarihinde Alanya’da doÄŸdu. Ä°lk ve orta öğrenimini Gaziantep’te tamamladı. Ä°stanbul Ãœniversitesi Hukuk Fakültesi’ne ve Paris Ãœniversitesi Felsefe bölümüne devam etti. Ä°kisini de bitirmedi.

Sanat hayatına, 1952 yılında ÅŸiirle baÅŸladı. A Dergisi’nin kurucuları arasında yer aldı (1956). 1954-1964 yılları arasında aralıklarla DoÄŸan KardeÅŸ dergisini yönetti. 1965’de Sinematek DerneÄŸi’nin de kurucuları arasında yer alan Onat Kutlar, ve on bir yıl süreyle bu kurumun yönetmenlik görevini sürdürdü. Reklam ajansında çalıştı. 1978’de Kültür Bakanlığı Sinema Yapım ve Gösterim Merkezi’nin kuruluÅŸ çalışmalarına katıldı. 1981’den ölümüne kadar Ä°stanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nda Yönetim ve Ä°cra Kurulu üyesi olarak bulundu.


11 Ocak 1995 günü bir bombalı saldırıda ağır yaralanan Kutlar 12 günlük yaşam mücadelesinin ardından öldü.

Eserleri

• Gerçeküstücülük (ortak inceleme), 1960- Yeter ki Kararmasın, 1984
• Bahar İsyancıdır, 1986
• Gündemdeki Konu (Gazete Yazıları), 1995
• Gündemdeki Sanatçı (Gazete Yazıları), 1995
• İshak, 1959
• Peralı Bir Aşk için Divan, 1981
• Unutulmuş Kent ve Çeviri Şiirler, 1999
• Sinema Bir Şenliktir, 1985
• Yusuf ile Kenan (Yön. Ö. Kavur, 1978)
• Hazal (Yön. A. Özgentürk, 1979)
• Kurban Olduğum (Yön. Gök Şahin, 1980)
• Hakkari’de Bir Mevsim (Yön. E Kıral, 1982)

Sinema Bir Åženliktir

Arduvaz çatıların üstünden geçen bulut. Bir cumartesi olmalı. Çünkü 1 yeni frank karşılığında öğle yemeklerini yediÄŸim üniversite lokantası “Foyer des Israelites”te normal günlerden daha fazla takkeli öğrenci vardı. Ve mayıs. Bir an önce, her cumartesi olduÄŸu gibi çorba ve kuskuslu etten oluÅŸan yemeÄŸi atıştırıp güneÅŸli sokaÄŸa fırlamak için sabırsızlanıyordum. Sinematek’teki gösterinin baÅŸlamasına sadece yarım saat vardı. Oysa takkeli, simsiyah sakallı öğrencilerin yan salondaki dinsel törenleri bitmek bilmiyordu ki yemek dağıtılsın. On beÅŸ yirmi dakika bekledikten sonra vazgeçtim. SokaÄŸa çıktım. KoÅŸarcasına yürüdüm. Sularla yıkanarak aÄŸarmış binaların önünden geçerek Ulm Sokağı’na geldiÄŸimde beÅŸ dakika kadar gecikmiÅŸtim. Gösteri baÅŸlamamıştı. ÇoÄŸunluÄŸu Fransız olan izleyiciler espriler yaparak tartışıyorlardı. Sonunda ön sıralardan genç bir Hintli ayaÄŸa kalktı. Fransızca, “Baylar” dedi, “çevirmeni beklemek istemiyorsanız ben yardımcı olabilirim. Elimden geldiÄŸi kadar tabii…” Ä°zleyiciler alkışladılar. Işıklar söndü ve film baÅŸladı: Apur Sansar. Hint ve dünya sinemasının en ilginç yönetmenlerinden birinin, Satyajit Ray’ın ünlü üçlemesi bu filmle tamamlanıyordu. Gösterinin sonunda Sinematek Yönetmeni Henri Langlois, Ray’i izleyicilere tanıştıracak ve küçük bir tartışma yapılacaktı. Ray, çok sevdiÄŸim bir yönetmendi. Pather Panchali, Aparajito ve Apur Sansar bayıldığım filmler. Ãœstelik, liseyi bitirdiÄŸinde Hindistan’ın Aligarh Ãœniversitesi’ne baÅŸvurup kabul edilen, sonra da gidemeyen benim gibi biri için bütün bunların özel bir deÄŸeri vardı. Ama oraya o gün, öylesine baÅŸka bir amaçla gitmiÅŸtim ki, ne film kalmış aklımda, ne de yönetmenin söyledikleri.

Gösteri ve tartışma sona ermiÅŸti. Ray, çevresini alan gençlerle holde konuÅŸuyordu. Tüm cesaretimi toplayıp duvarın yanında yaÅŸlı makiniste bir ÅŸeyler söyleyen iriyarı, ÅŸiÅŸmanca adama yaklaÅŸtım. Uzun saçları neredeyse omuzlarına dökülüyordu. Başı, gözleri, burnu kocamandı. GöbeÄŸi de. Kollarını hareketli bir biçimde sallıyordu konuÅŸurken. Benim yaklaÅŸtığımı görünce bir an durdu. Yararlandım bu aralıktan. “Monsieur Langlois” dedim, “size telefon eden Türk öğrenci benim…” Bir uzaylı görmüş gibi önce ÅŸaÅŸkınlıkla açıldı gözleri. Sonra gülümsedi. “Evet?” dedi, “Acaba sana nasıl yardımcı olabilirim?” “Yakında Türkiye’ye döneceÄŸim. Orada da bir Sinematek kurulması mümkün mü? Size bunu soracaktım.” Kahkahayla güldü. “Ne tuhaf” dedi, “son zamanlarda Türklerden gelen kaçıncı baÅŸvuru bu… Onlara söyledim. Ciddi bir hazırlık yapın. Sonra bana yazın…” Bu kez ÅŸaÅŸkınlık sırası bendeydi. Uzun açıklamalar beklemiyordum, ama bu kadar baÅŸtan savma bir öğüt de düş kırıcıydı. Anlamış gibi tekrarladı: “Zor deÄŸil. Ciddi bir hazırlık yapın. Bana yazın…” Elini uzattı. TeÅŸekkür ederek ayrıldım.

Dünya sinematekçiliğinin büyük öncüsü, Fransız Sinematek’inin kurucusu ve her şeyi olan Henri Langlois’den aynı öğütleri alan bir başka Türk’ün Hüseyin Baş olduğunu o akşam öğrendim. Bir üçüncü kişiyi, yani Şakir Eczacıbaşı’nı ise iki yıl sonra tanıyacak ve onunla birlikte, birimizin başkan, öbürümüzün yönetmen olarak yıllarca emek vereceğimiz bir kurumun temellerini atacaktık.


Ertesi gün pazardı. “GüneÅŸli, aydınlık bir bahar öğlesi. Günlerdir basınçlı sularla yıkayıp aÄŸartıyorlardı bütün kenti. Paris’in isli duvarları ÅŸimdi bembeyaz. Birden arduvaz çatıların üstünden geçen çan seslerini duydum. Ä°nceli kalınlı sayısız çınlamayla dolu bir bulut geçiyordu kentin gökyüzünden. Romanımın, Kül’ün yanık müsveddelerini çatılara savurdum…” Benim için yeryüzünün perdesinde yeni bir film baÅŸlıyordu: Sinema

Kaynak

(Visited 9 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 24.01.2013 tarihinde Hale tarafından, Yerli ve Yabancı Önemli Tarihi Suikastlar bölümünde paylaşılmıştır ve 41 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 1 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Suikastler Tarihi | Onat Kutlar Suikasti (30 Aralık 1994 – Vefat: 11 Ocak 1995) orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleAtatürk Günlüğü - Today | 17 AÄŸustos - August Sonraki MakaleEtnolog Nedir? | MesleÄŸin GerektirdiÄŸi Özellikler

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz