Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Suikastler Tarihi | Martin Luther King | 14 Nisan 1865 – Ford Tiyatrosu


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 21.11.2007 tarihinde Erkan tarafından, Yerli ve Yabancı Önemli Tarihi Suikastlar bölümünde paylaşılmıştır ve 820 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


1929 Yılında Atlanta’da doÄŸan Martin Luther King’in öbür Amerikan zenci önderleri arasında özel bir yeri vardı. Amerikan zencilerini uygarca bir yaÅŸayış düzeyine kavuÅŸturmak ve ırk ayırımına son vermek için, ÅŸiddet yöntemlerine baÅŸvurmaktan kaçınıyordu. Onu en çok etkileyenlerden biri Gandi’ydi. Martin Luther King de, Gandi gibi, ÅŸiddete kaçmayan direnme yöntemiyle baÅŸarıya ulaÅŸacağına inanıyordu. Gandi, tek kurÅŸun sıkmadan koca Ä°ngiltere’yi dize getirip, ülkesini bağımsızlığa kavuÅŸturmamış mıydı? Amerikan zencileri de aynı yoldan eÅŸitliÄŸe kavuÅŸabilirler, ikinci sınıf yurttaÅŸ olmaktan kurtulabilirlerdi.

Martin Luther King, öldürüldüğü güne kadar, bu inancına bağlı olarak, birçok eylemler düzenledi, başarılar kazandı ve bu insancıl, barışsever tutumu nedeniyle 1964 yılında Nobel Barış Ödülünü aldı.


Ne var ki, ÅŸiddetten yana olmayan, sorunların kan dökülmeden çözümlenmesini öneren Martin Luther King, kendisi gibi düşünmeyen bir beyaz Amerikalının kurÅŸununa hedef olarak can verdi…

1968 yılında, Memphis ÅŸehrindeki temizlik işçileri greve baÅŸlamışlardı. Åžehirde yaÅŸayanların yüzde kırkı zenciydi ve temizlik iÅŸi gibi “aÅŸağılık” bir meslekte çalışanların yüzde doksan beÅŸi de kara renkli kiÅŸilerdi. Grevciler, Martin Luther King’i yardımlarına çağırmışlar, o da seve seve ırktaÅŸlarının yanına koÅŸmuÅŸ, gösteriler ve yürüyüşler düzenlemeye baÅŸlamıştı.

Grevin ve gösterilerin sürüp gittiÄŸi sırada, 4 Nisan 1968 perÅŸembe günü, Memphis’e sivri burunlu, uzun boylu yabancı bir beyaz geldi. Öğleden sonra saat 15,30’da Bayan Bessie Brewer’in pansiyonuna giren bu adam, adının John Willard olduÄŸunu söyleyerek bir haftalık kira karşılığı sekiz buçuk doları peÅŸin olarak ödedi. Daha sonra Bayan Bessie Brewer, yüzüne pek dikkatle bakmadığı bu adam için şöyle diyecekti.


“Yüzüne pek iyi bakmadım, fakat bir tek ÅŸeyi hatırlıyorum; pek aptalca bir gülümseyiÅŸi vardı…”

Pansiyon defterine adını John Willard olarak yazdıran adam, 5 numaralı odaya çıktı. Buradan, Martin Luther King’in kaldığı Lormine Moteli olduÄŸu gibi görülüyordu, özellikle motelin 306 numaralı odasına girip çıkanları… Bu, Martin Luther King’in odasıydı.

Grev 12 Åžubatta baÅŸlamıştı. 1300 temizlik işçisi, sendikalarının belediyece tanınmasını ve ücretlerinin saat başına 60 sentlik bir zam görmesini istiyordu. Görevine 1 Ocakta baÅŸlamış olan Belediye BaÅŸkanı Henry Loeb’se, bu istekleri kabul etmemekte direniyordu. Loeb, temizlik işçilerinin istekleri yerine getirilirse, geri kalan belediye memurlarının da greve gideceÄŸinden korkuyordu. Ä°tfaiyeciler, polisler ve hastane görevlileri de daha fazla para isteyecek olursa, Belediye ya ücretleri yükseltecek ya da hizmetlerin aksamasını göze alacaktı.

Grev giderek bir ırk çatışmasına dönüşmüştü. Zenci temizlik işçileri, belediyenin grev karşısındaki uzlaÅŸmaz tutumunu ırk ayırımının yeni bir belirtisi sayıyorlardı. Memphis’te zencilerin iÅŸ bulmakta güçlük çektiklerini, daha düşük ücretlerle çalıştıklarını, gerektiÄŸinde iÅŸten ilk çıkarılanların yine zenciler olduÄŸunu ileri sürüyorlardı.

Çöp yığınları büyüdükçe sinirler geriliyor, tedirginlik artıyordu. Gece yarısı olaylar çıkıyor, şehrin orta yerindeki dükkânların vitrinleri parçalanıyordu. İtfaiyeciler, sahte yangın ihbarlarına koşarken, taşan çöp tenekeleri ateşe veriliyordu. Memphis, Mississippi nehrinin, kıyısında, bir dinamit fıçısı gibiydi; her dakika patlayabilirdi.

Åžehrin din adamlarının çaÄŸrısı üzerine, Dr. Martin Luther King, grevcilerin bir toplantısında konuÅŸmak üzere Memphis’e geldi. Medeni Haklar savunucularının en ünlüsü olan bu Güneyli rahip kendini, A.B.D.’de yaÅŸayan talihsiz, yoksul insanları daha iyi bir hayata kavuÅŸturmaya adamıştı. Dr. King, Memphis’te 12 bin zenciye seslendiÄŸi konuÅŸmasında, grevcilerden cesaretlerini kaybetmemelerini istedi. “Fedakârlık yapmadan hiç bir ÅŸey elde edilemez,” diyordu bu konuÅŸmasında.

Bütün ÅŸehri kapsayacak bir günlük bir iÅŸ boykotu yapılmasını önerdi. Aynı zamanda. Güneyli Hıristiyan Önderler BirliÄŸinin “S.C.L.C.” para yardımında bulunacağı hususunda söz vererek, iÅŸ boykotunun yapılacağı gün, göstericilerin başında bulunmak üzere Memphis’e döneceÄŸini de sözlerine ekledi.


Grevciler, bu yeni destekten cesaret bulmuşlardı. Zenci dinleyiciler en çok gene rahibin şu sözleriyle coşmuşlardı:

“Boykotun sonucu, sesinizin artık duyulması olacak, Memphis’te o gün hayat duracaktır.”

KonuÅŸmanın yapıldığı alan, “evet” ve “âmin” sesleriyle çınlıyordu.

28 Mart günü, Dr. King, Beale sokağındaki gösteride 6 bin kiÅŸinin başında yürüdü. Yürüyüş sakin baÅŸlamıştı. Göstericiler Dr. King’in ardı sıra sessiz ve ağır baÅŸlı bir biçimde yürüyorlardı. Birden, yaÅŸları 13-20 arasında deÄŸiÅŸen 150 kadar zenci genç yürüyüşten koparak, vitrinleri kırmaya, dükkânları yaÄŸmalamaya, ateÅŸe vermeye, polislere saldırmaya baÅŸladılar. Göz açıp kapayana kadar olaylar çığırından çıkmıştı.

Yardımcıları, Dr. King’i bu durum karşısında hemen oradan uzaklaÅŸtırdılar. Memphis polisi, duruma hâkim olmak için, gaz bombası ve cop kullanmaya baÅŸlamıştı. Olayların daha da büyümesini önlemek isteyen Tennessee Valisi, eyalet askerlerini ve dört bin ulusal muhafızı Memphis’e yolladı. Sabaha kadar 300 zenci tutuklanmış, 60 kiÅŸi yaralanmış, bir dükkânı yaÄŸmalarken polis tarafından kurÅŸunlanan 16 yaşında bir zenci çocuk da ölmüştü.

Dr. King başarısızlığa uğradığına inanıyordu: Şiddet aleyhtarı felsefesi Memphisli zenciler tarafından reddedilmişti. Bir daha dönmemek üzere şehirden ayrılmayı düşünüyordu. Fakat, Güneyli Hıristiyan Önderler Birliğindeki taraftarları, olayları küçük bir grubun çıkardığına onu inandırdıklarından, bir yürüyüş daha düzenlemeye karar verdi:

“Barışçı yollardan protesto, Memphis’te hüküm sandalyesinde oturmaktadır.” diyordu.

Gerçekten de öyleydi. Beyazlar King’i artık toplulukları denetleyememekle suçluyorlardı. Zenci ırkçılar da King’in başının dertte oluÅŸuna seviniyorlardı. Bunlar, zencilerin eÅŸitliÄŸinin barışçı yollardan saÄŸlanamayacağını kesinlikle ileri sürüyorlardı.

Dr. King beyaz ve siyah muhaliflerinin yanıldığını ispatlaması gerektiğine inanıyordu. Yardımcılarından, yeni bir yürüyüş için hazırlık yapılmasını istedi.

İlk yürüyüş sırasında olayları başlatan gençlerin bağlı oldukları çeteyle görüşülerek, çocuklardan yeni yürüyüşte olay çıkarmayacaklarına dair söz alındı. King, yeni yürüyüşten önce, bir dizi toplantı düzenlemeye karar verdi. 3 Nisanda Mason Street kilisesinde yapılan ilk toplantıda Dr. King, iki bin ateşli taraftarına seslendi. Değişikliklerin yavaş yavaş getirilmesini isteyenlerin yanında, hemen eyleme geçilmesini isteyen aşırıları da toplantıya çekmesini bilmişti. Memphisli bir rahip tek bir vücut haline gelmiş topluluğa bakarak, bir başka din adamına şu sözleri fısıldıyordu:

“Tanrım, King bizi kurtarmak için gönderdiÄŸin önderdir.”

King, konuşmasında şöyle diyordu:

“Çağımızda ve günümüzde temel sorun, ÅŸiddet ile barışçı yollar arasında bir seçim yapmak deÄŸildir, çünkü ya barışçı yolları seçeriz, ya da hep birlikte yok oluruz.”

Ertesi gün, yani 4 Nisan 1968 perşembe günü, Dr. King ve yardımcıları, o akşam yapılacak ikinci toplantı üzerinde konuştular. Onlar görüşmelerini sürdürürken, adını John Willard olarak yazdıran adam, tuttuğu odada birasını yudumluyordu. Bir saat kadar odasında kaldıktan sonra, dışarıya çıkıp arabasına gitti. Pansiyona, elinde çocukların, spor araç ve gereçlerini koymakta kullandıkları türden mavi el çantasıyla döndü. Öbür kolunun altında, uzağa ateş edebilen 30,06 çapında, dürbünlü bir hava tüfeği taşıyordu.

“Aptal gülümseyiÅŸli adam…” merdivenleri tırmanıp odasına çıktı. Saat beÅŸe geliyordu. Saat altıya 3 kala, Dr. King moteldeki odasının balkonuna çıkmıştı. Günün yorgunluÄŸunu çıkarmak için yemekten önce biraz hava almak istiyordu.

Motelin karşısında, Bayan Besste Brewer’in pansiyonunda, tüfekli adam banyoya girmiÅŸ, kapıyı kilitlemiÅŸti. TüfeÄŸi pencerenin pervazına dayadı. Lorraine Motelinin balkonuyla aralarında yalnız altmış beÅŸ metre vardı.

Dr. King, balkonun yeÅŸil parmaklığına yaslanmış, aÅŸağıda, motelin park yerinde duran ÅŸoförü ve arkadaÅŸlarıyla konuÅŸuyordu. Yardımcılarından rahip Jesse Jackson, King’i o geceki toplantıda çalacak olan müzisyen Ben Branch’ie tanıştırdı. Dr. King, müzisyene:

“Aziz Tanrım ilâhisini mutlaka çalın bu akÅŸam, güzel olsun hem…” diyordu.

Bessie Brewer’in banyosundaki adam, tüfeÄŸi omzuna götürerek dürbünü hedefine göre ayarladı.

King doÄŸrulmuÅŸ, odasına dönmek üzere geri dönmüştü. Pansiyon’daki adam, derin bir nefes aldı. Saat altıyı bir geçiyordu.

Dr. King’in balkonun beton tabanına düştüğünü görmeyenler, bir donanma fiÅŸeÄŸi patlatıldığını sanmışlardı.

KurÅŸun, Dr. King’in ensesini ve çenesini parçalayıp geçmiÅŸti. Katil, ikinci kurÅŸuna gerek kalmadığını anlayarak silahını bir kutuya koydu. Çantasını kaptığı gibi pansiyondan fırladı. İçinde tüfek bulunan kutuyu ve çantasını kaldırıma attıktan sonra ortadan kayboldu.

King’in yardımcıları ve motelde bulunanlar, hemen ikinci kattaki balkona koÅŸtular. Yardım gelinceye kadar rahip Jackson, King’in başını dizine koydu. Adalet Bakanlığında görevli bir beyaz, odasından kapıp getirdiÄŸi bir havluyla yarayı temizlemeye çalışıyordu.

ArkadaÅŸlarından Rahip Ralph Abernathy, yaralının kurtarılamayacağını anlamıştı. King’in yanında diz çöktüğünde gözleri dolu doluydu. BoÄŸuk bir sesle:

“Martin!.. Martin!..” diye inliyordu.

Cankurtaran, ölmek üzere olan Dr. King’i yakındaki St. Joseph’s Hastanesinin ilk yardım bölümüne getirdiÄŸinde, saat altıyı on altı geçiyordu.

Elli dakika sonra Dr. Martin Luther King ölmüştü.

Onun ölümü, Amerika’da, büyük ÅŸiddet hareketlerinin baÅŸlamasına yol açtı. Åžiddetten yana olan zenci önderi Stokely Carmichael, şöyle haykırıyordu:

“Evlerinize gidin ve silahlarınızı alın!.. Beyaz adam geldiÄŸinde, amacı sizleri öldürmek olacaktır. Sokaklarda, artık hiç bir siyahın kanını görmek istemiyorum. Onun için diyorum ki, evinize gidip silahlanın!..”

BaÅŸkanlığa Demokrat Partiden adaylığını koymak için kampanya açmış bulunan Senatör Robert Kennedy, olayı duyduÄŸunda Ä°ndianapolis’teydi. Åžehrin zenci mahallesine giden Robert Kennedy, şöyle konuÅŸtu:

“Size verilecek çok acıklı bir haberim var; Martin Luther King bu akÅŸam öldürüldü. Aranızda bulunan siyahlara sesleniyorum: EÄŸer böyle bir davranışın insafsızlığı karşısında içinizde doÄŸan nefret ve kızgınlıkla bütün beyazları suçlamaya kalkışırsanız, hatırlayın ki ben de aynı tür duygularla doluyum. Benim de aÄŸabeyim öldürülmüştü… Hem de bir beyaz tarafından.” (BilindiÄŸi gibi, Robert Kennedy de, Martin Luther Kıng’ten tam dört ay sonra, 5 Haziran 1968’de Los Angeles’te Ambassador Hotelde Filistinli bir Arap olan Sirhan tarafından öldürüldü.)

(Visited 1 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 21.11.2007 tarihinde Erkan tarafından, Yerli ve Yabancı Önemli Tarihi Suikastlar bölümünde paylaşılmıştır ve 820 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 3 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Suikastler Tarihi | Martin Luther King | 14 Nisan 1865 - Ford Tiyatrosu orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleOsmanlı'da Gelinlikler | Kendine Has Özellikleri Olan Osmanlı Gelinlikleri Nasıldı? Sonraki MakaleAtatürk'e Åžiirler : Ä°stiklal Savaşı'nda | Yusuf Ziya Ortaç

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz