Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Rumeli – Günümüzde Balkan Ülkeleri Ve Sorunlar | Yunanistan – Müslüman – Türk Azınlıkları Ve Sorunları – Megali İdea


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 17.05.2009 tarihinde Hale tarafından, Büyük Türk Tarihi | Türk Kültürü - Gelenekler ve El Sanatlarımız bölümünde paylaşılmıştır ve 328 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Günümüzde Balkan Ülkeleri Ve Sorunlar

Son yıllarda Balkanlar’da bazı ülkelerin sınırları ve yönetim şekilleri değişmiş, yeni anlaşmalar yapılmış, yeni stratejik-ekonomik ortaklıklar kurulmuştur. Bu önemli değişimler, Balkan ülkelerinde yaşayan Müslüman-Türk azınlıkları derinden etkilemiş, kimi ülkelerde bu halkların varlığını tehlikeye düşürmüş, onları korkunç “etnik temizlik” girişimlerinin hedefi haline getirmiştir. Bosna-Hersekli Müslümanların ve Kosovalı Arnavutların maruz kaldıkları radikal Sırp saldırganlığı, bu trajedilerin en büyük iki örneğidir.


Son dönemde meydana gelen değişimlerin önemli bir yansıması olarak, Türkiye’nin, Balkan ülkeleriyle ilişkilerinin geleneksel yapısı da değişime uğramıştır. Bu ülkelerin son yıllarda yaşadığı değişimi ve Müslüman-Türk azınlıkların durumunu yakından incelemek, konuyu daha iyi kavramamıza imkan verecektir.

Yunanistan


Yunanistan, Balkan ülkeleri içinde, Türkiye açısından ayrı bir konuma sahiptir. İki ülke arasında, 1920 yılında yaşanan savaştan sonra hiçbir çatışma yaşanmamasına, onlarca yıldır aynı ittifakların içinde bulunulmasına rağmen, kronikleşmiş bazı sorunlar vardır. Ve bu sorunlar günümüzde de herhangi bir çözüme ulaşamamıştır. İki komşu ülkenin arasındaki sorunların çözülmesi, hem bu ülkeler hem de bölge için gereklidir.

Önce iki ülkenin ilişkilerinin tarihçesine bakalım. Osmanlı Devleti 1354 yılında Gelibolu’ya yerleşmiş, 1362’de Edirne’yi, kısa süre sonra da Gümülcine, Serez, Drama ve Kavala’yı topraklarına katmış. Bu tarihten itibaren Bizans’ı vergiye bağlamış, sonraki dönemlerde Teselya, Vardar ve Selanik’i alarak günümüz Yunanistanı’nın büyük bir kısmını fethetmiştir. 1453 yılında gerçekleşen İstanbul’un fethi, Bizans’ın sonunu getirmiş, 1461’de Trabzon ve Mora’nın hakimiyet altına alınması, bu sonu kalıcı kılmıştır. İlerleyen yıllarda Ege adaları; 1522’de Rodos, 1566’da Sakız ve Naksos, 1571’de Kıbrıs, 1577’de Sisam, 1699 yılında da Girit fethedilmiştir. Bu hakimiyet 1830 yılında Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasına kadar devam etmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun ılımlı yönetim politikası Yunan halkı için de geçerli olmuştur.

Rum-Ortodoks halk, diğer gayrimüslim tebaanın sahip olduğu bütün haklara, ayrıcalık ve imtiyazlara sahip olmuştur. Bu dönemde halk, yerel ve özerk yönetimler kurma hakkına sahip olmuş, birçok bölge vergi muafiyeti altına girmiştir.

Encarta Ansiklopedisi’nde Rumların Osmanlı idaresi altında huzur ve barış içinde yaşadıkları şöyle anlatılır:

Osmanlı İmparatorluğu’nun Rum halkları, genel olarak dinsel özgürlük ve hatırı sayılır bir otonomiye sahip olmuşlardır. Ortodoks Kilisesi’nin başı olan Patrik, Osmanlı başkenti olan İstanbul’da yerleşmiştir. Etnik kökenleri ne olursa olsun Ortodoks Hıristiyanların politik ve manevi lideri odur. İstanbul’un Fener semtinden gelen küçük ailelerin üyeleri olan Fener Rumları, Osmanlı sultanının hizmetinde önemli yönetim ve diplomasi mevkilerine sahip olmuşlardır.

Ayrıca, Fatih Sultan Mehmet’in fermanıyla büyük imtiyazlar elde eden Patrik, sadece Rumların değil, Osmanlı topraklarında yaşayan bütün Ortodoksların temsilcisi haline gelmiş, evlilik işlemlerinden miras işlerine, cezai davalardan günlük hayata kadar bütün alanlarda Ortodoksların yöneticisi olmuştur. 18. yüzyılın sonuna gelindiğinde, Patrik, 13 milyon kişiyi bulan Hıristiyan uyruğunun üzerinde yetki sahibiydi ve bu rakam, Osmanlı’nın bütün uyruklarının dörtte birini oluşturmaktaydı.

Osmanlı İmparatorluğu, bugünkü Yunanistan topraklarında yaklaşık 400 yıl hakim olmuş, Selanik, Osmanlı’nın ikinci büyük şehri haline gelmiştir. Başta Fransız Devrimi’yle ortaya çıkan ulusçuluk akımı olmak üzere, çeşitli sebepler sonucu 1814-1820 yıllarında başlayan etnik isyanlar, 1829 yılında Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasıyla sonuçlanmıştır. 24 Temmuz 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşması’na kadar geçen sürede, Yunan tarafı “Megali İdea” politikasını hayata geçirmeye çalışmış, bu amaçla yayılmacı bir politika uygulamıştır.


Megali İdea, kelime anlamı ile “büyük ideal, büyük fikir” demektir. Rigas Pheraios adlı bir Yunanlı tarafından ilk defa 1791 yılında gündeme getirilmiştir. Bu fikre göre, 1453’te Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilen İstanbul tekrar ele geçirilecek, Yunanistan, Girit, Rodos, Kıbrıs, Anadolu, Rumeli, Balkanlar, Yakın Doğu ve Ortadoğu’yu, kısacası Türk topraklarının büyük bölümünü kapsayan ve başkenti İstanbul olan yeni bir “Büyük Bizans İmparatorluğu” kurulacaktır.

Gerçekleşmesi imkansız bir hayal olan bu plan, 19. yüzyılın başından itibaren -o dönemin siyasi koşullarında- taraftar toplamaya başlamış, bu amaçla haritalar hazırlanmış, Rum halkı arasında yoğun bir propaganda ve beyin yıkama çalışması başlatılmıştır. Osmanlı vatandaşı olan Rumlar kışkırtılmış ve bir kısmı Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanmışlardır. 1821’de başlayan Yunan isyanı kısa sürede sonuç vermiş; 1830 yılında dönemin büyük güçleri olan İngiltere, Fransa ve Rusya’nın koruması altında Yunanistan bağımsızlığını ilan etmiştir.

I. Dünya Savaşı’nın ardından Yunan ordularının Anadolu’yu işgali, söz konusu “Megali İdea”yı uygulamak için başlatılmış bir girişimdir. Ancak, elbette, Türk Milleti’nin kahramanca yürüttüğü Kurtuluş Savaşı karşısında başarısızlığa uğramıştır. Kurtuluş Savaşı‘nda yaşadığı büyük yenilgi, Yunanistan’ın toprak kazanma hayallerini durdurmuş ve Türkiye ile olan ilişkilerinde yeni bir dönem başlatmıştır.

Mora’da Türklere karşı isyanı gösteren kartpostallar

Lozan Antlaşması‘nın ertesinde, Türk-Yunan ilişkilerinde belirgin bir yumuşama dönemi yaşanmış, arada yaşanan sorunlar, görünüşte de olsa, kısa sürede sona erdirilmiştir. Ancak ileriki yıllarda yaşanacak büyük sorunların temeli de bu dönemde atılmış, 30 Ocak 1923 yılında imzalanan Mübadele Anlaşması’nın uygulamaya geçmesi sırasında ortaya çıkan sorunlar, iki ülke arasındaki güvensizliğin yeniden doğmasının da temellerini atmıştır. 1930’dan itibaren başlayan yakınlaşma süreci Venizelos’un Türkiye’ye gelmesi ve tarafların bir Dostluk, Tarafsızlık, Uzlaştırma ve Hakemlik Anlaşması imzalamalarıyla daha derin bir görünüm kazanmıştır. 1952 yılında iki ülke de NATO’ya katılarak güçlü bir ittifakın içinde yer almış, ortak cephe oluşturmuşlardır. Bu bahar havası, 9 Ağustos 1954 yılında imzalanan Balkan İttifakı’yla devam etmiş ancak 1955 yılında Kıbrıs sorununun ortaya çıkmasıyla, hem Yunanistan-Türkiye ilişkileri bozulmuş hem de Balkan İttifakı sona ermiştir.

Bu tarihten itibaren, Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkiler üç temel sorun üzerinde odaklanmıştır. Hiç kuşkusuz bu sorunların en büyüğü, günümüzde de önemi artarak devam eden Kıbrıs sorunudur. Diğer iki konu ise Ege ve azınlıklar sorunlarıdır.

(Visited 4 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 17.05.2009 tarihinde Hale tarafından, Büyük Türk Tarihi | Türk Kültürü - Gelenekler ve El Sanatlarımız bölümünde paylaşılmıştır ve 328 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 2 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Rumeli - Günümüzde Balkan Ülkeleri Ve Sorunlar | Yunanistan - Müslüman - Türk Azınlıkları Ve Sorunları - Megali İdea orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleMekanik Bilimi Nedir? | Mekanik Biliminin Tarihçesi - Önemi - Kısımları - Rijit Cisimlerin Mekaniği - Sürekli Ortamlar Mekaniği Sonraki MakalePnömoni - Zatürre Nedir? | Pnömoni - Zatürre Belirtileri Nelerdir? Pnömoni - Zatürre Tanısı Nasıl Konulur? Pnömoni Tedavisi - Pnömoni'den..

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz