Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Pisi Pisi Efsanesi


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 20.10.2007 tarihinde melekler_ucamaz tarafından, Felsefe - Arkeoloji - Mitoloji ve Efsaneler bölümünde paylaşılmıştır ve 256 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları






Kedi ailesinin tarihine bir göz atmaya kalkanlar, kendilerini bir anda 20 milyon yıl öncesinin Afrikası’nda bulacaklardır. Çünkü tarihçiler, ilk kedilerin “ortaya çıktıkları” yerin Afrika, yılın ise günümüzden 20 milyon yıl öncesi olduğunu “varsaymaktadırlar.”

Evcil kedilerin nasıl ve ne zaman ortaya çıktıkları da tam olarak bilinmiyor. Tarihçiler, bu konuda bulabildikleri en eski belgelere dayanarak onların tarihteki izini beş bin yıl öncesine değin izleyebiliyorlar, fakat ondan öncesiyle ilgili olarak bir varsayımda bulunamıyorlar. Bu belgelere göre evcil kedilerin anavatanı ise Mısır’dır.


Bu ülkede “insanlar arasında kabul edilen” kediler evcilleştirilip, sıcak evlere, kendilerini seven kucaklara kavuşmalarını, bir numaralı doğal düşmanları farelere borçludurlar.

Beş bin yıl önce Nil Vadisi’nde tarım yaparak yaşamlarını sürdüren kişiler, ürünlerini depoladıkları ambarlarını basan farelerle başa çıkamıyorlardı. Birgün kedilerin, bu fareleri yakalayıp, öldürdüklerini görünce, onları kutsallaştırmaya başladılar. Çiftçilerin kedileri yere göğe koyamamaları karşısında firavun da devreye girdi ve kedilerin korunması için onları üstün yaratıklar ilan etti.

Bu üstünlükleri kedilere, ülke çapında bir dokunulmazlık kazandırdı. Tüm kediler artık yarıTanrı olarak kabul edildiklerinden, onları öldürmek, hatta incitmek çok büyük suç sayılmaya başladı. Kedi öldürenlere, idam cezası veriliyordu. Bir ev yangınında, insanlardan önce evdeki kedi kurtarılırdı; çünkü insanlar, herkes gibi yalnızca birer insandılar ama kediler, firavunlar gibi yarı-Tanrı’ydılar.


Öykülere, efsanelere konu olan kediler, Tanrılık katına çıkartıldı. Nil Vadisi’nin insanları kediyi, neşe ve müziğin, güzel şarkıların, kıvrak dansların temsilcisi kedi kafalı tanrıça Bastet (Bast) ile özdeşleştirdiler. İnanışa göre, kedi miyavladıkça evin içi tanrıçanın insanlara armağanı sayılan neşeyle dolardı. Mısır mitolojisine göre Bastet, tanrılar tanrısı Ra’nın ve İsis’in kızıydı. Efsaneye göre Bastet, bir gün babası Ra’ya kızarak Mısır’ın güneyindeki Nubia Çölü’nde inzivaya çekilmiş ve bir aslana dönüşmüştü. Bir süre sonra Ra kızını bağışlayıp, Mısır’a geri çağırmıştı. Bunun üzerine aslan görüntülü Bastet, Assuan yakınlarında Nil’in suyunda yıkanmış ve hemen orda bir kediye dönüşerek, üzerine bindiği kayıkla Bubastis’e gitmiş ve bu bölgede Tanrısal yaşamına devam etmişti. Babasına kırgın olan Bastet, bu neşe dağıtan, uysal, sevimli yaratık kedinin simgelendiği güzel bir tanrıça oluvermişti.

Bastet’in tanrısal özellikleri bununla da bitmedi. Başta cinsellik ve doğurganlık Tanrıçası iken, daha sonra ölüleri koruma, yağmur yağdırma, hastalara ve çocuklara şifa verme, müzik ve dans, ay, analık ve aşk Tanrıçası olarak da kabul edildi. Mısır’da kedinin Tanrılaştırılmasının nedeni, fare yakalaması dışında, kedinin avlanma yeteneğine duyulan saygı, güzelliğine duyulan sevgi ve gizemli kişiliğine duyulan korkuyla karışık hayranlıktı.

Kediyi kutsallaştıran Mısırlılar, öteki dünyadaki yaşamlarında yeniden birlikte olacakları inancıyla, kedileri de mumyaladılar. Mısır’da yapılan kazılarda, birçok kedi mumyasına rastlanmıştır. Bu kazılarda ayrıca, hayranlık uyandıracak güzellikte kedi heykelleri bulundu. Bronz, mermer ve mozaikten yapılan bu heykellerin bir bölümü, Vatikan’ın eski Yunan ve Roma salonlarında ve Napoli Müzesi’nde sergilenmektedir.

İÖ 5’inci yüzyılda ticaretin başlamasıyla kedi, dünya ile tanıştı. Deniz yoluyla Akdeniz üzerinden önce Avrupa’ya, oradan kuzeye, daha sonra Amerika’ya, kara yoluyla ise İran ve Çin’e ulaştı. Ve kediler, gittikleri ülkelerde çoğaldılar ve yeni yeni türler oluşturdular.

Bunlar kedilerin günlük yaşamın vazgeçilmez birer parçaları oldukları altın günleriydi. Avrupa’da hıristiyanlık öncesinde kedikafalı Tanrıça Freya için törenler düzenlenirdi. O dönemde Freya’nın kutsal günü olarak kabul edilen bu tören günü, ilerideki yıllarda Batı takvimlerinde “Friday”, (cuma) günü olarak yer almıştır.

Tek Tanrılı bir din olan Hıristiyanlığın kabulünden sonra tanrıça Freya, şeytan ilan edildi ve kedi lanetlendi. Bu dönemde, özellikle hıristiyanlığın yayılmaya çalışıldığı Ortaçağ’da kediler, cadı ayinleri bahane edilerek öldürüldü, yakıldı, diri diri gömüldü. Kediler, putlaştırılma özelliklerini hiç kaybetmediler. Her bakımdan dünyanın en karanlık dönemi olan Ortaçağ’da, gücüne güç katmak isteyenlerin ellerinde kediler, çeşitli amaçlarla kullanılmaya başladılar. Kedilerin “oyun” amaçlı kullanıldıkları en bilinen oyun, “cadıcılık oyunu”dur. Toplum erkek egemenliğinde olduğu için bu oyunu en çok onlar sevdi. O günlerde yaşlanan erkekler “bilge” olurken, kadınlar, çocuk doğuramayacakları ve odun taşıyamayacakları için işe yaramaz kabul ediliyorlardı. Erkeklere göre yapabilecekleri tek şey, gün boyu ateşin karşısında oturup kucaklarındaki kediyi sevmekti. Kimi yaşlı kadınların yanısıra, onların yalnızlıklarını paylaştıkları kediler de cadı ilan edildiler. Ortaçağ’da birçok masum kadın ve kedi öldürüldü.

Haçlı Seferi’nden dönenler, yanlarında siyah fareler de getirmişlerdi. Cadı kıyımı sırasında kedi nüfusunun azalması sonucu, fare nüfusunda hızlı bir artış görüldü. Kedilerin insan işkencesinden kurtulmaları, yine farelerin sayesinde oldu. Kediler, çeşitli hastalık bulaştıran, ambarlardaki yiyecekleri bitiren kara fareleri yok ettikçe, insanlar arasında yeniden “saygınlık” kazanmaya başladılar. İnsanlar artık, oyun amacıyla ya da dinsel inançlar nedeniyle kedi öldürmekten vazgeçtiler. Rönesans Dönemi’nde ise kedilerin toplumdaki saygınlığı giderek arttı ve Viktorya Dönemi ile birlikte kediler, yalnızca yararlı bir ev hayvanı olmakla kalmadılar, güzellik simgesi olarak da insanlar arasında özel bir konuma geldiler.


(Visited 1 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 20.10.2007 tarihinde melekler_ucamaz tarafından, Felsefe - Arkeoloji - Mitoloji ve Efsaneler bölümünde paylaşılmıştır ve 256 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Pisi Pisi Efsanesi orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleAtatürk Günlüğü - Today | 3 Ekim - October Sonraki Makaleİki Kurbağa | Paul Estridge

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz