Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Peygamber Efendimizin Hayatı | Hazret-i Zeynep (r.a) | Rasulullah (S. A. V)’in Ä°lk Kızı


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 24.11.2007 tarihinde Sema tarafından, Hanım Sahabiler Özel Bölümü bölümünde paylaşılmıştır ve 5879 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları




Hazret-i Zeynep (r.a)

Hazret-i Zeyneb radıyallahu anhâ Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem efendimizin ilk kızı ve ikinci çocuÄŸu… Kızlarının en büyüğü… Çocuk yaÅŸta Ä°slâm’la ÅŸereflenen ilk genç kız… Ä°slâm’ın ve imanın kaynağı, sevgi pınarı babacığından aslâ ayrılmayan çilekeÅŸ bir iman eri… Annesinden aldığı üstün bir terbiye ile evi çekip çeviren, kocasına hizmette kusur etmeyen, becerikli, nezâketli ve iÅŸini bilen asil bir hanımefendi…


O, Mekke’de dünyaya geldi. Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimiz henüz otuz yaÅŸlarında idi. Hazreti Hatice (r.anha) annemizle evliliÄŸi üzerinden beÅŸ sene geçmiÅŸti. Ä°lk çocukları Kasım’dan sonra ikinci çocukları dünyayı ÅŸereflendirecekti. DoÄŸacak çocuÄŸun ebesi Selma Hatun’du. Efendimizin evinde büyük bir heyecan vardı. Acaba erkek mi kız mı olacaktı? Aile efradı merakla beklemekteydi. Çok geçmeden bir kız çocuÄŸu dünyaya geldi.

Hz. Hatice annemizin evinde bulunan kadınları bir hüzün aldı. Bu haberi nasıl duyuracaklardı? Çünkü Cahiliye devri olarak bilinen o dönemde Araplar kız çocuklarına hiç deÄŸer vermezlerdi. Onlardan birine; “Kız çocuÄŸun oldu” haberi verilince içleri kederle dolar, yüzleri deÄŸiÅŸirdi. Ä°ÅŸte Zeyneb böyle bir karanlık devirde dünyaya geldi. Fakat onun doÄŸumunda mâtem olmadı. Kâinâtın Efendisine bu haber ulaşınca aksine memnûn ve mesrûr oldu. DoÄŸum müjdesi getirene teÅŸekkür etti. Herkesin beklediÄŸi gibi ke-derli bir tavır sergilemedi.

O, fıtraten pırıl pırıl bir ahlâka sahipti. Cahiliye devrinin çirkinliklerini hiç benimsememiÅŸ, vahşîce yapılan hareketleri hiç tasvip etmemiÅŸti. İçkiden kumardan, kızları diri diri gömmekten nefret ederdi. Toplumdan bu kötülüklerin kaldırılması için nasıl ve ne tarz bir mücâdele verilmesi gerektiÄŸini düşünürdü. Bu sebebten kızı Zeyneb doÄŸunca hiç üzülmedi. Rabbine hamdetti. Hatta “Ben kız babasıyım” diyerek iftihar etti. Sevinçle, güleryüzle evine gitti. Yeni doÄŸan kızını kucağına aldı ve Zeyneb adını koydu.


Zeyneb gün geçtikçe büyüyordu. Evin içine neÅŸe saçıyordu. Kâinât’ın Efendisi onun ÅŸahsında babalık sevgi ve ÅŸefkatinin örneklerini veriyordu. Zira oÄŸlu Kasım vefat etmiÅŸti. Yıllar sür’atle geçmekte Zeyneb büyümekte ve on yaÅŸlarına girmek üzereydi. Evde diÄŸer kardeÅŸlerine ablalık yapıyor, onların hizmetini görüyor ve anneciÄŸinin yükünü paylaşıyordu. Hizmetiyle gelin olacak olgunluÄŸa ulaÅŸtığını gösteriyordu. Teyzesi Hale’nin Ebü’l-As adında kendisiyle yaşıt bir oÄŸlu vardı. Evlerine sık gelip giderdi. Zeyneb’teki nezâkete, güleryüze, iÅŸindeki becerikliliÄŸe ve olgun davranışlarına hayran kalırdı. Hz. Hatice annemiz de yeÄŸenini çok severdi. Onun Zeyneb’e karşı ilgi ve sevgisi gözünden kaçmazdı. Evlilikte mutlu olabilmek de bu sevgiye baÄŸlıydı.

Ebü’l-As Ä°bni Rebî herkesin güvenini kazanmış, kimsenin hakkını üzerine geçirmeyen, dürüst bir tüccardı. Åžam ve Yemen taraflarına ticarete giderdi. Her dönüşünde teyzesine ve çocuklarına hediyeler getirirdi. Zeyneb de bu ilgiden ve hediyelerden memnun kalırdı. Ebü’l-Âs bu ÅŸekilde teyzesinin sevgisini kazanmıştı. Birgün teyzesine evlilik konusunu açtı. Zeyneb’e olan gönül yakınlığını hissettirdi. Hatice annemizde bu talebi Efendimize arz etti.

Resûl-i Ekrem (s.a.) bu isteÄŸin Zeyneb’e duyurulmasını söyledi. Kıza danışmadan bir ÅŸey söylemek istemedi. Hatice annemiz bir fırsatını bulup kızına meseleyi açtı ve: “Zeyneb! TeyzeoÄŸlun Ebû’l-Âs evlilik konusunda senin adını andı, ne dersin?” dedi. Zeyneb bu konuda sessiz kaldı. Genç kızın sükûtu ikrardan kabul edildi ve hazırlıklar baÅŸladı. Kısa zamanda düğünleri yapıldı. Develer kesildi. Yemekler verildi. Rasûlullah (s.a.) ve ailesi gelin Zeyneb’i yeni evine kadar götürdü. Bir süre orada oturdular. Gelini yeni evine yerleÅŸtirip ayrıldılar.

Ebü’l-Âs sıcak bir yuvaya kavuÅŸmuÅŸtu. Zeyneb’i çok seviyordu. Mutluydu ve mesûddu. Ticaret için sefere çıktığında Zeyneb baba ocağında kalıyor ve annesine ev iÅŸlerinde yardım ediyordu. Kocası yine bir sefere gitmiÅŸti. Annesinin yanında kalırken babacığında büyük deÄŸiÅŸiklikler meydana gelmiÅŸ ve sevgili babasının Hira maÄŸarasındaki ilk vahyi alıp eve dönüşüne ÅŸahid olmuÅŸtu. Hatta hayretle annesine: “Ne oldu anne? Babamın durumunda bir deÄŸiÅŸiklik var.” demiÅŸti. Hz. Hatice annemiz de; babasına yeni bir vazife verildiÄŸini, melek Cebrâil’in gelip, Allah’tan emirler getirdiÄŸini anlattı. Son din ve son peygamber olarak babasına iman ettiÄŸini bildirdi. Zeyneb de; sizin inandığınıza ben de inanırım anneciÄŸim dedi ve birlikte kelime-i ÅŸehadet getirerek ilk müslümanlardan oldu.

Ebü-l-As seferden dönüp Mekke’ye girince; yeni dinin geldiÄŸini ve yeni peygamberin Hz. Muhammed (s.a.) olduÄŸunu duydu. Evine vardığında hanımı Zeyneb’e ilk olarak: “Baban Peygamber olmuÅŸ öyle mi?” diye sordu. O da: “Evet!.. teyze oÄŸlu, duyduÄŸun doÄŸru. Ben de müslüman oldum.” dedi ve devam etti: “Vallahi sen de biliyorsun ki, babam güvenilir ve dürüst bir kimsedir. BoÅŸ yere konuÅŸmaz. Onun doÄŸruluÄŸunu Mekke’de tasdik etmeyen var mı? Ebûbekir, Ali, Zeyd de müslüman oldular. Ayrıca senin akrabalarından Osman ve Zübeyr de müslüman oldu. Ey benim sevgili efendim, ben inandım, sen de inanır mısın?” dedi.

Ebü’l-As garib bir tavırla sevgili eÅŸine baktı ve: “Vallahi baban bana göre kötü bir kimse deÄŸil. “Muhammedü’l-Emin”dir. O ÅŸaka bile olsa yalan-yanlış ÅŸeyler konuÅŸmaz. Ancak ben, karısını hoÅŸnut etmek için atalarının dinini terketti dedirtmek istemiyorum”, diye cevap verdi. Hanımının inancına da müdahale etmedi.

Zeyneb (r.anhâ) bir taraftan yeni gelen vahyi öğreniyor, ezberliyor bir taraftan da kocasının imana gelmesi için sürekli duâ ediyordu. Fırsat buldukça yeni gelen dinden bahsediyor ve onun gönlünü kazanmaÄŸa çalışıyordu. Bu duygu ve düşünceler içerisinde ona sevgi ve hürmetlehizmet ediyordu. Müslümanlar birer birer çoÄŸalmaya baÅŸlayınca müşriklerde babasına ve bütün müslümanlara iÅŸkence etmeye karar verdiler. Bunu duyan Zeyneb çok üzülüyordu. Fakat gün geçtikçe inananlar çoÄŸalıyordu. Mekke müşrikleri de ÅŸiddet kullanmaÄŸa baÅŸlamışlardı. Allah Teâlâ müslümanları o zâlimlerin elinden kurtarmak için hicrette izin verdi. Sevgili babası, annesi, kardeÅŸleri birlikte hicret ettiler. Zeyneb (r.anhâ) ise Mekke’de yalnız kaldı. Kocası Medine’ye gitmesine izin vermedi.


Zeyneb (r.anhâ)’ya bu ayrılık çok dokundu. Müşrik birisiyle evli olmasına çok üzülüyordu. Fakat sabırdan baÅŸka çaresi de yoktu. Zira hayat bir imtihandı. Bu sıkıntılardan ancak sabırla kurtulacağına inanıyordu. Allah her ÅŸeye kâdirdi. Her ÅŸeyi görüyor ve biliyordu. O’na tevekkül etti. O’na duâ ve niyazda bulundu. Sabretti, sebat etti ve neticeye erdi.

Hicretten bir sene sonra idi. Mekkeli müşrikler Medine’de toplanan müslümanlara savaÅŸ ilân etti. Kuvvetli bir ordu ile Bedir’e geldi. Müslümanlar sayı ve techizat bakımından çok az ve zayıftı. Ama Allah Teâlâ’nın yardımının kendileriyle olduÄŸuna inanıyorlardı. Bu imanla meydana atıldılar. Büyük kahramanlıklar sergilediler. Allah Teâlâ görünmeyen ordularıyla müslümanlara yardım etti ve zaferi elde ettiler. Müşriklerin kimisi kaçtı, kimisi esir alındı. Rasûlullah (s.a.) Efendimizin damadı Ebû’l-As da esirler arasında idi.

Ä°ki Cihan GüneÅŸi Efendimiz SavaÅŸtan sonra ashabını toplayıp esirler hakkında istiÅŸarede bulundu. Sonra vahiy geldi ve Esirler fidye karşılığı serbest bırakılacaktı. Ebû’l-As Mekke’de hanımı Zeyneb’e haber gönderdi. O da bir miktar para ile annesinin hediye ettiÄŸi gerdanlığı, kolyeyi gönderdi. Bunlar Ebû’l-As’ın fidyesi olarak Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimiz’in eline verildiÄŸinde çok duygulandı. Mahzun oldu. Ashâbına: “EÄŸer uygun görürseniz bunu geri verelim. Bu Hatice’nin hatırasıdır.” buyurdu.

Ebû’l-As’a gerdanlık ve para geri verildi. Yalnız Mekke’ye vardığında Zeyneb’i Medine’ye göndermek üzere söz alındı. Zira yeni gelen bir vahiyle: “Müslüman hanım, müşrik erkeÄŸe haram kılınmıştı.” (Mümtehime Sûresi: 10) O da söz verdi ve sözünde durdu. Mekke’ye varınca çok sevdiÄŸi Zeyneb’ini Medine’ye uÄŸurladı.

Zeyneb (r.anhâ) eÅŸyalarını toparlayıp hazırlığını tamamlayınca anneciÄŸinin kabrini ziyaret etti. Kızı Ãœmame ile birlikte kabrin başına vardı. GözyaÅŸları içinde, hıçkırıklara boÄŸularak Kur’an okuyup dualar ederek can anneciÄŸine veda etti. Sonra eve döndü. Müslüman olmuÅŸ komÅŸu hanımlarıyla da helallaÅŸtı. Gündüz gözüyle teyzeoÄŸlu Kinâne onu Mekke dışına çıkarıp Medine’den gelen Peygamber (s.a.) Efendimizin evlâdlığı Zeyd (r.a.)’a teslim edecekti: EÅŸyaları deveye yüklendi. Önce Zeyneb bindi deveye, sonra da kızı Ãœmame’yi aldı yanına. Kinane devenin yularını tuttu ve hareket ettiler. Zeyneb tekrar kocasına baktı. O da ona bakıyordu. Her ikisi de aÄŸlıyordu. GözyaÅŸları iplik iplik akıyordu.

Zeyneb, Medine’ye babası ve kızkardeÅŸlerinin yanına gidiyordu. Hamile olduÄŸu halde kocasının yanında kalmamıştı. Biri karnında biri de kucağında olduÄŸu halde Medine’ye gidiyordu. Kocası da onun bu haline çok üzülmüştü. Hatta ayrılığına dayanamadığı için kardeÅŸi Kinane ile göndermiÅŸ ve: “Babana söz vermiÅŸ olmasaydım göndermezdim Zeyneb’im” diye oturup aÄŸlamıştır.

Kimse bir ÅŸey demez zannıyla güpegündüz çıkmışlardı, yola. Fakat azılı müşrikler haberi duyunca peÅŸlerine düşmüş ve onlara Zîtuva mevkiinde yetiÅŸmiÅŸlerdi. Habber ibni Esved adındaki azgın müşrik bütün kiniyle, öfkesiyle ve var gücüyle deveye saldırdı. Deveyi ürküttüler. Havdecin baÄŸlarını kesip yere düşürdüler. Zeyneb (r.anhâ) ve kızı da yere yıkıldılar.Kinane saldırganlarla çarpışmaya baÅŸladı. Zeyneb’i yara bere içerisinde görünce yüreÄŸi dayanamadı ve saldırganlara: “YaklaÅŸmayın! Kalbinize oku saplarım.” diye tehdit ederek onları korumaÄŸa çalıştı..

Kinane keskin niÅŸancı ve usta ok atıcısıydı. Onlara: “YaklaÅŸmayın, hiç acımam, kalbinize oku saplarım” dedi. Onlar da: “Seninle bir alışveriÅŸimiz yok Kinâne. Sadece Zeyneb’i götüremezsin.” dediler. Ebû Süfyan araya girdi ve onu ikna etmeye çalıştı. Ona ÅŸunları söyledi:

“Kinane!.. halkın gözü önünde güpegündüz yola çıkmanız doÄŸru bir hareket deÄŸil. Sen Muhammed’in başımıza getirdiklerini biliyorsun. Onun kızını böyle açıktan alıp götürmen bizim aczimize delil olacaktır. Bu iÅŸi sen geceleyin hallet. Åžimdi Mekke’ye götür. Halkın itirazı kesildikten sonra gizlice al ve götür” dedi.

Kinâne tamam dedi ve yara-bere içerisinde kalan Zeyneb (r.anhâ)’yı Mekke’ye götürdü. Atike halanın titiz bir ÅŸekilde bakımıyla birkaç gün içerisinde kendine gelen Zeyneb (r.anhâ)’yı tekrar geceleyin gizlice Mekke’den çıkarttılar. Kendilerini bekleyen Zeyd (r.a.) ve arkadaÅŸlarına teslim ettiler.

Zeyneb (r.anhâ)hevdecin içinde giderken, bir yandan başına gelenleri düşünüyor bir yandan da kocasının hidayeti için sürekli duâ ediyordu. Ebû’l-Âs ile 16 yıl beraber yaÅŸamışlardı. Ondan en küçük sert, kaba bir hareket görmemiÅŸti. Kendisine bir defa olsun bağırıp çağırmamıştı. Birbirlerini çok iyi anlamışlardı. Aralarında sevgi, ÅŸefkat ve merhamet hâkimdi. Elbette onun hidayeti için duâ edecekti.

Bu küçük kafile zor ve yorucu bir yolculuktan sonra Medine’ye ulaÅŸtı. Hz. Zeyneb babasına ve kardeÅŸlerine kavuÅŸmanın sevinciyle bütün aÄŸrı ve sızılarını unutuverdi. Ä°ki Cihan GüneÅŸi Efendimiz de dâmadının bu davranışını takdirle karşıladı ve: “Bana doÄŸruyu söyledi. Söz verdi ve sözünü yerine getirdi.” buyurarak onu taltif etti.

Hz. Zeyneb Medine’de huzur ve seâdete kavuÅŸtu. Kocası Ebû’l-Âs ise sıkıntı içerisindeydi. Kendisini ticârî seyahatlere vermiÅŸti. Hicretin 6. yılında ticaret kervanıyla Åžam’dan dönerken Medine civarında ÃŽs Mevkiinde baskına uÄŸradı. Kervanın etrafı sarıldı. Kervancıbaşı Ebû’l-Âs olduÄŸu görülünce seriyye komutanı tarafından kimsenin öldürülmemesi istendi. Canlarını emniyette gören kervandakiler de karşılık vermeden, çarpışmadan teslim oldu. Kervan Medine’ye götürüldü. Åžehre girince Ebû’l-Âs bir yolunu buldu ortadan kaybolup kaçtı ve Zeyneb’in kapısına vardı. Ondan eman diledi. Sabah namazı vakti idi. Zeyneb (r.anhâ) hemen mescide koÅŸtu ve yüksek sesle kendini tanıtıp Ebû’l-Âs’ın kendi emanında olduÄŸunu duyurdu. Sevgili Peygamberimiz de: “Zeyneb’in eman verdiÄŸine biz de eman verdik.” buyurdu.

Hz. Zeyneb, babacığı Fahr-i Kâinat (s.a.) efendimize geldi. “Ne yapmalıyım?” diye sordu. Efendimiz de: “Kızım, ona ikramda bulun. Fakat uzak dur. Çünkü birbirinize helâl deÄŸilsiniz.” buyurdu. Zeyneb hızla evine vardı. Ebû’l-Âs kapının önünde hâlâ ayaktaydı. İçeri buyur edip yemek hazırladı ve kızı ile birlikte yemek üzere önlerine koydu.

Ä°ki Cihan GüneÅŸi Efendimiz alınan ganimet ve esirler konusunda ashabıyla istiÅŸare yaptı ve onlara: “Uygun görürseniz, Ebû’l-Âs’ın bütün mallarını ve arkadaÅŸlarını geri veriniz!” buyurdu. Zira Ebû’l-Âs’ın gönlü artık Ä°slâm’a açılmıştı. Onun mahcub bir vaziyette huzura geliÅŸi ve gözlerindeki ifade bunu hissettirmiÅŸti. Bütün malları ve adamları geri verildi. Bu hadise Ebû’l-Âs’a çok tesir etti. Oracıkta müslüman olmaÄŸa karar verdi. Fakat ilân edemedi. Emanetleri sahiblerine verip öyle ilân etmeliydi. Derhal Mekke’ye doÄŸru yola koyuldu.Gönlü Medine’de kaldı.

Kervanı karşılamaya gelenleri toplayan Ebû’l-Âs bütün malları sahiplerine dağıttı. Sonra: “Bende herhangi bir alacağı olan kaldı mı?” diye üç defa sordu. Her seferinde: “Hayır, yoktur.” cevabını aldı. Daha sonra: “-Beni nasıl bilirsiniz?” diye sordu. Onlar da: “-DoÄŸru, dürüst ve güvenilir biliriz.” diye cevap verdiler. Tekrar: “-Benden yalan bir söz iÅŸittiniz mi?” dedi. Onlar da: “-Hayır, iÅŸitmedik.” dediler. Bunun üzerine: “Vallahi yanınıza gelmeden önce müslüman olmaya karar vermiÅŸtim. Ancak “Mallarımıza konmak için din deÄŸiÅŸtirdi!” demeyesiniz diye ilân edemedim. Ben ÅŸehâdet ederim ki; Allah’tan baÅŸka ilâh yoktur. Hz. Muhammed (s.a) de O’nun kulu ve Rasûlûdür.” diyerek kelime-i ÅŸehadet getirdi.

Müşriklerin ÅŸaÅŸkın bakışları arasında evine gidip eÅŸyalarını aldı ve Medine’ye doÄŸru yola çıktı. Gece gündüz dinlenmeden devesini sürdü. Sevgililere kavuÅŸmak üzere yol aldı. Nihayet Medine’ye ulaşınca doÄŸru Mescid-i Nebi’ye gitti. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem efendimizin huzuruna vardı ve kelime-i ÅŸehadet getirdi. Oradan Efendimizin izniyle Sevgili Zeyneb’ine ve kızı Ãœmâme’ye kavuÅŸtu. Efendimiz nikahlarını tazeledi. Böylece üzüntüler, sıkıntılar tekrar sevince ve mutluluÄŸa dönüştü.

Hz. Zeyneb (r.anhâ) muradına ermiÅŸti. Kocası hidayete gelmiÅŸti. Fakat bu sevinç çok kısa sürmüştü. Aradan bir sene geçmeÅŸti. Zeyneb (r.anhâ) hastalanıp yataÄŸa düştü. Hicret esnasında bir hayli yıpranmıştı. Bu hastalıktan kurtulamadı. 8 h. senede 30 yaÅŸlarında iken Hakk’ın rahmetine kavuÅŸtu.

Sevgili annelerimizden Hz. Sevde ile Ãœmmü Seleme ve diÄŸer hanım sahabîlerden Hz. Ãœmmü Eyman ile Ãœmmü Atıyye (r.anhûmâ) Hz. Zeyneb’in evine gittiler. Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimiz onlara: “Onu yıkamaya saÄŸ tarafından ve abdest âzalarından baÅŸlayınız. Tek sayıda üç-beÅŸ-yedi kere, hatta gerekli görürseniz bundan fazla yıkayınız. ?Sonunda suya kâfur, yahut kâfurdan biraz koku koyunuz. Yıkama iÅŸini bitirince bana bildiriniz.” buyurdu.

Yıkama iÅŸi tamam olunca Efendimiz gömleÄŸini gönderdi ve: “Bunu ona iç gömlegi yapınız.” buyurdu. Sonra cenaze namazını kıldırdı. Kabrin başına geldi ve kazılan kabre hüzünle baktı. Düşünceli ve üzgün bir vaziyette kabre indi. Biraz bekledi ve duâ etti. Sonra sevinç içerisinde dışarı çıktı. Oradakilere ÅŸu müjdeyi verdi:

“Zeyneb’in zayıflığını düşünüp Allah Teâlâ’dan onun kabrini geniÅŸletip sıkıntısını gidermesini diledim. Allah duamı kabul buyurdu ve kabrini geniÅŸletip, sıkıntısını giderdi.”
buyurdu.

Hz. Zeyneb (r.anhâ) dini, imanı uÄŸruna çok çileler çekti. Sabırla, sebatla bu sıkıntılara direndi. Müşrik kocasına karşı nezâket, edeb sevgi ve saygıyla hizmet etti. Onun gönlünü bu ÅŸekilde fethetti. Ä°slâm’a kavuÅŸmasına vesile oldu.

Sevgi en büyük baÄŸdı. Ä°nsanları birbirine yaklaÅŸtıran, birbirine hizmet ettiren en kuvvetli nesne manevî bir güç… Huzura kavuturan, mutluluÄŸa erdiren bir tılsım…

Ä°ki Cihan GüneÅŸi Efendimiz torunu Ãœmâme’yi çok severdi. Bir keresinde namaz kılıyordu. Ãœmâme’de omuzlarında idi. Rûkû’ya vardığında onu yere koyuyor. Secdeden kalkarken yine omuzlarına alıyordu. Birgün bir gerdanlık hediye olarak gelmiÅŸti. Onu aile halkı içinden bana en sevgili olana vereceÄŸim dedi. Sonra Ãœmâme’yi çağırıp boynuna taktı.

Cenâb-ı Hak bizlere o sevgili aile halkının birer ferdi olabilmeyi ve şefaatlerine erebilmeyi nasîb eylesin. Amin.

Kaynak:Mustafa EriÅŸ

(Visited 2 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 24.11.2007 tarihinde Sema tarafından, Hanım Sahabiler Özel Bölümü bölümünde paylaşılmıştır ve 5879 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Peygamber Efendimizin Hayatı | Hazret-i Zeynep (r.a) | Rasulullah (S. A. V)\'in İlk Kızı orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleGöktürkler (552-745) Uygarlık ve Orhon Yazıtları Hakkında Detaylı Bilgiler Sonraki MakaleMatematik Lise 3 Konu Anlatımları |Google Video |Karmaşık Sayılar-Logaritma -Toplam ve Çarpım Sembolü -Seriler-Determinant -Matris

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz