Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Peygamber Efendimizin Hayatı | Hazret-i Ümmü Gülsüm (r.a) | Rasûlullah (S. A. V) Efendimizin Üçüncü Kızı..


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 24.11.2007 tarihinde Sema tarafından, Hanım Sahabiler Özel Bölümü bölümünde paylaşılmıştır ve 4460 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Hazret-i Ümmü Gülsüm (r.a)


Üçüncü Nur Parçası

Ãœmmü Gülsüm radıyallahu anha, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem efendimizin üçüncü kızı… Mekke müşriklerinin ÅŸiddetli ambargoları altında büyüyen çilekeÅŸ bir genç… Annesi ve iki ablasının vefatlarını küçük yaÅŸta gören sabır ve metanet sahibi bir iman eri… Ablası Rukıyye (r.anhâ) ile kader çizgileri birbirine benzeyen ikiz gibi iki kardeÅŸ… Her ikisi de iman ve edeb âbidesi Hz. Osman (r.a.)’a nikâhlanarak onun “Zinnûreyn=iki nur sahibi” diye ünvan almasına vesile olan bahtiyarlardan.

O, Mekke’de bi’setten = peygamberlikten önce doÄŸdu. KureyÅŸliler kendi aralarında: “Muhammed’in kızlardan baÅŸka çocuÄŸu olmuyor…” diye konuÅŸuyorlardı. Ne söylediklerinin, farkında bile deÄŸillerdi. Onlar kız çocuÄŸu doÄŸduÄŸunda diri diri kumlara gömecek kadar câhiliyet içerisinde merhametsiz ve meymenetsiz vahÅŸi kimselerdi. Onların cehâlet ve vahÅŸet hallerini âyet-i celîle şöyle bildiriyor: “Onlardan birine kız müjdelendiÄŸi zaman öfkelenmiÅŸ olarak yüzü kapkara kesilir. Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir. Onu aÅŸağılık duygusu içinde yanında mı tutsun, yoksa topraÄŸa mı gömsün! Bakın ki, verdikleri hüküm ne kadar kötüdür…” (Nahl sûresi; 58 – 59)


Sevgili Peygamberimizin üçüncü kızı böyle bir câhiliyet ve vahÅŸet içerisinde yaÅŸayan toplumda dünyaya geldi. Dolgun yüzlü güzel olduÄŸundan dolayı ona Ãœmmü Gülsüm adı verildi. Peygamberlikten önce geliÅŸip büyüdü. Ablası Rukıyye ile ikiz gibiydiler. Her ikisi de cahiliye döneminde Ebû Leheb’in oÄŸullarına istendiler. Fakat Rabbımız o gülleri, müşrik eli deÄŸmeden kurtarıp tekrar baba ocağına döndürdü.

Ãœmmü Gülsüm ve kızkardeÅŸleri Hz. Hatice (r.anhâ) ile birlikte Ä°slâm’la ilk ÅŸereflenenlerdendir. Cahiliye döneminde Uteybe ile nikahlanmıştı. Allah Teâlâ “Tebbet” sûresini nâzil buyurunca; Ebû Leheb oÄŸullarına baskı yaptı ve O’nun kızlarını boÅŸayın dedi. Onlar da babalarının sözünü tuttu. Böylece habîbinin gülleri iman ve insanlıktan nasibi olmayan müşrik ellerdenkurtulmuÅŸ oldu.

Kısa bir zaman sonra Hz. Rukıyye, Hz. Osman ile evlenip HabeÅŸistan’a ailecek hicret ettiler. Ãœmmü Gülsüm (r.anhâ) kızkardeÅŸi Fâtıma ile beraber Mekke’de Habîb-i Ekrem (s.a.) efendimizin yanında kaldılar. Ä°ki ablası evlenmiÅŸti. Ev iÅŸleri ona kalmıştı. Hayatın sıkıntıları, müşriklerin eza, cefa ve ambargoları artmıştı. HaÅŸimoÄŸullarıyla birlikte müslümanlar Ebû Tâlip mahallesinde hapsedilmiÅŸti. Üç yıl süren bu ambargoda aç ve susuz bırakılmışlardı. Ãœmmü Gülsüm (r.anhâ) bu zor ve sıkıntılı günlerde anne ve babasının elem ve kederini hafifletmeye çalıştı. Ãœzerine düşen sorumluluÄŸu idrak ederek annesine: “Ãœzülme anneciÄŸim!..” diye onu teselli etti. Allah herÅŸeye kadirdir. Bu çilelerin de sona ereceÄŸi bir zamanıvar diye sabretti. Sabrının mükâfatını Allah Teâlâ’dan bekledi. Günler sıkıntı içerisinde bir bir geçmekteydi. Birgün Ebû Tâlib müslümanların kuÅŸatıldığı mahalleye geldi ve ambargonun kalktığını müjdeledi. Kâbe’ye asılan vesîkanın parçalandığını haber verdi. Bu haber müslümanları çok sevindirdi.

Ä°slâm’ın ilk yiÄŸitleri çok çileler çekti. Ama onlar asla imanlarından taviz vermedi. ÇektiÄŸi sıkıntılar onların azimlerini biledi ve imanlarını kuvvetlendirdi. Hz. Hatice (r.anhâ) annemiz bu kuÅŸatmadan çok yıpranmış ve zayıf düşmüştü. Rahatsızlanıp yataÄŸa düştü. Kızları Zeynep, Ãœmmü Gülsüm ve Fâtıma baÅŸ ucunda hep hizmette idiler. Hicretin onuncu yılı ramazan ayına girilmiÅŸti. Hastalığı gün geçtikçe artmaktaydı. Ramazanın onuncu günü Hz. Hatice annemiz ruhunu Mevlâsına teslim ederek sevdiklerini geride bıraktı. Resûl-i Ekrem (s.a.) pek sevgili ailesini kendi eliyle Hacun Kabristanına defnetti.

Yeryüzünde ilk müslüman ve “Ondan daha hayırlı bir eÅŸ yoktur.” iltifatına mazhar Hz. Hatice annemizin vefatından sonra Ãœmmü Gülsüm (r.anhâ)’nın ev içindeki sorumluluÄŸu daha da arttı. Zira babasının evinden ilk sorumlu o idi. Evin bakımı, hizmetleri abla olarak ona kaldı. Babacığının Hak davâsını tebliÄŸdeki karşılaÅŸtığı sıkıntıları o çok iyi bilmekteydi. Mekke artık müslümanlara dar gelmeÄŸe baÅŸlamışdı. Hicret izni verilince, önce sahâbîler, sonra Ä°ki Cihan GüneÅŸi Efendimiz Medine’ye hicret ettiler. Daha sonra da aile efradı annelerimiz ve kızları Medine’ye getirildiler.

Ãœmmü Gülsüm (r.anhâ) Medine’ye hicret edince ablası Rukıyye (r.anhâ) rahatsızlanmış yatıyordu. Vefatına kadar hem babasına hem ablasına hizmet etti. Bu arada müşriklerin Medine’ye saldıracağı haberi geldi. Sevgili babaları Resûl-i Ekrem (s.a.)efendimiz KureyÅŸlileri Bedir’de karşılamak üzere ashâbıyla anlaÅŸtı. Hz. Osman’ı Medine’de bıraktı. Rukıyye (r.anhâ)nın rahatsızlığı gittikçe ÅŸiddetlendi ve Bedir zaferinin müjdeli haberleri Medine’ye ulaÅŸtığı sıralarda ruhunu teslim etti. Cennetü’l-Bakî’a defnedildi. Fahr-i Kâinat (s.a) Efendimiz Kabrinin başına geldi ve dua etti.

Hz. Osman (r.a.) Rukıyye (r.anhâ) ile çileli, sıkıntılı fakat mes’ud bir hayat yaÅŸadı. Åžimdi ise iman ve neÅŸe dolu, sabır ve metanetle çilelere tahammül eden bir hayat arkadaşını kaybetmiÅŸdi. Ãœstelik, hem de Rasûlullah (s.a.) ile olan hısımlık ve yakınlık baÄŸları maddeten kesilmiÅŸti. Bunun için çok üzülüyordu. Yakınları ona bir hayli kız ismi vererek evlenmesini teklif etmiÅŸlerdi. O ise; “Hz. Rukıyye’nin yerini kimse dolduramaz” diyerek hepsini geri çevirdi. Hz. Ömer (r.a.) kızı Hafsa’yı teklif etti. Ona da müsbet cevap vermedi. Hatta buna üzülen Hz. Ömer doÄŸru Fahr-i Kâinat (s.a.) Efendimizin huzuruna geldi ve: “Ya Rasûlallah! Hafsa ile evlenmeleri için Ebû Bekir ve Osman’a teklifte bulundum. Hiçbir cevap alamadım.” diye canının sıkıldığını söyledi. Ä°ki Cihan GüneÅŸi Efendimiz, Hz. Ömer’in bu celâl ve öfkesini ÅŸu sözleriyle teskin etmeÄŸe çalıştı: “Hafsa, Osman’dan daha hayırlısı ile, Osman da Hafsa’dan daha hayırlısı ile evlenecek” diyerek hatırını hoÅŸ etmeÄŸe gayret etti. Böyle bir müjde ile onun gönlünü aldı.


Hz. Osman (r.a.) yine bir gün üzüntülü ve aÄŸlamaklı bir halde Resûl-i Ekrem (s.a.) efendimizin huzuruna vardı. Elem ve kederini yüzünden okuyan Fahr-i Kâinat (s.a.) efendimiz onun hal ve hatırını sordu ve: “Ey Osman! neden bu kadar üzüntülüsün?” buyurdu. O da; “Yâ Rasûlallah! Ben üzülmeyeyim de kim üzülsün? Kızınızın vefatıyla yalnız kaldım. Daha da mühimmi sizinle olan hısımlık bağım koptu.” dedi. Bunun üzerina Rasûlullah (s.a.): “Ey Osman! Ä°ÅŸte Cebrâil! Allah’ın Ãœmmü Gülsüm’ü de sana nikâhlamamı emrettiÄŸini bildiriyor.” buyurdu. Bu müjdeye Hz. Osman (r.a.) çok sevindi.

Anneler sultanı Hz. Hatice (r.anhâ)’nın yokluÄŸunu hissettirmemek için bütün kadınlar seferber olup Ãœmmü Gülsüm’e yardımcı oldu. Kısa zamanda hazırlıklar tamamlandı. Nihayet hicretin üçüncü yılı Rebiülevvel ayında düğünleri yapıldı. Hz. Osman (r.a.) böylece ikinci defa Resûl-i Ekrem(s.a.) efendimize damat olma ÅŸerefini elde etti. Bundan böyle “Zinnûreyn = iki nur sahibi” ünvanıyla çaÄŸrıldı.

Ãœmmü Gülsüm (r.anhâ) altı sene Hz. Osman (r.a.) ile birlikte huzur ve neÅŸe dolu, mesûd bir hayat yaÅŸadı. Hudeybiye muâhedesinde beyat-ı rıdvan’da bulundu. Kaza umresine katıldı. Mekke Fethine iÅŸtirak etti.

Sevgili Peygamberimizin nâzenin üçüncü gülü Ãœmmü Gülsüm (r.anhâ) hicretin dokuzuncu yılında hastalandı. Babası ve kocası Tebük seferine çıkmışlardı. Gün geçtikçe hastalığı ağırlaÅŸtı. KardeÅŸi Fâtıma ve bütün hanım sahâbîler çok üzülüyordu. Çünkü yanında babası da yoktu kocası da… 27 yaşına yeni girmiÅŸti. ÇocuÄŸu da olmamıştı. Fahr-i Kâinat (s.a.) Efendimizin genç bir yavrusu daha hayata gözlerini yummak üzereydi. Ãœmmü Gülsüm (r.anhâ) son nefesini alıp verirken Ä°slâm ordusunun Medine’ye girdiÄŸi haberi geldi. Babası ve kocasının saÄŸ sâlim döndüklerini duyunca biraz kendine gelir gibi oldu. Fakat çok geçmeden ruhunu teslim ederek ebedî yurduna uçtu.

Ä°ki Cihan GüneÅŸi efendimiz kızının yanına girdiÄŸinde Ãœmmü Gülsüm’ün bedeni daha yeni soÄŸuyordu. Efendimiz sevgili damadı Hz. Osman’ın koluna girip dışarı çıkardı. Hz. Safiyye, Esma ve Ãœmmü Atıyye içeri girdi. Efendimiz bu kadınlara: “Kızım Ãœmmü Gülsüm’ü üç, beÅŸ veya daha fazla yıkayınız.” buyurdu. Gasil ve kefenleme iÅŸi bitince erkekler içeri girip cenâzeyi dışarı çıkardılar. Cenâze namazını Fahr-i Kâinat (s.a.) efendimiz kıldırdı. Duâ ve gözyaÅŸları arasında Baki’ kabristanlığına ablaları Rukıye ve Zeyneb’in yanına defnedildi.

Ãœmmü Gülsüm (r.anhâ)’nın vefatı Hz. Osman (r.a.)’ı çok mahzun etmiÅŸti. Ä°ki Cihan GüneÅŸi Efendimiz onu teselli için: “On tane kızım olsaydı biri öldükçe onları birer birer Osman’a nikahlardım.” buyurdu. Ona sevgi dolu iltifatta bulundu.

Cenâb-ı Hak’tan onlardaki edeb, hürmet ve muhabbeti bizlere de lutfetmesini ve ÅŸefaatlerine nâil eylemesini niyaz ederim. Amin.

Kaynak:Mustafa EriÅŸ

(Visited 5 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 24.11.2007 tarihinde Sema tarafından, Hanım Sahabiler Özel Bölümü bölümünde paylaşılmıştır ve 4460 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Peygamber Efendimizin Hayatı | Hazret-i Ümmü Gülsüm (r.a) | Rasûlullah (S. A. V) Efendimizin Üçüncü Kızı.. orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakalePanik Atak | Nedir, Nedenleri, Belirtileri, Tedavisi Sonraki MakaleMars'ın Acheron Hendekleri Bölgesindeki Yamaç Çizgileri | Günün Gökbilim Görüntüsü - 1 - 31 Mart 2010

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz