Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Osmanlı’larda Kölelik Ve Köle Ticareti | Osmanlı Devletinde Kölenin Görüldüğü Alanlar – Sınıf Ayrımına Dayalı Kölelik


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 19.05.2008 tarihinde Esesli tarafından, Büyük Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu bölümünde paylaşılmıştır ve 1612 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Osmanlı’larda Kölelik Ve Köle Ticareti

OSMANLIDA KÖLE


Günümüzün hızla değişen dünyasında tarih biliminin anlayışında da büyük değişimler olmuştur. Eskiden tarih denilince akla siyasi tarih gelmekte ve olaylar tarihsel kronolojiye göre anlatılmaktaydı.Günümüzde bu yöntemin tarihi açıklamak için yeterli olmadığı, tarihin toplumsal tarih anlayışından da beslenmesi gerektiği günümüz tarihçileri tarafından da kabul edilmektedir.

Ä°ÅŸte bu noktadan hareketle bizimde Osmanlı Uygarlığı’nı anlayabilmemiz için Osmanlı toplumunu ve Osmanlı toplumundaki zümreler arasındaki iliÅŸkileri tüm çıplaklığıyla ortaya koymamız gerekmektedir.Bu nedenden dolayı Osmanlıda köle konusunu çalışma konumuz haline getirdik. Bu konuyu incelememizdeki amaç; Osmanlı toplumunun önemli bir öğesi olan köleyi anlayarak,kölenin Osmanlı toplumundaki iÅŸlevini ve yerini ortaya koyabilmektir.Tarih boyunca her türlü uygarlıkta yeralan köleliÄŸin Osmanlıda yer ettiÄŸi anlamı kavrayabilmek Osmanlı toplumunu anlayabilmek açısından önemlidir.

Köle kısaca;güçlünün zayıfa hükmetmesi ve onu her alanda kullanması olarak tanımlanabilir. “Ä°nsanlığın tarihi ile birlikte ortaya çıkan kölelik EskiçaÄŸ boyunca Yakın ve OrtadoÄŸu Avrupa ekonomisinin sosyal hayatını deÄŸiÅŸmez bir unsuru oldu”.


EskiçaÄŸ boyunca emeÄŸin veriminin düşük ve tekniÄŸin ilkel olması köleyi en büyük üretim aracı yapmıştır. Mısır, Roma, Yunan ve Ä°slamiyet öncesi Arap dünyasında kölenin yaÅŸadığı ÅŸartlar son derece ağırdı.Tek tanrılı dinlerin ortaya çıkmasıyla kölelerin yaÅŸadığı ÅŸartlar biraz olsun yumuÅŸamıştır. “Özellikle Ä°slamiyetin doÄŸuÅŸuyla birlikte köleler daha insalcıl kavramda görülmeye baÅŸlanmıştır.”

İslamiyet kölelere daha iyimser bir bakış açısı getirmiş kölelerin yaşamlarını kolaylaştırmıştır.Kuran-ı Kerim de kölelere iyi davranılması konusunda ayetler vardır.

Osmanlı Devletinde,Osman Bey döneminde saray hizmetinde ve orduda kölelerin kullanılması çok yaygın deÄŸildir. “Osmanlı Devletinde kölelerin saray hizmetinde kullanılması ve özellikle cariyelerin saraya girmesi,Orhan Bey zamanında baÅŸlayarak gittikçe arttı”.

Sarayda ve devlet hizmetinde kölelerden görevli yetiştirilmesi Osmanlıya Orta Doğu İslam Devletlerinden geçmiştir.Osmanlı Devleti köleleri başta saray olmak üzere devlet ve orduda kullanmıştır.

“Fatih döneminde kurulan harem,cariyelik kurumunun oluÅŸmasında ve geliÅŸmesinde ve revaç bulmasında büyük etken olmuÅŸtur”. Cariyelik kurumunun oluÅŸması ve geliÅŸmesiyle padiÅŸahlar Türk kızlarıyla evlenme geleneÄŸini terk ettiler.Kanuni’nin Hürrem Sultan Ä°le evlenmesiyle baÅŸlayan cariyelerle evlenme geleneÄŸi ikinci Osman tarafından kaldırılmaya çalışılmışsa da daha sonraki padiÅŸahlar cariyelerle evlenmeye devam etmiÅŸlerdir.

“Sarayda geliÅŸen kölelik orduda da iÅŸletiliyordu.Selçuklularda görülen gulam sistemi Osmanlılarda 1362’de benimsenen pençik kanunu gereÄŸince acemi oÄŸlanlar olarak karşımıza çıkıyor”. Fetihlerle elde edilen esirlerin bir bölümü acemi teÅŸkilatına alınır ordu için yetiÅŸtirilirdi.Bir bölüm esirde saraya devlet hizmetinde eÄŸitilmek üzere ayrılıyordu. Saraya ayrılanlar Edirne sarayı, Galatasarayı ve At meydanındaki Ä°brahim paÅŸa saraylarında eÄŸitiliyorlardı.Bosnalı Müslümanlar doÄŸrudan saray hizmetine alınıyorlardı.

Osmanlı devletinde köle devlet hesabına kullanılan kölelerden ibaret gelmiyordu.Konak köşk ve çevrelerinde kölelik görülmekte alt kesime inildikçe ise pek raÄŸbet görülmemekteydi.Buralarda görülen kölelere efendileri iyi davranmak zorundaydı. “Efendiler kölelere çoÄŸunlukla ana baba gibi davranırlar onların yetiÅŸmeleri için ellerinden geleni esirgemezlerdi”. Buralarda kadın köle olan cariyeler odalık olarak alınır,erkek köleler ise ayak iÅŸlerinde kullanılırdı.


Osmanlı Devletinde köleler özgürlüklerini kazanarak halk arasına katılabiliyorlardı.Kölelerin özgürlüklerini kazanabilmeleri üç yolla oluyordu ve Osmanlı’ya Ä°slamiyetten geçen Azadlık Kurumuyla gerçekleÅŸiyordu. Osmanlıda kölelerin özgürlüklerine kavuÅŸabilmeleri üç yolla oluyordu. Birincisi, efendisi köleye ben öldükten sonra hürsün derse köle hürriyetine kavuÅŸabiliyordu. Ä°kinci olarak,efendisi köleye saÄŸlığında bundan sonra hürsün derse köle hürriyetine kavuÅŸabiliyordu. Üçüncüsüde kiÅŸinin bedelini ödemesiyle gerçekleÅŸiyordu.KiÅŸi bedelini ödedikten sonra hürriyetine kavuÅŸabiliyordu.

Bunların dışında efendisi cariyesiyle evlenerek ya da onu başkasıyla evlendirerek kölesini hürriyetine kavuşturabiliyordu.

Osmanlı Devletinde köleliÄŸin belli bir süresi vardı.Bu süre sonunda köleler hürriyetlerine kavuÅŸabiliyordu. “Sarayda ve sosyal hayatta bu süre, beyaz köleler için dokuz, siyah köleler için yedi yıldır. Bu sürenin sonunda kendilerine azatlık kağıdı verilirdi”.

Osmanlı Devletinde kölenin kaynağını savaş esirleri ve ticaret yoluyla elde edilen köleler oluşturuyordu.

Osmanlı Devletinde savaÅŸ esirlerini köleleÅŸtirme Orhan Bey döneminde baÅŸlamıştır. Osman Bey döneminde savaÅŸ esirleri zaman zaman öldürülür, fidye karşılığı serbest bırakılır yada hür insanlara verilen ücretin yarısı kadar ücret verilerek tarlalarda çalıştırılırlardı.Orhan Bey’in son dönemlerine doÄŸru savaÅŸ esirleri köle olarak kullanılmaya baÅŸlanmıştır.Osmanlı Devletinde köleliÄŸin en büyük kaynağı savaÅŸ esirleriydi.

“Esirler, kadın, erkek; güzel, çirkin; çocuk, genç, yaÅŸlı; sakat vb. sınıflara ayrılıp, kanaatimize göre deÄŸerleri belirlendikten sonra, diÄŸer ganimet malları ile birlikte beÅŸ kısma ayrılırlardı. Devletin hissesi olarak bunların beÅŸte biri ayrıldıktan sonra, kalan beÅŸte dördü savaÅŸa iÅŸtirak edenler arasında paylaÅŸtırılırdı”.

Osmanlı Devletinde devlete ait kölelerin kaynağını bu beşte birlik pay oluşturmuyordu. Devlet gerektiği durumlarda devlet işlerinde kullanılmak üzere özel şahıslara ait kölelerden gerektiği kadar köle satın alır yada kiralardı.

Savaşlar sırasındaki akıncıların küçük çaptaki hareketi esir elde edilmesinde başka yoldu.Akıncılar güz aylarında devletin hedef gösterdiği yerlere akınlar yapar bu akınlar sırasında bir çok esir satılmak üzere esir pazarlarına gönderilirdi.

Bazı yeniçeriler bu işi geçim vasıtası olarak görmüşlerdir.Kalelerde nöbetçi olan yeniçeriler beyler ve hanlıklarla anlaşarak esir toplarlardı. Bu 1699 Karlofça ve 1700 İstanbul antlaşmaları ile yasaklanmıştır.

Osmanlı Devletinde kölenin diğer kaynağı ticaret yoluyla elde edilen kölelerdi. Ticaret yoluyla kölelik üç şekilde karşımıza çıkar: Kaçırma yoluyla,hediye yoluyla ve ailelerin satışıyla köleleştirme.

Kaçırma yoluyla kölelik hukuken yasak olmasına rağmen,insanlar kaçırılarak esir pazarlarında satılırlardı.Kaçırma yoluyla köleleştirmenin cezası ölüm olmasına rağmen bu olayın önüne geçilememiştir.Kaçırılma yoluyla kölenin kaynağını başlıca üç bölge oluşturuyordu.

1)Macaristan, Eflak, BoÄŸdan, Rusya, Polonya ve Ukrayna.

2)Kafkasya.

3)Afrika.

“Kaçırılma yoluyla kölelik çeÅŸidinde korsan ve deniz haydutlarının rolüde büyük olmuÅŸtur”.

DoÄŸu Anadolu’da Kürtler Ermeni köylerine baskın yaparlar bunlar Yezididir diyerek Ermenileri satarlardı.

Ailelerin satışı ile köleleÅŸtirmede aileler kendi rızalarıyla çoçuklarını satarlardı.Bu ÅŸekilde kölelik Kanuni devrinden baÅŸlayarak 20.yy’ın baÅŸlarına kadar görülmüştür. Özellikle Gürcü,Tatar ve Çerkezler çocuklarını satmıştır.

Hediye yoluyla kölelik çok yaygın deÄŸildi. Güçsüz devletlerin,devlete baÄŸlandıkları padiÅŸah ve devletin ileri gelenlerine hediye olarak gönderdikleri köle ve cariyeler bu tür kölelerin kaynağını oluÅŸturur. “Komutanlar ele geçirdikleri esirler arasında bulunan müstesna güzelliÄŸe sahip kız ve oÄŸlanları satmaz, fidyeyle serbest bırakmaz, genellikle padiÅŸah veya vezirlere hediye olarak sunarlardı”. Osmanlı Devleti de elçiler aracılığıyla Ä°slam ülkelerine köle ve cariyeleri hediye olarak göndermiÅŸlerdir.

OSMANLI DEVLETİNDE KÖLENİN GÖRÜLDÜĞÜ ALANLAR

Osmanlı Devletinde,devlete ve özel şahıslara ait olmak üzere iki türlü köle görülmekteydi.

A) Devlete Ait Köleler

Bazı tarihçilerin ve hukukçuların Osmanlı Devletinde bütün vatandaÅŸların;padiÅŸahın ve diÄŸer devlet görevlilerinin köleleri oldukları ÅŸeklindeki iddialarına şöyle der: “Bu iddiaların temelini Osmanlı Devlet yapısını ve Ä°slam Hukukunu bilmemek teÅŸkil etmektedir”. Osmanlı Devletinde halka raiyye veya bunun çoÄŸulu olan reaya denmektedir. Bunun nedeni Hz.Muhammed’in bir hadisidir ve Osmanlı Devletin de bu hadisin manasını unutturmamak için halka reaya denmektedir.

1)Ortakçı Kullar

Ortakçı kullar devlete ait hassa çiftliklerinde çalışırlar. “Bunlar genellikle sultanların ve yönetici sınıf üyelerinin mülk ve vakıflarında çalıştırdıkları savaÅŸ tutsakları yada satın aldıkları kölelerdir”.

Ortakçı kullar ilk defa Orhan Gazi döneminde görülmüştür. Orhan Gazi döneminden itibaren tarım toprakları ve köylere yerleştirilen ortakçılar servaj usulüyle çalıştırılıyorlardı. Fatih döneminde sarayın meyve sebze ve tahıl ihtiyacını karşılamak üzere Sırbistan ve Mora seferinden getirilen otuzbeşbin köle İstanbuldaki otuzbeş boş köye yerleştirilmiştir.

“Ortakçı; beylikten,vakıf idaresi veya toprak sahibi özel ÅŸahıslardan aldığı toÄŸumu eker biçer ve üründen öşür ile tohum çıkarıldıktan sonra geriye kalan miktarı vakıf idaresi veya toprak sahibi ile paylaşır”. Ortakçılara kalacakları yer verilir tarlalarda kullanılacak araç gereçler temin edilirdi. Çiftliklerde yaÅŸayan ortakçılar kendi aralarında evlenebilirler, çoluk çocuk sahibi olabilirlerdi.

Ortakçı kullarla hukuki yönden farkı olmayan ortakçı kesim denen grup vardı. Ortakçı kullar mahsülden tohum ve öşür çıkarıldıktan sonra geriye kalan kısmı hizmet ettiği vakıf veya kişiyle paylaşırken, kul kesimciler ne ekerlerse eksinler belli bir miktar ürün vermek zorundaydılar. Özel şahsa ait kesimcilerde bulunmaktaydı.

Osmanlıda devlete ait sığır ve koyunların korunması,bakımı ve otlatılmasıyla ilgilenen köleler vardı. Bunlara sığırcı kullar veya koyun kafirleri denmekteydi.

2)Kapı Kulları

Osmanlı Devleti kurulduÄŸu ilk yıllarda artan fetihler sırasında düzenli ve daha fazla askere ihtiyaç duymuÅŸtur. Osman ve Orhan Bey dönemlerinde mevcut ordunun gittikçe büyüyen ihtiyaçları karşılayamadığı I.Murad döneminde daha da belirginleÅŸmiÅŸti. Bu ihtiyaçtan dolayı savaÅŸ esirlerinden askerlik yapmaya elveriÅŸli Hıristiyan çocuklarının beÅŸte birini kısa bir süre Türk terbiyesi verilerek yeni bir askeri sınıf meydana getirildi. Bu teÅŸkilatlanma kapıkulu ocaklarının temelini oluÅŸturmuÅŸtur. “Kapıkulu Ocakları ve bunların başında yer alan yeniçeri teÅŸkilatı, Osmanlı ordusunun en önemli vurucu güçlerindendir”.

Yeniçeri ocaklarına asker temin eden iki önemli kaynak vardı:

a) Pençik Sistemi ve Acemi Ocakları

I.Murat döneminde Karamanlı Rüstemin teklifiyle çıkarılmış olan pençik kanununa göre;savaÅŸ esirlerinin beÅŸte biri devlet hesabına ve asker ihtiyacını karşılamak üzere alınıyordu.Ankara Savaşı’na kadar pençik oÄŸlanları yeniçeri ocağının asker ihtiyacını karşılamıştır.

b) Devşirme Usulü ve Acemi Oğlanları

Çeşitli hizmetlerde kullanılmak üzere Osmanlı tebaası bazı Hıristiyan çocuklarının toplanmasıdır. II.Murat zamanında kanunlaştırılmıştır.

Devşirme kanununa göre devşirilen çocuklar önce Müslüman olur, adları Türkçe olarak değiştirilirdi. Becerikli ve seviyeli olanlar saray için seçilirdi,diğerleri Türk köylerine dağıtılırdı. Türk köylerine dağıtılan çocuklar Türk ailelerin yanında hizmet ederler, İslamiyeti ve Türkçeyi öğrenirler daha sonra acemi oğlanı yazılırlardı. Devşirme kanuna uygun yapıldıgı sürece iyi sonuçlar vermiştir. Daha sonra rüşvet karışmış ve devşirme sistemi bozulmuştur. Devşirme sisteminin bozulması yeniçeri ocağınında bozulmasına sebeb olmuştur.

c)Kapıkulu Askerleri ve Yeniçeriler

Kapıkulu padiÅŸaha baÄŸlı olan,daimi ve maaÅŸlı; yaya ve atlı ordudur.Kapıkulu askerlerinin temelini yeniçeriler oluÅŸturur. “Avrupa’nın ilk daimi ordusu yeniçeriler, Osmanlılara savaÅŸ alanında büyük bir üstünlük saÄŸlıyordu”. Yeniçerilerin Osmanlı Devleti’nin geniÅŸlemesinde büyük katkıları olmuÅŸtur. Osmanlı Devletine 464 yıl gibi uzun bir süre hizmet eden yeniçeri ocağı belli bir süre sonra bozulmuÅŸ ve 1826 yılında kapatılmıştır.Yeniçeri Ocağı’nın kapatılışına Vaka-i Hayriye adı verilmiÅŸtir.

ŞAHISLARA AiT KÖLELER

Åžahıslara ait köleler iki kısımdır.Birincisi gerçek ÅŸahıslara ait kölelerdir. Bunlar genellikle özel ÅŸahısların çobanlığını yapar,ev, tarla ve bahçe iÅŸleriyle uÄŸraşırlardı. Kadın köle olan cariyeler ise; köşklerde, varlıklı ailelerin evlerinde ve konaklarda hizmet ediyorlardı. Alt kesime inildikçe kölelik pek raÄŸbet görmezdi. Konaklarda köle kullanılması gösteriÅŸten ileri gelmektedir. “Nitekim bir paÅŸanın ağırlığı,birazda kullandığı köle ve cariye sayısına göre de deÄŸerlendirilebiliyordu”.

İkinci olarak da vakıflarda ve yarı resmi müesseselere ait kölelerdir.Bunlar vakıfların ve yarı resmi müesseselerin işleriyle meşgul oluyorlardı.

III OSMANLIDA KÖLE TİCARETİ

Osmanlı Devletinde köle ve cariye alıp satan kiÅŸiye esirci denirdi. Esirciler I.Murad döneminden itibaren görülmeye baÅŸlanmıştır. SavaÅŸlarda devletin beÅŸte birlik payı dağıtıldıktan sonra geri kalan esirler savaÅŸ meydanlarında tüccarlara satılıyorlardı. SavaÅŸ meydanlarında satılamayan esirler ise merkez ÅŸehirlerde esircilere yada satın alma gücüne sahip kimselere satılıyordu. Kaçırma yoluyla köle yapılanlarda yine merkez ÅŸehirlerde esir tüccarlarında toplanırdı. “Osmanlı ülkesinde esir alım satımı serbest olduÄŸundan, esircilik meslek haline gelmiÅŸ ve bu mesleÄŸin başına Esirciler Kethüdası getirilmiÅŸti”. Esircilik karlı bir iÅŸti ve esirciler zengin ticaret adamları arasında sayılıyordu. Ä°steyen herkes esirci olamıyordu. Esirci esnafının iyi tanınması gerekiyordu. Esirci esnafı içinde çeÅŸitli kötülüklerde bulunan ve kanuna aykırı hareket edenler bu iÅŸten atılıyordu. Bazı durumlarda iÅŸten atılma cezasının hafif geldiÄŸi kanuna aykırı davranan kiÅŸilerin esir pazarı kapısında asıldıkları görülmekteydi. Esirciler sıkı kontrol altında tutuluyorlardı. Kadın esircilerin hareketleri daha sıkı kontrol ediliyordu. Bazı durumlarda çarşı esnafı esircileri davranışlarından dolayı ÅŸikayet ediyorlardı. “Nitekim 1Ramazan 991(17 Kasım 1583) tarihli bir hükümden anlaşıldığına göre esirlere karşı uygunsuz ve kanuna aykırı davranışı görülen bazı kadınlar, idareye ÅŸikayet edilerek hareketlerinin normalleÅŸmesi saÄŸlanmıştır”. Alınan bütün tedbirlere raÄŸmen köle ve cariye alım satımında suistimaller önlenememiÅŸtir.

Diğer esnaf teşkilatı gibi esircilerde bir loncada toplanmışlardı,kethüdaları,yiğitbaşları vardı.Büyük bestekar,musiki bilgini Mustafa İtri Efendi de Esircilik Kethüdalığı yapmıştır.

Osmanlı Devletinde;kölelerin alınıp satıldığı yerlere esir pazarları deniyordu. Ä°lk dönemde yerleÅŸik olmayan esir pazarları vardı. Panayırların bir bölümünde esir alış veriÅŸi yapılmaktaydı. Ä°lk esir pazarı Bursa’da kurulmuÅŸtu. Fatih dönemine kadar dağınık ve düzensiz bir ÅŸekilde sürdürülen esir ticareti Ä°stanbul’un fethinden sonra düzene girmiÅŸtir. Sınırlar geniÅŸledikçe Edirne, Macar Türk sınırına yakın ÅŸehirler, Midilli, Batı Afrika’da Dorfur ÅŸehri ve Mısır’da esir pazarları kuruldu.

“Bazı tarihçiler Ä°stanbuldaki ilk esir pazarının bugünkü Haseki semtinde kurulduÄŸunu yazmakta ve esir ticaretinin III.Murad döneminde eski ve yeni bedestenlerde merkezileÅŸtiÄŸini ifade etmektedir. Bazı tarihçiler de Esir Hanının ilk olarak 1609’da Sultan I.Ahmed’in emriyle, Bedesten yakınında, Tavuk Pazarı denilen yerde yapıldığını ve bu han dışında esir satışının yasak olduÄŸunu söylemektedirler”. Daha sonra Fatih ve Ãœsküdar’da esir pazarları kurulmuÅŸtur.

Osmanlı Devletinde köle ticaretinin belli yöntem ve kuralları vardı. “Köle satışı genellikle açık arttırma usulüyle yapılırdı. Pek müstesna güzellikteki köleler ve cariyeler han avlusunda kurulan esir pazarında müzayedeye çıkarılmaz; o müstesna köle ve cariye, taliplerine odada gösterilir ve pazarlık ile satılırdı”. Esirleri boyayarak daha cazibeli göstermek yasaktı.

Köle satın almak isteyen kişi esirciyle pazarlığa başlardı. Kölelere fiziki durumlarına ve sağlıklarına göre değer biçilirdi. Kölelerin dişleri iyice kontrol edilir, dişlerinin sağlıklı ve düzgün olması kölelerin sağlıklı bir bünyeye sahip olduğunu gösterirdi. Dişleri iyi durumdaysa daha fazla para ödenirdi. Esirci eğer onunla anlamazsa köleyi başka birine satardı.

İsmail Parlatır köle satışını şöyle anlatır:

“Öte yanda satılması sırasında köleler, hiçbir söz hakkına sahip deÄŸillerdi. Köleyi satın alacak kiÅŸi,onu en ince hatlarına kadar gözden geçirir, erkeklerin güçlü kuvvetli olanı seçilirdi. EÄŸer satın alınacak cariye odalık ise satın alacak kiÅŸi, kızın göğsünü, kollarını, bacaklarını iyi bir kontrol ederdi,buna karşı çıkanların cezası büyük olurdu”.

Prensip olarak Osmanlı da gayrimüslimlere Müslüman köle satmak yasaktı. Buna rağmen gayrimüslimlerin Müslüman köle aldıkları görülmekteydi. Gayrimüslimlerin Müslüman olmayan köleyi alıp satmaları serbestti.

Devletindeki köle anlayışıyla Batıdaki köle anlayışı son derece farklıdır. Batıdaki köle üretim aracı olarak görülmekte iken; Osmanlıda üretim aracı olarak görülmeyip daha insancıl yaşam koşullarına sahiptirler ve Osmanlıda kölelerin hakları kısıtlanmamıştır. Osmanlı Devletinde köleler siyasi ve askeri alanlarda yüksek makamlara erişebilmişler ve Osmanlı yönetiminde söz sahibi olmuşlardır.

Osmanlı Devletinde ordunun çekirdeğini oluşturan yeniçeriler kölelerden meydana geliyordu. Yani Osmanlı Devleti kölelerine ülke savunmasını emanet etmiştir.

Fatih döneminden itibaren Osmanlı bürokrasisi devşirmelere teslim edilmiştir. Bir devşirme olan Sokulu Mehmed Paşa sadrazamlığa kadar yükselmiş ve Osmanlı yönetiminde söz sahibi olmuştur. Yine Fatihden itibaren Osmanlı padişahları cariyelerle yaşamaya başlamışlar, Kanuninin, Hürrem Sultana nikah kıymasından itibaren, Genç Osman hariç, padişahlar arasında cariyelerle evlenmek gelenek haline gelmiştir ve Türk kızlarıyla evlenme geleneği terk edilmiştir. Cariyelikten gelen Hürrem Sultan ve Kösem Sultan gibi padişah hanımları dönemlerinde Osmanlı yönetiminde etkili olmuşlardır.

Osmanlıda kölenin görüldüğü diğer alan iktisadi alandır. Köleler padişaha ve devlete ait toprakları devlet hesabına işlemişlerdir. Osmanlıda toprak köleleri diyebileceğimiz bu köleler mahsulü paylaşarak geçimini sağlıyordu.

Yukarıda anlatılanlardan çıkarılabilecek sonuç şu olabilir: Osmanlı Devletinde köle toplumsal hiyerarşide en alt katta olmayıp çeşitli haklara sahip bir yer teşkil eder. Bu açıdan Osmanlıda köle Batıdaki gibi yalnızca üretimde kullanılmamış bunun yerine toplumun bir çok aşamasında iş gören sosyal bir grup olmuştur.

(Visited 17 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 19.05.2008 tarihinde Esesli tarafından, Büyük Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu bölümünde paylaşılmıştır ve 1612 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 3 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Osmanlı\'larda Kölelik Ve Köle Ticareti | Osmanlı Devletinde Kölenin Görüldüğü Alanlar - Sınıf Ayrımına Dayalı Kölelik orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleSoykırım Nedir? Soykırım ÇeÅŸitleri Nelerdir? Sonraki MakaleAlmanya Türkleri | Almanya'daki Türk Toplumu - Tarihçesi - Dil - EÄŸitim - Kültür Ve Sanat - Politik YaÅŸam - Sivil Toplum Örgütleri - Solingen Katliam..

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz