Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Osmanlı Mimarisi ve Çeşmeler


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 27.12.2007 tarihinde Sema tarafından, Büyük Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu bölümünde paylaşılmıştır ve 2187 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları



Su bir nimettir kıymeti bilinirse.. Ä°maret çevrelerinde caminin, hamamın, umumi tuvalet ve diÄŸer tesislerin suya ihtiyacı vardır. Bu maksatla cami avlularında abdest almaya yarayacak ÅŸadırvan ve musluklar yapılmıştır. Hatta caminin içinde bile su tesisi kurulmuÅŸtur. Mimari yapı olarak en basitlerinden en geliÅŸmiÅŸ ve birer âbide durumunda olan çeÅŸmeler vardır. ÇeÅŸme yapmak gayesiyle kurulan hayır tesisleri itiyadı, Türk mimarisi için pek nefis eserlerin ortaya konmasına sebep olmuÅŸtur. Bu âbidelere örnek olarak III. Ahmed ÇeÅŸmesi zikredilebilir. ÇeÅŸmenin güzelliÄŸi yabancı seyyahların da dikkatini çekmiÅŸtir. Nitekim 1874 yılında Ä°stanbul’u ziyaret etmiÅŸ olan Ä°talyan yazar Edmondo ve Amicis, bu konuda şöyle der:

“Bu çeÅŸme, Türk sanatının en orijinal ve en kıymetli âbidelerinden biridir. Bu bir âbide deÄŸil, zarif bir sultanın bir aÅŸk anında Ä°stanbul’un alnına taktığı mermerden bir ziynettir. Sadece bir kadın anlatabilir bunu. Kalemim, böyle bir tasvir için yeteri kadar ince deÄŸil. Ä°lk nazarda bir çeÅŸme olduÄŸu gelmez akla. Dört köşesinde yuvarlak dört küçük sütun veya daha ziyade sevimli dört küçük sebil bulunur. Dört duvarın her birinde iki zarif niÅŸ, niÅŸlerin arasında beyzî bir kemer vardır. Kemer kubbesinin altındaki musluktan ufak bir yalaÄŸa su akar. ÇeÅŸmenin oyulmamış, iÅŸlenmemiÅŸ ve uÄŸraşılmamış el kadar yeri yoktur. Bu çeÅŸme, billurdan bir fanus altında saklanması gereken bir zarafet, bir zenginlik ve bir sabır harikasıdır. Sadece göz zevki için yapılmamışa benzer. Sanki kendine mahsus bir lezzeti varmış gibi”



Çesmenin Ayasofya’ya bakan yüzünde su misra yer alir:
Aç Besmeleye iç suyu
Han Ahmed’e eyle dua.

Tarihinde ilk defa İmparator Hadrian tarafından hayata geçirilmiş İstanbul’un ilk su yolu. 117-138 yıllarında Sultanahmet meydanına ulaşıp, halkın hizmetine sunulmuş.
Ve 373 yılında ikinci su yolu İmparator Valens döneminde yaptırılmış.. Yere batan sarayına kadar ulaşıp orayı beslemiş.. Şu an Şehzade başında hala ayakta kalıp, günümüze kadar hala ayakta.
Åžehrin 3. suyolu, Ä°mparator Constantine tarafından 324-337 yılında yaptırılmış. 242 km. uzunluÄŸu ile Edirnekapı’nın güneyinden ÅŸehir merkezine ulaÅŸan en uzun suyolu olmuÅŸ.
Belgrat ormanlarından şehre kadar uzanan 4. suyolu ise, 408 yılında Theodosisus tarafında yaptırılmış.
Deryaların kucağında susuzlukla boğuşan bir şehirdir İstanbul.. Deprem kuşağında olması ve durmadan istilalarla boğuşan kent, zamanla kullanılmaz halde olan su yolları ile yine susuzluk sıkıntısı çekmeye başlar.

İstanbul artık Fatih tarafından fethedilmiştir. Osmanlı için su mübarektir.. O döneminde Su Nezareti diye (Su bakanlığı)diye bir teşkilat kurulur. Daha sonra, su nazırları, su yolcuları, keşif memurları, korucular, çavuşlar, bent muhafızları, naccarlar, löküncüler ve şehir sakaları teşkilatın birer parçası olurlar.. Su nazırı sarayın suyunu sağlamakla görevlidir. Löküncüler ise, kireç ve zeytin yağını karıştırıp, yaptıkları macunla künklerin yalıtımını sağlarlardı.
Osmanlıdan günümüze gelen Kırk çeşme suları, bir Mimar Sinan eseri olup, hala önemini korur.
Kanuni Sultan Süleyman,Ä°stanbul’un su sorunu çözmeyi aklına koyar ve Ser Mimaran-ı hassa Sinan ustayı huzuruna çağırıp, su sorununu nasıl çözeceÄŸini kendisine sorar.. Sinan öyle bir eser bırakmalıdır ki bir daha Devlet-i Ali’ye su sorunu yaÅŸamasın.
Kanuni Sinan’a sorar:
– Bu suların ÅŸehre gelmesi ne yolladır mimar başı?
– Ä°ki yolladır PadiÅŸahım ama hayli altın ister.
Kanuni, paranın ödeneceÄŸini söyler.. Bedeli ödeme emri ile zamanın en deÄŸerli mimarlarını toplayıp iÅŸe koyulur. Halk arasında iÅŸin mali yönü tartışılır. Sinan’ı hayalperestlikle suçlarlar hazinenin boÅŸalacağı konusunda fitneler baÅŸlar.. Ä°sterler ki hiç para harcamadan ÅŸehir suya gark olsun… PadiÅŸah dedikodulara kulak verip, inÅŸaata teÅŸrif buyururlar ve Sinan’ı huzuruna çağırıp sorar:
– Hani arz olunan sular nerededir, gel göster. Nihayet 30 lüle (30 dirhem kurÅŸun içinden geçebilecek su miktarı) suyun aktığını dereye varırlar… PadiÅŸah özgürce akan tertemiz suları görünce müsterih olur..
– Mimar başı, su bu mudur?
– Evet devletlim su budur, arz olunan 100 lüledir.
1554 yılında başlayan su yolu 1560 yılında biter. Gelen sular önce maslaklara (şehre su taksimi yapan havuzlar, sonra maksemlere (şehre gelen suların, evlere ve çeşmelere gidecek miktarını ayarlayan üstü kubbeli, tonozla örtülü su hazneleri) oradan da su terazilerine (suyun basıncını arttırmak için yüksek kuleler) ulaşırdı.
Sular çeÅŸmelere baÄŸlanır halkın hizmetine sunulurdu.. Bu çeÅŸmelerin sayısı 40’ı bulduÄŸu için Kırk ÇeÅŸme Suları adını almıştır. Kırk ÇeÅŸme Suları, önce Saray-ı Hümayun’a daha sonra da ÅŸehre verilmeye baÅŸlanır.. Åžehre verilen su, sakalar tarafından halka dağıtılırdı… Sakaların yanı sıra atlı veya yaya su dağıtan halk için hizmet yapan derviÅŸlerde vardı.
Osmanlı’da çeÅŸmeler baÅŸlı başına bir kültürdür. ÇeÅŸme önlerinde yaÅŸanan aÅŸkları ile edebiyatımıza geçmiÅŸ aÅŸk çeÅŸmeleri, üzerinde kitabelerin yazıldığı sokak çeÅŸmeleri, duvar çeÅŸmeleri, köşe çeÅŸmeleri, meydan sebilleri, namazgah çeÅŸmeleri, oda çeÅŸmeleri, sütun çeÅŸmeleri, sel sebiller… (köşk yalı bahçe çeÅŸmeleri) ile kültürümüzün bir parçasıdır. Çevremiz onlarla zenginleÅŸir, onlarla deÄŸer kazanır.
ÇoÄŸu semtler de çeÅŸmeleri ile ünlenmiÅŸtir.. Selami ÇeÅŸme, Çoban ÇeÅŸme, Valide ÇeÅŸme gibi…
Ne acıdır ki, bu gün kültürümüzün bir parçası olan bu çeşmelerden bir tane bile akan bulmak mümkün değil. Taşları çalınmış, burgulu muslukları sökülmüş, hepside sokakların garip bekçileri olmuş.. İşte tarihimizden miras, öz sanatımıza duyduğumuz saygı ve çevremize verdiğimiz değer..


Artık İstanbul suya gark olmuş, su lülelerden güldür, güldür akmaya başlamıştır.
Kanuni Sultan Süleyman bir ferman çıkarır, Su halkın malıdır, hiç kimse suyu evine bağlayamaz. diye. Ama bunca hizmetinin karşılığında Sinan, Kanuni’nin emri ile bu fetvadan hariç tutulur ve evine bir lüle su verilir.
99 yaşına geldiğinde bir gün Sinan’ın kapısı çalınır.
Eline bir tebligat tutuÅŸturulur. Saray, hakkında soruÅŸturma açmıştır. Devlet, halka ait suyu evine baÄŸlatıp kullandığı için Sinan’ı suçlu bulur. Her ne kadar suyu zamanın padiÅŸahı Kanuni’nin bir armaÄŸanı olduÄŸunu söylese de elinde fermanı olmadığı için sözüne itibar edilmez.. Hicap duymuÅŸtur Kanuni’den ferman istemeye.. Suyunun kesilmesine diyeceÄŸi yoktur ama 12 sene müddetince kullandığı suyun parasını istemelerine de bir hayli ÅŸaşırır. Ä°stanbul’u suya gark eden Koca Sinan, 100 yaşında ölürken evinde bir damla kullanacak suyu yoktur.. AÄŸzından dökülen son sözleri ÅŸu olur.

Ben hizmetimi Allah için ve Devlet-i Aliye için yaptım. Bu durumdan Rabbim haberdardır, hiç müteessir değilim.

Bir kentin değeri, yaşatılan kültürü ile önem kazanır. Çevre dediğimiz olgu, çevreyi oluşturanların sahip oldukları değerleri korumaları ile turizme kapılarını açar.

OSMANLI ÇEŞMELERİNDEN ÖRNEKLER







(Visited 10 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 27.12.2007 tarihinde Sema tarafından, Büyük Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu bölümünde paylaşılmıştır ve 2187 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 4 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Osmanlı Mimarisi ve Çeşmeler orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleGençler Kariyer Rotalarını Nereye DoÄŸru Çeviriyorlar ? | Gençler Ãœzerinde Yapılan AraÅŸtırma Sonraki Makaleİç GüzelliÄŸin Dış Dünyaya Yansıması: Çini,Türk Selçuklu Devri Çini Ãœslubu- Çini Teknikleri

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz