Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Mitolojinin En Unutulmaz Efsaneleri


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 17.09.2007 tarihinde hale tarafından, Felsefe - Sosyoloji - Hukuk Konu Anlatımları bölümünde paylaşılmıştır ve 847 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Troya efsanesi

Mitolojinin en unutulmaz efsaneleri


SELENA, MERYEM ANA
AMA İLLE DE ÇOK GÜZEL HELENA..

Eminim çoğunuzun yolu Çanakkale´den geçmiştir, dünyanın jeopolitik önemi büyük en önemli boğazlarından biri olmasının yanısıra Çanakkale birçok savaş destanının da odağı ve simgesidir. Ama Çanakkale´nin en ölümsüz yönü tüm dünya kültüründe yer alır çünkü Homeros´un ölümsüz Troya´sı oradadır. Tarihin babası Heredot; ne kadar doğruysa Troya destanının yaratıcısı olarak bilinen Homeros´u kör bir ozan olarak anlatıyor; Giritli fakir bir köle kadının oğlu olarak, eski İzmir yakınlarında bulunan Meles Çayı kıyısında doğmuştur. Efsaneye göre, annesinin bir dil öğretmeni ile evlenmesinden sonra eğitim görebilen Homeros yaşamının sonraki yıllarında, Yunanistan, İtalya ve İspanya´ya yolculuklar yapar, Kios Adası´ nda yaşar ve Atina´ya giderken yolda ölür. Heredot, bize Homer´in kendisinden 400 yıl önce Troya savaşından ise 80 yıl sonra yaşamış olduğunu yazıyor.. Doğrumudur, değilmidir pek bilinmez, çünkü bilgi aynen bir bitki gibi kendi kökünün üzerinde çevresinde büyüyüp, dallanır budaklanır, hatta bir başka yere sarılıp kendi kökünü dahi unutabilir.


Herodot´a göre konumuz olan Troya Savaşı MÖ 1180-1250 yılları arasındadır. Troya bizi ilgilendiriyor çünkü zaman zaman karşı çıkılsa da, biz şu anda Anadoluluyuz ve bizden önce burada yaşamış olan ırklarla özümlendik, İonlar´la, Hititler´le, Frikyalılar´la, Likyalılar´la, Urartlar´la veya Commenegeler´le.. Salt bu açıdan bakarsak, Homer´in anlatımına göre Troya Savaşı da aynen Kurtuluş Savaşı´ında olduğu gibi, Yunanistan´dan Anadolu´ya yapılan bir saldırıdan başka birşey değildir. Ötesinde, efsaneyle, gerçek karışırlar ve neyin ne olduğu yine anlaşılamaz. Acaba on yıl sürdüğü varsayılan Troya savaşı gerçekten de bir kadın için mi başlamıştır? Yunanlı dilber Güzel Helena´nın Aşk Tanrıçası Afrodit tarafından Troya Kralı Priam´ın oğlu Çoban Paris´e aşık edilmesi ve Paris´in Helena´yı kaçırarak Troya´ya getirmesi mi koca bir savaşı başlattı? Nedense şu Paris olayını da hiç anlayamıyorum, neden Kral oğlu olmasına rağmen çobanlık yapıyordu? Hoş, efsanelerde mantık aramak galiba bir tuhaf oluyor..

Oysa, Eski Yunanlılar´ın mantık ve felsefeye dayanan bir yaşam biçimine ve dünya görüşüne inandıklarını biliyoruz, öyleyse bir kadın için koca bir ordu on yıl süreyle bir başka ülkeye gidip savaşır mı? Pek akıllıca görünmüyor, her ne kadar Josephine, Hürrem Sultan, Kleopatra gibi kadınların tarihi tersyüz ettiklerini biliyorsak da, Troya örneği biraz fazla. Ama durun, bir iddia daha var, Ünlü İngiliz araştırmacısı Colin Wilson çalışmaları sonucunda Troya efsanesinin gerçek dışı olabileceğini ileri sürüyor. Bunu bizzat kendisinden dinledim. Wilson, çağımızın önemli araştırmacılarından, özellikle Kriminoloji alanındaki uzmanlığı ile zaman zaman İngiliz Emniyeti yani Scotland Yard tarafından danışman olarak kullanılıyor. Bilindiği gibi, amatör arkeolog ve biraz da tarihi eser kaçakçısı Henri Schliemann Yunanlı genç karısının yardımıyla, küçük yaşlardan beri okuduğu Homer´in İliada´sından yola çıkmış ve Troya´yı Çanakkale´de Hisarlık´da bulmuştu. Osmanlı Hükümeti´nin her zamanki kültür sorumsuzluğundan da yararlanarak istediği herşeyi yaptı. Böyle biliyoruz..

Ama bulunan Homeros´un Troya´sı mıydı? Schliemann üst üste yapılmış ve arasında yüzyıllar bulunan birkaç kent kalıntısı bulmuştu ve bunların birine Homer´in Troya´sı dedi. Oysa sonraki kazılar ve araştırmalar Yunanlılar tarafından yakılıp yıkılmış bir kentin varlığını kanıtlamıyordu, aralarında yüzyılların bulunduğu değişik uygarlıklara ait kalıntılardı bunlar, kesin olan şey Hisarlık´da üstüste bir kentler kalıntısının varolduğu idi. Ama geçmişte bu hep böyleydi zaten tüm eski kentler yıkılsalar da aynı yerde yeniden kurulurlardı, bu kural ancak son 200 yılda biraz değişti, özellikle de Arkeoloji´nin ortaya çıkmasından sonra, artık Efes´de, Bergama´da, Pompei´de kimseler yaşamıyor, yerleşim çevrelerine yayılıyor. Troya da öyle olmuş olmalı.

Peki anlatılanlar ne kadar gerçek veya Homer doÄŸru söylemiÅŸ olabilir mi? Bütün bunlar bir masal mı? Schliemann Türkiye´den kaçışından on yıl sonra Troya kralı Priam´ın hazinelerini ortaya çıkardı, sonra bir çok uzman bu kalıntıların Girit´de yaÅŸamış olan Mikenler´e ait olduÄŸunu ileri sürdüler. Zaten, Schliemann Girit´te de bulunmuÅŸ ve kazılar yapmıştı, öyleyse Schliemann Homer´in Troya´sını bulmamışmıydı? Colin Wilson böyle derken birinden daha söz ediyordu; Tarihçi Michael Wood´dan, çünkü Wood”Troya Savaşını AraÅŸtırırken..” adlı tv belgeselinde çok farklı bir yaklaşım içindeydi.

Evet, Troya´ya bir saldırı yapılmıştı ama herşey çok farklıydı, bir kere Kral Priam, oğlu Hektor ve Güzel Helena falan yoktular, çünkü Hititler´den kalan bazı yazılı tabletlerde Hitit Kralı 3.Hattuşil´den ve Troya Prensi Alexandrus´dan söz ediliyor ve uzaktan gelen deniz adamları ile savaştıkları belirtiliyor, kentin adı ise Troya değil, Villios´du. Şimdi bakalım, Homeros´un efsanesindeki Prens Paris´in gerçek adı Alexander ve Homeros´un Troya´ya verdiği isim olan İlion, ilginç benzerlikler görülüyor. Wood´a göre tabletlerde, ünlü Kadeş Savaşı´nda Firavun Ramses´e karşı Hitit ordusunda Prens Alexandrus´un da savaştığı yazılı ve sonra Asurlular´ın baskısından bunalan Hitit Kralı´nın Prensi Yunanlılara yardım için yolladığı da belirtiliyor. Öyleyse, Hitit Prensi Alexandrus, gerçekten Yunanlılar´a gidip, kralın sarayında misafir kalmış demek; Acaba o kralın karısı Güzel Helena´mıydı? Hani şu Paris´in görür görmez aşık olup, kaçırdığı hatun?

Görüyormusunuz, efsanelerle tarih karışıyor ve tabii yorumlar daha da bunaltıyor. Bin yıl sonra da böyle olacak, cd´lere, video kasetlere rağmen.. Bu anlattıklarıma ve burada daha çok yer tutacak birçok kaynağa göre, Troya Savaşı hiç de sanıldığı gibi değildi; Homeros bir masal yazmış ve insanlarla, tanrılar arasında bir drama yaratmıştı. O, bir mit yazarıydı, MÖ 1200´lerde kendilerine bir Yunanlı birleşik ordunun, üstelik deniz yoluyla bir başka uzak anakaraya gidip, on yıl süreyle savaşması, gerek dönemin koşulları için, gerekse de askeri yönden mümkün değildi.


Bugünün Troya´sı denizden yaklaşık iki kilometre içerde, ovaya hakim bir yerdedir ve de kışın iklim sert ve rüzgarlıdır, bu üçbin yıl önce de böyleydi. Hiçbir ordu, Homeros´un yazdığı gibi on yıl boyunca burada konaklayamaz ve dayanamazdı. Kaldı ki mite göre diğer Anadolu kavimleri Troyalıların müttefiğiydiler yani Troya Halkı yanlız değildi ve en önemlisi 3000 yıl önce, içine en fazla 40-50 kişinin girebileceği bir tahta at yapılabilirdi. Hatırlayın, efsane ne diyor? Tahta atı yaparak çekilen Akhalar, saklanıp beklediler. Kuşatma bitti diye sevinen Troyalılar da tahta atı kentin içine alıp, eğlenceye koyuldular, sonra? Sonra geceyarısı tahta attan çıkan adamlar kentin kapılarını açtılar ve Akhalar on yıldır giremedikleri Troya´ya girerek yakıp yıktılar.

Ne aptalca değil mi? Adamlar çekilecek, en azından yüzlerce gemi olmalıydı, ufuk hattında görünmeyecek kadar denize açılacaklar, sonra yine geri dönecekler, binlerce adam kıyıya çıkacak, iki km´lik ovayı aşıp, kentin önüne yığıldıktan sonra tahta atın içindekilerin çıkıp kapıları açmasını bekleyecekler..

Troyalılar ise on yıldır duman ettikleri düşmanlarını hiç farketmeyecekler çünkü o kadar eÄŸleniyorlar ki, bir kiÅŸi dahi ayakta kalmayacak ve bu arada hiçbirisi de”..bu tahta at da neyin nesi, içinde acaba ne var? Bayram deÄŸil, seyran deÄŸil düşman eniÅŸtelerimiz bizi neden öptüler..” demeyecek. Geri zekalılığında bir ölçüsü vardır. Mantık olarak on yıl direnen bir kentin bu kadar basit bir oyuna kurban olmayacağı ortada ama neyse.. Efsane turizmi önemlidir, ben bile Troya kalıntılarında oturup, büyüleyici Afrodit acaba bana da görünmez mi diye bekledim ama çıka çıka yıkıntıların arasından 60´lık ve yüz kiloluk bir turist hatun çıktı, Afrodit´in bana ettiÄŸine bakın. Bende mi çobanlık yapsam acaba..

Sonuç da Troya ile ilgili iki önemli gizemimiz var, ilkinde Troya efsanesi salt efsanedir, Homeros´un fantazyası olabilir, o kadar. Ama batıdan gelen deniz adamları vardır; Hitit kaynaklarında yer alıyorlar ve bunlar Yunanlılar değil çünkü Hitit kayıtlarında Yunanlılar´dan ayrıca söz ediliyor, peki öyleyse kimdir batıdan gelen bu korkunç deniz adamları? Üstelik, tarihçi Cyrios bu deniz adamlarının Giritteki Miken Uygarlığını da ezdiklerini belirtir. Kimdir yüzlerce gemiyle denizi karartan ve tarihin karanlığında kaybolan güçlü deniz adamları? Acaba daha sonraki yüzyıllarda Avrupa´yı titreten Viking´ler o zamanlarda da varmıydılar? Yoksa yine mi Atlantis gizemi karşımıza çıkıyor? Ne farkeder ki? Ha, Homeros, ha Atlantis, ikisi de aynı kapıya çıkmıyor mu? Efsane efsanedir ama efsane olmayan bir öykümüz daha var. Madem Çanakkale´deyiz, devam edelim, oradaki bir başka gizeme doğru..

(Visited 1 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 17.09.2007 tarihinde hale tarafından, Felsefe - Sosyoloji - Hukuk Konu Anlatımları bölümünde paylaşılmıştır ve 847 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 0 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Mitolojinin En Unutulmaz Efsaneleri orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki Makale33 Ä°sim | Yer: Elazığ - Bingöl Karayolu BilaloÄŸlu Mevkii Sonraki MakaleSevgililer Günü | Aziz Valentine´ın Öyküsü

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz