Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Milli Mücadele Ve Türkiye Cumhuriyeti – I


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 15.12.2007 tarihinde hale tarafından, Yakın Dönem Türkiye Tarihi bölümünde paylaşılmıştır ve 1465 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Milli Mücadele Ve Türkiye Cumhuriyeti – I

XX. yüzyıl baÅŸları, bu tarihe kadar devam edegelen mücadele ve muharebelerin, Türk milleti aleyhinde cereyan ettiÄŸi bir zamandır. BilindiÄŸi gibi Osmanlı Devleti, Trablusgarp ve Balkan savaÅŸları akabinde oluÅŸan gruplaÅŸmada tarafsız kalamamış ve Almanya’nın yanında I. Dünya Savaşı’na girmek zorunda kalmıştır. Çünkü Osmanlı Devleti’nin hem zayıf durumda olması, hem de Avrupa siyaseti dahilinde tarafsız kalması, o günkü ÅŸartlarda pek mümkün gözükmüyordu.


Atatürk, BaÅŸyaveri Cevat Abbas Gürer’le baÅŸbaÅŸa (1937)

Mondros Mütarekesi‘nden hemen sonra Anadolu, Müttefik Devletlerce iÅŸgal edilmeye baÅŸlanmıştı. Ä°ÅŸgallere karşı baÅŸlayan Millî Mücadele’nin baÅŸarıya ulaÅŸabilmesi ve millî istiklâlin saÄŸlanabilmesi için verilen mücadelenin hukuken tasvip ve teyit edilmesi gerekiyordu. Bu yönde netice alınabilmesi için Mustafa Kemal PaÅŸa liderliÄŸinde sürdürülen mücadele, askerî olduÄŸu kadar siyasî bir mücadele idi.


Mustafa Kemal PaÅŸa’nın Samsun’a çıkmasından itibaren beyanatlarıyla baÅŸlayan, kongrelerle ve nihayetinde Ankara Hükûmeti’nin kurulması ile devam eden çizgide temel amacın, hukuken temsili saÄŸlamak olduÄŸu görülür. Bu noktada en önemli mesele, Babıâli ve Ä°stanbul Hükûmeti‘dir. Ä°ÅŸgal kuvvetlerinin zorlayıcılığı ile Ä°stanbul Hükûmeti’nin kendi yapısından kaynaklanan hantallık ve âcizlik, millî istiklâli ciddî olarak tehlikeye sokuyordu. Bu durumda yapılması gereken Anadolu’da Millî Mücadele’nin baÅŸlatılması ve millî hukuku temin etmektir. Nitekim, müttefikler Ä°stanbul Hükûmeti’ni muhatap alıyorlar, Kuva-yı Millîye’yi de “asi” olarak vasıflandırıyorlar ve Kuva-yı Millîye‘nin önlenmesi için sürekli baskıda bulunuyorlardı. Böyle bir ortamda Türk milliyetçilerinin verdikleri mücadele iki buçuk yıl kadar devam etmiÅŸ ancak, Ankara Hükûmeti hukuken temsil konusunda muhatap alınmamıştı. 1921 yılı Millî Mücadele tarihinde bu anlamda bir dönüm noktasıdır. Zira bu yıl içerisinde cereyan eden olaylar, silâhlı mücadelenin gerçek amacının anlatılmasını ve Ankara Hükûmeti’nin Müttefik Devletlerce kabulünü, en azından kabulün baÅŸlangıcını saÄŸlayacak bir mahiyet arz edecektir.

Anadolu’nun Ä°ÅŸgali Karşısında Türk Milletinin Tepkisi ve Millî TeÅŸekküller

Mondros Mütarekesi‘nin imzalanması ülke üzerinde baÅŸlangıçta büyük bir ferahlık meydana getirmiÅŸti. 1911 yılından beri savaşın içinde olan Türk halkı bu durumdan umutlanmış ancak mütarekenin uygulanış ÅŸekli bu ümitleri kısa sürede ortadan kaldırmıştır.

Mondros Mütarekesi‘nin imzalanmasıyla ortaya çıkan Anadolu’nun haksız iÅŸgali meselesi, ülkenin kurtuluÅŸu için fevkalâde ciddî düşüncelere ve teÅŸebbüslere ihtiyaç olduÄŸunun fark edilmesine yol açmıştır. Haksız iÅŸgallere karşı tepki olarak ortaya çıkan Millî Mücadele fikri, fiilî anlamda Müdafaa-i Hukuk cemiyetleri vasıtasıyla gerçekleÅŸtirilmeye çalışılmıştır. “Müdafaa-i Hukuk” kavramı; Türklerin millet olarak bağımsız bir devlet kurmak suretiyle yaÅŸama hakkının, Osmanlı payitahtına Ä°mparatorluÄŸun diÄŸer unsurlarına ve bu hakkı tanımayan Birinci Dünya Savaşı‘nın galip devletlerine karşı fiilî bir mücadele sonunda elde etmeyi ifade etmektedir.

Türk topraklarını işgal eden emperyalistlere karşı kurulan bu tür idealist cemiyetlerden bazıları ise şunladır;

Kars Millî Ä°slâm Şûrası; 5 Kasım 1918′ de kurulmuÅŸtur. 30 Kasım 1918′de Kars’ta büyük bir kongre düzenleyerek Batum, Ordubat, IÄŸdır ve Ahıska’yı içine alan Türk bölgelerinde bir Millî Ä°slâm Şûrası Hükûmeti kurulmuÅŸtur. Ä°ngilizler tarafından da tanınan bu hükûmet, 17-18 Ocak 1919’da adını “Cenûbî Garbî Kafkas Hükûmeti” olarak deÄŸiÅŸtirdi ve Türk bayrağını millî bayrakları olarak kabullendi. Ancak kısa süre sonra Ä°ngilizler tarafından 13 Nisan 1919′da parlâmentosu basılarak ortadan kaldırılmıştır.

Millî Kongre; Mondros Mütarekesi sonrası Rumların Ä°stanbul’da teÅŸkilâtlanıp “Megalo-Ä°dea” uÄŸrundaki çalışmalarına engel olmak için, göz hekimi Dr. Esat PaÅŸa’nın çaÄŸrıları ile Türk Ocağı, Kızılay, Muallimler Cemiyeti, Baro ve her fakültenin mezunlar cemiyeti baÅŸta olmak üzere 70 kadar cemiyetten 2’ÅŸer temsilcinin katılması ile 29 Kasım 1918′ de “Millî Kongre” adı ile partiler üstü bir teÅŸkilât kuruldu. Tüzüğünde belirtilen amacı, dünyada Türkler üzerinde yapılan haksız ve yalan yayınlara ilmî yoldan ve belgeler vasıtasıyla cevap vermek idi. 1919 yılı içinde Millî Kongre, Ä°ngilizce ve Fransızca olarak “Dünya Kamuoyu Önünde Türkiye”, “Ermenilerin Müslüman Ahaliye Yaptıkları Mezalim Hakkında Belgeler” ve “Avrupa’nın Ãœnlü Yazarlarına Göre Türkler” gibi deÄŸerli eserler neÅŸretti. 1919 yılı sonunda milletvekili seçimlerinde adayların tespit ve tanıtılmasında Türk milliyetçilerini destekleyen Millî Kongre, 28 Ocak 1920’de “Misak-ı Millî”nin hazırlanmasına da fikrî anlamda hizmet etmiÅŸtir. Ä°stanbul’un 16 Mart 1920‘ de resmen iÅŸgali üzerine, çalışmalarını durdurmuÅŸsa da, Mustafa Kemal PaÅŸa’yı ve Ankara’da toplanan Meclisi fikren desteklemekten geri kalmamıştır.


Trakya-PaÅŸaeli Müdafaa-i Hukuk-ı Heyeti Osmaniyesi ; 2 Aralık 1918′ de, Edirne’de, Yunan istilâ ve iÅŸgaline, Mavr-i Miracıların iddialarına direnme ve cevap vermek gayesiyle kurulmuÅŸtur. Trakya’nın ırk, kültür, ekonomi ve tarih bakımından Türklere ait olduÄŸunu ispat için çalışmıştır. “Yeni Edirne” ve “Ahali” adlı iki gazete çıkarmıştır.

Ä°zmir Müdafaa-i Hukuku Osmaniye Cemiyeti ; Nurettin PaÅŸa’nın gayretleri ile kurulan bu cemiyet Rum iddialarına karşı mücadele için 26 Aralık 1918‘de kurulmuÅŸtur. 1918 yılının Aralık ayı sonunda Ä°zmir’de kurulan “Müdafaa-i Vatan Heyeti” adlı cemiyet 14 Mayıs 1919 günü Ä°zmir’e Yunan askerlerinin geleceÄŸi haberini protesto için beyannameler bastırıp dağıtırken adını Ä°lhak-ı Red heyetine çevirmiÅŸti. Ä°zmir’in iÅŸgalinin ertesi günü Ä°zmir Müdafaa-i Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti ile birleÅŸerek faaliyetlerini yürütmüştür.

Vilâyat-ı Åžarkiyye Müdafaa-i Hukuku Millîye Cemiyeti; Erzurumlu Raif Hoca ile Diyarbakırlı Süleyman Nazif cemiyetin merkezini 2 Aralık 1918‘de Ä°stanbul’da kurmuÅŸlardır. Çıkardıkları Fransızca ve Türkçe “Hadisat” gazetesi ile DoÄŸu illerimizin Türklüğünü ve Ä°slâmlığını müdafaa ediyor, Ermenilerin hiçbir zaman çoÄŸunluk teÅŸkil etmediklerini belirtiyor ve Kürdistan Teâli ve Teâvün Cemiyeti ile de mücadele ediyordu. Mart 1919’da “Albayrak” gazetesini yeniden faaliyete geçirilerek cemiyetin fikirlerini yaymaya baÅŸladı. 3 Mayıs 1919’da Kâzım Karabekir PaÅŸa’nın 15. Kolordu Komutanı olarak göreve baÅŸlaması ile birlikte cemiyet Kâzım Karabekir PaÅŸa’nın ÅŸahsında bir baÅŸ, bir koruyucu ve kuvvetli bir el bulmuÅŸtur.

(Tayyib Gökbilgin, Millî Mücadele Başlarken Mondros Mütarekesinden Sivas Kongresine, Cilt:I, Ankara,1959,s.74.).

Cemiyet, Mustafa Kemal baÅŸkanlığındaki Erzurum Kongresini yaparak, 7 AÄŸustos 1919′da Åžarkî Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyetine katıldı.

Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti; Cemiyet bölgesel bir amaca dayanarak ortaya çıkmış olmakla beraber Karadeniz kıyılarında hak iddia eden Pontusçu Rumlara, ayrıca Ermenilere karşı mücadele ediyordu.12 Åžubat 1919’da kurulan bu cemiyetin baÅŸkanlığını Trabzonlu Barutçuzade Ahmet Hoca yapıyordu. “Ä°stiklâl” adlı gazetelerini çıkararak Rum iddialarının çürüklüğünü, Ermenistan hayalinin boÅŸ olduÄŸunu yurttaÅŸlara ve dünyaya duyurmaya çalışmışlardır.

Cemiyet mensupları Erzurum Kongresi’ne iÅŸtirak ederek kongre sonunda kurulan Åžarkî Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyetine katılarak çalışmalarını geniÅŸletmiÅŸlerdir.

Kilikyalılar Cemiyeti; Ä°stanbul’daki Adanalı, MaraÅŸlı, Antepli ve Tarsusluların Ermenilere karşı 20 Aralık 1918’de kurduÄŸu bu cemiyetin baÅŸkanlığını Rifat Bey yapıyordu. Cemiyet yayın yolu ile iÅŸgale ve “Kilikya Ermenistanı” kurulmasına engel olmak istiyor, bunun içinde bölgede silâhlı mücadeleyi plânlıyordu. Daha sonra cemiyet, merkezini Adana’ya nakletmiÅŸtir.

Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti ; 5 Kasım 1919’da Sivas’ta kurulan cemiyet memleketin bütünlük ve istiklâlini müdafaa uÄŸrunda bütün Anadolu’nun birliÄŸi için çalışmak gayesiyle mitingler tertip etti. Ä°tilaf Devletleri temsilcilerine protesto telgrafları gönderdi.

Millî ÅŸuura sahip bütün bu dernekler Sivas Kongresi’nde 7 Eylül 1919’da birleÅŸerek “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti “ adını almışlardır.

Mustafa Kemal PaÅŸa’nın Ä°stanbul’daki Hazırlıkları ve Millî Mücadelenin BaÅŸlaması

Mustafa Kemal PaÅŸa Ä°tilaf donanmalarının mütareke hükümlerine göre Ä°stanbul’u fiilen iÅŸgal ettiÄŸi 13 Kasım 1918 tarihinde bu ÅŸehre gelmiÅŸti. Gördüğü manzara karşısında çok sinirlenen Mustafa Kemal PaÅŸa’nın yaverine söylediÄŸi “Geldikleri gibi giderler” sözü meÅŸhurdur.

Mustafa Kemal PaÅŸa, Anadolu’ya geçmeden önce Ä°stanbul’da kaldığı altı aylık süre Millî Mücadele hareketinin baÅŸlangıcını oluÅŸturan hazırlık dönemidir. Bu dönem yakın tarihimizde yeni Türk devletinin yapılanmasında siyasî ve fikrî temellerin oluÅŸtuÄŸu fevkalâde öneme haiz tarihî hadiseler silsilesi ile doludur.

Mustafa Kemal’in Ä°stanbul’da bulunduÄŸu süre içerisinde düşüncesi, henüz Mebuslar Meclisi’nde güven almamış bulunan Tevfik PaÅŸa kabinesine, mecliste güvenoyu verilmesini önleyerek, iÅŸ başına millî ülküye baÄŸlı, azim ve kuvvet sahibi bir kabine geçmesini saÄŸlamaktı. Bu fikrini tanıdığı ve güvendiÄŸi arkadaÅŸlarına, bir kısım milletvekillerine de kabul ettirmiÅŸti. Fert fert yaptığı bu temas ve anlaÅŸmaları yeterli görmeyerek, Tevfik PaÅŸa kabinesine giderek milletvekillerini toplu bir hâlde görmek ve fikrini orada da anlatmak istedi. Mustafa Kemal mecliste bir salonda toplanan milletvekillerine düşüncelerini açık olarak anlattı ve o gün için alınacak tek tedbirin kabineye güvenoyu vermemek olduÄŸunu söyledi.

Böyle bir karar karşısında meclisin dağılması ihtimalinden bahsedenlere bunun muhakkak olduğu ve esasen kabine güvenoyu alırsa ilk işinin yine meclisi dağıtmak olacağı cevabını verdi. Uzun tartışmalardan sonra bu hususî toplantıda bulunan milletvekilleri Tevfik Paşa kabinesini düşürmeye karar verdiler. Biraz sonra meclisin resmî toplantısı açıldı ve Sadrazam Tevfik Paşa, kabinesiyle gelerek beyannamesini okudu. İstediği güvenoyunu meclisten tartışma bile olmadan aldı.

Dinleyici localarından birinde meclisin çalışmalarını takip etmiÅŸ olan ve o günkü neticeden hiç memnun kalmayan Mustafa Kemal’in evine döner dönmez ilk iÅŸi, PadiÅŸah’ın baÅŸyaveri vasıtasıyla Vahdettin’den bir görüşme istemek oldu. PadiÅŸah 22 Kasım 1918 Cuma günü selâmlıktan sonra kendisini kabul edeceÄŸini bildirmiÅŸti.

PadiÅŸah, cuma günü herkese tercihen, Mustafa Kemal’i kabul etmiÅŸ ve onun düşündüklerini anlatmasına yer bırakmayarak, ordunun, komutan ve subaylarının Mustafa Kemal’i çok sevdikleri için onlardan kendisine bir fenalık gelmeyeceÄŸini temin etmesini istemiÅŸti. Buna karşılık Mustafa Kemal tarafından kendisine sorulan “…ordu tarafından aleyhinize hazırlanan bir harekete dair malûmat ve mahsusatınız mı var?” sorusuna, padiÅŸah kesin bir cevap vermemekle beraber o gün için deÄŸilse bile ilerisi için böyle bir ihtimali mümkün gördüğünü istemeyerek ifade etmiÅŸti.

Görüldüğü gibi Mustafa Kemal PaÅŸa, Mütareke Dönemi’nde Ä°stanbul’da, iktidara gelmenin bütün yollarını denedikten sonra, Anadolu’ya geçmek ve “millî mukavemet”te bulunmak gibi “ağır ve kat’i” bir kararı her yönüyle incelemiÅŸ ve “bundan baÅŸka bir ÅŸey yapmak ihtimali kalmadığına” inanmış idi. Sonunda devletin ve milletin Ä°stanbul’dan kurtarılamayacağını anlayan M. Kemal PaÅŸa Anadolu’ya geçerek millî mukavemette bulunma kararını vermiÅŸtir. Bu karardan sonra Anadolu’ya geçerek millî mukavemet kararına varmakla iÅŸ bitmemiÅŸtir. Bundan sonra O, mümkünse resmî bir görevle, bu mümkün olmazsa özel olarak Anadolu’ya geçme ve orada bir Millî Mücadele hareketini baÅŸlatmanın çarelerini aramaya baÅŸlamıştır. Bu hususta ona baÅŸta Ali Fuat Cebesoy olmak üzere arkadaÅŸlarının büyük yardımı olmuÅŸtur. Önce Mustafa Kemal PaÅŸa’ya Anadolu’da görev verilmesi için kendisinin hükûmette etkili bir kiÅŸiye tavsiye edilmesi gerekmiÅŸtir. Bu iÅŸi yapan kiÅŸi, Ali Fuat PaÅŸa‘dır. Ali Fuat PaÅŸa, daha sonra dahiliye nazırı olan Mehmet Ali Bey’e Mustafa Kemal PaÅŸa’yı tavsiye etmiÅŸ ve onu bu hususta ikna etmiÅŸtir. Mehmet Ali Bey Samsun ve çevresinde bir asayiÅŸsizlik durumu ortaya çıkıp, Ä°ngiliz iÅŸgal komutanlığının Osmanlı Hükûmeti’ne protestolu bir rapor verdiÄŸi sırada dahiliye nazırı idi. Damat Ferit PaÅŸa, Mehmet Ali Bey’e dahiliye nazırı olarak meselenin halli hususunda fikrini sormuÅŸtur. O da, bölgeye dirayetli ve tam salahiyetli bir komutanın gönderilmesi gerektiÄŸi ve bu komutanın da Mustafa Kemal PaÅŸa olabileceÄŸi ÅŸeklinde fikrini beyan etmiÅŸtir.

Mehmet Ali Bey, meselenin halli için sadece Mustafa Kemal PaÅŸa’yı tavsiye etmekle kalmamış aynı zamanda sadrazamı bu hususta ikna etmeyi de baÅŸarmıştır. Bu görüşmeden sonra Erkân-ı Harbiye-yi Umumiye Reisi Cevat Çobanlı ve Mustafa Kemal PaÅŸalar ile yemek yiyen Damat Ferit PaÅŸa, bir gün sonra Harbiye Nazırı Åžakir PaÅŸa’ya Samsun ve çevresindeki olayın araÅŸtırılmasına Mustafa Kemal PaÅŸa’nın memur edilmesi emrini vermiÅŸtir. Bundan sonra, “9. Ordu MüfettiÅŸliÄŸi” olarak gerçekleÅŸecek tarihî tayinin iÅŸlemlerine geçecektir.

Türk Ä°stiklâl Savaşı’na baÅŸlangıç teÅŸkil eden bu tayin tesadüfler sonucu olarak deÄŸil, Mustafa Kemal PaÅŸa’nın Mütareke Dönemi’nde gösterdiÄŸi ÅŸuurlu faaliyetleri sonucu gerçekleÅŸmiÅŸtir. Mütareke Dönemi’nde Mustafa Kemal PaÅŸa memleket meselelerinin dışında veya gerisinde kalmamıştır. O, herkesin her ÅŸeyden ümidini kestiÄŸi bir dönemde kendisine, devletine ve Türk Milleti’ne olan güvenini yitirmemiÅŸtir. KurtuluÅŸu baÅŸka bir devletin himaye ve desteÄŸinde deÄŸil, kendi gücümüzde görmüştür. O’nun Mütareke Dönemi’nde Ä°stanbul’da gösterdiÄŸi faaliyetlerin temelinde bu inanç ve karar vardır.

Mustafa Kemal PaÅŸa’nın fikrî faaliyetlerinin baÅŸlıca hedefi Anadolu’ya geçerek millî mukavemet hareketini baÅŸlatmak olmuÅŸtur. O, bu gaye ile bir taraftan yakın arkadaÅŸlarını bu fikir etrafında hazırlarken, diÄŸer taraftan bunun tahakkuku için yollar aramıştır. Gerçekten de Mustafa Kemal PaÅŸa, bu ideal için sadece önüne çıkan fırsatları deÄŸerlendirmekle kalmamış, amacı doÄŸrultusunda yeni fırsatlar meydana getirerek bunlardan azamî ölçüde yararlanmıştır.

Diğer bir ifade ile O, tarihin önüne çıkardığı fırsatlardan azamî ölçüde yararlanmasını bilmiştir. Bu büyük liderlere mahsus bir özelliktir.

(Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Cilt:I-III, Ankara,1984.; Ali Fuat Cebesoy, Millî Mücadele Hatıraları, İstanbul, 1953.; Kâzım Karabekir, İstiklâl Harbinin Esasları, İstanbul,1972.)

(Visited 11 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 15.12.2007 tarihinde hale tarafından, Yakın Dönem Türkiye Tarihi bölümünde paylaşılmıştır ve 1465 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 6 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Milli Mücadele Ve Türkiye Cumhuriyeti - I orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleSokak ÇocuÄŸu | Galip Sertel Sonraki MakaleMikropsuz Hayat Sakıncalı mı? | Bugünün Çok Temiz Dünyası Acaba Bizi Hasta Mı Ediyor?

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz