İnsanı Anlamak | Prof. Dr. Özcan Köknel
Hale - 14 Eylül 2011 Yaşam Koçluğu 0 0 Okunma : 15011
İçerik Hakkında Bilgi
- Bu içerik 16.12.2008 tarihinde Hale tarafından, YaÅŸam Koçu | Daha Kaliteli Bir YaÅŸam İçin bölümünde paylaşılmıştır ve 360 kez okunmuştur.
Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum
İçerik ve Kategori Araçları
- Kategoriye Abone Ol
- Makalenin Çıktısını Al
- Makaleye Yorum ekle
- Son Güncellenme Tarihi: 20 AÄŸustos 2011, Cumartesi 06:53
İnsanı Anlamak !!!
Yalnızlaşan Ve Makineleşen İnsan
Çağımız insanı bir yandan ayda yürüyen, uzayda gezen insanlarla iletiÅŸim kurup sürdürürken, öte yandan eÅŸiyle, çocuÄŸuyla, komÅŸusuyla iletiÅŸimde bulunamamaktan yakınmaktadır. Bugün “Sanayi Ötesi Toplumu” düzeyine ulaÅŸmış ülkeler bir yandan teknolojik geliÅŸmenin insan saÄŸlığı, özellikle ruh saÄŸlığı üzerindeki olumsuz etkilerini gidermeye çalışırken, öte yandan gelecek kuÅŸakları olumsuz etkilerden kurtaracak yolları arıyorlar.
Çoğu insan ilgisizliğin, geçim sıkıntısının, gelecek endişesinin, işsiz kalma korkusunun yarattığı güvensizlik, karamsarlık ve umutsuzluk içinde yaşamını sürdürüyor. Bu nedenle insanlararası ilişkide kaygıdan, kızgınlıktan, öfkeden kaynaklanan iletilerle bağlantı kuruluyor. Bu durum bir yandan bireyin ve toplumun ruh sağlığını bozuyor, öte yandan kavram kargaşasına, çatışmalara, sürtüşmelere, kavgalara yol açıyor. Toplumun dengesini, düzenini olumsuz biçimde etkiliyor.
Doğada en küçük birim olan atomdan evrene dek tüm varlıklar ancak denge, düzen, ölçü ve uyum içinde birlikte yaşayabilir, taşıdıkları enerjiyi, gücü böylece belirli bir amaç ve işlev için yararlı biçimde kullanabilirler. Atomun içindeki denge, düzen, ölçü ve uyum bozulduğunda, atom bombasının yok edici etkisi ortaya çıkar. Evrenin denge, düzen, ölçü ve uyumunun bozulduğunu düşünmek bile olası değil.
Ruhsal Yaşantıyı Yansıtan Aynalar: Ruhsal yaşantının aynası başkalarıdır. İnsan başkalarına bakarak kendini görür, anlar. Davranışının, tutumunun başkaları üzerindeki etkisini yorumlayarak kendini tanır.
Hep aynı görüntüyü veren aynaya bakılırsa ya da istenilen görüntüyü veren aynalar seçilirse, gerçek görüntü bulunamaz. İnsan, neşesini, sevincini, umudunu, kendisini, anlayacak, anlatacak, tanıyacak, tanıtacak insanlara gerek duyar.
İNSANLARARASI İLETİŞİM
İletiÅŸim karşılığı olarak birçok Hint-Avrupa dilinde kullanılan “Komünikasyon” (comunication) sözcüğünün kökü, Latince “communicare” fiilinden türetilmiÅŸ olup, baÅŸkalarıyla birlikte olma, baÄŸlantı saÄŸlama, bilgi ya da haberi paylaÅŸma, yayma, çoÄŸunluÄŸa genelleme, herkesin paylaÅŸmasını ve yararlanmasını saÄŸlama, herkese pay verme anlamına gelir. Türkçe’de iletiÅŸim ya da bununla eÅŸanlamlı olarak kullanılan sözcüklerin hepsi bilginin, haberin, kiÅŸinin, nesnenin karşılıklı olarak bir yerden baÅŸka bir yere taşınması anlamına gelmektedir.
İletişimden söz edebilmek için şu koşulların bulunması gereklidir.
– Karşılıklı olarak baÄŸlantıda bulunan iki iletiÅŸim birimi.
– Bu iki birim arasında bilgi, haber alışveriÅŸi.
– Bu alışveriÅŸin iki iletiÅŸim birimi üzerinde de etkili olması ve davranış deÄŸiÅŸikliÄŸine yol açması.
Konuşanlardan birinin ilgisizliği ya da karşısındakini alaya alması ilişkinin kurulmasını ve sürdürülmesini engeller. Konuşanların birbirlerine önem vermeleri, ilişkiyi sürdürmek için ortak çaba ve dikkat göstermelerine anlamalarına, dinlemelerine bağlıdır.
A. İletiÅŸim Modeli: İletiÅŸim, kaynak (source) ile alıcı (receiver) arasında kanal (channel) yoluyla gerçekleÅŸen bir süreçtir. İletiÅŸim süreci için gerekli olan bu üç temel öğe, aynı zamanda en basit ve yalın iletiÅŸim modeli olarak kabul edilmiÅŸtir. İletiÅŸimin amacı, iletiÅŸim birimleri arasında bilgi, haber alışveriÅŸini saÄŸlamaktır. Kaynakla alıcı arasındaki bu bilgi, haber alışveriÅŸi iletiyle (mesaj) (message) gerçekleÅŸir. Kaynak, aktarmak, iletmek istediÄŸi bilgiyi ileti yapmak için önce bu bilgiyi belirli ilkelere, kurallara göre düzenleyip “çıktı” durumuna getirir. Düğümlemek (kodlamak) (cade, encode) adını alan bu iÅŸlem sırasında kaynak ve alıcıda ortak olarak bulunan iÅŸaret, ÅŸifre ve semboller kullanılır. sözsüz iletiÅŸimi, saÄŸlayan mimik ve jestler anlamlı iÅŸaretlerdir. Sözlü iletiÅŸimde kullanılan heceler ve sözcükler, yazılı iletiÅŸimde kullanılan harfler ve resimler, iÅŸaretlerden oluÅŸan ve kararlaÅŸtırılmış, belirli bir anlamı bulunan simgelerdir.
Kaynaktan gelen, kanalı geçen ileti, alıcı için “girdi” olarak kabul edilir. Girdinin etkili olabilmesi, taşıyıcının alıcı için uyaran niteliÄŸinde olmasına ve bilginin çözülüp anlaşılmasına baÄŸlıdır. Alıcı tarafından “girdi”si yapılan iletinin içerdiÄŸi bilgiyi oluÅŸturan iÅŸaret ya da simgelerin çözülüp anlaşılması iÅŸlemine düğüm çözmek (kod açmak) (decode) adı verilir.
KonuÅŸurken kaynak olan insan, dinlerken alıcı; dinlerken alıcı olan insan, cevap verirken kaynak olur. Kaynak birimin gönderdiÄŸi iletiye karşı alıcının gönderdiÄŸi cevaba “geri iletiÅŸim” ya da “geriye bildirim” (feed-back) adı verilir.
Kanal (geçit) (oluk) kaynakla alıcı arasında iletinin aktarılmasını, geçmesini sağlayan yoldur. Kanal kapsamına ışık ve ses dalgalarından iletişim araçlarına kadar iletiyi aktaran tüm yollar girer.
İletiÅŸimin yapıldığı ve içinde iletiÅŸimi etkileyen öğelerin bulunduÄŸu ortama “iletiÅŸim ortamı” adı verilir. Bu ortam, sıcak-soÄŸuk gibi doÄŸal, büyük-küçük, aydınlık-karanlık, gürültülü-sessiz gibi fiziksel koÅŸullarıyla da iletiÅŸimi etkiler.
Trafik iÅŸaretleri, deniz feneri, uyarı ışıkları, Kızılderililerin dumanları görme kanalıyla iletiÅŸim saÄŸlayan sözsüz basit, yalın iletiÅŸim araçlarıdır. Anadolu’nun birçok kentinde dolaÅŸan davullu tellallar sahur zamanını bildiren davulcular, canavar düdüğü, düdük, çan, çıngırak, kapı zili, korna iÅŸitme kanalıyla iletiÅŸim saÄŸlayan sözsüz basit, yalın iletiÅŸim araçlarıdır.
Kişisel olan iletişim; yüz yüze iletişim olup, iki kişinin konuşması ya da üç beş kişiden oluşan küçük bir grup içindeki iletişimdir. Kaynakla alıcı ya da alıcılar sık sık yer değiştirir. Ders, konferans konuşma, nutuk, söyleşi gibi. Kişisel olmayan iletişim yüzyüze olmayan iletişimdir. Telefonda konuşmak, telsizle irtibat kurmak gibi.
B. Sözsüz İletiÅŸim: Sözsüz iletiÅŸimde ileti hareketlerden oluÅŸur. Bütün canlılar, doÄŸal ve evrensel olarak, kalıtım ve soya çekimle gelen “alan davranışı” gösterirler. Bu, yaÅŸamı sürdürme, korunma içgüdüsünden ya da dürtüsünden kaynaklanır. İnsan bulduÄŸu her yerde evde, iÅŸte, gezmede, eÄŸlencede, konserde, maçta, tiyatroda, taşıma araçlarında kiÅŸisel alan elde etmek, bu alanı korumak, kollamak, savunmak çabası içinde davranır.
İnsanın kişisel alanında dört ayrı mesafe söz konusudur.
1. Genel Mesafe,
2. Toplumsal Mesafe,
3. KiÅŸisel Mesafe,
4. Samimi Mesafe.
Sözsüz iletişimin en önemli bölümünü, iletişimde bulunan insanların doğal, fiziksel ortamdaki yakınlığı (proximity) ve yönelmesi (orientation) oluşturur. Yakınlık, fiziksel çevrede iki insan arasındaki mesafedir; iletişimde bulunan insanlardan biri ya da her ikisi tarafından sözsüz iletişim işareti olarak değerlendirilir. Bir iki metre mesafe içinde bulunan insanlar, ancak resmi iş ilişkilerini gerektiren iletişimi kurabilirler. İşyerindeki konuşmalar, alıcı, satıcı pazarlığı, genellikle bu mesafe içinde yapılır.
Kırk elli santimetreyle bir metre arasında değişen mesafe içinde insanlar birbirlerini tanır, kolay ve rahat iletişim kurabilir. Bu mesafe birbirini tanıyan iki insanın iletişim kurup sürdürdüğü uzaklıktır.
Saygınlık ve Üstünlüğün Simgesi olarak Yükseklik: Yükseklik, çoğunlukla bütün toplumlarda durumun (status) ve saygınlığın simgesi olarak kullanılır. Devlet başkanları, başbakanlar, bakanlar topluma yüksek balkondan, kürsüden, şeref tribününden hitap eder. Profesörler, öğretmenler kürsüden ders anlatır.
İnsanlar kişisel olanların kişiliklerinin bir parçası, uzantısı olarak kabul edip ona biçim ve renk katarak somut, kendine özel duruma getirirler. Bir insanın çalışma veya yatak odası, evi, bahçesi, arabası, çalışma masası onun kişisel alanıdır. Her genç olanakları ölçüsünde odasını, dolabını, beğendiği artistlerin, sporcuların posterleriyle, resimleriyle süsler.
Kişisel alanın kurulması ve korunması, insanlar arasında çatışma, sürtüşme, tartışma ve kavgaya yol açar. Gelin, kendi isteğine göre düzenlediği oturma odası ya da salonda kayınvalidesinin koltuğun, masanın, hatta vazonun bile yerini değiştirmesine karşı bağırıp çağırır, kıyameti koparır. Ya da bunun tersi olur.
C. Barışa Çağrı: selam: Birbirlerine yaklaşan, karşılıklı olarak kişisel alanları tanışıklık varsa ya da başlayacaksa bunun simgesi göz göze, yüz yüze gelmeden önce, selam almak ya da selam vermektir.
El sallama hareketini insan bilimleri ve toplumsal ruhbilim açısından inceleyenler, bu tür hareketlerin kucaklama, sarılma hareketinden kaynaklandığını ve uzakta bulunan birine bu davranışları anlatmak için kullanılan simgeler olduklarını ileri sürmüşlerdir.
El sıkışma ve el uzatma “seninle dostça iletiÅŸim kurmak istiyorum” önerisini simgeler.
Tanrıyı Selamlama: Namaz: Birçok toplumda ve toplumumuzda selam sırasında kullanılan baÅŸ, beden, el, kol hareketleri ilkel ve çaÄŸdaÅŸ dinlerden kaynaklanan ve Tanrı’nın gücü önünde baÅŸ boyun eÄŸen insanların yaptığı davranışların aynı biçimde ya da simgeleÅŸmiÅŸ olarak kullanılması diye yorumlanmıştır. Namaz sırasında baÅŸla, bedenle, ellerle yapılan bütün hareketler ve bu arada söylenilen sözler Tanrı’ya inanışı dile getirmek, onun büyüklüğünü kabul edip selamlamak amacıyla kullanılmaktadır.
D. Yüzün Biçimine Göre Kişilik Yapısı: Yüzün üst bölümü saç çizgisinden kaşlara; orta bölümü kaşlardan burun ucuna; alt bölümü de burun ucundan çenenin sonuna kadar olan bölümdür. Bu üç bölümün eşit genişlikte ve uzunlukta olması güçlü, sağlam, güvenilir kişilik yapısının ölçüsü olarak kabul edilmiştir.
Yüzün alın bölümü adını da alan üst bölümü geniş ve uzun olursa, kişinin zekâ düzeyinin yüksekliğini ve başarısını gösterir.
Dikdörtgen ya da oval yüzün, genellikle üstün kişilik yapısını yansıttığı kabul edilmiş, bu insanların dengeli, düzenli, mantıklı davrandıkları, ileriyi gördükleri, eğitim ve kültüre önem verdikleri, toplum içinde kolayca sivrilip önder oldukları söylenmiştir.
Kare yüzlü olanlar için, yukarıdaki özelliklere ek olarak, bu insanların atılgan, savaşçı yönleri, açık, doğru, içten konuşmaları, kararlı yapıcı, kişilikleri vurgulanmıştır.
Üçgen yüzlü olanların iyi düşünen insanlar oldukları, iyi eğitim gördüklerinde bilim adamı ve sanatçı, kötü bir ortamda karanlık, karışık kötü işler çeviren insanlar olabilecekleri belirtilmiştir.
Yuvarlak yüzlüler, yumuşak başlı, kolay ilişki kuran, ağzının tadını bilen, rahatına düşkün insanlardır.
Kaş biçimiyle kişilik yapısı arasında türlü bağlantılar kurulmuştur. Kaşların enli, kıvrımlı ve uzun olması güçlü bir kişilik yapısının simgesi olarak kabul edilmiş, dış uçları yukarı kıvrık olanların atılgan ve yürekli; aşağı kıvrık olanların atılgan ve yürekli; aşağı kıvrık olanların çekingen, korkak oldukları gözlenmiştir. İnce yumuşak kıllı ve uzun kaşları olanların zeki oldukları, başarılı ve uzun bir yaşam sürdüklerini, buna karşılık, kalın sert kıllı ve kısa kaşlıların başarısız, geçimsiz kişilik yapıları üzerinde durulmuştur.
Gözün yapısı ve biçimi dışında donukluğu, parlaklığı, canlılığı da iletişimsel anlam taşır. Büyük ve iri gözler duygulu ve etkili, yetenekli olan, önderlik özellikleri taşıyan; küçük gözlerse içe dönük, az konuşan, kolay ilişki kuramayan kişilerde bulunur. Siyah, yeşile dönük, kahverengi gözler kişinin canlı iç dünyasını; mavi gözler serüven duygusunu gösterir.
Eski Çin yüzbilimcileri, insanları otuz dokuz hayvanın göz biçimine göre sınıflandırmışlar; anka, aslan, at, civciv, domuz, fil, kaplan, kedi, koyun, kurt, maymun, yılan gözlü gibi benzetmelerle her gözün kişilik yapısını tanımlamışlardır.
Göz göze iletiÅŸim: Birbiriyle karşılaÅŸan iki insan, belirli bir uzaklıkta, saniyenin yarısından daha kısa bir zaman dilimi içinde karşılıklı olarak birbirinin özelliklerini görür. Göz göze durumun sürdürülmesi iletiÅŸimi sürdürmek için gerekli olan “evet” gözlerin kaçırılması ise iletiÅŸimin kesildiÄŸini belirleyen “hayır” anlamına gelir.
Yüzün diğer kısımlarının kişilik özelliklerine yansıması şöyledir: Kemerleri ve kanatları etli burunların güçlü, kararlı, yapıcı, yaratıcı, dudağa yakın ince, sivri, uzun burunların dar görüşlü, değişme ve gelişmelere direnen, tutucu; ince ve ucu yukarı kalkık burunların da geniş görüşlü, hoşgörülü ve iyimser kişilik özelliklerini belirttiği kanısı vardır.
Çevresi belirsiz ve ince dudakların durgun, sessiz, silik, soluk; etli ve kalın dudakların güçlü, istekli, tutkulu kişilik yapısını yansıttığı belirtilmiştir.
Kulakların küçük olması, güçsüz, silik, soluk; büyük olması da atılgan, çalışkan, güçlü, yapıcı kişilik yapısının simgesi olarak değerlendirilmiştir.
Mimik Hareketleri: Kare kare incelenen filmler ve kasetler, acıma, endiÅŸe, kıskançlık, kin, korku, öfke, sıkıntı gibi elem doÄŸrultusundaki duygulanım durumlarını belirten mimiklerin birbirini izleyen, birbiriyle birleÅŸip bütünleÅŸen aÄŸlama mimikleri olduÄŸunu ortaya koymuÅŸtur. NeÅŸe, sevinç, umut gibi haz doÄŸrultusundaki duygulanım durumlarını anlatan mimiklerinde gülümseme mimiklerinin birbiri ardına dizilmesinden oluÅŸtuÄŸu anlaşılmıştır. Tüm mimiklerimizle temelde “evet” ya da “hayır” deriz.
E. Sözlü İletişim: İnsanlararası sözsüz iletişimle başlayan ilişki, ya konuşmayla sürdürülür ya da iletişimin bozulması, kopmasıyla son bulur. İnsan konuşa konuşa acısını, kederini ya da sevincini, neşesini, tüm duygularını karşısındakine aktarır; geçmişi, şimdiki durumu ve geleceğiyle kişiliğini ortaya koyar, düşünceleriyle dünya görüşünü yansıtır, kısaca kendini anlatır.
Şiir diliyle daha çok duyguları, bilim diliyle düşünceleri anlatan ve etkileyen konuşma, temelde insanın kendisini, tüm yaşamını yansıtır.
Dilbilimi: Çağdaş anlamıyla dilbilimi ancak XX. yüzyılın başlarında gelişmeye başlamış, bağımsız bir bilim dalı durumuna gelmesi, insanbilim, ruhbilim, toplumsal ruhbilim etkisinden kurtulması sonucu olmuştur. Günümüzde dilbilimi ile ruhbilim arasında yeni birleşme ve bütünleşme sonucu ruhsal dilbilim adını alan (psycholinguistic) adını alan yeni bir bilim dalı doğmuştur. Bu dal, ruhbilim ve dilbilimden faydalanarak kişinin duygularını ve bilişsel süreçlerini inceler.
Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum
Bu içerik 16.12.2008 tarihinde Hale tarafından, YaÅŸam Koçu | Daha Kaliteli Bir YaÅŸam İçin bölümünde paylaşılmıştır ve 360 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 2 adet mesaj daha bulunmaktadır.
İnsanı Anlamak | Prof. Dr. Özcan Köknel orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...