Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Ä°lk Türk Topluluklarında YaÅŸam | Bozkır – Arabalar Ve Çadırlar – At – Ticaret – Tarım Ve Sanayi – Sanat – SavaÅŸ – Giyim – Beslenme – Kültür – Yazı – D..


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 13.12.2008 tarihinde Hale tarafından, Büyük Türk Tarihi | Türk Kültürü - Gelenekler ve El Sanatlarımız bölümünde paylaşılmıştır ve 1458 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


İlk Türk Topluluklarında Yaşam

Orta Asya bozkırlarında ve Sibirya taygalarında Ä°lkçaÄŸ ve OrtaçaÄŸ’da yaÅŸayan Türk halkların yaÅŸam özellikleri ÅŸu ÅŸekilde özetlenebilir:


Selenga bölgesinden bir görüntü

Bozkır


Coğrafi zorunluluklar ve iklim değişikliklerin gibi sebeplerle Sibirya ve bugünkü Rus düzlüklerinden Orta Asya steplerine indiği düşünülen Türkler, orman avcılığından göçebe çobancılığa geçiş süreci yaşamıştır. Türk dilinde ormancılık ve orman yaşamıyla ilgili sözcüklerin, bozkır yaşantısındaki sözcüklerden daha eski olması ve Pazırık Kurganında ren geyiği görünümü verilmiş atlar çıkartılmış olması bu süreci doğrulamaktadır. Coğrafi şartlar ve iklim değişiklikleri veya bilinemeyen nedenlerden ötürü Türk kabilelerinin büyük bir kısmı yerleşik ve ormancılık hayatından bozkır hayatına geçmişlerdir ve bir şekilde bozkır hayatına adapte olmuşlardır.

Türklerde geyik at kadar önemlidir.

Bugünkü DoÄŸu Türkistan, MoÄŸolistan ve Altay bölgelerinin Ä°lkçaÄŸ’da ve OrtaçaÄŸ’ın baÅŸlarında Türkler’in anayurdu olduÄŸu düşünülmektedir. Bu alan; 1200 ila 1400 metre arasında deÄŸiÅŸen bir yayladır. Büyük çöküntüler ve yüksekliklerden oluÅŸan bu arazide Altay DaÄŸları’nın yüksekliÄŸi 4600 metreden fazladır. Ötüken’in bulunduÄŸu bölge 4000 metre civarındadır. Çungarya ve Gobi Çölü’nün bulunduÄŸu alan yılda 100 milimetreden azdır. Bugünkü DoÄŸu Türkistan, MoÄŸolistan ve Altay bölgelerin de yıllık yağış 200 milimetreyi geçmez. Kışın soÄŸuk ÅŸiddetlidir: -50 dereceye kadar düşer. Kışın büyük bölümü toprak karlar altındadır. Yazın hava çok sıcak olabilir ya da kötü geçen yıllarda fırtına da görülebilir. Sık ladin, çam, köknar ormanlarıyla kaplı yüksekliklerin eteklerinde çayırlar vardır. Çukur yerlerde ise aÄŸaçlıklı otlaklar ve çalılıklar vardır. Bu bölgelerden Çin’e doÄŸru giden topraklar ve Ä°ran’a doÄŸru giden topraklar uçsuz steplerle ve çöllerle kaplıdır. Altay’a yakın Sibirya bölgelerinde ise taygalar vardır.

Böyle bir alanda Ä°lkçaÄŸ ve OrtaçaÄŸ’da yaÅŸayan topluluklarda ekonominin temeli hayvancılığa dayanmaktadır. GeniÅŸ steplerde en çok at ve koyun yetiÅŸtiriciliÄŸi yapılmaktadır. Bunlardan baÅŸka deve ve sığır da beslenmektedir. Koyunun yünü eÄŸilerek ip yapılır ve bundan halı, kilim üretilmektedir. Andronova ve Afanasyevo Kültür kalıntıları sebebiyle, bilim adamları halının ana yurdu olarak Orta Asya’yı göstermektedir.

Özellikle Orta Asya nüfusunun çoÄŸunluÄŸunu teÅŸkil eden göçebe toplumlarda hayvancılık ön plandaydı. Bu yüzden Orta Asya steplerinde göçebe hayatı yaÅŸayan insan toplulukları yazlık alanlar ve kışlık alanlar belirleyerek belirli bir yol üzerinde göç ederlerdi. Göçler rasgele deÄŸildi. Göç edilecek yerler ve takip edilen yollar önceden belirliydi. Böyle bir Bozkır hayatına baÄŸlı olarak On iki Hayvanlı Takvimi geliÅŸmiÅŸtir. Bu takvim güneÅŸ ile ay arasındaki döngüye ve “geyik böğürtüsü”, “bir hayvanın doÄŸması”,”bir göçmen kuÅŸun geri dönmesi” gibi doÄŸa olaylarına baÄŸlıdır.

Bozkır hayatında, sebzeye karşı fazla istek duyulmazdı. Sütlü darı, peynir, yoÄŸurt ve kısrak sütünden yapılan kımız, Orta asya topluluklarının baÅŸlıca besin maddeleriydi. At ve koyun etinin saklama ihtiyacı “ilkel konserveciliÄŸin” geliÅŸmesine yol açmıştır. Göçebe topluluklarda “yonca”nın ve “darı”nın oldukça önemi vardı.


Arabalar ve Çadırlar

Orta Asya’da bir yurt

Herhangi bir vesileyle ya da mevsimsel olarak yapılan yolculuklar,“iki hörgüçlü deve” olarak adlandırılan soÄŸuÄŸa dayalı develer, arabalar ya da “kızaklar”la yapılırdı. “Kızaklar”dan yazıtlarda söz edilmiÅŸ olup, oyma resimlerle de tasvir edilmiÅŸtir. Develer daha çok ticarette kullanılıyordu. Yaylak ve kışlak arasında göçlerde, hayvan koÅŸulan arabalar yeÄŸleniyordu. Bu taşıt araçları, bozkır hayatında rakipsiz hüküm sürüyordu. Bu arabalar öküzler ve daha da seyrek olarak develerle çekiliyordu. Pazırık Kurganında bir mezarda bulunduÄŸu gibi bu arabaların boyutları oldukça büyük idi. Eldeki bir örnekten anlaşıldığına göre, yüksekliÄŸi 3 metre, geniÅŸliÄŸi 3.35 metre, tekerleklerin çapıysa 2.15 metreydi. Çin kayıtlarında olduÄŸu gibi, “yüzlercesi aynı zamanda düz bir çizgi halinde ağır ağır ilerler” durumundaydı. Hun döneminde ailelerin taşınması için iki tekerlekli Çinliler’in “tie-lo” ya da “ting-ling” dediÄŸi arabalar da kullanılmaktaydı.

Tam anlamıyla birer göçebe arabası olan bu arabalar, içinde ev tanrılarının taht kurduÄŸu, kadınların yün eÄŸirdikleri, dikiÅŸ diktikleri, gerçek birer konuttu. Bu arabaların kullanılması “keçe çadır”dan yararlanılmasını ortadan kaldırmamıştır ya da ikame edilen bir gereç deÄŸildi. Göçün sonunda topraÄŸa “keçe çadırları” kurulurdu.

Devlet erkanı için Dikdörtgen ya da kare tabanlı çadırlar ve halk arasında yuvarlak çadırlar kullanılıyordu. Bu çadırlara “yurt” denilirdi. Yurt bugün Türkçe’de, “ülke, konaklama yeri, kiÅŸinin üzerine evini inÅŸa ettiÄŸi toprak parçası”anlamına gelmektedir.

Birbirine yan yana baÄŸlanmış keçe kaplı, esnek odunlardan yapılan yurtlar, yuvarlak tabanlı ve büyük bir çan ÅŸeklindeydi. Ãœst ucunda bir duman deliÄŸi vardı. Çadırın ortasındaki ocağın üstüne açılan ve aÅŸağıdan kapatılabilen bu delik, çadırın ana eksenini oluÅŸturmaktaydı. Çadırlarda kapı “güneÅŸin doÄŸduÄŸu yöne saygı” nedeniyle doÄŸuya açılırdı. Eski Türkler tarafından kesin ÅŸekilde uygulanan bu kural, 10.yüzyıla doÄŸru güneÅŸin geçtiÄŸi en yüksekteki nokta göz önüne alınarak güneye açılacak ÅŸekilde yapılmaya baÅŸlanmıştır. Evin yönleri, dört ana renkle adlandırılırdı: Ak, Kara, Sarı, Kızıl. Çadıra giriÅŸte “kapı giriÅŸine basmak ve oturmak” ata ruhlarının giremeyeceÄŸi inancıyla yasaktı.

YerleÅŸik olmayan halk “yurt” ya da “otaÄŸ” adı verilen çadırlarda kalırdı. YerleÅŸik kalk ise kerpic ve ahÅŸap malzemeden yapılan evlerde kalıyordu.

At

Bozkır hayatında hayvan yetiÅŸtiriciliÄŸi temel uÄŸraÅŸtı. Orta Asya düzlükleri ve çayırları hayvan yetiÅŸtirmek için uygun ÅŸartları sunmuÅŸtu. Devletlerin baÅŸkentleri için at ve deve yetiÅŸtiriciliÄŸinin en uygun yapıldığı yer olan Orhun vadisi tercih edilirdi. Orta Asya bozkırlarında at yetiÅŸtiriciliÄŸi yaygın bir faaliyet haline gelmiÅŸtir. Ama çöllerde, ormanlık bölgelerde, tarım bölgelerinde, Sibirya’da, Çin’de, Avrupa’da, ırmak vadilerinde, Mısır’da at yetiÅŸtiriciliÄŸi imkansızdı. Çünkü yerleÅŸik ülkelerin hiçbirinin büyük sürüleri beslemeye yetecek kadar otlağı yoktu. Bu nedenle Türkler, yerleÅŸmektense buraları yaÄŸmalamayı tercih edeceklerdir. Atlı gücün varlığı ve bekası bozkırlardı.

Çin kayıtlarına göre, Asya Hunlarının sürülerindeki hayvan sayısı normal zamanda kişi başına onbeş ila yirmibeş büyükbaş hayvan arasında değişiyordu. Bu sayı yokluk yıllarında en yoksul boylarda kişi başına ikiden aza düşer. Refah döneminde en zengin boylarda kişi başına yaklaşık üç yüze çıkardı (M.Ö.127 Çin kayıtları).

Asya Hunlarının sayısı 1.5 milyon olduğu tahmin edildiğine göre, 30 milyon hayvan bulunuyordu. Ve bunların 4 milyon kadarı attı. Bu sayı bolluk dönemlerinde 12 milyon ata çıkmaktaydı (MS. 46 Tarihi kayıtları).

Bu rakamlar, göçebelerin savaşa en az kişi başına üç at götürdükleri ve bunun oranla her zaman yorgun olmayan bineklere sahip olmak olanağı sağladığı yolundaki görüşleri doğrular niteliktedir. Bir milyon at, 300.000 kişilik ordu için yeterli olmanın yanında aşırı bir sayıdır.

Bir milyon atı beslemek Çin ve Hindistan’da imkansızdır. Macaristan ve tüm Avrupa otlakları bir milyon at için yetersizdir. Bu nedenle Türkler gittiÄŸi her ülkedeki araziyi otlaÄŸa çevirmeye çalışmış ve tarımı ikinci plana atmıştır. Çinliler, bu kadar atlı güçten korunmak amacıyla akıldışı fiyatlarla çok sayıda at satın alınarak Orta Asya gücünü kırmaya çalışmıştır (MS. Çin kayıtları). Ä°leri dönemlerde at yetiÅŸtiriciliÄŸi sebebiyle Türkler’in uygarlık topraklarında (Avrupa-Mısır-Irak-Ä°ran-Anadolu-Karadeniz’in kuzeyi) tutunmaları iki yüz yılı almıştır.

Ticaret

Hayvancılık, avcılık, savaÅŸ ve istilalar gibi insanlığın temel gereksinimleri Orta Asya’daki Türklerin ekonomik faaliyetlerini fazlasıyla karşılamaktaydı. Ticaret genel olarak Türkler’in yapısıyla uymuyordu. Ancak Ä°pek Yolu ve Kürk Yolunun varlığı, Türkler için vazgeçilmezdi. Bu yolları tam denetim altına alınması, ülkenin refaha kavuÅŸması anlamına gelmekteydi.

Ä°pek yolu’ndan geçen maddeler: Baharat, misk, kürk, madenler, deri, tekstil ürünü, deÄŸerli taÅŸlar, porselenler ticari açıdan ipekten deÄŸerliydi. Kervanlar Türk kabileleri için büyük gelir kaynağıydı.

Pekçok kabile bu ürünlerin taşımacılığını yapıyordu. Devasa kervanlar ve kervan ticareti ekonomik hayatın büyük kısmını oluşturuyordu. Çin kayıtlarına göre, Çinliler Orta Asya topluluklarından canlı hayvan, deri, kürk ve hayvani gıdalar alırlari onlara giyim eşyası ve tahıl satarlardı.

Åžehirlerde yaÅŸayan halk, ticaretle uÄŸraÅŸmaktaydı. Kürk Yolu ve Ä°pek Yolu üzerinde pekçok ÅŸehir ve kasaba kurulmuÅŸtur. Çin yıllıklarına göre kürk yolundan “sincap, sansar, samur, kunduz ve vaÅŸak” kürkleri ticareti yapılıyordu. Uygur döneminin önemli ÅŸehirleri; Karabalgasun, BeÅŸbalık, Turfan, Hoça, Karaçar’dı.

Tarım ve Sanayi

Türk topluluklarının bir kısmı da köylerde ve ÅŸehirlerde yaÅŸamaktaydı. Ä°klim ve toprağı elveriÅŸli bölgelerde tarımla uÄŸraşılmaktaydı. YerleÅŸik topluluklarda ipek böcekçiliÄŸi oldukça yaygındır. Çin kaynaklarında, Hunlar’ın buÄŸday ve darı yetiÅŸtirdiklerinden bahsedilir. Altay ve Sayan DaÄŸları’nda, buÄŸday üretiminin enaz üç bin yıldır yapıldığı arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılmıştır. Göktürk KaÄŸanı Kapgan KaÄŸan’ın Çinle yaptığı anlaÅŸmanın bir maddesi “Göktürklere tarım aletleri ve tohumluk verilmesiyle” ilgiliydi. Hunlar ve Göktürkler zamanında tarımın geliÅŸtiÄŸini gösteren kanıtlardan birisi de “Tötö kanalları”dır. Kanalın uzunluÄŸu 10.km kadardır ve Altay bölgesindedir.

Uygurlar döneminde tarımla uÄŸraÅŸan halk Çin kayıtlarına göre “bakla, bezelye, karpuz, kavun ve üzüm” üretmekteydi. Ãœzümden “ÅŸarap ve pekmez” yapılmaktaydı. Bu dönemde tarlaya “tarıglag”, çiftçiye “tarıgçı” denmekteydi. Sakalar’ında kullandığı “Saban” kelimesi Türkçe’nin en eski sözcüklerinden birisidir.

Bilge KaÄŸan’ın Çin’deki örneklerine bakarak bir kent kurmayı düşlediÄŸi günler, Uygurlar’la birlikte bir Türk realitesi haline gelmiÅŸtir.

Kemer Tokası

Orta Asya halklarının bir sanayisi olduğundan söz etmek elbette mümkündür. Bunlar: Keçe ve halı maden sanayi (demir-tunç-altın vb.) alanındaki üstünlüğü çevre ülkelerle kıyaslandığında yadsınamaz. Göktürkler zamanında Bizanslılara bile demir satmışlardır.

Sanat

ÇoÄŸu göçebe olan Orta Asya topluluklarında demircilik ve maden işçiliÄŸi geliÅŸmiÅŸtir. “Eyer” ve “koÅŸum takımları” yapımı çevre kültürlere göre oldukça geliÅŸmiÅŸti. Yapılan eÅŸyaların çoÄŸu pars, kaplan, geyik, kurt, kaplan, koyun, keçi ve at figürleriyle süslenmekteydi. Realistik sanat anlayışı egemendi. Tekstil ürünlerinde geometrik ÅŸekiller ve damgalarda bulunmaktaydı.

Çin kayıtlarına göre Hun başkentinde usta marangozlar ve tahta oymacılar vardı. Masa, sandalye, koltuk, dolap, yatak gibi eşyalar Hun saraylarında ve aristokrat kesimde kullanılıyordu.
En eskisine Pazırık kurganında rastlanan halılar, göçebe ve yerleşik hayatın bir parçasıydı.

SavaÅŸ

Karşı tarafca “Yenilmez” olarak kodlanan Orta Asya halkları, bu duygunun güvencesi altında baÅŸarılar elde etmiÅŸtir. Ãœzerine yüklenen “Yenilmezlik” vasfını çok iyi kullanmışlardır. Bu sıfat, sürdürdükleri savaşın korkutucu görünmesi gerçekliÄŸe ve düşmanları üzerinde yarattıkları kaygıya uygundu.

Temsili bir savaÅŸ resmi

Ä°lk Türk toplulukları, başıbozuk ve öfkeli vahÅŸi bir grup deÄŸil, düzenli ve iyi yönetilen ordulara sahiptiler. Herkes askerdi. M.Ö. tarihlerden beri ordular tümen sistemiyle kurulurdu. Dönemlerindeki tüm gözlemciler, bu orduların azla yetinme özelliklerine hayran kalmışlardır. Atlı süvariler yanında piyade askerler de vardır. Çin kayıtlarına göre, sefere çıkan Tonyukuk’un askerlerinin 1/3’ü piyadeydi. Ordular aynı zamanda arkasından sürüklediÄŸi ekonomi demekti. Ordu sürekli yenilenen ve dinamik bir güçtü. Hareket kabiliyeti geniÅŸti.

Savaş aletleri, kalkan, kargı, kılıç, temrendi. Kılıç kabzaları çoğunlukla hayvan figürleriyle süslenmiştir.

Kurganlarda çıkan kalıntılarda, eyerler, at zırhları, koşum takımları, zırh, kalkan, kalkan, oklar vardı. Türk sanatıyla işlenmiştir. Gözetleme kulesi kalıntıları bulunmuştur.
Çin kayıtlarına göre Hunların ve Göktürklerin bir milyon civarında askeri vardı. Çin kayıtlarına göre, en iyi süvariler ve en iyi okçular Orta Asya halklarınınkiydi.

Türklerin kullandıkları savaş taktikleri arasında Geri Çekilme Taktiği, Hilal Taktiği, Kurt Kapanı Taktiği, Çöle Sürme Taktiği gibi taktikler sayılmaktadır.

Kutlamalar

Çin kaynaklarına göre, Hun müziÄŸi Çin müziÄŸinden oldukça farklıydı. Çin kayıtlarında “28 çeÅŸit Hun halk türküsü”nün kaydı vardır.

Giyim ve Beslenme

Gerek Ön-Türk kültürlerinde gerekse Hun ve Göktürk kurganlarında günlük hayatta kullanıldığı anlaşılan, düğme, kemer, kemer tokası, ilkel pantolon, ilkel ceket, çizme, şemsiye bulunmuştur.

Uygur Prenslerini gösteren bir halı

Çevre medeniyetlerle karşılaştırıldığında (Çin-Hindistan) ketenin ilk Orta Asya steplerinde kullanıldığı görülmektedir. Bunun yanında pamuk, kenevir, yün ve ipek kullanımı da mevcuttur.

Kültür

Türk Kültürünün kökleri, Orta Asyadaki göçebe,Gök Tanrı inanışına sahip, savaşçı halkların kültürüne dayanir.Bu atlı-göçebe kültürün gelişme tarihi taşdevrine kadar gider.Bu dönem, At, Kurt, koyun gibi hayvanların evcilleştirildiği ilk kültür dönemidir. Ayrica süt ürünleri,keten ve Halı dokumacılığı da ilk bu dönemde geliştirilmiştir.

Türk boyları bu eski kültürden, Töre diye adlandırdıkları toplumsal hukuk anlayışlariyla ayrılmışlardır. Ä°nançlarından dolayı her boyun ayrı isimi var olmuÅŸ ise de bu boylar Türk halkının parçası olduklarını unutmamışlardır. Töreye uyan boylara önceleri Törük ya da Török(Türük) denmiÅŸ sonraları bu sözcük Türk biçimine dönüşmüştür…

Yazı

Eski Türkçe devresi, Türk dilinin bilinen ilk devresidir, ana Türkçe devresidir. Türkçe’nin bütün yapısı bu devre ile izah edilir. Öncesi, Türkçe’nin karanlık devresi olup, Çuvaşça ve Yakutça ile, daha ileride MoÄŸolca ile birleÅŸir. Mîlâdî 8, 12 ve 13. asırlar arasında kullanılmıştır. Türk yazı dilinin ilk yazılı örnekleri olan Orhun Kitâbeleri, her ne kadar 8. asra ait olsa da bu kitâbelerdeki yazı dilinin, çok iÅŸlenmiÅŸ bir yazı dili olduÄŸunu görmekteyiz. Bu sebeple Türk yazı dilinin baÅŸlangıcını çok daha öncelere, belki de miladî ilk asırlara götürmek mümkündür.

Eski Türkçe devresi, Türklüğün müşterek bir yazı dili devresidir. Bu müşterek yazı dili devresinde kullanılan Türkçe, Kaşgar Türkçesi (Hakaniye Türkçesi) olup, Uygur yazısı ile yazıldığında Uygurca ismini de almaktadır.

On ikinci ve on üçüncü asırlarda, Türkler, büyük kitleler hâlinde kuzeye ve batıya yayılmış; yeni kültür merkezleri meydana gelmiÅŸ; Ä°slâm kültür ve medeniyeti, Türkler arasında yeni kavramlarıyla, yeni bir yazının kabulüyle yerleÅŸmiÅŸtir. Ayrılan Türklük kolları, yeni kültür merkezleri etrafında kendi şîvelerine dayanan yeni yazı dillerini kullanır olmuÅŸlardır. Böylece bu asırlarda Kuzey DoÄŸu Türkçesi ve Batı Türkçesi meydana gelmiÅŸtir…

Din

Ä°lk Türk topluluklarında dini açıdan ise Tengricilik (Göktanrı dini) ön plana çıkıyordu. Göktürkçede cennet, “uçmak”; cehennem “tamu” olarak tanımlanıyordu. Din adamlarına “kam” deniyordu. Bunun yanında “Atalar kültü” adı verilen ritüeller de toplum yaÅŸantısında öne çıkyordu. OrtaçaÄŸ’ın sonlarıyla farklı dinlerle de tanışmışlardır. Ölen kiÅŸi adına “yuÄŸ” adı verilen cenaze töreni yapılırdı…

(Visited 31 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 13.12.2008 tarihinde Hale tarafından, Büyük Türk Tarihi | Türk Kültürü - Gelenekler ve El Sanatlarımız bölümünde paylaşılmıştır ve 1458 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 1 adet mesaj daha bulunmaktadır.

İlk Türk Topluluklarında Yaşam | Bozkır - Arabalar Ve Çadırlar - At - Ticaret - Tarım Ve Sanayi - Sanat - Savaş - Giyim - Beslenme - Kültür - Yazı - Din orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakalePeriler DiÅŸi Midir? Ne Dersiniz? | Erkekler Akıllı Olabilirler Fakat, Unutulmamalıdır Ki Periler DiÅŸidir Sonraki MakaleBedir Muharebesi - Bedir Savaşı | Müslümanların Ä°lk Savaşı Olarak Kabul Edilen 13 Mart 624 Cuma Günü Müslümanlarla Mekkeli KureyÅŸliler Arasında Yapıla..

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz