[Ä°catlar ve KeÅŸifler] Saat | Saatin Tarihçesi – Mekanik Saatler – Elektrikli Saatler – Kuvars Kristalli Saatler – Küçük Mekanik Saatler – Kol Sa..
Hale - 15 Ağustos 2011 Dünya Çoğrafyası | İcatler ve Keşifler 0 0 Okunma : 2831
İçerik Hakkında Bilgi
- Bu içerik 11.09.2009 tarihinde Hale tarafından, Dünya CoÄŸrafyası | Ä°catlar ve KeÅŸifler bölümünde paylaşılmıştır ve 2588 kez okunmuştur.
Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum
İçerik ve Kategori Araçları
- Kategoriye Abone Ol
- Makalenin Çıktısını Al
- Makaleye Yorum ekle
- Son Güncellenme Tarihi: 15 AÄŸustos 2011, Pazartesi 09:55
Saat
Saat, zamanın ölçülmesinde kullanılan aletÂtir.
Saatlerin ana parçaları, eÅŸit zaman aralıkÂlarında düzenli hareketler yapan bir zaman sayma düzeneÄŸi ile hareket sayısını kaydeden sayma mekanizmasıdır.
Örneksel ya da anaÂlog saatler, zamanı ibreler (kollar) yardımıyla gösterir; ibreler, zaman aralıklarına bölünÂmüş bir kadranın üzerinde döner (örneksel, benzer demektir; kolların hareketi zamanın geçiÅŸini temsil eder). Sayısal ya da dijital saatler ise zamanı sayılarla gösterir; bu gösteÂrim genellikle sıvı kristallerle saÄŸlanır. Zaman aralıkları (örneÄŸin saat baÅŸları) bazen bir zil sesiyle ya da bir elektronik devrenin çıkardığı sesle ayrıca vurgulanabilir.
Mekanik Saatler
Mekanik saatlerde, saati gösteren kola akrep denir; akrep, her 12 saatte bir kez, yani günde iki kez kadranı dolanır. Dakikayı gösteren ve akrepten daha uzun olan kola yelkovan denir; yelkovan saatte bir kez, yani günde 24 kez kadranı dolanır. Saniyeleri gösteren kol ise, genellikle deÄŸiÅŸik renkli uzun bir kol biçiminÂdedir ve bu kol da hızla kadranın üzerinde döner; ama saniyeleri göstermek için, ana kadranın bir kenarına yerleÅŸtirilmiÅŸ ayrı bir küçük saniye kadranı ve minik bir saniye kolundan da yararlanılabilir. Saniye kolu dakikada bir kez kadranı dolanır.
Kolların farklı hızlarda hareket edebilmesiÂni saÄŸlamak için, bu kolların takılı oldukları miller birbirine zaman diÅŸlileri denen bir dizi diÅŸli çarkla baÄŸlanmıştır. Çapları ve diÅŸ sayıları farklı olan bu çarkların diÅŸleri birbirine geçecek, yani birbirini kavraÂyacak durumdadır. DiÅŸ sayılarının farklı olÂması, millerin farklı hızlarda dönmesini saÄŸÂlar. EÄŸer iki diÅŸli çarktan birinin 10, öbürünün ise 50 diÅŸi varsa, bu iki diÅŸli birbirini kavradıÂğında, büyük diÅŸlinin her dönüşüne karşılık küçük diÅŸli beÅŸ kez döner; çünkü bu iki diÅŸlinin birbirine hız aktarma oranı 10/50, yani 1/5’tir. Demek ki, 1/60 oranını verecek bir diÅŸ sayısı seçilerek, dakika ve saat kollarıÂnın birbirlerine göre doÄŸru hızlarda hareket etmesi saÄŸlanabilir.
Saatin iÅŸlemesi için, zaman diÅŸlilerini çalışÂtıracak bir enerji kaynağına gerek vardır. Bu, asılı durumdaki bir ağırlık, bir yay ya da elektrik olabilir. Sarkaçlı ya da zemberekli saatler kurulurken ağırlığı yukarıya kaldırÂmak ya da yayı sıkıştırmak için yapılan iÅŸ, yükseltilmiÅŸ ağırlıkta ya da sıkışmış yayda potansiyel enerji olarak depolanır ve daha sonra bu enerji yavaÅŸ yavaÅŸ serbest bırakılaÂrak çark takımı çalıştırılır. Bu potansiyel enerji saati en az 24 saat çalıştırÂmaya yeter.
Buraya kadar anlatılan kadarıyla zaman diÅŸlilerinin zamanı sayma özelliÄŸi yoktur. EÄŸer kurulu bir saatin ağırlığı ya da yayı herhangi bir sınırlama olmaksızın aniden serbest bırakılırsa, kollar denetimsiz bir biçimde hızla döner ve 24 saatlik gün birkaç saniye içinde tükenip biter Bunu önlemek için, enerjinin az miktarlarda ve düzenli aralıklarla serbest bırakılması gerekir. Bu, saatin zaman sayma düzeneÄŸine, örneÄŸin sarkacına bir eÅŸapman baÄŸlanarak gerçekleÅŸtirilir. EÅŸapman, bir eÅŸapman çarkı ile bu çarkın üzerinde yer alan bir mandaldan oluÅŸur. EÅŸapman çarkı bir dizi diÅŸli çark tarafından döndürülür, mandal ise eÅŸapman çarkını tutup bırakarak bu çarkın adım adım, diÅŸ diÅŸ dönmesini saÄŸlar. Ä°leri doÄŸru her hareketinde eÅŸapman çarkının bir diÅŸi, maÅŸa denen çapa biçimli mandalın ucuna takılır. DiÅŸ maÅŸayı hafifçe iter, maÅŸa da bu hareketi sarkaca aktararak sarkacın salınmasını saÄŸlar. EÅŸapman çarkının dönme hareketi devam eder, diÅŸ iterek maÅŸaÂdan kurtulur, ama bu kez ardından gelen diÅŸ maÅŸaya takılır ve böylece aynı ÅŸeyler yineleÂnerek sürüp gider.
EÅŸapman çarkı da zaman sayma mekanizÂmasının bir parçasıdır. Sarkacın her salınımı eÅŸapman çarkını bir diÅŸ ilerletir; böylece, eÄŸer eÅŸapman çarkının üzerinde 60 diÅŸ varsa, sarkacın her 60 salınımında çark bir tam dönüş yapmış olur. EÄŸer eÅŸapman çarkı saniÂye koluna doÄŸrudan doÄŸruya baÄŸlıysa ve sarkaç bir tam salınımını 1 saniyede yapıyorÂsa, o zaman saniye kolu da kadranı her 60 saniyede bir kez dolanır.
Sarkacın ileri-geri bir tam salınım yapma süresi (periyodu), takılı olduÄŸu eksen ile ucundaki ağırlığın merkezi arasındaki uzunluÂÄŸa baÄŸlıdır; bu uzunluk ne kadar büyükse salınım süresi de o ölçüde uzun olur. Demek ki, sarkaç basit ama doÄŸru sonuç veren bir zaman sayma aracıdır. Ä°ngilÂtere’de Londra’daki parlamento binasında bulunan ünlü Big Ben saatinin sarkacı 4 metre uzunluÄŸundadır, periyodu ise 4 saniyedir; alanlarda kurulu olan saat kulelerindeki saatÂlerin ve evlerde kullanılan duvar saatlerinin sarkaçlarının uzunluÄŸu 25 cm. periyotları ise 1 saniyedir. Saatin ileri gitmesi ya da geri kalması durumunda, sarkacın ucundaki ağırÂlık bir vida yardımıyla çubuÄŸun üzerinde yukarı ya da aÅŸağı kaydırılarak saatin duyarlıÂlığı yeniden ayarlanır. ÖrneÄŸin, periyodu 1 saniye olan bir sarkacın uzunluÄŸu yaklaşık 990 milimetredir. Bu uzunluÄŸun 0,025 mm arÂtırılması saatin günde 1 saniye geri kalmasına neden olur.
Sarkaçlı saatlerin ayarının bozulmasının baÅŸlıca nedeni sıcaklık deÄŸiÅŸimleridir. EÄŸer metal bir çubuk ısıtılırsa genleÅŸir (uzar); soÄŸutulursa tam tersine, büzülür (kısalır). Saat sarkaçlarının çubuÄŸundaki benzer deÄŸiÂÅŸiklikler saatin geri kalmasına ya da ileri gitmesine yol açar. Bunun üstesinden gelmeÂnin bir yolu, sarkaç çubuÄŸunu genleÅŸme mikÂtarları farklı iki metalden yapmaktır; böylece iki farklı genleÅŸme miktarı birbirini “‘götürebiÂlir” ve ağırlığın eksenden hep aynı uzaklıkta kalması saÄŸlanır. Daha ucuz bir yöntem de, çubuÄŸu çok az, önemsenmeyecek düzeyde genleÅŸen bir alaşımdan, örneÄŸin invar çeliÄŸinden yapmaktır.
Elektrikli Saatler
Elektrik hem önemli bir enerji kaynağıdır, hem de bir elektrik kaynağından zaman sayÂma düzeneÄŸi olarak yararlanılabilir. Kent ÅŸebekesinden evlere beslenen alternatif saniyede 100 ya da 120 kez yön deÄŸiÅŸtirir ve bu nedenle de frekansı 50 ya da 60 hertzdir (1 hertz, saniyede 1 çevrime eÅŸittir). Bu tür bir ÅŸebekeye baÄŸlı bir senkron (eÅŸzamanlı) elektrik motorunun birim zamandaki dönme (devir) sayısı akımın frekans deÄŸerine eÅŸittir. Bu nedenle senkron motorlar zaman sayma iÅŸlevi üstlenebilir ve uygun diÅŸli çarkların yardımıyla bir saatin kollarını doÄŸru hızlarda döndürebilir. Ama günümüzde kent ÅŸebekeÂsinden beslenen elektrikli saatlerin yerini pille çalışan kuvars kristalli saatler almaktadır. Senkron saatler ise daha çok video aygıtlarınÂda, merkezi ısıtma programlayıcılarında ve kent ÅŸebekesinden beslenen öbür elektrikli aygıtlarda kullanılmaktadır.
Sanayi ve ticarette merkezi sistemlerden yaygın olarak yararlanılır. Bu sistemde zaman sayma düzeneÄŸi bir sarkaçtır. Sarkaç, sıradan sarkaçlı saatlerde olduÄŸu gibi bir diÅŸli çarkı hareket ettirir. Bu çark her bir tam dönüşünÂde bir mandalı serbest bırakır ve mandal düşerek sarkaca bir itme saÄŸlar. Bu mandal aynı zamanda bir elektromıknatısı da harekete geçirir; elektroÂmıknatıs mandalı üst konumuna geri döndüÂrür ve dakika kolunu yarım dakika ilerletir. Elektrik darbesi binadaki ana saate baÄŸlı bütün öbür saatlerin kollarını da eÅŸzamanlı olarak ve aynı ölçüde hareket ettirir. Bu sistemde elektrikten bir zaman sayma düzeÂneÄŸi olarak deÄŸil, elektromıknatısı iÅŸletmek ve saat kollarını hareket ettirmek için yalnızca bir enerji kaynağı olarak yararlanılır.
Kuvars Kristalli Saatler
Pille çalışan elektrikli saatlerde, elektrik zaÂman sayma düzeneÄŸi olarak iÅŸlev görmez; bu iÅŸi bir kuvars kristali yerine getirir. Kuvars bol bulunan bir mineraldir ve doÄŸada çok farklı biçimlerde bulunur. Saat yapımında kullanıÂlan kristallerin çok katışkısız, saf halde olması gerekir; bu kadar saf kristaller doÄŸada pek bulunmaz, bu nedenle de insanlarca yapay olarak üretilir. Belirli büyüklükteki bir kuvars kristalinin doÄŸal bir titreÅŸim frekansı vardır. Saatlerde kullanılan kristallerin frekansı yakÂlaşık 1 milyon hertzdir. Kuvars kristalin yüzeÂyine elektrotlar (metal kontaklar) iliÅŸtirilirse, bir elektronik devrenin yardımıyla kristaldeki titreÅŸimler sayılabilir. Ama kristaldeki titreÅŸim frekansı zaman ölçümü açısından çok yüksektir; bu nedenle bu freÂkans elektronik ve mekanik yöntemlerle azalÂtılır ve saat kollarını döndüren bir kademeli motora uygulanır. ÖrneÄŸin, bir kristalin 1 milyon hertzlik frekansı milyonda birine indirgenerek saniyede 1 titreÅŸim yapacak duruma getirilebilir. Kristal titreÅŸimleri o kadar düzenlidir ki, kuvars kristalli saatlerin bazıları 10 yılda yalnızca 1 saniye ileri gider ya da geri kalır.
Küçük Mekanik Saatler ve Kol Saatleri
Masa, cep ya da kol saati gibi küçük mekanik saatlerde, zaman sayacı olarak sarkaç kullanıÂlamaz; çünkü en küçük bir sarsıntı sarkacın çalışma düzenini ve ayarını bozar. Bu nedenle bu tür saatlerde balans çarkı kullanılır. Bu, sürekli olarak tek bir yönde dönmek yerine, yön deÄŸiÅŸtirerek önce bir yana, sonra öbür yana dönerek hareket eden çember biçimli bir çarktır. Balans çarkı, içeriden çok ince bir yaÂya, bazen pandül de denen balans yayı’na tutturulmuÅŸtur. Balans çarkı belirli bir yönde dönerken balans yayı gerilir ya da bir baÅŸka deyiÅŸle kendi üstüne “sarılır”; bu sırada çark da yavaÅŸlayıp durur ve yay sarımlarının açılÂmaya baÅŸlamasıyla birlikte çarkın dönme yöÂnü deÄŸiÅŸir. Balans çarkına herhangi bir enerji beslemesi olmazsa çarkın salınımı, yani ileri-geri hareketi kısa bir süre sonra durur. Ä°ÅŸte bu enerjiyi zemberek denen ve kurularak sıkıştıÂrılan bir yay saÄŸlar ve zembereÄŸin hareketi, sarkaçlı saatlerde olduÄŸu gibi bir eÅŸapmanın aracılığıyla balans çarkına aktarılır.
Balans çarkının dengesi çok iyi ayarlanmaÂlıdır (balans sözcüğü Türkçe’ye “denge” anlaÂmına gelen Fransızca bir sözcükten geçmiÅŸÂtir). Merkezinden tutturulduÄŸunda, çarkın hiçbir kesimi öbür bölümlerine oranla daha ağır ya da daha hafif olmamalıdır. (Aynı durum otomobil tekerlekleri için de geçerlidir ve bunun için tekerleklere “balans ayarı” yapılır.) Balans çarkları genellikle saniyede 2,5 salınım, yani saatte 9.000 salınım yapacak biçimde tasarımlanır (bu tür bir saatte 1 saniyede 5 “tik” sesi duyulur). Balans çarkıÂnın hızı, balans yayının çalışma uzunluÄŸunu deÄŸiÅŸtirmeye yarayan küçük bir kolun yardıÂmıyla ayarlanır. Yayın kısaltılması çarkı hızÂlandırır ve saatin daha hızlı iÅŸlemesini saÄŸlar; yayın uzatılması ise saatin daha yavaÅŸ iÅŸlemeÂsine neden olur.
Bu tür saatlerdeki eşapman maşasının bir ucunda, eşapman çarkının dişlerine geçen iki tırnak bulunur; bu iki tırnak çarkın diş diş dönmesini sağlar. Maşanın öbür ucu çatal biçimindedir ve bir pim aracılığıyla balans çarkına tutturulmuştur. Böylece maşa balans çarkını belirli aralıklarla iterek bu çarkın salınmasını sağlar, ayrıca ondan aldığı salınım darbeleriyle balans çarkını itmeyi sürdürür. Maşanın balans çarkına tutturulduğu pim, zor aşınan, sürtünmeyi azaltmak için yüzeyi önemli ölçüde perdahlanabilen bir değerli taş olan yakuttan yapılır.
Kuvars Kristalli Kol Saatleri
Kuvars kristalli bir kol saatinin mekanizmasıÂna modül denir. Bu saatlerde zaman sayma düzeneÄŸi, 32.768 hertzlik bir frekansla titreÂÅŸen, kâğıt inceliÄŸinde bir yapay kuvars yapraÂğıdır. Saatin enerji kaynağı ise, yaÅŸam süresi en az bir yıl olan düğme pildir. Kuvars kristaÂline enerji, bir silisyum mikroçipine yerleÅŸtiÂrilmiÅŸ çok sayıdaki elektronik devre elemaÂnından (transistörler, dirençler ve sığaçlar) oluÅŸan bir tümleÅŸik (entegre) devre aracılığıyÂla gönderilir. Bu tümleÅŸik devre saatin “beyÂni” görevini görür ve pilden aldığı enerjiyle kuvars kristalini titreÅŸim halinde tutar. Her titreÅŸimde, kuvars kristali tümleÅŸik devreye bir vuru gönderir; tümleÅŸik devre, “bölme” denen bir süreçle bu vuruları saniyede 1 vuruÂya indirger.
Saatin bundan sonraki mekanizması gösterÂgenin tipine baÄŸlıdır: Örneksel tipteki saatin küçük bir kademeli motoru vardır. Kademeli motor küçük bir elektromagnetik aygıttır ve motorun rotor denen bir döner parçası vardır. TümleÅŸik devreden gelen her vurunun etkisiyÂle rotor döner ve bu dönme hareketi bir dizi diÅŸli aracılığıyla saatin kollarına iletilir.
Sayısal göstergeli saatlerde ise kademeli motor yoktur. Örneksel saattekinden daha büyük olan tümleÅŸik devre sıvı kristalli gösterÂgeyi denetler ve ona zamanı göstermesi için gerekli bilgiyi iletir.
Zaman Standartları
Zamanın doÄŸru olarak ölçülmesinden ilk yaÂrarlananlar, gemilerin seyir görevlileri oldu. 1530’da Hollandalı bilgin Gemma Frisius, kalkış limanındaki zamana göre doÄŸru olarak ayarlanmış bir saatin gemide bulundurulması durumunda, seyir görevlisinin GüneÅŸ tam öğlen konumundayken bu saatten zamanı okuyarak kaç boylam derecesi yol alındığını bulabileceÄŸini göstermiÅŸti. Ama bunun için çok duyarlı saatlere gereksinim vardı; bu amaçla yarışmalar düzenlendi ve duyarlı bir saat geliÅŸtireceklere büyük ödüller vaat edilÂdi. Sonunda 1735’te Yorkshire’lı saat yapımÂcısı John Harrison, 1 Numara adını verdiÄŸi zemberekli kronometresini yaptı. Bunu, oÄŸlu William’ın Ä°ngiltere ile Jamaika arasında yaÂpılan bir deniz yolculuÄŸunda denediÄŸi ünlü 4 Numara kronometresi izledi. Ä°stenen sonuÂca ulaşılmıştı. Bugün ise konum belirlemek için iÅŸaret kulelerinden ya da yapma uydularÂdan alınan radyo sinyallerinden yararlanılÂmaktadır.
Uzay yolculuklarının baÅŸlamasıyla, zamanı son derece duyarlı ve doÄŸru olarak ölçen saatler yapılmaya baÅŸlanmıştır. Uzay araçları çok hızlı yol aldığından ve çok uzaklara gidebildiÄŸinden, uzay aracının öngörülen uzay noktasına hiçbir sapma göstermeksizin ulaÅŸabilmesi için bilgisayarların uçuÅŸ rotalarıÂnı ve hızlarını sürekli olarak denetlemesi gerekir. Bu alanda geliÅŸtirilen en duyarlı saatler sezyum demetli atom saatleridir; bu saatlerin hata oranı 1 milyon yılda 1 saniyeÂden daha azdır. Öbür saatler de sezyumlu saatlere göre ayarlanabilir. Ä°lk sezyumlu saat 1955’te Ä°ngiltere’deki Ulusal Fizik Laboratuarı’nda kullanıldı. Bugün bunlardan binlerÂcesi dünyanın çeÅŸitli yerlerinde kullanılmaktaÂdır; bazıları uçaklara ve uydulara yerleÅŸtirilÂmiÅŸtir.
Sezyumlu saatler uzun menzilli radyo sinÂyalleri göndererek baÅŸka saatleri de denetleÂyebilir. ÖrneÄŸin, Ä°ngiltere’de Ulusal Fizik Laboratuarı’ndaki sezyumlu saatin 1.000 km uzaÄŸa radyo sinyalleri gönderen bir vericisi vardır; yani bu ülkedeki bütün saatler bu atom saatinin menzili içindedir.
ÇeÅŸitli ülkelerde telefon ÅŸirketlerinin sunÂduÄŸu saat bildirme servisleri genellikle sezÂyumlu saatlere göre ayarlanır. Sözcükler bilÂgisayarın belleÄŸinde sayısal olarak depolanır ve zamana iliÅŸkin duyurular spikerce kaydediÂlen sözcüklerden elektronik olarak derlenir.
Zaman Ölçümünün Tarihsel Gelişimi
Mekanik saatlerin bulunmasından önce, maÂnastırlarda ve kalelerde zamanı duyurmak için çanlar kullanılırdı. Çanı çalacak görevli zamanı güneÅŸ saatinden, kum saatinden ya da su saatinden belirlerdi. Ama bunlar pek fazla güvenilebilecek aygıtlar deÄŸildi.
Avrupa’da ilk mekanik saatler 13. yüzyılda ortaya çıktı; bunları yapanlar demirci ustalaÂrıydı. Bu saatler ağırlıkla çalıştıklarından ve ayrıca çok sık kurma gereÄŸini ortadan kaldırÂmak için kilise kulelerine ya da yüksek binalaÂrın çatılarına yerleÅŸtirilirdi. Önceleri bunların kadranı ya da akrep ve yelkovan kolları yokÂtu; zamanı bir çanın çalmasıyla duyururlardı. Dünyanın hâlâ iÅŸleyen en eski saati Ä°ngiltere’ de Salisbury Katedrali’ndedir. (Bu saat 1386 dolaylarında yapılmış ve 500 milyon kezden daha çok “tik-tak”ladıktan sonra 1956’da elÂden geçirilmiÅŸtir.) Ä°lk ev saatleri kule saatleriÂnin küçültülmüş türleriydi ve bunlann da duÂvarda yüksek bir yere yerleÅŸtirilmesi gerekirdi.
15. yüzyılın ortalarında zemberek sistemiÂnin bulunmasıyla daha küçük saatlerin yapılaÂbilmesi olanaklı oldu. 1500 dolaylarında Peter Henlein adındaki bir Alman çilingir taşınabiÂlir türden ilk saati yaptı. Bu saatlerin kadranı üzerinde yalnızca saat kolu (akrep) vardı; daÂkika kolu (yelkovan) ise ancak 1670’te ortaya çıktı. Ä°lk taşınabilir saatler özel keselerde taşıÂnıyordu.
1582’de Galileo sarkacın zamanı sayabilme özelliÄŸini fark etti ve 1656’da Hollandalı asÂtronom Christiaan Huygens bu ilkeyi saatlere uyguladı. Bu buluÅŸ saat yapımcılığının hızla yaygınlaÅŸmasına yol açtı. O dönemde yapılan saatlerin sarkaçları kısaydı ve ağırlıkla çalışıyordu. Saatler ahÅŸap bir kutu içine yerleÅŸtiriliÂyor ve duvara asılıyordu. 1670’te Ä°ngiliz saat yapımcısı William Clement, salınımını bir saÂniyede tamamlayan (periyodu bir saniye olan) uzun sarkacı geliÅŸtirdi. Daha sonra da uzun sarkaç ve ağırlığın bir kutunun içine alınmaÂsıyla, uzun kutulu saatler ortaya çıktı.
Ä°ngiliz saatleri 17. ve 18. yüzyılda Kuzey Amerika’da kullanıldı, ama Bağımsızlık Savaşı’ndan (1775-83) sonra Amerikalı saat yaÂpımcıları kendilerine özgü saat türleri geliÅŸtirÂmeye giriÅŸtiler. 1802’de ünlü saat ustası dört kardeÅŸten biri olan Simon Willard (1753-1848), banco (bir tür çalgı) saatin patentini aldı. Bu, banço biçimindeki bir kutu içine yerÂleÅŸtirilmiÅŸ uzun sarkaçlı bir duvar saatiydi. Banço saatler bir kez kurulduktan sonra sekiz gün durmadan iÅŸliyor ve oldukça doÄŸru çalışıÂyordu. Ä°lk ucuz saatler 19. yüzyılın baÅŸlarında ABD’de piyasaya sürüldü. Connecticut’lı Eli Terry (1772-1852), bazı hareketli parçaları ahÅŸaptan yapılmış çeÅŸitli konsol ve masa saatÂleri yaptı.
Huygens’in 1670’lerin ortalarında balans yayını geliÅŸtirmesi, taşınabilir saatlerin gerçek bir cep saati haline getirilmesini olanaklı kılÂdı. (Ä°ngiliz fizikçi Robert Hooke da 1650’lerin sonunda bu tür bir saat yapmış olduÄŸunu ileri sürmüştür.) Balans yayının bulunmasıyla, baÂlans çarkının doÄŸruluk ve güvenilirlik oranı büyük ölçüde arttı. Bir baÅŸka büyük geliÅŸme de Thomas Mudge’ın 1765’te maÅŸalı eÅŸapmanı geliÅŸtirmesi oldu. MaÅŸalı eÅŸapmanla balans çarkının serbestçe salınımda bulunması olanaÂğı doÄŸdu.
Ä°lk ucuz cep saatleri de ABD’de üretildi. Özellikle, Robert H. Ingersoll’un (1859-1928) ürettiÄŸi saatler Ä°ngiltere’de çok tutuldu. Kol saatleri 1890 dolaylarında ortaya çıktı ve bu tür saatleri yıllarca yalnız kadınlar taktı. Ama kol saatleri I. Dünya Savaşı (1914-18) sırasınÂda erkekler arasında da yaygınlaÅŸtı ve hızla cep saatlerinin yerini aldı.
Kanadalı W. A. Marrison’ın ABD’deki Bell Laboratuarları’nda kuvars kristalli saati geliÅŸtirmesi zaman ölçümünde yeni bir çığır baÅŸlattı. Bugün artık bu ilkeye göre iÅŸlemeyen pek az saat kalmıştır. Enerjisini bir yıl ya da daha uzun ömürlü minik bir pilden saÄŸlayan bu saatlerin kurulmasına gerek yoktur. ZaÂmanı son derece duyarlı biçimde ölçen kuvars kristaller ve elektronik devreler o kadar küÂçük yapılabilmektedir ki, geleneksel bir saatin hacmi kadarlık bir yere, baÅŸka pek çok iÅŸlevi de yerine getirecek ek devreler yerleÅŸtirilebilmektedir. Kronometre, takvim ve alarm gibi kolaylıkları bulunan saatlere artık herkeste rastlanmaktadır. Radyosu, hesap makinesi, birleÅŸtirilmiÅŸ sayısal ve örneksel göstergesi olan, hatta ayın evrelerini gösteren saatler de yaygınlaÅŸmıştır.
Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum
Bu içerik 11.09.2009 tarihinde Hale tarafından, Dünya CoÄŸrafyası | Ä°catlar ve KeÅŸifler bölümünde paylaşılmıştır ve 2588 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 1 adet mesaj daha bulunmaktadır.
[İcatlar ve Keşifler] Saat | Saatin Tarihçesi - Mekanik Saatler - Elektrikli Saatler - Kuvars Kristalli Saatler - Küçük Mekanik Saatler - Kol Saatleri - Zaman Standartları - Zaman Ölçümünün Tarihsel Gelişimi - Saat Çeşitleri orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...