Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Hazret-i Lokman Aleyhisselâm’ın Hikmeti Ve OÄŸluna Tavsiyeleri | Ey OÄŸlum, Ä°nsanlar Üçe Ayrılır


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 16.05.2009 tarihinde Esesli tarafından, Dinimiz Ä°slam | Ä°slam Büyükleri bölümünde paylaşılmıştır ve 1636 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


Hazret-i Lokman Aleyhisselâm’ın Hikmeti Ve OÄŸluna Tavsiyeleri

1- Ölü Kalpleri Diriltmelisin.


2- Fakirlerle Oturmalısın.

3- Sultanların Meclisinden Sakınmalısın.

4- Fakir Kimselerle Tanışmalısın.


5- Köleleri Azat Etmelisin.

6- Garipleri Konaklatmalısın.

7- Fakiri Zengin Kılmalısın.

8- Şerefli Kimselerin Şerefini Korumalısın.

9- Büyük Kimselerin Ululanmasını Artırmalısın.

10- İlim, Hikmet Maldan Daha İyidir, Ticaret Anında İyi Bir Sermayedir.

Ey Oğlum, İnsanlar Üçe Ayrılır:


Üçte Biri Allah İçindir.
Üçte Biri Nefsi İçindir.
Üçte Biri de Kabirdeki Kurtlar İçindir.

Allah’a Olan Üçte Bir Onun Ruhudur, Nefsine Olan Üçte Bir Onun Amelidir, Kurtlara Olan Üçte Bir Onun Cismidir.

Hikmet ve Şükür:

Allah-u Teâlâ’nın sevdiÄŸi ve seçtiÄŸi kullarından bir zât olan Lokman Aleyhisselâm, “Hikmet” ile ün yapmıştır.

Âyet-i kerime’de:

“Andolsun ki biz Lokman’a Allah’a şükretmesi için hikmet verdik.” buyuruluyor. (Lokman: 12)

Mübarek isminin geçtiÄŸi sûreye de Lokman sûre-i ÅŸerif’i denilmiÅŸtir.

Hikmet öyle bir nurdur ki, insanı mârifetullaha nâil eder.

Kendisine hikmet verilen kimse; hem ilim hem de amel olarak bunun şükrünü yerine getirmelidir. Bu şükrün ilmî deÄŸeri, her ÅŸeyden önce o hikmetin Allah-u Teâlâ tarafından kendisine bir ikram ve ihsan olduÄŸunu bilerek O’nu ÅŸirkten münezzeh tutmaktır. Kalbin şükrü mârifetullah, lisanın şükrü hamd ve senâ, uzuvların şükrü ibadettir. Hamd ve senâ şükrün başıdır, şükrü de içine alır.

Şükredenin şükrü Allah-u Teâlâ’ya deÄŸil kendisine fayda saÄŸlar. Çünkü O her ÅŸeyden müstaÄŸnidir, bizâtihî hamde lâyıktır.

Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:

“Kim şükrederse, ancak kendisi için şükretmiÅŸ olur.” (Lokman: 12)

Şükretmekle, nâil olunan nimetin hakkı edâ edildiği gibi; şükür, nimetin devâmına ve artmasına da sebeptir. Bunun içindir ki şükreden kimse, şükürden istifade eden kimsedir.

Ve fakat bir kimse verilen nimetlere şükretmezse, bununla kalmayıp küfrân-ı nimette bulunursa, onun da zararı kendisine âittir.

Âyet-i kerime’de:

“Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah hiçbir ÅŸeye muhtaç deÄŸildir, övülmeye lâyık olandır.” buyuruluyor. (Lokman: 12)

Birisi O’nu övsün övmesin, isterse yaratıklardan hiçbirisi O’na hamdetmesin, bütün yeryüzü halkı toptan nankörlük etmiÅŸ olsun; bu durum O’na hiçbir ÅŸekilde herhangi bir noksanlık getirmez. Zira O hamdedilmesi gereken Allah’tır, herkesten ganî ve zâtında mahmuddur, bizzat övgüye lâyıktır, hiç kimsenin şükrüne ihtiyacı yoktur. Kullarının bütün şükürlerinden haberdardır.

Hikmet Nedir?

“Dinde bilgi ve anlayış” mânâsına gelen hikmet; seciye ve nur olarak Allah-u Teâlâ tarafından ihsan buyurulmuÅŸtur.

Hikmet ayrıca; Allah-u Teâlâ’nın emrini anlamak, varlık düzeninde her ÅŸeyi yerli yerince koymak, doÄŸru ve anında karar verebilmek, sözün doÄŸrusunu ve isabetli olanını söylemek, insana istikamet veren faydalı ilim mânâlarına gelir.

Hikmet, saygı dolu bir Allah korkusudur. Çünkü Allah korkusu hikmetin başıdır.

Kısacası hikmet, Hakk’ı bilmektir.

Her ÅŸeyi bilip de Allah’ı bilmeyen, hikmet sahibi olamaz. Çünkü o kiÅŸi en yüce ve en üstün olan Allah-u Teâlâ’yı tanımamıştır.

Allah-u Teâlâ’nın bir ism-i ÅŸerif’i de “Hakîm”dir. “Bütün buyrukları ve iÅŸleri hikmetli ve hükmünde hikmet sahibi olan, her ÅŸeyi yerli yerinde ve en iyi ÅŸekilde yapan.” mânâsına gelmektedir.

Yegâne hikmet sahibi O’dur, hikmetinin güzellikleri varlıklar üzerinde apaçık görülür.

O’nun emir ve yasakları hep hikmettir, hiçbir iÅŸi hikmetsiz ve faydasız deÄŸildir.

O’nun ilim ve kudretinde bitmez-tükenmez incelikler, uçsuz-bucaksız sırlar vardır.

Âyet-i kerime’de şöyle buyurulmaktadır:

“EÄŸer yeryüzündeki bütün aÄŸaçlar kalem, denizler de mürekkep olsa ve hatta buna yedi deniz daha eklense, yine de Allah’ın kelimeleri tükenmez.

Şüphe yok ki Allah Aziz’dir, hikmet sahibidir.” (Lokman: 27)

Hiçbir ÅŸey O’nun ezelî ilminden ve hikmetinden dışarı çıkamaz.

Allah-u Teâlâ burada azamet ve kibriyâsından, celâl ve kemâlinden, en güzel isimlerinden, ilâhî sıfatlarından, hiçbir beşerin künhüne ulaşamadığı tam ve mükemmel olan sözlerinden haber vermektedir.

Kelimât-ı ilâhiye’nin sonu yoktur. Çünkü O’nun ilmine ve hikmetine sınır konulamaz, iradesini dilediÄŸi ÅŸekilde kullanır. Kayıt ve hudut tanımaksızın hükmünü icrâ etmektedir.

Hikmet ilimlerin en yücesidir ve varlıkların en üstününü bilmekten ibarettir. Allah’ı tanıyan kiÅŸi hikmet sahibidir. Onun sözü baÅŸkasının sözünden farklı olur. Çünkü O, hemen elde edilecek faydaları gözetmek yerine, sonuçta fayda verenleri gözetir.

Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i ÅŸerif’lerinde:

“Az bir tevfik, birçok ilimden hayırlıdır.” buyuruyorlar. (Deylemî)

Kalp vahyin indiÄŸi yer olduÄŸu gibi, hikmetin de indiÄŸi yerdir. Hikmet nübüvvete has deÄŸildir, daha baÅŸka mertebe ve dereceleri de ihtivâ eder. Fakat hiç şüphesiz ki en yüksek ve en kâmil derecesi Enbiyâ-i izam Aleyhimüsselâm Hazerâtı’na ihsan edilmiÅŸtir. Allah-u Teâlâ’nın onlara hususi nimetlerinden birisi de hikmettir.

Bunun neticesi olarak onların her sözü imana, irfana istinat etmiştir. Sahip oldukları bu kuvvetin neticeleri ve eserleri sözlerinde ve icraatlarında açık olarak görülür.

Kur’an-ı kerim’de bu hususta birçok Âyet-i kerime mevcuttur.

Bir Âyet-i kerime’de şöyle buyurulmaktadır:

“Allah vaktiyle peygamberlerden kesin söz almıştı. Celâlim hakkı için, size kitap ve hikmet verdim.” (Âl-i imrân: 81)

Kitap ve hikmet ile gerekli olan dini esasları size bildirdim.

Kur’an-ı Kerim ve Hikmet:

Kur’an-ı kerim her hikmetin menbaı ve her öğüdün kaynağıdır.

Allah-u Teâlâ bir Âyet-i kerime’sinde Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-ine vahyedilen hükümlerin doÄŸruluÄŸunda hiçbir şüphe bulunmadığını katiyetle ortaya koyarak şöyle buyuruyor:

“Resul’üm! Ä°ÅŸte bunları sana âyetlerden ve hikmet dolu Zikir’den okuyoruz.” (Âl-i imrân: 58)

Hakîm; hikmetli, hikmet dolu ve muhkem, yani sapıklık ve çarpıklıkların dokunmadığı şey mânâsına gelir.

Gerçekten Kur’an-ı kerim’in üslubunu muhkem hâle getiren, mânâsını ve muhtevâsını güçlü kılan O’dur.

Allah-u Teâlâ diÄŸer Âyet-i kerime’sinde Kitab-ı hikmet olan Kur’an-ı mübin’in muhsin zâtlar için hidayet ve rahmet olduÄŸunu beyan buyurmaktadır:

“Elif. Lâm. Mîm. Bunlar hikmet dolu Kitab’ın âyetleridir. Muhsinler için hidayet rehberi ve rahmettir.” (Lokman: 1-3)

Hikmeti sonsuz Allah’ın kitabı olduÄŸu için, bu kitap da hikmeti sonsuz bir kitaptır.

“Elif. Lâm. Râ. Bunlar hikmet dolu Kitab’ın âyetleridir.” (Yunus: 1)

Öyle hakîm ki, ilâhî hikmetlerle doludur. Gerek nazmı, gerekse mânâsı her türlü noksandan ârî kılınmış, tahriften korunmuştur.

“Andolsun ki biz Kur’an’da, insanlar için her türlü misali tekrar tekrar açıkladık.” (Kehf: 54)

Tâ ki hatırlayıp öğüt alasınız.

“Andolsun ki biz açıklayıcı âyetler indirdik.” (Nûr: 46)

Dini hükümlerden ve yaratılışla ilgili sırlardan, açıklanması uygun olan her şeyi açıkladık.

“Allah dilediÄŸi kimseyi dosdoÄŸru yola iletir.” (Nûr: 46)

Hak din olan Ä°slâm’a, Rızâ-i Bârî’ye, cennet-i âlâ’nın yoluna eriÅŸtirir.

Hikmetle Dâvet:

Allah-u Teâlâ bir Âyet-i kerime’sinde beÅŸeriyeti irÅŸad için en güzel metodlarla dâvet vazifesinin yerine getirilmesini emretmekte, bu vesile ile tebliÄŸ ve dâvetin hükmünü beyan buyurmaktadır:

“Ä°nsanları Rabb’inin yoluna hikmetle ve güzel öğütle dâvet et.” (Nahl: 125)

Bu hikmet her iyiliğin aslı, her doğruluğun esasıdır.

Kelâmullah’ı dinlemeye karşı kulaklarını kapayanlara hiçbir uyarının ve tehdidin faydası dokunmuyor. Böyle bir kimseyi Allah-u Teâlâ’dan baÅŸka hiç kimse hidayete erdiremez.

Nitekim Âyet-i kerime’lerde şöyle buyuruluyor:

“Andolsun ki, onları bu hallerinden vazgeçirecek nice mühim haberler gelmiÅŸtir.” (Kamer: 4)

GeçmiÅŸ nesillerin haberlerinin yer aldığı Kur’an-ı kerim’de kâfirleri küfürlerinden, fâsıkları fısklarından vazgeçirecek buyruklar gelmiÅŸ bulunmaktadır.

“O haberlerde hikmetin en üstünü vardır. Fakat uyarılar asla fayda vermiyor.” (Kamer: 5)

Aklını kullanan ve düşünen kimseler için Kur’an-ı kerim’de bulunan hikmetin ulaÅŸtığı dereceye hangi hikmet ulaÅŸabilir?

Aklını kullanan ve düşünen kimseler için Kur’an-ı kerim’de bulunan hikmetin ulaÅŸtığı dereceye hangi hikmet ulaÅŸabilir?

“Allah size ne kadar güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah iÅŸiten ve görendir.” (Nisâ: 58)

İşitilenleri de görülenleri de çok iyi bilir.

Öğütler:

Çok sükut eden, çok düşünen, derin bakışlı bir zât olan Lokman Aleyhisselâm; çok az konuşur, konuştuğu zaman gönüllere nüfuz edecek şekilde hikmetli ve ibretli konuşurdu. Bir başkasının tekrarlanmasını istediği ve söylemiş olduğu hikmet dışında, konuşmuş olduğu bir sözü tekrar etmezdi.

Diğer peygamber kardeşleri gibi bir edeb numunesi idi. Tükürdüğünü, burnunu temizlediğini, abes şeylerle meşgul olduğunu ve güldüğünü hiç gören olmadı. Gündüzleri hiçbir şekilde uyumazdı.

Allah-u Teâlâ onun oÄŸlu için yapmış olduÄŸu yol gösterici nasihat ve vasiyetlerinden bir kısmını Lokman sûre-i ÅŸerif’inde anmak suretiyle hem kadrini yüceltmiÅŸ, hem de onun lisanından kıyamete kadar gelecek olan müminlere, uymaları gereken öğütlerde bulunmuÅŸtur.

Şirk ve Zulüm:

Lokman Aleyhisselâm kendisine insanların en sevimlisi olan oğluna nasihat ve vasiyette bulunmuş, şirkin büyük bir zulüm olduğunu hatırlatarak sözlerine başlamıştır:

“OÄŸulcuÄŸum! Allah’a ÅŸirk koÅŸma, doÄŸrusu ÅŸirk koÅŸmak çok büyük bir zulümdür.” (Lokman: 13)

Zulüm; adaletsizce davranmak, bir ÅŸeyi hakkından mahrum etmek, vazifeyi ehil olmayana vermek demektir. Allah-u Teâlâ’ya ortak koÅŸmak elbette büyük bir zulümdür. Çünkü o kimse yaratılışında, zâhir ve bâtın her türlü nimetlerle rızıklanışında hiçbir ortaklığı bulunmayan varlıkları; kendisini yoktan yaratan ve kendi mülkünde yaÅŸatan Allah-u Teâlâ’ya ortak koÅŸmaktadır. Bundan daha büyük adaletsizlik, bundan büyük zulüm olamaz.

Bu zulmün cezası olarak da:

“Onların çoÄŸu iman etmiÅŸlerdir, fakat müşrik olarak yaÅŸarlar.” (Yusuf: 106)

Âyet-i kerime’si mucibince müşrik olarak yaÅŸamaktadırlar.

Abdullah bin Mesud -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre:

“Ä°man edip de imanlarına herhangi bir zulüm bulaÅŸtırmayanlar var ya, iÅŸte emniyet onlarındır ve doÄŸru yolu bulanlar da onlardır.” (En’âm: 82)

Âyet-i kerime’si nâzil olduÄŸu zaman bu, Ashâb-ı kiram -radiyallahu anhüm- Hazerâtı’na çok ağır gelmiÅŸti. “Hangimiz imanını zulümle karıştırmaz ki!” dediler.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“Bu sizin söylediÄŸiniz gibi deÄŸildir. Lokman’ın: ‘OÄŸulcuÄŸum! Allah’a ÅŸirk koÅŸma, doÄŸrusu ÅŸirk koÅŸmak çok büyük bir zulümdür.’ dediÄŸini iÅŸitmiyor musunuz?” buyurdu. (Müslim: 124)

İman-ı Kâmil:

Lokman Aleyhisselâm oÄŸluna Allah-u Teâlâ’yı tanıtmaya çalıştı. En gizli hâlleri bilmenin O’na mahsus olduÄŸunu; zâhir ve bâtın, büyük ve küçük hiçbir hadisenin, hiçbir haberin O’ndan gizli kalamayacağını; ezelî ve ebedî ilmi ile, olmuÅŸ ve olacak her ÅŸeyi en iyi ÅŸekilde bildiÄŸini; iyilik yapanları mükâfatlandıracağını, kötülük yapanları cezalandıracağını hatırlatarak şöyle buyurdu:

“OÄŸulcuÄŸum! Yapılan iyi veya kötü bir iÅŸ hardal tanesi ağırlığınca da olsa, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, Allah onu mutlaka çıkarır, Allah her ÅŸeyden haberdardır.” (Lokman: 16)

Bu bilgi ve iman insanın hayatını düzene sokar, iç ve dış dünyasını tanzim ettirir. Kişi attığı her adıma, ağzından çıkan her söze dikkat eder.

Nitekim diÄŸer Âyet-i kerime’lerde şöyle buyuruluyor:

“Biz kıyamet günü adalet terazileri kuracağız. Hiçbir kimse hiçbir haksızlığa uÄŸratılmaz. Yapılan bir iyilik hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirir tartıya koyarız.

Hesap görücü olarak biz yeteriz.” (Enbiyâ:47)

“Kim zerre kadar bir iyilik yapmışsa onun mükâfatını görür.

Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onun cezasını görür.” (Zilzâl: 7-8)

Namaz:

Lokman Aleyhisselâm oÄŸlunu ÅŸirkten sakındırıp, azamet-i ilâhînin her ÅŸeye tesirini, ilminin her ÅŸeyi ihâta ettiÄŸini beyan ettikten sonra; Rabb’ine ibadet etmesini, O’na şükretmenin ve kulluk vazifesini yerine getirmenin ilk basamağı kabul edilen namazı kılmasını tavsiye etti:

“OÄŸulcuÄŸum! Namazı kıl!” buyurdu. (Lokman: 17)

Kalpleri tenvir, ruhları tasfiye eden namaz; yalnız ümmet-i Muhammed’e deÄŸil, geçmiÅŸ ümmetlerin hepsine de farz kılınmıştı. Åžu kadar var ki, keyfiyetleri baÅŸka baÅŸkadır.

Emr-i Bil-mâruf Nehy-i Ânil-münker:

Başkalarını da kemâle ulaştırmak, istikamete götürmek için; iyilikleri emredip, kötülüklerden sakındırmasını emir buyurdu:

“Ä°yiliÄŸi emret, kötülükten vazgeçir! Bu hususta sana isabet edecek eziyete katlan!” (Lokman: 17)

Bu kolay bir vazife değildir. Bu vazifeyi yapanların başlarına birtakım musibetler ve sıkıntılar gelmesi mümkündür. Bu sıkıntılara sabretmek lâzımdır.

Bir de şu var ki, bu vazife cesareti ve metaneti gerektiren işlerdendir. Malını ve canını o yolda fedâ edenlerin işidir, korkak kimselerin harcı değildir.

Nitekim Âyet-i kerime’nin nihayetinde:

“Çünkü bunlar azmedilmeye deÄŸer iÅŸlerdendir.” buyuruluyor. (Lokman: 17)

İnsana Saygı:

Lokman Aleyhisselâm nasihat ve vasiyetlerine devam ederken; insanları Allah yoluna dâvet etmenin edebini oğluna anlattı:

“Ä°nsanları küçümseyip yüz çevirme!” buyurdu. (Lokman: 18)

Halka yol göstermek, Hakk’a dâvet etmek, yanlışlıklarının giderilmesini hatalarının düzeltilmesini saÄŸlamak, onların üzerinde üstünlüğü ve böbürlenmeyi gerektirmez.

Bu vazifeyi ifâya memur olanların tevâzu kanatları daima yerdedir, herkes basar da geçer. Kendisini herkesten küçük görür, herkese değer verir.

Tevâzu müminin şiârıdır. İnsanları küçük görmemek, onlara karşı büyüklük taslamamak bir emr-i ilâhîdir.

“Yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Zira Allah kendini beÄŸenip övünen ve böbürlenen kimseleri aslâ sevmez.” (Lokman: 18)

Kibriyâ ve azamet Allah-u Teâlâ’ya mahsustur, büyüklük ve ululuk ancak O’na yakışır. Kula yakışan tevâzudur, alçak gönüllülüktür.

Allah-u Teâlâ insan haysiyetini ayaklar altına alan büyüklenmekten, kendini beÄŸenip baÅŸkalarından üstün görmekten kullarını sakındırmak için diÄŸer Âyet-i kerime’sinde şöyle buyuruyor:

“Yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü sen ne yeri yarabilir ne de boyca daÄŸlara ulaÅŸabilirsin.” (Ä°srâ: 37)

Tevazu ve Vakar:

Lokman Aleyhisselâm oğlunu böbürlenerek yürümekten nehyederken, en güzel yürüme tarzını da açıkladı. Ne çok çabuk, ne de çok yavaş gitmemesini, ölçülü hareket etmesini öğütleyerek:

“Yeryüzünde mütevâzi ol!” buyurdu. (Lokman: 19)

Bir kimsenin kibir ve gururu yürüyüş biçimine de akseder. Takvâsı olmayan bir zenginlik, sahibini gururlu hâle getirir. Âmirlik, ilimde yükselmek, kuvvetli olmak, herhangi bir dalda tanınmış olmak… gibi ÅŸeyler o insanı gururlu bir hâle getirir ve bu hâl yürüyüşünde de kendini gösterir.

Diğer taraftan tevâzu gösterisi yapanlar da vardır. Onun kendini beğenmesi, gösterişe kaçan bir tevâzu hâlini alır ve yürüyüşüne yansır.

Hazret-i Ömer -radiyallahu anh-, başı önünde omuzları düşmüş, süklüm-püklüm yürüyen bir adamı gördüğünde: “Başını kaldır da yürü, Ä°slâm âcizlik deÄŸildir.” diyerek celâllenmiÅŸtir. Âciz ve hasta gibi yürüyen bir baÅŸkasını görünce de: “Ey sefil! Dinimizi lekeleme!” buyurmuÅŸtur.

Yürürken lüzumsuz yere tevâzu gösterisinde bulunmanın dindarlıkla bir ilgisi yoktur.

Söz ve Ses:

Lokman Aleyhisselâm’ın, oÄŸlunun ÅŸahsında bütün beÅŸeriyete öğüt ve tavsiyeleri devam ediyor.

Buyurdu ki:

“Söz söylerken yavaÅŸ sesle söyle! Şüphesiz ki seslerin en çirkini eÅŸeklerin sesidir.” (Lokman: 19)

Lüzumsuz yere sesini yükseltenler, ölçüsüz konuşanlar netice itibarı ile eşeklere benzetilmiştir. Ayrıca o, Allah katında buğza uğramıştır.

Bu hususta âhir zaman peygamberi Muhammed Aleyhisselâm beşeriyete en büyük numunedir.

Son derece fasih söz söyler, gayet açık ve külfetsiz konuşurdu. İstenirse kelimeler birer birer sayılabilirdi. Herkesin aklına ve idrakine göre söz söyler, dinleyenin idrâki karışmazdı. Az kelime ile çok şey anlatırdı. Lüzumsuz yere konuşmaz, söze lüzum görmedikçe sükunet hâline bürünürdü.

Hazret-i ÂiÅŸe -radiyallahu anhâ- Vâlidemiz Medine-i münevvere’nin en büyük Tâbiî âlimlerinden yeÄŸeni Urve -rahmetullahi aleyh-e: “Bir ÅŸey anlatacağım, bilmem sana hayret verir mi?” buyurmuÅŸ, sonra sözlerine şöyle devam etmiÅŸtir:

“Buraya Ebu Hüreyre geldi. Odanın ÅŸu tarafına oturdu. Sözüne hiç ara vermeksizin mütemadiyen, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-den bahsedip haber veriyor ve bunları bana duyurmak istiyordu. Halbuki ben nafile namaz kılıyordum. Ben ibadetimi bitirmeden kalkıp gitti. EÄŸer ibadetimi tamamlayıp da kendisine yetiÅŸebilseydim, onu böyle fâsılasız söz söylemekten men edecektim. Ä°yi bil ki Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- sizin sözünüzü zincirlediÄŸiniz gibi birbirine ekleme söz söylemiÅŸ deÄŸildir.” (Tecrîd-i sarîh: C. 9, sh. 278)

Hikmet Pırıltıları:

Âyet-i kerime’lerde nakledilen ve sadra ÅŸifâ olan öğütlerden baÅŸka, kendisinden birçok hikmetler ve nasihatler rivâyet edilmiÅŸtir:

“OÄŸulcuÄŸum! Tevbeni geciktirme. Çünkü ölüm ansızın geliverir.”

“Allah’tan kork! Kalbin günahla dolu olduÄŸu halde, ikram ve ihsanda bulunsunlar diye kendini insanlara müttaki gösterme.”

“OÄŸulcuÄŸum! Ben konuÅŸmam sebebiyle piÅŸmanlık duymuÅŸumdur, fakat sükutumdan dolayı hiç piÅŸmanlık duymamışımdır.”

“OÄŸulcuÄŸum! Âlimlerle oturup kalk, onların dizinin dibinden ayrılma. Çünkü Allah toprağı göğün yaÄŸmuru ile canlandırdığı gibi, kalpleri de hikmet ile diriltir.”

“OÄŸulcuÄŸum! Oruç tut, ÅŸehvetini keser. Seni namazdan alıkoyacak ÅŸekilde oruç tutma, çünkü namaz oruçtan daha büyüktür.”

(Visited 3 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 16.05.2009 tarihinde Esesli tarafından, Dinimiz Ä°slam | Ä°slam Büyükleri bölümünde paylaşılmıştır ve 1636 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 3 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Hazret-i Lokman Aleyhisselâm\'ın Hikmeti Ve Oğluna Tavsiyeleri | Ey Oğlum, İnsanlar Üçe Ayrılır orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleHristiyanlığın EleÅŸtirisi | Hıristiyanlığın Kökeni Sonraki MakaleAtatürk Günlüğü - Today | 29 Mayıs - May

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz