Bilgi Bankamız 62 Kategoride, 9052 Makale ve Konu Anlatımı içermektedir. Son Güncelleme: 27.01.2020 06:06

Halk Edebiyatı Üstüne Birkaç Söz | Yaşar Kemal


İçerik Hakkında Bilgi

  • Bu içerik 04.10.2008 tarihinde Hale tarafından, Türk Edebiyatı ve Edebi KiÅŸilikler bölümünde paylaşılmıştır ve 1593 kez okunmuştur.
    Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

İçerik ve Kategori Araçları


:z07: Halk Edebiyatı Üstüne Birkaç Söz

Uzun yıllar Halk Şiirimizin büyük ustalarının oluşması üstüne Sabahattin Eyuboğluyla konuşmalar yaptık, kimi zaman bu konuşmalar bir tartışmaya da dönüşüyordu. Vardığımız sonuç da kimi zamanlar bir oluyordu.


Yunus Emre kimdi, bu büyük şiiri nasıl yapmıştı, Pir Sultan, Karacaoğlan kimdi, Dadaloğlu büyük, öfkeli sesini nereden almıştı?

Bu büyük ustalar arasında Karacaoğlan benim en bildiğimdi. Karınca kararınca onun üstünde araştırmalarım vardı. Derlenmemiş bir kaç şiirini de gençliğimde derlemiş, Karacaoğlanın nereli olduğu üstüne de yirmi yaşlarımda bir küçük araştırma yayımlamış, Karacaoğlanın Çukurovalı olduğunu örneklere dayanarak tanıklamıştım. Yirmi yedi yaşıma kadar Çukurovada kalmış, Karacaoğlan üstüne bir hayli araştırmalar yapmıştım. Karacaoğlanın yaşamı üstüne Çukurovada konuşulan birtakım söylentileri de derlemiştim. Karacaoğlan, bu büyük usta kimdi, neydi, şiirini nasıl oluşturmuş, üç yüz yıl dilden dile nasıl günümüze kadar gelmişti?

Bilim adamları Karacaoğlanın 17. yüzyılda yaşadığını saptıyorlar. Bu, daha önce mi, daha sonra mı kesinlikle bilinmiyor. Bilinmesi de olanak dışı. Yaklaşımlar birtakım olasılıklara dayanıyor. Bu olasılıkların gerçek olup olmaması üstünde durmamak gerek. Karacaoğlan ortaya çıktığından bu yana Türkmende yaşayagelmiştir. Bir halk Karacaoğlanı çağlar boyunca yaratmıştır. Benim üstünde durduğum öz buydu.


Karacaoğlan büyük bir kişiliktir. Elbette ki köklü bir geleneğin sonucudur. Türkmenin uzun şiir geleneği onu yaratmıştır. Gene Türkmen onu yüzyıllarca dilden dile günümüze getirmiştir.

Çağlar boyu Karacaoğlan günümüze kadar Türkmenle bütünleşmiştir. Bu büyük kişiliği halk yüzlerce yıl su altında kalmış çakıl taşı gibi arındırmış, güzelleştirmiştir.

Benim üstünde durduğum, kesine yakın kural saydığım, büyük halk şairlerinin büyük, çağa uygun, halkın istemlerine karşılık veren kişilikler olmalarıdır. Bu büyük kişilikler yöresinde de halkın kendini yeniden çağlar boyunca yarattığıdır. Yukarda söylediklerimi bugünden giderek tanıklayabiliriz.

ÖrneÄŸin KaracaoÄŸlanın bir ÅŸiirini ele alalım. ÖrneÄŸin, “Derdile sevincim yıkışır daÄŸlar” diye bitenini. Bu ÅŸiirin türlü türlü varyantı vardır. Her çaÄŸda, her bölgede halk bu ÅŸiiri kendi isteÄŸine göre deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir. Halk ÅŸiirinin dilden dile gelirken deÄŸiÅŸmesi, daha da güzelleÅŸmesi kurallardan birisidir. Dilden dile gelirken deÄŸiÅŸmeyen çok az halk ÅŸiiri vardır, belki de yoktur. Åžiiri öğrenen her kiÅŸi ya da her usta o ÅŸiiri kendine, kendi isteÄŸine, kendi çağına göre deÄŸiÅŸtiriyor. Bir de büyük ÅŸairlerin, yakın ÅŸiirlerinin bölgelerce deÄŸiÅŸ tokuÅŸu var. KaracaoÄŸlanın bir ÅŸiiri Orta Anadoluda Pir Sultana, Pir Sultanın bir ÅŸiiri Çukurovada KaracaoÄŸlana malediliyor. KaracaoÄŸlanın “Nasihat” adlı bir ÅŸiiri buna çok güzel bir örnek. “Dinle sana bir nasihat edeyim / Hatırdan gönülden geçici olma / YiÄŸidin başına bir hal gelince / Onu yadellere açıcı olma”, ilk okuyuÅŸta bunun bir KaracaoÄŸlan ÅŸiiri olduÄŸu anlaşılır. Pir Sultanın yaÅŸam karşısında davranışı, düşünüşü apaçık belli olduÄŸu gibi, KaracaoÄŸlanınki de bellidir. Çukurova söyleyiÅŸiyle, Çukurovanın sünni Türkmen düşünüşüyle, Orta Anadolu halkının söyleyiÅŸi, Alevi düşünüşü, dünyaya bakışı çok ayrıdır. Ama bu iki büyük kiÅŸiliÄŸin ÅŸiirlerinin birleÅŸtiÄŸi birçok yer de var. KaracaoÄŸlanın “Nusihat” ÅŸiiri Orta Anadoluda Pir Sultana malediliyor da, Pir Sultanın “Teber çekip ÅŸu maÄŸ’radan dışarı / Çıkalım bakalım nicolsa olsun” ÅŸiiri KaracaoÄŸlana maledilemiyor. Elbette gezginci aşıklar Pir Sultanın öteki ÅŸiirlerini Çukurovaya getirdikleri gibi bu ÅŸiirini de getirmiÅŸlerdir. ÖrneÄŸin Alevi kökenli hiçbir Pir Sultan ÅŸiiri KaracaoÄŸlana maledilmemiÅŸtir, ama “Yüksekte enginde yatan erenler / YetiÅŸin imdada aldı dert beni / Başım alıp hangi yere gideyim / GittiÄŸim yerlerde buldu dert beni / Oturup benimle ibadet kıldı / Yalan söyledi de yüzüme güldü / Yalın kılıç olup üstüme geldi / Çaldı bölük bölük böldü dert beni / Ãœstümüzden gelen boran kış gibi / Yavru ÅŸahin pençesinde kuÅŸ gibi / Seherde sabahta duran düş gibi / Çağırta çağırta aldı dert beni / Pir Sultan Abdalım gönlüm hastadır / Kimseye diyemem gönlüm yastadır / Bilmem deli oldu bilmem ustadır / Şöyle bir sevdaya saldı dert beni” ÅŸiiri Çukurovada KaracaoÄŸlana maledilmistir. Bu ÅŸiirin de havası Pir Sultan havası, Pir Sultan deyiÅŸidir, öyleyse neden KaracaoÄŸlana maledilmistir? Çünkü bu ÅŸiirde Alevilik ağır basmaz, daha çok genel insani bir tema söz konudur. Onun için bu ÅŸiir Çukurovada KaracaoÄŸJanın olabilir. Çukurovada ben KaracaoÄŸlanın diye birçok Pir Sultan ÅŸiiri topladım. Ama AleviliÄŸi söyleyen bir tek ÅŸiir derlemedim. Demek ki halk kendi bölgesine uydurduÄŸu, yakın bulduÄŸu baÅŸka bölgenin büyük bir ÅŸairinin ÅŸiirini de kendi bölgesinin büyük ÅŸairene maledebiliyor.

Bir de o bölgenin irili ufaklı bütün gelmiş geçmiş şairlerinin en güzel şiirlerini, odak noktası olmuş köklü büyük şairine malediyor. neğin Çukurovada şiirleri bilip de yaşamı üstüne hiçbir şey bilinmeyen bir Kul Halil var. Ben çocukken birçok şiirleri Torosta Andırın, Göksün köylerinde bilinirdi. Bu iyi şairin bütün şiirleri Torostan ovaya inince hemen Karacaoğlana malediliyordu. Biraz, belki de birçok olumlu değişikliğe uğrayarak. Bir de gene 19. yüzyılda yaşamış Çukurovada bizim köyün yanındaki Hürüuşağı köyünden olan bir Kul Abdurrahman vardı. Kul Abdurrahmanın şiirleri bizim yöremizde Kul Abdurrahmanın olarak biliniyordu. Bizim yöremizden biraz uzaklaşınca, Kozana, Osmaniyeye, Andırma gidince Kul Abdurrahmanın şiirleri hemen Karacaoğlanın oluyordu. Gene benim gençliğimde Kadirlinin Şabaplı köyünden benim de tanıdığım İbrahim adında bir şair şiirlerini Karacaoğlan adıyla söylüyordu. Böyle şiirlerini Karacaoğlan adıyla söylemiş birkaç Karacaoğlan daha biliniyor.

Yıl 1941 ‘di. O yaz ben köylere ağıt toplamaya çıkmıştım. Kadirlinin, sonradan da öğretmenlik yaptığım Bahçe köyüne vardım. Orada bir türkücüden birçok ağıt derledim. Türkücü bu arada bana hiç yayımlanmamış bir de KaracaoÄŸlan türküsü söyledi. Çok güzel bir türküydü, çok sevindim.

Türkü şuydu :


Sabahınan bir taş attın
Kırdın belimi belimi
Bir gececik misafirdim
Tanrı zalimi zalimi

Yüksek uçar engin konar
Kötünün dalına döner
Kız ataşın bende yanar
Çıkmaz yalımı yalımı

Her bahçede selvi bitmez
Muhabbet serimden gitmez
Uzatırım kolum yetmez
Kırdın kolumu kolumu

Her bahçede bitmez söğüt
Dertliye kâr etmez öğüt
Kız sevdana düşen yiğit
İster ölümü ölümü

Karacaoğlan der bakarım
Malım mezada dökerim
Daha der ki dur bakalım
Bu kız deli mi deli mi

Bahçe köyünde birkaç gün kaldıktan sonra Ceyhanın öte yanına geçip Osmaniye köylüklerine vurdum. KaracaoÄŸlandan yeni bir ÅŸiir buldum diye de önüme gelene ÅŸiiri okuyordum. Araplı köyünde Çoluk ÖkkeÅŸ, Çolak ÖkkeÅŸ tütün kaçakçısıydı, ÖksüzoÄŸlan türkülü hikayesini Çukurda en güzel o söylerdi, ben türküyü bitirince çok kızdı. “Bu türkü KaracaoÄŸlanın deÄŸil, GavurdaÄŸlı Aşık Hacınındır,” diye bağırdı. “Daha iki yıl önce bunu onun aÄŸzından duydum, geçen yil da Bahçe köyünde PoyrazoÄŸlunun evinde onlara ben söyledim, nasıl olmuÅŸ da KaracaoÄŸlanın olmuÅŸ bizim Hacının türküsü, sanki KaracaoÄŸlanın türküleri kendine yetmiyormuÅŸ gibi.”

Araştırdım ki, Çolak Ökkeş doğru, bir anda Karacaoğlanın oluvermişti Aşık Hacının türküsü. Sonra daha çok Aşık Hacı türküsü topladım Karacaoğlanın diye. Başka bir şey daha oldu, Karacaoğlandan sonra yetişmiş en büyük şair Dadaloğludur. Kozan, Kadirli, Feke yörelerinde de Karacaoğlanın birçok türküsünü Dadaloğluna malediyorlardı. Dikkat edelim, bu bölge Dadaloğlunun başkaldırdığı bölgedir. Hele Binboğa Aysarlarında Karacaoğlan hepten Dadaloğlu olmuştu. Çünkü artık Karacaoğlanın Dadaloğluyla günü dolmuştu. Başka bir çağ, başka bir gün yaşanmıştı. Dadaloğlu 1848 başkaldırmasında artık başkaldıran, savaşan, yenilen, iskan edilip perişan olan Türkmenin dili olmuştur. Yeni, başka bir çağla yepyeni sesi olan, Karacaoğlan kadar bir kişiliği olan başka büyük bir kişilik gelmişti. Artık halk şiirini bu büyük kişiliğin yöresinde oluşturuyor örüyordu. Çukurovada bundan sonra yetişen birçok şair artık Dadaloğlunun sesiyle konuşuyordu : Aşık Yusuf, kendisini Dadaloğlunun torunu diye tanıtıyordu. Onun oğlu Hakkı Tanıdoğan, gene onun soyundan geldiği bilinen Kozanlı Hacı Sözdoğuran hep hep Dadaloğlunun sesiydiler, öyle gür, tok, dövüşe hazır, öyle yönetime sonuna kadar çatan, başkaldırmış. Hele Avşarda yetişen şairler hep Dadaloğlunun gür, başkaldıran sesiydiler. Topraksızlığa, zulme, yönetime veryansın ediyorlardı. Artık Dadaloğlu Karacaoğlana ortak olmuştu.

ÖrneÄŸin Çukurovada türkülerin baÄŸlantısına Karacalama diyorlardı, KaracaoÄŸlandan dolayı. DadaloÄŸlunun Karacalaması, Kul Halilin, Süleyman PaÅŸanın Karacalaması… Alevilerde de Åžah Beyit diyorlardı baÄŸlama beyitlere Åžah Hatayiden dolayı… Pir Sultanın Åžah Beyti, Kul Himmetin Åžah Beyti… Yani türkülerin son beytinin, ÅŸair adı geçen baÄŸlama beytinin…

Yani bir büyük ozan geliyor çaÄŸa, damgasını basıyor o yöreye… Halk o ulu kiÅŸinin yöresini besliyor, zenginleÅŸtiriyor, kırk bin yıl sır; altında kalmış cilalanmış çakıl taşı gibi o ÅŸiiri iÅŸliyor, güzelleÅŸtiriyor çoÄŸaltıyordu. Fazlasını, oluÅŸmamışını atıyor, kendisi ona yeni yeni güzellikler katıyordu.

Sabahattin EyuboÄŸluna göre, bu kiÅŸilik büyük bir kiÅŸilik deÄŸil de halktan herhangi bir kiÅŸilik olamaz mıydı? Onun gönlü böyle bir büyük kiÅŸilikten yöne deÄŸil de halkın içinden çıkmış boz bir kiÅŸilikteydi. Halk yaratıyor yapıyorsa o kiÅŸilik neden herhangi bir kiÅŸilik olmasındı… Bu konuÅŸmalar yıllar yılı sürdü. O örnekler buldu, ben örnekler buldum. Bu yıllar yılı süren konuÅŸmaları saptayabilseydik bugün elimizde epeyce ilginç yaklaşımlar olurdu. Ben de düşünüyorum da yöresinde bugün büyük ÅŸiirler oluÅŸturulmuÅŸ kiÅŸiler niçin orta bir kiÅŸilik olmasın? Ama bir de kiÅŸiliÄŸini bildiÄŸimiz yakın bir ÅŸair geliyor akla, DadaloÄŸlu… DadaloÄŸlu ÅŸimdi bile AvÅŸarda büyük, kutsal bir kiÅŸiliktir. Hem ÅŸiir kiÅŸiliÄŸi, hem de düpedüz etken bir kiÅŸilik…

Bizim halk şiirimizin bugün bile yaşayan olanaklarından gidilseydi, köklü bir bilimsel araştırmaya dayandırılsaydı yukardaki savlarımız edebiyat araştırmaları için dünyaya kaynaklık edebilirdi. Homerosun kim olduğunu buradan giderek daha gerçekçi bir yaklaşımla bulabilirdik. Homerosun kişiliği bu yöntemle daha bir açıklığa kavuşmuş olurdu. Homerosu yıllar boyunca halk, şairler kuşağı ne kadar yaratmış, onun büyük kişiliği bu ulu şiiri nasıl oluşturmuş, oluşmasına yardımcı olmuş?

Ağıtları, anonim halk ÅŸiirini, masalları, türkülü halk hikayelerini halk kendisi yüzyıllar boyunca iÅŸleye iÅŸleye yaratmıştır. Destanların, tutkulu halk hikayelerinin gene bugünden de biliyoruz ki güçlü yaratıcıları kiÅŸilerdir. Sonra halk onları almış, kendisi, yüzyıllar boyunca iÅŸlemiÅŸtir. Çukurovada bir sürü KöroÄŸlu söyleyen kiÅŸiyle karşılaÅŸtım. Gebeleli Murtaza, Küçük Mehmet, Kazmacalı Güdümen Ahmet, Haruniyeli Gök Ä°smail, daha birçoÄŸu… Bunlar KöroÄŸlu hikayelerine kendi anlatım damgalarını da vuruyorlardı. Murtazadan KöroÄŸlunu öğrenen, büyük bir usta deÄŸil genç birisiyse, “ben,” diyordu, “Murtazanın KöroÄŸlusunu söylüyorum.” öteki, “ben Güdümen Ahmedin KöroÄŸlusunu söylüyorum” diyordu. Büyük anlatıcılar hikayeleri kendilerine yeniden yaratıyorlardı. Ben, küçücük bir bölge içinde, köyden köye, üç ayrı yerde, üç ayrı kiÅŸiden üç ayrı KöroÄŸlu dinlediÄŸimi biliyorum. Derlendi mi bilmiyorum, Çukurovadaki KöroÄŸlu baÅŸkadır, diliyle, yapısıyla, kurgusuyla, dünya görüşüyle, Kars yörelerinde anlatılan KöroÄŸlu bambaÅŸkadır. Hele Azerbaycan KöroÄŸlusu bambaÅŸkadır. Bu sonuçtan çıkarak sonuca varırsak, çaÄŸlarca da destanlar, hikayeler deÄŸiÅŸiyor. Homeros, ya da Dedem Korkut, ya da öteki destanlar dilden dile çağımıza kadar gelselerdi kim bilir ne büyük deÄŸiÅŸikliklere uÄŸrarlardı. Belki de bu destanlar ÅŸirndi Anadoluda bir iyice deÄŸiÅŸmiÅŸ olarak halkın arasında yaşıyorlardır. Åžimdi bile o destanlardan bazı küçük parçalar, yaklaşımlar, kokular buluyoruz Anadoluda. Bir türküde, bir masal parçasında, bir türkülü hikayede…

Biz bütün bunları yıllar yılı EyuboÄŸluyla tartışırken, örneklerimizi çoÄŸunlukla ezberimizdeki türkülerden veriyorduk. Bir gün ben gene bir örnek vermiÅŸken, EyuboÄŸlu, “Yaz bunu be,” dedi, önüme bir kağıt uzattı. Ben de yazdım. Bundan sonra bütün örnekleri aklımıza geldikçe yazalım, dedik. Yazdık da… Son yıllarda da, onun ölümünden birkaç yıl öncesine kadar da, yazmamızı sürdürdük. Bir gün EyuboÄŸlu, “Bak,” dedi, “getir bakalım ÅŸu yazdıklarımızı…” Götürdüm. “ÇoÄŸalmış,” dedi. “Gel seninle bunu bir seçmeler kitabı yapalım. Ama antoloji gibi falan deÄŸil.” Gerçekten bu topladıklarımız bir kitap olurdu… “Olur,” dedim. “Ama bir de kitaplara göz gezdirelim.” Zor güç onu bu iÅŸe kandırdım. Bir süre de kitaplardan seçtik. Derlemenin adı için de, “öyle antoloji gibi falan bir ad koymayalım,” dedi. Bu da iyi olurdu. Aklımıza geldikçe bundan sonra köşeye bir de adlar yazmaya baÅŸladık, iÅŸte o yazdığımız bir sürü ad arasından ben “Gökyüzü Mavi Kaldı”yı seçtim.

Kuş uçtu yuva kaldı
Gökyüzü mavi kaldı

YaÅŸar Kemal
8 Aralık 1977
Basınköy

(Visited 1 times, 1 visits today)


Kaynak: Kadim Dostlar ™ Forum

Bu içerik 04.10.2008 tarihinde Hale tarafından, Türk Edebiyatı ve Edebi KiÅŸilikler bölümünde paylaşılmıştır ve 1593 kez okunmuştur. Bu içeriğin devamında incelemek isteyebileceğiniz 3 adet mesaj daha bulunmaktadır.

Halk Edebiyatı Üstüne Birkaç Söz | Yaşar Kemal orjinal içeriğine ulaşmak için tıklayın ...

Önceki MakaleEsrarengiz Hintli Mihrace’nin Sırrı Hala Çözülemedi | Mustafa Kemal Atatürk İçin Yapılan Kehanetler Sonraki MakaleYakutiye Camii Ve Medresesi - Erzurum | Ä°lhanlılar Zamanında Gazanhan Ve Bolugan Hatun Adına, Cemaleddin Hoca Yakut Gazani Tarafından Hicri 710 (Milad..

Bu Makaleyle İlgili Fikirlerinizi ve Görüşlerinizi Diğer Ziyaretçilerle Paylaşabilirsiniz